• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. ORTA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA COĞRAFYASI

1.2 M.Ö III BĠNDE MEZOPOTAMYA‟DA ÖLÜ GÖMME ADETLERĠ

1.2.2.7 BileĢik Mezarlar

Mezar türü Ģekil olarak oda mezarlarına benzemektedir. Oda mezarlardan farklı olarak birden fazla mekândan oluĢmaktadır. Bu tür mezarlarda inĢaat malzemesi 306 Atan 1999: 58. 307 Köroğlu 2006: 65. 308 Günaltay 1937: 233; Roaf 1996: 86. 309 Köroğlu 2006: 67- 69. 310 Lıssner 2008: 13. 311 Atan 1999: 64.

olarak yarı iĢlenmiĢ kireçtaĢı, plankonveks tuğla, taĢ ve kerpiç kullanılmıĢtır. Mezarların üzeri taĢ, ahĢap ve kerpiçle kubbe Ģeklinde kapatılmıĢtır.312

Ur‟da açığa çıkarılan en büyük mezarlardan 1236 numaralı mezar 13.10x 9.20m boyutlarındadır. Mezar soyguncuları dıĢtaki odanın çatısından mezara girerek mezarı talan etmiĢlerdir. Yapının kuzeydoğu yönünden eğimli bir dramos giriĢi bulunmaktadır. Dramosun açıldığı kapının mezarın geniĢ kenarı boyunca uzanan ve 2.35 m yüksekliğindeki taĢtan yapılmıĢ kemer Ģeklinde bir üst yapısı vardır. Bu kapı ikinci odaya geçiĢi sağlamaktadır. Burada bulunan iki oda yapının ortasında bulunur. Bu mezarların ölçüleri aynı boyutta ve çatıları kubbe Ģeklinde yapılmıĢtır. Odaların zeminleri beyaz kireç ile kaplanmıĢtır. Mezar içerisinde az sayıda insan kemiklerine ait parçalar bulunmuĢtur.313

Kuyulu anıt mezarları da Ur‟da açığa çıkarılmıĢ yeraltı tonozlu oda mezarlardır. Derinlikleri 11.50 m‟ye kadar varmaktadır. Ancak çoğunun derinliği 6.00 m ile 7.50 m arasında değiĢmektedir. En büyüğü 12.50x5.00 m boyutlarında olan odalar değiĢik boyutlardadır.314

Ur Kral Mezarlarından kuyulu mezara örnek olan mezar 777 numaralı mezardır. Mezara giriĢ güneydoğu kenarında köĢeye yakın yerden eğimli bir dramosla sağlanmıĢtır. Mezar çatısı bindirme tekniğiyle kubbe biçiminde yapılmıĢtır. Çatının üzerinde açtıkları delikten mezara giren soyguncular, mezarı talan etmiĢlerdir. Pasajın sonunda ana bölüme geçiĢi sağlayan kapı bulunmaktadır. Bu alan 4.25x2.70 m‟dir. DıĢ duvarlar 1 m. kalınlığındadır. KireçtaĢı bloklar çamur harçla birbirlerine bağlanmıĢtır. Kuzeydoğu duvarı plankonveks tuğla ile yapılmıĢtır. Bu duvarı kesen bölümde 3 erkeğe ait iskelet kalıntıları bulunmuĢtur. Dramosun giriĢ kısmında da 1 erkek iskeleti bulunmuĢtur. Bu 4 erkek mezar sahibinin muhafızlarıdır.

