■ Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, çok sevdiği tango
müziğinin efsane Kralı Şecaattin Tanyerli'nin banka he
sabına sessiz sedasız 50 milyon lira yatırarak, büyük bir
vefa örneği gösterdi. Ancak Cumhurbaşkanı Demirel'in
parası da Şecaattin Tanyerli'yi yaşatmaya yetmedi.
45 YILLIK TANGO USTASI ŞECAATTİN TANYERLİ
1921 yılında İstanbul'da doğan sanatçının müzik tutkusu, İstanbul Erkek Lisesi son sınıfında iken başladı. Önce Eminönü Halkevi'nde koro çalışmalarına katılan sanatçının tangoya ilgisi de bu yıllarda başladı.
1941'de Hukuk Fakültesi'ne giren sanatçı bir taraftan da Beyoğlu Halkevi'nde Goldenberg Hoca'dan şan dersleri aldı. 1942'de
profesyonel olarak sahneye adım atan Şecaattin Tanyerli 1949'da ilk plağını doldurdu. Aynı yıl, İstanbul
Radyoevi'ne giren Tanyerli, davudi sesiyle söylediği birbirinden güzel tangolarla adını duyurdu. 30'u aşkın taş plak, 2 uzun çalar ve 1 altın plak sahibi sanatçı son olarak 1991'de
“Ölmeyen Tangolar” adlı
bir CD yayınladı. |Yakalandığı amansız
r Alzheimer hastalığı nedeniyle uzun süre koma da kalan ve hayatından ümit kesilen Tangonun K ralı Şecaattin Tanyerli önceki gece öldü. “Papat ya G ibisin Beyaz ve İn ce” adlı tangosu dillerden düşmeyen ve 7’den 70’e herkese tangoyu sevdiren Şecaattin Tanyerli 74 ya şında hayata veda ederek, Tango’yu da öksüz bıraktı.
I Şecaattin Tanyerli’nin cenazesi önce İstanbul Radyosu önüne getirildi. TRT İstanbul Bölge Müdü rü Orhan Taşan’m konuş- masmdan sonra sanatçının cenazesi önünde bir daki kalık saygı duruşunda bu lunuldu. Tanyerli’nin ce nazesi Teşvikiye Camiinde kılman ikindi namazından sonra toprağa verildi.
Sanatçının ilaç mas ra fla rı için, Cumhur başkanı Süleyman Demi- r e l’in bağışladığı 50 mil yon basmdan gizlendi. Ba ğış, D em irel’in emriyle Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından ya pıldı. Büyük bir ihtimalle Demirel’in şahsi bütçesin den gerçekleştirdiği bu yardım, Tangonun Kra- lı’na olan eşsiz bir vefa ör neği oldu, ancak sanatçıyı yaşatmaya yaramadı.
•
Şecaattin Tanyerli, hayatında hiç tango bestelemedi. Ancak, beste lenmiş tüm tangoları bü yük bir başarıyla seslendi rerek, bütün Türkiye’ye sevdirdi. Hatta tango bes- teyleyen Fehmi Ege, Nec det Koyutürk, Necip Ce lal Antel ve İbrahim Öz- gür’den de ünlü oldu. Sa natçının ölümsüz kıldığı tangolar arasmda, Papat ya, Sensiz Kaldığım Ge celer, Emelim, Kirpikle rin, En Son Hatıran, Sa na Neden Gönül Verdim, Rüzgâr G ibi G eçti, Çok Ağladım Çok İnledim , Sevdim B ir Genç Kadını, A y rılık B e lk i Ölümden B eter, M elek G ibi Ma sum Yüzün V ar, Mavi K elebek, Dediler, Gel Seni çok Özledim, B e yoğlu, G el Baklediğim Yeter, Suna da yer alıyor.Ahmet ALTINKAYA
1875 yılında Arjantin'de doğan
Tango, kısa sürede bütün Güney
Amerika'ya yayıldı. Özellikle düşük gelirli insanlara hitap eden bu müzik ve dans, 1900'lü yıllarda Avrupa'ya göç ettiğinde, ona fakirler değil, zenginler kucak açtı. Tango, Avrupa'da yaygınlaştıkça etkileri İstanbul'da da hissedilmeye başlandı. Önceleri yabancı tango ezgileri üstüne yazılan Türkçe sözlerin ardından, lüStflu yıllarda,
müzisyenlerimiz sözü ve müziği ile bize ait tangolar yapmaya başladılar. Bu dönem, müziğimizde silinmeyecek kadar görkemli izler bıraktı, ilk Türk tangosunu Necip Celal Antel
besteledi. Antel'i sırasıyla Fehmi Ege,
Necdet Koyutürk ve diğer
bestekârlarımız izledi. Ülkemizde ilk tango taş plağını Seyyan Hanım okudu. Daha sonra, İbrahim Özgür,
Celal İnce ve Şecaattin Tanyerli
tangolarımızı günümüze değin yaşattı.
-
îf-¡ g , - f > , ,
iki gün önce ziyaret ettiğimiz Şecaattin Tanyerli'nin durumu ağır olduğu için eşi Kâmuran Hanımla görüşmüştük.
gj||45 yıldan bu yana ^Paralıksız TRT’de çalışan ve geçtiğimiz yıl emekli olan Tango Kralı, ölünceye kadar 300’e yakın tango söyleyerek bu alanda ulaşılması zor bir rekora da imza attı. Tanyerli’nin cenaze töreni çok sevdiği TRT İstanbul Radyosu’nun önünde yapıldı. Şecaattin Tanyerli’yi iki gün önce ziyarete gittik. Ancak durumu çok ağırdı. 45 yülık karısı Kamuran Tanyerli ile konuştuk. “Hastalık önce kendini unutkanlıkla gösterdi. Sonra dengesini yitirmeye başladı. Amerika’da yaşayan kızı Şeyda Tiryaki’yi çok özlemişti.
Am erika’ya gittik. Oradaki testler sonucu hastalık ortaya çıktı. Türkiye’ye döndüğümüzde 19 Temmuz günü yere düştü ve hemen hastaneye kaldırdık. 25 gün Cerrahpaşa’da komada kaldı. Doktoru Zeki Uygur, beyin kanallarındaki genişlemeden dolayı beynin su topladığım ve hücrelerin öldüğünü artık yapacak bir şey kalmadığını söyleyince ona daha iyi bakabilm ek için Şarköy’deki
yazlığımıza gittik. Fakat hastalık hızlı seyretti.”
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ro s Arşivi