• Sonuç bulunamadı

4823 numaralı temettuat defterine göre yenice-i Taraklı kazası (Transkripsiyon ve Değerlendirme)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "4823 numaralı temettuat defterine göre yenice-i Taraklı kazası (Transkripsiyon ve Değerlendirme)"

Copied!
619
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

4823 NUMARALI TEMETTUAT DEFTERİNE

GÖRE YENİCE-İ TARAKLI KAZASI

(TRANSKRİPSİYON ve DEĞERLENDİRME)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Ufuk USER

Enstitü Anabilim Dalı : Tarih

Enstitü Bilim Dalı : Yeniçağ Tarihi

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Yücel ÖZTÜRK

(2)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

4823 NUMARALI TEMETTUAT DEFTERİNE

GÖRE YENİCE-İ TARAKLI KAZASI

(TRANSKRİPSİYON ve DEĞERLENDİRME)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Ufuk USER

Enstitü Anabilim Dalı : Tarih

Enstitü Bilim Dalı : Yeniçağ Tarihi

Bu tez 02 / 06/ 2008 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oybirliği ile kabul edilmiştir.

____________ ____________ ____________

Jüri Başkanı Jüri Üyesi Jüri Üyesi

Kabul Kabul Kabul

(3)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden

yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

Ufuk USER 02.06.2008

(4)

ÖNSÖZ

“4823 numaralı Temettuat Defteri’ne Göre Yenice-i Taraklı Kazası” (Transkripsiyon ve Değerlendirme) konusu, hazırlanış amacı vergi sayımı olan temettuat defterlerinin Taraklı’ya ait olanının incelenmesini içeren bir çalışma olarak değer bulmuştur. Bu çerçevede defterdeki bilgilerden yola çıkarak Taraklı’nın ekonomik, sosyal ve demografik yapısını aydınlatmaya gayret gösterdim. Çalışmam ilerledikçe defterin kayıt altına alınış amacından daha fazla bilgi içerdiğini gördüm. Taraklı’nın birçok özelliği hakkında geniş bilgiler edindim.

Çalışmamız ağırlıklı olarak ekonomik yapıyı içermekle beraber, incelendiği anda ekonomik yapıdan daha fazlasına ulaşmak mümkün olacaktır. Bu özelliği ile temettuat defterleri, ait olduğu bölgenin nüfusundan, hayvanlarının sağılır olup olmamasına kadar ayrıntılı bilgiler içeren nadide kayıtlardan birisidir.

Bu çalışmam esnasında bana destek olan, engin bilgi birikimi ile konulara yön veren sayın hocam Doç. Dr. Yücel Öztürk’e, göstermiş oldukları sabır ve anlayış ile desteklerini her zaman yanımda hissettiğim aileme teşekkürlerimi ifade etmek isterim.

Ufuk USER 02.06.2008

(5)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR………iv

TABLO LİSTESİ……….v

ÖZET………..vii

SUMMARY………...viii

GİRİŞ………1

BÖLÜM 1: TEMETTUAT DEFTERLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİ………...7

BÖLÜM 2: TEMETTUAT DEFTERLERİNİN İÇERİĞİ VE ÖNEMİ……...…...11

BÖLÜM 3: TARAKLI’NIN TARİHÇESİ………..18

BÖLÜM 4: TARAKLI’NIN İDARİ YAPISI VE NÜFUSU………..23

4.1. İdari Yapı……….23

4.2. Yerleşimi ve Nüfusu………....30

4.2.1. Şehir Merkezinin Nüfusu………..31

4.2.2. Köylerin Nüfusu………....32

4.2.3. Taraklı’nın Nüfusuna Toplu Bakış………....33

4.2.4. Şehir Merkezi ve Köylerdeki Meslek Gruplarının Durumu.……….35

BÖLÜM 5: İKTİSADİ YAPI………..41

5.1. Gelir Durumu………..41

5.1.1. Şehir Merkezi’nin Gelir Durumu………. 41

5.1.2. Köylerin Gelir Durumu……….43

5.2. Tarımsal Ekonomi ………. 47

5.2.1. Şehir Merkezinde Tarımsal Faaliyetler……… 48

5.2.2. Köylerde Tarımsal Faaliyetler ………. 55

5.3. Hayvancılık Ekonomisi………...61

5.3.1. Şehir Merkezinde Hayvancılık……….61

5.3.2. Köylerde Hayvancılık……….. 63

5.4. Diğer Ekonomik Gelirler……….70

5.4.1. Şehir Merkezinin Diğer Gelirleri……….. 71

(6)

5.4.2. Köylerin Diğer Gelirleri………...76

5.5. Vergi………...78

5.5.1. Vergi Uygulamaları……….79

5.5.2. Şehir Merkezinde Vergi Dağılımı………...83

5.5.3. Köylerde Vergi Dağılımı……… 84

TRANSKRİPSİYON A. ŞEHİR MERKEZİ Yusuf Bey Mahallesi………....90

Cami’i Kebir Mahallesi………..149

Hacı Murat Mahallesi……….171

Hisar Mahallesi………...225

B. KÖYLER Belekviran ………..242

Kavak………..263

Selim………...297

Katran………...…..330

Kükürdiye………...354

Ulucak……….371

Beyler……….377

Belbaş……….383

Gölviran………..395

İçdedeler……….400

Taşradedeler………...426

Tuzla………..437

(7)

Toğancıl………....473

Çay………483

Poydalar………....510

Sa’d Alanı……….522

Hacı Osmanlar………. 532

Hacı Yakup………...541

Kozcağaz………..571

Aksu……….585

Davutlar………593

Kösteller………...599

SONUÇ VE ÖNERİLER……….…..601

KAYNAKÇA………..605

ÖZGEÇMİŞ………...607

(8)

KISALTMALAR

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi ML. VRD. TMT. : Maliye Varidat Temettuat

TALİD : Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi TTK : Türk Tarih Kurumu

(9)

TABLO LİSTESİ

Tablo 1 : Şehir Merkezinin Nüfusu……….……….32

Tablo 2 : Köylerin Nüfusu………....33

Tablo 3 : Taraklının Toplam Nüfusu………....35

Tablo 4 : Şehir Merkezlerindeki Meslekler ve Mahallelere Göre Dağılımı………...36

Tablo 5 : Köylerdeki Meslekler ve Köylere Göre Dağılımı……….39

Tablo 6 : Şehir Merkezinin Toplam Geliri………...41

Tablo 7 : Şehir Merkezinin 1260 Yılına Ait (Emlak) Geliri…..………...42

Tablo 8 : Şehir Merkezinin Zuhur Geliri………...43

Tablo 9 : Köylerin Toplam Geliri………... 44

Tablo 10 : Köylerin 1260 Yılına Ait (Emlak) Geliri…….………....45

Tablo 11 : Köylerin Zuhur Geliri………...47

Tablo 12 : Şehir Merkezinin Zirai Alanları………...50

Tablo 13 : Şehir Merkezinin Zirai Gelirleri………...52

Tablo 14 : Şehir Merkezinde İcarda Olan Arazilerden Sağlanan Gelirler…………...53

Tablo 15 : Şehir Merkezinde İcarda Olan Arazilerin Miktarı………....54

Tablo 16 : Köylerin Zirai Alanları………...55

Tablo 17 : Köylerin Zirai Gelirleri……….58

Tablo 18 : Köylerde İcarda Olan Arazilerin Miktarı………..59

Tablo 19 : Köylerde İcarda Olan Arazilerden Sağlanan Gelirler………...60

Tablo 20 : Şehir Merkezinde Yetiştirilen Hayvan Cinsleri………61

Tablo 21 : Şehir Merkezi Hayvan Gelirleri………62

Tablo 22 : Köylerde Yetiştirilen Yük Hayvanları………..63

Tablo 23 : Köylerde Geliri Olmayan Küçükbaş ve Büyükbaş Hayvanlar…………...65

Tablo 24 : Köylerde Gelir Sağlanan Hayvan Cinsleri………....66

Tablo 25 : Köylerde Hayvanlardan Sağlanan Gelirler………...68

Tablo 26 : Köylerde Koyun Varlığı………...69

Tablo 27 : Gelir Sağlanan Hayvanların Birim Geliri………...70

Tablo 28 : Şehir Merkezindeki Hanelerin İkamet Ettiği Mülkleri………...72

Tablo 29 : Şehir Merkezinde İcara Verilen Mülkler………..73

Tablo 30 : Şehir Merkezinde İcara Verilen Mülklerin Gelirleri………....75

Tablo 31 : Köylerdeki Hanelerin İkamet Ettiği Mülkleri………..77

(10)

Tablo 33 : Köylerde İcara Verilen Mülklerin Gelirleri……….78 Tablo 34 : Şehir Merkezi Yıllık Vergi Dağılımı………...83 Tablo 35 : Şehir Merkezinde Bağ Öşrü – Ağnam Rüsumu – Aşar Dağılımı………....84 Tablo 36 : Köylerde Yıllık Vergi Dağılımı………...85 Tablo 37 : Köylerde Bağ Öşrü – Ağnam Rüsumu – Aşar Dağılımı……….86

(11)

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans/Doktora Tez Özeti Tezin Başlığı : 4823 Numaralı Temettuat Defterine Göre Yenice-i Taraklı Kazası Tezin Yazarı : Ufuk User Danışman : Doç Dr. Yücel Öztürk Kabul Tarihi : 02/06/2008 Sayfa Sayısı : VIII (ön kısım) + 607 (tez) Anabilim Dalı : Tarih Bilim Dalı : Yeniçağ

Bu çalışmanın hazırlanması 1844 – 1845 tarihlerinde Taraklı kazasının sosyal,ekonomik ve demografik yapısının aydınlatılması amacına yöneliktir. Bu çerçevede çalışmanın ana kaynağını teşkil eden 4823 numaralı Taraklı Temettuat Defteri ilk olarak Latin harflerine transkript edilmiş, ortaya çıkan metin gerekli metodlar kullanılarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın kapsamı, temettuat defterlerine giden süreç, defterlerin kayıt altına alınması ve özellikleri, deftere adını veren yöre olan Taraklı’nın tarihçesini, demografik ve ekonomik yapısını tahlil ve tetkik etmeyi içermektedir.