312 Atan 1999: 65. 313 Atan 1999: 66. 314 Ensert 1995: 182.

Mezarın ortasında yer alan sadece kafatası tanımlanan ve iskeletin çevresinde bulunan süs eĢyalarıyla mezarın bir kadına ait olduğu düĢünülmektedir.315

Ur‟da bulunmuĢ en küçük mezar 779 numaralı dramoslu kuyu mezardır. Dramosta 5 kiĢiye ait olduğu düĢünülen iskelet kalıntıları bulunmuĢtur. Ġskeletlerin yanında ok uçları açığa çıkarılmıĢtır. Bu iskeletler mezar sahibine ve muhafızlarına aittir.316

Ur Kral Mezarlarının tarihlenmesi konusuna gelince bu konu hakkında çeĢitli görüĢler vardır. Woolley tarafından bu mezarlar önce M.Ö 3500 yıllarına tarihlenmektedir. Fakat yaptığı çalıĢmalardan sonra en eski mezar ile en yeni mezar arasında 400 senelik bir zaman farkının olduğunu kabul etmektedir. Bu mezarlarda açığa çıkarılan silindir mühürler üzerinde çalıĢan Amerikalı Ms. Porada da mezarların Er Hanedanlar III dönemine tarihlendiğini söylemektedir. Mallowan ise bu mezarları Kish‟teki “A” mezarları ile karĢılaĢtırarak Fara tipi en eski mezarları Er Hanedanlar III dönemine tarihlemektedir. H. J. Nissen Ur Kral Mezarlarını doktora tezi olarak çalıĢmıĢ ve buluntuları stratigrafik durumuna göre değerlendirmiĢtir. Bu değerlendirme sonucunda 450‟den fazla mezarın 6 tabakada bulunduğunu tespit etmiĢtir. Bu tabakalardan 3 tanesinin Er Hanedanlar II dönemine, diğer 3 tanesinin de Akkad Çağına ait olduğunu söylemektedir. Er Hanedanlar II dönemine ait tabakalarda yazılı tabletler bulunmuĢtur. Bundan sonra mezarlık beĢ asra yakın kullanılmamıĢtır. Sonra üzerine halka ait basit, üzerleri hasırla örtülü mezarlar mezarların üzerinde oluĢan tabakanın üzerine yapılmıĢtır. Bu basit mezarların yanında ise derin kuyu mezarları açılmıĢ ve bu kuyuların üzerine kral mezarlarının binaları inĢa edilmiĢtir. Kral mezarlarının hepsi aynı seviyededir. Nissen‟in asıl amacı mezarlarda isimleri bulunan kralların zamanlarını tespit etmekti.317

1.2.3 GÖMME BĠÇĠMĠ

Mezopotamya‟da ölüler hoker, yarı-hoker ve dorsal Ģekilde gömülmüĢlerdir.

315 Atan 1999: 70. 316 Atan 1999: 71. 317 Kınal 1983: 56.

Ur‟da mezar türlerinde olduğu gibi gömme biçiminde de toplumsal sınıf farklılıkları göze çarpmaktadır. Halktan insanlar basit gömme uygulamalarıyla gömülmüĢlerken toplumda belli bir statüye sahip kiĢilerin törenle gömüldükleri hatta bu tören sırasında birçok kiĢinin de kendi hayatlarına son vererek krallarına eĢlik ettikleri görülür.

Sümerlilerde kralların ya da prenslerin gömülme törenleri yapılırken törene sarayın ileri gelenleri, askerler, hizmetçiler ve uĢaklar katılırlardı. Kadınlar renk renk elbiseler giyer, altın taç ve küpeler, lacivert taĢları ile süslenmiĢ taçlar, altından yapılmıĢ yapraklar, kırmızı akikler, gümüĢ saç iğneleri, tarakları, kolyeler ve kopçalar takarlardı. Alaya katılanlar mezara girerler, onları da arabacıların yönettiği öküzlerle eĢeklerin çektiği arabalar, yeraltı yapısına kadar ilerlerdi.

