• Sonuç bulunamadı

İlk Tunç Çağ'da Orta Anadolu ve Mezopotamya'da ölü gömme adetleri ve bunların karşılaştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlk Tunç Çağ'da Orta Anadolu ve Mezopotamya'da ölü gömme adetleri ve bunların karşılaştırılması"

Copied!
116
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ESKİ ÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

İLK TUNÇ ÇAĞ’DA ORTA ANADOLU VE

MEZOPOTAMYA’DA ÖLÜ GÖMME ADETLERİ VE

BUNLARIN KARŞILAŞTIRILMASI

AYŞE ÖZCAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Özdemir KOÇAK

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ESKİ ÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

İLK TUNÇ ÇAĞ’DA ORTA ANADOLU VE

MEZOPOTAMYA’DA ÖLÜ GÖMME ADETLERİ VE

BUNLARIN KARŞILAŞTIRILMASI

AYŞE ÖZCAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Özdemir KOÇAK

(3)

ĠÇĠNDEKĠLER

ĠÇĠNDEKĠLER ... i

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI ... iii

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU ... iv

ÖNSÖZ ... v

ÖZET ... vi

SUMMARY ... vii

GĠRĠġ ... 1

I. BÖLÜM ... 6

1. ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA COĞRAFYASI ... 6

1. 1 ORTA ANADOLU COĞRAFYASI ... 6

1.2. MEZOPOTAMYA COĞRAFYASI ... 7

2.ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA‟DA M.Ö III. BĠNDE BAZI YERLEġĠMLER ... 9

2.1ORTA ANADOLU‟DA M.Ö III. BĠNDE BAZI YERLEġĠMLER ... 9

2.2MEZOPOTAMYA‟DA M.Ö III. BĠNDE BAZI YERLEġĠMLER... 14

3.ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA‟DA M.Ö III. BĠNYIL ÖZELLĠKLERĠ .... 21

3.1.ORTA ANADOLU‟DA M.Ö III. BĠNYIL ÖZELLĠKLERĠ ... 21

3.1. 1 ĠLK TUNÇ ÇAĞ DÖNEMĠ (M.Ö 3200- 2000/1900) ... 22

3.1.1.1 Ġlk Tunç Çağ I. Dönemi Özellikleri (yaklaĢık M.Ö. 3300/3200–2650) ... 23

3.1.1.2 Ġlk Tunç Çağ II. Dönemi Özellikleri ( yaklaĢık M.Ö 2650- 2400) ... 24

3.1.1.3 Ġlk Tunç Çağ III. Dönemi Özellikleri (yaklaĢık M.Ö 2400- 2000/ 1900) ... 26

3.2 MEZOPOTAMYA‟DA M.Ö III. BĠNYIL ÖZELLĠKLERĠ ... 27

3.2.1 CEMDET NASR DÖNEMĠ ( M.Ö 3000- 2850) ... 27

3.2.2 ER HANEDANLAR DÖNEMĠ (M.Ö 2850- 2350)... 28 3.2.2.1 ER HANEDANLAR I DÖNEMĠ (M.Ö 2850- 2650) ... 29 3.2.2.2 ER HANEDANLAR II DÖNEMĠ (M.Ö 2650- 2550) ... 30 3.2.2.2.1 Kish Krallığı ... 31 3.2.2.2.2 I.Uruk Sülalesi ... 31 3.2.2.2.3 Messilim Çağı ... 32

3.2.2.3 ER HANEDANLAR III DÖNEMĠ (M.Ö 2550- 2350)... 32

3.2.2.3.1 I. Ur Sülalesi ... 33

3.2.2.3.2 II. Uruk Sülalesi ... 33

3.2.2.3.3 I. LagaĢ Sülalesi (M.Ö 2530- 2350) ... 33

3.2.2.3.4 III. Uruk Sülalesi ... 34

3.2.3 AKKADLAR DÖNEMĠ (M.Ö 2350- 2150) ... 34

3.2.3.1 II. LagaĢ Sülalesi ... 35

3.2.3.2 III. Ur Sülalesi (M.Ö 2060- 1960) ... 35

II. BÖLÜM... 37

1.M.Ö III. BĠNDE ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA‟DA ÖLÜ GÖMME ADETLERĠ ... 37

1.1 M.Ö III. BĠNDE ORTA ANADOLU‟DA ÖLÜ GÖMME ADETLERĠ ... 37

1.1.1 MEZARLARIN KONUMU ... 37

1.1.2 MEZAR TÜRLERĠ ... 39

(4)

1.1.2.2 Küp Mezarlar ... 41

1.1.2.3 Sandık Mezarlar ... 43

1.1.2.4 Oda Mezarlar ... 44

1.1.3 GÖMME BĠÇĠMĠ ... 48

1.1.4 MEZAR BULUNTULARI ... 51

1.2 M.Ö III. BĠNDE MEZOPOTAMYA‟DA ÖLÜ GÖMME ADETLERĠ ... 57

1.2.1 MEZARLARIN KONUMU ... 57

1.2.2 MEZAR TÜRLERĠ ... 59

1.2.2.1 Basit Toprak Mezarlar ... 59

1.2.2.2 Küp Mezarlar ... 61

1.2.2.3 Platfrom Mezarlar ... 61

1.2.2.4 Kırık Çanak- Çömlek Mezarlar ... 62

1.2.2.5 Sandık Mezarlar ... 62

1.2.2.6 Oda Mezarlar ... 63

1.2.2.7 BileĢik Mezarlar ... 66

1.2.3 GÖMME BĠÇĠMĠ ... 68

1.2.4 MEZAR BULUNTULARI ... 71

1.3 ÖLÜ YAKMA GELENEĞĠ (KREMASYON) ... 75

III. BÖLÜM ... 78

1. M.Ö III. BĠNDE ORTA ANADOLU‟DA VE MEZOPOTAMYA‟DA ÖLÜ GÖMME ADETLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI ... 78

1.1 MEZARLARIN KONUMU ... 78

1.2 MEZAR TÜRLERĠ ... 78

1.2.1 Basit Toprak Mezarlar ... 78

1.2.2 Küp Mezarlar ... 79 1.2.3 Sandık Mezarlar ... 79 1.2.4 Oda Mezarlar... 80 1.3 GÖMME BĠÇĠMĠ ... 80 1.4 MEZAR BULUNTULARI ... 81 SONUÇ ... 84 KAYNAKÇA ... 86 EKLER ... 92 ÖZGEÇMĠġ ... 107

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı (Ġmza)

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU

AyĢe ÖZCAN tarafından hazırlanan İlk Tunç Çağ’da Orta Anadolu Ve Mezopotamya’da Ölü Gömme Adetleri Ve Bunların Karşılaştırılması baĢlıklı bu çalıĢma 04/06/2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile baĢarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Ünvanı, Adı Soyadı BaĢkan Ġmza Doç. Dr. Özdemir

KOÇAK

Ünvanı, Adı Soyadı Üye Ġmza Prof. Dr. Hasan BAHAR

Ünvanı, Adı Soyadı Üye Ġmza Yrd. Doç. Dr. Mustafa YILMAZ

(7)

ÖNSÖZ

Ölü gömme adetlerinin incelenmesi medeniyetlerin bazı kültürel özelliklerini ortaya çıkarma adına önemlidir. Bu açıdan medeniyetlerin zenginlikleri, yaĢam tarzları ve dini hayatları noktasında ölü gömme adetlerinin ele alınması bize bazı ipuçları vermektedir. Kültür tarihi ve arkeoloji için önemli bilgiler sunan böylesine önemli bir konuda inceleme yapmak gereğini duyduk.

ÇalıĢmamızda Orta Anadolu ve Mezopotamya‟nın M.Ö III. bin yılına ait ölü gömme adetleri ele alınmıĢ ve bu iki coğrafi bölgenin karĢılaĢtırılması yapılmıĢtır. Her iki bölgedeki gömme biçimleri ele alınarak birbirleriyle olan farklılık ve benzerlik hakkında bilgi verilerek aynı zaman dilimi içindeki kültürel farklılıklar ve birbirleriyle olan bağlantılar ele alınmaya çalıĢılmıĢtır. Orijinal adıyla İlk Tunç Çağ’da Orta Anadolu ve Mezopotamya’da Ölü Gömme Adetleri ve Bunların Karşılaştırılması olan çalıĢmamız üç bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde Orta Anadolu ve Mezopotamya‟nın coğrafyaları, bazı önemli yerleĢmeleri ve her iki bölgenin de M.Ö III. bindeki siyasi, sosyal ve ekonomik alanlardaki faaliyetleri ele alınmıĢtır. Ġkinci bölümde ise Orta Anadolu‟nun ve Mezopotamya‟nın ölü gömme adetleri mezarların konumu, mezar türleri, gömme biçimi ve mezar buluntuları gibi özellikleri ile anlatılmaya çalıĢılmıĢtır. Üçüncü bölümde ise ikinci bölümde her iki bölgede ele alınan ölü gömme adetleri karĢılaĢtırılmıĢtır.

ÇalıĢmamda bana fikir veren ve yardımlarını esirgemeyen hocam Doç. Dr. Özdemir Koçak‟a teĢekkürü bir borç bilirim.

AyĢe ÖZCAN Konya- 2010

(8)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı AyĢe ÖZCAN Numarası 074202011004

Ana Bilim / Bilim Dalı

Tarih/ Eskiçağ Tarihi DanıĢmanı Doç. Dr. Özdemir KOÇAK

Tezin Adı Ġlk Tunç Çağ‟da Orta Anadolu Ve Mezopotamya‟da Ölü Gömme Adetleri Ve Bunların KarĢılaĢtırılması

ÖZET

Eskiçağda önemli medeniyetlere ev sahipliği yapan Mezopotamya‟nın ve incelediğimiz dönemin sonlarına doğru var olan Hatti gibi önemli bir uygarlığa ev sahipliği yapmıĢ olan Orta Anadolu‟nun M.Ö III. binyılında uygulanan ölü gömme adetleri ele alınmıĢ ve her iki bölgenin ölü gömme adetleri karĢılaĢtırılmıĢtır. Ölü gömme adetlerine değinmeden önce her iki bölgenin de M.Ö III. binyılında siyasi ve sosyal durumları hakkında da bilgi verilmiĢtir. Toplumların öteki dünya anlayıĢını yansıtan ölü gömme adetleri mezarların konumu, mezar türleri, gömme biçimi ve mezar buluntuları ele alınarak aydınlatılmaya çalıĢılmıĢtır.

Anahtar kelimeler: Orta Anadolu, Mezopotamya, M.Ö III. binyıl, Ölü Gömme Adetleri.

