• Sonuç bulunamadı

ÇÝÇEKLERÝN DUYGULU YAÞAMI KUANTUM BÝLGELÝÐÝ RUHUMUZDAN GELEN ÇAÐRININ NÝTELÝÐÝ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÇÝÇEKLERÝN DUYGULU YAÞAMI KUANTUM BÝLGELÝÐÝ RUHUMUZDAN GELEN ÇAÐRININ NÝTELÝÐÝ"

Copied!
52
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇÝÇEKLERÝN DUYGULU YAÞAMI KUANTUM BÝLGELÝÐÝ

RUHUMUZDAN GELEN

ÇAÐRININ NÝTELÝÐÝ

(2)

Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi

Cilt: 53 Sayý: 632 Aðustos 2021 Onur Baþkaný:

Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:

Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü:

Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu:

Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar

Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri:

0535 4554223 - 0549 7220248 Yönetim Yeri:

Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap.

No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst.

Dergimizin internet sitesini

www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz

Çiçeklerin

Duygulu Yaþamý ... 2

Dr. Refet Kayserilioðlu

Korku Kararlarý Yanýltýr ... 10

Ahmet Kayserilioðlu

Bilenlerin Sorumluluðu ...16

Güngör Özyiðit

Asýl Din Teslimiyettir ... 20

Seyhun Güleçyüz

Kuantum Bilgeliði ... 25

Der: Ýsmail Hakký Acar

Korona Virüs Salgýný ve

Ýnanç - 2 ... 32

Çev. Belgin Tanaltay

Ruhumuzdan Gelen

Çaðrýnýn Niteliði ... 38

Çev: Nelda Ýnan

Silme Tuþu Yok ... 43

(Canlý Kryon Celsesi)

Kapak Resmi:

Sung Kim

ÝÇÝNDEKÝLER

(3)

Sevgili Dostlar

Bunca yalan, bunca vurdumduymazlýk, bunca kötülük, piþkinlik ve utanmazdýk ortaya serilmiþken bir þey olmamýþ gibi hayatýn devam edip gideceðini düþün- müyordunuz sizler de deðil mi? Bizlerin yapabilirliðinden ümit kesilirse, düzen dalga dalga kendini belli edip kendi kurallarýný koyarsa masumlar da büyük zararlar görebilirler. Onlarýn vebali de kendinden baþka kimseyi umursamayan- larýn üzerine olacaktýr. Ýyide olanlar, doðru olanlar, çalýþkanlar, bilgisini artýrma ve O’nun varettiði her þeyi ve herkesi ayýrt etmeden sevme yolunda olanlar, gön- lünüzü ferah tutun: “Sabýrlý ve istekli olanlar için hiçbir zorluk yoktur... Yalnýz siz, o gülyüzlüler gibi üstün ahlâkýn yüceliklerine ulaþýnýz. Ve sonra þöyle deyiniz:

“Siz önce birbirinizden utanýn, sonra O’ndan utanýrsýnýz.”O’nu bilenler, O’nun yüceliði karþýsýnda kendi küçüklüðünü bilip yüzünü yere sürenler, O’nun hayrýn- dan ve hükümlerinin þaþmazlýðýndan þüphe etmeden beklerler. O nasýl dilerse öyle olacaktýr her þey. Baþkalarýnýn dilediði, akýllarýna ve nefislerine uygun gördükleri þekilde ve zamanda deðil, yalnýz O’nun istediði gibi olacaktýr. “Her þeye tahammül eden, sabýrla ve sükûnetle bekleyen olunuz. Hayrýn nerede

baþlayýp, nasýl biteceðini hiç kimse bilmez. Beklemek, çalýþarak sabýrla beklemek, sükûnet içinde sevgiyle beklemek, en güzelidir biliniz.”

“Bir bulut sardý her yeri, beyaz bir bulut. Ve içinde olan biri, ayaklarý yere basmýþ, görmesi imkânsýz, ne ellerini ne ayaklarýný... Ve her yer ayaz... Bir bulut sardý her yeri birdenbire bembeyaz... Ayaklarý yere basmýþ, yürüyor yavaþ ve emin, yalnýz ellerini görmek istiyor... Ve diyor ki: “Göremiyorum ellerimi, ayaklarýmý ve dilimdeki acýyý.” Bilse ki, bir köþeden salýnýveren hafif bir rüzgâr o beyaz bulutu daðýtýnca, ellerini görecek, ayaklarýný bulacak ve dilindeki acýyý da þüphesiz... Hiç sorar mýydý o soruyu, öylesine densiz?

“Bir bulut sardý her yeri, beyazdan sonra, kara, kapkara... Yine görünmüyordu hiçbir þey ortalýkta, eller yara, ayaklar yara... Hiçbir ses o zaman soramadý

“Nerede ellerimiz, ayaklarýmýz?” diye... Ýþte o bulut, yalnýz o kara bulut gitmeyecek olandý gerçekten... Ýþte sorulacak sual o zaman olmalý.

“Daha sonra bir sis indi yeryüzüne... Yalnýz baþlar kaldý biribirini gören sis üzerinden. Yine eller, yine ayaklar yeryüzünde ve görünmez... Ýþte o zaman göz göze geldiler, birbirlerini bildiler, en güzeli dediler... Aldýlar, aldýlar ve aldýkça verdiler... Verdikçe sis daðýldý, ellerini, ayaklarýný gördüler. Her þey O’nun

emriyle, yalnýz O’nun istediðince olur... O sizi sevgisinden varetti, O sizi korur…”

Ýyiler, O’nun yolunda gitmek için sözlenenler… göz göze geleceðiz, birbirimizi bileceðiz, en güzeli diyeceðiz, alacaðýz ve vereceðiz. Bütün sisler temiz gönüllü insanlarýn doðru olaný, doðru veriþiyle daðýlabilir.

En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

(4)

Çiçeklerin

Duygulu Yaþamý

Dr. Refet Kayserilioðlu

Mucizelerle dolu

bir dünyada yaþýyoruz.

Dünya canlý ve cansýz varlýklarýyla ve Güneþi ile bir bütün halinde yaþýyor.

Hepsi sürekli olarak birbirinden etkileniyor.

Canlýlar Dünya’dan ve Güneþ’ten ve

tüm evrenden etkileniyor, tüm evren de canlýlardan etkileniyor.

Bu yazýda çiçeklerin ve bitkilerin sevgiden, müzikten nasýl

etkilendiklerinin

bilimsel delillerini

bulacaksýnýz.

(5)

SEVGÝYLE GELÝÞEN ÇÝÇEKLER

Bir bilim adamý, sevginin çiçekler üzerindeki etkisini ölçmek için þöyle bir deneme yapýyor: 20 tane ayný cins saksýya, ayný cins topraðý ve ayný cins gübreyi koyup, ayný cins çiçeklerden ekiyor.

Bunlarý üç metre aralýklý olarak, onar onar iki gruba ayýrýyor. Her gün belli saatlerde çiçeklerden birinci gruba sevgilerini gönderiyor, su vermek gerekiyorsa veriyor.

Ýkinci gruba ise sadece su veriyor, ama sevgi vermiyor. Birinci grubu:

"Benim güzel çiçeklerim, siz ne kadar güzelsiniz, sizi çok seviyorum, daha da güzelleþe- ceksiniz" diyerek konuþuyor ve seviyor.

Ama ikinci gruptakilere hiç ilgi ve sevgi göster- miyor, onlarý kendi hal- lerine býrakýyor. Daha doðrusu onlarý sevgisin- den mahrum býrakýyor.

Bir ay sonra görüyor ve herkese de gösteriyor ki, sevilen çiçekler daha gür- büz, daha canlý ve daha güzel oluyorlar.

Sevilmeyenler ise daha

küçük, daha çelimsiz kalýyorlar.

Çiçeklerin sevgiden anladýðýný ve sevgiyle çok çabuk geliþtiklerini, siz de evinizde ve bah- çenizdeki çiçeklerden deneyebilirsiniz. Ben þah- sen denedim; sevdiðim, sevgiyle konuþtuðum ve sevgiyle seyrettiðim çiçeklerimin daha çok geliþtiðini, mevsiminin dýþýnda da çiçek açtýk- larýný gördüm.

"BÝTKÝLERÝN

GÝZLÝ YAÞAMI" isimli çok ilginç bir kitap okudum. Oradan, bu yazýda bazý önemli alýn- týlar yapacaðým. 1966 Yýlýnda, New York'taki laboratuvarýnda çalýþmak- ta olan yalan makinasý uzmaný Clee Backster, birden aklýna gelen bir fikirle, yalan makinasýnýn elektrodlarýný bir bitkinin yapraðýna baðladý.

Dracaena isimli ev bit- kisi, büyük yapraklý ve küme tarzýnda küçük çiçekleri olan tropikal bir bitkidir. Backster, bitkiye su verilince ne gibi tepki gösterdiðini anlamak iste- di. Bitki kökünden suyu emip yapraklarýna ile-

tirken, elektrik geçirgen- liðinin artacaðýný hesap ediyordu. Tersi oldu, grafik kâðýdýnýn üzerinde- ki yazýcý uç yukarý çýk- mýyor, zikzaklý bir eðri çizerek aþaðý iniyordu.

Âletin çizdiði eðri, hafif duygusal uyarý alan bir insanýn tepkisine benzi- yordu.

Poligraf adý verilen yalan makinasýnda, bir galvanometre ile Wheatstone köprüsü denilen bir elektrik devre- si birbirine baðlantýlý olarak kullanýlýyor.

Denenecek kiþiye hafif bir elektrik akýmý veri- liyor, o esnada kiþinin en ufak duygusal dal- galanmalarý veya kafa- sýndan geçen hayaller, yazýcý kâðýdýn üzerin- deki yazýcý ucun deðiþik çizgileri çizmesine yol açýyor. Sanýða sorulan þaþýrtýcý sorulara verdiði cevaplar ve o esnadaki düþünce ve duygularý, onun yalan söyleyip, söylemediðini ortaya koyuyor. Backster gibi tecrübeli uzmanlar graf kâðýdý üzerindeki çizgilere bakarak kiþi- nin yalan söyleyip söy- lemediðini anlýyorlar.

(6)

Backster bitkinin tep- kisini iyice ölçmek için, elektrotlarýn baðlý olduðu yapraðý yakmayý

düþündü. Kafasýnda alev düþüncesi belirir

belirmez, kibrite uzan- masýna gerek kalmadan, kâðýt üzerinde korkuyu belli eden yukarý doðru bir çizgi hâsýl olmuþtu.

Backster yerinden kýpýr- damamýþtý. Ne bitkiye, ne makineye dokunmamýþtý.

Bitki aklýndan geçenleri mi okuyordu? Ama bu nasýl olabilirdi? Kibriti almak için odadan çýkýp geri döndüðünde grafik üzerinde yeni bir dal- galanma gördü. Ama bu kez tepki eðrisinin yük- sekliði öncekinden az olmuþtu. Daha sonra yapraðý yakacakmýþ gibi davrandýðýnda ise, hiçbir tepki görünmedi. Acaba bitki anlaþýlmaz bir þekilde, gerçek niyetle, yapmacýk olaný ayýrt edebiliyor muydu?

