• Sonuç bulunamadı

Krizin Türkiye’ye Etkileri

6. KRİZİN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ VE MUHTEMEL SENARYOLAR

6.1. Krizin Türkiye’ye Etkileri

Türkiye-Suriye sınırı 910 km’dir ve Türkiye’nin en uzun sınır hattına sahip komşusu Suriye’dir.

İki ülke arasındaki sınır doğuda Dicle Nehri’nden batıda Akdeniz’e kadar uzanır. Türkiye’nin do-ğuda Şırnak’tan batıda Hatay’a kadar altı ilinin Suriye’ye sınırı vardır. İki ülke arasında ekonomik ve güvenlik alanlarında coğrafi yakınlıktan ileri gelen karşılıklı bağımlılık söz konusudur. Suriye Türkiye’nin Lübnan, Ürdün ve diğer Arap ülkele-rine açılan kapısı konumundadır. İki ülkede sınıra yakın bölgelerde yaşayan vatandaşlar arasında ak-rabalık bağları vardır.

Türkiye-Suriye ilişkilerinin yakın geçmişine ba-kıldığında Hatay meselesi ve su sorununun öne çıktığı görülmektedir. 1990’lı yıllarda ise ikili iliş-kilerdeki en önemli problem Hafız Esed rejiminin PKK terör örgütüne sağladığı destek olmuştur. Su-riye terör örgütünün uzun süre Beka Vadisi’nde-ki faaliyetlerine müsaade etmiş, örgüte himaye sağlamıştır. Şam yönetiminin örgüte sağladığı destek nedeniyle iki ülke savaşın eşiğine gelmiş, Ankara’nın gösterdiği tepki neticesinde 1998 yı-lında PKK terör örgütü lideri Öcalan, Suriye top-raklarından çıkarılmıştır. Öcalan’ın sınır dışı edil-mesiyle Türkiye-Suriye arasında 20 Ekim 1998 tarihinde Adana Mutabakatı ve Güvenlik İşbirliği Antlaşması imzalanmış, ikili ilişkiler normalleş-meye başlamıştır.

Adana Mutabakatı’nın ardından Cumhurbaşka-nı Ahmet Necdet Sezer’in 2000 yılında Hafız Esed’in cenazesine katılması iki ülke arasındaki karşılıklı diplomatik ziyaretlere öncülük etmiştir.

Bu dönemde cereyan eden uluslararası ve bölge-sel gelişmeler Suriye’nin dış politika vizyonuna etki etmiş, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi Şam’ın güvenlik kaygılarını artırmıştır. Suriye, Irak’ın ardından sıranın kendisine gelebileceğini değerlendirmiş, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilme-sine daha olumlu yaklaşmıştır. ABD işgalinin ar-dından Irak’ın kuzeyindeki gelişmeler Türkiye ve Suriye’yi ortak tehditlerle karşı karşıya bırakmış, iki ülke Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda ortak

politikalar geliştirmiştir. 2004 yılında gerçekleşti-rilen karşılıklı üst düzey ziyaretlerin ardından iki ülke arasında serbest ticaret antlaşması imzalan-mıştır.

Hariri suikastını takip eden süreçte Suriye ulus-lararası tecride maruz kalmış, Türkiye ise Şam yönetimiyle ilişkileri geliştirmeye devam etmiş-tir. 2005 senesinde ABD’nin tepkisine rağmen Cumhurbaşkanı Sezer ve 2007’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Şam’ı ziyaret etmiştir. Türkiye bu dönemde bölgede kalıcı barış ve istikrarın tesi-si amacıyla Suriye-İsrail arasında arabuluculuk girişimine başlamış, taraflar arasında doğrudan görüşmelere zemin hazırlamıştır. Ancak İsrail’in 2006 yılında Lübnan’ı işgali ve 2009’da Gazze’ye saldırması Türkiye’nin girişimlerini sonuçsuz bı-rakmıştır. Ankara, 2009’da Bağdat’taki bombalı saldırılar nedeniyle Suriye-Irak arasında ortaya çıkan gerilimi yatıştırmak maksadıyla da devreye girmiştir. Bağdat-Şam arasında mekik diplomasisi yürüten Türk yetkililer iki ülke arasında uzlaşma-nın teminine çalışmıştır.

Türkiye ve Suriye kara kuvvetleri karşılıklı dost-luk, işbirliği ve güveni pekiştirmek için 26 Nisan 2009 tarihinde Kilis’teki Yüksektepe Hudut Ka-rakolu ile Suriye’nin Şamarin-Azez bölgesinde ortak bir tatbikat icra etmiştir.33 Şam yönetimi, Türkiye’nin 2009 yılında başlattığı Kürt açılımı-na destek vermiş, açılım kapsamında terör örgütü mensubu Suriyelilerin dağdan inmeleri halinde affedilebileceğini beyan etmiştir. İki ülke arasın-da yine 2009’arasın-da Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirli-ği Konseyi Anlaşması imzalanmış, Konsey’in ilk toplantısı aynı yıl içinde gerçekleştirilmiştir. İlk toplantıda dış politika, ekonomi, sulama, eğitim ve ulaşım alanlarında karşılıklı müzakereler yapıl-mış, bu bağlamda 50 protokol, proje ve mutaba-kat zaptı kararlaştırılmıştır.34 İki ülke ortak kabine toplantılarının ardından karşılıklı vize uygulama-sını da kaldırmıştır.

33 Suriye-Türkiye İlişkileri, http://tr.wikipedia.org/wiki/

Suriye-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri, Erişim:

11.08.2012

34 Türkiye-Suriye YDSİK 1. Toplantısı Ortak Bildirisi, 22-23 Aralık, Şam

http://www.mfa.gov.tr/turkiye---suriye-ydsik-1_-toplantisi-ortak-bildirisi_-22-23-aralik_-sam.tr.mfa, Erişim:

11.11.2012

Siyasi açıdan ilerleme kaydeden Türkiye-Suriye ilişkileri iki ülke arasındaki ticaret hacminin istik-rarlı bir şekilde büyümesini sağlamıştır. Özellikle Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşmasının etkisiyle ticari ilişkilerde belirgin bir artışın ya-kalandığı gözlemlenmiştir. 2010 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi bir önceki yıla göre %30 artarak 2,5 milyar dolar düzeyine çıkmıştır.35 Türkiye’nin Suriye sınırına yakın illerindeki eko-nomi canlanmış, Türkiye’ye gelen Suriyeli turist sayısı ve Suriye’deki Türk yatırımcıların sayı-sı artmıştır. İkili ekonomik ilişkilerdeki gelişme, Orta Doğu’da istikrara katkı sağlayacak ekono-mik bir entegrasyonun gerçekleşebileceği yönün-de beklentiler ortaya çıkarmış, bölgeyönün-de Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün’ü kapsayan bir serbest bölge oluşturulması gündeme gelmiştir.

Dolayısıyla Türkiye-Suriye ilişkileri uluslararası ve bölgesel şartların etkisiyle ve iki ülkedeki si-yasi iktidarların tercihleriyle nispeten kısa bir süre içinde gelişme göstermiştir. ABD’nin Irak’ı işga-liyle güvenlik kaygıları artan ve Hariri suikastı sonrası gerek Batılı ülkeler gerekse Arap dünyası tarafından tecride maruz kalan Suriye, Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışmıştır. Beşşar Esed iktidarı, Batı ile ilişkilerinde ve ekonomik kalkın-ma hedefi bağlamında Türkiye’nin desteğinin de-ğerli olduğunu fark etmiştir. Türkiye, ABD işgali sonrası Irak konusunda ve Orta Doğu’da barış ve istikrarın tesisi maksadıyla Suriye ile ilişkilerin geliştirilmesi yönünde irade göstermiştir. PKK te-rör örgütünün lider kadrosunun ve militanlarının önemli bir bölümünün Suriyelilerden oluşması, bölgede İran’la devam eden rekabet ve Arap dün-yasıyla artan ticari ilişkiler Suriye’yi Türkiye için önemli kılmıştır. Suriye Türkiye’nin Arap dünya-sıyla gerçekleştirdiği ticarette transit ülke haline gelmiş, Ankara bu dönemde Şam yönetiminin de desteğini alarak bölgedeki konjonktüre PKK terör örgütüne aleyhinde yön vermeye başlamıştır.

