• Sonuç bulunamadı

BÜTÜN BOYUTLARIYLA SURİYE KRİZİ VE TÜRKİYE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BÜTÜN BOYUTLARIYLA SURİYE KRİZİ VE TÜRKİYE"

Copied!
58
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

SURİYE KRİZİ VE TÜRKİYE

BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU

Hazırlayanlar:

Atilla SANDIKLI Ali SEMİN

RAPOR NO: 52

KASIM 2012

(3)

BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU

Hazırlayanlar:

Atilla SANDIKLI Ali SEMİN

Yayına Hazırlayan: Erdem KAYA Grafik Tasarım: Sertaç DURMAZ

BİLGESAM YAYINLARI RAPOR NO: 52

Bi l ge Ada ml a r Stra teji k Ara ştırma l a r Merkezi Wi s e Men Center For Stra tegi c Studi es

Meci di yeköy Yol u Ca ddes i No:10 Cel i l Ağa İş Merkezi Ka t:9 Da i re:36 Meci di yeköy / İs ta nbul / Türki ye

Tel : +90 212 217 65 91 Fa ks : +90 212 217 65 93 www.bi l ges a m.org

bi l ges a m@bi l ges a m.org

Ata türk Bul va rı Ha vuzl u Sok. No:4/6 A. Ayra ncı / Ça nka ya / Anka ra / Türki ye

Tel : +90 312 425 32 90 Fa ks : +90 312 425 32 90

ISBN: 978-605-89672-9-8

Copyri ght © BİLGESAM KASIM 2012 Bu ya yının tüm ha kl a rı s a kl ıdır.

Ya yın Bi l ge Ada ml a r Stra teji k Ara ştırma l a r Merkezi ’ni n i zni ol ma da n el ektroni k veya meka ni k yol l a rl a çoğa l tıl a ma z.

(4)

BİLGE ADAMLAR KURULU

Başkan

Salim DERVİŞOĞLU (E. Oramiral)

Başkan Yardımcıları

İlter TÜRKMEN (E. Bakan/Büyükelçi)

Sami SELÇUK (Prof. Dr. / Yargıtay Onursal Başkanı)

Kurul Üyeleri

Kutlu AKTAŞ (E. Bakan/Vali) Özdem SANBERK (E. Büyükelçi)

Sönmez KÖKSAL (E. Büyükelçi) Güner ÖZTEK (E. Büyükelçi) Necdet Yılmaz TİMUR (E. Orgeneral)

Oktar ATAMAN (E. Orgeneral) Sabahattin ERGİN (E. Koramiral)

Nur VERGİN (Prof. Dr.) Orhan GÜVENEN (Prof. Dr.) Ali KARAOSMANOĞLU (Prof. Dr.)

İlter TURAN (Prof. Dr.) Çelik KURTOĞLU (Prof. Dr.) Ersin ONULDURAN (Prof. Dr.)

(5)
(6)

SUNUŞ

2011 yılında başlayan Arap uyanışı süreci Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’deki iktidarların değişmesine neden olurken, Suriye’de Esed rejimi ile muhalefet hareketi arasında iç savaşa yol açmıştır. Suriye krizi sadece Suriye ile sınırlı kalmamış, bölgesel ve küresel ölçekte bir anlaşmazlık meydana getirmiştir.

Esed rejiminin reform talebiyle gösteri düzenleyen halka ateş açmasıyla iç savaşa dönüşen Suriye krizi, Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Türkiye’ye 120 binin üzerinde Suriyeli sığınmacının giriş yapmasına sebep olan kriz, Türk karar mercilerini güneyde ciddi bir imtihanla karşı karşıya bırakmıştır.

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), krizin geleceğine yönelik öngörülerde bulunarak karar mercilerine milli menfaatler doğrultusunda gerçekçi çözüm önerileri ve karar seçenekleri sunmak amacıyla “Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi ve Türkiye” raporunu yayımlamaktadır. BİLGESAM Başkanı Doç. Dr. Atilla Sandıklı ve BİLGESAM Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nden Uzman Ali Semin tarafından hazırlanan rapor 9 Kasım 2012 tarihinde icra edilen 15. Bilge Adamlar Kurulu toplantısında değerlendirilmiştir. Rapor, Kurul üyelerinin görüş ve önerileri doğrultusunda geliştirilmiş ve yayına hazırlanmıştır.

“Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi ve Türkiye” çalışması Suriye krizinin seyrini, diğer Arap devletlerindeki değişim süreçlerinden ayrılan yönlerini, Esed rejimine karşı gelişen muhalefet hareketinin siyasi ve askeri yapısını incelemektedir. Rapor, Suriye krizini bölgesel ve küresel ölçekte değerlendirmekte ve krizin Türkiye’ye etkilerini tespit etmektedir. Raporda, krizin geleceğine ilişkin dört farklı senaryo üzerinde durulmakta ve Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda karar mercilerine politika önerileri sunulmaktadır.

Raporun karar mercilerine, akademisyenlere ve ilgili kurum, kuruluş ve kişilere faydalı olmasını temenni eder, raporu birlikte hazırladığımız Uzman Ali SEMİN’e, rapora değerli görüş ve önerileriyle önemli katkı sağlayan, raporun geliştirilmesi için kıymetli vakitlerini sarf eden başta (E) Oramiral Salim Dervişoğlu olmak üzere Bilge Adamlar Kurulu’na teşekkür ederim.

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

BİLGESAM Başkanı

(7)
(8)

BÜTÜN BOYUTLARIYLA SURİYE KRİZİ TÜRKİYE VE

YÖNETİCİ ÖZETİ

2011’de Arap dünyasında başlayan halk hareket- leriyle birlikte Suriye’de halk kitlesel yürüyüşler düzenleyerek Baas rejiminden reform talebinde bulunmaya başlamıştır. Suriye halkı, ülkedeki sı- kıyönetim uygulamasının kaldırılmasını, bireysel hakların genişletilmesini, gelir dağılımında ada- letin tesisini ve iktidardaki Baas Partisi’nin gücü- nün sınırlandırılmasını talep etmiştir. Esed rejimi ise yasal çerçevede bazı düzenlemeler yapmakla birlikte Baas Partisi’nin tekelini sona erdirecek bir reform gerçekleştirmemiş, ülke geneline yayılan kitlesel yürüyüşleri silahlı kuvvet kullanarak bas- tırmaya çalışmıştır.

İlk etapta reform talep eden halk kitleleri rejimin şiddetli baskısıyla karşılaşınca, Esed rejiminin devrilmesini istemeye ve silahlanmaya başlamış- tır. Silahlanan muhalefet hareketiyle Esed rejimi- ne bağlı güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar ne- ticesinde Suriye krizi iç savaş halini almıştır. Esed rejiminin halka ateş açmasıyla başlayan iç savaşta 10 binlerce Suriye vatandaşı hayatını kaybetmiş, 100 binlerce vatandaş komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.

Suriye krizi, ulusal ölçekteki çatışmaların ötesin- de bölgesel ve küresel seviyede bir anlaşmazlığa dönüşmüş; ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde üç boyutlu bir ihtilaf meydana getirmiştir. Kriz, Orta Doğu’da Şii-Sünni gerilimine yol açarken, dün- yada demokratikleşme hareketlerini destekleyen aktörlerle otoriter yönetimleri destekleyen devlet- ler arasında mücadeleye neden olmuştur. Suriye krizi, uluslararası ilişkilerde insan hakları ihlalleri durumunda dış müdahaleleri gerekli gören trend- le, devletlerin mutlak egemenliğini savunan ve dış müdahalelere karşı çıkan trendin karşı karşıya gel- mesine yol açmıştır.

Suriye krizi; Nusayri azınlığın iktidardaki etkin- liği ve Baas ideolojisi, Esed rejimine sağlanan güçlü dış destek, muhalefetin zayıf ve parçalı ya- pısı, Batılı ülkelerin çekimser tutumundan dolayı iktidarın değiştiği Arap ülkelerindeki süreçlerden farklı bir seyir izlemiştir.

Suriye muhalefeti, yurtdışında muhalif grupları tek çatı altında toplayarak Suriye Ulusal Konseyi’ni teşkil etmiş, daha sonra Konsey’in yerini daha ge- niş temsil niteliğine sahip Suriye Devrimi ve Mu- halefet Güçleri Ulusal Koalisyonu almıştır. Ulusal Koalisyon her ne kadar muhalefet hareketini tek bir çatı altında toplamışsa da Esed sonrası Suriye için ortak bir siyasi vizyon ortaya koymamıştır.

Bu durum ise muhalefet hareketinin kırılganlığını devam ettirmektedir.

Muhalefet hareketi, ülke içinde de Esed rejimini silahlı güç kullanarak devirmek hedefiyle askeri bir yapılanmaya giderek Özgür Suriye Ordusu’nu kurmuştur. Yurtdışındaki siyasi yapılanma diplo- matik temaslarla ve Suriye Halkının Dostları top- lantıları sayesinde muhalefetin uluslararası düzey- de tanınması ve muhalefete destek sağlanması için çalışırken, Özgür Suriye Ordusu ve diğer silahlı muhalif gruplar yurtiçinde Esed rejimine karşı si- lahlı mücadeleyi yürütmektedir.

Suriye krizi, Orta Doğu’da bölgesel bir anlaşmaz- lığa yol açmış, bölgede Şii-Sünni gerilimine zemin hazırlamıştır. Bölgede krizin çözümüne yönelik Esed rejiminin devamı ve son bulması şeklinde iki yaklaşım öne çıkmıştır. İran, Irak ve Lübnan’daki Hizbullah Esed iktidarının ayakta kalması yönün- de irade gösterirken, Türkiye ve başta Körfez ül- keleri olmak üzere Arap dünyası Suriye’de iktidar değişimini gerekli görmüştür. Suudi Arabistan ve Katar öncülüğünde Körfez ülkelerinin girişimiyle

(9)

Suriye krizi Arap Birliği’nin gündemine taşınmış, Birliğin geliştirdiği barış planına Esed rejimi ria- yet etmeyince Suriye’nin üyeliği askıya alınmıştır.

Suriye krizi bölgesel düzeydeki çözüm arayış- larının ardından 2012 yılının ilk aylarında Arap Birliği tarafından Birleşmiş Milletler gündemine getirilmiştir. BM-Arap Birliği özel temsilcisi ola- rak atanan Kofi Annan, Suriye’de geçiş sürecini sağlayabilecek süreci Annan Planı’yla yönetmeye çalışmış, ancak çatışmalar sona erdirilememiştir.