Backster olayý enine boyuna inceledi. Bitkinin olaðan dýþý bir yaný var mýydý? Kullandýðý

poligraf âletinin bir kusu- ru var mýydý? Kendisinde bir farklýlýk var mýydý?

Baþka bitkiler ve baþka

âletler kullanarak dene- meler yaptý. 25’i aþkýn bitki ve meyve türünde yaptýðý denemelerde ben- zer sonuçlar aldý.

Bitkilerde insanlarýn beþ duyusuna benzemeyen bir algýlama yeteneði vardý.

Buna, altýncý duyu ve duyu ötesi algýlama veya telepati v.s. denebilir, belki.

Backster yaptýðý yüzlerce deneyden sonra, bitkilerin yalnýz insandan gelecek tehditlere karþý tepki vermekle kalmadýk- larýný, odaya giren bir köpeðin veya kötü niyetli bir kiþinin veya bitkiye yaklaþan bir örümceðin hareketlerinden de etki- lendiklerini gördü. Daha sonra bitkilere gösterilen ilgi ve sevginin onlar üzerinde çok olumlu etki- leri olduðunu fark etti. Ve

"Bitki Yaþamýnda henüz tanýmlanamamýþ bir ilkel algýlama yöntemi bulun- maktadýr" dedi. Daha sonra Backster sevgi- lerinin ve duygularýnýn elektriðin geçmediði kaplardan da geçtiðini tespit etti. (1)

Backster'in deneyleri birçok bilim adamýný

etkiliyor ve ayný yolda araþtýrmalara yöneltiyor.

Bu arada Kaliforniya da, Los Gatos kentinde IBM de çalýþan Marcel Vogel isimli kimyager ve araþtýrýcý, Backster'in deneylerini tekrarladý, doðruluðunu gördü.

Sonra "Acaba canlýlar arasýnda geçen bir psiþik enerji mi var?" diye düþündü.

Spiritizma medyumu olan Bn. Vivian Wiley'e bir deneme yapmayý tek- lif etti. Bn. Wiley

bahçesindeki Taþkýran (saxifrage) çiçeðinden iki yaprak kopardý.

Bunlardan birini yataðýnýn baþucundaki etajerin üzerine koydu, öbürünü de oturma odasý- na koydu. Her sabah kalktýðýnda baþucundaki yapraða bakýp "Senin yaþamaný diliyorum" dedi ve sevgi düþüncelerini gönderdi. Öbürüne ise hiç ilgi göstermedi.

Bir ay sonra Vogel'i evine çaðýrdý. Vogel gördüklerine inanamý- yordu. Bn. Wiley'in ilgi göstermediði yaprak buruþmuþ, sararmýþ, çürümeye baþlamýþtý. Ýlgi

(7)

ve sevgi gösterdiði yaprak ise sanki yeni koparýlmýþçasýna yaþam dolu ve yemyeþildi. Vogel ayný deneyi kendisi de tekrarladý. Hergün kah- valtýdan önce bir dakika süreyle düþünce ve duygularýný yoðun- laþtýrarak baktýðý yap- raklar bir hafta sonra capcanlý kaldýlar, gör- mezlikten geldiði yap- rak ise kararmýþ, büzüþmüþtü. Düþünce gücü veya sevgi gücü yapraðý saðlýklý tutabildi diye düþündü.

Sonra þöyle bir deney yaptý. Galvanometreye baðlý Filodendron bitkisinin önünde dur- du. Vücudunu tümüyle gevþetti, derin soluklar almaya baþladý ve par- maklarýný dokunurcasýna bitkiye doðru uzattý. Ayný zamanda bir dost veya sevgiliye gönderilebile- cek türden sýcak duygu- larýný ve sevgilerini bitkiye aktarmaya

baþladý. Âletin yazýcý ucu grafik kâðýdýnýn üzerinde bir dizi yükselen titreþim- ler çizmeye baþladý.

Vogel de bitkiden akan enerjiyi avuçlarýnýn içinde belirgin bir þekilde

hissediyordu. Üç-beþ dakika sonra bitkiden hiçbir cevap almamaya baþladý. Sanki bitki bütün enerjisini verip tüketmiþ, alabileceði kadar da alýp doygunluða ulaþmýþtý.

Kendisiyle bitki arasýnda- ki iletiþim, iki sevgilinin dalgalar halinde alýp verilen, sonra da dengele- nen bir enerji akýmý gibi idi. Týpký iki sevgili gibi mutluluk ve doyum içinde kalýyorlardý.

Vogel bitkilere düþünce ve sevgi aktarmasý üzerinde yýllar süren araþtýrmalar yaptý. Bu konuda vardýðý sonuçlarý yayýnladý ve konferanslar verdi. Konuþmalarýndan birinde þunlarý söylüyor:

"Gerçek þu ki, insan bit- kilerle iletiþim kurabilir ve kurmaktadýr. Bitkiler yaþayan, canlý varlýklardýr ve çok duyarlýdýrlar. Hiç kuþkum yok ki insan duygularýný ölçmek için son derece duyarlý âletlerdir, bitkiler.

Çevrelerine enerji verir- ler, insana yarar saðlayan güçler yayarlar. Ýnsan kendi tesir alanýna akan bu güçleri hissedebilir.

Ýnsanýn güç alaný da bitkiyi besler." (2)

Vogel, Amerikan yerlilerinin bu gerçeði çok iyi bildiklerini söylüyor. Kýzýlderililer ihtiyaç hissedince ormana gidiyorlar, kollarýný iki yana açýp sýrtlarýný bir aðaca dayýyorlar ve kendilerini aðacýn gücüyle tazeliyorlar.

Vogel, sonuç olarak þöyle demektedir: "Bütün yaþayan varlýklarý saran yaþam gücü veya kozmik enerji, bitkiler, hayvanlar ve insanlar arasýnda alý- nýp veriliyor. Bu alýþveriþ onlar arasýnda bir birlik oluþturur. Bu bir oluþ, hem onlarýn aralarýnda iletiþim kurmalarýný sað- lar hem de bu iletiþim grafik kâðýdý üzerinde kaydedilip gösterilebilir."

Bitkilerle yapýlan deneylerde araþtýrýcý ile bitki arasýnda bir duygu ve sevgi alýþveriþi olduðu zaman, daha parlak sonuçlar alýnabilmektedir.

"Deneyi yapan kiþi, yap- týðýna inanýrsa ve bitkiyle bütünleþirse sonuç parlak olacaktýr" demektedir Vogel.

Rusya'da da Profesör Gunar ve arkadaþlarý

(8)

bitkiler üzerinde yaptýk- larý yüzlerce deneyle, bitkilerde de insanlardaki sinir dürtülerine benzer elektriksel dürtülerin bulunduðunu doðru- lamýþlardýr. Karamanov isimli bilim adamý, daha iddialý konuþmaktadýr:

"Bitkilerin çevrelerindeki dünyayý algýlayabilecek- leri gerçeði, dünyanýn kendisi kadar eskidir.

Algýlama olmasaydý çevrelerine uyum da saðlayamazlardý. Bitkiler kendi dilleri ve bellek- leriyle çevrelerinden bilgi alýrlar ve gerekli cevap- larý verirler. Aksi halde yok olurlardý."

Profesör Soloukhin de, bitkilerin dostu düþmaný ayýrt edebilmesinin yanýnda, bitkiler arasýnda bir dayanýþma olduðunu da ortaya koymuþtur.

Sulanan bitki, bir yolunu bulup, susuz kalmýþ komþusu ile bu suyu pay- laþabiliyordu.

SEVGÝ, BÝTKÝLERÝ GELÝÞTÝRÝYOR ve DEÐÝÞTÝRÝYOR Bu asrýn baþlarýnda, ABD de San Fransisco civarýndaki Santa

Rosa’da yaþýyan Luther Burbank isimli bir bahçý- vanýn akýllara durgunluk veren buluþlarý herkesi þaþýrtýyordu. Yeni erik türleri yetiþtiriyor, aralarýnda ananas ve armut tadýnda olan veya þeftaliye benzeyen yeni erik türleri meydana getiriyordu. Bundan baþka tadýna doyum olmaz (July Elberta) þef- talisi onun eseridir. Yeni cins zerdali, yeni cins ayva ve çalýlardan çýkan kestane, sonra saydam beyaz böðürtlen hep onun çapraz döllenmeyle elde ettiði yeni meyve tür- leriydi. Yeni meyve tür- leri geliþtirmekte Burbank çok hýzlý ve yetenekliydi. Onun için bazýlarý þarlatan dediler, yaptýklarýna inanmak istemediler. Ama gerçek- ler er geç ortaya çýkar.

Onun baþarýlarýný gören bilim adamlarý çýkmakta gecikmedi. Camell Üniversitesinden Prof. L.

H. Bailey, Burbank için þöyle yazdý: "L. Burbank hayran olunacak bir bitki yetiþtiricisidir. Dünyaya armaðan ettiði bitkiler öyle çok ve öyle çarpýcý ki, ona bahçecilik sihir- bazý diyorlar. O, çok

dürüst, dikkatli, araþtýrýcý, tutarlý bir insandýr. Sabýrlý bir merak, sevgi dolu bir ilgi ve önyargýsýz bir dü- þünceye sahiptir. Bir de kuþkusuz bitkilerin dilin- den çok iyi anlýyor.

Onlarýn yeteneklerini ve yararlý yönlerini çok iyi bilip deðerlendirebiliyor."

M.P. Hail ise, Burbank için þunlarý söylüyor. "Bir bitkinin, kendi türüne özgü olmayan, olaðandýþý bir geliþme göstermesini istediði zaman, dizlerinin üstüne çöküp bitkiyle konuþuyor. Sözcüklerinin bitkice anlaþýldýðýndan pek emin deðil ama telepatik yolla ne demek istediðini kavradýklarýn- dan kuþkusu yoktu.

Burbank bitkilerin, insanýnkine benzemeyen birçok duyu algýlarý olduðunu söylemektedir."

Bay Hail sözlerine þöyle devam etmektedir.

"Burbank'ýn sevgi gücü, diðer güçlerinden çok daha büyüktü. Her þeyin daha iyi geliþmesini, daha çok meyve vermesini saðlayan gizli bir besin gibiydi onun büyük sevgi gücü. Bütün çalýþmalarýn- da bitkilerle dost ve

SEVGÝ DÜNYASI

6

(9)

kardeþ olduðunu, onlarýn yardýmýný istediðini gördüm. Bitkilerin küçük yaþamlarýna çok derin bir saygý ve sevgi duydu- ðunu, bitkilere de hisset- tirmekteydi."

Burbank yýllar süren çalýþmalarýyla Dikensiz Kaktüs yetiþtirmeyi baþarmýþtý. Elinde penseyle binlerce kaktüs dikenini çýkarýrken kak- tüslerle bir sevgi ve güven baðý kurmak için onlarla konuþuyor:

"Korkacak bir þey yok, koruyucu dikenlerinize hiç gerek yok. Ben sizi daha iyi korurum." diyor- du. Kaktüsler de inanmýþ ki onun isteðine uygun olarak Dikensiz Kaktüsler çýkmaya baþlýyor.