Türkiye-Suriye ilişkilerinin oldukça iyi düzeyde

35 Ali Semin, Suriye’deki Olaylar ve Esad’ın Reform Planı, 19 Nisan 2011, BİLGESAM, http://www.

bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view

=article&id=1021:suriyedeki-olaylar-ve-esadn-reform-plan&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150, Erişim:

25.11.2012

olduğu böyle bir dönemde, Orta Doğu’da Arap uyanışı süreci baş göstermiştir. Türkiye, Arap ül-kelerinde demokratik hak ve hürriyet talepleri ile ortaya çıkan halk hareketlerine destek vermiştir.

Türk dış politikasının halk hareketleri lehindeki duruşu Suriye krizinde ise problemli bir zeminle karşılaşmıştır. Suriye’deki muhalefet hareketi-nin Esed rejimine karşı netice alamaması, krizin iç savaş halini alarak bölgesel ve küresel bir an-laşmazlığa dönüşmesi Türkiye’yi güney sını-rında ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakmıştır.

Kriz, Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmekte, Ankara’nın bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini, Orta Doğu’daki siyasi ve ekonomik alanlarda tesis etti-ği işbirlietti-ği süreçlerini olumsuz etkilemektedir.

Şam ile ilişkilerin gelişmeye başladığı 2000’li yıllardan itibaren Türk liderlerin Suriyeli muha-taplarına demokratik hak ve özgürlüklerin geniş-letilmesi doğrultusunda reform tavsiye ettiği bi-linmektedir. 2011 yılı başında Arap uyanışı süreci ortaya çıktığında ve Mart ayında Suriye’de halk kitleleri reform talebiyle gösteri yürüyüşleri dü-zenlemeye başlayınca, Türkiye reform çağrılarını kamuoyu önünde dile getirmeye başlamıştır. An-kara, Suriye’de sağlıklı bir reform süreci yürütüle-bilmesi için Esed iktidarıyla temasa geçmiş, Şam yönetimine kararlı bir şekilde reform telkininde bulunmuştur. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğ-lu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan Şam’ı ziyaret etmiş, Beşşar Esed’i reformlara teşvik etmiştir.

Suriye’de kitlesel gösterilerin yaygınlaşma eğili-mi gösterdiği 2011 yılının bahar aylarında Türki-ye diplomatik temsilciler göndermeyi sürdürerek Esed rejimini demokratikleşme doğrultusunda reform yapması için cesaretlendirmeye devam et-miştir.

Ancak Türkiye’nin girişimleri Esed rejimi üze-rinde etkili olmamış, Baas iktidarı ülkedeki halk hareketinin şiddet yoluyla bastırılması gerektiği yönündeki duruşunda ısrar etmiştir. Esed rejimi-nin ülkedeki Baas Partisirejimi-nin iktidar tekeline son vermeye dönük somut bir adım atmaması, kitlesel halk gösterilerini silahlı kuvvet kullanarak bastır-maya yönelmesi ile Türkiye’nin tutumu değişme-ye başlamıştır. Diplomatik girişimlerin ardından Esed rejiminin tutumunu ilk elden dinleyen ve rejimin ülkedeki halk hareketine bakışının

değiş-meyeceğini anlayan Türkiye, Şam yönetimiyle ilişkilerini askıya almıştır. Suriye’deki muhalefet hareketinin ülke geneline yayılması ve silahlı bir ayaklanmaya dönüşmesi neticesinde ise Türkiye açıkça Esed rejimi aleyhinde tavır geliştirmiştir.

Türkiye, Suriye’deki demokratikleşme sürecine dâhil olabilecekleri kanaatiyle muhalif unsurlarla da temas kurmuş, muhalefetin toplantılarına ev sa-hipliği yapmıştır. Türkiye, Esed iktidarına yönelik tutumunu Ağustos ayı içinde değiştirdikten sonra muhalefeti Baas rejimine alternatif olarak gör-meye başlamış ve bu doğrultuda hareket etmiştir.

Suriye muhalefeti, 31 Mayıs’ta Antalya’da ve 23 Ağustos’ta İstanbul’da olmak üzere Türkiye’de ilk etapta düzenlediği iki toplantının ardından tek çatı altında birleşmeyi kararlaştırmıştır. Aynı dö-nemde (Temmuz 2011) Özgür Suriye Ordusu da kurulmuş, Suriye’deki kitlesel yürüyüşler silahlı ayaklanma halini almıştır. Suriyeli muhaliflerin devam eden Türkiye toplantıları neticesinde 2 Ekim 2011’de muhalefeti temsil edecek Suriye Ulusal Konseyi Burhan Galyon başkanlığında kurulmuştur. Türkiye böylece Suriye muhalefe-tinin tanınmasına ve tek çatı altında toplanması-na destek olmuş, muhalefeti Esed rejimine karşı desteklemeye başlamıştır. Ankara, Tunus’da Bin Ali iktidarının, Mısır’da Mübarek yönetiminin ve Libya’da Kaddafi rejiminin yıkıldığı bir dönemde Suriyeli muhalefetin de Esed rejimine karşı sonuç alabileceğini değerlendirmiş, Suriye krizi politi-kasını bu doğrultuda belirlemiştir.

Esed iktidarının silahlı kuvvete başvurması sonu-cunda iç çatışmaların başladığı Suriye’deki kriz İran’ın ve Arap Birliği’nin müdahil olmasıyla böl-gesel bir anlaşmazlık haline gelmiştir. Esed reji-minin Arap Birliği’nin hazırladığı çözüm planına riayet etmemesi üzerine Suriye’nin üyeliği askıya alınmıştır. Bu gelişmeyi müteakip, Türkiye de bu ülkeye karşı tek taraflı yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Türkiye tek taraflı yaptırımlarla Arap Birliği ile birlikte hareket ederek Esed rejimi üze-rindeki uluslararası baskıyı artırmaya çalışmıştır.

Türkiye’nin 30 Kasım 2011 tarihinde 9 madde ha-linde açıkladığı yaptırımlar kapsamında;

• Suriye’de halkıyla barışık bir yönetim

ku-rulana kadar Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizmasının askıya alındığını,

• Baas iktidarında halka karşı şiddete baş-vuran kişilerin Türkiye’ye seyahatlerinin ya-saklandığını ve Türkiye’deki mal varlıkları-nın dondurulacağını, Esed rejiminin kuvvetli destekçisi konumundaki bazı işadamlarına da benzer tedbirlerin getirileceğini,

• Suriye ordusuna her türlü askeri malzeme-nin satış ve tedarikimalzeme-nin durdurulacağını,

• Türkiye üzerinden Suriye’ye silah ve aske-ri malzeme transfeaske-rinin önleneceğini,

• Suriye Merkez Bankası ile ilişkilerin dur-durulacağını

• Suriye hükümetinin Türkiye’deki finansal mal varlıklarının dondurulacağını,

• Suriye hükümeti ile kredi ilişkilerinin dur-durulacağını,

• Suriye Ticaret Bankası ile işlemlerin dur-durulacağını,

• Suriye’deki altyapı projelerinin finansma-nı için imzalanan Eximbank kredi anlaşması-nın askıya alındığını duyurmuştur.

2012 yılının Ocak-Şubat döneminde Arap Birliği tarafından BM’ye taşınan Suriye krizinin küresel bir anlaşmazlığa dönüştüğü anlaşılmış, Türki-ye bu süreçte Beşşar Esed’in iktidarı terk etmesi gerektiği yönündeki yaklaşımını sürdürmüştür.

Esed iktidarı da rejime bağlı güvenlik güçlerine karşı gerçekleştirilen eylemlerde Suudi Arabis-tan ve Katar’ın yanında Türkiye’yi de suçlamaya başlamıştır. Türkiye’nin muhalefet hareketiyle sürdürdüğü temaslara karşılık Esed rejiminin bu dönemde PKK terör örgütü lideriyle irtibat kurdu-ğu, Suriye’nin kuzeyinde PKK ve PYD ile birlikte hareket ettiği basına yansımıştır.

Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-4 tipi savaş uça-ğı, 22 Haziran 2012 tarihinde Malatya’dan hava-landıktan sonra Akdeniz üzerinde uluslararası hava sahasında Esed rejimine bağlı kuvvetler tarafından düşürülmüştür. Keşif amacıyla silahsız uçan uça-ğın uluslararası hava sahasında düşürülmesi ve iki Türk pilotun şehit olmasını müteakip Türkiye, Suriye’ye karşı “angajman” kurallarını değiştir-miş, Türk kara ve hava sahasına yaklaşan Suriyeli unsurların hedef alınacağını beyan etmiştir.

Bu dönemde Türkiye, krizin iç savaş halini al-masıyla büyüyen sığınmacılar sorununa karşı Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge kurulabi-leceği yönündeki kanaatini NATO’nun ve BM’nin gündemine taşımış, batılı müttefiklerinden bu ko-nuda destek talep etmiştir. Tampon bölge önerisi Fransa tarafından desteklenirken, ABD öneriye temkinli yaklaşmış, Rusya ise böyle bir uygula-maya karşı çıkmıştır.

Suriye ordusuna ait topçu birliklerinden 3 Ekim 2012 tarihinde atılan top mermilerinin Türkiye sınırları içinde Akçakale’ye düşmesi neticesinde 5 Türk vatandaşı hayatını kaybetmiş ve 10 kişi yaralanmıştır. Uçak krizinden farklı olarak bu sal-dırılara misli ile mukabele edilmiş, atışın yapıldı-ğı noktalardaki hedefler Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirilmiştir. Şam’ın kaza olduğunu iddia ettiği ancak tekrar etmeye devam eden saldırıların ardından Türkiye, Suriye’ye kar-şı caydırıcı olmak maksadıyla Meclis’te hükümete bir yıl süre ile yurtdışına asker gönderme yetkisi veren tezkere kararını almıştır.

Esed rejiminin, protesto yürüyüşü yapan Suriye vatandaşlarına ateş açmasıyla derinleşen ve mu-halefetin silahlanmasıyla iç savaşa dönüşen kriz Türkiye’yi doğrudan etkilemektedir. Sığınmacılar sorunu, Esed rejiminin PKK terör örgütüne sağ-ladığı himaye, Suriye’nin kuzeydoğusundaki ay-rılıkçı eğilimler ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin kesintiye uğraması Suriye’deki krizin Türkiye’yi doğrudan etkilediğini göstermektedir.

Türkiye-İran-Irak hattındaki gelişmeler de krizin dolaylı etkileri olarak değerlendirilebilir.

Suriye krizi Türkiye’nin güneyinde bir sığınma-cı sorununu beraberinde getirmiştir. Çatışmadan kaçan Suriye vatandaşları komşu ülkeler Tür-kiye, Lübnan, Ürdün ve Irak’a sığınmaktadır.