Güvenlik Konseyi’nde Rusya ve Çin Esed rejimi aleyhindeki karar tasarılarını veto etmiş, Esed re- jimine yaptırım uygulanmasını sağlayabilecek ve Suriye’ye müdahalenin önünü açabilecek girişim- ler sonuçsuz kalmıştır. Başkanlık seçimleri önce- sinde muhalefete destek konusunda pasif hareket eden ABD’nin ve Batı’nın önümüzdeki süreçte Suriyeli muhaliflere daha fazla destek sağlayacağı değerlendirilmektedir.

Suriye krizi, Türkiye ve Suriye’nin coğrafi ya- kınlığı, iki ülke arasındaki tarihi ve kültürel bağ- lar ve ekonomik karşılıklı bağımlılık nedeniyle Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Arap uya- nışı süreci başladığında Esed rejimine reform çağ- rılarını yüksek sesle dile getirmeye başlayan Tür- kiye, rejimin gösteri yürüyüşleri düzenleyen halka ateş açmasıyla birlikte krizdeki tutumunu değiş- tirmiştir. Türkiye, Arap devletleriyle birlikte Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdindeki çözüm girişimlerini desteklemiş, Esed rejimi üzerindeki uluslararası baskıyı artırmak amacıyla Suriye’ye tek taraflı yaptırımlar uygulamıştır.

Kriz; Türkiye’ye giriş yapan sığınmacılar, Esed rejiminin PKK terör örgütüne sağladığı destek, Suriye’nin kuzeydoğusundaki ayrılıkçı eğilimler ve iki ülke arasındaki ticaretin sona ermesi ne- deniyle Türkiye’yi doğrudan etkilemiştir. Suri- ye krizi Türkiye’nin Irak ve İran’la ilişkilerinde problemlere zemin hazırlayarak Türkiye’yi do- laylı olarak da etkilemiştir. Türkiye, Suriye’deki krizin bölgesel ve küresel bir anlaşmazlığa dönü- şebileceğini yeterince değerlendirememiş, krizin tarafı haline gelmeye başlamıştır.

Suriye krizinde önümüzde süreçte dört muhtemel senaryo gerçekleşebileceği değerlendirilmektedir.

Birinci senaryo Suriye’de kurulabilecek bir geçiş hükümeti ile krizin aşılmasıdır. İkinci muhtemel senaryo Esed rejiminin ağır silah sistemleriyle desteklenecek Özgür Suriye Ordusu veya ulus- lararası bir müdahale ile devrilmesidir. Üçüncü senaryo Suriye krizinin sürüncemede kalmaya de- vam etmesi ve ülkenin parçalanma sürecine gir- mesidir. Dördüncüsü ise iç çatışmaların devam et- mesine rağmen Baas rejiminin ayakta kalması ve iktidarını muhafaza etmesidir.

Türkiye, güney sınırında meydana gelen ve gü- venliğini ciddi şekilde tehdit eden bu krizden en az zararla çıkmak için gerekli tedbirleri almalıdır.

Türkiye, Batılı müttefikleri ile birlikte hareket ederek krizin çözüm sürecinde çatışmadan ziyade insani yardım noktasında öne çıkmalı, dikkat ve enerjisini Suriye’nin yeniden inşasına teksif etme- lidir.

(10)

1. GENEL

Arap dünyası, 2011 yılından itibaren otoriter ikti- dar yapılarına karşı gelişen halk hareketleriyle bir- likte siyasi bir dönüşüm sürecine girmiştir. Arap halkları, demokratik ve ekonomik hak ve özgürlük taleplerini sokak yürüyüşleriyle dile getirmeye, otoriter iktidar yapılarına itiraz etmeye başlamış- tır. Tek adam ve aile yönetimlerinin tahakkümüne, sıkıyönetim uygulamalarına başkaldıran Arap top- lumları insan haklarının korunması, siyasi özgür- lüklerin sağlanması, gelirlerin adil paylaşılması ve işsizliğin giderilmesi için değişim istemektedir.

Reform taleplerinin seslendirildiği gösteri yürü- yüşleri ile başlayan ve bazı ülkelerde silahlı isyan hareketlerine dönüşen Arap uyanışı Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de iktidarların devrilmesine yol açmıştır. Yönetimin değişmediği Arap ülkelerinde ise halkın taleplerinin ayaklanmaya dönüşmesini engellemek maksadıyla iktidarlar, siyasi reformla- ra ve ekonomik destek seçeneklerine yönelmiştir.

Arap uyanışı sürecinin 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta üniversite mezunu seyyar satıcı Muham- med El-Buazizi’in kendini yakmasıyla başlayan gösteri yürüyüşleriyle ortaya çıktığı kabul edil- mektedir. Tunus’ta başlayan gösteriler neticesinde Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali 14 Ocak 2011 tarihinde 23 yıllık iktidarını bırakmak zo- runda kalmıştır. Mısır halkının Kahire’de Tahrir Meydanı’ndaki gösterileriyle 30 sene Mısır’ı yö- neten Hüsnü Mübarek, 11 Şubat 2011’de istifa etmiştir. Libya’da Muammer Kaddafi iktidarına karşı başlayan halk hareketi silahlı isyana dönüş- müş, NATO öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçlerinin müdahalesi neticesinde Kaddafi Ekim 2011’de devrilmiştir. Yemen’deki halk hareketi Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’i, 23 Kasım 2011 tarihinde Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) barış planı çerçevesinde Riyad’da yetkilerini dev- retmeye mecbur bırakmıştır.

Demokratikleşme istikametinde müspet bir ge- lişme olarak değerlendirildiği için çoğunlukla

“Arap baharı” ifadesiyle isimlendirilen süreç, Orta Doğu’da aynı zamanda istikrarsız bir döne- me yol açabilecek dinamikler ortaya çıkarmıştır.

Dini, mezhepsel ve etnik farklılıklar temelinde beliren bu dinamikler, bölgede yeni çatışma alan-

larına zemin hazırlarken bölge dışı aktörlerin de Orta Doğu’daki gelişmeleri yönlendirebileceği bir konjonktür meydana getirmiştir. Tunus ve Mı- sır’daki olumlu süreçlerin aksine Arap devriminin çıkmaza girdiği Suriye krizi bu açıdan kritik bir örnektir. Rusya’nın Akdeniz’deki tek askeri üssü- ne ev sahipliği yapan, İran’ın Arap dünyasındaki tek müttefiki olan Suriye’deki süreç Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir.

Suriye’de Baas rejimine karşı gelişen halk hare- keti, reform talepleri ve kitlesel yürüyüşlerle baş- lamış, iktidarın muhalefeti şiddetle bastırma yolu- na gitmesiyle silahlı isyana dönüşmüştür. Beşşar Esed iktidarının muhalefet gösterilerini bastırma hedefiyle halka karşı şiddete başvurması, yerle- şim yerlerini bombalaması 10 binlerce Suriye va- tandaşının ölümüne, 100 binlerce vatandaşın ise ülkeyi terk etmesine yol açmıştır. Özgür Suriye Ordusu’nun kurulması ve Esed’e bağlı güvenlik güçlerinin mukavemetini nispeten koruması ile de kriz bir iç savaş halini almıştır. Dış aktörlerin ge- rek Esed rejimi gerekse muhalefet tarafında mü- dahil oldukları kriz ülke çapında bir sıcak çatışma alanı doğururken, Suriye üzerinde bölgesel ve kü- resel düzeyde bir nüfuz mücadelesi başlatmıştır.

Bu raporda; Suriye krizinin seyri, diğer Arap dev- letlerindeki değişim süreçlerinden ayrılan yönle- ri ve sonuçları değerlendirilmekte, Esed rejimine karşı gelişen muhalefet hareketi silahlı gücü ile birlikte incelenmektedir. Raporda kriz, bölgesel ve küresel ölçekte ele alınmakta, krizin Türkiye’ye etkileri değerlendirilmekte ve krizin seyrine iliş- kin senaryolar geliştirilmektedir.

(11)

2. SURİYE KRİZİ

Türkiye, Irak, Ürdün, İsrail ve Lübnan’la sınırı, Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan Suriye, Orta Doğu bölgesinde ve Arap dünyasında stratejik bir konu- ma sahiptir. İsrail-Filistin çatışma alanına yakın- lığı, Şii jeopolitiği hattında İran-Irak-Hizbullah irtibatındaki işlevi ve Türkiye ile oldukça uzun bir sınıra sahip olması Suriye’yi Tel Aviv, Tahran ve Ankara için önemli kılmaktadır. Türkiye ve İsrail’in güvenliği ve İran’ın dış politika hedefleri

için hassas bir coğrafi konumda yer alan Suriye, Lübnan’daki istikrarı da doğrudan etkileyebilecek bir aktör statüsündedir.

Esed yönetimi Arap ülkelerindeki halk hareket- lerinin ortaya çıktığı ilk dönemde bu değişim rüzgârının Suriye’yi etkileyeceğini hesap etme- miştir. Beşşar Esed, 31 Ocak 2011 tarihinde Wall Street Journal gazetesine verdiği röportajda Mısır, Tunus ve Yemen’deki protesto gösterilerinin, Orta Doğu’da ‘’yeni bir çağa öncülük ettiğini’’ ve Arap

yöneticilerin halkın siyasi ve ekonomik istekle- rini yerine getirmek için daha fazlasını yapması gerekeceğini ifade etmiştir.1 Ancak gösteri ve yü- rüyüşlerin 2011 yılının Şubat ayında Der’a şeh- rinde başlaması ve 15 Mart’tan itibaren ülkenin diğer bölgelerine yayılması Arap uyanışı süreci- nin Suriye’yi de etkisi altına aldığını göstermiştir.

Esed iktidarına bağlı güvenlik güçleri, ilk etap- ta silahsız kitle gösterileri şeklinde ortaya çıkan muhalefet hareketini bastırmak için ateş açma- ya başlamış, böylece kriz büyümüştür. Güvenlik

güçlerinin muhalif gösterileri şiddet ve baskı ile engelleme teşebbüsü, ülkedeki halk hareketinin Şam, Halep, Hama ve Humus gibi Suriye’nin di- ğer kentlerine yayılmasına yol açmıştır.

Suriye’de halkı sokaklarda kitlesel yürüyüş ey- lemleri yapmaya sevk eden temel neden, Esed

1 Interview With Syrian President Bashar al-Assad, Wall Street Journal, http://online.wsj.com/article/SB1000142 4052748703833204576114712441122894.html, Erişim:

10.08.2012

(12)

iktidarının reform yapması yönündeki taleplerdi.

Suriye halkının talep ettiği reformlar dört başlık altında değerlendirilebilir:

• 8 Mart 1963 tarihinden beri ülkede uygu- lanan olağanüstü halin kaldırılması,

• İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere, çe- şitli hükümet kurumlarının sivilleştirilmesi, güvenlik birimlerinin görev alanlarının yeni- den tanımlanması, yasama, yürütme ve yargı organlarının yapılandırılması ve yargının ba- ğımsızlaştırılması,

• Bireysel hakların tanımlanması (Suriye kimliği olmayan Kürtlere vatandaşlık hakkı tanınması) ve ülkedeki gelir dağılımında ada- letin tesis edilmesi,

• Siyasi partiler yasasında değişiklik yapıl- ması ve iktidardaki Baas Partisi’nin gücünün sınırılandırılması.2

Bu talepler karşısında Esed iktidarı, ağırdan ala- rak da olsa bazı reformlar yapmaya başlamıştır.

29 Mart 2011 tarihinde görevdeki hükümet istifa etmiş, 14 Nisan 2011 tarihinde bir önceki hükü- mette Tarım Bakanı olan Adil Safer başkanlığında yeni bir hükümet kurulmuştur.3 Şam’da kurulan yeni hükümette Dışişleri Bakanı Velid Muallim ve Savunma Bakanı Ali Habib yerini korumuştur.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed, 16 Nisan’da kurulan yeni hükümetten, ülkede 48 yıldan beri uygulanan “olağanüstü hal” durumunun bir hafta içinde kaldırılmasını talep etmiştir.4 Suriye’deki olağanüstü hal durumu Esed’in isteği doğrultusun- da yeni hükümet tarafından kaldırılmıştır. Yurttaş- lık hakkına sahip olmayan ve büyük çoğunluğu ül- kenin kuzeydoğusunda yaşayan yaklaşık 300 bin Kürt kökenli Suriyeliye kimlik verilmiştir.

2 Cevad El-Beşiti, Surye Yu-hadr el-Tadahurat Be-Mucab Elgah El-Tawary, (Suriye Gösterileri Olağanüstü Hali Kaldırarak Yasaklıyor), http://www.middle-east-online.

com/?id=108817, Erişim: 25.06.2012

3 Esed Yakbal Estekalet El-Hukuma El-Suriye We Alef Yeddaherun Damen Lahu (Esed Suriye Hükümetinin İstifasını Kabul Etti ve Binlerce Kişi Esed’e Destek İçin Gösteri Düzenledi), http://www.alarabiya.net/

articles/2011/03/29/143407.html, Erişim: 12.07.2012 4 Beşşar Esed’in 16.04.2011 tarihinde Yeni Hükümetin Kabine Toplantısında Yaptığı Konuşma Metni için bakınız:

http://www.syria-news.com/readnews.php?sy_seq=131477

Esed yönetimi, muhalefetin reform talepleri üze- rine yasal çerçevede bazı düzenlemeler gerçekleş- tirdiyse de bu reformları hayata geçirmemiş, ikti- darının devamını sağlayacak tedbirlere yönelmiş ve gösteri yürüyüşlerine şiddetle mukabele etme- ye devam etmiştir. Mesela, 2014 yılındaki devlet başkanlığı seçimleri için adil ve serbest bir seçim vaat eden Esed, diğer taraftan reform adı altında gerçekleştirdiği anayasa değişikliği ile iktidarda kalabileceği süreyi 2028’e kadar uzatmıştır. Esed rejimi, olağanüstü hal uygulamasına son verdik- ten sonra “toplu cezalandırma” yaklaşımıyla mu- halefetin güçlü olduğu yerleşim yerlerine dönük saldırıları artırmış, 10 binlerce sivilin ölümüne yol açmıştır. Vatandaşlık kimliği verilen Kürtler ardından askere alınmış, Kürt kökenli Suriyeli- lerin muhalefet saflarına katılmasını engellemek maksadıyla ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunda PKK terör örgütü ve PYD ile işbirliğine gidilmiş- tir. Suriye’de yaklaşık 20 aydır devam eden halk hareketi bu nedenle süreç içinde hem hedef değiş- tirmiş hem de farklı bir nitelik kazanmıştır.

Başlangıçta reform isteyen halk kitleleri, iktidarın baskısına maruz kalınca Esed iktidarının devril- mesini talep etmeye başlamıştır. Esed iktidarına bağlı güvenlik güçlerinin gösterilerin sona ermesi ve muhalefetin bastırılması amacıyla halka karşı silahlı güç kullanması, Suriye’deki Baas rejimi ile halk arasındaki ilişkilerin kopmasına yol açmış- tır. Nitekim gelinen aşamada Suriye halkı Beşşar Esed’in devrilmesini yeterli görmemekte, Esed’in ve katliamlardan sorumlu Baas mensuplarının ce- zalandırılmasını istemektedir.

Esed iktidarının reform taleplerini dikkate alma- ması, halk kitlelerinin muhalefetine şiddetle kar- şılık vermesi Suriye’deki sürecin niteliğini de değiştirmiştir. Esed yönetimine bağlı güvenlik güçlerinin (polis, ordu ve istihbarat) gösterilere şiddetle mukabelede bulunmasıyla muhalif un- surlar silahlı mücadeleye yönelmiştir. Kitle yürü- yüşleri biçiminde ortaya çıkan muhalefet hareketi böylece Baas rejimine karşı silahlı bir ayaklanma- ya dönüşmüş ve taraflar arasındaki çatışma süreç içinde ülke geneline yayılarak iç savaş halini al- mıştır. Güvenlik güçlerinin muhalefet hareketini bastırmak için uyguladığı şiddet ve müteakiben başlayan çatışmalar sonucunda 10 binlerce Suri-

(13)

yeli hayatını kaybetmiş ve yaralanmış, 1 milyon- dan fazla vatandaş yurtiçinde yerlerinden edilmiş ve 100 binlerce kişi ülkeyi terk etmiştir.

Suriye’de iç savaşa dönüşen kriz ülke sınırlarının ötesinde sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Kriz; bölge- sel ve küresel bir anlaşmazlığa sebep olmuş, Orta Doğu’da Şii-Sünni gerilimine zemin hazırlamış, Suriyeli sığınmacılar sorununu doğurmuş, PKK terör örgütüne farklı bir hareket alanı sağlamış ve böylece Türkiye’yi güneyde meşgul edecek bir is- tikrarsızlık meydana getirmiştir.

Ulusal ölçekteki çatışmanın bölgesel ve küresel bir anlaşmazlık halini aldığı Suriye krizi üç dü- zeyde değerlendirilebilir. Ulusal düzeyde otoriter Baas yönetimiyle ayaklanan ve silahlanan halk arasında iç savaşa dönüşen bir çatışma vardır.

Bölgesel düzeyde, ayaklanan halk lehinde tutum geliştiren ülkelerle Şam’da yönetim değişikliğine karşı çıkarak Esed rejimini destekleyen İran ara- sında bir nüfuz mücadelesi söz konusudur. Türki- ye ve genel olarak Arap dünyası, Suriye halkının demokratik ve ekonomik hak ve özgürlük talep- lerini desteklemekte, Baas iktidarı tekelinin son bulması gerektiğini beyan etmektedir. Tahran ise Suriye’de Nusayri azınlığın etkili olduğu mevcut iktidarın varlığını sürdürmesi gerektiğini savun- maktadır. İran, Suriye’de Esed iktidarı çözülürse kendi rejiminin tehlikeye girebileceğini, bölgede- ki rejim değişikliği dalgasında sıranın kendisine gelebileceğini değerlendirmektedir. Tahran, Esed iktidarının devrilmesiyle Orta Doğu’da gerçekleş- tirmeye çalıştığı Şii hilali projesinin de akamete uğrayacağını hesap etmektedir.

Küresel düzeyde ise demokratikleşme hareket- lerini destekleyen aktörlerle otoriter yönetimleri destekleyen aktörler arasında bir mücadeleden bahsedilebilir. Suriye krizi, Rusya ve Çin’i yakın gelecekte kendi iç işlerine karışılabileceği yönün- de endişelendirmektedir. Rus ve Çinli karar merci- leri, Suriye’de bir dış müdahale ile Esed rejiminin devrilmesinden sonra sıranın gelecekte kendileri- ne de gelebileceği ihtimalini göz önünde bulun- durmaktadır. BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi bu iki ülkenin Suriye’ye uluslararası müdahaleye mesnet teşkil edebilecek kararları engellemesi ve Rusya’nın iktidar değişimini önlemek için Esed

rejimine sağladığı destek böyle bir mücadelenin yansıması olarak değerlendirilebilir. Nitekim oto- riter yönetimleri destekleyen aktörlerle demok- ratik dinamikleri destekleyen aktörler arasındaki ayrışma Suriye’deki krizle sınırlı değildir. Irak’ta otoriterleşme eğilimleri göstermeye başlayan Ma- liki iktidarının Rusya’ya yaklaşması da küresel düzeydeki bu ayrışmaya örnek verilebilir.

Uluslararası ilişkilerde ülkelere dış müdahale konusunda iki farklı trendin ön plana çıktığı, bu trendlerin Suriye krizinin küresel düzeyde bir an- laşmazlık haline gelmesinde etkili olduğu ifade edilebilir. Rusya ve Çin gibi ülkeler tarafından benimsenen birinci trend, Vestfalyan egemenliği savunmakta, devletlerin iç işlerine müdahaleye itiraz etmektedir. Batılı ülkeler tarafından gelişti- rilen ikinci trend ise devletlerin egemenlik ilkesini tanımakla birlikte, planlı insan hakları ihlallerinin büyük boyutlara ulaşması durumunda dış müdaha- lenin gerçekleştirilebileceği görüşünü savunmak- tadır Soğuk Savaş sonrası dönemde BM sistemi ve NATO vasıtasıyla Batılı devletlerin öncülüğünde çeşitli kriz bölgelerinde gerçekleştirilen dış mü- dahaleler iki farklı trendin belirginleşmesine yol açmıştır. Suriye krizinde ise iki trend karşı karşı- ya gelmiş, krizi çözüme kavuşturabilecek adımlar konusunda küresel düzeyde tesis edilebilecek bir mutabakatı imkânsız kılmıştır. Nitekim bu konu halen Devlet Hukukunun tartışmalı konuları ara- sında yer almaya devam etmektedir.

Suriye krizi nedeniyle mevcut verilere göre yak- laşık 400 bin kişi evini terk ederek Türkiye, Lüb- nan, Ürdün ve Irak’a göç etmek zorunda kalmış- tır. Türkiye’ye giriş yapan sığınmacı sayısı 2012 Ekim ayı içinde Ankara’nın “psikolojik sınır” ola- rak belirlediği 100 bini geçmiştir. Türkiye’ye gi- riş yapan sığınmacı sayısındaki artışa bağlı olarak Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge kurulması böylece daha sık gündeme gelebilir. Suriye’deki iç savaşın hâlihazırdaki seyri devam ederse toplam sığınmacıların sayısının yakın zamanda 700 bine çıkabileceği tahmin edilmektedir.

Suriye krizinde Esed rejiminin, kuzey ve kuzey- doğudaki Kürt nüfusun muhalefete katılmasını engellemek amacıyla PKK terör örgütü ve aynı çizgideki PYD ile birlikte hareket etmeye başladı-

(14)

ğı yönünde basın yayın organlarında haberler yer almaktadır. Kriz başlayınca Esed rejiminin Kürt- leri kendi tarafına çekmek maksadıyla PYD’yi kullanmaya başladığı ve PKK/PYD’yi kullanarak Türkiye’ye karşı komplo içinde olduğu yönünde duyumlar vardır. Türkiye PKK terör örgütü ve PYD’nin bölgedeki faaliyetlerini teyakkuzla takip etmelidir. Ancak Suriye Kürtleri arasında birlik ol- madığı, bölünmeler ortaya çıktığı ve bütün Kürt- lerin PKK ve PYD’ye sempati duymadığı dikkate alınmalıdır. Türkiye ve Suriye’de sınıra yakın yer- leşim birimlerinde yaşayan Kürtler arasında akra- balık bağlarının da olduğu bilinmektedir. Türkiye, bu nedenle PKK terör örgütü ve PYD konusun- daki hassasiyetinin bölgedeki Kürtlerde kaygılara neden olmasına fırsat vermemeli, Suriye Kürtleri ile iyi ilişkiler içinde olmalıdır.

Suriye krizi, krizin sebep olduğu bölgesel ve kü- resel anlaşmazlık, bölgede Şii-Sünni geriliminin belirginleşmesi, sığınmacılar sorunu ve PKK te- rör örgütünün Orta Doğu’da yeni bir hareket ala- nına kavuşması Türkiye’nin güneyinde istikrar- sızlığa yol açmaktadır. Suriye krizi bu bağlamda Ankara’nın Ortadoğu’daki girişimlerini kesintiye uğratabilecek, Türkiye’nin bölgedeki artan nüfu- zunu sınırlandırabilecek bir çatışma zemini doğur- maktadır.

Suriye’deki halk hareketi, diğer Arap ülkelerin- deki başarılı süreçlere nazaran kısa sürede olumlu bir sonuca gidememiştir. Tunus ve Mısır’da ik- tidardaki liderlerin devrildiği aylarda Suriye’de kitlesel gösteriler başlamış ancak yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen Esed rejimi varlığını korumaya devam etmiştir. İktidar değişikliğinin gerçekleşti- ği Arap ülkelerinden farklı olarak Suriye’de Esed rejiminin varlığını sürdürmesine imkân tanıyan ve muhalefet hareketinin muvaffak olmasını engelle- yen bazı şartlar belirleyici olmuştur.

Suriye’de nüfus Tunus, Mısır ve Libya’dan farklı olarak homojen değildir ve iktidar büyük bölümü- nü Nusayri azınlığın oluşturduğu Baas ideolojisi- ne sahip geniş bir çıkar grubunun denetimindedir.

Suriye’de muhalefet hareketi başlayınca Esed reji- mi Bin Ali, Kaddafi ve Mübarek iktidarlarının ak- sine güçlü bir dış destek almıştır. Suriye’de ortaya çıkan muhalefet zayıf kalmış, kendi içinde birlik

sağlayamamış ve silahlanma aşamasına erken ge- çerek Esed rejiminin elini güçlendirmiştir. Batılı ülkeler Suriye krizinde Libya’dakinden farklı bir tutum sergilemiş, Türkiye krize müdahil oldukça geri çekilmiş, söylemde halk hareketini destekler- ken eylemde çekimser kalmıştır.

Suriye’de Beşşar Esed’in mensubu olduğu Nusay- riler devletin bütün kurumlarında etkilidir. Ülke nüfusunun %12’sini oluşturduğu tahmin edilen Nusayri azınlık, Baas Partisi aracılığıyla siyasi ik- tidarı ve bürokrasiyi farklı etnik ve dini unsurlar arasında kurduğu çıkar ilişkileri üzerinden kontrol etmektedir. Suriye’de Esed rejiminden çıkar sağ- layan geniş bir kitlenin varlığı rejimin devrilmesi- ni zorlaştırmış, bu kitle bir varoluş mücadelesi ve- rerek iktidar değişimine karşı direnç göstermiştir.

Suriye’de Nusayri azınlık aynı zamanda ordunun komuta kademesini ve üst düzey subay sınıfını oluşturmaktadır. Bu nedenle Suriye’de muhalefet hareketi ortaya çıktığında askeri bürokrasideki üst düzey yetkililerin çoğunluğu Esed iktidarından ayrılmamıştır. Bazı politikacı, diplomat ve asker- ler muhalif saflarda yer alsa da, muhalefet cephe- sine katılım düzeyi Esed rejiminin gücünü ve etki- sini büyük ölçüde kıramamıştır. Ordu komutasının Nusayri subayların elinde olması, Esed iktidarına muhalefet hareketine silahlı kuvvetle karşılık ver- me imkânını tanımış ve ordunun saf değiştirme ih- timalini ortadan kaldırmıştır. Nusayrilerin Suriye silahlı kuvvetleri üzerindeki hâkimiyeti Şebbiha- ların (Esed ailesine yakın korumalık yapan silahlı askerler) kısa sürede devreye girmesini kolaylaş- tırmış, Esed rejiminin göstericilere müdahalesini hızlandırmıştır.

Esed rejiminin muhalefet hareketine karşı aldığı dış destek, rejimin bugüne kadar ayakta kalmasına önemli katkı sağlamıştır. BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi Rusya, Suriye’de rejim değişikliğine karşı çıkmış, Esed rejimini kınayan karar tasarıla- rını Çin ile birlikte veto etmiştir. Suriye’ye yap- tırım ve uluslararası müdahaleyi mümkün kılabi- lecek karar tasarılarının Konsey tarafından kabul edilmesini engelleyen Moskova, Esed rejimine silah ve mühimmat temin etmektedir. Rus Dışiş- leri Bakanı Sergey Lavrov, Mısır’da bir gazeteye verdiği röportajda konu ile ilgili olarak Moskova-

(15)

Şam arasındaki silah ticareti anlaşmalarının Sov- yet dönemine dayandığını, Rusya’nın bu çerçe- vede Suriye’ye silah ihraç etmeye devam ettiğini ifade etmiştir. Suriye’ye sadece 2011 yılında 1 milyar dolar değerinde silah satan Rusya, bu sa- tışı Suriye’yi dış tehditlere karşı koruma amacıyla gerçekleştirdiğini beyan etmiştir.5

Rusya’nın yanı sıra Esed rejimine sağlanan dış desteğin önemli kısmının İran’dan geldiği göz- lemlenmiştir. İran, Suriye’de halk hareketi kit- lesel gösteriler şeklinde ortaya çıktıktan sonra Esed rejiminin yıkılmasını önlemek amacıyla tüm imkânlarını seferber etmiştir. Tahran, uluslararası platformlarda Suriye’ye dış müdahaleye karşı çık- mış, Suriye krizinin Güvenlik Konseyi’ne taşın- masına itiraz etmiştir. Esed iktidarına gösterilerin bastırılmasına yönelik profesyonel danışmanlık desteği veren ve istihbarat sistemleri tedarik eden İran, Suriye’de çatışmalar başlayınca bu ülkeye askeri teçhizat ve mühimmat sağlamaya başlamış, Devrim Muhafızları’nı göndermiştir. İran Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi 16 Eylül 2012 tarihinde yaptığı açıklamada Devrim Muhafızlarının ve Kudüs Tugaylarının Esed re- jiminin ayaklanmayı bastırmasına destek olmak için Suriye’de bulunduğunu teyit etmiştir.6 Irak’ta Maliki iktidarı da Esed rejiminin varlığını sürdür- mesine destek sağlamış, Arap Birliği’nin Suriye aleyhinde aldığı yaptırım kararlarını uygulama- mıştır.

Muhalefetin zayıf kalması, muhalif unsurlar ara- sındaki birlik sorunu ve Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) erken kurulması, Suriye’deki halk hare- ketinin muvaffak olmasını engellemiştir. Suriye muhalefeti gerek ülke içinde gerekse uluslararası düzeyde Esed rejiminin ardından iktidarı devrala- bilecek kabiliyette olduğunu göstermekte yetersiz kalmıştır. Suriye Ulusal Konseyi bünyesinde de-

5 “Russia Supplying Arms to Syria Under Old Contracts- Lavrov”, Ahram Online, 5 Kasım 2012, http://english.

ahram.org.eg/NewsContent/2/8/57187/World/Region/

Russia-supplying-arms-to-Syria-under-old-contracts.aspx, Erişim: 08.11.2012

6 “Iran Confirms It Has Forces in Syria and Will Take Military Action If Pushed”, The Guardian, 16 Eylül 2012, http://www.guardian.co.uk/world/2012/sep/16/iran- middleeast, Erişim: 08.11.2012

vam eden görüş ayrılıkları Konsey’in temsil nite- liğinin nispeten zayıf kalmasına neden olmuştur.

Suriye Kürtleri Konsey’e tamamen dâhil edileme- miştir. Diğer taraftan Özgür Suriye Ordusu’nun erken kurulması ironik biçimde Esed rejiminin elini güçlendirmiş, rejim muhalefet aleyhinde pro- paganda malzemesine kavuşmuştur. Muhalif un- surların silahlı mücadele aşamasına birlik ve ko- ordinasyon tesis etmeden ve gerekli ağır silahları tedarik etmeden geçmesi dağınık ve birbirinden kopuk silahlı gruplar ortaya çıkarmış, Esed reji- mine karşı hedeflenen askeri üstünlük sağlanama- mıştır. Diğer taraftan Özgür Suriye Ordusu’nun kurulması uluslararası toplumun sorumluluğunu azaltmış, Esed rejimine karşı insani müdahalenin önünü dolaylı olarak tıkamıştır.

Batılı ülkelerin tutumu da Suriye’deki halk hare- ketinin netice alamamasında etkilidir. Süreç için- de Türkiye Suriye krizine müdahil oldukça Batı geri çekilmiştir. Libya’daki krizde halkına ateş açan Kaddafi iktidarına müdahalede oldukça hızlı hareket eden bazı batılı devletler Suriye krizinde sadece Esed rejimi aleyhindeki söylemlerle yetin- miştir. Bu devletlerin Suriye krizinin sürüncemede bırakılması yönünde irade gösterdiği gözlemlen- miştir. Özellikle Türkiye’nin Orta Doğu’da artan etkinliğinden rahatsız olan bazı batılı devletlerin Suriye krizinin uzamasını hedeflediği, böylece krizin Türkiye’yi yıpratmaya devam etmesini is- tediği değerlendirilebilir.

(16)

3. SURİYE MUHALEFETİNİN YAPISI Suriye krizinde Esed rejiminin gösteri yürüyüş- lerini silahlı kuvvet kullanarak bastırmaya çalış- ması, muhalefet hareketinin uluslararası düzeyde tanınmasına zemin hazırlamıştır. Uluslararası des- tek sayesinde muhalefet hareketi Suriye’nin meş- ru temsilcisi olarak tanınmaya, muhalif unsurlar da tek çatı altında birleşmeye başlamıştır.

Suriyeli muhalif grupların bir araya getirilmesine dönük sürdürülen çalışmalar kapsamında “Suriye Halkının Dostları” ismi ile uluslararası bir grup teşkil edilmiştir. Grup, Beşşar Esed’in iktidardan ayrılmasını sağlamak için uluslararası kamuoyu- nu harekete geçirebilmek amacıyla kurulmuştur.

Seksenden fazla ülkeden oluşan Suriye Halkının Dostları grubu bugüne dek dört kez toplanmıştır.

Grubun ilk toplantısı 24 Şubat 2012 tarihinde Tunus’ta gerçekleştirilmiştir. Toplantıdan “İnsa- ni Yardım Forumu” oluşturulması yönünde bir karar çıkmıştır. Grubun ikinci toplantısı 1 Nisan 2012’de İstanbul’da yapılmıştır. İstanbul toplantı- sının ardından açıklanan bildirinin 10. maddesin- de Suriye Halkının Dostları grubu, Suriye Ulusal Konseyi’ni bütün Suriyelilerin meşru temsilcisi ve Suriyeli muhalif grupların altında toplandığı çatı örgüt olarak tanıdığını beyan etmiştir. Grubun üçüncü toplantısı 19 Nisan 2012 tarihinde Paris’te gerçekleştirilmiştir.7 Grup dördüncü kez 6 Tem- muz 2012 tarihinde tekrar Paris’te toplanmıştır.

Suriye Halkının Dostları toplantıları Suriye kri- zinde küresel düzeyde devam eden anlaşmazlığı göstermiştir. Rusya ve Çin toplantılara katılma- mıştır. 6 Temmuz 2012’de Paris’te gerçekleştirilen dördüncü toplantıda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye’ye yaptırım kararı alınması için BM Güvenlik Konseyi’ne çağrı yapmış, Esed reji- mine destek vermeye devam eden Rusya ve Çin’in üzerinde baskı kurulması gerektiğini ifade etmiş- tir. Clinton, Suriye krizindeki sorumluluklarından dolayı Rusya ve Çin’in bedel ödemesi gerektiğini beyan etmiştir.8

7 El-Ectima Majmuat Asdika Surye (Suriye Dostları Grubu), http://arabic.upi.com/News/2012/04/21/UPI- 52471335010422/, Erişim: 11.06.2012

8 Baskı Artırılsın Çağrısı, Anadolu Ajansı, http://www.

3.1. Siyasi Yapılanma

Suriye krizinde muhalefet ilk kez 1 Haziran 2011 tarihinde Antalya’da “Suriye’de Değişim Konferansı”nda bir araya gelmiştir. Daha sonra 23 Ağustos 2011 tarihinde Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) ilk çekirdeği İstanbul’da teşkil edilmiştir.

Konseyin temel hedefinin Suriye halkının istekle- rini yerine getirerek, Esed rejimini devirmek, daha sonra da tüm Suriye halkını temsil eden bir Suriye yönetimi kurmaktır.9 Suriye’nin meşru temsilcisi olarak tanınan ve 310 üyesi bulunan Konsey’de Müslüman Kardeşler’in çoğunlukta olması eleş- tirilmektedir. Konsey’in Başkanı Burhan Galyon, 17 Mayıs 2012 tarihinde istifa edince yerine Ab- dulbasit Seyda seçilmiştir.10

Muhalif unsurlar birliktelik sağlamak amacıyla 2 Ekim 2011 tarihinde Suriye Ulusal Konseyi çatısı altında İstanbul’da bir araya gelerek konseyin ku- ruluşunu ilan etmiştir.11 Bu toplantı Esed iktidarı aleyhinde gösterilerin başlamasından ancak yedi ay sonra gerçekleştiği için geç kalmış bir girişim olarak görülmektedir. Diğer taraftan gerçekleşen birlikteliğe rağmen muhalif gruplar arasında halen devam eden görüş ayrılıkları vardır. Suriye Ulu- sal Konseyi’ni teşkil eden dini eğilimli gruplar, laikler, liberaller ve Kürtler arasında henüz ortak bir tavrın hâkim olduğunu ifade etmek güçtür. Bu gruplar arasındaki yaklaşım farklılıkları Esed ikti- darının elini güçlendirmektedir.

Suriye Ulusal Konseyi’nin çatısı altında yer alan muhalif oluşumlar:

• Müslüman Kardeşler ve Destekçileri

• Şam Deklarasyonu

• Suriye Yerel Koordinasyon Komiteleri

• Suriye Yüksek Devrim Konseyi

• Bağımsız Liberaller Kitlesi

aa.com.tr/tr/tag/62915---quot-suriye-halkinin-dostlari-quot- -toplandi

9 Suriye Ulusal Konseyi, http://tr.wikipedia.org/wiki/

Suriye_Ulusal_Konseyi, Erişim: 25.04.2012

10 Suriyeli muhalifler Seyda üzerinde uzlaştı, http://www.

hurriyet.com.tr/planet/20727457.asp, Erişim: 9.06.2012 11 El-Maşruu El-Siyasi Lil-Meclis El-Watany El-Sury (Suriye Ulusal Konseyi’nin Siyasi Projesi), http://

ar.syriancouncil.org/slideshow/item/505-political-program.

html, Erişim: 12.02.2012

(17)

• Seküler ve Demokratik Suriyeliler Koalis- yonu

• Suriye Devrim Genel Komisyonu

• Şam Baharı (Rabii El-Demaşk)

• Ulusalcı Şahsiyetler12

Suriye Ulusal Konseyi’nin yapısı ve mevcut kabi- liyeti değerlendirildiğinde, Konsey liderliğindeki muhalefet hareketi içindeki birlik sorunu ve anlaş- mazlıklar göze çarpmakta, uluslararası toplumda Konsey’in Esed sonrası süreci yönetebileceği iz- lenimi oluşmadığı görülmektedir. Suriye muhale- fetinin içerisinde yer alan gruplar Esed iktidarının devrilmesinde izlenecek yöntem konusunda anlaş- mazlık yaşamaktadır. Suriye Ulusal Konseyi çiz- gisindeki unsurlar Esed rejiminin dış müdahaleyle sona erdirilmesini hedeflerken, Suriye içerisinde Esed yönetimiyle birebir çarpışan muhalifler Baas rejiminin dış müdahale olmadan kendi güçleriyle devrilmesini öngörmektedir. Aynı zamanda yurt- dışındaki muhalefetle Suriye halkı arasında bir ko- ordinasyon eksikliği de göze çarpmaktadır. Suriye Ulusal Konseyi üyeleri uzun süredir yurtdışında bulunduğundan dolayı halk ile doğrudan bağlantı kurmakta ve halkın isteklerini anlamakta güçlük çekebilmektedir. Halkın talebi sadece özgürlük ve demokrasi ile sınırlı değildir. Halk, özgürlük ve demokrasi talep ettiği nispette sosyo-ekonomik şartlarının geliştirilmesini, refah düzeyinin yük- seltilmesini beklemektedir. Halk, Esed rejiminin devrilmesiyle ülkedeki devlet kurumlarının yıkıl- maması gerektiğine inanmakta, Irak’taki sürecin Suriye’de tekerrür etmesini istememektedir.

Suriye Ulusal Konseyi’nin mevcut kabiliyetleri göz önünde bulundurulduğunda, Konsey’in Suri- ye’deki süreçle ilgili dünya kamuoyunu yönlen- dirmede zayıf kaldığı görülmektedir. Konsey, hal- ka karşı şiddete başvurmasından dolayı Esed’in iktidarı bırakması gerektiği mesajını uluslararası topluma yeterince ulaştıramamış, Esed rejimi- nin muhalefet aleyhinde yürüttüğü propagandaya karşılık aynı düzeyde bilgilendirme kampanya- sı gerçekleştirememiştir. Suriye Ulusal Konse- yi hâlihazırda başta Türkiye olmak üzere ABD,

12 Heykeliye El- Meclis El-Watany El-Sury (Suriye Ulusal Konseyi’nin Oluşumu), http://ar.syriancouncil.org/

structure.html, Erişim: 15.07.2012

Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından Suriye’nin tek muhalif temsilcisi olarak resmen tanınsa da, Konsey’in Esed sonrası döneme geçiş sürecini yö- netebilecek düzeyde etkili olduğunu uluslararası kamuoyuna ifade edemediği gözlemlenmektedir.

