i'?.
İnsanoğlunun yaşamına katılan çeşitli hayvanlar arasında “kuş” türünün özel bir yeri ve önemi vardır. İnsan soyu, ilk günlerinden bu yana, evcil ya da yabanıl birçok kuşla birlikte yaşamış, kuşları gözlemiş,
davranışlarına anlamlar vermiş, uçma yeteneklerini kıskanmış, ötüşlerini ilgiyle, hayranlıkla dinlemiş, avcı kuşlarla ava çıkmış, horoz dövüştürmüş, güvercinlerle haber uçurmuştur.
Başlangıçtan beri bir büyü, bir sırlar dünyası
sezilegelmiştir kuşlarda. Mısır tanrılarının arasında birçok kuş-tanrı vardır; Eski
Yunanlılar kuşların uçuşuna bakarak geleceği söylerler. Herşey kuşlarla bağlıdır sanki; kırlangıçlar bahan getirir, leylekler yazı alır götürür. Doğu masallarında Zümrüd ü Anka ile göğe çıkılır; Çin İmparatoru bülbül dinleyerek avunur.
Kuğular havuzlarda salındıkça,
tavus kuşları büyülü yelpazelerini açtıkça,
bülbüller öttükçe...
ğu ve Orta Doğu uygarlıklarının, Akdeniz çevresinin kuşlara duyduğu bu ilgi giderek bir “kuş
kültüru’ne dönüşmüştür denebilir. Kuş, doğanın yarattığı bir sanat ürünü olarak görülmeye başlanmıştır sanki. Kimileri biçim
özellikleriyle, renkleriyle, kimileri güzel sesleriyle, kimileri de etkileyici varlıklarıyla insanın estetik kaygılarına, güzel arayışına cevap vermişler, insanoğlunu duygulandırmışlar,
düşündürmüşler, heyecanlandırmışlardır. Anadolu-Türk Uygarlığı da bu kuş kültürüne büyük katkıları olmuş bir uygarlıktır.
Selçuklu’dan Osmanlı’ya minyatürde, süslemede, halıda, çinide, şiirde, heryerde kuşlar çıkar karşımıza. Anadolu
yaylalarında kuşlara türküler yakılır; saraylarda kuş beslenir, kuş eğitilir.
Osmanlı saray kuşluklarının bugüne ulaşabilen en büyük ve en ilginç örneği
Doimabahçe Sarayı
Kuşluğu’dur. İçinde binlerce kuşun beslendiği kafes ve tüneklerden, bir kuş hastanesinden ve Kuşluk Köşkü’yle Bahçesi’nden oluşan bu özgün kuruluş Osmanlı Uygarlığı’nın kuş kavramına verdiği önemi vurgulamaktadır.
çok ilg in ç bir m ekan olarak ortaya çıkmaktadır. Ve bu hiç kaybolm ayacak bir sıcaklıktır; kuğular
havuzlarda salındıkça, tavus kuşları büyülü
yelpazelerini açtıkça, bülbüller öttükçe... MİLLİ SARAYLAR
SEMPOZYUMU’nun hem en ardından onarılan ve halka açılan yerlerin başında Kuşluk Bahçesi ve Kuşhane’nin gelm esi bir raslantı değildir. Sarayın Sanat Galerisi’yle yakın ilişkisi d e g ö z önüne alındığında bu bahçe “kuş” konusunda araştırma, incelem e ve yayına yönelik bir m erkezin yanısıra çocuklarla, kuş sesi dinlem eye, dinlenm eye gelecek insanlarla ve kuşlarla, yepyeni bir sıcaklığın kurulabileceği
t
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi