• Sonuç bulunamadı

6. KRİZİN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ VE MUHTEMEL SENARYOLAR

6.2. Muhtemel Senaryolar

Suriye krizinin seyrine ilişkin dört muhtemel se-naryodan bahsedilebilir. Birincisi Suriye’de kuru-labilecek bir geçiş hükümeti ile krizin aşılmasıdır.

İkincisi Esed rejiminin ağır silah sistemleriyle takviye edilecek Özgür Suriye Ordusu veya ulus-lararası bir müdahale ile devrilmesidir. Üçüncü muhtemel senaryo Suriye krizinin sürüncemede kalmaya devam etmesi ve ülkenin parçalanma sü-recine girmesidir. Dördüncüsü ise iç çatışmaların devam etmesine rağmen Baas rejiminin mukave-metini sürdürmesi ve konumunu muhafaza etme-sidir.

Suriye krizindeki ilk muhtemel senaryo, ülkedeki çatışmalara son verebilecek bir geçiş hükümetinin kurulmasıdır. Suriye’de Esed rejimi içinden katli-amlara doğrudan bulaşmamış Baas yöneticilerinin katılacağı, ülkedeki farklı etnik ve dini unsurların temsil edildiği bir geçiş hükümeti kurulabilir. Bu nitelikteki bir geçiş hükümeti ile Suriye krizi yu-muşak bir geçişle çözüme kavuşturulabilir. Geçiş hükümeti seçeneği Rusya’nın girişimiyle günde-me gelmiş, 30 Haziran 2012 tarihinde İsviçre’nin Cenevre kentinde Suriye sorunu üzerine gerçek-leştirilen toplantıda katılımcı devletler tarafından değerlendirilmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin yanında Türkiye, Irak, Kuveyt ve Katar’ın katılımıyla gerçekleştirilen Cenevre toplantısında, Suriye’de kurulacak ulusal birlik hükümeti ile krizin çözüme kavuşturulabileceği kanaati öne çıkmıştır.

Batılı devletler ve Rusya arasında Beşşar Esed’in iktidardaki konumu ile ilgili anlaşmazlık devam etse de geçiş hükümeti konusunda bir mutabakat ortaya çıktığı fark edilmiştir. Türkiye, Rusya’nın desteklediği bu çözümü onaylamıştır. Geçiş hükü-meti seçeneğinin uygulanabilir bir öneri olduğunu kabul eden Türkiye, Cenevre’deki görüşmelerde geçiş hükümetinin oluşturulmasına dönük ortaya konan yol haritasının önemli olduğunu vurgula-mıştır. Nitekim Suriye Ulusal Konseyi de geçiş hükümeti önerisine sıcak baktığını, katliamlara karışmamış Baas Partisi mensuplarının geçiş hü-kümetinde yer alabileceğini beyan etmiştir.

Taraflar arasındaki mutabakata zarar vermeyecek başarılı bir geçiş hükümeti tesis edilebilirse Suriye krizi yumuşak bir geçişle çözüme kavuşturulabilir.

Başarılı bir geçiş hükümeti, Beşşar Esed ve yakın-larının iktidardan uzaklaştırılması ve insan hakları ihlallerine bulaşmamış Baas rejimi mensupları-nın Suriye’de tesis edilecek çoğulcu sistemin bir parçası olarak kalmasıyla gerçekleştirilebilir. An-cak geçiş hükümeti seçeneği aynı zamanda bazı olumsuz sonuçlar doğurabilecek dinamikler ihtiva etmektedir. Geçiş hükümetinin muhalefetin yete-rince temsil edilmediği, Baas yöneticilerinin ağır-lıkta olduğu ve katliamlara iştirak etmiş isimlerin yer aldığı bir yapı arz etmesi ihtimali vardır. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda geçiş hükü-meti otoriter eğilimlerini muhafaza eden Baas re-jiminin ayakta kalmasına hizmet edebilir. Böyle-ce geçiş sürecinde Suriye krizine son verebileBöyle-cek ulusal uzlaşı akamete uğrayabilir ve taraflar arası çatışmalar tekrar başlayabilir.

Başlangıçta Rusya’nın tutumu nedeniyle ön pla-na çıkan, Türkiye ve Suriye Ulusal Konseyi ta-rafından da uygulanabilir olarak değerlendirilen geçiş hükümeti senaryosunun gerçekleşme ihti-mali Suriyeli muhaliflerin Doha Kongresi’nde aldığı kararlarla zayıflamıştır. Bu senaryo, Doha Kongresi’nin ardından Suriye Devrimi ve Muhale-fet Güçleri Ulusal Koalisyonu’nun Esed rejimiyle hiçbir şekilde diyaloga girilmeyeceği ve müzakere edilmeyeceği yönündeki açıklamalarıyla gündem-deki önceliğini yitirmiştir.

Suriye krizinde ikinci muhtemel senaryo, Esed

rejiminin silahlı kuvvetle devrilmesidir. Esed reji-minin silahlı kuvvetle devrilmesinin ise iki farklı şekilde gerçekleşebileceği beklenmektedir. Birin-cisi ülkede devam eden iç savaşta Esed rejiminin daha iyi teşkilatlanmış bir Suriye muhalefeti ve daha güçlü bir Özgür Suriye Ordusu tarafından ik-tidardan uzaklaştırılmasıdır. Artan dış yardımlarla Özgür Suriye Ordusu’nun Baas rejimine bağlı gü-venlik güçlerini dengeleyebilecek ölçüde destek-lenmesi ile böyle bir netice sağlanabilir. Esed reji-mi, Suriye’ye doğrudan bir dış müdahale olmadan ağır silah sistemlerine sahip Özgür Suriye Ordusu tarafından devrilebilir.

Baas rejiminin, askeri donanımı daha güçlü muha-lif unsurlarca devrilmesi Esed sonrası Suriye’nin istikrarını zedeleyebilecek gelişmelere yol açabilir.

Suriye’ye sokulacak ağır silah sistemlerinin dene-timi ve takibindeki zorluklar, bu silahların kullanı-mıyla ilgili sorunlar doğurabilir. Suriye genelinde Baas rejimine karşı Özgür Suriye Ordusu’na bağlı faaliyet gösteren silahlı gruplar daha fazla silah-landırılırsa Esed’in devrilmesinden sonra birbiriy-le mücadebirbiriy-leye girişebilir. Muhalif silahlı gruplar arasında iktidara nüfuz etme noktasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar ülkede iç çatışmalara neden olabilir. İç çatışmaların İsrail’e tehdit oluş-turabilecek şekle dönüşmesi durumunda ise Batılı devletlerin Suriye’deki yeniden yapılanma süreci-ne verdiği destek kesilebilir.

Esed rejiminin daha fazla silahlandırılmış bir Özgür Suriye Ordusu tarafından devrilmesi aynı zamanda Suriye’deki devlet sisteminin çökmesi anlamına gelecektir. Rejimin devrilmesi bir süre daha devam edecek çatışmalar sonucunda ger-çekleşebilecek, Suriye’nin kamu idaresi, kamu hizmetleri ve güvenlik altyapısı tahrip edilmiş olacaktır. Muhalif silahlı grupların silahsızlandı-rılması Suriye’deki yeni iktidarın önünde ciddi bir problem olarak kalacak, devlet sisteminin yeniden tesisi, siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması uzun süre alacaktır. Muhalefetin artırılan dış yar-dımlarla ve daha fazla silahlandırılmasıyla Esed rejimini bertaraf edebilecek düzeyde güçlendiril-mesi neticede Suriye’nin geleceğini olumsuz etki-leyebilecektir.

Esed rejiminin silahlı kuvvetle devrilmesinin ikin-ci şekli ise Özgür Suriye Ordusu daha fazla

silah-landırılmadan uluslararası bir dış müdahale yapıl-masıdır. Suriye’de Esed rejimini devirebilecek dış müdahale BM kararıyla ya da Kosova’da oldu-ğu gibi katliamı engelleme hedefiyle oluşturulan uluslararası koalisyon kuvvetlerince icra edilebi-lir. Müdahale, oluşturulacak uluslararası koalis-yon kuvvetlerinin Suriye’de bir kara harekâtına girişmeden Esed rejimine bağlı hava unsurlarını, füze sistemlerini ve zırhlı birliklerini etkisiz hale getirmesi şeklinde yürütülebilir. Libya’dakine benzer biçimde tasarlanabilecek Suriye’ye müda-hale görevi sonucunda Esed iktidarına bağlı gü-venlik güçleri büyük ölçüde tahrip edilecek, psi-kolojik üstünlüğü elde eden Özgür Suriye Ordusu Baas rejimini devirebilecektir.

Kapsamlı bir hava harekâtı niteliğinde icra edi-lecek müdahale ile Suriye’deki kriz daha az can kaybı ile nihayete erecek, muhalif grupların ağır silahlarla teçhiz edilmesine gerek kalmaksızın kri-zin çözümü istikametinde mesafe alınabilecektir.

Bu nitelikteki bir dış müdahalenin muhalif silahlı grupların silahlandırılmasından daha az maliyetli olabileceği ve daha kısa sürede sonuca gidilme-sini sağlayacağı da değerlendirilebilir. Nitekim hava kuvvetleri ve savunma sistemleri yok edilen Esed rejimi karşısında Özgür Suriye Ordusu kısa zamanda üstünlüğü ele geçirebilecektir. Özgür Suriye Ordusu’nun daha fazla silahlandırılması-na gerek kalmadan Baas rejiminin devrilmesi ise Esed sonrası Suriye’de istikrarın teminini kolay-laştıracaktır.

Baas rejiminin dış müdahale neticesinde devril-mesi, Esed sonrası Suriye’deki yeni iktidarı mu-tedil hareket etmeye teşvik edecektir. Uluslara-rası sistemin desteğiyle iktidara gelen unsurlar, Suriye’de azınlık konumundaki unsurların tem-silinde demokratik normların işletilmesi yönünde irade gösterecektir.

Suriye krizinde üçüncü muhtemel senaryo, iç sa-vaştaki tarafların birbirine üstünlük sağlayamama-sı ve krizin uzamasağlayamama-sıdır. Krizin uzamasağlayamama-sı, Suriye’de fiili parçalanma sürecini hazırlayabilecek şartları ortaya çıkarabilir. Suriye, Sünni çoğunluğun dâhil olduğu ayrı bir yönetim, kuzeyde Kürt yönetimi ve batıda Lazkiye merkezli bir Nusayri yöneti-mi olmak üzere üç bölgeye parçalanma riskiyle

karşı karşıya kalabilir. Sünni çoğunluğun idare-sinde kalacak bölgede Müslüman Kardeşler ve Selefi unsurların iktidarda yer alabileceği tahmin edilmektedir. Mısır’ın desteklediği Müslüman Kardeşler’le Suudi Arabistan’ın desteklediği Se-lefi unsurlar arasında iktidar mücadelesi de yaşa-nabilir.

Nusayri azınlığın batıda kuracağı devlette Nu-sayri-Hristiyan birlikteliği oluşması beklenebilir.

Ancak böyle bir devletin Sünni çoğunlukla mü-cadele etmek durumunda kalacağı, uluslararası düzeyde tanınma sorunu yaşayabileceği ve uzun vadede ayakta kalma olasılığının düşük olduğu değerlendirilmektedir. Suriye’nin parçalanması ile kuzeyde ise Kamışlı merkezli bir Kürt bölgesinin ortaya çıkma ihtimali vardır. PKK terör örgütü ve PYD ekseninde kurulabilecek bir Kürt yönetimi Türkiye’ye tehdit teşkil edebilir. Suriye’nin ku-zeyi ikinci Kandil konumuna gelebilir ve Türkiye hem Irak hem de Suriye sınırında aynı anda terörle mücadele etmek mecburiyetinde kalabilir. Kuzey-de böyle bir Kuzey-devletleşme süreci Talabani, Barzani ve PKK terör örgütü arasında da Suriye Kürtleri üzerinde nüfuz mücadelesine yol açabilir.

Dördüncü muhtemel senaryo uzayan çatışma-lara rağmen Baas rejiminin varlığını sürdür-mesidir. Baas rejimi bölgesel ölçekte İran, Irak ve Hizbullah’tan, küresel ölçekte ise Rusya ve Çin’den aldığı destekle ayakta kalabilir. Özgür Suriye Ordusu’na gerekli donanım ve silah sis-temleri sağlanmazsa ve uluslararası müdahale seçeneği uygulamaya dönüşmezse bu ihtimal gerçekleşebilir. Esed rejiminin ayakta kalması durumunda Türkiye-Suriye ilişkilerinin oldukça problemli bir sürece girebileceği değerlendirilebi-lir. Tahran-Şam-Bağdat-Hizbullah eksenindeki Şii bloğu belirginleşebilir ve bölgede Sünni-Şii geri-limi temayüz edebilir.