Burbank bir konuþ- masýnda diyor ki: "Doða Ana'nýn derslerini sabýrla, saygýyla ve sessizce din- lemeyi öðrenen herkes, sýr olan pek çok konuya ýþýk tutan gizli bilgileri alabilir. Doða gerçekleri- ni, sýrlarýný, almaya hazýr olan ve sabýrla bekleyen kiþilere iletir. Doðanýn bildirdiði bu gerçekleri olduðu gibi kabul eder- sek, bütün evreni

kendimizle uyum içinde buluruz.

Doðuþtan kör olduðu halde, yüksek tahsil yapan ve ünlü bir yazar olan Helen Keller, Burbank'ý ziyaret ettikten sonra þunlarý yazmýþtýr:

"Çok ender bir doða ver- gisi yeteneðe ve bir çocuðun saf ruhuna sahip bir kiþi o. Bitkilerin, aðaçlarýn ve çiçeklerin dilini anlýyor, onlarla konuþuyor, anlaþýyor."

Bir baþka, güzel gönül- lü insan da, Zenci Profesör G. W. Carver idi. O, bahçecilik uzmaný olarak pek çok buluþlar ve baþarýlar yaptý. O da bitkilerle konuþan ve anlaþanlardandý.

Sabahlarý saat 4’te kalkar, ormanlarda dolaþýr, ders- lerinde örnek olarak kul- lanmak üzere, botanikçi- lerin çoðunun tanýmadýðý, sayýsýz yeni bitki türleri toplardý. Böyle erkenden ormanda dolaþmasýný arkadaþlarýna þöyle açýk- lardý: "Doða en iyi öðret- mendir. Herkes uyurken ondan öðreneceklerimi en iyi þekilde öðrenebiliyo- rum. Günün doðuþundan önceki henüz karanlýk

saatlerde Tanrý, gerçek- leþtirmem gereken tasarýlarý söylüyor bana."

Sabahýn çiyi vakti diyoruz biz, Güneþ doð- madan önceki zamana.

O vakitte insanlarýn Güneþ’ten, Dünya’dan alacaðý ýþýnlar büyük olduðu gibi, ilham kanal- larý da açýk oluyor.

"Carver baþarýlarýnýn sýrlarýný açýklamasýný isteyenlere þu basit cev- abý veriyordu: "Sýrlar bitkilerdedir. Bunlarý öðrenebilmek için bitki- leri çok sevmek ve onlar- la dost olmak gerek."

'Peki, ama senin yaptýk- larýný baþka kim yapabilir ki?" diye soranlara:

"Herkes yapabilir, yeter ki inansýnlar." (3)

Ýnanmak, bir iþe ve sonuca inanarak sarýlmak ve sevgiyle sarýlmak baþarýnýn anahtarý deðil mi? Burada Rehber Varlýðýn seven insan için söylediði güzel sözleri hatýrlamamak mümkün mü? Þöyle diyor: "Seven insanýn, gerçekten seven insanýn, ne denli güçlü olduðunu, neler baþara- bildiðini, nasýl yenilik ve

(10)

bilinmezi getirdiðini hepiniz bilirsiniz.

Öyleyse biliniz ki sevgi gerçek bir güçtür."

ÇÝÇEKLER ve MÜZÝK Müziðin insanlar ve hayvanlar üzerindeki tesirlerini biliyoruz. Ama çiçekler ve bitkiler üzerinde de çok önemli etkileri olduðu yapýlan bilimsel araþtýrmalarla ortaya konmuþtur. Burada o denemelerden uzun uzadýya bahsetmiye- ceðim. Yalnýz bir iki örnek vereceðim. Ýnsan- lara huzur ve yüce duygular veren klasik müziklerin çiçeklerin de büyüme ve çiçek açmalarý üzerinde çok olumlu etkileri olduðu gösterilmiþtir. Mozart'ýn, Bach'ýn, Bethoven'in müziklerinin huzur verici, geliþtirici etkisinin karþýsýnda, Rock ve Pop müziðinin çiçekleri kaçýrdýðý, þaþýrtýcý ve büyümelerine çok olum- suz etkiler yaptýðý gözlen- miþtir. Hint müziðinin etkisi de olumlu olmuþtur.

Türk müziðiyle bilimsel deneme yapýlmamýþtýr bitkiler üzerinde. Ama insan ruhuna çok þifalý

etkileri olan Türk müzi- ðinin çiçekler ve bitkiler üzerinde de çok olumlu etkilerinin olacaðýndan hiç þüphem yoktur.

Müziðin bitkiler üzerindeki etkilerini bilimsel olarak incelemek isteyen Prof. Broman ve asistaný Bayan Rettallack (Biotronic odacýða)

"Çevre kontrol odacýðý’na bitkileri ekip belli zaman- larda su vererek deðiþik müzikleri dinlettiler.

Dikilen kabak

fidelerinden klasik batý müziði dinleyen

odacýktakiler transistörlü radyoya doðru eðiliyordu.

Haydýn, Bethooven, Brams, Schubert ve Mozart'ý çok sevdiði anlaþýlan bir tanesi de radyoyu sevecenlikle sarýp sarmalamýþtý. Diðer odacýkta Rock müziði dinleyen kabaklar ise radyodan kaçmaya çalýþýr gibi ters yönde büyüyor- lardý. Giderek cam kafesin duvarlarýna týr- manmaya çalýþýyorlardý.

Bn. Rettallack baþka çiçeklerle de bir dizi deneme yaptý ve ayný etkiyi gördü. Rock müziði bitkilerden bir

bölümünün ya anormal biçimde uzayýp yaprak- larýnýn son derece küçük kalmasýna ya da

büyümelerinin tamamen durmasýna yol açýyordu.

Ýki hafta içinde kadife çiçekleri ölmüþtü. Ama iki metre ötede, bunlar- dan hiç farký olmayan diðer kadife çiçekleri, klasik müziðin tadýný çýkarýyor ve açýp duru- yorlardý. Daha ilginci

"Rock müziði" ile uyarýlan bitkilerin daha çok su tükettikle- rini, köklerinin ise daha az büyüdüklerini tespit etmiþti Bn. Rettallack.

Hint müziðini "Sitar"

isimli Hint çalgýsýyla çalan Ravi Shankar'ýn, klasik Hint parçalarýna da ayný ilgiyi göstermiþti bitkiler.

Hem Bach'ýn prelütleri- ni çalan hoparlöre doðru, hem Hint müziðine doðru 35 derecelik bir eðilme göstermiþlerdi. Hattâ Hint müziðine daha çok eðilmiþlerdi.

Rock meraklýlarýndan bir müzisyen, içinde Rock müziði çalýnan Biotronic odacýða bir göz atýnca çok þaþýrmýþtý.

(11)

Bitkinin þaþkýnlýkla kaç- maya çalýþan halini gören uzun saçlý müzisyen hayretle: " Ýþe bak!...."

demiþti. "Eðer rock bit- kilere bunu yapýyorsa, kimbilir bana neler yapý- yordur? "Kaliforniya tabibler odasýnda iki dok- tor yayýnladýklarý raporda gürültülü "rock" müziði yapan 43 müzisyenden 41’nin kalýcý iþitme kay- býna uðradýklarýný tespit etmiþlerdir.(4)

VARDIÐIM SONUÇLAR Çiçekler ve bitkiler üzerinde yapýlan araþtýr- malar ve gönül kapýlarý açýk, sevgi dolu kiþilerin bitkilerle girdikleri ruhsal iletiþimler ve alýþveriþler bana çok þeyler

düþündürüyor. Bir kere bütün canlýlarýn sürekli karþýlýklý etkileþimler içinde olduðunu görüyo- rum. Bitki, hayvan ve insan sürekli birbir- lerinden tesirler, sevgiler, elektrikler ve

bilmediðimiz birçok þeyler alýp veriyorlar.

Onlar arasýndaki sürekli alýþveriþ iyi yönde ise, hepsinin saðlýðý bundan olumlu yönde etkileniyor.

Aksine kötü yöndeki etkiler olumsuz sonuçlar doðuruyor.

Sonra dünyanýn kendi içinde bir bütün olduðunu görüyorum; topraðýyla, deniziyle, havasýyla, daðýyla, akan sularýyla ve canlýlarýyla bir bütün.

Dünya bütün bunlarýn alýþveriþleriyle dengeli bir yaþam içinde yürüyor.

Tüm canlý, cansýz varlýk- lar ve biz, o bütünün bir parçasýyýz. Ben o bütüne baðlýyým. Ondan, yaþa- mam için gerekli olan þeyleri sürekli alýyorum.

Öyleyse bütüne, bütünde- ki dengeye zarar ver- memeli, aksine yararlý olmalýyým. Keza Dünyamýz Güneþi ile yaþýyor ve gezegenleriyle de bir bütün, içinde bulunduðumuz

Galaksiyle bir bütün, tüm evrenle de bir bütün.

Öyleyse ben tüm evrene karþý sorumluyum. Evreni ve beni Sevgisinden Yaratan Yüce Sevgiliye karþý sorumluyum ve borçluyum.

Borçlarýmý hepinizi, her varlýðý ve her þeyi severek, hizmet içinde olarak, gönlümde o

bütünlüðü hissederek, bütüne en küçük bir zarar vermemeye çalýþarak ödemeye çalýþmalýyým. Bu yüce düzen, bu yüce iþleyiþ karþýsýnda küçülüyor insan. Þükretmek bile az kalýyor.

Her þeyi

SEVGÝSÝNDEN VARE- DEN'E þükrediyor, saygýlarýmý ve sevgilerimi sunuyorum.

(1) Bitkinin Gizli Yaþamý (The Secret Life Of Plants), Sungur Yayýnlan, Peter Tompkins- Cristopher Bird

(2) Bitkinin Gizli Yaþamý (The Secret Life Of Plants), Sungur Yayýnlan, Peter Tompkins- Cristopher Bird

(3) Bitkinin Gizli Yaþamý (The Secret Life Of Plants), Sungur Yayýnlan, Peter Tompkins- Cristopher Bird

(4) Bitkinin Gizli Yaþamý, sayfa 200- 205

(12)

“KANINIZDAKÝ YUVARLARA YARDIMCI”

Kryon sýk sýk tekrarlar: “Artýk 3. Bir Dünya Savaþý olmayacaktýr.” Hidrojen bombalarý kullanýlarak Dünyanýn sonu- nu getirerek bir savaþýn olmayacaðýna ben de inanýyorum. Çünkü Rabbimizin müjdelediði iyilerin dünyasýna insanlýk

mutlaka kavuþacaktýr. Ama bunun, gözünü hýrs ve kin bürümüþ liderlerin böyle bir çýlgýnlýða kalkýþmayacaklarý anlamýna asla gelmeyeceðini geçen yazýmda ifade etmiþtim. Ýnsanlýðýn bir büyük gaflete düþmemesi gerekir. Niçin böyle düþündüðümü Bizim Celseleri- miz’den ve Kuran’dan alýntýlar yaparak açýklamak istiyorum.