Bu çerçevede, incelemeye çalıştığımız Taraklı Temettuat Defteri şu bulguları elde etmemizi sağlamıştır:

Defterlerin hazırlanış amacı vergilerin adil bir şekilde toplanmasını sağlamak ise de içerdiği çeşitli bilgilerle bu amacından çok daha fazlasını bünyesinde barındırdığını görmemize vesile olmuştur. Bunun sebebi defterlerin kayıt altına alınış felsefesinde aranmalıdır. Diğer bir ifadeyle Tanzimat Devri’nde yeni ve kapsamlı bir tahrir yapma ihtiyacıdır diyebiliriz. Defterler Tanzimat’ın ilk yıllarında tutulduğu için o devrin sosyo – ekonomik konjonktürüne de ışık tuttuğunu tespit edebilme imkanını yakaladık. Yerel tarih araştırıcılığı açısından vazgeçilmez kaynaklardan birisi olan temettuat defterleri, sahip olduğu zengin içerik ile ait olduğu yörenin özellikle iktisadi potansiyelini gözler önüne sermesi bakımından önem arz ederken, günümüz sosyo – ekonomik yapısı ile de bir karşılaştırma imkanı vermektedir.

Anahtar Kelimeler: Temettuat Defterleri, Taraklı’nın sosyal, ekonomik, demografik yapısı.

(12)

Sakarya University Insitute of Social Sciences Abstract of Master’s/PhD Thesis Title of the Thesis : According to Yenice Taraklı Small Town Temettuat Number of 4823.

Author : Ufuk User Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Yücel Öztürk Date : 02/06/2008 Nu. of Pages : VIII (pre text) + 607 (main body) Department : History Subfield : Modern Times

Preparation of this study is oriented to provision of full information regarding social, economic and demographic structure of Tarakli county between 1844 and 1845.

Within this framework, Tarakli Temettuat Books (Official Books including demographic data for mainly economic purposes) with number 4823, constituting main source of the study, has been firstly transcribed into Latin alphabet and the resultant text has been evaluated using required methods. Scope of the study includes process leading to temettuat books, taking books under record, properties of these books and analysis and inspection of history and demographic and economic structure of Tarakli, county denominating the books.

Within this framework, we have obtained the following findings from Tarakli Temettuat Books that we have attempted to examine:

Although purpose of preparation of such books is to maintain fair collection of taxes, various information they include has made us to realize that they contain more than such purpose. Reason for this should be searched in philosophy of their being taken under record. In other words, we may say that the reason is requirement for preparation of a new and comprehensive register in Tanzimat (1839 Ottoman Reforms) era. Since books were kept in first years of Tanzimat, we have found opportunity to determine that they also offer an insight to socio-economic conjuncture of that period. Temettuat Books, which are one of indispensible sources in terms of local history research, present importance in terms of displaying especially economic potential of district they belong to through rich content they own, while they provide an opportunity for comparison with contemporary socio-economic structure.

Key Words: Temettuat Books, social, economic, demographic structure of Tarakli

(13)

GİRİŞ

Çalışmanın Önemi

Tarihi oluşturan ana unsur insandır, onun faaliyetleridir. Tarih oluşurken birçok unsura ihtiyaç duyar. Bütün insanlığı etkileyen faktörler de tarihin unsurudur, küçük bir olay da tarihi oluşturan unsurdur. Dolayısıyla tarih bir bütündür. Tarih; ders kitaplarında anlatılanlar kadar dar çerçeveli değildir. Oldukça geniş sahalardan mürekkeptir. Son yıllardaki tarih yazıcılığı mikro tarih yazıcılığına dönüşmüştür. Özellikle şehircilik tarihini araştıranların sayısı bir hayli fazladır. Bu düşüncelerden yola çıkılarak çalışma, tarihin asli unsuru olan insan eksenine oturtulmaya çalışıldı.

Çalışmanın Amacı

Şehir tarihlerini araştırırken insanların gündelik yaşamlarını ayrıntılarıyla incelemek gerekir. Osmanlı Tarihi açısından bu görevi XVI. yüzyıl tahrir defterleri ve XIX.

yüzyıl temettuat defterleri yerine getirmektedir. Sözü edilen bu kaynaklar yazıldığı döneme ait olduğundan Osmanlı toplumunun gündelik yaşantısına ışık tutmaktadır. Bu çalışma bir temettuat defteridir. Bu defterdeki bilgiler ışığında XIX. yüzyıl ortalarında Taraklı’nın ekonomik, sosyal ve demografik yapısı aydınlatılmaya çalışıldı. Taraklı’da yaşayan insanların gündelik yaşantısını ne şekilde idame ettirdiği sorusuna cevap verilmeye gayret edildi. Temettuat Defterleri Tanzimat uygulamalarının bir sonucu olduğu için aynı zamanda Tanzimat’ın Taraklı’da nasıl uygulandığı ifade edilmeye çalışıldı.

Çalışmanın Metodolojisi

İlk olarak temettuat defterlerine giden süreç incelendi. Daha sonra temettuat defterlerinin içeriğine ayrıntılarıyla değinildi. Temettuat defterlerinin geçirdiği değişimler belirtildi. Üçüncü olarak Taraklı’nın antik çağlardan ilçe oluşuna kadar olan tarihi verildi. Taraklı coğrafyasına kimler hakim olmuş, hangi süreler içinde bu hakimiyetlerini sürdürmüşler şeklindeki soruların cevabı bu bölümdedir. Dördüncü olarak Taraklı’nın idari yapısına ve nüfusuna değinildi. Bu bölümde temettuat kayıtları esas alınarak Taraklı’nın tahmini nüfusu tespit edildi. Temettuat kayıtlarından günümüze kadar olan nüfus sayısı da çeşitli kaynaklardan yararlanarak belirtildi. İdari

(14)

yapısını incelerken ilk önce çalışmadaki verilere dayanılarak tespitler yapıldı.

Taraklı’ya gidilerek günümüzdeki idari yapı hakkında kıymetli bilgiler elde edildi. Bu gözlemler çalışmanın muhtelif kesimlerinde paylaşıldı. Ayrıca temettuat kayıtlarındaki bilgiler ile Taraklı’da yapılan incelemeler mukayese edildi. Çalışmanın en önemli bölümü iktisadi yapı başlığı altındaki değerlendirmelerdir. Bu bölümde hanelerin gelir durumu, sahip oldukları araziler, taşınmaz mallar, sahip oldukları hayvanlar ve ödedikleri vergiler kendi içerisinde çeşitli alt başlıklara ayrılarak ayrıntılarıyla incelendi.

Çalışmanın sonunda orijinal metnin Latin harflerine transkriptine yer verildi. Bu kısım 4 mahalle ve 23 köyden ibarettir. Orijinal metin tek defterden oluşmaktadır.

Araştırmanın kaynağı bu defterdir. Defter transkript edilirken aslına uygun kalmaya gayret edildi.

Çalışmanın İçeriği

Tezin değerlendirme kısmının bölümleri şehir merkezi ve köylerden oluşmaktadır.

Başka bir ifadeyle çalışma bu omurga üzerinde şekillenmektedir. Çalışma 5 ana başlık ve 22 alt başlıktan meydana gelmektedir. İlk ana başlık temettuat defterlerinin tarihi gelişimi adını taşımaktadır. Bu bölümde çalışmaya adını veren kaynağın kayıt ediliş tarihinden önceki sürece değinildi ve tahrir defterleriyle karşılaştırması yapıldı. İkinci bölümde temettuat defterlerinin kapsamı ve önemi ayrıntılarıyla vurgulandı. 1256 ve 1261 sayımlarının özellikleri ile aralarındaki farklar belirtildi. Üçüncü bölümde Taraklı’nın antik çağlardan başlayarak günümüze kadar olan tarihçesi çeşitli kaynaklara dayanılarak verildi.

Dördüncü bölüm Taraklı’nın idari yapısı ve nüfusu adını taşıyor. Bu bölümde ilk olarak Taraklı’nın idari yapısı incelendi. Temettuat defterinin kaydedildiği dönemde Taraklı’daki idari yapılanm gözler önüne serilmeye çalışıldı. Çalışmada kaza, kasaba, mahalle kavramları sık olarak geçtiği için adı geçen kavramların Tanzimat Dönemi’ndeki durumuna detaylarıyla yer verildi. Nüfus bölümünün girişinde Osmanlı’da nüfus sayımları ve transkripsiyon metinlerde nüfusun nasıl hesaplanacağı belirtildi. Bu bölümde Taraklı’da bulunan mahalle ve köy isimleri zikredildi. Onların hane sayıları tespit edilerek, tahmini nüfusları verildi. Tablolarda mahalle ve köy nüfuslarının yüzde cinsinden toplam nüfusa dağılımı gösterildi. Şehir merkezi ve

(15)

köylerin isimleri belirlendikten sonra günümüz Taraklısı ile karşılaştırıldı. Birbirini karşılayan yer adlarının yanında değişmiş olan yer adlarının da olduğu görüldü.

Birbirini karşılayan yer adları metin içerisinde gösterildi. Farklı yer adlarının bulunmasının sebepleri metin içerisinde irdelenmeye çalışıldı. Bu hususta Taraklı’da yapılan incelemelerden azami ölçüde faydalanıldı. Nüfus bahsinde şehir merkezi ve köylerin nüfusu ayrı ayrı değerlendirildikten sonra “Taraklı’nın Nüfusuna Toplu Bakış” adını taşıyan bir başlık açılarak genel bir değerlendirmede bulunuldu. Bundan sonra şehir merkezi ve köylerdeki meslek gruplarının durumunu içeren tespitler tablolar halinde sunuldu. Meslek grupları sayıca en çoktan en aza doğru sıralandı. Bazı hanelerde iki mesleğin aynı anda icra edildiği tespit edildi ve bu mesleklerin isimleri ile bağlı bulundukları mahalle veya köy beraber verildi. Adı geçen bölüm incelendiğinde şehir merkezindeki meslek gruplarının daha fazla ve esnaflık faaliyetlerinin daha yoğun olduğu görülecektir. Bu bölümdeki değerlerin hane üzerinden verildiğini belirtmekte yarar var.

Çalışmanın çekirdeğini teşkil eden iktisadi yapı bölümünde ilk olarak mahallelerin toplam gelirleri belirtildi. 1844 yılına ait emlak gelirleri verildikten sonra hanelerin zuhur gelirleri verildi. Mahallelerdeki esnaflık faaliyetleri sıralandı. Aynı uygulama köyler için de yapıldı. Bu değerlendirmeler tablolar ile desteklendi. Kaşık imalatının son derece yoğun bir şekilde gerçekleştirildiği tespit edildi. Köylerde genellikle hububat ekiminin yapıldığı sonucuna varıldı. Dut bahçeciliği de önemli bir yer tutmaktadır. Şehir merkezindeki kadar olmasa da bağcılığın yapıldığı görüldü. Köyler arasında hane sayısı, toplam nüfus, yıllık gelirler gibi alanlarda kıyaslamalar yapıldı.