Törene eĢlik eden erkek ve kadınların ellerinde kil vazolar, taĢtan, madenden yapılmıĢ bardaklarla mezarın orta yerine yerleĢtirilen içinde zehir bulunan, bakırdan yapılmıĢ bir Ģarap çanağına yaklaĢır, bardaklar bu Ģarapla doldurarak içilir böylece intihar edilirdi. UĢaklar ise mezara kapatılan hayvanları öldürdükten sonra çekilirlerdi. Daha sonra giriĢ koridoru toprak ve taĢlarla doldurulmuĢ ve kapatılmıĢtır. Woolley‟e göre bu toplu intihar herkesin kendi isteğiyle olurdu. Çünkü mezarların hiç birinde Ģiddet izine rastlanmamıĢtır. Ölüm bir kurtuluĢ gibi benimsenmiĢ, daha iyi bir dünyaya gitmek için mutlu bir yaĢantının baĢlangıcı olarak kabul edilmiĢtir.

Kral mezarlarında görünüm hep aynıydı. Kralın ya da prensin alayındaki her bireyin elinde zehir bardağı vardı ve her mezarın orta yerinde de zehir çanağı mevcuttu. Tanrılara adanan kurbanlıkların bakireler çoğunu erkekler oluĢturmaktaydı.318

Ölen kralları ya da prenslerle birlikte hizmetçilerinin de ölmesi gerektiği Ģeklindeki anlayıĢ daha sonraki dönemlerde ise terk edilmiĢtir.319

318 Lıssner 2008: 14- 15. 319 Ġplikçioğlu 1990: 66.

Ur‟da açığa çıkarılan mezarlarda cesetlerin kefene benzer bir dokumaya ya da hasıra sarılarak gömüldükleri tespit edilmiĢtir. Bu uygulama halkın kullandığı basit bir gömme biçimidir.

Kish yerleĢmesinde açığa çıkarılan basit toprak mezarda da bir cesedin yarı- hocer vaziyetinde bazen kendi elbiseleriyle, bazen de kumaĢ ya da sazdan yapılmıĢ hasırla sarılmıĢ olduğu görülmektedir.320

Girnevaz‟da açığa çıkarılan bütün mezar türlerinde cesetler hoker ve yarı hocer vaziyetinde gömülmüĢtür. Cesetlerin mezar içindeki yatıĢ pozisyonlarına göre 4 grupta incelenir. Ġlk grubu sağ kolu kafasının altında, sol kol ise karın hizasında olan gömmeler içerir. Ġkinci grupta cesetlerin kolları karın üzerine uzatılmıĢ durumdadır. Üçüncü grupta bir kol karın üzerinde, diğer kol göğüs üzerinde durmaktadır. Son grupta ise kollar bacaklar üzerine uzatılmıĢtır.321

Mezopotamya‟da açığa çıkarılan küp mezarlara ölüler hoker vaziyetinde sağ ya da sol taraflarına doğru yatırılarak gömülmüĢlerdir. Kırık çanak- çömlek mezarlara ise mezarın boyutunun küçük olmasından dolayı ceset sanki tıkılmıĢ gibi bir vaziyette gömülmüĢtür.

AĢağı Salat Höyüğü‟nde M.Ö III. bin yılının ilk yarısına tarihlenen mezarlarda, gerek mezarlık alanının yoğun alüvyal dolgu altında kalması, toprağın aĢırı tuzlu ve nemli olması, gerekse mezar soygunları sırasındaki tahribat nedeniyle iskelet kalıntıları çok kötü bir Ģekilde açığa çıkarılmıĢtır. Bu da ölü gömme biçimi ve ölünün konumu açısından yorum yapmayı engelleyen bir durumdur. Ancak kısmen iyi korunmuĢ iskeletler yorum yapmamızı kolaylaĢtırmıĢtır.322

Açığa çıkarılan sandık mezarların çoğunun boyutları küçük olduğu için cesetler bu mezarlara ancak hoker durumunda gömülebilmiĢlerdir.323 320 Atan 1999: 37. 321 Erkanal 1989: 265. 322 Akçay 2005: 69. 323 Harmankaya 2002l.

Platform mezarlarda ise cesetler platformun üzerine yarı- hocer vaziyetinde yerleĢtirilmiĢtir.

