• Sonuç bulunamadı

Ünlü ney yorumcusu ve ebru sanatçısı Niyazi Sayın:Türk müziği terk edildi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ünlü ney yorumcusu ve ebru sanatçısı Niyazi Sayın:Türk müziği terk edildi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C um huriyet M atb aacılık ve G azetecilik T ü rk A n o n im Ş irketi İç Politika: O ta t Başlangıç, Dış Haberler: Ergun Baka, Ekonomi: Cengu Turhan, İş Sendika: Şükran Ketenci, Kültür: Celal tJster, Susun ve Yayan Cumhurişet Matbaacılık w C iadir Nadi • Genel Yayın M ü d ü rü : Haşan Cemal, M üessese Eğitim: Gencay Şayian, Haber Araştırma: tsroeı Berkan. Yun Haberleri: Necdet Doğan, Spor Danışmanı: Abdülkadir Yücetman, M334 1st. PK: 246-lsıanbuJ. Tel: 512 05 05 j Emine L'şaklıgil. Yazı İşleri M üd ü rü : Okay G önensin, • Dizi Yanlar: Kerem Çalışkan, Araştırma: Şahin Alpay, Düzeltme: Abdullah Yaacu • Koordinatör: Ahmet Koruksan, • Mali İşler: Bürolar .Ankara: Ziya Oökalp Blv. İnkılap s b

Merkezi M üdürü: Yalçın Bayer, Sayfa D üzeni Y önetm eni: Ali Erol Erkut, • Muhasebe: Bideni Verier • Biltçe-Planlama: Sevgi Osmanbeşeoglu • Reklam: Ayşe Torun, • Ek Yayınlar: Hülya 05 65 • tzroin H. Ziya Blv. 1352 S4/3, | Tem silciler ANKARA Ahmet Tan, İZM İR: Hikmet Çetinkaya. Akyol # İdare: Hüseyin Gürer, # İşletme: Önder ÇeBk, • Biigi-lşlem: Nail İnal. # Personel: Sevgi Bostanaoglu. • Adana: İnönü Cad. 119 S. No: 1 Kat 1, Tl

İM: 20 KASIM 1989 İmsak: 5.21 Güneş: 6.49 Öğle: 11.54 İkindi: 14.26 Akşam: 16.49 Yatsı: 18.13

|

Ünlü ney yorumcusu ve ebru sanatçısı Niyazi Sayın:

Türk müziği terk edildi

‘PORTRE

NİYAZİ SAYIN

Radyoyla 30yıllık ilişki

1927’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Belediye Konservatuvarı’nı bitirdi (1950). Küçük yaşta başlayan müzik tutkusu nedeniyle özel Türk müziği dersleri aldı. 1954’te memur olarak girdiği İstanbul Radyosu’nun plak ve nota kitaplığını kurdu. İki yıl sonra memurluktan ayrıldıysa da, radyoyla sanatçı olarak ilişkisi otuz yıl sürdü. On beş yıl da Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti’nde çalıştı. 1980’de kurulan Türk Musikisi Devlet

Konservatuvarı’nda (TMDK) kısa bir süre öğretim üyeliği yaptıktan sonra emekliye ayrıldı. Bir yıl kadar ABD’de, Seattle Üniversitesi Müzikoloji Bölümü’nde seminerler verdi. 1981’den bu yana TMDK’da sözleşmeli olarak çalışan, Türk müziği ve ney dersleri veren Niyazi Sayın, sonradan Nefesli Sazlar Bölümü

Başkanlığı’na getirildi. Günümüzün en usta ney yorumcularından ve az sayıdaki ebru

SAYIN — Müzik tutkusu çocuk yaşta başladı, sanatçılarından biri.

“ Ben artık Türk müziği

dinlemiyorum. Klasik Batı

müziği dinliyorum. Her

müziğin bir ağırlığı vardır.

Bir müziğin güzel olması

için çoksesliliğe ihtiyacı

yoktur. Tek bir ses de

güzeldir.”

“ Asırlar boyunca meydana

gelmiş Osmanlı kültürü

harap ediliyor.

Amerikalılar, ‘Siz

asaletinizi attınız, biz

aldık. Biz naylonlarımızı

attık, siz aldınız’ dediler”

ALPAY KABACALI

~

Tamburi Cemil Bey çalardı es­ ki plakta... Baba, borulu gramo­ fonun başına oturur, iki oğluyla kızını yanına alır, hem dinler hem ağlardı. Balkanlar’da dağa çıkıp İkinci Meşrutiyet’in ilanını sağla­ yan “Hürriyet kahramanı” Resne- li Niyazi Bey’in kardeşiydi. Niya­ zi Bey, “ H ürriyetin ilanı”ndan sonra, bayramlar edilirken, Tam­ buri Cemil Bey’in de Rumeli’ye gelmesini arzu etmişti. Cemil Bey’i kardeşi götürüp getirmişti...

Niyazi Saym’ın müzik tutku­ sunda bu “aile hatırası” nm özel bir yeri var...