Bazı alanlarda ilk sırada olan köylerin bütün alanlarda ilk sırada olamayacağını tespit edildi. Bu tespit metin içerisinde örneklerle desteklendi.

Zirai ekonomi bölümünde mahalle ve köylerde bulunan ekili, nadasa bırakılmış arazilerin yanında dut bahçelerinin ve bağların Taraklı’ya ne şekilde dağıldığı incelendi. Bahis mevzuu arazilerde ne türden bir zirai yapılanma olduğu aktarılmaya çalışıldı. Mahalle ve köylerin sahip olduğu arazilerin büyüklükleri dönüm cinsinden detaylı olarak verildi. Elde edilen veriler yüzde cinsinden mahalle ve köylere dağılımları verildi. Yenilenmiş (cedit) dut bahçelerinin dökümü de metin içerisinde verildi.

(16)

Şehir merkezi ve köylerin zirai gelirleri incelendi. Sahip olunan arazi türlerinin gelirleri şehir merkezi ve köyler bazında ayrı ayrı incelenerek bu konudaki değerlendirmeler yine tablolar ile desteklendi. Bu bölümde gelir gösteren tabloların altında mahalle ve köylerin toplam zirai gelirleri verildi. Şehir merkezi ve köylerde kiraya verilen arazilerin miktarları ve kira gelirler incelenerek, kiraya verilen arazi türü mahallelerde ve köylerde ayrı ayrı irdelenerek açıklanmaya çalışıldı.

Hayvancılık bölümünde şehir merkezi ve köylerdeki hayvan varlığından söz edildi.

Yetiştirilen hayvan cinsleri belirlenerek özelliklerine göre mahalle ve köylere dağılımı tablolar halinde verildi. Şehir merkezindeki hayvan varlığı daha az olduğundan burada hayvan cinsleri ve bu hayvanlardan elde edilen gelirler belirtilmekle iktifa edildi.

Köylerdeki hayvan varlığı daha fazla olduğu için buradaki değerlendirmeler daha detaylı bir şekilde yapıldı. Köylerdeki hayvanlar kullanıldıkları işe göre ayrılarak sayıları verildi. Daha sonra gelir sağlanan hayvanların gelirleri incelendi. En çok hangi hayvan besleniyor, en çok hangi hayvandan gelir elde ediliyor, hangi hayvanların dağılımları daha fazla gibi sorulara cevap bulunmaya çalışıldı. Hayvancılık bölümünün sonunda gelir sağlanan hayvanların birim gelirleri bir tablo halinde sunuldu.

Diğer gelirler bölümünde şehir merkezi ve köylerdeki hanelerin taşınmaz mallarının durumun tespit edildi. Bunu yaparken ilk olarak hanelerin kendi ikamesi olan mülkleri belirlendi. Sonra kiraya verilen mülklerin sayıların tespit edilerek, kira bedelleri verildi. Çalışma incelendiğinde şehir merkezindeki taşınmaz mülklerin sayısının ve elde edilen kira bedellerinin köylerden fazla olduğu görülecektir.

Ana metnin son bölümü olan vergide ise ilk olarak Tanzimat öncesi Osmanlı vergi sistemi ifade edildi. Çalışmada geçen aşar vergisi, bağ öşrü ve ağnam rüsumunun Osmanlı vergi sistemindeki yeri ayrıntılarıyla belirtildi. Bundan sonra şehir merkezi ve köylerin yıllık vergileri tespit edildi ve değerlendirildi. Yıllık vergilerin vergü-yi seneviye, vergü-yi mahsusa, vergüsi şeklinde yazıldığı tespit edildi. Vergilerden muaf olan haneler belirtildi. Bununla beraber şehir merkezi ve köylerin ödemekle yükümlü olduğu aşar vergisi, bağ öşrü ve ağnam rüsumu verildi. Adı geçen vergilerden aşar, şehir merkezinde sadece Yusuf Bey mahallesinde bulunuyor. Bunun sebebi, metinde de ifade edildiği gibi Hacı Aliler Köyü’nün Yusuf Bey mahallesine tabi olmasından

(17)

ileri gelmesidir. Aşar vergisi ekili tarlalar üzerinden, ağnam rüsumu ise hayvancılık yapan haneler üzerinden alınmaktadır.

Çalışmanın değerlendirme kısmında bazı tablolardaki yer isimleri ve değerler zaman zaman küçük puntolar halinde yazıldı. Bunun sebebi bazı tabloların ayrıntılı olması ve sayfanın enine sığdırabilme gayretidir. Bunun yanı sıra hem değerlendirme hem de transkript bölümünde sayfa altı dipnotlarına yer verilerek bazı kavram ve terimlerin açıklanması gerekli görüldü. Diğer taraftan Kösteller Köyü’nün değerlendirme bölümünün bütün verilerinde en küçük köy olduğu tespit edildi. Mahalle ve köylerin sonunda bulunan ve orada sayımın yapıldığına dair bir gösterge olan mühürler orijinal metnin yapısından dolayı okunamadı. Bununla beraber mühürlerin sahipleri arasında mahallenin veya köyün görevde olan muhtarı ile bir önceki muhtar, imam ve diğer sayım görevlilerinin olduğunu söylemek mümkündür.

Transkript metin ile ilgili değinilmesi gereken noktalar vardır. Orijinal metinde bulunan defter kapağının aynısı transkript metnin başlangıcına aldık. Bu kapak defterin künyesi niteliğindedir. Orijinal metnin bazı sayfaları bilinmeyen sebeplerden ötürü kaybolmuş veya boş bırakılmıştır. Bu husus metin içerisinde gereğine uygun olarak gösterildi. Orijinal metin sayfaları transkript metinde gösterilmiştir. Bunun sebebi çalışma esnasında tezin yazarına ve daha sonra tezi inceleyecek olanlara kolaylık sağlama isteğidir.

Kayıtlar Yusuf Bey mahallesinde Hane 1 Numara 1’den başlanarak düzenlenmiştir.

Diğer mahallelerde Hane 1 şeklinde son haneye gelinceye kadar numaralandırılmıştır.

Köylerdeki uygulama ise yine Hane 1’den başlanarak son haneye kadar numaralandırma şeklindedir. İçdedeler Köyü’nde Hane 1 Numara 1 şeklinde başlayan numaralandırma 19. haneden itibaren sadece “hane” üzerinden numaralandırılmıştır.

Adı geçen köyün bu durumu istisnadır. Diğer köylerde numaralandırma “hane”

üzerinden yapılmıştır. Numaralandırma konusundaki diğer tespitler; Yusuf Bey mahallesi 1 numaralı hanede herhangi bir kayıt bulunmadığı, Hark Köyü’nde iki adet 13 numaralı hane olduğu, Hacı Yakup Köyü 29 numaralı hanede iki ayrı sakin oturduğu, Kösteller Köyü’nde 2 numaralı hanenin belirtilmediği şeklindedir.

Orijinal metinde çok sayıda toplama işlemi olduğundan zaman zaman hataların yapıldığı görüldü. Bu durum çalışmanın transkript bölümünde görülebilir. Bu durum

(18)

tespit edilen yanlış toplamların yanına parantez içinde soru işareti konarak belirtildi.

Örneğin; Hacı Murat mahallesi 80 no’lu hanede yıllık geliri gösteren toplamda yanlışlık yapılmıştır. Ayrıca orijinal metinde cümlenin akışında olması gereken bazı kelimelerin yazımının unutulduğu veya yazılamadığı görüldü. Örneğin; Yusuf Bey mahallesi 35 no’lu hanede kaşıkçı amelesinden Yusuf oğlu Mustafa’nın ? ve temettuatı yazmaktadır. Soru işareti olan yere emlak kelimesinin yazılması gerektiği düşünülmelidir. Çay Köyü 35 numaralı hanede sahib-i ziraattan ve talebe-i ulumdan molla Mehmed bin Hüseyin Efendi’nin ve (?) temettuatı şeklinde bir ifade vardır. Soru işareti olan yere emlak kelimesinin yazılması gerektiği söylenebilir.

Orijinal metni latinize etmek kolay olmakla beraber bazı kelimeleri okunamadı.

Okunamayan kelimelerin yeri düz çizgi ile belirtildi. Temettuat defterlerinin bir özelliği de zaman zaman çalışmayı yürüten kişiye teknik ifadeler içeren kelimeleri çıkarmasıdır.

Çalışmada incelenen konular yukarıda ifade edildiği gibidir. Çalışma mümkün olduğu oranda titiz bir şekilde oluşturulmaya gayret edildi. Ayrıntılara inmeye özen gösterilerek olabildiğince sağlam veriler elde edildi.

(19)

BÖLÜM 1: TEMETTUAT DEFTERLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİ

Osmanlı taşrasının anlaşılması yönündeki çalışmalara imkan tanıması açısından XVI.

ve XIX. yüzyıl iki defter serisine sahiptir. Bunlardan birisi klasik dönem içerisinde ve özellikle XVI. yüzyılda bütün imparatorluk genelini kuşatacak düzeyde yapılan tahrir çalışmaları sonucu oluşan defterler, diğeri düzenleniş tarzı ve muhtevasındaki bir kısım değişik öğelerle klasik dönem tahrir kayıtlarından farklılık arz eden ve fertlerin iktisadi imkanlarını tespit etmek suretiyle, kişinin ekonomik gücüne göre tarh edilecek verginin tesviyesi amacına yönelik olarak, XIX. yüzyılda ve imparatorluğun önemli bir kesiminde Emlak ve Arazi ve Hayvanat ve Temettuat sayımları sonucu oluşan ve kısaca adına Temettuat Defterleri adı verilen defter koleksiyonlarıdır.

Temettuat Defterleri adıyla Osmanlı Arşivi’nde bulunan bu defterler 1840’lı yıllarda yapılan genel bir tahririn sonuçlarıdır. Tıpkı, Fatih, II. Bayezit, I. Selim ve Kanuni döneminde oluşturulan Tapu Tahrir defterleri gibi bir mantık ve gerekçelerle hazırlanmıştır. Tahrir Defterleri ilgili bölgenin genel vergi yüküne ışık tutarken Temettuat Defterleri daha modern bir anlayışla düzenlenmiştir. Tahrir Defterlerine göre daha modern bir tasarıma sahip olan Temettuat Defterleri hane halkının mevcut menkul ve gayrimenkullerini, yıllık kazancını, mesleğini, işletmelerin büyüklüğünü vermesi açısından Tapu Tahrir Defterlerinden daha üstün özellikler taşımaktadır.