Rehberlik Bilgilerinin Düþündürdükleri: 20

Korku

Kararlarý Yanýltýr

Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog

(13)

Daha ilk celsemizde bir büyük rehber varlýkla karþýlaþmamýz bizler için çok büyük bir sevinç ve müjde olmuþtu. O celsenin sonunda Uçan Dairelerle ilgili sorumuzun cevabý aynen þöyleydi:

“Onlarý kanýnýza giren misafirler olarak kabul ediniz, kanýnýzdaki yuvarlara yardýmcý.”

Bu tek cümlede bile önemli bilgiler var. Onlar misafir ve kanýmýzdaki mikroplarla savaþan akyuvarlarýmýza yardýmcýlar. Özetle asla iþgalci deðiller ve kötülüklerle savaþan iyileri destekle- mek için geliyorlar. Hemen sonraki celsede bu konuda daha geniþ açýkla- malar vardý.

“Acýnak hâldesiniz, sizden daha iyi düþünenler var onlarý yardýmcý gönderiyoruz, size onlardan gön- derildi, gönderilecek….. Siz, size verilen küçük topraklarý bile üleþe- mezsiniz. Öyleleri var ki, bunu çok- tan unuttular. Size, sizi utandýrýcý nazarlarla bakýyorlar. Onlardan çekinin. Onlar size yardým etmek isterler, edecekler, gönderilecek- ler… Siz en mühim þeyi unutup, en küçük þeyle uðraþýyorsunuz.

Dostluðu, iyiliði bir yana býrak- týnýz. Sizin için olan þeyi, sizden uzak tutmanýza sebep ne? Ýyi olun, dost olun, baþkalarýna da zararýnýz olmasýn… Kendi kavganýzdan baþkalarýna da zararlý oluyor- sunuz, olacaksýnýz. Korkuyorlar, zararlý olacaðýnýz için. Siz

öldürücü, mahvedici kuvvetleri bulmakta mahirsiniz. Bunlarý iyi- likte kullananlarý endiþeye düþürüyorsunuz. Siz birbirinizi yok etmek isterken kâinatý düþünmedi- niz.”

Üçüncü buluþmamýzda Rehber Varlýk onlarýn nereden geleceðini de açýk- lamýþtý. Uçan Dairelerin Dünya’nýn yönetimiyle görevli Ýlâhi Ýdare Mekanizmasý’nýn alt bölümlerinden deðil, daha üstteki 4. düzenden gelecek yücelmiþ manevi varlýklar olduðunu ifade ederek konunun önemini açýkça vurgulamýþtý. Onlarýn, ýþýk hýzý yanýnda kaplumbaða hýzý gibi kalacaðý bir sürat- le, çabucak dünyamýza ulaþacaklarý da þüphesizdir. Maddeye hâkimiyet ve onu kullanmada da büyük hüner sahibiler.

Zaten üst düzey ufo gözlemlerinde onlarýn üstün kuvvetleri ve yetenekleri de apaçýk ortaya konmuþtur.

Bu üçüncü buluþmamýzda Rehber Varlýk, Uçan Dairelerin Dünyamýza geliþ nedenini açýk ifadelerle þöyle anlatmýþtý:

“Geçen sefer söyledim, yine anlatacaðým. Dinleyiniz:

Kavgalarýnýzý çoðalttýnýz, kendi- nizi yalnýz zannettiniz, kâinatý unuttunuz… Sizi çok yakýn duyan- lar var. Hayrýnýza, kâinatýn hayrý- na size yardýmcý olacaklar. Sizi doðruya, salime götürecekler.

Onlar vazife aldýlar. Siz onlarla mücadele edeceksiniz. Onlar sizi

(14)

yenecekler, buna mecbur olduk- larýný biliyorlar. Siz kâinatý yok etmekte tereddüt etmeyeceksiniz, çünkü her þeyiniz hesapsýz ve istek- leriniz fazla… Sizi doðru yola sevk etmek için ne lâzýmsa yapacaklar çünkü bu kâinatýn devamý için lâzým. Þayet muvaffak olamazlarsa ki bu sizin için daha uygun, cebir kullanacaklar. Onlar sizi belki de yok edecekler, kâinat var olsun diye… Zararýnýz büyük ama her þeyi düzenleyici bir yer var, bunu unutmayýn!..”

Bütün bunlarý duyarak ve bilerek, Dünyamýz’ýn geleceðine baktýðýmýzda, Rehber Varlýðýn “her þeyiniz hesapsýz ve istekleriniz fazla” diyerek vurgu- ladýðý çýlgýn kiþilerin nükleer bir savaþa kalkýþma olasýlýðýný hesaba katmalýyýz.

Dünya’nýn yönetiminde görevli Ýlâhi Âlemin yüce varlýklarý bile bu olasýlýðýn fazla olmasýndan dolayý þimdiden önlem alýyorlar. Gönülerleri elbette dünyadaki her türlü savaþýn ortadan

kalkmasý için görevliler. Doðru yolda yürüyen insan topluluklarýnýn gafil avlanmamasý ve ilâhi plandan gelecek güçlerle birlikte, bu çýlgýn savaþ kalkýþ- masýný daha ileri gitmeden söndürmesi de hayati önemde.

HER TEPEDEN SALDIRIRLAR Bu kalkýþma olasýlýðýna Kuran’dan da kanýt getirmek isterim. Kehf suresinde Zülkarneyn peygamberin çok zavallý bir topluluðun, her þeylerini yaðma eden azgýn komþusu Yec’üc Me’cüc sýfatlý bir topluluktan korunmasý için erimiþ demir ve bakýrý kat kat dökerek bir aþýlmaz set inþa ettiði anlatýlýr. Þimdi topraðýn derinliklerine batmýþ olan ve üstü bakýr- la kaplandýðý için çürümeyen bu sete þimdiye kadar hiçbir yerde rastlan- mamýþtýr. Kuran’da Enbiya suresi 96-97 âyetlerde Ye’cüc Me’cücün bu setinden yeniden söz edilir:

** “Ye’cüc Me’cüc (seddi) açýldýðý zaman onlar her tepeden s a l d ý r ý r - lar. Artýk gerçek vaat olunan yak- l a þ m ý þ t ý r.

B i r d e n inkâr eden- lerin göz- leri donup kalýr: “Vah bize, biz b u n d a n g a f l e t

(15)

içindeydik. Biz gerçekten zulmedi- yormuþuz” derler.”

Âyetten anlaþýlýyor ki bu çok tipik seddin ortaya çýkmasý, bir büyük saldýrýnýn da ön iþareti olacaktýr. Doðru yolda yürüyen insanlarýn gaflette kalmamalarý için bu da bir büyük kanýt olacaktýr.

NÜFUS ARTIÞI

Rehber Varlýk üçüncü buluþmamýzda nüfus artýþýný önlememiz konusunda insanlýðý uyarmýþtý. Aradan 60 yýla yakýn zaman geçti. Bu uyarýnýn tersine alabildiðine çoðaldýk. Hem de nüfusu rahatça besleyebilecek devletlerde deðil, açlýk sýnýrlarýnda yaþayan ülke- lerde. Nitekim kýtlýklar dolayýsýyla nice nesiller göz göre göre yok olup gitti aramýzdan. Böyle giderse açlýktan ölme sorununun dünya çapýnda yaygýnlaþa- caðý çok acý bir gerçek. Peki, bu sorun- lardan uzak dünyanýn en geliþmiþ ülkelerinin ileri gelenleri bunu önlemede kollarýný sývamýyorlar mý?

Ama çabalarý tam tersine, nüfus artýþýnýn önlenmesi için deðil geliþmemiþ ülkelerde nüfusun kýrýlmasý için. Politikacýlar, bilim adamlarý ve para babalarý kendi ülkeleri için ilacýný aþýsýný bulup, korkunç mikrobik salgýn- larla geri kalmýþ ülke nüfuslarýný yok etmek peþindeler. Biliyorsunuz 2 yýldýr savaþtýðýmýz Covid-19’un bir laboratu- var kaçaðýndan çýktýðý düþünülüyor.

Bunun kaçaktan dolayý deðil, hesaplý kitaplý nüfuslarý kýrmak için kullanýl-

masý durumunda, gafil avlanan geliþmemiþ ülkelerin ne acýlarla kývranacaðýný düþünmek bile istemiyor insan. Dünyanýn her tarafýndaki gönülerlerine bu bir ders olmalý. Nüfus artýþýnýn mutlaka sýnýrlandýrýlmasý ve biyolojik savaþlarýn önlenmesinde tüm insanlýðý uyarmaya þimdiden baþlan- malýdýr.

ÇEVRE SORUNLARI

Canlýlarýn ve insanlýðýn geleceði için en büyük tehlikelerden biri de çevre sorunlarý. Aklý baþýnda olan herkes bunun farkýnda. Alýnacak önlemler için de topluluklar, devletler sürekli uyarýl- makta. Ama görünen o ki herkes ileriyi hiç düþünmeden günü kurtarma peþinde ve topu baþkasýna atýyor. Geçmiþ yazýlarýmdan birinde, bu acý gerçeði gören çevre bilimcilerinin, genç nüfus- larda sorumluluk bilincini geliþtirmek için okullara karakter ve ahlâk eðitimi dersleri koyup yaygýnlaþtýrmalarýndan söz etmiþtim. Hem de seçmeli olmayan ve içinde uygulamalar bulunan çok canlý dersler bunlar. Ama tahmin ede- ceðiniz gibi öðretmen yetersizliðiyle karþý karþýyalar. Ýþte gönülerlerine bu konuda da çok önemli görevler düþüyor, sadece ahlâk ve karakter eðiticisi olmak deðil, çevre sorunlarý ile boðuþan ör- gütlere doðrudan destek saðlamada da.

Ýlâhi Âlemin yüce varlýklarý bu büyük sorunda da bizleri sürekli uyarýyorlar.

Bu konuya son noktayý koymak için Bizim Celselerimiz’den aktaracaðým üç

(16)

ayrý zamanda aldýðýmýz aþaðýdaki uyarýlar bile gönülerlerini kamçýlamada yeter de artar diye düþünüyorum.

“Þimdi etrafýnýza dikkatli gözlerle bakýnýz, kulaklarýnýzý dikkatle din- lemeye tutunuz... Görünüz ki ve duyunuz ki, etrafýnýzda olanlar hayra deðildir. Þimdi Üzerinde Rahatça Dolaþtýðýnýzýn her yerinden ses, kimse anlamadýðý halde, feryat halindedir. Ve insan hýzla kendini yok etmek için yol alýyor; her þeyi iterek, her güzel þeyi yok ederek.”