Hâlihazırda bu dört ülkeye giriş yapmış olan 400 binden fazla Suriyeli sığınmacı bulunmak-tadır. Türkiye’ye giriş yapan sığınmacı sayısı ise Ankara’nın psikolojik sınır olarak tespit ettiği 100 bini aşmış durumdadır ve sürekli artmaktadır. Tür-kiye hukuki ve ahlaki açıdan doğru olanı yaparak güney komşusundaki iç savaştan kaçan Suriyeli-leri kabul etmeye devam etmektedir. Ancak sığın-macılar meselesi Türkiye’de ciddi bir mali külfete

yol açtığı gibi özellikle Suriye sınırına yakın il-lerde güvenlik sorununa dönüşebilmektedir. Suri-ye’deki çatışmaların uzaması halinde, sığınmacı-ların Türkiye’ye maliyeti önemli ölçüde artabilir ve sığınmacıların barındığı bölgelerin güvenliği problemli hale gelebilir.

Türkiye’de bulunan sığınmacı sayısı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nin 21 Kasım 2012 tarihli açıklamasına göre 123 bin 747’dir. Türki-ye’deki Suriyeli sığınmacılar Hatay, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adıyaman’da yer alan 13 çadırkent, 1 geçici ka-bul merkezi ve 1 adet konteynerkentte barındı-rılmaktadır. AFAD tarafından 2011 yılının Nisan ayından bu yana kurulan 13 çadırkentin beş tanesi Hatay’da, ikisi Şanlıurfa’da, üçü Gaziantep’tedir.

Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adıyaman’da 1’er tane çadırkent bulunmaktadır. Kilis’te ise 12 bin kişilik 1 adet konteynerkent vardır.36 Çadırkent ve konteynerkentler dışında Türkiye’deki çeşitli has-tanelerde refakatçi, hasta ve yaralı olarak 100’ler-ce Suriye vatandaşı bulunmaktadır.

36 21 Kasım 2012 tarihli verilere göre Hatay’da 12 bin 497, Gaziantep’te (İslâhiye ilçesinde 8 bin 458, Karkamış ilçesinde 6 bin 311, Nizip ilçesinde 8 bin 293 olmak üzere) 23 bin 62, Kilis’te 13 bin 455, Şanlıurfa’da (Ceylanpınar ilçesinde 26 bin 579, Akçakale ilçesinde 17 bin 698 olmak üzere) 44 bin 277, Kahramanmaraş’ta 15 bin 425, Osmaniye’de 8 bin 99 ve Adıyaman’da 6 bin 265 Suriyeli sığınmacı barınmaktadır. Bkz. T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Bugün İtibariyle Barınma Merkezlerinde 123.747 Suriye Vatandaşı

Bulunmaktadır, http://www.afad.gov.tr/TR/HaberDetay.

aspx?IcerikID=857&ID=12, Erişim: 27.11.2012

Suriyeli sığınmacı sayısı 120 bini aşkın olarak tes-pit edilse de yapılan tahminlere göre Türkiye’de resmi ve gayri resmi olarak Esed rejiminden kaçan yaklaşık 185 bin civarında sığınmacı bulunmakta-dır. Nitekim Suriyeli sığınmacıların büyük bölü-mü çadırkent veya konteynerkent kurulan 7 ilde barındırılırken bir bölümü de Türkiye’nin çeşitli bölgelerine kendi imkânlarıyla yerleşmiştir. Bu durum muvacehesinde Türkiye, topraklarına daha fazla sığınmacı girişini önlemek için NATO’nun ve BM’nin gündemine taşıdığı tampon bölge ta-lebini kararlılıkla dile getirmeye devam etmeli, Suriyelilere üçüncü ülkelerde mülteci statüsünün verilmesi için çaba sarf etmelidir.

Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar ülke ekonomisine ciddi bir yük oluşturmaktadır. Türki-ye AFAD koordinasyonuyla sığınmacıların insani yardım ihtiyaçlarını karşılamakta, sığınmacılara barınma, yiyecek, sağlık, güvenlik, eğitim, ha-berleşme ve bankacılık hizmetleri sunmaktadır.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 16 Ekim 2012 tarihli beyanına göre, Türkiye bütçeden Suriye-li sığınmacılar için 400 milyon Suriye-lira kaynak ayır-mıştır. Maliye Bakanı Şimşek, belediyelerin ve devletin dolaylı hizmetler kapsamındaki genel harcamalarının ise bundan fazla olduğunu ifade etmiştir.37 Yaklaşan kış mevsiminin şartları ve sı-ğınmacı sayısındaki artış dikkate alındığında, Su-riyeli sığınmacılar meselesinin Türkiye’ye getirdi-ği mali yükün giderek artacağı değerlendirilebilir.

Çadırkentlerin bulunduğu sınır illerine Suriye’den kaçak yollarla sokulan ürünler ise yerli esnafı olumsuz etkilemektedir. Türkiye bu nedenle sığın-macıların barındırıldığı illerin sınırlarını daha sıkı denetlemelidir.

Suriyeli sığınmacılar meselesi, Türkiye’de çadır-kent ve konteynerçadır-kentlerin yer aldığı bölgelerde güvenlik riskleri doğurmuştur. Sığınmacıların kal-dığı kamplardaki hadiseler bu risklere işaret etmek-tedir. 27 Ekim 2012 tarihinde Kahramanmaraş’ta Suriyelilerin kaldığı çadırkentte giyim yardımla-rının kendilerine ulaştırılmadığını iddia eden sı-ğınmacılar ile görevliler arasında çıkan tartışma

37 Şimşek: Mültecilere 400 milyon TL aktardık, http://

www.bloomberght.com/haberler/haber/1230457-simsek-multecilere-400-milyon-tl-aktardik, Erişim: 17.10.2012

2’si polis 3 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanmıştır.

Kamplar içinde adi suçlarla mücadele ve asayişin sağlanması Türkiye için önemli bir sorundur. Tür-kiye, Suriyeli sığınmacılar için kurulan kampları sıkı şekilde denetleyebilmeli, silahlı muhaliflerin kamplara giriş yapmasına izin verilmemelidir.

Kamplara yerleşen Suriye vatandaşlarının kimlik-leri daha sıkı denetlenmeli, Esed rejimine bağlı is-tihbarat görevlilerinin kamplara sızmasının önüne geçilmelidir.

Suriye’deki iç savaş PKK terör örgütüne ciddi bir dış destek doğurmuştur. Suriye’nin kuzeyindeki otorite boşluğu ve Esed rejiminin Türkiye’ye kar-şı örgüte destek vermeye yönelmesi PKK’ya böl-gede hareket alanı sağlamıştır. Esed rejimi PKK terör örgütünü ülkenin kuzey ve kuzeydoğusun-daki Kürtlerin muhalefete katılmasını engellemek maksadıyla kullanmakta, bu doğrultuda örgüte silah ve mühimmat tedarik etmektedir. PKK da Esed rejiminin sağladığı himaye ile Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda PYD ile birlikte varlık göstermekte, militan kaynağını Suriyeli Kürtler-den temin etmeye çalışmaktadır. Orta Doğu’da dört parçalı konfederal bağımsız bir Kürdistan hedefleyen KCK sisteminin parçaları olarak hare-ket eden PKK ve PYD bölgedeki ayrılıkçı eğilimi tahrik etmektedir. Suriye’nin kuzeyindeki ayrılık-çı oluşumun Türkiye’nin toprak bütünlüğüne bir tehdit oluşturduğu değerlendirilmektedir.

Esed rejimi, PKK terör örgütünü destekleyerek ve ülkenin kuzeyindeki Kürt oluşumuna müsaa-de emüsaa-derek Suriye muhalefetine ev sahipliği yapan Türkiye’ye misillemede bulunmaya teşebbüs

Esed rejimi, PKK terör örgütünü destekleyerek ve ülkenin kuzeyindeki Kürt oluşumuna müsaa-de emüsaa-derek Suriye muhalefetine ev sahipliği yapan Türkiye’ye misillemede bulunmaya teşebbüs

Benzer Belgeler