Mezopotamya‟da açığa çıkarılan mezarların hemen hemen hepsinde ölülerin gömülmelerinde yön birliği olduğu söylenemez. Ayrıca tekli gömmelerin yanı sıra birden fazla gömü içeren mezarlar da açığa çıkmaktadır. Mezopotamya‟da toplu gömülerin olduğu da tespit edilmiĢtir. Bu gömü türüne en güzel örnek Ur Kral Mezarlarıdır. Daha önce de değinildiği gibi burada hizmetkârların da cesetleri açığa çıkarılmıĢtır.

1.2.4 MEZAR BULUNTULARI

Mezar buluntuları bakımından en fakir mezar yoksul halkın en fazla tercih ettiği basit toprak mezarlardır. Ur ve Abu Salabikh‟te açığa çıkarılan basit toprak mezarlarda ceset ile eĢyalar birbirine o kadar yakındır ki iskeletle buluntular birbirine girmiĢ gibidir.324

Girnevaz‟da 1988 yılı çalıĢmalarında mezarlarda açığa çıkarılan mezar eĢyaları iki grupta ele alınmaktadır. Birincisi; cesetlerin üzerlerindeki eĢyalarla birlikte gömülmeleri ve sonradan mezara yerleĢtirilen eĢyalardır. Bunlar elbise ve elbise ile ilgili eĢyalar, süs eĢyalar, mühürler ve silahlar oluĢturmaktadır. Ġkinci gruptakiler ise seramik kaplar, ölü kültüyle ilgili eĢyalar ve çeĢitli eĢyalar içermektedir. Ayrıca metalik kaplarda ilgi çekicidir.325

AĢağı Salat Höyüğü‟nde açığa çıkarılan mezarlarda çanak- çömlek buluntuları ve kiĢisel süs eĢyaları açığa çıkarılmıĢtır.326

Ur‟da açığa çıkarılan kral mezarlarındaki buluntular Sümer sanatının en güzel örneklerini oluĢturmaktadır.327

Ayrıca gömütlerin zenginliği ve buluntuların iĢçilik kaliteleri oldukça ilginç ve dikkat çekicidir. Özellikle de maden iĢçiliği, takı yapımının baĢlıca tekniklerinde tam bir ustalık sergilemektedir. Ustalar çoğu kez 324 Atan 1999: 38. 325 Erkanal 1989: 266. 326 Akçay 2005: 70. 327 Köroğlu 2006: 65.

tahta bir arkalık üstünde çeĢitli malzemelerin kullanıldığı kompozisyonlar yapmıĢlardır. Deniz kabuğu ve alaca taĢ kakmalara, gerek geometrik motiflerde gerekse insan ve hayvan sahnelerinde sık rastlanmıĢtır.328

Mezarlarda altın, gümüĢ ve elektron gibi kıymetli madenlerden yapılmıĢ ziynet eĢyaları, silahlar, altın kaplar, gümüĢ lambalar açığa çıkarılmıĢtır. Ancak bu buluntular içinde en önemlisi mezarlardaki ölü hediyeleri üzerinde kralın adlarının yazılı olmasıdır. Yazı sayesinde A-an-zu, MeĢkalamburg, Akalamdug, Abarage ve Pu-a-bi‟nin mezarları tespit edilmiĢtir.329

Kraliçeye ait mezarda deniz kabuğu biçimindeki pudralığı, gerekli Ģeylerini içine koyduğu malakitten yani mavi veya yeĢil bakır taĢlardan yapılmıĢ kutusu, tacı, iğneleri ve çeĢitli süs eĢyaları, altın yapraklarından tacı kuyumculuk Ģaheserleridir.330

Bu mezarların birinde lacivert taĢ ve altın yapraktan boynuzlu bir hayvan dikildiği yerde aynı Ģekilde altından yapılmıĢ ve altın kaplama bir ağacın yeĢilliklerini koparırken temsil edilmiĢtir.

