• Sonuç bulunamadı

Büyük Tük İslam dostu Pierre Loti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyük Tük İslam dostu Pierre Loti"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Büyük Türk ve İslam Dostu

PIERRE LOTI

Taha TOROS

Fransızların iki ünlü edebiyatçısı, Lamartine ile Pierre Loti, Türkiye’ye ve Türklere hayran kişilerdi.

Lamartine, Taksim’deki bir caddeye, Pierre Loti Divanyolu’ndaki bir sokağa adları verilerek hatırlanmaktaysalar da, onlar, dostluklarıyla, milletimizin kalbinde yaşatılmaktadır.

Fransız edebiyatında klasik devri kapatıp, Romantizm döneminin öncülüğünü yapması yanında - ülkesinin bunalımlı günlerinde - dışişleri bakanlığını üstlenen Lamartine, Türkler hakkında, bazı batılıların yanlış düşüncelerini düzeltenlerin başında yer aldı.

Şu sözler onundur : “ Irk ve millet olarak Türkler, büyük imparatorlukların

kavimleri arasında önde gelen, en şerefli insanlardır. Sağlam ve üstün karaktere sahiptirler. Cesaretleri su götürmez. Dini, vatani faziletleri, ruha saygı ve hayranlık verir. Asaletleri alınlarında yazılı ve davranışlarından bellidir. Onların bütün hareketlerinde bir soyluluk vardır. Duygulu ve olgun bir topluluktur. Yurtları efendiler diyarı, kahramanlar ve şehitler ülkesidir. Bence, insanlığa şeref veren böyle bir millete düşman olmak, insanlığa insanlığa düşman olmaktan farksızdır.”

Bunları söyleyen Lamartine Türkiye’yi ikinci vatan olarak seçmişti. Türkiye’ye yerleşerek burada ölmek istemişti. Padişaha gönderdiği mektubunda yer alan dileği üzerine, kendisine devlet tarafından, Aydın’da - içerisinden ırmak geçen, üç değirmeni bulunan, binlerce küçük ve büyük baş hayvanların beslenebileceği bağlı bahçeli - binlerce dönüm tutan, bir büyük çiftlik hediye edildi. Ailesi ve yakınlarıyla buraya yerleşmek üzere gelen Lamartine, Aydın zeybeklerinin gösterileriyle yarı yolda, coşkuyla karşılandı.

Ne var ki Lamartine ve gurubu buranın keskin sıcağına ve çiftlikte kökü kurutulamayan sivri sineklerin hücumuna dayanamayarak, Fransa’ya geri döndüler. Ama Tanzimatın ileri görüşlü yöneticileri, onun Fransa’daki yüklü borçlarından kurtulabilmesi için, bu çiftliği satıp parasını Lamartine’e gönderdiler. Bu sayfaların darlığı dolayısısyla, konunun detaylarına girmeden sözü - büyük Fransız edibinin yıllar sonra bu samimi görüşünü paylaşan bir başka Fransız edibine - Pierre Loti’ye getirmek istiyorum.

Bugünkü konumuz olan Pierre Loti, protestan bir ailenin çocuğu olarak 1850 yılında doğdu. Ailesi, onu, papaz yapmak istedi ! fakat çocukta, köklü bir din bilinci yoktu. Onun kafasında, hayallerle işlediği bir plan vardı : Dünyayı dolaşmak, uzaktaki ülkeleri tanımak ... o yıllarda ne uçak ne otomobil vardı. Ne de tren gelişmişti. Uzak diyarları tanımanın tek yolu denizlerden geçmekti. Pierre Loti bu arzusu ile denizci olmak istedi. Bu mesleğin sağlaması ile Uzak doğudaki değişik ülkelere, iklimleri, değişik dil, gelenek ve kıyafetteki insanları tanıyabilecekti. Bu maksatla Deniz Flarp Okuluna devam etti ve hayallerini gerçekleştirdi.