(9)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı AyĢe ÖZCAN Numarası 074202011004

Ana Bilim / Bilim Dalı

Tarih/ Eskiçağ Tarihi DanıĢmanı Doç. Dr. Özdemir KOÇAK

Tezin Ġngilizce Adı Burial Custom in Central Anatolia and Mesopotamia in the First Bronze Age, and Their Comparison

SUMMARY

Here the burial custom in the 3rd millenium B.C. of Mesopotamia, the homeland of important civilizations in prehistoric period, and Central Anatolia, which was about to become the homeland of Hatti, a strong civilization existed right after the period we are considering have been dealt with, and the burial custom of both regions have been compared. Before mentioning the burial custom, information has been given about political and social conditions of both regions in the 3rd millenium B.C. Burial custom that reflect the “next world” perception of communities have been attempted to enlighten considering location of the graves, types of graves, burying styles and grave findings.

Key words: Central Anatolia, Mesopotamia, 3rd millenium B.C., Burial Custom

(10)

GĠRĠġ

Ölü gömme uygulaması, ölünün bedenini ister basit Ģekilde isterse tören eĢliğinde olsun insanın doğasının gereğidir. Ölünün gömülmesi âdeti sadece insana ait bir özelliktir. Ölü gömme adetleri toplumların öteki dünya anlayıĢı ile ilgili olup, uzun yıllar boyunca birtakım değiĢikliklere uğrayarak var olan bir toplumsal gerçeklik olarak karĢımıza çıkmaktadır. Ölüm, günlük yaĢamın bir parçasıdır ve insanoğlu inancı gereği ölümü hiçbir zaman bir son olarak kabul etmemiĢtir. BaĢka bir deyiĢle insanlar ölümü dünya değiĢtirme olarak görmüĢlerdir. Bu bağlamda insanlar ölen yakınlarına yardım etmek ve onlara karĢı son görevlerini yerine getirmek amacıyla ölü gömme adetlerinde birtakım ritüeller yapma gereksinimi duymuĢlardır. Arkeolojik verilere göre ölü gömme ilk kez günümüzden 100.000- 40.000 yıl öncesinde yaĢayan Homo Neanderthallerde görülmüĢtür. Bu insanlar da daha sonraki dönemlerde de var olan ve incelediğimiz dönem olan M.Ö III. binde de görülen gömme biçimi olan hoker pozisyonunu kullanmıĢlardır. Ölünün yanına bir takım taĢ aletler ve hayvan kemikleri konulmuĢtur. Bu buluntular bize o dönemin ölü gömmesi hakkında bilgi vermektedir. Buradan da anlaĢılıyor ki ölü gömme eski dönemlerden itibaren değiĢkenlikler geçirerek günümüze kadar uygulana gelmiĢ bir gerçekliktir.

Ġnsanlar ölülerini iki Ģekilde gömmüĢlerdir. Bunlardan biri ceset gömme (inhümasyon) diğeri ise ölü yakma (kremasyon)‟dır. Ġncelediğimiz bölge olan Orta Anadolu‟da ve tarih itibariyle M. Ö III. binde cesetler bir bütün olarak gömülmüĢtür. Cesetlerde ve mezarlarda yakma izine rastlanmamıĢtır. Mezopotamya‟da ise bazı yerleĢmelerde hem mezarlarda hem de cesetlerde yanık izine rastlanmıĢtır.

Mezarlar yerleĢim içinde (intramural) ve yerleĢim dıĢında (ekstramural) açığa çıkarılmıĢtır. YerleĢim içi gömmeler genellikle evlerin odaları altında ve Ģehir içi mezarlıklarda açığa çıkarılan gömmelerdir. YerleĢim dıĢı gömmeler de Ģehirden uzak bir yere yapılan Ģehir dıĢı mezarlıklardan ibarettir.

Ele aldığımız dönemdeki coğrafi bölgelerde açığa çıkarılan mezar türleri Ģunlardır:

(11)

Basit mezar: Ana toprağa çukur açılarak veya yüksek bir kaya oyuğunun

derinliklerine gömü yapılarak oluĢan bir mezar türüdür.

Küp Mezar: Cesedin doğal haliyle veya yakılarak çömlek ya da küplere

konularak çukura yerleĢtirilerek oluĢturulan mezardır.

Sandık Mezar: Çoğunlukla dikdörtgen biçiminde toprağa açılan mezar

çukurunun etrafı taĢ, kerpiç ve ağaçla örülerek üzeri yine bu malzemelerle örtülerek yapılmıĢ mezar türüdür.

Oda Mezar: Yeraltına bir ya da birden fazla oda açılarak yapılan plan ve

boyutları değiĢebilen girilip çıkılan mezar türüdür.

Platform Mezar: Mezar çukurunun kerpiç tuğlalarla dikdörtgen Ģekilde

örülmüĢ ve üzerine ölünün yerleĢtirildiği platform oluĢturularak yapılan mezar türüdür.

Kırık çanak- çömlek Mezar: Mezar duvarlarının kırık çanak çömlekle

örülmesiyle oluĢmuĢ oldukça küçük mezar türüdür.

BileĢik Mezar: Birden fazla mekândan oluĢan mezar, biçim olarak oda mezara

benzemektedir.

Gömme biçimi: Cesetlerde hoker, yarı- hoker ve dorsal Ģekilde

gömülmüĢlerdir.

Hoker: Dizin göğse- çeneye doğru çekilerek anne karnında bebeğin duruĢuna

benzer Ģekildeki gömme biçimidir.

Yarı- hoker: Dizin geniĢ bir açıyla yukarı doğru çekilerek yapılan gömmedir. Dorsal (uzanmıĢ): isminden de anlaĢıldığı gibi bacak ve kolların

(12)

Mezar Buluntuları: Ölen kiĢinin hayattayken kullandığı eĢyaların öteki

dünyada da kullanacağına inanıldığı için bazen mezarın içine bazen mezarın etrafına yerleĢtirilmiĢtir. Ölünün üzerlerinde taĢıdıkları kiĢisel eĢyalarla birlikte gömülü olan örnekler de vardır. Mezar buluntuları bize kiĢinin sosyal statüsü ve ekonomik durumu hakkında birçok bilgi vermektedir. Ayrıca ölü kültü ile ilgili bir takım buluntular da vardır.

M.Ö III. binyılın ilk evresinde ölü gömme gelenekleri hakkında bilgilerimiz sınırlıdır. Mezar türü bakımından üç tür karĢımıza çıkmaktadır. Bunlar toprak mezar, küp mezar, sandık mezardır. Mezar türleri kiĢinin ekonomik durumuna göre yapılmamıĢtır. Mezarlıkların yerleĢim dıĢına taĢındığı ancak nadir de olsa bazı yerleĢmelerde yerleĢme içi gömü de yapılmıĢtır. Gömüler mezarlara hoker pozisyonunda gömülmektedirler. Mezar hediyeleri öteki dünya anlayıĢı ile ilgili olup cesetler, öteki dünyada kullanılacağına inanıldığı eĢyalarla birlikte gömülmüĢlerdir. Fakir insanların mezarlarında bazen mezar hediyesine hiç rastlanmazken bazen de birkaç tane çanak- çömlek açığa çıkarılmıĢtır. Ekonomik durumu iyi olan kiĢilerin mezarlarında armağan zenginliği vardır.1

M.Ö III. binin ikinci evresi ölü gömme adetleri hakkında en fazla bilgi sahibi olduğumuz bir dönemdir. Bu dönemde de bir önceki dönemde görülen mezar türleri varlığını sürdürmüĢtür. Basit mezar, küp mezar ve sandık mezarın yanında yalancı oda mezar olmak üzere 4 tür karĢımıza çıkmaktadır.2

Mezar tipleri ölen kiĢinin ekonomik durumunu yansıtmamaktadır. Ancak büyük küplerin ölen kiĢinin zenginliği ile ilgili olacağını düĢünenler de vardır. Bazı mezar alanlarında sadece küp mezarların oluĢu o yörenin dinsel düĢüncesi ile ilgili olduğu fikrini vermektedir.3 Mezarlar ele aldığımız Orta Anadolu‟da yerleĢim içindedir. Mezarlara gömüler tek tip gömülmüĢ ve bu tiplerin bir arada olduğu mezarlar da açığa çıkarılmıĢtır. Bu mezarların aile mezarı olarak kullanıldığı düĢünülür. Mezarda ilk cesede ait iskelet kemikleri kenara itilerek yeni ceset için yer açılmıĢtır. Ġki gömünün aynı anda değil belli zaman aralıklarıyla gömüldüğü bilinmektedir. Bu dönemde mezarlarda mezar

1 Harmankaya 2002: 14; Efe 2003: 125. 2 Efe 2003: 125.

(13)

hediyesi olarak en fazla çanak- çömlek, madeni aletler ve taĢtan ya da piĢmiĢ topraktan yapılmıĢ figürünler bulunmuĢtur. Bu eĢyalar mezarların içinde ve dıĢında açığa çıkarılmıĢken, küpe, alınlık, bilezik, halhal ve süs iğneleri gibi ziynet eĢyaları da cesetlerin üzerinde bulunmuĢtur.4

Fakir insanlara ait mezarlara değersiz eĢyaların konduğu, organik madde oldukları için günümüze kadar kalamayan tahta eĢyalar, kumaĢ ve halıların da konabileceği düĢünülmektedir.5

M.Ö III. binin son evresinde kiĢilere ait mezarlıklar açığa çıkarılmıĢtır. Bu mezarlar dönemde önemli beylikler kuran soylu kiĢilere aittir. Mezar tiplerine bir yenisi daha eklenmiĢtir. Bu mezar türü incelediğimiz dönem itibariyle Orta Anadolu‟da sadece Alacahöyük‟te açığa çıkarılan oda mezardır. Mezar eĢyaları altın, gümüĢ gibi değerli madenlerden ve bakır, tunç, kurĢun gibi madenlerden de yapılmıĢtır. Bu buluntular ustaca yapılmıĢ ve dönemin zanaatını yansıtmaktadır ki maden iĢçiliği ve kuyumculuk günümüz kuyumcularının seviyesine kadar ulaĢtığı görülmektedir.6

Mezopotamya‟da M.Ö III. binyılda mezarlar intramural ve ekstramural olarak açığa çıkarılmıĢtır. Anadolu‟da olduğu gibi Mezopotamya‟da da mezar türü olarak basit mezar, küp mezar, sandık mezar açığa çıkarılmıĢtır. Ancak Anadolu‟da M. Ö III. binin son evresinde ortaya çıkan oda mezar Mezopotamya‟da geliĢmiĢ bir Ģekilde M.Ö III. binde var olmuĢtur. Yani daha fazla odadan oluĢması, giriĢlerde dramosların olması kuyulu giriĢlerin olması gibi. Mezar türleri sosyal statüye göre kullanılmıĢtır. Halk evlerin içine ya da duvar kalınlığı içine ve basit, kap ve sandık mezarlara gömülürken kral ve kraliçeler oda mezarlara gömülmüĢlerdir. Hoker, yarı- hoker ve uzatılmıĢ Ģekilde gömmeler karĢımıza çıkmaktadır. Mezopotamya‟da daha sonraki dönemlerde bir daha görülmeyecek olan ölü gömme merasiminde ölen kiĢi ile birlikte hizmetkârları da kendilerini öldürmüĢler ve krallarını yalnız bırakmamıĢlardır. Ur Kral Mezarları Mezopotamya‟da tekli gömmelerin yanında toplu gömmelerinde olduğunu gösteren en güzel örnektir. Krallara ait mezarlarda

4 Efe 2003: 125. 5 Harmankaya 2002: 25. 6 Harmankaya 2002: 33.

(14)

mezar hediyesi açısından çok değerli eĢyalar açığa çıkarılmıĢtır. Halka ait mezarlar mezar hediyesi bakımından fakirdir.