“Ýnsan, þimdi hýzla mahvý için yol almadadýr... Ýnsan hayrýna zannet- tiði halde, kendi kendini kahretme yolundadýr; bozarak, yok ederek, çoðalarak, çoðaltarak kötü olaný ... Ýnsana doðruca, artmasýnýn yanlýþ olduðunu bu hýzla, yok etmesinin kötü olduðunu bu þek- ilde, kirletmesinin fena olduðunu böylece, anlatacaksýnýz …………

Þimdi insan kendini beslemek için bile, yalnýz besleyebilmek için bile hayrýna olmayan çok iþi yapýyor;

hayrýnýza olan çok þeyi yerinden oynatýyor ve bozuyor. Öyleyse hep birlikte bir þeye inanýp, yalnýz doðruyu yapmak esas olandýr, bütün insanlarla birlikte ………

Zaman size yetecek... Çünkü Üzerinde Rahatça Dolaþtýðýnýzýn bu gidiþle zamaný azdýr... Öyleyse bir an önce her þey hayra var- malýdýr.”

“O ilk “Ol” emrini verdi vereli, insan kendi eliyle koyuyor önüne her engeli. Ve insan yeryüzüne ayak bastý basalý, þimdi Üzerinde Rahatça Dolaþtýðýnýz kaç yerinden yaralý. Çünkü insanýn istediði ve yaptýðý þimdi, yalnýzca zulüm ve felâket getiriyor, onun sonucu da sefalettir elbet. Hâlbuki O sizden iyiliði, güzelliði, doðruluðu iste- mektedir. Onu yapabilmek iþinizdir ve þimdi sizin burada iþiniz onu yaptýrmaktýr da.”

KARANLIÐIN AMACI KORKU SALMAK

Þimdi kaldýðýmýz yerden Kryon yorumlarýný sürdürebiliriz. Kryon karanlýktaki kiþilerden olmayýp, kendi halinde yaþayan iyi kiþilerin, her þeyden korkup sinerek kendilerini yaramaz hâle getirmelerinin de karanlýktakilere güç verdiðini önemle belirtir. Hele ýþýk iþçi- lerinin korkup pasif kalmalarý bu gücü daha da artýrýr. Servetini açgözlülükle her ne pahasýna olursa olsun zirvede tut- mak, karanlýðýn kendini en rahat hissedeceði bir ortamdýr. Kryon ýþýk iþçilerinin de korkabileceðini ileri sürer:

“Eðer onlar sizi korkutabilirlerse kazanacaklar. Þimdi, bu sözleri dinleyenler ve okuyanlar diyebilir ki: “Ben korkmuyorum Kryon.

Benim kalbimde Tanrý’nýn sevgisi var. Ben ölmekten bile korkmuyo- rum. Yaþam döngüsünü biliyorum, Tanrý’nýn sevgisini biliyorum ve ben

(17)

korkmuyorum.” Ama sana þunu söyleyeceðim sevgili insan, sen korkabilirsin. Çünkü karanlýk diðer insanlarýn yardýmýyla, senin zayýf noktaný bilir. Sen gerçekten korka- caksýn.”

Kryon neden korkacaklarýný onlara tekrar hatýrlatýr. Iþýk iþçileri Dünya’ya pek çok defa geldiði için iyice olgun- laþmýþtýr. Son yaþamlarýnýn çoðunda iyi davranýþlarýndan dolayý, karanlýktakiler tarafýndan çok hýrpalandýklarý iþkenceye uðradýklarý ve hattâ hayatlarýný bile kay- bettikleri için gizli korku tohumlarý taþýdýklarýnýn altýný tekrar çizer. “Bu da sizi, kendi deðerinizi bilmemeye götürür”der. Ayrýca baþka olasýlýklardan da bahseder. Örnek olarak, ýþýk iþçisi olmadýðý halde öyle gibi görünen kiþi- lerin, belki kýskançlýktan, belki de kendi yanlýþ inançlarýndan dolayý onlarýn tutumlarýný, davranýþlarýný sürekli eleþtirmelerinden de ýþýk iþçileri etkilen-

mektedirler. Iþýk iþçisi kendi deðerini bilmede yeni bir kayba daha uðrar.

YÜREKLENDÝRÝCÝ SÖZLER Kryon, söz buraya gelmiþken ýþýk iþçi- lerinin deðerlerinin yüceliðini ve görev- lerinin önemini onlara tekrar hatýrlatýr:

“Diðer insanlara þefkat duymak ve onlara sevginin ne olduðunu göstermek için Dünya’ya geldiniz.

Sizin amacýnýz çevrenizdekilere sevginin nasýl çalýþtýðýnýn bir örneðini sergilemek, yumuþak bir ifadeye sahip olmak ve bir üstat gibi davranmaktýr…… Biz sizin ýþýðýnýzý kutluyoruz. Siz bu dünyada çalýþ- týðýnýz ve söylediklerimi anladýðýnýz sürece karanlýk size dokunamaz.”

Kryon bu yüreklendirici sözlerle onlara görevlerini, deðerlerini yeni- den hatýrlatýr. Ama bunun sorunu çözmede ancak küçük bir adým olduðunun da tam bilincindedir. Mesa- jýnýn devamýnda karanlýk gücün yeni oyunlarýndan, bun- lara karþý ýþýk iþçi- lerinin nasýl davran- malarý gerektiðin- den uzun söz ede- cektir. Bunlarý gele- cek yazýmda yo- rumlamaya çalýþa- caðým.

(18)

iþi bilmediðine düþman kesilir. Yeniyi öðrenmek için çaba gösterecek yerde, alýþýlmýþa sýrtýný dayayarak kolaya kaçar ve eskinin savunuculuðuna soyunur. Hâlâ eskinin saltanatýný süren egemen çevreler için, bu kural daha da geçerlidir. Yeni bir bilgi karþýsýnda, ister dinsel ister siyasal olsun, kendi yetkisini ve

saygýnlýðýný yitirmekten korkan herhan- gi bir otorite genellikle baský ve zor- balýða giriþir. Bu ters tutum, onun yýkýþýný çabuklaþtýrdýðý gibi, karþý koy- duðu düþüncenin de o ölçüde geniþ- leyip yayýlmasýna yol açar. Yani bil- gisizlerin tepkisi oranýnda bilgi büyür.

Çünkü evrim, ileriye doðru yürür, geriye adým atmaz. Ve vakti gelmiþ düþünceyi hiçbir güç durduramaz.

Bilenlerin

Sorumluluðu

Güngör Özyiðit, Psikolog

K

(19)

Her zamanýn bir bilgisi ve o bilgiyi yayacak mes’ulleri, yani görevlileri vardýr. Bilgi kendine eþ bir sorumluluk yükler insana. Ve bilenler, aldýklarý bilgi emanetini doðru bir þekilde yerine vardýrmakla yükümlüdürler. Baþlan- gýçta bilenlerin sorumluluðu yalnýzca gerçeði göstermek ve doðru bildiðini söylemekti.

ÝLKÇAÐ ATÝNASI

Ýlkçað Atina'sýnda Sokrates, bilge- liði ve bilgi yayýcýlýðýný iþ edinmiþti kendine. Bilir geçinen ileri gelenlerin bilgisizliðine ayna tutarak, onlarý yeniden doðruyu bulmaya zorluyordu.

Ýnsanlara erdemi, kendini bilmeyi ve her þeyden önce bilmediðini bilmeyi öðretiyordu. En iyi yönetimin ne olmasý gerektiði konusunda onlarý düþündürüyordu. Kendini at sineðine benzeten bilge, sineðin ata musallat oluþu gibi, o da Atina yurttaþlarýnýn peþini býrakmýyor, onlarý yakaladýðý yerde sorguluyor ve adeta düþünmeleri için dürtüklüyordu. Sonunda sitenin yöneticileri onu rahat kaçýrýcý, huzur bozucu ve baþtan çýkarýcý olarak görmeye baþladýlar. Ve bilindiði gibi, ölümle cezalandýrdýlar. Taraftarlarý ona kaçma fýrsatý saðladýlar. Buna yanaþ- madý. Böyle bir þeyin Atina yasalarýna saygýsýzlýk olacaðýný söyledi. Son ana kadar soðukkanlýlýðýný yitirmedi.

Ölüme bilinçli olarak gitti. Ýnancý uðruna ölmenin örneðini verdi.

Ölümünün yaþamýndan daha etkili ola- caðýný sanki bildi. Öylece ölerek ölüm- süzler arasýna girdi.

Daha sonra Aristoteles, benzer bir durumda ölmektense, Atina'dan kaç- mayý yeðledi. Ve gerekçe olarak

"Atinalýlarý ikinci bir yanlýþa düþmek- ten korudum" dedi. Artýk kendini mi korudu, Atinalýlarý mý orasýný Tanrý bilir!

ORTAÇAÐ VE KÝLÝSE

Ortaçað özgür düþüncenin üzerine dinin, özellikle kilisenin bir karaba- san gibi çöktüðü karanlýk bir çað. O zamanýn din büyüklerinin, kilise babalarýnýn astronomi bilgisine göre Dünya, göklerin ortasýnda durur ve bütün öteki yýldýzlar onun etrafýnda dolanýr. O arada matematiðe,

geometriye düþkün bir Kopernik çýkar, bugün ilkokul çocuklarýnýn bile bildiði bir þeyi, Dünya’nýn ve diðer gezegen- lerin Güneþ'in etrafýnda döndüðünü ileri sürer. Ve bunu ölümünden önce yayýnlar. Neyse ki, pek fazla kimse duymaz.

Derken Giordano Bruno, Kopernik sistemini benimser. Buna Epikür'in

"Evrenin Sonsuzluðu" düþüncesini de ekleyerek, bundan, duraðan yýldýzlarýn birer güneþ olduklarýný ve onlarýn da uydularýnýn bulunduðu tezini ortaya atar. Ve filozofun bu düþünceleri toplumda yanký bulur. Onun üzerine Kilise Bruno'yu dinsizlikle suçlar.

Bruno engizisyonun eline düþer.

"Sözünü geri al" derler. "Doðru bildiðim sözden dönmem" der. Sekiz yýl hapiste çürür. Ve ölümüne karar verilir. Son söz olarak yargýçlara:

(20)

"Ölüm kararýný dinlerken ürktüðümden çok, sizler bu kararý verirken korkuyor- dunuz" der. Ve Bruno, Roma'da Saint Pierre Kilisesinin ortasýndaki meydan- da bir odun yýðýný üzerinde diri diri yakýlýr. Üç yüz yýl sonra da ayný mey- dana heykeli dikilir!..

Ayný çaðda Galile, Kopernik'in görüþünü bilimsel yoldan, gözlem ve deneyle doðrular. Kilise onun da üstüne hýþýmla gider. Galile, dünyanýn

Güneþ'in etrafýnda döndüðünü bilimsel olarak savunmaya çalýþýr ve "Bence fiziksel sorunlarýn tartýþmasýnda Kutsal Kitaba dayanmamalý, gözlem ve gerek- li deneylerden iþe baþlamalýyýz.

Tanrý, Ýncil'in kutsal sözleri kadar, doðadaki hareketlerde de en etkin biçimde kendini belirtir" der. Ama Kilise bunlarý duymaz. Engizisyon 70 yaþýndaki Galile'yi: "Sözlerini geri al, yoksa fena olur" diye sýkýþtýrýr. Böylece Galile, herkesin önünde diz çöküp Engizisyonun hazýrladýðý metni okuyarak: "Ben 70 yaþýndaki Galile, bütün iþlediðim yanlýþlardan dönüyorum. Bütün dinsizce davranýþlarý lânetliyorum.

Gelecekte yazýyla da sözle de, üzerime böyle þüphe çekecek hiçbir düþünce ileri sürmeyeceðime de söz veriyorum" der ve Kutsal Kitaba el basarak kendisinin de bu öðretiden vazgeçtiðine and içer. Galile'nin bunu okuduktan sonra, ne çare dercesine "Ama Dünya gene de dö- nüyor" dediði doðru deðildir. Bu- nu onun adýna insanlýk söyledi. Ve yýllar sonra onun da heykeli dikildi.

YENÝÇAÐA GELÝNCE

Yeniçað'da "endüstri devrimi" ile birlikte bilimin geliþmesi ve bilimin teknik olarak pratikte kullanýlmaya baþlamasý, yeni bir sorumluluk anlayýþýnýn doðmasýna yol açtý.

Buluþlarýn baþka ellerde, insanlýðýn zararýna kullanýlmasýný önleme sorum- luluðu bilim adamlarýný düþündürmeye baþladý. Bunun ilk öncüsü Alfred Nobel oldu. 1866'da dinamiti bulmasý ve bu buluþundan dolayý baþta kardeþi olmak üzere birçok kiþinin canýný yitirmesi yüzünden büyük üzüntü duydu. Ve bundan böyle buluþunun kazandýrdýðý

(21)

bütün paralarýn her yýl bilim, sanat alanýnda baþarý gösterenlere ve özellik- le dünya barýþý için çalýþanlara daðýtýl- masýný saðlamak üzere adý ile anýlan Nobel Armaðanýný kurdu.

Çaðýmýzda atom ve nükleer gücün ortaya çýkmasýyla, bu sorumluluk büs- bütün artmýþ ve bilim adamlarý için kaygý verici bir durum almýþtýr. Bugün bilimin geliþmesi sayesinde yaþam ala- bildiðine kolaylaþmýþ, insan ömrü uza- týlmýþ, mesafeler kýsaltýlmýþ, hayat düzeyi yükselmiþ, ama yine bilimin saðladýðý güçlerle insanlýðý toptan yok etme olanaðý yöneticilerin eline geçmiþtir. Ve bundan birinci derecede sorumlu olanlar da bilim adamlarýdýr.

Bilimsel bilginin geliþmesi, onlarý kullanacak kiþilerde, özellikle yöneti- cilerde buna paralel bir olgunluðu getirmediðinden, insanlýk bir açmaza düþmüþtür. Doðaya tutsak olmaktan bilim yoluyla kurtulanlar, üstünlük duygusuyla sarhoþ bir halde, güç tut- kusuna kapýldýlar. Ve güzelim bilimi bir kabadayý silâhý gibi kullanmaya baþla- dýlar. Bu tutumu deðiþtirmek, bilimi insanýn hizmetine vermek ve insanýn iyi, en soylu yönlerine

saygý duyacak bir görüþü, baþta yöneticiler olmak üzere herkese kabul ettirmek gerek.

Russell, Einstein, uluslar üstü bir kurul kurulsun, bütün güç onun yönetiminde ve denetiminde olsun

diyor. Bilim insanlarý bugüçlerin yöneticilerce kullanýlmasýna karþý çýkýyor. Nobel alan ünlü Sovyet fizikçisi Saharov, barýþ içinde yaþa- mayý, iyi niyete dayalý uluslararasý iþbirliðini öneriyor. Ve "Ya hemen bir þeyler yapmak zorundayýz ya da yok olup gitmek" diyor. Ama hepsi de yöneticilerin tutkularýnýn ve güçlerinin, bilim insanlarýnýn aklýndan daima ilerde gittiðini biliyor ve çaresizlik içinde kývranýyor.

UÇAN DAÝRELER

Hani bütün insanca olanaklarý tüket- tikten sonra, artýk "Ýþimiz Allah'a kaldý"

deriz ya. Bu kere galiba, gerçekten iþimiz Allah'a kaldý. Neyse ki yine insanlýða Tanrýsal bir el uzandý. Ve iþte uçan daireler, böyle bir nükleer savaþa karþý, öyle bir çýlgýnlýðý önlemek üzere Dünya’ya gönderildiler.

Geceleyin baþýnýzý gökyüzüne çevirdiðinizde, semâda hareket eden ýþýklý cisimler görürseniz, bilin ki onlar günümüzün güvencesi ve gele-

ceðimizin müjdecisidirler…

(22)

eslimiyet, kiþinin kendin- den üstün gördüðü birine ya da bir felsefeye meþru boyun eðme þartýdýr.

Teslimiyetin sözlük anlamý; selâm, barýþ yapmak, boyun eðmek ve kurtu- luþa varmak demektir. Teslimiyetin ne olduðuna bakýnca, önce teslim olu- nacak þeyi iyi tanýmak, doðru bilgi ile akýl, mantýk süzgecinden geçirip, tartýp inanmak gerekir ki, bir müddet sonra da Rab’bin kendinden verdiði akýlla

insan teslim olsun. Ýnsan haricinde tüm yaratýlmýþlarýn Kur’an-ý Kerim’de Vareden’e teslim olduðunu yazar.

Çünkü tüm yaratýlmýþlar Rab’lerinin onlardan istediklerine aynen uyarlar, der. Ýnsan teslim olmadan önce, teslim olacaðý þeyin doðruluðuna, gereklili- ðine, faydasýna ve lüzûmuna inanmasý gerekir ki, teslim olsun. Rehber Varlýk:

“Teslim olmak, tedbirsiz boþlukta olmak, atýl beklemek, batýla inanmak asla deðildir” diyerek, teslimiyet için Seyhun Güleçyüz

Asýl Din

Teslimiyettir

T

(23)

"yeniliðe açýk, iyiliði seven, konu üzerinde araþtýran, çalýþan, uyanýk inanç içinde olan olmalýdýr" der ve þöyle devam eder: “Ýlk insanlar görerek inandýlar. Onlar yýldýrýmlardan korktu- lar, onlar rüzgârlardan korktular, onlar soðuktan korktular. Bütün bunlarý gördüler, hissettiler.” Görülüyor ki ilk inananlar, görüp, tecrübe yaþayýp ondan sonra inanmýþlar Rab’lerinin varlýðýna.

M.Ö. 428-348 yýllarýnda yaþayan Platon; “Duyumsanan maddenin dýþýnda ideal, mükemmel, tanrýsal, hiçbir þekilde bozulmayan ebedi kavramlarýn (Siz buna Tanrý veya ilâhi Ruh diyebilirsiniz) bulunduðu fikrine insanlarý yönlendiren bir anlayýþ vardýr. Bunun kökeni, insanýn zihninin söz konusu olan yaratýcýlýðý ve inanmaya yönelik eðilimidir.”

Platon insana fikirleriyle muazzam bir ufuk kazandýrmýþtýr. Maddeler ötesinde sonsuz, boyutsuz düþünmenin önünü açmýþtýr. Çünkü insanlarda doðuþtan olan bir Ulu Güç’e sýðýnma, yönelme, çekilme vardýr. Yaradan’ýn sevgisinden varettiði insan, daima O’nun sevgisine yönelir. Ýlk inananlarda da gördük bu davranýþý, böylece binlerce Tanrý ve inanç sistemi oluþtu, Animizm, Þamanizm gibi…

Ýnanmak, insanýn varoluþuyla ve düþünmesiyle baþladý. Sebebi; insan kavrayamadýðý olgu ve geliþmelerin ardýnda özellikle umutlu veya sýkýntýlý anlarda tasavvur ettiði yüce bir gücün, merhametine, koruyuculuðuna sýðýnma

ihtiyacýdýr. Bu sadece korktuðu için deðil, bazen de iþi rast gitsin, bereketli olsun ve can, mal güvenliði korunsun diye de yapar. Aslýnda insanlar aklýnýn sonsuz yaratýcýlýðýný ve bir o kadar da inanmamakla yaþanan çaresizliklerini, inanmakta gördüler. Tekâmül etmenin kademelerinde hýzlý aydýnlanmayý yaþadýlar. Aydýnlanma toplumun baðýþýklýðýný yani gücünü saðlarken, inanç da aþý görevi göstererek güçlen- meyi hýzlandýrýr. Çünkü geriye git- meyi engeller ve aklýn çalýþmasýný hýz- landýrarak gönlün sevgi enerjisini büyütür. Ama inancýn mutlaka akýl, mantýk süzgecinden geçip, tartýlmasý, bilgiyle beslenmesi gerekir ki, don- masýn. M.Ö. 250’lerde Epikür Antik Yunan Filozofu, teslim olunacak þey için doðru bilgide olmasý, aklýn

süzgecinden geçmesi gerektiðini vurgu- lar. Yukarýda anlattýðým gibi uyanýk ve doðru inançla beslenen kiþinin, bir dönem sonra teslim olmasý kolay olur.

Kur’an-ý Kerim’de insanýn, yaratýlmýþlarýn en mükemmeli olduðunu ve O’nun halifesi yani Rab’bin halifesi olma lütfuna sahip olduðu söylenir. Yani Yaradan’ýna ben- zemesi için insanýn önce O’nu taný- masý, kendini tanýmasý, sonra Rab’bine inanmasý ve sonra O’na teslim olmasý gerekir. Rab’bine teslim olmak, tüm diðer yaratýlmýþlar gibi O’nun buyruk- larýndan kýl boyu sapmamakla olur.

Tasavvufta ise teslimiyetin temeli boþalýp, tekrar dolmaktýr. Egolarý yok etmek boþalmak ve yalnýz Tanrý Sevgisiyle dolmaktýr istenilen.

(24)

Sür çýkar aðyar-ý dilden, Tâ tecelli ede Hak.

Padiþah konmaz saraya, Hâne ma’mur olmadan.

“Gönülden Allah’tan gayrýsýný çýkar ki, Hak tecelli etsin.

Çünkü ev temiz, düzenli olmadan Padiþah saraya girmez”

diyen tasavvuf erbabý Þemsettin Sivasi’nin teslimiyetine bu temel bilgi yol olur. Bu durum tasavvufta terk-i dünya ilkesi kabul edilir. Asýl var olmak Rab’be teslimiyet olduðundan tasavvufta bir mürþidin yol gösterme- siyle teslimiyet eðitimi baþlar.

13. yy Anadolu Müslümanlýðýna da, büyük katkýsý olan þair bilge ermiþ Yunus Emre malýný, dünya hayatýný, içindeki Tanrý aþkýyla terk edip, Hak yolunda yaþamak için uzun yýllar

Taptuk Emre dergâhýnda hem eðitim alýr, hem oradakilere kulluk ederek derviþliðe ulaþýr. Onun teslimiyet ile ilgili düþüncelerini sizinle paylaþmak isterim.

Tanrý sevgisi, Rab’be itaati doðurur.

Ýbrahim Tanrýsýna teslimdi ateþe atýlýrken, Cebrail’i bile istemedi yaný- na. Ateþ gül bahçesi oldu ona.. Yani teslimiyet baþýna ne gelirse gelsin Allah’tan razý olmaktýr. Hz. Hacer’de teslim bir kuldu, çöl ortasýnda yapayal- nýz bir kadýn ve susadýðý için aðlayan bir çocuk… Gayret, teslimiyet ve sonu- cunda Hacer’e ikram edilen dünyanýn en güzel suyu Zemzem.

Teslimiyet insanýn muhabbetinden gelirse, kulluk kemâle erer. Teslimiyet dilde zemzem olur. Hacer misali…

Kulluk mutlak itaattir. Ýtaat edeceðin yeri, emrin sahibini iyi bilmektir, der Yunus ve devam eder;

Hoþtur bana senden gelen Ya hilâttýr (*) yahut kefen Ya taze gül, yahut diken Kahrýn da hoþ, lütfun da hoþ.

(*) Osmanlýda ödüllendirilenlere giydirilen çok deðerli kumaþtan yapýlan kaftan.

(25)

Tasavvufta da gördüðümüz gibi, Yaradan insanlýðýn baþlangýcýndan beri haberciler, gülyüzlüler aracýlýðýyla insana yol gösterici bilgiler yollamýþtýr.

Deðiþen koþullara göre deðiþen

davranýþ usullerinin yanýsýra Yaradan’ýn her seferinde deðiþmeyen ahlâk kural- larý da gelmiþtir. Her gelen kural ve yol gösterici bilgiler bir öncekini tamam- lamýþtýr. Böylece insana daima yardým edilmiþ, boþ býrakýlmamýþtýr. Bu kesilmeden gelen bilgileriyle Ýlâhi Âlem insandan sadece, onu yaratan Rab’binin güzel huylarýyla donanmasý yani insanýn özünde var olan hasletleri Rab’bin buyruklarýnda sevgiyle yaþa- yarak, ortaya çýkarmasýdýr. Bu yüzden insan asýrlardýr hangi coðrafyaya ve medeniyete mensup olursa olsun korunmakta ve eðitilmektedir.

Ýnsanýn insanlýk payesine ulaþa- bilmesi için, ilâhi kaynaktan gelen onun tekâmül edip Rab’bine benze- mesine sebep olan etik deðerlere uygun yaþamayý benimsemesi gerekmektedir. Böylece insan, insan olarak O’nu ve O’nun kullarýný seven, huzurlu ve birlikte yaþayan olacaktýr.

O’na teslim olan yani O’ndan razý olan olacaktýr.

Gülyüzlüler insanlarýn gönlünde Vareden’in yerini yapmak için Rab’- lerinden razý olarak hizmet etmiþ ve insanlarýn inançlarýnýn gerçek olmasý için onlara kul olmuþlar ve hepsi de dünyadan ayrýlýrken geriye baktýklarýn- da gözleri yaþla dolmuþtur. Onlarýn en büyük dileði eminim ki, kullarýnýn

Yaradan’dan razý olmalarýdýr. Çünkü razý olmak Rab’bine teslim olmaktýr.

Hýristiyanlýkta teslimiyet “Allah aþký ile ol, ama dünya hayatýný yaþa”

mânâsýndadýr. Biz de, dünyada, dünya hayatýný dünyaperver olmadan yaþa- malýyýz. Çünkü hiç kimse kimin ne olduðunu bilmez. Aramýzda kim bilir ne çok insan vardýr ki, yaratýlmýþý sever Yaradan’dan ötürü… O insanlar Rab’lerine teslim olanlardýr. Bu konu ile ilgili çok güzel kurgulanmýþ bir mesel var:

Hýzýr bir gün camide vaaz dinlerken, bir de bakar ki yanýndaki zat uyuyor.

Hemen hafifçe dokunarak uyandýrýr onu. Adamcaðýz ayýlýrsa da, dayana- maz dalar güzel uykusuna. Hýzýr bir kere daha uyandýrýr adamcaðýzý ve zavallýcýk yan dönüp tekrar uykuya dalar. Bu sefer Hýzýr da olsa hafifçe kýzar ve adamý silkeler, uyanan adam Hýzýr’ýn kulaðýna þöyle fýsýldar:

“Rahat býrak beni yoksa hemen þuracýkta senin Hýzýr olduðunu herkese haykýrýrým.”

Hýzýr çok þaþýrýr ve vaaz bitince hemen Allah’ýn huzuruna çýkar ve o zatýn kim olduðunu, kendini nasýl bildiðini ve kendini tanýyanlar lis- tesinde niye olmadýðýný Yüce Yaradan’a sorar. Yaradan Hýzýr’a gülerek þöyle der:

“Sana verdiðim liste benim razý olduðum kullarýmýn listesi. Bir de

(26)

bende saklý olan, benden razý olan kullarýmýn listesi var. O kiþi onlardan biriydi.”

Görüyoruz ki, Vareden’den razý olmak tam bir mazhariyet. Örneðin Hz.

Eyüp gibi olmak, hiç þaþmadan teslim olmayý gerektiren bir haldir. Böyle bir teslimiyet içinde olan kiþi artýk farklý bir realiteye yükselmiþtir. O kiþi artýk O’nun eli dili olmuþtur. Gülyüzlülerin hayatlarýný okuyunca bu mertebeye ulaþmak için onlarýn Rab’lerine tam teslim olduðunu gördüm. Çok etkile- yici hayatlar yaþamýþlar, bizim için geride yaþamlarýyla da çok yüce örnek- ler býrakmýþlar.

Teslimiyet yolunda ilerleyen beyaz güller ve gönülleri Rab’leriyle titreyen insanlarýn Rab’lerinden razý ve çok onurlu yaþamlarý, þimdi ders alýnacak deðerli kýssalar olmuþtur. Ýnanýyorum ki, en darda olduðunda, en güzel yerde olan insan iþte o zaman gerekeni yap- týracak bilgi ve tecrübesiyle dünya yaþamýnda en güzel yere gelebilir.

Teslimiyete insanlarýn ulaþmasý için Yaradan’ýn her

an yanýnda ol- duðuna inan- masý ve bu inancýný aktif tutmasý, yeni bilgilerle, artan coþan sevgisiyle tüm yaratýlmýþ- lara hizmetiyle beslemesi lâzýmdýr.

Hz. Muhammed Ýslâmiyet’i yayarken Mekke’de çok zor günler yaþýyordu.

Putperestler, ona ve diðer inananlara çok eziyet ediyordu. Bu yüzden müþ- riklerden kurtulmak için Medine’ye Hicret etti. Hicret esnasýnda Hz.

Muhammed ve ona eþlik eden inanan- lar, kendilerini takip eden müþriklerden saklanmak için o bölgedeki tek sak- lanacak yer olan, Sevr Maðarasýna sýðýnýrlar. Hz. Ebubekir de kafilenin arasýndadýr ve burayý güvenli bulmaz ve Hz. Muhammed’e itiraz eder ama baþka çareleri olmadýðýna ikna olur ve Rab’lerine sýðýnýp beklerler. Baþlarýnda Süraka bin Malik’le birlikte müþrikler maðaranýn etrafýnda dolanýr ama onlarý görmezler.

Ne güzeldir tüm akýl, gönül birliði içindeki sevgisiyle, insanýn Vareden’ine teslim olmasý, ne güzeldir teslimiyetin verdiði sükûnet ve özgürlük… Ýnsanýn artýk her türlü baðlarla iliþkisi bitmiþ Rab’binden razý ve O’na yakýn farklý bir realiteye geçmiþtir. Teslimdir Yaradanýna, selimdir, salimdir, selâmet- tedir. Çünkü “Asýl din teslimiyettir”

(27)

frika'da Sahra'nýn kuzeyinde doðan Aziz Augustine (MS 354- 430), bir tanrýbilimci olmanýn yaný sýra, Batý düþüncesinde etkili olmuþ bir filozof- tur. Onun: "Mucizeler Doða’ya deðil, bizim Doða hakkýnda bildiklerimize terstir” deyiþi, mekanizmasýný

bilmememiz nedeniyle ‘mucize’ olarak nitelendirdiðimiz nice olgunun aslýnda, O YÜCE’nin “OL” emriyle yarattýðý doðal tezahürlerin sonucu olduðunu vurgulamaktadýr. Yakýn zamana kadar bize öðretilenlerin dýþýnda seyreden,

‘Acayiplikler Dünyasý’ olarak da nite- lendirdiðimiz ‘Kuantum Alemi’ de bu

‘mucize’lerden biri gibi karþýmýza çýk- maktadýr.

5 aydýr devam eden ‘Bilgilerimizde Kuantum’ dizisini, gene Sayýn Prof. Dr.

Ahmet DÝNÇÇAÐ’ýn kitabýndan alýn- týlar ile sonlandýrýyoruz:

“Biliyorum bu söylenenler alýþýldýk, bilindik deðil ama Kuantum Fiziði, Klasik Fizik gibi iþlemiyor, ikisi arasýn- da farklýlýklar mevcut. Bunlarý kýsaca þöyle açýklayabilirim:

A

Bilgilerimizde Kuantum: 6

Kuantum Bilgeliði

Derleyen: Ýsmail Hakký ACAR

Klasik Fizik Özellikleri Varlýk nesneldir.

Nesneler parçacýktýr.

Zaman süreklidir.

Hareket belirlidir.

Bütün, parçalarýn toplamýndan oluþur.

Etkiler yerel olmalýdýr.

Bilim deterministtir. (i) Doða düzenlidir.

Kuantum Fiziði Özellikleri Varlýk nesnel deðildir.

Nesneler dalgadýr.

Zaman süreksizdir.

Hareket belirsizdir.

Bütün, parçalarýn toplamýndan fazladýr.

Etkiler yerel deðildir.

Bilim indeterministtir.(ii) Doða karmaþýktýr.

(28)

Bu özelliklere dayanarak ‘Kuantum Bilgeliði’ kavramýný tanýmlarsak özetle,

‘Kuantum Bilgeliði’

Her nesne hem dalgadýr hem parçacýk. [KUANTUM]( iii)

Zaman hem ileri gider hem geri.

[ZAMAN]

Þu anda geçmiþ ve gelecek birarada bulunur. [AN]

Gerçek kesin deðil olasýdýr. Gerçek hem içimizde hem dýþýmýzdadýr. Var olanlarý hem keþif hem icat ederiz.

[GERÇEK]

Gözleyen ve gözlenen birbirini etkiler. [GÖZLEMCÝ]

Kâinattaki her þey titreþen dalga boy- larýndan oluþmuþtur. Dolayýsýyla kâinat dahil herþey kendine özgü titreþmekte- dir. Madde yoktur. Madde oluþabilmesi için o dalga boylarýna bir bilincin ener- ji vermesi gerekmektedir. Ancak o zaman dalga boylarý madde olarak görünür hâle geçer. [TÝTREÞÝM]

Tüm bu bilgilerden çýkartýlmasý gereken en önemli sonuçlar:

Her þey enerjidir. Düþünceler de enerjidir. Kýsaca düþüncelerimiz tüm enerjileri çaðýrabilir ve engelleyebilir.