Bu deniz subayının öğrencilik yıllarında adı (Julian Viaux) dır. Mahçup, içine kapalı, hareketsiz bir öğrencidir. Kalabalıktan kaçar, yalnızlığı, sessizliği sever. Bu özellikleri dolayısıyla arkadaşları ona (Loti) adını verirler. Loti, doğuda - daha çok Hindistan’da - yabani otlar arasında üreyen, yapraklarına dokununca büzülüp kapanan, kendini gizleyen bir çiçeğin adıdır. Bu adı kendine uygun bulan Viaux, yazı hayatına (Pierre Loti) takma adıyla atılır. Nitekim Fransız Akademisine bu adla seçilir.

Pierre Loti doyasıya Uzakdoğu ülkelerini dolaşır. Her ülkede bir sevgili edinerek o milletin geleneklerini, yaşamını yakından inceleme fırsatı bulur. Her gittiği ülkede

(2)

onlar gibi giyinir, onlar gibi yaşar. Pierre Loti’ye göre bir milleti tanımak için, en uygun etken budur. Her gittiği ülkenin yaşamını konu alan romanlar yazar. Türkiye’deki yaşamında (Aziyadé) ve (Désenchantées) romanlarını yazar. Yalnız Fransa’da değil tüm dünyada bu romanlarıyla üne kavuşur.

Paris’de dostluk kurduğum oğlu Samuel Viaux’ dan dinlediğime göre (Aziyade) romanı 185 baskı yapmıştır.

Aziyade romanı İstanbul’da bir kaç kez yayınlanmıştır. İlk eleştirilerde konusu saçmalıklarla dolu olarak nitelendirilen romandaki İstanbul’un tasvirleri görkemlidir. Eyüb, Haliç, Boğaziçi, Camiler, Minareler, Mezarlıklar, Cami avlularındaki güvercinler, seyyar satıcılar, bekçiler, mahalle kahveleri ve bu kahvedeki ak sakallılar, doyum olmaz bir doğa güzelliğiyle özdeşleştirilerek anlatılmaktadır. Romanda binbir gece masallarını aşan panolar vardır. Pierre Loti bu romanda bir bakıma şair, bir bakıma ressamdır. Zaten o , ressam olarak doğmuş bir edip’tir.

Pierre Loti’nin Türkiye ile ilgili romanlarından biri de (Desenchantees) dir.

Bu roman eski harflerle ve yeni harflerle İstanbul’da bir kaç kez yayınlanmıştır. Türkçe’ye (Naşad Kadınlar) ve (Bezgin Kadınlar) olarak çevrilmiştir. Desenchantees kelimesi, mutsuz kadınları yansıtmaktadır.

Bu romanın yayınlanması İstanbul’un kalburüstü kibar ailelerini karıştırmış, romanda adları değiştirilen Nuri Bey’in kızlarının Paris’e kaçmaları, Yıldız Saray’ına uzanan dedikodular ve bu dedikodular üzerine ünlü diplomat Nuri Bey’in üzüntüden ölmesi romanın tecessüsle izlenmesine neden olmuştur.

Desenchantees romanının kahramanlarından ikisini - çok ileri yaşlarında Paris’de tanıdığımda kendilerinden edindiğim bilgilere göre romanın konusu gerçeklerden biraz saptırılmış olarak nitelendirilmişti. Aslında romanda adları değiştirilen üç Türk kızından biri, köken itibariyle, Fransa’dan getirilmiş bulunan güzel ve kültürlü kadındır ki, Pierre Loti’ye kendisini Türk kadını olarak tanıtmıştır. Yüzünü peçeyle kapatan Madam Lera romanda adı geçen (Cenan) dır. Madam Lera daha sonra bu konuda Paris’te bir açıklama yapmışsada, Pierre Loti bu açıklamayı benimsememiştir. Roman kahramanlarından ikisinden dinlediklerimle bana hediye ettikleri belgeleri ve Pierre Loti’nin oğlu Samuel Viaux’nun verdikleriyle gönderdiği mektuplarla, Paris’teyken üyesi bulunduğum Pierre Loti cemiyetinin başkanı ünlü romancı ve Türk dostu Pierre Benoit ile cemiyetin karıkoca yöneticileri (Gueneaux) ların mektuplarını, ileride - kısmetse - yayınlamayı düşünüyorum.