Çocuk yaşta başlayan tutku, Kasımpaşa’da askerlik yaparken, Belediye Konservatuvarı’na girip Batı müziği öğrenimi görmesiyle, bu sıralarda başgösteren “ney me­

ra kı”nm özel derslerle geliştirilme­

siyle sürüp gitti. Zekâi Dede’nin öğrencisi Kadırgalı Hüseyin Fah­ ri Efendi’den, Doktor Hamit Hüs­

nü Bey’den, Veli Vahit Bey’den, Mustafa Düzgünman’dan, Mızı­

kalı Muhiddin Efendi’den dersler aldı. Üsküdar Musiki Cemiyeti1

ne devam etti, burada oluşan top­ lulukla radyo programlarına ka­ tılmaya başladı, dikkatleri çekti.

1948’de Halil Dikmen’den ney dersleri almaya girişince, kamış parçasının yüzyıllardır ayrılıklar­ dan yakman gizemli sesine gönül verdi; ney, öteki enstrümanların önüne geçti. Ressam, Resim- Heykel Müzesi Müdürü, Akade­ mi hocası olarak tanıdığımız Ha­ lil Dikmen, aynı zamanda o dö­ nemin en büyük neyzenlerinden biriydi. Resim dersleri de veriyor­ du Niyazi Sayın’a. Bugünkü, bel­ ki iki elin parmaklarıyla sayılabi­ lecek “merak’larından, amatörce uğraşılarından birine, yağlıboya resim yapmaya da o sıralar başla­ dı.

Zamanla, on parmağıyla on marifet yapar oldu:

Kendisinin “esas mesleği yerine

getirmek için yardımcı sanat hareketleri” dediği bu uğraşlardan

biri, tespih yapımı. “Manevi ol­

masının yanında başlı başına bir sanat dalı” olarak gördüğü tespih

yapımcılığına, bu işin eski ustaları gibi, el tezgâhında başlamış. Şim­ di motorla çalışıyor ve ürettiği tes­ pihleri sergilemeye hazırlanıyor.

Çeşitli el sanatlarının örnekle­ rini topluyor. Elektronikle ilgile­ niyor.

Nota ve taş plak koleksiyonun­ daki, yalnız Tamburi Cemil Bey’e ait plakların sayısı yüzü aşıyor. Eşsiz bir koleksiyon. “Bugün mu­

sikinin bir adım ileri atması için böyle bir koleksiyonun muhakkak teşhiri, basılması, dağıtılması la­ zım. Fakat kimse ilgilenmiyor”

diyor.

Fotoğraf çekiyor... Evinde on, onbeş makinesi var. İstanbul’un

bütün yalılarının, eski evlerinin, eski sokaklarının, kısacası kaybol­ muş köşelerinin ve hat sanatı ör­ neklerinin fotoğraflarından olu­ şan bir koleksiyon daha...

Bu, geçmişin kültür mirasına sahip çıkma tutkusundan kaynak­ lanıyor. “Bir bayram günüydü” diye anlatıyor. “Tamburi Cemil

Bey’in Aksaray Sineklibakkal’daki evini yıkıyorlardı. Rica ettim, oda kapısını aldım. Üzerine kendisi kurşunkalemle fesli bir baş, oğlu Mesut Cemil de bir Musevi resmi yapmış. Sokak kapısının üzerin­ de sol anahtarı bulunan tokmağı­ nı aidim, iki pencere kafesini al­ dım. Hiç olmazsa bir hatıra ola­ rak bulunsun diye... Kapıyı Nec­ det Yaşar’a verdim. İşte böyle yan­ gından mal kaçırır gibi bir şeyler yapıyoruz. Ama tek başına olmu­ yor.”

Şöyle açıklıyor bu tutkuyu:

“Cumhuriyet devrinde dünyaya geldim, ama Osmanlı devrinin asil kalıntılarını gördüm. O, asırlar boyunca meydana gelmiş kültürü harap ediyor, bir tarafa atıyoruz. Amerika’da dediler ki: ‘Siz asale­

tinizi attınız, biz aldık. Biz de nay­ lonlarımızı attık, siz aldınız! En

acı hadise budur: Ananemizi bı­ raktık. Ananesine bizim kadar kü­ für edeni görmedim. İleri gitmek icap ediyorsa onu da yapmalıyız. Ama dışardan ne alacağız? İşte te­ levizyonu görüyorsunuz. Bize ne verdi?”

Ebru sanatı

Ebru yapımı, onun yönünden,

“yardımcı sanat hareketi” sayıla­

maz pek. Bugün ebru sanatı de­ nilince Buharalı Ethem Efendi,

Necmettin Okyay ve Mustafa Düzgünman’la birlikte Niyazi Sa­

yın akla geliyor. 1970’li yılların so­ nunda Maçka Sanat Galerisi’nde ebru sergisi açtı, orada ilk kez çer­ çeve içinde, sanat eseri olarak sun­ du ebruyu. Amerika’da üç ebru seminerine katıldı, birincilik ödü­ lü aldı. Mustafa Düzgünman’ın ve onun ebrulan Harvard Üniversi­ tesi Müzesi’ne alındı. Orada ebru sanatının tarihçesini, Batı tekni­ ğiyle bizdeki teknik arasındaki ay­ rımları, Batı tekniğinden neler alı­ nabileceğini araştırdı. Birtakım denemelere girişti...