Temettuat Defterleri’nin, klasik dönemde yapılan tahrirler sonucu oluşan defterlere kıyasla şu farklı özellikleri ayrıca dikkat çekmektedir: Tahrir Defterleri mesela bir köyün vergi mükelleflerini ve bu mükelleflerden tahsil edilmesi gereken toplam vergi miktarını ve bu toplam verginin hangi kalemlerden oluştuğunu verirken, Temettuat Defterleri vergi mükellefinin adını, vergiye esas olan gelir kaynağını, kaynağın yıllık gelirini ve bu gelire göre tarh edilen vergiyi vermektedir. Bir bakıma tahrirlerde en küçük vergi birimi köy veya mezra olurken, temettuat defterleri bunu şahıs planına ayrıntılı bir şekilde indirmiştir. Yani Tahrir Defterleri’nde her bir vergi mükellefinin ödemekle yükümlü olduğu vergi bile verilmezken Temettuat Defterleri her bir şahsın gelir kaynağını, bu kaynaktan elde edilen yıllık kazancı ve bu kazanç üzerinden alınması gereken vergiyi bizlere sunmaktadır. Ayrıca zirai kaynakların dışında gelire

(20)

sahip kişilerin bu artı gelirlerini ve bu gelir üzerine tarh edilen vergiyi de açıklamaktadır (Akgündüz ve Öztürk, 2000: 15 – 16).

Bilindiği gibi XVI. yüzyıl Osmanlı tarihinin önemli bir kırılma noktasıdır. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren iç ve dış faktörlerin etkisiyle Osmanlı toplumu çözülme sürecine girmiştir. Bu dönemde Osmanlı toplum düzeyinin temellenmesinde asli bir işlev gören tımar sistemi de iyice sarsılmış ve bu sisteme bağlı olan bütün alt sistemler geleneksel fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelmiş ve değişime uğramıştır.

Osmanlı yöneticileri ise bu sarsıntının baştan beri farkındaydılar. Kaleme alınan ıslahat risalelerinde yer alan tema, tımar nizamının yeniden tesis edilerek sistemi eski gücüne kavuşturmak yönündeydi. Bu sebeple ıslahat tedbirlerine ilişkin öneriler başta tımar olmak üzere, vergi sistemi, müsadere, narh, sikke tağşişi gibi geleneksel iktisat politikası araçları üzerinde yoğunlaşıyordu. Yani aydınların reçetesi Kanun-ı Kadim1’e dönüştü.

Bozulan nizamı eski haline getirme gayretlerinin yer aldığı ıslahat risalelerinin muhtevası Osmanlı’nın batıya açılmasıyla değişime uğramıştır. II. Viyana Kuşatması’nı müteakip Osmanlı devlet adamları gözlerini geçmişte kalan muhteşem maziden, güçlü düşmanların örnekliğine çevireceklerdi. Kanun-ı Kadim’in ihyası düşüncesine karşı ilk tereddütler XVII. yüzyılda yazılan ıslahat risalelerinde görülmüştür. XIX. yüzyılda ıslahat teşebbüslerinde batıya yönelme eğilimi güçlenecek hatta bu tutum batı baskısından kurtulmanın bir yolu olarak görülecekti.

Ekonominin ağır kriz altına girdiği bu dönemde yani 1789 – 1839 yılları arasında III.

Selim ve II. Mahmud tahtta bulunuyordu. III. Selim bütçe açıklarını kapatmak için geleneksel yöntemlere başvurmakla birlikte bazı yeni önlemler almıştır. Ama yine de istenen neticeye ulaşamamıştır. Dışarıdan borç alma girimi de boşa çıkınca ya yeni vergiler koymak ya da eski vergilere zam yapmak durumunda kalmıştır. Bu dönemde ilk olarak Nizam-ı Cedid Ordusu kurulmuş, bu ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için İrad-ı Cedid Hazinesi oluşturulmuştur. III. Selim döneminde mali alanda bu ıslahatlar yapılırken II. Mahmud dönemine gelindiğinde mali ıslahatlar önem kazanır. Bu dönemde yeni hazineler oluşturulur. Bunlar: Devlet Hazinesi, Tersane Hazinesi,

1 Öteden beri alışılmış olan, gelenekler, görenekler, adetler.

(21)

Mukataa Hazinesi ve 1826’daki Asakir-i Muhammedi askeri ocağı için Mansure Hazinesi oluşturulur. Bu hazinelerle maliyede etkinlik gösteren bu kuruluşlar özerk hale getirilmek istenmiştir. 1834 yılına gelindiğinde Asakir-i Muhammediye Defterdarlığı oluşturulur. Bu defterdarlıkta hazinenin iç ve dış gelirlerinin tek elde toplanmasına çalışılmıştır. Daha sonra defterdarlık örgütü kaldırılarak yerine Maliye Nezareti örgütlenmeye çalışılmıştır.

II. Mahmud döneminde mali alanda yapılan diğer yenilikler ise; daha önce iltizamla yönetilen hazine gelirlerinin doğrudan tahsil edilmesi gündeme gelecektir. Yine Memuriyet-i Mülkiye yani ülke kalkınmasının gerçekleşmesi için ticaret, ziraat ve sanayinin geliştirilmesi üzerinde durulmuştur. Tanzimat’ın ilanından bir yıl önce Umur-ı Nafıa Meclisi oluşturulur. Bu dönemde yapılan önemli bir gelişme ise Hüdavendigar ve Gelibolu sancaklarında ilk tahriri denemelerinin yapılması olur.

Tahririn amacı vergide adaleti sağlamak, adil vergilemeyi gerçekleştirmektir. Bu çalışmalar Tanzimat ıslahatının öncüleri sayılır. II. Mahmud döneminde bu tahrir çalışmaları sırasında Tevzi Defterleri tutulmuştur. Bu defterler temettuat defterlerine tecrübe olacaktır. II. Mahmud dönemindeki bu tahriri çalışmaları pek netice vermemiştir. Bunun için örfi vergiler eskisi gibi iltizam usulüyle alınmaya devam edilmiş ve tahriri işi belli bir süre askıya alınmıştır.

III. Selim ve II. Mahmud’un yaptığı ıslahatlardan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda bir simge olan Tanzimat Fermanı olarak bildiğimiz Gülhane Hatt-ı Hümayunu 3 Kasım 1839 (26 Şaban 1255)’de ilan edildi. Tanzimat Fermanı memuriyet-i mülk ve devlet için bir kalkınma modeli, mülk ve milleti ihya hareketi ve yeniden yapılanma sürecinin başlangıcını oluşturuyordu. Tanzimat’ın hareket noktası imar-ı memalik, bilad, terfi-i ahval-i ahali ve ibad idi. Yani memleketin imarı ve bütün reayanın durumunu düzeltmek ve refahını sağlamaktı. Maliyede ıslahat neredeyse Tanzimat’ın temelini teşkil ediyordu. Tanzimat hareketinin can ve mal emniyeti, ırz ve namusun muhafazasından sonra mali merkeziyetçiliğin uygulanmasında bir araç olarak kabul edilmiştir.

Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nda şu cümleler zikrediliyor: (Sadeleştirilmiş) 5. Madde

“İltizam usulü bir memleketin siyasi maslahat ve mali işlerini bir tek adamın iradesine ve belki onun kahır pençesine teslim demektir. Eğer teslim edilen adam iyi bir adam

(22)

değilse sadece kendi çıkarına bakıp bütün hareketleri gadr1 ve zulümden ibaret kalır.

Bu sebeple bundan sonra memleket ahalisinden her ferdin mal varlığı ve maddi gücüne göre uygun bir vergi vermesi, kimseden fazla bir şey alınmaması, Devlet-i Aliyyemizin karada ve denizde askeri masrafları ve diğer giderlerinin dahi gerekli konularda açıklanması, sınırlanması ve bunlara göre icraatın yapılması zaruridir.”

Tanzimat Fermanı ile eski vergi usulünün usulsüzlüğü gözler önüne serildi ve her kişiden eşit oranda vergi alınması gerektiği ve devlet masraflarının sınırlanması ve açıklanması isteniyordu. Yani verginin adil tarh tesviye ve tahsili fermanda önemli bir yer teşkil ediyordu.

Tanzimat’la birlikte Osmanlı vergi sistemi, içerisinde cumhuriyete gelinceye kadar sürecek bir dönüşümün başlangıcını oluşturuyordu. Fermanla mali ıslahat çerçevesinde örfi vergilerin yerine ancemaatin veya komşuca alınan vergi gibi isimler alan vergilerin tek isim altında toplandığı vergi sistemi getirilmiştir. Ancemaatin vergi, tevzi olunan vergi ifadesi vergilerden bir cemiyet veya topluluğun sorumlu tutulması ve bu verginin topluluğun üyeleri arasında ödeme gücüne göre paylaştırılması demektir. Yani bir köy veya kasabanın durumuna göre o yerin mali ortalaması bulunuyor ve ortalamanın üzerinden kişinin gelirine göre vergi alınmasına karar verilmiştir. Bu sistemle devlet ilk defa mükelleflerle yani vergi veren halkla doğrudan doğruya temasta bulunmaya başlamıştır. Tanzimat’tan sonra yayınlanan talimatnamelerde kanun uygulamaya konmaya çalışılmıştır (Akgündüz ve Öztürk, 2000: 18 – 24).

1 Hainlik, vefasızlık, zulüm, merhametsizlik, haksızlık, yazık.

(23)

BÖLÜM 2: TEMETTUAT DEFTERLERİNİN İÇERİĞİ VE ÖNEMİ

XIX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli bir kesiminde gerçekleştirilen emlak, arazi ve temettü sayımları sonucunda “Temettuat Defterleri” adı verilen defter koleksiyonları oluşmuştur. Temettü kelimesi sözlüklerde genellikle “kar etme”,

“karlar”, “kazançlar”, “fayda görme”, şeklinde tanımlanan Arapça bir kelimedir. Aynı zamanda bu kelime, tüccar ve esnafın senelik kazançları üzerinden alınan vergi olarak da kullanılır. Temettü vergisinin temeli, bir çeşit belediye vergisi olan ihtisap resmidir.

İhtisap resmi esnafın sattığı yiyecek, giyecek, altın ve gümüş vs. üzerinden muhtelif namlarla, değişik tarifelerle alınan vergilere denirdi. Bu vergilerin yerine herkesin arazi, emlak ve hayvanları ile esnaf ve tüccarın senelik kazançları göz önünde bulundurularak bir kıymet belirlenmiştir. Buna da temettü vergisi denmiştir (Erdoğan, 2005: 96).

Tanzimat devrinde önceleri değişik adlarla alınan vergilerin yerine tek bir verginin ikamesi için hane reislerinin gelirlerinin tespiti maksadıyla yapılan temettü sayımları XIX. yüzyıl ortaları Osmanlı sosyal ve iktisadi tarihi için fevkalade kıymetli bilgiler içermektedir. XV. ve XVI. yüzyıl için tahrir defterlerinden çıkarılan bilgilerden çok daha fazlasını bu defterlerde bulmak mümkündür. Hemen aynı tarihlerde imparatorlukta nüfus sayımları da yapıldığından nüfusun tespiti bakımından nüfus defterleri derecesinde önemli değillerse de hüviyetleri itibariyle bu defterler, çok daha ayrıntılı bilgi içerdiklerinden daha mükemmel sonuçlar çıkarmak mümkün olmaktadır.

Maliye Varidat Kalemi defterlerinden olan Temettü Defterleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır. 1988’e kadar bu seriden çok az deftere Maliyeden Müdevver ve Kepeci tasnifleri arasında rastlanmaktaydı. 1988’de kataloglanarak araştırmalara sunulan Temettü defterleri serisi 9 katalog içinde 17.747 adet defter içermektedir. Bu defterlerin çok büyük bir kısmı 1261 (1845) tarihinde yapılan sayımlara aittir. Çok az sayıda olmak üzere 1256 (1840)’da yapılan ilk tahrirlere ait defterlere de rastlanmaktadır.

Temettuat defterleri serisinin tasnif edilip araştırmaya açılmasından önce Kepeci ve Maliyeden Müdevver defterler içinde bulunan temettü defterleri, ilk defa İstanbul

(24)

Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Tevfik Güran tarafından kullanılmıştır.

Temettuat Defterleri’nin tasnif ve kataloglanması o tarihteki idari taksimat dikkate alınarak yapılmıştır. Her eyalet kendi içinde alfabetik olarak kazalara ayrılmış, tasnifi yapılan deftere sıra numarası verilmiş, ve defterlerin özetleri kataloglara işlenmiştir.

Aynı mahalle veya köye ait defterlerin aslı ve suretleri tek numarada toplanarak kendi içinde “a, b, c” harfleri ile gösterilmiştir. Her katalogda geçen kazaların listesi katalogun başında verilmiştir. Farklı kataloglarda aynı eyalet ve diğer küçük yerleşim birimlerine ait defterler bulunmaktadır. Ancak Tanzimat ülkenin bütününde uygulanmadığından Temettuat Defterleri de Tanzimat’ın cari olduğu bölgeleri kapsamaktadır. Ankara, Aydın, Bolu, Cezayir-i Bahr-i Sefid, Edirne, Erzurum, Hüdavendigar, Konya, Niş, Rumeli, Selanik, Silistre, Üsküp, Vidin eyaletleri temettuat defterlerinin aynı zamanda katalog başlıklarıdır. Temettuat Defterleri Osmanlı Arşivi’nde ML.VRD.TMT harfleri ile kodlanmıştır.

Temettuat sayımları mahalli idareciler tarafından yapılmıştır. 1256’daki sayımlardan muhassıllar sorumlu olup, bu tarihli bir temettü defterinde muhassıllık, müftü, mal ve emlak katipleri ve meclis azalarının mühürleri; diğer bir defterde ise tasdik ibaresi altında naibin mührü bulunmaktadır. 1261’de sistemde değişiklik yapıldığından Müslümanların yazılması muhtar-ı evvel ve sanilerle köy imamları; gayrimüslimlerin yazılması, varsa kocabaşılarla papazların sorumluluğu altında yapılmış olup defterlerin bitiminde bunların mühürleri vardır. Ancak burada hemen işaret etmek gerekir ki Temettuat defterleri serisindeki bütün defterlerin sonunda mühür bulmak mümkün değildir. Bazılarında “bende” kelimesi yazılıp bırakılmıştır. Bu da defterlerin hepsinin orijinal olmayıp bir kısmının muhtemelen merkezde çıkarılmış suretler olduğunu göstermektedir.

Temettuat defterlerinin 1256 (1840)’da yapılan sayımlarda tutulanlarıyla 1260 – 1261’dekiler arasında gerek içerik, gerek tertip tarzı bakımından biraz farklılık vardır.

Her iki tipte de başa “hane” ve “numara” ve altlarına rakamlar konulmuştur. Birincisi defterdeki kaçıncı hane, ikincisi hane içindeki kaçıncı aile olduğunu göstermektedir.

Mesela aynı hane numarası altında “Mehmed oğlu Hüseyin” üzerinde “1” numara, eğer yer uygunsa hemen yanında “Oğlu Hüseyin oğlu Mehmed” üzerinde “2” numara

(25)

bulunmaktadır. Bu numara bazen “3”e de yükselebilmektedir. Defterlerin bazılarında sayfalar çift sütun olarak düzenlenirken bazılarında bu şekil, sadece emlak ve malı az olanlar için kullanılmıştır (Kütükoğlu, 1995: 395 – 398).

Hane esası üzerine yapılan bu sayımlarda yer alan bilgiler nihai olarak şu şekilde sıralanabilir:

Hane sahibinin ismi, unvanı ve mesleği, mükellefin sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan ekili veya nadasa bırakılmış tarlanın, bahçenin, bay veya çayırın dönüm olarak miktarı; ayrıca kira ile tutulan ya da kiraya verilen toprakların dönüm olarak miktarı ve kimden kiralandığı ya da kime kiraya verildiği; hane sahibinin küçük ve büyük baş hayvanlarının cins ve miktarı; değirmen, dükkan, boyahane, debbağhane, kışlak vb.

gayrı menkul servetin sayısı ve birim büyüklüğü; mükellefin sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan yukarıda sayılan her bir menkul veya gayrı menkul servetin bir yıl içinde sağladığı hasılat veya kira geliri; hane reisinin ve diğer hane üyelerinin esnaflık, ticaret veya emek faaliyetlerinden sağladığı gelirler; bir yıl içinde mükellef hane reisi tarafından ödenen bir tür gelir vergisi olan “vergü-yi mahsusa”nın kuruş olarak miktarı; gayrimüslim hane reisinin ve diğer aile üyelerinin ödemekle yükümlü olduğu cizyenin a’la, evsat, edna olarak türü ve sayısı; aynen ödenen aşar vergisinin ürün olarak nevi, miktarı ve para olarak karşılığı; nakden ödenen aşar ve rüsumun para olarak değeri.1

Tahrir konusunda Tanzimat’ın ilanından bir yıl önce de bazı çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar Tanzimat uygulamasına öncü olmuştur. Muhassılların görev ve sorumluluklarına ilişkin Meclis-i Vala tarafından 25 Ocak 1840 tarihinde bir Ta’limat-ı Seniyye düzenlenmiştir. Bu talimatın dördüncü bendi tahrir usulü ile ilgilidir. Bu talimatta yer alan bilgilere göre muhassıllar yanlarında biri mal katibi, diğeri emlak ve nüfus katibi olmak üzere iki yardımcı ile birlikte görev yapacaklardı. İhtiyaç halinde kendilerine yardımcı başka eleman alma yetkisi de tanınıyordu. Ayrıca muhassıllar Tanzimat’ın taşrada tanıtılmasında aktif rol oynayacaklardı. Tahrir yaparken herkesin isim ve şöhreti, sahip oldukları bütün mal varlıkları, ne kadar emlak ve arazisi olduğu ve ayrıca ne kadarının ekili ve nadasa bırakıldığı, bağ ve bostanı, her türlü hayvanı,

1 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı Sosyal ve İktisadi Kaynaklarından Temettü Defterleri” Belleten, c. 59, sayı 225, s. 395 – 412.

(26)

tüccar ve esnafın bir senede tahmini olarak ne kadar ticaret ve geliri olacağı incelenerek tahriri yapılacak ve bunların yıllık gelirleri ve bu gelir üzerinden tahsili istenen vergi tespit edilecekti. Muhassılların gittikleri yerlerde verginin belirlenip dağıtım ve diğer işlerin görüşülüp kararlaştırılması için talimatnameye konulan 2.

madde ile muhassıllık meclisleri oluşturuldu. 1256 senesi vergi tevzii bu meclisler tarafından gerçekleştirildi. Defterler meclise geldikçe ilgili şahıslar kaza ve köylerdeki halkın Ruz-ı Hızır, Ruz-ı Kasım aylarında iki taksitle ödeyecekleri vergi miktarı belirlenerek deftere kaydedildi. Muhassılların yanlarına alarak İstanbul’a götürdükleri bu defterler merkezde hazine tarafından tetkik edilerek Bab-ı Ali’ye veriliyor, Meclis-i Vala’ca tetkik ve edilerek padişahın iradesi alınarak hangi seneden itibaren muteber olacağı başta eyaletin vali ve defterdarları olmak üzere bütün köy ve kazanın ileri gelenlerine hitaben emr-i aliden ısdar edilip gönderiliyordu.

Muhassıllar denetiminde 1256 tarihinde başlayan ve devam eden sayımlar ile verginin adil ölçüler içerisinde tarh ve tahsili mümkün olmamıştır. Sayımlarda yolsuzluklar ve uygunsuzluklar görülmüş ve bu sebeple tutulan söz konusu defterler itibara şayan görülmemiştir1 (Öztürk, 2003: 287 – 304). Karamürsel Muhassılı İsmail Ağa, Hacegandan Niğde Muhassılı Tahir Bey, Milas Muhassılı Aziz Ağa işlerinde gereği gibi davranmadıkları ve halkın şikayetleri ile görevlerinden alınan muhassıllara örnek teşkil ederler. 1256 sayımları istenilen veya beklenilen neticeyi vermediği gibi hazine gelirlerinde büyük azalma görüldü. Bu başarısızlığın en büyük sebeplerinden biri bu göreve atanan kişilerin mültezimlere yakın ilişkileri olanlardan seçilmiş olmalarıydı.

Ayrıca büyük ailelerin çıkarları zedelendiği için vergi vermede direnmeleri mal varlıklarını vakfetmiş gibi göstermeleri başarısızlığın önemli sebeplerindendi. Devletin tamamında uygulamaya konmayan 1256 sayımı Hüdavendigar, Konya, Aydın, Sivas, Ankara, Biga, Edirne, Rumeli, Silistre, Vidin, Selanik gibi Anadolu ve Rumeli’nin bazı eyaletlerinde uygulanmıştır. (www.os-ar.com/print.php?sid=81). Verginin tadil ve tesviyesi ancak müslim gayrimüslim bütün tebaanın “hal ve kudret ve temettü ve ticaretlerinin” layıkıyla bilinmesine bağlı görülmüş ve bu sebeple hakkaniyet üzerine yeniden bir tahrir yapılması kararlaştırılmıştır (Öztürk, 2003: 287 – 304).

1 Ayrıntılı bilgi için bk.z. Said Öztürk “Temettuat Tahrirleri” Akademik Araştırmalar Dergisi Osmanlı Özel Sayısı, İstanbul 2000.

(27)

1256 sayımlarından istenilen sonuçlar alınamamıştır. Bunun en önemli sebebi yine yolsuzluklar olmuştur. Bu sayımlarda bazı kazalarda ağır bazılarında hafif vergiler alınması, sahıslar planında kaydedilen vergilerin çok farklı oranlarda çıkması, bazı kazalarda vergi indirimi yapılırken bazı yerlerde artış yapılması bu yolsuzlukların başını çekiyor, yine Cihet-i Hakkaniyet gözetilmiyordu. Bu hoşnutsuzluklardan dolayı 1259 Saferi’nde adil ölçülerde vergi alınması için yeni sayım gündeme gelmiş fakat halkın tepkisinden çekinilerek uygulamaya konmamıştır. Bu yüzden yeni çözüm yolları aranmaya başlanmıştır. Meclis-i Vala’da yapılan müzakerelerle her eyaletten biri Müslüman diğeri Hıristiyan iki kişi çağrılarak, imar ve ahalinin refahının temini için görüşlerine başvurulmasına karar verilmiştir. Yapılan görüşmelerde emlak ve temettü tahriri yapılmasına karar verilmiştir. 1261’de yapılan bu müzakerelerde iki temel konu üzerinde duruldu: Birincisi; eşit şekilde alınan vergilerin gelirleri arttırması, ikincisi; her mahallin hasılat ve temettüatının layıkı ile yapılması idi.

Temettüatın yeniden tahkiki için müşir, defterdar ve kaymakamlar marifetiyle icra olunması isteniyordu. Sayımların ne surette yapılacağını belirten örnek matbu nüshalar taşraya gönderilecektir. Ülkenin bütün bölgeleri Tanzimat uygulamasına dahil edilmemiştir. Bu sayımda Erzurum, Diyarbekir, Yanya gibi eyaletler de sayıma dahil edilmiştir. Bu sayım için merkezden görevliler gönderilmeyecek her köyün imam ve muhtarları, reaya bulunan mahallelerin papaz ve kocabaşları ve ziraat müdür vekilleri nezaretinde tahrire başlanacaktı. Tahrir bittiğinde defterin sonu bunlar tarafından mühürlenerek tabi oldukları kaza müdürlerine teslim edilecek ve kaza meclisinde kontrol ve tahkik edildikten sonra ya sancak kaymakamına ya da defterdara teslim edilecektir. Defterler birbirine karıştırılmadan her köyün defterleri kaza kaza torbalara konularak takım halinde Maliye Hazinesi’ne gönderilecektir.

1261 sayımında taşrada sayım yapılan bölgelerden ilk etapta numune olarak bir köyün defteri Meclis-i Vala’ya geliyor, burada usul ve kaidesine muvafık olup olmadığına bakılıyordu. Tutulan defter usul ve kaidesine uygunsa diğerlerinin de buna uygun yapılması istenirdi. Merkeze gelen bu numune defterler Meclis-i Vala’da görülüyor, ve uygun olmayanlar Maliye Nezareti’ne gönderilerek burada asıl numune defterlerde belirtilen hususlara riayet edilmeden tanzim edilen defterlere gereken açıklamalar yazılarak tekrar mahallerine gönderiliyordu.

(28)

1261 sayımındaki aksaklıklar bunlarla sınırlı kalmıyor, katip ücretleri de sorun oluyordu. Osmanlı arşivinde Maliyeden Müdevver 7143 numaralı defter katip ücretleri ile ilgili çok sayıda yazışmayı kapsamaktadır. Katiplerin meclis tarafından belirlenen ücretleri Emval Sandığı’ndan ödenecekti. Ancak bir mahalde eli kalem tutan kimse yoksa, yani dışarıdan katibe ihtiyaç duyulursa katiplerin ücretleri bölgedeki halk tarafından verilecekti. Meclis tarafından belirlenen katip ücretleri, bir defaya mahsus olarak 1262 yılında emlak vergisine ilave edilerek tahsil edilmesi yoluna gidilmiştir.

1261 sayımı uzun zaman almış ve bu sebeple bir yıl geçtiği halde sayım yapılamadığından Temettuat Defteri gelmeyen yerler olmuştur. Meclis-i İmar memurları merkeze geri çağrılması dolayısıyla, tahrir yapılmayan bölgeler için ellerinde bulunan tahrir talimatnamesinin bir suretini orada bırakarak tahrir sayımının valiler denetiminde yapılması kararlaştırılmıştır.

Vergi mükellefinin maddi imkanları, kazançları ve şahsi hayatlarında meydana gelen değişikliklerin her yıl izlenmesi öngörülmüş ve tahsilat döneminden birkaç ay önce başlanılarak bu değişikliklerin tespit edilmesi ve tashih edilmiş halde defterin gönderilmesi kararlaştırılmıştır (Akgündüz ve Öztürk, 2000: 37 – 41).

1261 tarihli sayımı öncekinden ayıran en önemli husus kişinin sahip olduğu menkul ve gayrı menkul malların 1260 yılı gerçek geliri ile 1261 yılı tahmini gelirinin verilmesidir. Daha önceki sayımda sahip olunan menkul ve gayrı menkul malların kıymetleri veriliyordu. Temettuat defterlerinde vergi mükelleflerinin deftere kaydediliş biçimine göre iki farklı metod görülür. Tahrirlerin ilk dönemini kapsayan 1256 tarihli Temettuat Defterleri’nin bir kısmında kişinin sahip olduğu mal varlıkları bazen öbek öbek yazılmakta ve gayrı menkuller içerisinde özellikle haneler hakkında mesela tek katlı veya çok katlı (tahtani / fevkani) olduğu, kaç odalı olduğu gibi ayrıntılara girilmektedir.

Bazı defterlerde ise menkul ve gayrı menkuller ile alakalı ayrıntılara yer verilmemiştir.

Farklı bu iki yöntem tahriri yürüten muhassıl, katip ve diğer görevlilerden kaynaklanmaktadır. Bu sayımda gayrı menkullerin kıymetleri altlarına yazılmıştır.

Numune defter bu şekilde düzenlenmiş ve uygulama da bu vech iledir. 1261 sayımında ise kıymet çıkarılarak yerine hasılat-ı senevisi yani geliri yazılacaktır. Yine dikkati çeken diğer bir nokta 1256 tarihli defterlerin bir kısmında vergi mükelleflerinin yaşı,

(29)

vasıfları yani ak sakallı, siyah sakallı, orta boylu, uzun boylu gibi özellikleri ve çocuklarının durumu verilmektedir.

Defterlerin çoğu tek sütun üzerine tanzim edilmiştir. Pek az da olsa zaman zaman çift sütun üzerine tanzim edilen defterlere de rastlanılmaktadır. 1256 sayımında defterlerin başında defterin nereye ait olduğuna dair zaman zaman geniş bilgilere yer verilmektedir. Genel bir başlıktan sonra köy ve mahalle ismi başlık şeklinde yazılmakta ve bu başlığın altına şahıslar tek tek mal varlıklarıyla beraber sayılmaktadır. Kişinin vergisi yoksa bu durum “Kaza-ı mezburın naibi oldığından vergüsi olmadığı, yetim oldığından salyanesi olmadığı” gibi gerekçelerle belirtilmektedir. Aslında bu defterlerde standart bir yazım şekli görülmemektedir.

Temettuat tahrirlerinde şahsın bizatihi oturduğu ev, esnafın mesleğini icra ettiği dükkan, sahip olunan paralar, ev eşyaları, sınai ve ticari işletmelerdeki araçlar ve ticari stoklar kaydedilmemiştir. Ayrıca borçlar ve alacaklar da sayımın dışında tutulmuştur.

Temettuat defterlerinde “Mecmu’undan merkumın bir senede tahminen temettu’ı”

denildikten sonra bu ibarenin altına kişinin mesleği varsa bundan elde edilen geliri ve diğer gelir toplamı alt alta yazılarak bir vergi mükellefinin genel kazancını ifade eden toplam yapılmaktadır. Hane gelirlerinin toplamı bazen yazılmamıştır. 1256 sayımında ise müfredatı ve kıymetleri verilen menkul ve gayrı menkulün nihai olarak emlak kıymeti ve hayvanların kıymeti ayrı ayrı toplanmakta ve bunlardan hasıl olan temettü ve bu temettua bağlı olarak senelik vergi miktarı yazılmaktadır (Öztürk, 2003: 287 – 304).

Sonuç olarak temettuat defterleri XIX. yüzyılın ortalarında Osmanlı Devleti’nin ekonomik, demografik ve sosyal hareketliliğini aydınlatması açısından vazgeçilmez kaynaklar arasındadır.

(30)

BÖLÜM 3: TARAKLI’NIN TARİHÇESİ

Taraklı ilçesi; Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde belirttiğine göre, halkının çoğunun tarak ve kaşık yapımıyla uğraşmasından Taraklı adını almıştır. Çelebi bunu “

…Hepsi kaşık ve tarak yapımıyla uğraştıklarından şehre Taraklu derler. Dağlar safi şimşir ağacı kaplı olduğundan halkı bunları işleyip Arap ve Acem’e gönderirler…” 1 diye tarif etmektedir. Taraklı, Sakarya ilinin en eski yerleşim alanlarından birisidir.

Bağdat yolu üzerinde bulunması buranın tarihi boyunca önemli bir yerleşim alanı olmasına sebep olmuştur.

Antik çağda Bitinya2 bölgesinde yer alan Taraklı; Dablais, Doris, Deblis ve Dablai isimleri ile anılmıştır.