Pierre Loti’nin Türkiye ile ilgili eserleri yukarıda belirtilen romanlardan ibaret değildir. Türklerin kalbinde Pierre Loti’yi Pierre Loti yapan Balkan Savaşı sonrasındaki yazıları ve Birinci Dünya Savaşında dünyada yalnız kaldığımız bir dönemde bizi tek başına savunan ve kendi hükümetini devamlı surette yazılarıyla, sözleriyle uyaran güçlü bir dost olmasıdır. Pierre Loti kendi milletini uyararak, vefakar bir dost olan Türkiye’nin kaybedilmemesi gerçeğini devamlı surette tekrarlamıştır. Kara günlerimizin büyük dostu olduğunu göstermiştir.

Bu nedenle, 1920 yılından beri, bu büyük Türk dostu milletimiz tarafından, aralıklarla, ve şükranla anılmaktadır.

Bu yılda Kültür Bakanlığı Pierre Loti’yi anarken onun bazı mektuplarını yayınlamaktadır.

Pierre Loti değişik kişilere çok sayıda mektuplar göndermiştir. Bu arada Türk dostlarına ilginç mektupları vardır.

Pierre Loti’nin Türkiye’de en çok mektuplaştığı kişi Reşad Fuat Bey’di. Bu arada Galatasaray Müdürü Salih Arif, Sultan Reşad’ın Yaveri İbrahim Bey, Celaleddin Arif Bey, son Halife Mecid Efendi’nin şehzadeliği döneminde onunla ve hususi katibi Gazi Turhanzade Hüseyin Bey’le, OsmanlI elçilerinden Ziya Paşa’yla Çorlulu Zade Münir Bey’le, eski Valilerden Vahap Kocamemi’yle, kadınlardan Nigar Hanım’la, Selma Belkıs Hanımlarla, ünlü bir romacımızın annesi olan Neyir Hanım’la da yazışmalarda bulunmuş, bazılarınada fotoğraflarını imzalamıştır. Üzerinden uzun yıllar geçmiş olduğundan Pierre Loti’nin bu mektuplarının derlenmesi hayli güç olacaktır. Ama yine de kendilerinde bu türden mektuplar bulunan varislerinin ellerindeki belgeleri Kültür

(3)

* , T ; > C O N F I R M f i T

D P T E

7 F E B

T"U b'lSı'Vı,

’ 0 0 1 7 : 0 7 P A G E . 0 1

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya İl Kültür Müdürlüğü ve Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yapmış olduğu etkin işbirliği sayesinde kütüphanelere her

Ondan hususî ders alanlar da vardı. Bu gençlerden bazıları, günün birinde eve girer girmez ne görsünler? Sofada camekanııı buzlu cam ian, tavana kadar

Mşıseı arşivlerde ıstanouı ueııegı Taha

1981’den bu yana TMDK’da sözleşmeli olarak çalışan, Türk müziği ve ney dersleri veren Niyazi Sayın, sonradan Nefesli Sazlar Bölümü.. Başkanlığı’na

Şair aşağıdaki beyitte ise gönül ehlinin Allah’ın veli kullarına ikramı olan kerâmeti bir sır olarak telâkki ettiklerinden bunu orataya saçmayacaklarını

Amacım para kazanmaktan çok iyi ve kalıcı ça­ lışmalar yapabilmek.” Hemen ardından ekliyor, “En çok istediğim şeylerden biri de Atıf Yılmaz’ın yönettiği bir

Aretha Franklin, Bee Gees, Phil Collins, Bette Midler, Jewel, Willie Nelson gibi devlere besteler veren,?.

S İV A S , — Mustafa Kemal Paşa'nın Am asya ya hareketinden kı­ sa zaman sonra birden gizli faaliyetlerini arttıran Hürriyet İtilâfçılar, önceki gece,