(15)

I. BÖLÜM

1. ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA COĞRAFYASI 1. 1 ORTA ANADOLU COĞRAFYASI

Antik kaynaklarda Asia Minor (Küçük Asya) olarak geçen Anadolu, Ortadoğu‟dan Balkanlar‟a doğru uzanan yarımadanın tümünü içermektedir. Doğu Akdeniz kıyı hattının devamı olarak Tahtalı Dağları ve Sivas üzerinden kuzeye doğru Karadeniz kıyısına kadar uzanan bir hat, kabaca yarımada ile anakara arasındaki coğrafi sınırı oluĢturmaktadır.7

Asya ve Avrupa arasında köprü olan Anadolu bulunduğu konum itibariyle de Mezopotamya, Suriye ve Ege bölgesine hâkim olduğu için her dönemde önemini korumuĢtur.8

Orta Anadolu, Doğu Anadolu‟nun dağlık bölgesi ile batıda Sakarya Nehri, güneyde ise Toros Dağları ile sınırlanmaktadır. Kızılırmak, doğudan gelerek Orta Anadolu platosunda Kayseri ile Konya Ovasını kuzeyinden Sakarya Nehrinin batısındaki Haymana Ovasının doğusundan geniĢ bir yay çizerek, Ġsfendiyar ve Canik Dağlarının arasından kuzeydeki Bafra Ovasından Karadeniz‟e uzanır.9 (Harita1)

Orta Anadolu Bölgesi, etrafı yüksek dağ sıraları ile çevrili kapalı bir alan görünümündedir. Bölge dağlık olmayan hafif engebeli yüzey Ģekillerine sahiptir. Yükselti batıdan doğuya doğru artmaktadır. Kuzey ve güneyden yüksek dağlarla sınırlanan bölgenin Karadeniz kıyısına bağlantısı Kızılırmak vadisiyle sağlanmaktadır. Akdeniz‟e ise Toroslardan dolayı bağlantısı zordur.10

Kızılırmak yayının batısında kalan Karaoğlan, EtiyokuĢu, Koçumbeli, Ahlatlıbel, KarayavĢan, Polatlı, AliĢar, Alacahöyük, Kültepe ve Resuloğlu ele alacağımız dönemin ölü gömme gelenekleri hakkında önemli bilgiler veren bazı yerleĢim yerleridir. 7 Efe 2003a: 92. 8 Ersoy 2008: 9. 9 Akyurt 1998: 43. 10 Erdem 1997: 4.

(16)

1.2. MEZOPOTAMYA COĞRAFYASI

Mezopotamya Fırat ve Dicle Nehirlerinin arasında kalan bugünkü Ġran topraklarının bir bölümünü tanımlamak için mesos (orta) ve potamas (ırmak) sözcüklerini birleĢtirerek üretilen bir isimdir.11

Eski doğunun üç büyük medeniyet merkezlerinden biri olan Mezopotamya Yunanca “iki nehir arası” demektir. Fırat ve Dicle arasında kalan bu verimli topraklara eski Mısırlılar “Naharina” adını verirken Ġslami devirlerde ise ada anlamına gelen “Cezire” denilmiĢtir.12

Arkaik Sümerler ise kendi memleketlerine “Kengi” adını vermiĢlerdir.

Mezopotamya‟nın bazı yöreleri zaman içinde değiĢik isimlerle anılmıĢtır. Basra körfezinin (Hor Dalmaç) kuzeybatısındaki bataklık bölgeye M.Ö 2060–1960 tarihleri arasında hüküm süren Yeni Sümer Devleti “Sümer”, M.Ö 1850–1550 tarihleri arasında I. Babil Sülalesi zamanında “Deniz ili” , M.Ö I. Binde “Kalde” denilmektedir. Körfezin kuzey kesiminden 34. enlem dairesine kadar olan bölgeye Sümerler zamanında “Agade” Ģehrine izafeten “Akkad” denildiği halde klasik yazarlar o zamanki dünyanın en büyük Ģehri olan Babil‟den dolayı söz konusu bölgeye “Babilonya” demiĢlerdir.13

III. Ur Sülalesi zamanında Akkadların batısındaki memleketlere Batı memleketleri anlamına gelen “Martu Memleketleri”, doğusuna ise “Subartu” denilmiĢtir. Dicle‟nin doğusunda bulunan Küçük Zap Suyu ile Diyala Nehri arasında kalan bölgenin güneyine “Gutium” Pers körfezinin doğusundaki alana ise “Elam” denilmiĢtir.

Mezopotamya toprakları çok verimli olduğu için sık sık istilaya uğramıĢ ve buna bağlı olarak da buraya yerleĢen yeni topluluklar tarafından ismi değiĢtirilmiĢtir. Örneğin Sümerler tarafından Subartu denilen Dicle‟nin doğu kesimine, I. Babil

11 Köroğlu 2006: 11- 12.

12 Kınal 1983: 9; MemiĢ 2007: 7. 13 MemiĢ 2007: 7; Kınal 1983: 9.

(17)

Sülalesi zamanından itibaren “Asur” denilmeye baĢlanmıĢtır. I. Babil Sülalesinden sonra bölgeye hâkim olan Kaslar ise Babil‟e “Karaduniaş” ismini vermiĢlerdir.14

Günümüzde ise Mezopotamya kuzeyde Toros Dağları, güneyde Basra Körfezi, doğuda Zagros Dağları, batıda Suriye Çölü tarafından çevrelenmiĢ alanı oluĢturmaktadır. 15

(Harita 2)

Mezopotamya bulunduğu konum itibariyle Asya kıtasının Akdeniz‟e açılmıĢ kapısı durumundadır. Mezopotamya Asya‟nın batısındaki Akdeniz ile Basra Körfezi arasında kalan 120.000 kilometre karelik bir alanı oluĢturmaktadır. Bu alan doğuda Ġran, kuzeyde ise Anadolu platolarını oluĢturan yüksek dağlarla bir hilal Ģeklinde çevrelenmiĢtir.16

Mezopotamya ismi Roma kaynaklı bir kelime olup Ģuan ki Fırat ve Dicle Nehirleri arasındaki topraklar için kullanılır. Ve birçok kitapta onun özelliği, verimli alanlarını doğuya doğru geniĢleten bir boynuz Ģeklinde tariflenir.

Mezopotamya bölgesi iki coğrafi bölgeden oluĢmaktadır. Dicle ve Fırat‟ın birbirine en fazla yaklaĢtığı Bağdat yöresi Kuzey Mezopotamya ve bu alanın güneyinde kalan kısım ise Güney Mezopotamya olarak adlandırılmaktadır.17 Mezopotamya‟nın üç tarafı dağlarla çevrilmiĢ sadece güney kısmı Suriye ve Arabistan Çöllerine kadar uzanan bir düzlükten ibaret olup bu düzlük kısmından Fırat ve Dicle‟nin geçmesiyle Güney Mezopotamya Suriye Çölünün devamı olmaktan kurtulmuĢtur. 18

Mezopotamya için önemli olan Fırat (Purattu) ve Dicle (Ġdiglat ) bölgenin en büyük nehrini oluĢturmaktadırlar. Bu nehirler kaynağını Doğu Anadolu‟dan alıp güneydoğu istikametinde yaklaĢık 700 kilometrelik bir mesafe kat edip Balık, Habur, Büyük ve Küçük Zap, Diyala, Kerha, ve Karun adlı kolları da bünyesine alarak Basra Körfezine dökülmektedir. 14 Kınal 1982: 9. 15 Köroğlu 2006: 12. 16 MemiĢ 2007: 8. 17 Postgate 2004: 3-5 18 MemiĢ 2007: 9.

(18)

Ġki nehir arasında verimli arazilere sahip olan Mezopotamya‟nın bu özelliğinin yanı sıra iklimi de burayı yerleĢime müsait hale getirmiĢtir. KıĢların kısa, yazların ise sıcak ve uzun olması insanların bu bölgeleri tercih etmelerinde önemli rol oynamıĢtır. Daha önce belirttiğimiz gibi iki bölümden oluĢan Mezopotamya‟nın kuzey bölümü dağlık bir alanı oluĢtururken, güney bölümü ise düz bir alandan meydana gelmektedir. TaĢtan baĢka silahları olmayan bu insanlar ilk önceleri Kuzey Mezopotamya‟ya yerleĢirken Güney Mezopotamya ancak madenin keĢfinden sonra tercih edilmiĢtir.19

2.ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA’DA M.Ö III. BĠNDE BAZI YERLEġĠMLER

2.1ORTA ANADOLU’DA M.Ö III. BĠNDE BAZI YERLEġĠMLER

Karaoğlan; Ankara‟nın güneyinde yer alan höyük adını aldığı Karaoğlan höyüğünün altındadır. Höyük 260x180 m boyutlarında 18-20 m yüksekliğindedir.(Resim 1-2)

Ġlk kez Afet Ġnan tarafından 1937 yılında bilim dünyasına duyurulan höyük 1937‟de kazılmaya baĢlanmıĢ 1942‟de Remzi Oğuz Arık yönetiminde ilk bilimsel kazısı gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu höyükte kazının baĢlama nedeni M.Ö II. Bin yılına ait çanak-çömleğin bulunmasıdır. Höyükte 5 tabaka tespit edilmiĢtir: I. tabaka: Klasik Dönem; II. tabaka: Demir Çağı; III. tabaka: Hitit; IV. tabaka: M.Ö 3. binyıldan 2. binyıla geçiĢ; V. tabakada a,b,c tabakaları Ģeklinde üçe ayrılır: Va ve Vb tabakaları: Ġlk Tunç Çağ (ĠTÇ) II. evre; Vc. tabaka: Kalkolitik Çağ'a tarihlenmektedir. 9.4 m'den sonra asıl ĠTÇ tabakalarına girilmektedir. V tabakanın üstünde yangın izleri görülmüĢtür.20

Ayrıca ĠTÇ‟ye ait olan V. tabakada sur kalıntılarına rastlanmadığı için aynı dönem yerleĢmelerinden ayrılmaktadır. Mimari kalıntıları, Karaoğlan‟da geliĢmiĢ bir yerleĢmenin, iĢ bölümü, hiyerarĢi ve mülkiyeti tanıyan bir topluluğun var olduğunu göstermiĢtir.21

19 Kınal 1983: 11; MemiĢ 2007: 10. 20 Harmankaya 2002a: Karaoğlan. 21 Yiğit 2000: 15.

(19)

Etiyokuşu; Ankara‟nın kuzeydoğusunda yer alır. Bu isim kazı ekibi tarafından verilmiĢtir. Tunç buluntuları yerine bu yerleĢmenin önemi Paleolitik Çağa ait buluntulardan ileri gelmektedir.

Höyüğün kum çekilme nedeniyle tahribe uğraması 1937 yılında kurtarma kazılarını zorunlu hale getirmiĢtir. 1937 yılında ġ. Aziz Kansu‟nun baĢkanlığında Kılıç Kökten, M. Atasayan ve R.Oğuz Arık‟ında katılımıyla oluĢan bir ekip tarafından kazılmıĢtır. Bu kazı Türk Arkeologları tarafından gerçekleĢtirilen ilk kazılardandır. Kazılar A, B ve C açması olmak üzere üç yerde gerçekleĢtirilmiĢtir. A açmasında açığa çıkarılan üç tabakanın ĠTÇ‟ ye ait olduğu tespit edilmiĢtir. A açmasının III. tabakası ile B açmasının II. tabakası çağdaĢtır.22

ĠTÇ‟ nin III. evresine tarihlenen bu yerleĢimin yapılan kazılar sonucunda etrafının bir surla çevrilmiĢ olduğu görülmektedir.23

Koçumbeli; Ankara‟nın güneybatısında Yalıncak köyünün güneyinde yer almaktadır. Yalıncak köyü ile Ahlatlıbel yerleĢmesinin arasındadır.24

1964- 1965 yıllarında Burhan Tezcan, 1966- 1967 yılları arasında da Sevim Buluç tarafından kazı çalıĢmaları yürütülmüĢtür.25

Üç tabaka açığa çıkarılmıĢtır. I. tabakada üç yapı tespit edilmiĢtir.26

KomĢusu Ahlatlıbel ile benzer özellikler göstermektedir. Yani yerel bir sülalenin oturma yeri olarak bilinmektedir.27

Ancak Ahlatlıbel yerleĢmesinden daha basit ve daha fakir bir yerleĢmedir.28

Ahlatlıbel; Ankara‟nın 14 km güneybatısında yer almaktadır. Tunç Çağı boyunca yerleĢime sahne olmuĢtur.29

Ahlatlıbel ismi yereldir. Ahlat ağaçlarından dolayı bu isim verilmiĢtir.

22 Harmankaya 2002b: EtiyokuĢu. 23 Yiğit 2000: 16. 24 Harmankaya 2002c: Koçumbeli. 25 Sevin 2003: 298 26 Harmankaya 2002c. 27 Yiğit 2000: 16. 28 Harmankaya 2002c. 29 Kınal 1962: 49.

(20)

1933 yılında Ankara çevresindeki tümülüsleri saptamaya yönelik bir araĢtırma sırasında tesadüfen bulunmuĢtur. Atatürk‟ün izniyle 1933‟te H. Zübeyr KoĢay kazı çalıĢmalarına baĢlamıĢtır. Kazılar höyüğün tümü açılarak yapılmıĢtır. Atatürk‟ün ziyaret ettiği ender Türk kazılarından olan Ahlatlıbel Türk Arkeologları tarafından kazılan ilk tarihöncesi yerleĢme yeridir. 2006 yılında ODTÜ tarafından yüzey araĢtırması çalıĢmaları yapılmıĢtır. KoĢay tarafından yerleĢimde üç yapı katı olduğu bildirilirken J. Yakar ise yerleĢmede iki yapı katı olduğunu bildirmiĢtir.30

Yapılan kazılar sonucunda Ahlatlıbel‟in ĠTÇ III yerleĢmesinde bir kale ve onu çevreleyen sur kalıntılarına rastlanmıĢtır. Açığa çıkarılan yapılar, büyüklüğü ve ele geçen diğer buluntular Ahlatlıbel‟in sıradan bir yerleĢim olmadığını önemli bir kiĢinin belki bir yerel kralın kalabalık maiyetiyle yaĢadığı yer olabileceğini düĢündürmektedir.31

Karayavşan; Ankara‟nın güneybatısında yer alan höyük adını aynı isimli köyden almaktadır. (Resim 3-4)

Raci Temizer baĢkanlığında 1965 yılında kazılan höyükte, açmalar tepenin üstünde ve yamaçta açılmıĢtır. Tepede açılan açmada ĠTÇ‟ nin III. evresi görülürken teras açmasında ise ĠTÇ‟nin erken evreleri görülmektedir. Bu yerleĢim ĠTÇ yerleĢimidir. Önemli bir yerleĢme olmasına rağmen çok fazla yayını çıkmamıĢtır. Bu yüzden ĠTÇ‟ ye ait tabakalarının tarihlemesi zor olan bir höyüktür. Çevresindeki önemli kültürler olan Ahlatlıbel, Koçumbeli ve EtiyokuĢu kültürleriyle değerlendirilebilir.32

Polatlı; Orta Anadolu‟nun önemli yerleĢmelerindendir. Polatlı kazıları II. Dünya SavaĢı sırasında 1949‟da Seton Lloyd ve Nuri Gökçe tarafından yapılmıĢtır.33 (Resim 5-6)

30

Harmankaya 2002d: Ahlatlıbel.

31 Yiğit 2003: 170.

32 Harmankaya 2002e: KarayavĢan. 33 Kınal 1962: 46; Erdem 1997: 33.

(21)

Polatlı‟nın ilk kez Tunç Çağında iskân edildiği anlaĢılmıĢtır. ĠTÇ‟ ye ait 13 yapı katı iki safhaya ayrılmıĢtır. Eski safha yani alttaki yapı katı bir yangınla harap olmuĢtur. Bu kültür katı Alacahöyük Kral Mezarlarıyla çağdaĢtır.34

Alişar höyük; Yozgat ilinin Sorgun ilçesinin AliĢar köyünün kuzeyindedir. Anadolu‟nun büyük höyüklerden olup 520x350m boyutlarındadır.

Chicago Üniversitesi Doğu Bilimleri Enstitüsü adına H. H. Von der Osten yönetiminde E. F. Schmidt‟in katılımıyla 1927- 1932 yılları arasında 6 mevsim kazı çalıĢmaları yürütülmüĢtür. Osten ve ekibi tarafından AliĢar‟ın kazı yeri olarak seçilmesinin Hitit bölgesinde olması ve birçok ticaret yolunun ortasında bulunmasıdır.35

1993 yılında da kazılara Ronald L. Gorny tarafından tekrar baĢlanmıĢtır.36

Kalkolitik Çağdan itibaren iskân edilmiĢ olan AliĢar höyük Orta Anadolu‟nun önemli yerleĢimlerindendir. AliĢar‟ın III. tabakasının ĠTÇ III evresine ait olduğu saptanmıĢtır. YerleĢmenin etrafında kerpiç duvarlı sur bulunmaktadır. Bu dönemde AliĢar güç ve idare merkezi konumundadır.37

Alacahöyük; Çorum il merkezinin güneyinde, Alaca ilçesinin batı-kuzeybatısındadır. Günümüzde Höyük köyü ören yerinin rahat gezilmesi için taĢınmıĢtır. YerleĢim yeri 310x275 m boyutlarında, 13- 15 m yüksekliğindedir. Alaca kasabası ile bir ilgisi olmadığı halde 1930- 1935 yıllarında Höyük yoluna giden tek karayolu Alaca kasabasından geçtiği için höyüğe Alacahöyük ismi verilmiĢtir.38 (Resim 7)

Höyük 1835 yılında ilk olarak William John Hamilton tarafından bilim dünyasına tanıtılmıĢtır.39

Alacahöyük‟te 1935 yılında baĢlanan arkeolojik çalıĢmalar sonucunda bu höyükte kazılara devam etmek Orta Anadolu‟nun tarihsel gerçeklerini 34 Kınal 1962: 46- 52. 35 Harmankaya 2002g: AliĢar. 36 Sevin 2003: 293. 37 Yiğit 2000: 14. 38 Harmankaya 2002h: Alacahöyük. 39 Efe 2003: 100.

(22)

çözmek için hatta tarihöncesi buluĢlarına varmak için önemli ve gerekli olacağı düĢünülmektedir.

Alacahöyük kazıları, Türkiye Cumhuriyeti‟nin kuruluĢundan sonra Türk Tarih Kurumu tarafından baĢlatılan ilk Türk kazısıdır. Atatürk tarafından Hasan Cemil Çambel baĢkanlığındaki Türk Tarih Kurumuna kazılmak ve araĢtırılmak üzere ören yeri belirlemeleri istenir. Bunun üzerine Kurt Bittel‟in önerisi ile Alacahöyük araĢtırılmıĢtır. Bu yerleĢmenin seçilmesinin asıl nedeni Alacahöyük‟te Hitit dönemine ait sfenksli bir sur kapısının açığa çıkarılması ve buna bağlı olarak Hitit medeniyetinin araĢtırılmasında payının olacağının düĢünülmesidir.

Türk Tarih Kurumu‟nun kurduğu heyetlerle ve verdiği ödeneklerle kazı çalıĢmaları 1949 yılına kadar yürütülmüĢtür. Daha sonra ise 1979 yılına kadar Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü‟nün ödenek yardımları ile kazı çalıĢmaları devam etmiĢtir. Kazı çalıĢmaları 1967 yılına kadar geniĢ yayımlarla belgelenmiĢtir.40

Kazılar 1935‟te R. Oğuz Arık baĢkanlığında 1936‟dan sonra ise H. Zübeyr KoĢay ile Mahmut Akok baĢkanlığında sürdürülmüĢtür.1995 yılında Hatçe Baltacıoğlu, 1997 yılından beri de Aykut Çınaroğlu tarafından sürdürülmektedir.41

Alacahöyük Orta Anadolu‟nun ĠTÇ II döneminde önemli bir yerleĢime sahne olmuĢtur. Bu yerleĢim ĠTÇ‟nin son evresinde zengin ve etkin bir beyliğin merkezi haline gelmiĢtir.42

Tunç Çağı‟na ait dört yapı katı açığa çıkarılmıĢtır. VI, VII ve VIII. yapı katında arkeoloji edebiyatında büyük öneme sahip43

ve Alacahöyük‟te önemli bir yer teĢkil eden bu yapı katlarının höyüğün bu devirde bir “Residence royale” krallara mahsus ikametgâhı olduğunu göstermektedir.44

Hitit döneminde ihtiĢamlı sur

40 Akok 1980: 81. 41 Özyar 2003: 124. 42 Sevin 2003: 132- 134. 43 KoĢay 1948: 175. 44 Ġnan 1938: 9.

(23)

kapılarına ve düzenli, büyük binalara sahip bir kent halini alan höyük, ilk önce köy olarak yerleĢime sahne olmuĢtur.45

Kültepe; Kayseri il merkezinin kuzeydoğusunda yer alan höyük Karahöyük köyünün güneyindedir. Kül renginde dolayı bu isim verilmiĢtir. Ancak yakın çevresinde de Karahöyük olarak bilinmektedir.

Höyük bilim dünyasına 1882‟de Th. G. Pinches tarafından Koloni Dönemi tabletlerin bulunuĢu ile duyurulmuĢtur. Bu tabletleri açığa çıkarmak için 1893-94 yıllarında E. Chantre baĢkanlığında kazı çalıĢmaları yapılmıĢtır. 1906 yılında aynı amaçla H. Winckler ve H. Grothe kazılara devam etmiĢtir. Karum alanında B. Hrozny 1925 yılında kazıya baĢlamıĢtır. 1948‟den beri Tahsin Özgüç tarafından kazılar yürütülmüĢtür. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmıĢ tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.46

Resuloğlu; Çorum Ġlinin Uğurludağ Ġlçesinin sınırları içerisinde ismini aldığı Resuloğlu Köyünün kuzeybatısında Keseli Pınar mevkidedir.

Resuloğlu mezarlığı 1998 yılında yüzey araĢtırmaları sonucunda T. Sipahi ve T. Yıldırım tarafından keĢfedilmiĢ ilk kez 2003 yılında da T. Yıldırım baĢkanlığında Çorum Müze baĢkanı Ġsmet Ediz ve T. Sipahi tarafından kazı çalıĢmalarına baĢlanmıĢtır.47

(Resim 8-9)

2.2MEZOPOTAMYA’DA M.Ö III. BĠNDE BAZI YERLEġĠMLER

Abu Salabikh; Marad‟ın 30 km güneybatısında Uruk‟un 10 km kuzeybatısında ve Nippur‟un 21 km güneydoğusunda yer almaktadır. (Resim 13-14) YerleĢimde arkeolojik metinlerin yazılı olduğu tabletler ele geçmediği için yerleĢimin Sümerce

45 Özyar 2003: 124.

46 Harmankaya 2002i: Kültepe; Erdem 1997: 50.

(24)

ismi bilinmemektedir.48 M.Ö III. binyılın ortalarında küçük bir Sümer yerleĢimi olan Abu Salabikh‟in Kish ile kültürel bir iletiĢimi vardır.49

Abu Salabikh‟teki ilk araĢtırmalar, batı höyüğünde yer alan A alanında, D.P. Hansen tarafından 1963 yılında yapılmıĢtır.50 Hansen yaptığı kazı çalıĢması sonrasında 500 adet fragment ve tablet açığa çıkarmıĢtır. Bu tabletler orijinal halleriyle Irak‟taki Bağdat müzesinde depolanmaktaydı. Bunların büyük kısmı II. Irak savaĢının ilk yıllarında yağmalanmıĢ ve bir kısmı kaybolmuĢtur. Geri kalanlar ise dikkatlice basılmıĢtır.51

1972 „de R.M.c. C. Adams, 1973‟te N.C. Anderson, 1 yıl sonra ise Johns Fund tarafından British Academy ve British Museum desteğiyle araĢtırmalar gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu araĢtırmalar sonucunda ise yerleĢimde IV. ve III. bine ait mimari kalıntılar açığa çıkarılmıĢtır.

Ana höyüklerde yapılan araĢtırmalarda, Er Hanedanlar I-III (M.Ö 2850–2350) ve Akkad ile III. Ur dönemine ait mimari kalıntılar tespit edilmiĢtir. Batı höyüğünde, A ve E alanlarında bulunan kırık çanak-çömlek parçaları Er Hanedanlar I ve III dönemlerine tarihlenmektedir. Abu Salabikh‟te Uruk dönemine ait seramik buluntuları ele geçmiĢtir. Ele geçen buluntular sayesinde Abu Salabikh‟in, Uruk ile Nippur arasında yoğun iliĢkilerin olduğunu saptanmıĢtır. 52

Girnevaz; Mardin ilinin Nusaybin ilçesinin 4 km kuzeyinde yer almaktadır. Ayrıca Suriye sınırından 5 km uzaklıktadır. Girnevaz höyük 24–25 m yüksekliğinde 350 m çapında yuvarlak biçimli bir tepedir. (Resim 15-16)

A.T. Olmstead tarafından bilim dünyasına tanıtılan höyük boyutu ve Kuzey Mezopotamya‟dan gelen yolun üzerinde bulunuĢu ile ilgi çekmiĢtir. 1981 yılında M.Ö III. bin yıla ait mezarlıktan getirilen 22 parça eserin Mardin müzesine getirilmesi buranın kazılmasının zorunlu hale getirmiĢtir. 1980 yılında yapılan yüzey araĢtırmasından sonra 1982 yılından itibaren 1985 yılı hariç 1991 yılına kadar kazı 48 Atan 1999: 32. 49 www.wikipedia.org 50 Atan 1999: 32. 51 www.wikipedia.org. 52 Atan 1999: 32.

(25)

çalıĢmaları yapılmıĢtır. Girnevaz‟da mimari kalıntıları ve mezarlığı bulunan M.Ö III. bine tarihlenen yerleĢmenin adı bilinmemektedir. Bu höyük Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmıĢ tescilli sit alanı listesinde yer almaktadır.53

Ġlk defa kuzey terasında 1982 yılında çalıĢmalara baĢlanmıĢtır. Terasın üst kısmında 2 farklı tabakada, 2 resmi bina kısmen açığa çıkarılmıĢtır.54

Höyüğün kuzeydoğu ve kuzeyinde M.Ö III. bin yıla tarihlenen yerleĢme tespit edilmiĢtir. Höyüğün kuzey yamacında 9 tabaka ve mezarlık alanı açığa çıkarılmıĢtır. Bu tabakalar ve mezarlık tarihöncesine tarihlenir. 3. ve 5. tabakalar M.Ö III. binyıl sonuna (ĠTÇ III. evre) 6. ve 9. tabakalar: Er Hanedan I-III dönemine (ĠTÇ II. evre) tarihlenmektedir.55

1986 yılında ise kuzey terasın doğu yamacında kazı çalıĢmasına baĢlanmıĢ ve Yeni Asur devrini temsil eden teras açmaları doğuya doğru, doğu-batı yönünde uzatılmıĢtır. Bu uzatma üzerinde özellikle 1987 yılında derine inilmiĢ ve sonucunda Orta Asur Devri yapı katmanlarına ulaĢılmıĢtır. Ele geçen tablet sayesinde bu katların, I. Tiglat-Plaser (M.Ö 1117–1077) dönemine ait olduğu tespit edilmiĢtir.56

1988 yılı çalıĢmaları höyüğün kuzey ve kuzeydoğu terasında gerçekleĢtirilmiĢtir. Kuzey terasında 3 ayrı mimari tabaka açığa çıkarılmıĢtır. Bu tabakalarda ele geçen az sayıdaki seramik buluntuları bu tabakaların I. Tiglat Plaser‟den daha önceki bir asır içine tarihlemektedir. Kuzeydoğu terasında 1982 yılından beri yapılan çalıĢmalarda M.Ö I. bin evresi açığa çıkarılmıĢtır. Ayrıca bu alanda M.Ö III. bin yıl araĢtırmalarına hız verilmiĢtir. 1984 yılında ilk kez bir sondaj çukuru ile baĢlatılan kazılar daha geniĢ alana yayılmıĢ ve 3 tabaka açığa çıkarılmıĢtır.57

Bu çalıĢmalar sırasında bir takım mezar kalıntılarına rastlanmıĢtır. ÇalıĢmalara bu yönde hız verilmiĢ ve kuzey terasının bir mezarlık alanı olduğu saptanmıĢtır. Burada toplam 34 mezar açığa çıkarılmıĢtır. Bu mezarların birçoğu basit toprak mezar olup 2 tanesi küp çocuk mezarı ve 1 tanesi de kerpiç sandık 53 Harmankaya 2002k: Girnevaz. 54 Atan 1999: 33. 55 Harmankaya 2002k. 56 Erkanal 1989: 261. 57 Erkanal 1989: 263.

(26)

mezardır.58

1988 yılında kuzeydoğu terasında da bir mezarlık alanı ortaya çıkarılmıĢ bu çalıĢmaya 1989 yılında devam edilmiĢtir. Bu yılki çalıĢmalar da mezarlık alanın güneyinde devam edilmiĢtir.59

ÇalıĢmalar sonunda 5 yapı katı ortaya çıkarılmıĢtır. Seramik buluntularına bakılarak II. ve III. tabakalar Er Hanedanlar dönemine IV. ve V. tabakalar ise daha eski döneme verilmektedir. 1988 yılında açığa çıkarılan 34 mezardan ayrı 32 mezar daha ortaya çıkarılmıĢtır. Bunlardan 5 tanesi kerpiç sandık mezar, 2 tane çocuk gömme içeren çömlek mezarlar, diğerleri de basit toprak mezardır.60

1990 yılana kadar yürütülen kazılar sonucunda 20x15 m‟lik bir çalıĢma alanı elde edilmiĢ ve 5 mimari katı içinden M.Ö III. bine ait 70 kadar mezarlık açığa çıkarılmıĢtır. Bu mezarlar Er Hanedanlar dönemine verilmektedir.61

Kuzeydoğu terasında 9 tabaka tespit edilmiĢtir. Bunlardan ilk ikisi M.Ö II. bin yılbaĢlarına yani Eski Asur dönemine tarihlenirken son 4 tabaka ise Er Hanedanlar dönemi I- III evresine tarihlenmektedir. Ortada kalan 3 tabaka bu iki dönem arasında yer almaktadır.62

Tepe Gawra; Yerli halk tarafından “Büyük Höyük” olarak adlandırılan Tepe Gawra bugünkü Musul‟un 20 mil kuzeyinde, Büyük Zap Suyu ile Dicle Nehirlerinin arasındadır. (Resim 17-18) Bulunduğu yerdeki birçok höyükten büyük ve ilgi çekici olan bu yerleĢim Tell Billa ile Korsabad yerleĢimleri arasında olup Dicle Nehrinin 15 km doğusundadır.

Tepe Gawra 25 Nisan 1927 yılında E. A. Speiser bakanlığında, American Schools of Oriental Research, Drospie College of Philadelphia ve Memorial Foundation kurumlarının desteğiyle araĢtırılan höyük 1930 yılında American Schools of Oriental Research ve Pennsylvania Üniversitesi adına E. A. Speiser tarafından kazı çalıĢmaları baĢlamıĢtır.63

Speiser burada XVI tane yer tabakası tespit etti.