Makedonyalı Büyük İskender, Bitinya bölgesinden de geçerek Asya seferine gitmiştir.

Taraklı, Bizans döneminde Bursa Tekfurluğuna bağlı küçük bir kale şehri iken Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan önce Osman Gazi’nin Taraklı’yı alma fikri üzerine Harmankaya Tekfuru Köse Mihal’in tavsiyelerine uyularak Osman Gazi’nin silah arkadaşı Samsa Çavuş Sakarya vadisindeki Sorkun, Yenice Tarakçı (Taraklı) ve Göynük taraflarına akın, düzenlemiş, Hıristiyan ahalinin yaşadığı bu toprakları Bizanslılar’dan alarak Osmanlı Beyliği’nin topraklarına katmıştır.

Taraklı’nın Osmanlı topraklarına katılışı ile ilgili olarak yapılan inceleme ve araştırmalarda fethin tarihi olarak 1289 ile 1293 yılları arasında ihtilaf olmakla birlikte, Taraklı’nın Osmanlı Beyliği topraklarına katılışı Beyliğin Anadolu Selçuklu Devleti’ne yarı bağımlı olduğu yıllara rastlar. Osmanlı Beyliği’nin sürekli batıya genişleme siyaseti sebebiyle bir ara bu bölge ihmal edilmiş ise de bölgede çıkan karışıklıklar Murad Hüdavendigar’ın ağabeyi Süleyman Paşa tarafından 1337 tarihinde yörede çıkan isyanlar bastırılmış ve otorite kesin olarak sağlanmıştır. Süleyman Paşa’nın adil ve şefkatli yönetim anlayışı yöredeki pek çok kişinin Müslüman olmasını sağlamıştır ve yöre hızla Türkleşmiştir (Taraklı, 2003: 3 – 4).

1 Evliya Çelebi’nin Taraklı hakkında yazdıkları için bkz. Tarihin Doğayla Buluştuğu Yer, TARAKLI, s.5, Taraklı Kaymakamlığı Yayını 2003.

2 Bitinya: Bursa – Eskişehir – Kocaeli üçgeninde Sakarya’yı da içine alan, tarım yönünden verimli ovalara sahip bir bölgedir.

(31)

1333 yılında ünlü Arap seyyahı İbn Battuta1 Taraklı’dan geçmiş ve gördüklerini yazmıştır. İbn Battuta Taraklı’ya Yenice demiştir.2

Yıldırım Bayezid 1399 yılında İstanbul’u kuşatmış fakat Anadolu’da Timur tehlikesi baş gösterince Bizans İmparatoru Yuannis ile bir anlaşma yaparak kuşatmayı kaldırmıştır. Bu anlaşma gereğince “İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulacak, bu mahallenin ibadete hazır bir camii olacaktır.” Bizans İmparatoru Yuannis bu anlaşma hükmüne uyarak bugünkü Sirkeci’de Türkler için 700 ev ve 1 cami yaptırmıştır. Bu Türk Mahallesi’ne Taraklı ve Göynük’ten 700 hane getirtilip yerleştirilmiştir. Ancak Yıldırım Bayezid, Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilince Bizans İmparatoru bu Türk ailelerini İstanbul’dan çıkarmış ve yaptırmış olduğu camii de yıktırmıştır. Buradan çıkarılan Türk aileleri de Tekirdağ’ın o zamanki Göynüklü Köyü ve İstanbul yakınlarındaki Kınıklı’ya yerleştirilmiştir.

Yavuz Sultan Selim, Suriye ve Mısır seferlerine giderken Taraklı yöresinde konaklamıştır. Padişah, burada vezirlerinden Yunus Paşa’ya sefer dönüşüne kadar bir cami yaptırma talimatı vermiştir. Yunus Paşa camii bugün ibadete açık durumdadır.

XVI. yüzyılın ikinci yarısında Taraklı ve yöresinde “Suhteler” sorunu ortaya çıkmıştır.

Suhteler3 yöredeki halkın can ve namus güvenliğine yönelik soygunlar yapmış ve merkezi otoriteyi yıpratarak günlük huzuru kaçırmış, ciddi emniyet sorunu oluşturmuştur. Taraklı ve Geyve halkı o günlerde Suhtelerin şerrinden devlet duyarsız ya da yetersiz kaldığı için, kendi imkanlarıyla da kurtulmayı denemiştir. Bu ihtiyaç o yıllarda Taraklı ve civarındaki devlet otoritesinin zayıfladığını gösterir. Bunların yaptıkları soygunlara bazı devlet görevlilerinin de katılmış olmaları, İstanbul’daki merkezi idarenin o günkü evrensel kudretine rağmen, içinde bulunduğu bazı zaafların boyutuna işaret eder (Taraklı, 2003: 4 – 5; İşsever, 1993: 75).

1 Asıl adı Şemseddin Ebu Abdullah Muhammed et Tanci’dir.

2 İbn Battuta’nın Taraklı ile ilgili yazdıklarının detayları için bkz Tarihin Doğayla Buluştuğu Yer, TARAKLI, s. 4, Ahi Naci İşsever, TARAKLI, s. 43, Enver Konukçu, “Sakarya ve Gezginler” Sakarya İli Tarihi, Sakarya İli Tarihini Araştırma Projesi, c.1, s. 112, Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Sakarya 2005.

3 Suhte ve suhteler: Osmanlı Devleti sınırları içinde devletin iç güvenlik önlemlerinin ve kurumlarının gerekene yetecek sayı ve duyarlılıkta olmamasından yararlanarak ortalığı kendi çıkarları doğrultusunda terörize eden çetelere ve mensuplarına denir.

(32)

Taraklı hakkındaki sayısal kaynaklar genelde 19. yüzyıl ağırlıklıdır. 1831 Osmanlı nüfus sayımında, Taraklı “Cezayir-i Bahr-i Sefid” Eyaleti’ne bağlı Kocaeli Livası içinde yer almakta olup, nüfusu 1998 Müslüman erkekten ibarettir.

1846 Devlet Salnamesi’nden Taraklı’nın “Kocaeli Livası”nın Kastamonu Eyaleti’ne bağlı olduğunu öğreniyoruz.

1867 Vilayet Nizamnamesi’nde Kocaeli Sancağı’nın Hüdavendigar Vilayeti’ne bağlı olduğu görülmektedir. Taraklı da o gün için Kocaeli Sancağı sınırları içinde yer almaktadır.

1870 Hüdavendigar Vilayet Salnamesi’ne göre nüfus 2545 Müslüman erkekten ibarettir. 1888 yılı Devlet Salnamesi, Taraklı’da bir rüştiyenin bulunduğunu ve bu rüştiyede öğrenci sayısının 60 olduğu belirtilmektedir.

Cuinet’e göre 1890’da Taraklı’da 5470 müslüman yaşamaktadır. Yine aynı tarihte Taraklı’da 3832 Ermeni Gregoryan, 291 Rum yaşamaktadır. Bu verilerden anlaşılacağı üzere 1890 yılında Taraklı’nın nüfusu toplam 9593 kişidir. Bu çerçevede 1890 yılında Taraklı ve çevresinde yaşayan Hıristiyan ahalinin hemen hemen tamamı Ermeni’dir. Aynı yıl Taraklı’ya bağlı Ilıca Köyü’nde suyu sülfürlü bir kaplıca ve sadece Türkçe telgraf kabul eden bir postane bulunmaktadır. Yine Cuinet’in verilerine göre o yıllarda Taraklı’da 5 medrese, 1 idadi, 20 ilkokul bulunmakta, medreselerde 45, idadide 50, ilkokulda ise 252 öğrenci eğitim görmektedir. Yerli halk ise iplik, bal, peynir, balmumu, ipek ve ham ipek işleriyle uğraşmaktadır.

1892 Devlet Salnamesi, Kocaeli Sancağı’nın bağımsız bir sancak olduğu, Taraklı’nın bu idari bağlantısını 1918 yılına kadar sürdürdüğünü yazar.

1903 Maarif Salnamesi’ne göre ise Taraklı’da 1 rüştiye bulunmakta ve burada 39 erkek öğrenci eğitim görmektedir (Taraklı, 2003: 5 – 6; İşsever, 1993: 75 – 79; Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6458 – 6459).

Milli Mücadele yıllarında Büyük Millet Meclisi’ni hedef alan Bolu, Düzce ve Hendek isyanları Taraklı’ya da sıçramıştır. Taraklı olayları kısa sürmüş olmakla beraber incelenmeye değer bir durumdadır.

(33)

Binbaşı Çolak İbrahim, İstanbul’dan kaçarak Kandıra taraflarına geçmiş, Çala (Kuşcalı) köyünde yanlarında 60 kişi bulunan Kuşçubaşı Eşref ve Rauf Beylerle birleşmişti. Kandıra vasıtasıyla Ankara ile telgraf görüşmesi yapıyor, aldıkları emirleri uygulamaya çalışıyorlardı. Kendilerine Adapazarı üzerinden mümkün olan hızla Geyve Boğazı’na gelinmesi ve buranın tutulması emredildi. Çünkü Düzce asilerinin aldıkları emir gereğince, bu yöreye sarkacakları, Geyve’yi ele geçirecekleri haberi alınmıştı. Bu kuvvetler 16 Nisan 1920 günü Kandıra’dan hareketle, 19 Nisan’da Geyve’ye gelmişlerdi. Bu arada Göynük’ten Taraklı nahiyesine gelen asiler, buranın saf halkını kendilerine kazanmak için propaganda yapmaya başlamışlardı. Binbaşı Çolak İbrahim Bey, 25 Nisan 1920 günü, yanına Mudanyalı Vasfi Bey’i de alarak, Taraklı’ya geldi. Padişah taraftarı asiler, İbrahim Bey’in gelişini görünce etrafa dağılarak, izlerini kaybettirmeye başladılar. İki gün sonra, daha kalabalık bir şekilde tekrar nahiye merkezini sardılar. 29 kişi kadar kuvveti olan Binbaşı Çolak İbrahim Bey, asilere karşı iyi bir savunma yaptı. Bütün gün devam eden muharebede asilerden 42 kişi hayatını kaybetti. 1 Mayıs 1920 günü Çolak İbrahim Bey, Göynük Boğazı’nı kapatmak, Mudurnu yönünden gelecek tehlikeleri önlemek üzere Taraklı’dan ayrıldı (Konukçu ve Selvi, 2005: 538).