Kral mezarlarından açığa çıkarılan buluntulardan en belirgin olanları arasında arp ya da lirdir. “Büyük Ölüler Çukuru‟nda” en az dört tane lir çıkarılmıĢtır. Bunlardan en görkemli olanı, rezonons kutusu kenarında kırmızı, mavi, beyaz geniĢ bir mozaik Ģeritle süslenmiĢtir. Ġki dik kenarı geniĢ altın Ģeritlerle ayrı bölümler halinde düzenlenmiĢ, kabuk, lacivert taĢ ve kırmızı taĢla kaplanmıĢtır. BaĢlığın bir yanı tahtadan diğeri ise gümüĢ kaplıydı. Hayvan sahnelerinin iĢlendiği deniz kabuğundan levhalar bu aletin ön tarafını süslüyordu ve bunların üstünde som altın iĢleme, sakallı olağanüstü bir boğa baĢı öne doğru çıkmıĢtır.331

Ur Kral Mezarlarında açığa çıkarılan mezar buluntularının diğer bir özelliği de dönemin el sanatlarının seviyesi hakkında bilgi vermesidir. Silah kınları ustaca yapılmıĢ kakma eĢyalar ve çeĢitli maddelerden yapılmıĢ çeĢitli türden kabartma ya da 328 Roaf 1996: 92. 329 Kınal 1983: 56. 330 Lıssner 2008: 15. 331 Bottero, Steve 2001: 108.

yontu nesneleri oldukça ilgi çekicidir. Bu eĢyalar uzun süren bir el ustalığının ürünüdür. Bu eĢyalardaki baĢlıca dıĢa vuruma, hükümdar evinin iĢleyiĢinde, yönetiminde görülen ve son derece ileri bir uzmanlaĢma eğiliminin kanıtlarıdır.332

Kish yerleĢmesinde, A mezarlığında Er Hanedanlar dönemine ait küp mezarlarda mezar eĢyasına rastlanmamıĢtır.333

Kısacası; Mezopotamya‟da mezar eĢyası olarak çanak- çömlek, ölü kültüyle ilgili kaplar, hizmetkârların törene katılırken giydikleri süslü elbiseler ve süs eĢyaları, öküzlerin dizginleri ve kendilerinin de süsleniĢi ve kiĢisel birçok eĢya açığa çıkarılmıĢtır. Ayrıca mezarlarda bulunan mühürlerde bunlar arasındadır. Mezarlarda ele geçen günlük iĢlerle ilgili birçok buluntu insanların öteki dünyanın varlığına inandıklarına ve bu eĢyayı öbür dünyada da kullanacaklarına dair bir inanıĢın onlarda var olmasından ileri gelir. Çünkü tarih boyunca insanlar hep kendilerinden daha yüce bir yaratıcının var olduğuna ve dünyanın geçici olduğuna büyük oranda kendisinde var olan yetersizlikten dolayı inanmıĢtır. Bununla beraber, adil olan ile olmayanın ayırt edilmesi için -eğer bir yaratıcı inancı varsa- bunun da bir mükâfat veya mücazatı olduğuna inanmalarından ileri gelmektedir. Bunun yanı sıra mezar eĢyaları kiĢilerin hayattaki yaĢamlarıyla da ilgili bilgiler de vermektedir. Bu durumun en belirgin örneği, fakir halk ile toplumda belli bir statüye sahip kiĢilerin mezarlarındaki bulgularda saklıdır. Buna göre; halka ait mezarlarda seramik buluntular ve günlük kiĢisel eĢyalar bulunmuĢken, toplumun üst sınıfını oluĢturan kiĢilerin mezarlarında değerli madenlerden yapılmıĢ birçok eĢyaya ek olarak bu sınıfın hizmetini yapan kiĢilerin cesetlerine de ulaĢılmıĢtır.

Ölü Kültü: Mezopotamya‟da açığa çıkarılan tablet ve metinlerde öteki dünya ve yeraltı ile ilgili çok sayıda bilgi bulunmaktadır. Eski doğuda insanlar ölülerin bedenlerinin mezarda kaldığına ruhlarının ise yeraltı dünyasına gittiğine inanırlardı.334

Bu inanıĢa göre 3 kademe vardır: yeryüzü, yeraltı nehri ve yeraltı335 “dönüĢü olmayan ülke ” olarak tanımlanır. Yeraltında içinde yeraltı tanrıçasının 332 Nissen 2004: 177- 178. 333 Atan 1999: 46. 334 Dinçol 2007: 2. 335 Akçay 2008: 1.

yaĢadığı saray olan Ģehir giriĢlerini önlemek için duvarlarla çevrili, yedi kapısı ve her kapının bir bekçi tanrısı bulunmaktadır. Yeraltına geçiĢler mezarlar ve yeraltı suyolları aracılığıyla olurdu. Diğer bir giriĢ ise GüneĢ Tanrısının her akĢam yeraltına girdiği batıda bulunmaktadır. Yeraltında yaĢam kötü Ģartlar altında geçmekteydi. Ölüler burada toprak yer ve bulanık su içerlerdi. Burada yaĢam mağara yaĢamı gibiydi.

Varlıkta ölüm anında olan değiĢiklik Mezopotamya halkını korkuttuğu için bu insanlar ölüden korkarlar ve ona saygı duyarlardı. Eğer ölüye gerekli kurbanlar sunulmazsa ölüler sakinleĢtirilmezlerse ölü ruhları yeraltından çıkarak insanlar arasında huzursuz bir Ģekilde dolaĢır ve ruhların insanlara zarar vereceğine inanılırdı.336

Öteki dünya ile ilgili düĢüncelerin karamsar olması tümüyle bu dünyayı ilgilendirilen bir dindarlık anlayıĢına yol açmıĢtır. Bu anlayıĢa göre ölümden korkuluyordu, fakat inanç ve umut ana unsurları oluĢturmaktaydı. Bu unsurlar aynı zamanda, göze çarpacak ölçüde erken bir günah bilinci geliĢtirmiĢler; böylece ahlaki anlamda baĢkalarının hakkı tanınmıĢ ve topluluk halinde yaĢamanın bir gereği olarak kiĢinin sınırları çizilmiĢtir.337

Eski Önasya inanıĢına göre yılın baĢlaması (ilkbahar) ve yılın son bulması (sonbahar) ölü kültü ile alakalıdır. Mezopotamya‟da ölü kültüne iliĢkin ritüellerini de kapsayan yeni yıl törenlerinin kullanıldığı yapılar bulunmaktadır ve bunlar yerleĢimin dıĢında, akarsu ya da kanal kenarında yer alır ve bu yapılarda tören yemeği için mutfaklar bulunurdu. Bu yapılarda bereket kültü çerçevesinde fidanlar yetiĢtirilmiĢ, tanrılara yakındaki pınarın suyu ve kurbanlar sunulmuĢ, tören yemeği yenmiĢtir.338

Kralların öteki dünyada tanrılar ile aynı sofrada yemek yediğine inanılmıĢ, kral mezarlarına bırakılması gereken sunuların listeleri yapılmıĢtır. Ölü ruhunun rahat etmesi için onlara düzenli aralıklarla su verilmesi gerektiğineinanılmıĢ

336 Dinçol 2007: 3. 337 Ġplikçioğlu 1990: 66. 338 Ökse 2002: 61.

“Libasyon Sunakları” inĢa edilmiĢ ya da toprağa açılan “Libasyon Çukurları” kullanılmıĢtır.339

Mezopotamya‟da hasat bayramı cenaze ritüellerine benzer biçimde kısmen mezarın kapısında uygulanan yas törenleri halinde sonbaharda kutlanmaktadır. Böylece hasat edilen tohumlarla doğada ölmekteydi. Tohumlar ölen insanların da toprağa gömülmesi gibi gelecek yıl için toprağa ekilmektedir. Ġlkbaharda yeĢeren tohumlar doğanın canlanmasını simgelemektedir. Böylece yeni yıl kutlanır, sunular yapılıp tütsü yakılır ve yemekler yenilirdi.340

Benzer Belgeler