Suriye Ulusal Konseyi liderliğindeki muhalefet hareketi içinde ortaya çıkan tefrikanın uluslararası toplumun Suriye krizi ile ilgili net bir tavır alama- masında etkili olduğu ifade edilebilir. Suriye’ye askeri müdahale, insani yardım koridoru, tampon bölge oluşturma ve diğer seçenekler konusunda dünya kamuoyundaki mevcut kararsızlık kısmen muhalefet hareketi içindeki birlik sorunuyla iliş- kilendirilebilir. Nitekim muhalefeti yönlendiren güçlü bir liderin olmayışı da dünya kamuoyunun bu kararsızlığını pekiştirmiş, muhalefete bir bakı- ma kuşkuyla bakılmasına yol açmıştır.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 2 Kasım 2012 tarihindeki Hırvatistan gezisi sırasında yap- tığı açıklamada, Suriye Ulusal Konseyi’nin tek başına Suriye’yi temsil etmediğini, Kürtlerin ve Nusayrilerin de temsil edildiği geniş katılımlı bir muhalefet yapısı oluşturulması gerektiğini ifade etmiştir. Clinton ülke içinde Esed rejimine karşı savaşan insanları temsil edebilecek daha etkili bir muhalefet cephesinin teşkil edilmesi gerektiğini, bu kapsamda Suriye Ulusal Konseyi’nin yeniden yapılandırılması gerektiğini beyan etmiştir.

Suriye Ulusal Konseyi böyle bir gündemle 4-7 Kasım 2012 tarihleri arasında yeni başkanını ve yönetim kurulunu seçmek ve üye sayısını artı- rarak temsil niteliğini güçlendirmek amacıyla Doha’da bir kongre gerçekleştirmiştir. Katar’ın teşebbüsüyle düzenlenen Doha Kongresi’nde ilk aşamada Suriye Ulusal Konseyi başkanlığına Hı- ristiyan asıllı George Sabra seçilmiştir. Kongre’de daha sonra Konsey’in kapsamının genişletilme- si ve uluslararası toplumun desteğinin daha çok sağlanması hedefi gündeme alınmıştır. Toplantı sonucunda muhalefet kendi içinde yaşadığı anlaş- mazlıkların ve çekişmelerin kısmen de olsa üste- sinden gelmiş ve 11 Kasım’da Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu adı altında Suriye’deki tüm kesimlerden oluşan yeni bir mu- halefet çatısı kurulmuştur.13

13 İtilaful-Muaraza El-Suryye Kad Yahdar El-İctima Al-Arabi (Suriye Muhalefeti Koalisyonu Arap Birliği

(18)

Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Ko- alisyonu başkanlığına din adamı Ahmed Miaz El- Hatib, başkan yardımcılığına Riyad Seyf ve Sehir Atasi getirilmiştir. Koalisyon’da Suriye Ulusal Konseyi dışında Suriyeli Türkmenler ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin üçer üye ile temsili sağ- lanmış ve kadınların %15 oranında temsil edil- mesi kararlaştırılmıştır. Yeni Koalisyon’da ayrıca Suriye’nin on dört vilayetinden yerel temsilcilerin bulunması, dış ve iç muhalefet arasındaki koor- dinasyon eksikliğini giderilmesi açısından önem arz etmektedir. Koalisyon, Suriye’deki devrim hareketinden %33, siyasi oluşumlar ve kitlelerden

%45 oranında katılım sağlayarak toplamda 400 üyeye ulaşmıştır.14

Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koa- lisyonu, kuruluşunun ardından bir bildiri yayımla- mış, Koalisyon’un çatısı altındaki muhalif gruplar arasında sağlanan uzlaşmayı dünya kamuoyuna duyurmuştur. Uzlaşma sağlanan hususlardan bazı- ları aşağıda sıralanmıştır.

• Doha toplantısında hazır bulunan Suri- ye Ulusal Konseyi ve diğer muhalif gruplar Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu’nun teşkil edilmesi konusunda an- laşmıştır. Koalisyon’un üyeliği bütün Suriyeli muhalefet gruplarına açıktır.

• Koalisyon, herhangi bir şekilde rejimle di- yaloga girmeyecektir.

• Koalisyon, devrimin ortak askeri konsey- lerini destekleyecektir.

• Koalisyon uluslararası arenada tanındıktan sonra Geçici Suriye Hükümeti’ni kuracaktır.15 Koalisyon, kuruluşunun ardından Türkiye, Körfez ülkeleri, Arap Birliği, ABD, Fransa ve İngiltere ta-

Toplantısında Hazır Bulunacak), http://arabic.cnn.

com/2012/syria.2011/11/12/syria.newCouncil/index.html, Erişim: 12.11.2012

14 Al-Watani Sury Ya-len Heykeliye El-Cedide (Suriye Ulusal Konseyi Yeni Teşkilatını İlan Etti), http://www.

aljazeera.net/news/pages/46fe127f-8c7c-433c-8ac4- 46c2a2b5ab66, Erişim: 10.11.2012

15 Nas İttifak El-Doha Lİ-İnşaa El-İtilaf El-Watani Li- Kuwa EL-Tawre Wel-Muarada El-Suryye (Doha’da Kurulan Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu’nun Anlaşma Metni), http://new-syria.com/

formainpage/analytics/15665, Erişim: 12.11.2012

rafından Suriye’nin meşru temsilcisi olarak tanın- mıştır. Koalisyon’un Konsey’in durumuna düş- memesi için önümüzdeki süreçte ülke içinde Esed rejimine karşı silahlı mücadele veren unsurların güvenini kazanması önem arz etmektedir. Ülke içindeki silahlı unsurların tek çatı altında toplan- ması ile Suriye muhalefeti, uluslararası toplumun güvenini kazanabilecek ve Batılı ülkelerin deste- ğini temin edebilecek konuma gelebilir. Ancak yu- karıda da belirtildiği gibi Koalisyon Esed sonrası dönem için ortak bir politik vizyon üzerinde mu- tabakata varmazsa yeniden parçalanma riskinden kurtulamayacak ve dolayısıyla Koalisyon’un etki- li bir muhalefet gerçekleştirmesi mümkün olama- yacaktır.

3.1.1. Suriye Kürt Ulusal Konseyi

Esed iktidarı kriz sırasında ülkenin kuzey ve ku- zeydoğusunda bulunan Kürt nüfusun muhalefet hareketine katılmasını önlemek maksadıyla 7 Ni- san 2011 tarihinde 300 bin civarında kimliksiz Su- riyeli Kürt’e vatandaşlık vermiştir. Esed rejiminin bu adımı, Suriyeli Kürtlerin halk hareketine ka- tılıp katılmama konusunda tereddüt etmesine yol açmış, Kürtler muhalefet içinde yer almak konu- sunda fikir ayrılıkları yaşamıştır. Kürt aktivistler, Suriye Ulusal Konseyi’nin Kürtlerin taleplerini göz ardı ettiği gerekçesiyle Kürt Ulusal Konseyi adlı farklı bir yapılanmaya gitmiştir. Suriye Kürt Ulusal Konseyi, Dr. Abdulhekim Beşar başkan- lığında 26 Ekim 2011 tarihinde Erbil’de Mesud Barzani’nin desteği ile kurulmuştur.16

Kürtler, Esed sonrası Suriye’nin kuzeyinde özerk- lik ve Kürt milli kimliğinin anayasal olarak tanın- ması taleplerini ileri sürerek Suriye Ulusal Konse- yi çatısına dâhil olmamaktadır. Kürtlerin bu konu- daki tutumunun ardında iki temel nedenin yattığı değerlendirilmektedir. Birinci neden, Kürtlerin Suriye Ulusal Konseyi’ne dâhil oldukları takdirde kendilerini uluslararası topluma tanıtmakta zorla- nacakları ve Konsey içinde Kürt kimliğinin arka planda tutulacağı yönündeki kaygılarıdır. İkinci sebep ise Suriyeli Kürtlerin kuzey Irak’taki gibi

16 El-Meclis El-Watany Kurdy Fi-Surye (Suriye Kürt Ulusal Konseyi), http://carnegie-mec.org/

publications/?fa=48504, Erişim: 20.05.2012

(19)

bir özerklik kazanma arzusudur. Ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda yaşayan Kürtlerin Suriye nüfusu içindeki oranı %8-10 civarındadır. Kürtler, Nusayrilerden sonra ülkenin en büyük azınlığı ko- numundadır. Suriyeli Kürtler, kuzey Irak’taki ya- pıya benzer bir özerklik fikrine sıcak bakmakta, Suriye Ulusal Konseyi ile aynı çatı altında Esed yönetimine karşı mücadele vermeyi reddetmek- te ve Konsey’in toplantılarına katılmamaktadır.

Bu nedenle Suriye’deki krizin belirsizliği de göz önünde bulundurulduğunda Kürtlerin diğer muha- lif unsurlarla tek çatı altında toplanması beklen- memektedir.

Bütün bu gelişmeler ışığında Erbil’de Dr. Abdul- hekim Beşar başkanlığında kurulan Kürt Ulusal Konseyi’ne Mayıs 2012’de Suriyeli Kürt partiler de katılmaya başlamıştır. Konsey’e katılan Suri- yeli Kürt partiler ve hâlihazırdaki liderleri aşağıda sıralanmıştır.

• Suriye Kürt Demokratik Partisi - Dr. Ab- dulhekim Beşar

• Kürt Demokratik Partisi - Nasrettin İbra- him • Suriye Kürt Demokratik Ulusal Partisi - Tahir Safok

• Kürt Demokratik Eşitlik Partisi - Aziz Da- vud • Kürt Demokratik İlerleme Partisi - Hamit Derviş

• Kürt Demokratik Birlik Partisi - Şeyh Ali

• Suriye Kürt Birlik Partisi - İsmail Hamu

• Kürt Özgürlük Partisi - Mustafa Osu

• Suriye Kürt Özgürlük Partisi - Mustafa Cuma

• Suriye Demokratik Kürt Partisi - Şeyh Ce- mal• Kürt Solcu Partisi - Muhammed Musa

• Kürdistan Birliği Partisi - Abdulbasıt Hamo

• Kürt Demokratik Partisi - Abdurrahman Aluci

• Kürdistan Demokratik Partisi - Yusuf Fay- sal• Kürt Demokratik Uzlaşı Partisi - Neşat Muhammed

• Suriye Kürt Solcu Partisi - Salih Cadu17 2003 yılında Suriye’nin kuzeyinde kurulan PYD, 11 Temmuz 2012 tarihinde Mesud Barzani lider- liğinde kuzey Irak’ın Erbil kentinde toplanan Su- riyeli Kürt muhalefet partileriyle anlaşarak, Kürt Ulusal Konseyi’ne katılmıştır. PYD, Türkiye’de paralel devlet yapılanmasına teşebbüs eden KCK sisteminin ve PKK terör örgütünün Suriye kolu olarak hareket etmektedir. PYD’nin askeri kana- dı Halkçı Koruma Birlikleri’dir. Esed yönetimi, Türkiye’nin Suriyeli muhalefete destek vermesi- ne karşılık Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri çatış- maya girmeden PYD’ye bırakmıştır. PYD’nin, halk ayaklanmasına katılmalarını engellemek için Kürtlere baskı uyguladığı, Esed rejimine muhale- fet eden Suriyeli Kürt aşiret liderlerine saldırılar düzenlediği basına yansımıştır.