Bütün senaryolar dikkate alındığında Türkiye için en uygun hareket tarzı Batılı müttefikleri ve NATO ile birlikte hareket etmektir. Esed rejimine bağlı hareket eden güvenlik güçlerine karşı uluslarara-sı bir hava harekâtının icrauluslarara-sı durumunda Türkiye sıcak çatışmaya girmeden harekâta lojistik destek sağlamakla yetinmelidir. Türk diplomasisinin sık-let merkezi Suriye halkına ulaştırılacak insani

yar-dım olmalıdır. Türkiye daha çok Suriye’nin yeni-den yapılandırılması alanında ön plana çıkmalıdır.

Krizin geleceğine ilişkin dört muhtemel senaryo arasında Türkiye açısından en olumsuz sonucu doğurabilecek süreçler Suriye’nin parçalanması şeklinde öngörülen üçüncü senaryo ve Baas reji-minin ayakta kalması olarak değerlendirilen dör-düncü senaryodur. Üçüncü muhtemel senaryonun gerçekleşmesi Orta Doğu’da Kürt meselesini böl-geselleştirebilir. Türkiye, Kürt meselesi ve PKK terör örgütüyle mücadelede teyakkuzda kalmalı, örgütün Suriye’nin kuzeyine yerleşmesini engel-leyecek tedbirleri almalıdır. Gerek üçüncü gerekse dördüncü muhtemel senaryonun gerçekleşmesi ise Orta Doğu’da Sünni-Şii gerilimine zemin hazırla-yabilir. İran liderliğindeki Şii blok karşısında Suu-di Arabistan ve Katar öncülüğünde bir Sünni blok belirebilir. Türkiye böyle bir durumda Sünni-Şii geriliminde taraf olmaktan kaçınmalı, Sünni blok içinde Şii bloğa karşı bir duruş sergilemekten uzak durmalıdır.

7. SONUÇ

Arap uyanışı sürecinde Türkiye’nin güney sını-rında ortaya çıkan Suriye kriziyle ilgilenmesi do-ğaldır. Başta sığınmacılar meselesi olmak üzere krizin doğurduğu sonuçlar Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Ankara’nın kri-zin çözümüne yönelik irade göstermesi ve Arap devletleriyle birlikte diplomatik girişimlerde bu-lunması makul bir hareket tarzıdır. Ancak Suriye krizinin başladığı dönemden bu yana geçen zaman içinde Türkiye söylem ve eylemleriyle çözüm sü-recinin değil sorunun tarafı haline gelmiştir. Orta Doğu’da krizle birlikte belirginleşen Şii-Sünni geriliminde Türkiye’nin Sünni blokta yer aldığı yönünde bir izlenim ortaya çıkmıştır. Türk ka-rar mercileri Suriye krizinin bölgesel ve küresel bir anlaşmazlığa dönüşebileceğini öngörememiş, Esed rejiminin güçlü bir dış destek alarak muka-vemet gösterebileceğini değerlendirememiştir.

Suriye krizi Suriye ile sınırlı kalmamış, bölgesel ve küresel düzeyde bir mücadeleye yol açmış-tır. Ulusal ölçekte iç savaş halini alan kriz, Orta Doğu’da İran liderliğindeki Şii unsurlarla Körfez ülkelerinin öncülüğündeki Arap devletleri arasın-da rekabete yol açarken, küresel ölçekte demokra-tikleşme hareketlerini destekleyen Batılı aktörler-le Rusya ve Çin gibi otoriter yönetimaktörler-leri müdafaa eden devletler arasında anlaşmazlığa dönüşmüş-tür. Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler vasıtasıy-la başvasıtasıy-latıvasıtasıy-lan çözüm girişimleri sonuçsuz kalmış, Suriye’ye uygulanan yaptırımlara karşı Esed reji-mi Rusya, Çin, İran, Irak ve Hizbullah’ın desteği-ni alarak direnç göstermiştir.

Türkiye, Suriye krizini değerlendirirken krizin sa-dece Suriye ile sınırlı bir mesele olmadığını dikka-te almalıdır. Türkiye, krize yönelik politika geliş-tirirken ve uygularken Suriye üzerindeki 6 temel parametreyi göz önünde bulundurmalıdır. Birinci parametre Türkiye/Suriye eksenindedir. Türkiye/

Suriye ekseninde iki ülkenin tarihi ve akrabalık bağları, komşuluk münasebetleri, ekonomik iliş-kileri ve PKK-PYD sorunu hesaba katılmalıdır.

İkinci parametre Türkiye/Suriye/ABD-İsrail ekse-nindeki siyasi ve askeri boyuttur. ABD’nin Orta Doğu politikasında İsrail’in güvenliğinin olduk-ça önemli olduğu hatırda tutulmalıdır. Üçüncü

parametre Türkiye/Suriye/NATO-ABD-Fransa eksenindedir ve siyasidir. Türkiye krizde Batılı müttefikleri ve NATO ile eşgüdüm sağlamalıdır.

Dördüncü parametre Türkiye/Suriye/Rusya hat-tındadır. Bu parametrenin siyasi ve güvenlik bo-yutları vardır. Beşinci parametre Türkiye/Suriye/

Birleşmiş Milletler (Rusya ve Çin) ekseninde si-yasidir. Altıncı parametre Türkiye/Suriye/İran hat-tındadır ve siyasi, güvenlik ve ekonomik boyutlar ihtiva etmektedir.

Türkiye Suriye krizindeki konumunu bu altı pa-rametreyi dikkate alarak belirlemelidir. Türki-ye, mevcut yeteneklerinin üzerinde sorumluluk almaktan çekinmeli, krizin yönetiminde Batılı müttefikleri ve NATO ile birlikte hareket etme-lidir. Suriye ile sıcak bir savaşa girmekten uzak durulmalıdır. Esed rejiminin devrilmesine yönelik bir dış müdahale durumunda ise Türkiye harekâta sadece lojistik destek ve insani yardım konusunda destek vermelidir.

Türkiye’deki sığınmacı sayısının artışını yavaşla-tabilmek amacıyla, Suriye toprakları içinde oluş-turulacak kamplarda barınma imkânları oluştu-rulabilmesi için BM’nin harekete geçirilmesine yönelik girişimler sürdürülmelidir. Esed rejiminin elindeki füze sistemleri ve kimyasal silahlar ile Türkiye’nin orta ve uzun menzilli hava savunma füze sistemlerindeki hassasiyet dikkate alınarak Patriot füzelerinin NATO’dan talep edilmesi ve Türkiye’de konuşlandırılması gerekmektedir. Türkiye’deki sığınmacıların kaldığı konteynerkent ve çadırkentlerde güvenlik denetimi sıkı tutulma-lı, kamplarda sürekli asayiş sağlanmalıdır. Türki-ye, sığınmacıların bulunduğu illerin sınırlarındaki denetimi artırmalı, Esed rejimine bağlı istihbarat unsurlarının kamplara girmesini engellemeye yö-nelik tedbirler almalıdır.

Türkiye, PKK terör örgütü ve PYD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki faaliyetlerini teyakkuzla takip etmeli ancak Suriyeli Kürtleri karşısına almama-lıdır. Ankara Suriye’nin toprak bütünlüğü yanında Suriyeli Kürtlerin demokratik hak ve özgürlük ta-leplerini ve muhalefette temsilini desteklemelidir.

Türkiye, Suriyeli Kürtler ile iyi ilişkiler içinde ol-malıdır.

Türkiye, Suriye muhalefetinin birleştirilme-sine yönelik girişimleri desteklemeli, Doha Kongresi’nde kurulan Suriye Devrimi ve Muha-lefet Güçleri Ulusal Koalisyonu’nun diplomatik etkinliğine katkıda bulunmalıdır. Türkiye, kriz sü-recinde altyapı sistemleri ve kamu kurumları tah-rip olan Suriye’nin yeniden inşasına odaklanmalı, enerjisini bu doğrultuda sarf etmelidir.

BİLGE ADAMLAR KURULU ÜYELERİ

Benzer Belgeler