58 Erkanal 1989: 264- 265. 59 Erkanal 1990: 277. 60

Erkanal 1990: 281- 283.

61 Akyurt, Devam, Erkanal, Ökse 1993: 267. 62 Erkanal: 274.

(27)

Bunlardan hepsi belli bir çağı temsil ediyordu. Ancak bunlardan sadece üstteki 6 tabaka tarih dönemiyle iliĢkilidir.64

1931- 1938 yılları arasında Joint Expedation of the Bagdat Schools of Archaeolog, Üniversty Museum ve Dropsite College of Philadelphia desteğiyle önce Speiser, sonra Bache ve son olarak da Tobler kazı yapmıĢtır.

Bu kazı çalıĢmaları sonucunda yerleĢimde kronolojik olarak III ana yerleĢim tabaka ve XIII tabaka açığa çıkarılmıĢtır. M.Ö IV. bin yılın baĢına ait XIII. Tabaka en eski tabaka olup, en yeni tabaka ise yani I. tabaka ise M.Ö 1400‟lere tarihlenir.65

Kuzey Mezopotamya‟da bulunan Ģehir M.Ö IV. bin yılın baĢından itibaren çok önemli bir dini ve idari merkez durumundadır. Bu yerleĢim yerinin etrafında birçok anıtsal yapı vardır ve bu yapılar geniĢ kamusal alan oluĢturacak Ģekildedir.

Tepe Gawra‟da bulunan birçok kil mühürler ve damgalar burada merkezi yönetim ve tapınakta gerçekleĢtirilen dinsel etkinliklerin birlikte yürütüldüğünü ortaya koymaktadır.

Tepe Gawra yerleĢmesinin kendine özgü özellikleri vardır. Bunlardan birincisi tapınak mimarisi, bu yapıların içerisinde her tarafa dağılmıĢ olarak ele geçirilmiĢ kil mühürler ve damgalar ile seçkinler sınıfının bazı üyelerine ait mezarların “kamusal” alanda bulunmasıdır. Bu yerleĢmenin ikinci özelliği ise küçük alandan oluĢan bu yerleĢmede çok daha büyük bir idari alanın oluĢudur. Büyük ihtimalle burası kamusal veya birtakım yönetimsel amaçlar için kullanılan bir yerdir.66

Ur; Uruk‟un 60 km güneydoğusunda yer almaktadır. (Resim 19) Ur kentinin bugünkü adı Tell Mugaiyar‟dır.67

Ur Ģehri dünyanın en eski yerleĢimlerinden biridir.

64 Lıssner 2008: 10. 65 Atan 1999: 30- 31. 66 Frangıpane 2003: 12- 18. 67 Bottero, Steve 2001: 108.

(28)

Fırat Nehri kenarında kurulmuĢ olan bu yerleĢim M.Ö 3500‟den M.Ö 1850‟ye kadar ticaret merkezi olarak kullanılmıĢtır.68

1854 yılından baĢlayarak kısa zamanda J. E. Taylor tarafından kazı çalıĢması gerçekleĢtirilmiĢtir. Rawlinson ise burada ünlü antik Ur Ģehrinin sitini tanımlamıĢtır.69

1922‟de Ġngiliz arkeolog Leonard Woolley 1934 yılına kadar bir dizi kazı çalıĢmasına bundan sonra ciddi bir biçimde baĢlamıĢtır. Bu kazı çalıĢmaları sonucunda Ay Tanrısı Nanna‟ya ithaf edilen tapınağa ait kalıntılar ve tapınağın çevresi açılmıĢtı. Burada yaklaĢık 20 m yükseklikte iyi muhafaza edilmiĢ, piĢmiĢ topraktan bir zigguratla, Ekisinugal (Büyük IĢık Tapınağı) tapınağı açığa çıkarılmıĢtır.70

1922- 1924 yılları arasında Woolley tarafından Ur harabe tepesinde yapılan kazı çalıĢması sırasında tepede iki mezarlık bulmuĢtur. Bunlardan biri Er Hanedanlar dönemine diğeri ise Akkadlar Çağına tarihlenmektedir. Ur kazıları ile Er Hanedanlar devrinde yaĢayan, fakat isimleri Sümer kral listesine geçmemiĢ küçük Ur Sülalesinin varlığı anlaĢılmıĢtır.71

Woolley tarafından açığa çıkarılan kral mezarları hakkında ayrıntılı bir Ģekilde bilgi verilecektir.

Kish; Sümerlerin antik kentlerinden biridir. Kish yerleĢmesinin bugünkü adı Tall al Uhaymir‟dir. Eski çağlarda Babil‟in 12 km doğusunda yer alan kent, günümüzde Irak‟ın Bağdat Ģehrinin 80 km güneyinde bulunmaktadır. (Resim 26-27)

Kish yerleĢmesindeki kazı çalıĢmaları Henri de Genouillac yönetiminde Fransız arkeologlar tarafından 1912 ile 1914 yılları arasında gerçekleĢtirilmiĢtir.

68 www.wikipedia.org. 69 Bottero, Steve 2001: 108. 70 Bottero, Steve 2001: 109. 71 Kınal 1983: 55.

(29)

Daha sonra ise 1923 ile 1933 yılları arasında Stephen Langton baĢkanlığında Anglo-Amerikan heyeti tarafından kazı çalıĢmalarına devam edilmiĢtir.72

Kazılar sonucunda Kish yerleĢmesinde açığa çıkarılan mezarlar Er Hanedanlar döneminin çeĢitli evrelerine tarihlenmektedir. Bu mezarlar coğrafi konumları esas alınarak iki grupta toplanmaktadır:

a. “A” höyüğü üzerinde yer alan mezarlık alanı b. Y yerleĢimi üzerinde bulunan mezarlar

Saray kazıları yapılırken açığa çıkarılan 154 mezar “A” mezarlığı olarak adlandırılan alanda bulunmuĢtur. Bu mezarların 56 tanesi bozulmamıĢ ve dokunulmamıĢ bir halde, 12 tanesi tahribe uğramıĢ, 44 tanesi aĢırı Ģekilde tahribe uğramıĢtır. 154 mezarlardan 4 tanesinin M.Ö I. bine tarihlendiği bilinmektedir.

Y yerleĢimi üzerinde açığa çıkarılan mezarlar iskan edilmemiĢ ve tufan seviyesi olarak adlandırılan bir alanda bulunmuĢtur. Bu mezarlar arabalı gömütler olarak adlandırılan oda mezarlardan oluĢmaktadır.73

Aşağı Salat Höyüğü; Diyarbakır ilinin, Bismil ilçesinde Yukarı Salat Beldesinin 3 km güneyinde yer alır. Bugün Salat Çayının Dicle Nehri ile birleĢtiği noktanın 2 km doğusundadır.74 (Resim 28)

Yüzey araĢtırmaları sırasında tespit edilen AĢağı Salat Höyüğü ilk kez Guillermo Algaze ve ekibi tarafından bilim dünyasına tanıtılmıĢtır. Daha sonra Eyüp Ay tarafından Ilısu Baraj projesi kapsamında ayrıntılı bir Ģekilde yüzey araĢtırması gerçekleĢtirilmiĢtir. Algaze tarafından yapılan çalıĢmalarda höyükten toplanan herhangi bir malzemeden bahsedilmemiĢtir. Ancak Ay tarafından yapılan çalıĢmada höyüğün 300x75x3 m boyutlarında basık bir Ģekilde olduğunu söylenmiĢtir.

72 www.wikipedia.org 73 Atan 1999: 30. 74Akçay 2005: 4.

(30)

Kazı çalıĢmaları kurtarma kazısı Ģeklinde ODTÜ-TAÇDAM‟ın desteğiyle, Diyarbakır Müzesi baĢkanlığı ve S. Yücel ġenyurt‟un bilimsel sorumluluğu altında 2000–2002 yılları arasında 3 dönem sürmüĢtür.75 Kazı çalıĢmalarına 400x290 m boyutlarında bir alanın gritlenmesiyle baĢlanmıĢtır.

Batı kazı alanı olarak adlandırılan açmada bir sondaj açılmıĢ ve yüzeyden 45 cm derinlikte I. tabakada taĢ duvar temeli açığa çıkarılmıĢ ve bu duvarın 85 cm altında taĢ sandık mezara ait kapak taĢının bulunması çalıĢmaların burada yoğunlaĢmasına neden olmuĢtur. 45 adet mezar bulunmuĢtur.76 Bu mezarlar ĠTÇ I dönemine tarihlenmektedir.77

3.ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA’DA M.Ö III. BĠNYIL ÖZELLĠKLERĠ

3.1.ORTA ANADOLU’DA M.Ö III. BĠNYIL ÖZELLĠKLERĠ

Kalkolitik Çağ‟dan sonra Anadolu‟da Tunç Çağ‟ı baĢlamaktadır. Tunç Çağ‟ı, kazılarda bulunan çanak çömleğin ve üretimde kullanılan madenlerin niteliklerine, yerleĢmelerin sosyo-ekonomik yapılarına göre, üç döneme ayrılmaktadır. Bu dönemler, Ġlk Tunç, Orta Tunç ve Geç Tunç dönemleri olmak üzere M.Ö. 3000–1200 yılları arasına tarihlendirilmektedir.78

Her ne kadar baĢlangıç tarihi olarak 3000 tarihi esas alınmıĢsa da 3200 tarihi daha doğru kabul edilir.

Bakır-kalay alaĢımı olan tuncun taĢa olan üstünlüğü bu çağa ismini vermiĢtir.79 Tunç Çağ‟ı deyimini bilimsel olarak ilk kullanan kiĢi 1816 yılında Danimarka Ulusal Müzesinde görevli olan Christian Jurgenson Thomsen‟dır. 1876‟da ise BudapeĢte‟de düzenlenen Uluslararası Arkeoloji Kongresinde François Von Pulski‟nin öneri ile Tunç Çağ‟ı ile Kalkolitik Çağ arasına “Bakır Çağ” teriminin

75 Akçay 2005: 13. 76 Koçerdin 2006: 14. 77 Akçay 2005: 15. 78 Harmankaya 2002: 23–24. 79 Kaptan 1990: 176.

(31)

kullanılmasını önermiĢ ve bu görüĢ de kabul görmüĢtür.80

Bakır Çağ teriminin daha çok Avrupa arkeolojisine uygulanan bir terim olduğu bilinmektedir.81

Anadolu‟da M.Ö III. Bin yılın baĢlarından yaklaĢık olarak M.Ö II. Binin baĢlarına kadar var olan dönem Tunç Çağı olarak adlandırılmıĢtır.82

Kalkolitik Çağdan Demir Çağın baĢına kadar Tunç Çağı olarak adlandırılan sürenin uzun olması arkeologların Tunç Çağı Dönemini üçe ayırmalarına neden olmuĢtur. Bunlar Ġlk, Orta ve Geç Tunç Çağıdır. Konumuz gereği biz yalnızca ĠTÇ ve bunun alt dönemlerini ele alacağız.