3.2. Askeri Yapılanma

Suriye’deki halk hareketi, Esed rejimine karşı ilk etapta tamamen silahsız ve reformcu bir halk kitlesinin girişimi olarak başlamıştır. Halk Cuma namazlarından sonra “Özgür Suriye” sloganını atarak Esed’in reform yapması için sokaklara dö- külmüş, kitlesel gösteriler düzenlemiştir. Ancak Suriyeli göstericiler, Esed rejimine bağlı güvenlik güçlerinin şiddetli saldırısına maruz kalınca ve her gün onlarca Suriye vatandaşı hayatını kaybedince Suriye’deki kriz nitelik değiştirmiştir. Ülkedeki halk hareketi başlangıçta sivil nitelikli iken Esed rejiminin şiddete tevessül etmesiyle muhalefet si- lahlı mücadeleye girişmiştir. Esed’in halkın talep- lerine kulak vermeyip reform adı altında sadece yasal çerçevede bazı adımlarla yetinmesi, siyasi otoritenin Baas Partisi’nin tekelinden çıkması için somut bir düzenlemeye gidilmemesi krizin tır- manmasına yol açmıştır. Neticede kriz ülke çapına yayılan bir sıcak çatışmaya dönüşmüş ve iç savaş halini almıştır.

Suriye’de Esed rejimine karşı silahlı mücadele ve- ren ve savaşçı sayısı bakımından çeşitlilik arz eden otuza yakın grup ortaya çıkmıştır. Baas iktidarına

17 El-Meclis El-Watany Kurdy Fi-Surye (Suriye Kürt Ulusal Konseyi), http://carnegie-mec.org/

publications/?fa=48504, Erişim: 20.05.2012

(20)

karşı demokrasi ve özgürlük hedefiyle başlayan halk hareketi silahlanma safhasında dini, etnik ve ideolojik olarak bölünmeye başlamıştır. Kriz süre- sinde bölgeler arasındaki kopukluk da farklı kent- lerde farklı silahlı grupların birbirinden bağım- sız olarak hareket etmesine sebep olmuştur. Her silahlı grubun isminde Şam, Halep, Hama, İdlib vs.. geçmesi Suriye muhalefetindeki parçalanmış- lığı gözler önüne sermektedir. Bu parçalanmışlık, Esed sonrası Suriye’de etnik-dini ve mezhepsel bölünmüşlüğün yanında bölgeler arasında da bir çatışma doğurma ihtimalini canlı tutmaktadır.

Suriye’de halk hareketi başladıktan dört ay son- ra muhalefet silahlı güç kullanma seçeneğine yönelmiş, bu yönde teşkilatlanmaya başlamış- tır. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Suriye Hava Kuvvetleri’nden albay rütbesinde istifa eden Ri- yad El-Esad ve ordudan ayrılan bir grup asker tarafından 29 Temmuz 2011 tarihinde kurulmuş- tur.18 ÖSO, Esed rejimini silahlı kuvvet kullanarak devirmek hedefiyle ve muhalif silahlı unsurları tek çatı altında birleştirmek amacıyla tesis edil- miştir. Ordunun mevcut komutanı Riyad El-Esad, hâlihazırda 70 bin askerinin olduğunu beyan et- mektedir. Kuruluş evresini yurtdışında tamam- layan ÖSO, 22 Eylül 2012 tarihinde karargâhını Suriye’deki kurtarılmış bölgelere taşıdığını açık- lamıştır.

Suriye krizi sürecinde muhalefet hareketinin silahlı mücadele aşamasına erken geçtiği ve ÖSO’nun kuruluşunda acele edildiği ifade edilebi- lir. ÖSO’nun erken kurulması Esed rejimine karşı gelişen uluslararası tepkinin nispeten hafiflemesi- ne neden olmuş, iç savaşın ülkede yol açtığı zara- rın muhalefet hareketiyle de ilişkilendirilmesinin önünü açmış ve muhalefetin silahlı mücadelede zayıf kalması sonucunu doğurmuştur.

Suriye halkının barışçıl gösterilerinin daha uzun süre devam etmesi durumunda Esed rejiminin halka karşı şiddete başvurması, uluslararası top- lumun tepkisini daha fazla çekebilirdi. Ancak ÖSO’nun kuruluşu Suriye’deki süreci, ayaklanan halka şiddet uygulayan iktidar krizinden iki taraf

18 El-Jeyshel Sury El-Hur (Özgür Suriye Ordusu), http://

ar.wikipedia.org, Erişim: 15.07.2012

arasında silahlı çatışmanın cereyan ettiği bir iç sa- vaşa dönüştürmüştür. Suriye’de ÖSO’nun kurulu- şundan itibaren eşit olmasa da birbiriyle mücadele eden iki taraftan bahsedilebilir ve çatışmanın iç savaşa dönüşmesinin uluslararası insani müdahale imkânını zayıflattığı öne sürülebilir.

ÖSO’nun kurulması ülkedeki yıkım ve ölümler- den muhalefet hareketinin de sorumlu olduğu yö- nünde bir algı oluşmasına sebep olmuş, Esed re- jiminin işlediği insanlık suçları nispeten gölgede kalmıştır. Suriye’de iktidara bağlı güvenlik güçle- ri tarafından işlenen ve BM İnsan Hakları Konseyi tarafından tespit edilen insanlık suçları gündem- den düşmüş, Esed rejimi ve destekçilerinin ÖSO aleyhindeki propagandası uluslararası kamuoyun- da muhalefete kuşkuyla bakılmasına zemin hazır- lamıştır.

ÖSO’nun erken kurulması ortak hareket etme konusunda silahlı muhaliflerin zorluk yaşaması- na neden olmuştur. Tek çatı altında birleşemeyen silahlı muhalifler arasında koordinasyon eksikliği bulunduğu için Esed rejimine karşı etkin bir mü- cadele verilememiş, Suriye ordusuna karşı koordi- neli saldırılar gerçekleştirilememiştir. ÖSO, tank ve savaş uçaklarını etkisiz hale getirebilecek ağır silah sistemlerine sahip olmadığı için denetimini ele geçirdiği bölgeleri muhafaza etmekte güçlük çekmiştir.

Öte yandan, ÖSO’nun Suriye topraklarında Esed rejimine karşı verdiği silahlı mücadelenin yanında adam kaçırıp fidye isteme gibi muhalefet hareke- tinin hedefiyle ilgili olmayan eylemlere yöneldiği görülmüştür. ÖSO’nun bu tür eylemlere başvur- ması süreç içinde Suriye’deki halkın mücadelesi- ne gölge düşürebilir. Kaçırma eylemleri muhalefet hareketinin halk nezdindeki itibarını zedeleyebi- lir. ÖSO’nun kaçırma eylemlerinde özellikle Şii mezhebine mensup kişileri tercih etmesi ülkedeki mezhepsel kutuplaşmayı artırabilir. Suriye muha- lefeti kendi içinde bölünmüşse de ÖSO’da ideolo- jik, dini ve siyasi ayrışmaların önlenmesinde fayda vardır. Suriye muhalefeti arasında olası bir silahlı çatışma Esed rejiminin elini kuvvetlendirecektir.

Muhalefet hareketinin silahlandığı süreçte Suriye’nin çeşitli bölgelerinde etnik ve mezhepsel

(21)

unsurlar ÖSO’dan bağımsız olarak farklı silahlı birlikler oluşturmuştur.19 Etnik kimliğin veya dini eğilimin belirgin olduğu bu birlikler ÖSO’ya bağlı olmadıklarını beyan etmekte ancak Esed rejimine karşı ÖSO ile birlikte mücadele etmektedir. Şam ve çevresindeki bölgelerde faaliyet gösteren Ensar El-Rasul birliği, Humus’ta Faruk Tugayları, Der Ez-zur Devrim Konseyi ve Suriyeli Kürtlerden oluşan Sukur El-Kurd Tugayı bu birliklerden ba- zılarıdır.20

Muhalefetin silahlanmasıyla Suriye’deki Türk- menler de silahlı birlikler oluşturmuş, Sultan Ab- dülhamit ve Fatih Sultan Mehmet isimli birlikleri teşkil ederek Esed rejimine karşı ÖSO ile birlikte hareket etmiştir. Halep’te Ali Beşir komutasında kurulan Sultan Abdülhamit ve Fatih Sultan Meh- met isimli iki birlikte yaklaşık 2 bin milis olduğu tahmin edilmektedir.21 Suriye’deki Türkmen tu- gayları (Zahir Beypars Tugayı, Türkmen Şehitleri Tugayı, Türkmen Kılıçları Tugayı, Şükrü Kuvvet- li Tugayı, Allah’ın Özgür Adamları Tugayı, Ku- tuz Tugayı, Hamza Torunları Tugayı, Osman Bin Affan Tugayı, Yusuf Azma Tugayı ve Türkmen Alparslan Tugayı) 22 Eylül 2012 tarihinde Fatihin Torunları birliği çatısı altında birleştiklerini ilan etmiştir.22

Suriye’deki kriz ÖSO’dan bağımsız olarak dini eğilimli silahlı birlikler de ortaya çıkarmıştır. İn- tikam hissiyle hareket edebilen bu birliklerin Esed rejimine bağlı güvenlik güçleriyle mücadele sıra- sında zaman zaman kaçırma, öldürme ve intihar gibi eylemler yaptığı basına yansımaktadır. Bu tür eylemler ÖSO’ya mal edilebilmekte ve Suriye muhalefetinin itibarına zarar vermektedir.

19 Kendilerini genelde Tabur veya Tugay olarak tanıtan bu silahlı birliklerin milis sayılarında bir standart yoktur.

Silahlı birliklerin milis sayıları 10-15 ile 1000 arasında değişmektedir.

20 Men Hiye El-Camaat El-Musllaha Ellety Tukateel Fi Surye (Suriye’de Savaşan Silahlı Gruplar Kimdir), http://

arabic.rt.com/news_all_news/analytics/69084/

21 Türkmen Muhaliflerden Birleşme Çağrısı, http://www.

haber7.com/dunya/haber/915003-turkmen-muhaliflerden- birlesme-cagrisi,Erişim, Erişim: 01.11.2012

22 Suriye Türkmen ordusu Halep’teki Türkmen Komutanları Birleştirmeleri http://www.youtube.com/

watch?v=ON3zcwQUTEg, Erişim: 25.09.2012

Suriye’de ortaya çıkan dini eğilimli silahlı birlikler büyük ölçüde Vehhabi-Selefi çizgidedir. Bu birlik- lerin başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri tarafından yönlendirildiği ve desteklendi- ği değerlendirilmektedir. Suriye’deki önemli Sele- fi silahlı birlikler aşağıda belirtilmektedir.