Niyazi Sayın’m Türk müziği üzerine görüşlerini aktarmadan önce bir iki gözlem ve düşüncemi belirtmek istiyorum: Türk Musi­ kisi Devlet Konservatuvarı’nm Teknik Üniversite’ye bağlı olma­ sını aklım almıyor, bu bir. İkinci­ si, Maçka’daki Konservatuvar bi­ nasının hali. Ortaokul binaları bi­ le daha donanımlı, -buraya göre- daha “konforlu”dur. Üstelik, bir derslikten taşan sesler, bir başka ddrsliktekileri bu ölçüde rahatsız etmez... Müzik araçları, ses aygıt­ larıyla filan karşılaşacağımı sanır­ ken küçücük, çıplak bir odayla karşılaşmak da ayrı bir sürpriz ol­ du benim için. Niyazi Sayın bu ko­ nudaki sorumu “müphem” bir el işaretiyle geçiştirdi ama ben yanıtı onun Türk müziği üzerine görüş­ lerinde buldum. Şöyle diyor:

“Bugün tamamıyla terkedildi Türk müziği. Ben dinlemiyorum. Klasik Batı müziği dinliyorum. Enteresan şeyler var plaklarda kal­ mış, onları dinliyorum.”

Sanatta ödün vermek

Ona göre sanatta ödün vermek, yozlaşmaya yol açıyor: “Bugünkü

temeli Münir Nurettin’ler attılar, tik devirlerini devam ettirselerdi... Biraz Kül Biraz Dumanlar filan, ortalığı kül dumana boğdu. Türk müziği diye bir şey kalmadı.”

İyi bir Batı müziği koleksiyonu­ na da sahip olan Niyazi Sayın, Doğu müziği -Batı müziği ayrımı yapılmasına karşı. Ayrıca, gerek­ tiği ölçüde tamtılmadığı için, Türk müziğinin dünya müziği içinde bir yeri olmadığına inanıyor:

“Biz kendi müziğimize daha el atmadık. Bunu selâhiyetle söylü­ yorum. Biz kendi müziğimizi or­ taya koyabilecek kudreti haiziz. Batı o zaman dinliyor. ”

İşte bu noktada “Çoksesli Türk

Müziği” konusuna geliyoruz. Ni­

yazi Sayın şiddetle karşı çıkıyor:

“Her müziğin bir ağırlığı vardır. Bir müziğin güzel olması için po­ lifoniye ihtiyacı yoktur. Tek bir ses de güzeldir. Ruhu iyi bir yere ge­ len kişi, iyi eser verir. Ben size bir kaval sesi dinleteyim, dayanamaz­ sınız güzelliğine... Bir konçerto gi­ bi... Batı, bizim primitif diye bak­ tığımız müzik hareketine çokses­ li diye bakıyor. Yani bir asalet arı­ yor. Bir Batılının yaptığını biz ya­ pamayız. Yapılanları görüyoruz. Hiçbir şey yok!”

Peki, ne gibi denemeler yapıla­ bilir bu aianda? Niyazi Sayın di­ yor ki: “Birçok şey yapılmıştır. Ya­

pılanların çoğu, onları taklitten başka bir şey değil. Ya onun ya­ nma gelebilirsiniz, ya onu biraz geçebilirsiniz, ya çok altta kala­ caksınız. Bugün bu yapılmışların icraya ihtiyacı var, bu icrayı yaka­ lamamız icap ediyor.”

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Coco is a café-bar on Ab­ di İpekçi Caddesi, an İpek Kıramer classic whose en­ trance is next to her small shop.. This elegant and comfortable establishment incredi­ bly

Jean Baudrillard’la modernle şme sürecinin (modern sonrası dönemin) kitle iletişim araçlarıyla ba ğlantısı çok yönlü olarak ele alınmıştır. a-) Kitle ileti şim

ve T.” Adlı Dersin Öğretim Elemanlarının Arel, Ezgi, Ungay, Özkan ve Öztuna’nın Kitaplarının Usûl Öğretiminin Baş Kaynağıdır Durumu Arasındaki İlişkinin

17 Köln’de yaşayan Türklerin, kültürün önemli yapı taşlarından olan ve ağrlıklı olarak Türk müziği eğitimi veren resmi, vakıf-dernek ve son olarak

Seçilen birinci eser için “Düzenli olarak Batı Müziği Keman Eğitimi almayı sürdüren bir öğrenci, seçilen eser ve etüdleri keman eğitiminde hangi aşamaları

Bu açıklamalar doğrultusunda yukarıda yapılan tespitlere göre, kemanın Türk müziğinde kullanılmaya başlanmasından önce Türk müziğinde icra edilen yaylı sazların

The main goal of the present study was to determine whether there was any difference between the effects of two lipid lowering drugs, fenofibrate and atorvastatin, on plasma

Bu amaçla yap›lan iki çal›flmada evre I,II küçük hücre d›fl› akci¤er kanserin- de (KHDAK) patolojik tan› ile operasyon aras›nda geçen sürenin k›sa ve uzun