3.1. 1 ĠLK TUNÇ ÇAĞ DÖNEMĠ (M.Ö 3200- 2000/1900)

Konumuzu oluĢturan ĠTÇ M.Ö III. Bin yılın tümünü kapsamaktadır. ĠTÇ‟nin baĢlangıcı olarak M.Ö 3200–3000 tarihleri önerilirken D. Easton yeni carbon 14 (14 C) tarihlerine dayanarak bu tarih aralığının baĢlangıcını 3500 yıllarına kadar geri çekmiĢtir. Ancak bu tarih Batı Anadolu için uygulanabilecek bir tarih olup Anadolu‟nun diğer bölgelerine pek uygun değildir. Anadolu için ilk defa ĠTÇ terimi C. Blegen tarafından ortaya atılmıĢtır. Ġç Anadolu Bölgesi kronolojisinde ĠTÇ I. Evre: Son Kalkolitik- ĠTÇ I. Evre, Bakır Çağı: ĠTÇ II. Evre, Tunç Çağ‟ında: ĠTÇ III. Evre adı ile değiĢtirilmiĢtir.

ĠTÇ‟de kendi arasında üç alt döneme ayrılmıĢtır.83

Bunlar ĠTÇ I, ĠTÇ II ve ĠTÇ III‟tür.

Bu dönemin baĢlangıcından itibaren tüm Anadolu‟da ani bir kültür kesintisinin olmadığı bilinmektedir. ĠTÇ Anadolu kültürleri Geç Kalkolitik Çağ‟da ortaya çıkmaya baĢlayan kültürlerin bir geliĢimidir.84

Ancak yaklaĢık olarak 1000 yıllık bir

80 Erdem 1997: 10. 81 Harmankaya 2002: 8- 10. 82 Yiğit 2003: 167. 83 Harmankaya 2002: 8- 10; Erdem 1997: 11. 84 Sevin 2003: 118.

(32)

süreyi kapsayan bu dönem içinde yerleĢen bütün kültürlerin aynı özellik göstermesi beklenemez.85

Anadolu‟da bakır kullanımı ilk kez M.Ö 8000‟lerde ergitilmeden boncuk, iğne gibi küçük eserlerle sınırlı olarak kullanılmıĢtır. M. Ö IV. Bin‟de bakırı sertleĢtirmek için kalay katılması gereğinin keĢfedilmesiyle tuncun kullanımı ortaya çıkmıĢtır. Tuncun kullanımı o dönemde bilinen madenlerden daha dayanıklı olduğu için M.Ö III. Binde yoğunlaĢmıĢ madencilik alanında büyük geliĢmeler yaĢanmıĢtır.86

ĠTÇ‟ de Ġç Anadolu‟nun Kuzey kesiminde açığa çıkarılan buluntular sayesinde metalürji alanındaki bu büyük geliĢemeye tanık olmaktayız.87

Bu geliĢmeleri ilerde de değineceğimiz Alacahöyük‟te açığa çıkarılan mezar hediyelerinde görmek mümkündür. ġimdi Tunç Çağı alt dönemlerinin özellikleri hakkında bilgiler verelim:

3.1.1.1 Ġlk Tunç Çağ I. Dönemi Özellikleri (yaklaĢık M.Ö. 3300/3200–2650)

Ele alınan dönemin özellikleri hakkında bilgi vermek dönemin ölü gömme adetlerinin ne Ģekil olduğunu anlatmada bize yol gösterir. Özellikle ailenin zengin veya fakir olduğu, daha doğrusu ekonomik durumlarının ne seviyede olduğunu bilmemiz açısından bize katkı sağlar. Bunun için ilk olarak çalıĢmamızda ele aldığımız dönemlerin özelliklerine kısaca değindikten sonra ölü gömme adetlerinin nasıl olduğu hakkında bilgi verilecektir.

Anadolu‟da bu dönemde sosyal sınıf farklılıkları belirginleĢmiĢtir. Yönetici sınıf görkemli bir yaĢama geçmiĢtir.88

Yönetici sınıf bu dönemde hem askeri hem de dinsel sınıfı temsil eder. Yine bu dönemde askeri sınıfın önem kazanmasına paralel olarak yerleĢim yerlerinde sur yapılaĢmalarının varlığından bahsetmek mümkündür.89

Bunlara ek olarak Ģunu diyebiliriz ki, sınıflar arası farklılıklar ölü gömme adetlerinde de kendini gösterecektir. Bu durum için en belirgin örnek Alacahöyük Kral Mezarlarıdır. Bu konu daha sonra detaylıca ele alınacaktır.

85 Dinçol 1982: 15. 86 Erdem 1997: 10. 87 Dinçol 1982: 15. 88 Sevin 2003: 117. 89 Harmankaya 2002: 13.

(33)

Kalkolitik Çağ‟da toplum ekonomisi için önemli bir yere sahip olan dokumacılık, tarım, çömlekçilik, hayvancılık gibi iĢler hala vardır ve bu dönemde geliĢmiĢ durumdadır. Bunların yanında madenin keĢfi ile birlikte çeĢitli silahlar üretilmiĢ ve daha ince süs eĢyaları yapılmaya baĢlanmıĢtır.90

Bu gibi faaliyetler doğal olarak mezar buluntularında kendini gösterecektir.

ĠTÇ I. döneminin ölü gömme geleneği hakkında fazla bilgi elimizde mevcut değildir. Ancak yine de bu dönemde bir takım ölü gömme adetleri yapılmıĢtır. Ġlk olarak karĢımıza üç mezar türü çıkmaktadır. Bunlardan biri toprak mezar, diğeri küp mezar, bir diğeri ise sandık mezardır.

3.1.1.2 Ġlk Tunç Çağ II. Dönemi Özellikleri ( yaklaĢık M.Ö 2650- 2400)

ĠTÇ II. dönemi kültürleri hakkındaki bilgilerimiz ĠTÇ I dönemine oranla daha fazladır.91

ĠTÇ I döneminden II dönemine geçiĢ barıĢ ve düzen içinde olmamıĢtır.92 Anadolu bu dönemde lider konuma gelmiĢtir. Anadolu hem Tunç Çağ‟ı için gereken kaynaklara hem de bu kaynaklardan yararlanmak için gerekli tekniklere sahipti. Bundan dolayı Yakındoğu‟da önemli bir rol üstlenmiĢtir. Anadolu‟nun Güney Rusya ile Güney Mezopotamya‟ya kadar uzantısından söz edebiliriz.93

Konumuzu içeren Orta Anadolu Bölgesinde bu dönemde güçlü beyliklerin ortaya çıkmasına bağlı olarak esaslı bir devletleĢme sürecine girilmiĢtir.

Orta Anadolu‟da “Bakır Çağ‟ı” olarak adlandırılan bu dönem batıda Sivrihisar Dağlarından, doğuda Kızılırmak Kavsinin içine kadar uzanan geniĢ bir alan tek bir kültür bölgesi olarak değerlendirilmiĢtir.

Bu alan içinde çanak-çömlek buluntularıyla ayırt edilen beĢ ayrı grup vardır. Bu grup Ģu Ģekildedir:

90 Sevin 2003: 117. 91 Efe 2003: 125. 92 Sevin 2003:117. 93 Macqueenn 2001: 19.

(34)

Batı‟da; Ankara ve Polatlı, Kızılırmak kavsinin içinde Alacahöyük ve çevresi, Delice Irmağı ve güneyi,

Doğu‟da; olasılıkla Sivas ilinin batı kesimi

Kuzey‟de; Karadeniz kıyıları boyunca Filyos, Sinop

Orta Karadeniz Bölgesi (Ġkiztepe) grupları vardır. Daha güneyde ise Aksaray, Konya Ovası ve Kilikya kültür bölgeleri vardır.94

Orta Anadolu‟da dönemin önemli bazı yerleĢme yerleri arasında Karaoğlan, EtiyokuĢu, Koçumbeli, Ahlatlıbel, KarayavĢan, Polatlı, AliĢar, Alacahöyük, Kültepe ve Resuloğlu yerleĢmesi yer almaktadır. Ahlatlıbel ve Koçumbeli yerleĢimleri yerel beylere ait kaleler olarak nitelenebilecek özelliklere sahiptir.95

Bu dönemde bazı yerleĢmelerde rahip-kralın etkisi giderek artmıĢtır. ĠTÇ I döneminde geliĢen ticaret düzene girmiĢtir. Ticaret yolları üzerindeki yerleĢmelerin önemi artmıĢtır. Ticaretin geliĢmesine paralel olarak halkın geçinmesinde önemli yere sahip olan tarım ve hayvancılık hala devam etmekte ve bu tür ekonomik faaliyetlerde büyük değiĢmeler yaĢanmamıĢtır.

ĠTÇ I döneminde oluĢan dinsel sınıfın etkisi bu dönemde artmıĢtır. Tapınak/sarayların sayısındaki artıĢ bu etkinin mimarideki yansımasıdır. Sosyal sınıf farkı yerleĢim alanında da kendini hissettirmektedir. Halk ile yönetici seçkin kiĢilerin oturduğu mekânda bir ayrım vardır. Seçkin kiĢiler yukarı Ģehirde halk ise aĢağı Ģehirde oturmaktadır.96

Zenginlik ve gönenç içinde geçen bu çağda her alanda geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Bu dönem Batı ve Güney Anadolu‟da büyük bir yangınla son bulmuĢtur.97 94 Efe 2003: 104. 95 Sevin 2003: 131- 137. 96 Harmankaya 2002: 24. 97 Sevin 2003: 137.