Şam Kurtuluş Tugayları-ŞKT (Ahrar El-Şam Tu- gayları): Esed rejimine karşı silahlı mücadele ger- çekleştirmek amacıyla kurulmuş olan Şam Kur- tuluş Tugayları, Selefi Cihad’ın Suriye’deki önde gelen çatı örgütlerindendir. Yayımladığı bildiriler- de Özgür Suriye Ordusu’nun yanında savaştığını ancak komutasında olmadığını beyan eden ŞKT, tamamen bağımsız hareket etmektedir. ŞKT’ye bağlı askerler Suriye’nin genel olarak tüm böl- gelerine dağılmış durumdadır. Ancak en güçlü oldukları bölge İdlib’dir. Tugay ilk etapta Suriye Ordusu ile girdiği çatışmalardan ele geçirdiği si- lah ve mühimmatlarla mücadelesini yürütmüştür.

Şimdi ise Kuveyt başta olmak üzere Körfez ülke- lerindeki zenginlerden yardım almaktadır. ŞKT çatısı altında birçok tugay bulunmaktadır. Bun- lar, Ariha bölgesinde faaliyet gösteren Abbad El- Rahman Tugayı, Cebel-i Zaviye bölgesinde müca- dele eden Sariyet El-Cebel Tugayı, Hama’da yer alan Selahaddin Tugayı, Cunud El-Hak Tugayı ve Furkan Tugayı’dır.23

Şam Kartalları Tugayı (Sukurul Şam Tugayı): Şam Kartalları Tugayı’nın Komutanı Cebel El-Zaviyeli Selefi olan Ahmet İsa el-Şeyh’tir. Şam Kartalları Tugayı, İdlib bölgesinde Suriye Ordusu’na yöne- lik bombalı eylemler gerçekleştirmektedir. Sukuru El-Şam Tugayı’nın hem fikri hem de altyapı ba- kımından Şam Kurtuluş Tugaylarına benzerliği vardır. Şam Kartalları Tugayı’nın merkezi İdlib olmakla birlikte bu grubun İdlib dışında da birlik- leri bulunmaktadır. Şam Kartalları’na bağlı olarak Halep’te Şüheda Birliği ve Şam’da Ammar Bin Yasir Birliği oluşturulmuştur. Tugayın 3 binden fazla savaşçısı vardır. Şam Kartalları Tugayı, siya- si ve askeri yardımlarını Kuveyt, Suudi Arabistan ve Bahreyn’den almaktadır.24

23 Ahrar El-Şam Tugayları ,http://www.ahraralsham.

com/?page=pages&id=3, Erişim:15.09.2012

24 Sukurul-Şam Tugayı’nın Resmi Sitesi, http://www.shamfalcons.

net/ar/page/about-sham-falcons.php, Erişim: 23.09.2012

(22)

4. KRİZİN BÖLGESEL ETKİLERİ

Suriye’de iç savaş halini alan kriz, ülke sınırları- nın ötesinde sonuçlar doğurmaya başlamış, Orta Doğu’da bölgesel düzeyde bir anlaşmazlığa ve nüfuz mücadelesine dönüşmüştür. Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden, Lübnan’ın istikrarını ze- deleyen kriz, Körfez ülkelerinin İran kaynaklı kay- gılarını artırırken, Tahran’ı Arap dünyasındaki tek müttefikini kaybetme olasılığı ile karşı karşıya bı- rakmıştır. Esed rejiminin Türkiye topraklarına yö- nelik kaza olarak değerlendirilen saldırıları, PKK terör örgütüne ülkenin kuzeyinde hareket alanı aç- ması ve Suriye’nin parçalanma ihtimali Ankara’yı tedirgin etmektedir. Esed iktidarının krizi ülke sı- nırları dışına taşıma gayesiyle Lübnan’daki hassas dengeleri bozabilecek kışkırtıcı eylemlere yönel- mesi Beyrut’ta endişe uyandırmaktadır. İran’ın Bağdat-Şam-Hizbullah hattındaki Şii jeopolitiği stratejisi doğrultusunda krize Esed rejimi yanın- da müdahil olması Körfez ülkelerini rahatsız et- miştir. Suriye’nin İran’ın tek müttefiki olması ve Tahran’ın Esed rejimini koşulsuz desteklemeye devam etmesi ise krizi bölgesel düzeyde bir an- laşmazlığa mahkûm etmiştir. Suriye’de çıkmaza giren kriz, Orta Doğu’da Esed iktidarının devamı ve sona ermesi yönünde iki yaklaşımın öne çıkma- sına yol açmış, bu yaklaşımları savunan devletler arasında rekabet doğurmuştur.

Suriye krizinin sona ermesi için Esed rejiminin de- vamını gerekli gören ve Suriye’deki ayaklanmaya terörizm nazarıyla bakan birinci yaklaşımı temelde İran desteklemektedir. Esed rejiminin ayakta kal- ması için siyasi, ekonomik ve askeri imkânlarını seferber eden İran, Irak’taki Maliki iktidarını ve Hizbullah’ı aynı doğrultuda yönlendirmektedir.

Tahran, Suriye’deki silahlı isyan hareketini -Esed iktidarı ile birlikte- terörizm olarak nitelemekte ve muhalif unsurlara destek sağlayan devletleri teh- dit etmektedir. Kriz sürecinde İran’ın tutumunun giderek sertleştiği, muhalefet hareketine destek sağlayan ülkelere yönelik örtülü mücadelelere yö- neldiği ve Esed rejimine daha güçlü destek ver- diği gözlemlenmiştir. İran Türkiye’ye karşı PKK terör örgütünü tekrar desteklemeye, üst düzey askeri ve siyasi yetkililerin demeçleri aracılığıyla Türkiye’yi tehdit etmeye, Bağdat yönetimini An- kara aleyhinde yönlendirmeye, Suudi Arabistan

ve Bahreyn’deki Şii nüfusu da ayaklanmaları için tahrik etmeye başlamıştır. Kriz sürecinde Esed rejimine bu denli güçlü ve riskli biçimde destek vermesi İran’ın Orta Doğu stratejisinde Suriye’yi merkezi bir konuma yerleştirdiğini ve müttefiki Baas iktidarının ayakta kalmasını kendi rejiminin bekasıyla ilişkilendirdiğini göstermektedir.

İran, bölgede kurmaya çabaladığı Şii jeopoli- tiği hattında Nusayri azınlığın denetimindeki Suriye’nin hayati bir aktör olduğunu değerlen- dirmekte, Şam’da Sünni ağırlıklı bir hükûmetin iktidara gelmesi durumunda Şii hilali projesinin başarısız olacağını öngörmektedir. İranlı karar mercileri, Esed rejiminin devrilmesiyle Tahran’ın İsrail’e karşı başvurabileceği dinamiklerin önem- li ölçüde zayıflayacağını değerlendirmektedir.

Esed iktidarının devrilme ihtimali aynı zamanda İran’daki mevcut rejimin beka kaygısını artırmak- ta, Tahran’da, bölgedeki rejim değişikliklerinde sıranın İran’a geldiği yönünde bir tedirginlik hâsıl etmektedir.

İran-Suriye İlişkileri

Suriye’de 1970’te Hafız Esed liderliğinde iktidarı ele geçiren Nusayri azınlık, sürgün döneminde Humeyni’yi ve Şah rejimi karşıtlarını desteklemiş, 1979 Devrimi’nin ardından İran’la işbirliğine yönelmiştir.

İsrail’le 1978’te barış antlaşması imzalayan Mısır’ı Filistin davasına ihanetle suçlayan Suriye, 1980-88 İran-Irak savaşı sürecinde Tahran’la yakınlaşmış, savaş boyunca diğer Arap ülkelerinden farklı hareket ederek İran’ı desteklemiştir.

Şam’daki Baas iktidarı, İran’ın Arap dünyasıyla yaşadığı anlaşmazlıklarda genel- likle Tahran yanlısı tutum sergilemiş, Lübnan’da Hizbullah’ın varlığına destek ver- erek İran’ın bölgede bir Şii jeopolitiği hattı tesis etmesine imkân tanımıştır.

İran, 1982 Hama katliamı vakasında Hafız Esed rejimini dolaylı olarak müdafaa etmiştir.

2000’li yıllarda ise iki ülke arasındaki ilişkiler stratejik düzeye terfi etmiş, taraflar 2004’teki stratejik işbirliği anlaşmasının ardından 2006’da ortak savunma esasına dayalı ikili bir ittifak antlaşması imzalamıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

yüzyıl Arap tiyatro sanatı- nın öncü isimleri arasında yer alan, tiyatro sanatının gelişmesinde, telif edil- mesi ve temsilinde ve de müzikal hale gelişinde oldukça

Ayrıca PYD/YPG, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin resmi dilinin Arapça olmasına rağmen, başta Haseke olmak üzere Suriye’nin kuzeyinde kontrolü altındaki bölgelerde eğitim

Bu makalede; Suriye krizinin seyri, diğer Arap devletlerindeki değişim süreç- lerinden ayrılan yönleri ve sonuçları değerlendirilmekte, Esed rejimine karşı gelişen

İkinci olarak, kıyı kesimde yaşayan Arap Aleviler, Hama gibi iç kısımlarda yaşa- yan Arap Alevilere göre rejim tarafından daha fazla imkana sahip olmuş olabilirler?.

1 Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Rö- portaj, Antalya, 2 Haziran 2011. 2 Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri

Irak Devlet Petrol Pazarlama Şirketi (SOMO) yaptığı açıklamada, IKBY üretimi de dâhil olmak üzere Irak’ın mart ayında günlük 3,9 milyon varil petrol

27 Mart Cumartesi günü başkent Bağdat’ta Ürdün Kralı İkinci Abdullah ve Mısır Cumhur- başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin katılımı ile Ürdün, Mısır ve Irak

Suriyelilerin söz konusu kimlik meselesini çözmeleri için, temel özgürlükleri (bireysel ve toplumsal özgürlükleri) koruyan, vatandaşlık haklarını tanıyan, birey ve