Osmanlı Devleti döneminde kaza olan Taraklı, Cumhuriyetle birlikte 1926 – 1954 yılları arası bucak (nahiye) olarak kalmış, 1954 yılında ise belediye teşkilatı kurulmuştur.

Osmanlı Devleti döneminde İstanbul – Üsküdar ile Bağdat’ı birbirine bağlayan orta kol, Gebze, İzmit ve oradan da Adapazarı – Geyve – Taraklı – Göynük yolu üzerinden ilçeden geçmiştir. Cumhuriyet döneminde de Sapanca – Geyve – Taraklı – Göynük ve Beypazarı üzerinden Kayseri’ye kadar uzanan Ankara yolu, bugün olduğu gibi zamanın en işlek yollarından biri olarak bölgenin ticaretini canlı tutmuştur. Taraklı’da Cumhuriyet dönemi ile birlikte bölge halkının 1950 yılına kadar geçim kaynağı, merkezde ipek böcekçiliği, köylerinde ise haşhaş ekimine dayalı olmuştur. Yetiştirilen ipek böceği Taraklılı tüccarlar tarafından alınıp islim1 yapılarak her hafta cumartesi günü kurulan İpek Kozası Borsası’nda tellal aracılığı ile mizana katılan tüccarlara açık arttırma ile satım işi yapılarak pazarlanmıştır. Köylerde yetiştirilen haşhaş ise köylüler

1 Kozanın içindeki ipek böceğinin buharla öldürülmesi işidir.

(34)

tarafından yağı alındıktan sonra tüccarlara satılmıştır. 1950 – 1965 yılları arası Taraklı’da ticaret oldukça gelişmiş, Taraklı, ticaret merkezi konumuna gelmiştir. Bu tarihlerde Taraklı – Nallıhan arasındaki köylerin ürettiği bütün ürünler, ceviz başta olmak üzere Taraklı tüccarları tarafından toplanarak İstanbul’a pazarlanmıştır.

1965’ten sonra İstanbul – Ankara yolunun Bolu Dağı güzergahına alınmasıyla ilçe ekonomisi büyük bir gerileme yaşamıştır. O tarihten günümüze kadar halkın geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve meyveciliğe dayanmaktadır.

Taraklı, 27 Haziran 1987 tarihine kadar Geyve ilçesine bağlı kasaba olarak kalmıştır.

27 Haziran 1987 tarihinde 3392 sayılı kanun ile ilçe olmuştur (Taraklı, 2003: 6 – 7).

(35)

BÖLÜM 4: TARAKLI’NIN İDARİ YAPISI VE NÜFUSU

Bu bölümde temettuat kayıtlarına göre Taraklı’nın idari yapısını inceleyeceğiz.

Çalışmanın amacı temettuat kayıtlarını değerlendirme olmakla beraber, günümüzden de bazı veriler aktararak iki dönemin idari yapısı ve nüfusu hakkında kısmen de olsa bir mukayese yapmaktır. Orijinal metinde geçen kaza, kasaba, mahalle, köy gibi kavramların Tanzimat Dönemi’ndeki karşılıklarına detaylı olarak yer verilecektir.

Nüfus bahsinde şehir merkezi ve köylerin tahmini nüfusları ortaya çıkarılarak değerlendirmelerde bulunulacaktır. Ayrıca Taraklı’nın temettuat kayıtlarından günümüze kadar çeşitli tarihlerdeki nüfusuna da değinerek bir karşılaştırma yapma imkanı bulacağız.

4.1. İdari Yapı

Taraklı, temettuat kayıtlarının tutulduğu 1260 – 1261 (1844 – 1845) tarihlerinde Kocaeli Sancağı Kaymakamlığı’na bağlı bir kaza konumundadır. Adı geçen tarihlerde Taraklı kazasının 4 mahallesi ve 23 köyü bulunmaktadır. Şehir merkezinde Yusuf Bey mahallesine tabi 9 haneli Hacı Aliler Köyü bulunmaktadır. Hacı Aliler köy olmakla beraber Yusuf Bey mahallesinin içerisinde görülmektedir. Hacı Aliler köyünün hangi sebepten dolayı Yusuf Bey mahallesine katıldığı konusunda bir bilgiye sahip değiliz.

Günümüzde Taraklı’da, incelemiş olduğumuz temettuat kayıtlarında olduğu gibi, 4 mahalle bulunuyor. Yusuf Bey ve Hacı Murat mahallelerinin isimlerini aynen koruduğunu gözlemliyoruz. Cami’i Kebir mahallesi eşanlamı olan Ulu Cami mahallesi olarak anılmaktadır. Cami’i Kebir mahallesinin adı Yunus Paşa Camii’nden gelmektedir. Bu cami Taraklı’da bulunan en büyük camidir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’ndeki vezirlerinden Yunus Paşa tarafından 1517 yılında yaptırılmıştır.

Caminin karşısında ise tarihi bir hamam vardır. Bu hamamın da cami ile beraber yapıldığını düşünmekteyiz. Temettuat kayıtlarında görülen Hisar mahallesi ise bugün mevcut değildir. Taraklı’da yaptığımız gözlemler neticesinde Hisar mahallesinin Ulu Cami mahallesinin içerisine karıştığını tespit ettik. Bugün mevcut olan Yenidoğan mahallesi ise 1950’li yılların ortalarında kurulmuş olan bir mahalledir. Köylerin

(36)

durumu ise şöyledir: Çalışmamızda Taraklı kazasına bağlı 23 köy olduğu görülüyor.

Bazı köylerin isimleri temettuat kayıtları ile birebir örtüşmektedir. Bu köyler; Aksu, Çay, Doğancıl, Hacı Aliler, Hacı Yakup, Hark, İçdedeler, Poydalar, Tuzla köyleridir.

Taraklı’daki gözlemlerimiz, bugün mevcut olan Kemaller köyünün temettuat kayıtlarında bulunan Dodurga1 kazasına karşılık geldiğini kesinleştirmiştir.

Çalışmamızda görülen Kozcağaz köyü bugün mevcut olmayıp, Kavak köyü Göynük’e Hacıosmanlar köyü ise Geyve’ye bağlanmıştır. Adını saymadığımız diğer köylerin isimleri ise değiştirilmiştir. Ancak neden değiştirildiği konusunda bir fikrimiz bulunmamaktadır.

Çalışmaya kaynaklık eden Taraklı temettuat defteri tarihinden de anlaşılacağı üzere Tanzimat Devri’nde kayda alınmıştır. Bu noktada kaza, kasaba, mahalle ve köy kavramlarını açıklama gereği hissedilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri “Kaza” adı ile anılan ve başlangıçta idari – adli, daha sonraları ise sadece adli bir birim olarak bu ad ve kavram bulunuyordu.

Mahkemenin, kadı veya naibin bulunduğu her yerleşim bölgesi, eyalet merkezi, sancak veya voyvodalıkla yönetilen kasaba ve köyler topluluğu adli bir birim olarak Tanzimat’ın ilanına kadar kaza adı altında varlığını devam ettirmiştir. Ancak 1842 düzenlemesiyle getirilen kaza kavramının ilkinden oldukça farklı bir anlam taşıdığını belirtmekte yarar görüyoruz (Çadırcı, 1989: 237).

Gülhane Hatt-ı Hümayun’unun ilanından sonra ilk önemli düzenleme taşra teşkilatında yapıldı. Can ve mal güvenliğinin sağlanarak, herkesin gelirine göre vergi ödemesinin gerçekleştirilmesinin ön koşulu, sağlıklı bir idari yapılanmaya bağlıydı. Ne var ki bunu nasıl yapılacağı iyi bilinmiyordu. II. Mahmud’un gerçekleştirdiği değişiklikler yetersiz kalmıştı. Avrupa ülkelerinin taşra yönetimini örnek almak düşüncesi olmakla birlikte, şartların çok farklı olduğunun bilincindeydiler. Yenilik taraftarları geçmişte yapılan düzenlemeleri de göz önünde tutarak, 1840 – 1852 yılları arasında taşra yönetiminde kalıcı düzenlemeler yaptılar. Öncelikle “iltizam” usulü kaldırıldı. Sancak yönetimi mütesellimden alınarak “muhassıl”a verildi. Muhassıllar hem sancağı yönetecekler

1 Türkiye’de Dodurga ismini taşıyan yerleşim birimleri şunlardır: Afyonkarahisar ilçesi Sandıklı ilçesinin köyü, Ankara ili Yenimahalle ilçesinin köyü, Bartın ili Ulus ilçesinin köyü, Bilecik ili Bozüyük ilçesinin kasabası, Bolu ilinin köyü, Bolu ili Mudurnu ilçesinin köyü, Çankırı ili Çerkeş ilçesinin köyü, Çorum ilinin ilçesi, Muğla ili Fethiye ilçesinin köyü, Sinop ili Boyabat ilçesinin köyü, Tokat ilinin köyü.

Referanslar

Benzer Belgeler

Süleymanlı kazası 1261 yılı temettuat defterleri genel olarak değerlendirildiğinde, bazı hane reislerinin mesleği yazılıp, gelirinin ne olduğu

başka kazada en çok yapılan mesleklerden biri olan amelelik ve işçilikten elde edilen gelir 71341 kuruş olup, mesleği işçilik yazılan 118 hane temel alınarak

Kovan başõna elde edilen gelir ortalama olarak 4,43 kuruş ve arõcõlõkla uğraşan hane sayõsõ kaza genelinde 22 olduğuna göre, arõcõlõktan hane başõna düşen ortalama

Kar etme, kazanma anlamlarına gelen temettu; Osmanlı Devletinde Gülhâne Fermanı’nın ilânından sonra devletin gelirlerinin kontrol altında tutulması, vergi ko- nusunda

Osmanlı Devleti’ nin gündelik yaşantısını anlamak için o dönemin sosyal-ekonomik şartlarının çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu amacı gerçekleştirmek için,

Bağ ve bahçe işlerinden elde edilen gelir ise 1155 kuruş, çobanlıktan 600 kuruş, vakıf geliri 600 kuruş, sakilikten elde edilen gelir 300 kuruş, demircilikten 270

400 numaralı tapu tahrir defterine göre Şimontornya livasının bir kazası üç nahiyesi bulunmaktadır.. Bunlar Şimontornya Kazası, Ozora Nahiyesi, Endrik Nahiyesi, Anyavar

Sapanca kasabasına ait Müslüman ve gayrimüslim iki mahallenin temettuat defterlerini incelediğimizde bu iki mahallede Adapazarı kazası ve köylerinden farklı olarak