(35)

3.1.1.3 Ġlk Tunç Çağ III. Dönemi Özellikleri (yaklaĢık M.Ö 2400- 2000/ 1900)

Bu döneme kadar gerek Tunç Çağı genel özellikleri gerekse de ölü gömme adetleri açısından bilgilerimiz yalnızca arkeolojik araĢtırmalar ve kazı sonuçlarına dayanırken artık bu dönemde bu kaynakların yanı sıra ĠTÇ III. döneminde geliĢmiĢ bir uygarlığa iliĢkin yazılı belgelerde azda da olsa Anadolu‟ya ait bir takım bilgiler bulunmaktadır.98

Bu dönemde Anadolu‟da göçler yaĢanmıĢtır. Bu göçler sonucunda göç eden toplumlar kendi kültürlerini Anadolu‟nun yerli kültürü ile birleĢtirerek kaynaĢtırmıĢlar ve yeni bir kültür elde etmiĢlerdir.99

Yapılan araĢtırmalar ve kazılar sonucu bu dönemde Orta Anadolu‟da batı, kuzey ve güneye göre daha çok yerleĢmelerin olduğu açığa çıkarılmıĢtır.100

Bu dönemde Anadolu‟da beylerin zenginlikleri kalelerde yaĢayan ekonomileri ağırlıkla tarıma dayanan ama gerçek zenginlik ve önemleri maden ve maden ürünlerinden kaynaklanmaktadır. Anadolu küçük beylikler ülkesi konumundadır. Maden ürünlerinin en güzel örneklerini daha sonra ele alacağımız Alacahöyük Kral Mezarları baĢlıklı bölümde değineceğiz.101

Anadolu‟da belli bir gücü elinde tutan ve çevresindeki daha küçük yerleĢim birimlerini ve bölgesini kontrol altında tutabilen saray ve baĢka amaçla bir ihtimal kamu binaları olarak kullanılmıĢ, büyük mimari yapılara sahip ve surla çevrilmiĢ Ģehir ve Ģehir devletlerinin var olduğu, Ģehir kavramının bu dönemde hız kazandığı ve Anadolu‟da ĢehirleĢmenin arttığı düĢünülür. OluĢan Ģehir devletleri arasında sürekli bir mücadelenin olduğunu ancak bunların ortak bir tehlikeye karĢı birlikte hareket ettikleri görülmektedir.102

Buluntular sayesinde bu dönemde ortak tarım çalıĢmasının yapıldığı, sosyo-politik organizasyonların var olduğu, metal iĢleme sanatının geliĢtiği bilinmektedir. 98 Yiğit 2003: 167. 99 Harmankaya 2002: 32. 100 Yiğit 2000: 14. 101 Macqueen 2001: 18. 102 Yiğit 2000: 13- 24.

(36)

Bu geliĢmelere bağlı olarak bu dönemde iĢ bölümü ortaya çıkmıĢ, bunun neticesinde toplumda tabakalaĢma meydana gelmiĢtir.103

Ayrıca yine bu döneme ait Alacahöyük‟teki Kral Mezarlarının açığa çıkarılması Ģehir medeniyetinin bir göstergesidir. Bu dönemde maden iĢleme sanatını ve özellikle ticareti beyler idare etmiĢtir. Yine bu dönemde maden- demir sanatı ile uğraĢan bir sınıf ortaya çıkmıĢtır.104

3.2 MEZOPOTAMYA’DA M.Ö III. BĠNYIL ÖZELLĠKLERĠ

Mezopotamya‟da M.Ö 3200 tarihlerinde yazının keĢfedilmesine paralel olarak tarihi devirlere girilmiĢ olmaktadır. Bundan dolayı Mezopotamya‟da Tunç Çağı deyimi kullanılmaz. Yazının keĢfi ile birlikte bazı hammaddelere olan ihtiyaç da artmıĢ ve buna bağlı olarak ticarette geliĢmiĢtir. Mezopotamya önceki dönemlerde dıĢa açılamamıĢ kapalı bir kültür geleneğine son vermiĢ oldu ve bu sayede ülkelerin birbirleriyle olan iliĢkileri artmıĢ ve toplumlar daha iyi örgütlenmiĢtir.105

Ayrıca bu dönemde Mezopotamya‟da Sümer gibi ilk öncü kent devletleri kurulmaya baĢlamıĢtır.

Mezopotamya‟nın Anadolu‟nun ĠTÇ I dönemi ile aynı döneme rastlayan dönem Cemdet Nasr Dönemi ile Er Hanedanlar I dönemidir.106

ĠTÇ II ise Er Hanedanlar II dönemine (Kish Krallığı, I. Uruk Sülalesi, Messilim Çağı), ĠTÇ III dönemi ise Er Hanedanlar III, Akkad, III. Ur Hanedanlığı ve Ġsin- Larsa Dönemlerini içermektedir.107

ġimdi de bu dönemlerdeki geliĢmelere biraz değinelim:

3.2.1 CEMDET NASR DÖNEMĠ ( M.Ö 3000- 2850)

Cemdet Nasr tepesi, Kish‟in 24 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır. Döneme adını bu yerleĢim vermiĢtir.108

Bu dönemde Uruk Döneminde mimari, sanat ve teknik alanlarda görülen geliĢmeler sürdürülmüĢ ayrıca III. bin yılın son yüzyılı ile II. Bin yıl boyunca, yeni bir adla anılacak bazı farklı geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Uruk 103 Yiğit 2000: 19. 104 Özgüç 1963: 32. 105 Sevin 2003: 117. 106 Harmankaya 2002: 12. 107 Efe 2003: 118. 108 Kınal 1983: 42.

(37)

Döneminin standart çanak- çömleği yerine Cemdet Nasr Döneminde Kırmızı- siyah renkte, geometrik ve doğadan alınmıĢ motiflerle süslü yeni bir tür geliĢmiĢtir.109

Bu dönemin mimarisi daha önceki dönemde de olduğu gibi dini karakterlidir. Uruk‟ta Eanna tepesinde kurulan “Beyaz Mabed” 22.30x17.50 m2 alanı kaplar. Uruk tapınağından farkı cellasının haçvari olmayıĢı ve kapı sayısının az olmasıdır ve iki kapısının da kısa tarafa açılmasıdır.

Bu dönemde Sümer Ģehir devletleri medeniyeti ticaret yoluyla oldukça fazla yayılmıĢtır.110

Silindir mühürler yaygınlaĢmıĢ, yazı Güney Mezopotamya‟nın birçok kentinde daha az resim karakteri içererek varlığını sürdürmektedir. Yontu sanatı yeniden canlanmıĢ, kabartma sanatında I. bin yılda Asurluların zirveye taĢıyacakları av sahnelerinin ilk örnekleri bu dönemde yapılmıĢtır.111

Uruk döneminde oluĢmaya baĢlayan kent devletleri bu dönemde fazla büyük merkez olmayıp normal boyutlarda geliĢim göstermiĢtir.112 Cemdet Nasr Döneminde diğer bölgelerin Sümer‟le olan sıkı iliĢkilerin kopmuĢ olduğu görülmektedir. Örneğin; Susiana‟da, Susa‟nın Geç Uruk kültürünün yerini Ġran yaylasıyla daha yakın iliĢkisi olan Prota-Elam kültürü almaktadır.113

Güney Mezopotamya‟da Cemdet Nasr Dönemi yaĢanırken Kuzey Mezopotamya‟da bu dönemde Gawra Dönemi yaĢanmıĢtır.114

3.2.2 ER HANEDANLAR DÖNEMĠ (M.Ö 2850- 2350)

Cemdet Nasr Dönemin sonundan (M.Ö 2850) Akkad Sülalesinin kurulmasına (M.Ö 2350) kadar geçen zamana Er Hanedanlar dönem denir. Bu dönem kendi arasında üç döneme ayrılır:

1) Er Hanedanlar Dönemi I (M.Ö 2850- 2650) 2) Er Hanedanlar Dönemi II (M.Ö 2650- 2550) 109 Köroğlu 2006: 55. 110 Kınal 1983: 44. 111 Köroğlu 2006: 56- 57. 112 Bahar 2007: 34. 113 Roaf 1996: 68. 114 Köroğlu 2006: 57.

(38)

3) Er Hanedanlar Dönemi III (M.Ö 2550- 2350)

Bu ayrım mimari, küçük buluntular ve sanat eserlerindeki stilistik değiĢikliklere bağlı olarak yapılmıĢtır.115

Bu dönemde belli baĢlı bir takım unsurlar vardır: a)Mimaride iç bükey (planokonveks) tuğlaların kullanılması,

b)Ortası delik, dört köĢe, üzerleri kabartmalı adak taĢlarının ortaya çıkması, c)MenekĢe renginde boyalı seramikler (Scarlette Ware),

d)Silindir mühürlerde “Brocade” stilin116

doğması, bu dönemin en önemli özellikleridir.117

Mezopotamya‟da meydana gelen bu önemli kültürel olayın Sami kavimlerinin göç etmesiyle alakalı olduğu düĢünülmektedir. Daha Cemdet Nasr Dönemine ait siyah bir bazalt parçası üzerindeki av sahnesinde ok ve yayla silahlanmıĢ sakallı insanlar tasvir edilmiĢtir. Ok, yay gibi silahların ve insanların sakallı tasvir edilmesi ayrıca kraliçe Pu-abi isminin Sami bir isim olması ve Er Hanedanlar dönemine ait kral listesinde yer alan isimlerden bir kısmının Samice olmasından dolayı Er Hanedanlar dönemi kültürlerinin Sümerlilerle Samilerin ortak malı olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenlerden dolayı Er Hanedanlar dönemine Presargonik devirler yani Sargon öncesi devirler adı verilmiĢtir.118

Daha önceki dönemlerde rasgele bir düzenleme olmadan farklı olarak yapılan yerleĢmeler, Er Hanedanlar döneminde boncuk gibi sıralanarak belli bir düzene getirilmiĢtir. Bu düzenlemeye sebep giderek artan uzun mesafeli kanal kullanımı olabilir.119

3.2.2.1 ER HANEDANLAR I DÖNEMĠ (M.Ö 2850- 2650)

Sümer kral listesinde Tufan‟dan önce yaĢadıkları bildirilen krallıkların Er Hanedanlar I döneminde hüküm sürdükleri kabul edilir. Amerikalı Sümerolog

115 Köroğlu 2006: 60. 116

Brocade Stili: Silindir mühürlerin üzerinde yer alan kabartmalı süslemeler

117 Kınal 1983: 49; MemiĢ 2007: 29-30. 118 MemiĢ 2007: 30.

Referanslar

Benzer Belgeler

 - İnsanlar arasındaki toplumsal ilişkilerin yapısını, grup olarak insan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.  - Toplumun içinde yaşayan

Arkeolojinin Politikası ve Politik Bir Araç Olarak Arkeoloji, İstanbul 2006. 

Göç ettikleri bölgelerde bulunan Cermen kabilelerinin (Ostrogotlar, Vizigotlar, Vandallar, Anglesler, Saksonlar vb) bu kitlesel göç karşısında bölgelerinde.. tutunamayarak

 (Arkeoloji biliminin kısa tarihçesi için okuma: V. Sevin, Arkeolojik Kazı Sistemi El Kitabı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1999, s. 19-25.).. 

yetkisini elinde bulundurması, Haçlı seferleri düzenlemesi gibi olgular Kilise’nin siyasi güç ve otoritesini gösterir.. Ayrıca, Kilise’nin elinde geniş

Yoğun bakım ünitelerinde en sık görülen nozokomiyal enfeksiyonlar ve oranları ünitelere göre değişmekle birlikte; sıklıkla pnömoni, üriner sistem

eski taş çağı olarak da adlandırılan paleolitik dönemde insanın hayatta kalmasının tek yolu avcı-toplayıcı bir yaşam tarzı sürdürmekti.. Aslında ata- larımızın

Two different organic additives; namely, ethylene glycol and citric acid (Figure 2) were used to test their influence on the stabilisation of H 2 O 2... All the