Albert Einstein “Ýnsanoðlu aðzýndan çýkan cümlelerin, beyninden çýkan düþüncelerinin bütün evreni dolaþýp onlara geri döndüðünü bilse, eminim çok daha dikkatli olurdu” demiþtir.

[ENERJÝ]

Her þey birbiriyle baðlantýlýdýr.

Kýsaca tüm canlý ve cansýz varlýklar

sürekli birbiriyle iletiþim halindedir.

Düþüncelerimiz en hýzlý üreten enerji- lerdir. Bir düþünce tüm evrendeki baðlantýlara ulaþabilir .…. [BÜTÜN / BÝRLÝK]

Sizin madde olarak algýladýðýnýz bu Dünya aslýnda tamamen enerjisel yapý- dadýr. Unutmayalým atomlar enerjidir.

[MADDE]

Tüm olasýlýklar her an yaþanýyor.

Düþünce gücümüzle ne yapacaðýmýz bizim seçimimizdir. Düþünce gücümüz olasýlýklarý ikiye indirir, bize göre en iyisine odaklanýr ve o olay gerçekleþir.

Kýsaca yaþadýðýmýz evren düþüncele- rimizin seçimidir. Biz hayatýn gerçek anýný yaþarken paralel evrenlerde tüm anlar yaþanýyor. …….. [AN /ZAMAN]

Düþünce gücü tamamen Kuantum Fiziðinde söylendiði gibi bir enerjidir.

Evren de dalga boylarýndan oluþtuðu için tüm düþünce enerjileri ile baðlan- týlýdýr. Düþüncelerinize engel koyup bu imkânsýz demeyin. Düþüncelerinizde pozitif ve olumlu olun. ……. Düþünü kurduðunuz her þey dalgalar halinde evrene yayýlýr ve gerçeklik olarak size geri döner. [DÜÞÜNCE]

Bir þeyi çok istiyorsak ve istemeye devam ediyorsak gerçekleþmesi zordur.

Bu istek düþüncesini oluþturup evrene serbest býrakmak, daha da güzeli unut- mak gerekir, zira evren o düþüncenin oluþmasý için tüm dalga boylarý ile faaliyete geçmiþtir. Sadece devamlý düþünmekten ve ne zaman olacak

(29)

mantýðýndan vazgeçin, unutmayýn mucizeler siz beklemezken oluþur.

[NÝYET]

Bir atom ayný anda iki yerde de ola- bilir. Bu bilgi öte âlem yaþamýnýn anlaþýlmasý için çok önemli.

Enerjimizin bir kýsmý baþka yerdeyken diðer kýsmý baþka bir yerde olabilir.

[ÝKÝLÝK / DÜALÝTE]

Biz gözlemlediðimizde ve gözlemle- mezken evren farklý davranýr, farklý hareket eder. Kýsaca atom altý dünyada mucizevi diyebileceðimiz olaylar mey- dana gelmekte, fakat biz gözlemlemeye baþladýðýmýzda fiziksel kurallara geri dönülmektedir. Düþünce gücü ile Kuantum Fiziði baðlantýsý da tam bura- da baþlar. [GÖZLEMCÝ]”

Bilgilerimizde

Sayýn DÝNÇÇAÐ’ýn‘Mikrodan Makroya Makrodan Öteye’ kitabýndan yaptýðýmýz alýntýlarý burada sonlan- dýrýyoruz. Sayýn DÝNÇÇAÐ’ýn bu der- leyici alýntýsýný takiben Bilgilerimiz kapsamýnda –bazýlarý tekrar da olsa–bu konularda aktarýlan bilgilere vurgu- ladýðýmýz [BAÞLIKLAR] altýnda bak- maya çalýþalým:

KUANTUM

Bilgilerimiz içinde‘kuantum’ terimi sadece bir kez, bir‘Özel Aktarým’da vurgulanmýþtýr. Ancak ‘kuantum’ kap- samýnda ele alýnan konular, deðiþik baþlýklar altýnda aktarýlmýþtýr:

“Siz bir küre üstünde insanlar rahatça dolaþmaktasýnýz. Ve sizin beyinleriniz düþünmektedir þüphesiz...

O düþünceler, ayný uzak yerlerdeki yýldýzlarýn yaptýðý atomlarý

yaparlar,elbet ki tabanýnda kuan- tumlar olan…Ve þimdi siz düþü- nünüz ki, atmosferle yeryüzü ara- sýnda bir de ayrýca,sizin yarattýðýnýz düþüncelerden oluþan, düþünce yuvar- laðý, atom yuvarlaðý vardýr.Ve bunlar, bir yerde O’nun Sevgisi, O’nun var ettiði enerji vesizin düþüncelerinizle kristalleþir. Ýþte o kristalin ötesinde O vardýr.”

TÝTREÞÝM

Bildiðimiz gibi fizikte ‘kuantum’

kuramý, ‘parçacýk/dalga ikilemi’

sonucu ileriye sürülmüþtür.‘Dalga’

olgusunun kaynaðý da ‘titreþim’dir, beþ duyumuzla farketmediðimiz, beþ duyumuzun öte-sinde olan. Artýk bilim bile, ‘somut’ olanýn arkasýnda bizlerin ‘soyut’ olarak tanýmladýðý âlemin veya âlemlerin varolduðunu vurgulamaktadýr:

“Her þeyin altýnda, canlý cansýz âlemlerde ince bir titreþimin olduðunu, bu ince titreþimin içinde O'nun Sevgisi bulunduðunu,ince titreþimin cisim olduðunu ve bunun O'nun Nuru’ndan olduðunu biliyor- sanýz, size getirdiklerimizin ayný Nur’dan olduðunu bilmelisiniz."

Bilgilerimizde ‘düþünce’nin de ‘titre- þim’ ürettiði açýkça bildirilmektedir:

(30)

“Aklýnýz en önemli ve hür

organýnýzdýr. Düþünceniz, aklýnýzýn duyulmayan sesidir ve kendi içinde bir titreþimi vardýr.”

Ayrýca Bilgilerimizde Dünyamýzýn

‘titreþim’inin bizlerin bilincini, duygu ve düþüncelerini etkilediði, o titreþim ile alýþveriþ içinde olduðumuz, Dünya- mýzýn titreþiminin bozulmasý (deðiþme- si) ile istenmeyen bir sona varýlacaðý açýk bir þekilde aktarýlmaktadýr:

“Þimdi bugün, Üzerinde Rahatça Dolaþtýðýnýz baþka bir titreþimin içindedir.Onun kulaðýnýzla duyma- dýðýnýz sesi, isteseniz de istemeseniz de sizi belli iþlere belli duygulara, belli düþüncelere götürecektir.”

“Hani bugün, hani yarýn, hani hemen þimdi belki, Üzerinde Rahatça Dolaþtýðýnýzýn titreþimini bilmeden deðiþtirmek için ne varsa yapmadalar, yapmadasýnýz... ……Titreþimi erken bozarsanýz, her þeyin O’nun dileðince sona varmadýðý yerde,elbet ki

Üzerinde Rahatça Dolaþtýðýnýz içinde- ki aðýrlýklarý erken çýkaracaktýr.”

MADDE

Bilgilerimizde sýk sýk hayrýmýza olan þeylerin sadece ‘maddi âlem’ ile sýnýr- lanmadýðý, sadece ‘madde’ olarak tanýmlanmamasý gerektiði bildirilmek- te, madde âleminin dýþýna da iþaret edilmektedir,hattâ insanlarca ‘soyut’ /

‘manevi’ bir deðer olarak kabul edilen

‘sevgi’nin bile ‘madde’ olduðu…

"O, ilk önce iki ayrý olaný varetti ve O sonradan ikisini bir etti de þimdi hayrýnýza olan her þey oluverdi bir- den. …… Þimdi siz ‘madde’ için

"bundan baþka þekli, bundan baþka hâli olmaz" demeyiniz. Þimdi bilmediðiniz baþka her hâlde, her aðýrlýkta ve þekilde olabilir."

"Sevgi nimetlerin en büyüðüdür ki, onun ölçüsü yoktur. O sonsuzdur, o sonsuzdan sonra da vardýr. ……..

Öyleyse siz onda ‘madde’ olarak da bir güç arayýnýz."

ENERJÝ

Bilgilerimizde hareket halinde olan her þeyin arasýnda enerji alýþveriþi olduðu bildirilmektedir ki bu alýþveriþ bir anlamda ‘Birlik’in temelidir:

“Hareket olan her yerde ve her þeyde, mutlak bir enerji alýþveriþi vardýr.”

Gene Bilgilerimizde ‘sevgi’nin‘enerji’

olduðu, ‘enerji alaný’ oluþturduðu vurgulanmaktadýr. Bu özelliðin,‘sevgi’

ile birlikte tüm ‘duygu’larýmýzý kap- sadýðýný varsaymalýyýz:

“Biliniz ki, sevgi mutlak bir alýþve- riþi gerektirir. Onun için gerçektir, onun için enerjidir.”

GERÇEK

Günümüzde bilim, ‘somut’ olanýn arkasýnda bizlerin ‘soyut’ olarak taným- ladýðý âlemin / âlemlerin varolduðunu vurgulamaktadýr. Yüzyýlýmýzýn büyük fizikçisi Einstein ‘madde'nin arkasýnda

Referanslar

Benzer Belgeler

Kuş gribi virüsü, do- muz gribi virüsü ve insan influenza virüsleri- nin bir karışımı olan H1N1 domuz gribi virü- sü, Nisan 2009’da ani bir değişim

2002 yılında kemer ve kemer tokası geliştirmek üzere Kaliforniya’da kurulan bir giyim firması, giyilebilir teknolojiyi kemer mekanizması üzerinde kullanarak farklı

anlaşamayacağımızı, daha doğrusu beni -ve daha pek çok kişiyi- anlayamayacağım düşündüğüm, ama zamanla onu yaşlı ve dalgın görenlerin tavır ve sözlerini,

Ku- ramsal olarak, Wang ve arkadaşları yeterince küçük cisimlere çarpan Bessel ışınlarının geri değil de ileri yansıyarak cismi lazer kaynağına doğru iteceğini

■ Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, çok sevdiği tango müziğinin efsane Kralı Şecaattin Tanyerli'nin banka he­ sabına sessiz sedasız 50 milyon lira yatırarak,

kolloidleri ile değişim halinde olması istenir. Toprak çözeltisinde çözünmüş iyonlar ile bitki kökü arasında kontak değişimin gerçekleşebilmesi için toprağın.

Üstün sertlik ve tokluğu bir araya getiren Hardox ® aşınma plakası, en zorlu ortamlarda her türlü ekipman, parça ve yapının servis ömrünü uzatmak için tercih

Satış stratejisi sonuç olarak pazarlama stratejisinin kurucu parçalarından olacak ve şirketin hedeflerini, pazardaki pozisyonunun ve başarıya ulaşmak için çıkılması