• Sonuç bulunamadı

Sosyal Eşitsizliklerin Beslenmeye Etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sosyal Eşitsizliklerin Beslenmeye Etkisi"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL EŞİTSİZLİKLERİN BESLENMEYE ETKİSİ

Prof. Dr. Ayşe Baysal GİRİŞ

İnsanın besin gereksinmesi sosyal statüsüne göre değişmez. Besin gereksinmesindeki farklılıkların belirleyicileri; yaş, cinsiyet, çalışma ve hastalık durumlarıyla genetik yapısıdır. Büyüme çağında bedenin birimi başına gereken enerji ve besin ögelerinin miktarı yetişkinliğe göre doğal olarak daha yüksektir. Yaş ilerledikçe enerji gereksinmesi azalırken, beden hücrelerinde oluşan yıpranmayı en azda tutmak için bazı besin öğelerine olan gereksinme artar. Beden yapısındaki farklılıktan dolayı erkeklerin enerji gereksinmesi kadınlardan daha yüksektir.

Bireyin besin gereksinmesini etkileyen en önemli faktör fiziksel aktivite düzeyidir. İnsan bedeni termodinamik kurala göre çalışır bunun anlamı enerji üretimine karşın enerji tüketimidir. Bireyin beden çalışması arttıkça besin tüketiminin de artması, azaldıkça azılması gerekir. Bunun dengelenememesi boya uygun beden ağırlığının dengesini bozar ve sağlık sorunları ortaya çıkar. Genelde insanın sosyo-ekonomik statüsü yükseldikçe beden gücüyle iş yapma yerine, oturarak çalışmakta, buna karşın tükettiği besinlerin enerji ve besin ögeleri yoğunluğu artmakta; sosyo-ekonomik durum düştükçe, beden çalışması artarken besin tüketimi azalmaktadır. Bu dengesizlik çeşitli beslenme ve bununla ilintili sağlık sorunlarına yol açmaktadır.

Ülkemizde ortalama besin tüketin düzeyine bakıldığında, nüfusun yeterli beslendiği izlenimi oluşmasına karşın, çok önemli beslenme sorunlarının varlığı bir gerçektir. Bunun temel nedeni sosyo-ekonomik eşitsizliklerdir. Bir sosyal grup açlığını giderebilecek düzeyde bile besin bulamazken, diğer bir grup sadece günlük enerjisini karşılayacak düzeyde, başka bir grup gereğinin çok üstünde besin tüketmektedir. Bunun sonucu toplumda bir yandan açlık ve dengesiz beslenme, diğer yandan aşırı beslenme sonucu sağlık sorunları görülmektedir. Bu yazıda toplumdaki sosya-ekonomik eşitsizliklerin beslenme sorunlarıyla ilintileri irdelenmeye çalışılmıştır.

Besin tüketin dengesizliği

Tablo 1 de görüldüğü gibi ülke genelinde temel besinlerin tüketim düzeyi açısından aileler arasında geniş farklılıklar bulunmaktadır (1). Buna göre gelir düzeyi düşük aileler beslenme gereksinmelerini, onca zaman halk ekmek satış yerlerinde kuyrukta bekleyerek alabildikleri ekmek,pazarların son saatlerinde ucuzlayan ya da kendi yetiştirdikleri sebze – meyve ve şekerli çayla karşılamaktadırlar. Protein değeri yüksek besinler daha yüksek gelirli aileler tarafından tüketilmektedir. Son yapılan resmi açıklamada ülkemizde ailelerin yaklaşık %15 i bu düzeyde bile yiyecek bulamamakta ve ciddi açlık sorunuyla karşı karşıya gelmektedir.

Ankara ilinde yapılan bir araştırmanın sonucunda da (Tablo 2 ) gelir dağılımındaki dengesizliğin besin tüketim örüntüsüne yansıdığı görülmektedir (2). İnsanın beslenmesinde birinci derecede önem taşıyan protein, B vitaminleri, demir, çinko kalsiyum gibi besin ögelerinden zengin et, tavuk, balık, süt ve türevleri ve hatta kuru baklagiller düşük gelirli aileler tarafından yeterince sağlanamamaktadır.

Tablo 3 de görüldüğü gibi besin tüketim dengesizliği okul çağı çocukları için de önemlidir (3). Bu çağ çocukların beslenmesinde büyük önem taşıyan süt-yoğurt tüketimi genelde yetersiz olduğu kadar, çocuklar arasında çok geniş farklılıklar bulunmaktadır.

Besin tüketim durumundaki bu farklılığın son yıllarda daha da arttığı gözlenmektedir. Bir yanda yerli ve ithal çeşit çesit besinlerle dolu büyük alışveriş merkezleri ve buralardan arabaları dolu çıkan insanlar, diğer yandan pazarların geç saatlerinde,, seçildikten sonra atılacak sebze ve meyveleri toplayan insanlar.

Beslenme Sorunları

Besin tüketim dengesizliği, eğitim, sağlık ve diğer sosyal haklardan yararlanmadaki eşitsizliklere bağlı olarak ülkemizde hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkülerin sorunları bir arada yer almaktadır.

Sosyal eşitsizliklerin beslenmeye etkisi doğum öncesi dönemde başlar. İnsanın en önemli organı olan beyin ana rahminde ve doğumu izleyen ilk 2-3 yıl içerisinde gelişir. Doğum öncesi dönemde beyin gelişimini etkileyen besin ögelerinin başlıcaları; iyot, demir, çinko, folik asit, B-12, B-6, E ve A vitaminleri ve elzem yağ asitleridir. Kadınların gebelik öncesi ve sırasında bu besin ögelerini yeterince alamamaları çocuğun beyin özürlü olarak doğma riskini artırmaktadır ( 4).

Ülkemiz coğrafik özellikleri nedeniyle iyot yetersizliğinden etkilenen bölgeler içinde yer almaktadır. İyotlu tuzun kullanımıyla bu sorun önlenebilmektedir. Sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyi düşük gruplar ucuz olduğu için iyotlanmamış sanayi tuzu kullanmaktadırlar. Bu durumda iyot yetersizliğine bağlı kretenizm riski bu gruplarda daha çok önem taşımaktadır.

(2)

Tablo:1 -Yüksek ve Düşük Gelirli Gruplarda Temel Besinlerin Tüketim Düzeyi (g/birey/gün)

Besinler Yüksek Gelirli Gruplar Düşük Gelirli Gruplar

Ekmek 383-396 542-607

Süt-yoğurt 110-165 16-80 Peynir 38-42 15-27

Et, tavuk, balık 107-129 17-34

Yumurta 23-27 5-12 Sebzeler 340-443 436-410 Meyveler 234-245 336-410 Sıvı yağ 5-34 31-36 Katı yağ 20-25 30-32 Şeker – tatlı 45-54 50-55

Tablo: 2- Ankara İlinde Sasyo-Ekonomik Duruma Göre Bazı Besinlerin Tüketim Düzeyi (kg/ay)

Besinler Yüksek Orta Düşük

Et, tavuk, balık 4.4 3.1 1.8

Yumurta 3.3 3.3 3.4

Kuru bakliyat 2.2 1.7 1.8

Süt 17.6 14.8 9.7

Yoğurt 14.1 10.2 6.9

Peynir 4 3.3 2.9

Sosyal düzeyi düşük grupların beslenmesi büyük ölçüde bitkisel besinlere dayalıdır. Bu tip diyet B – 12 vitamini ve elzem yağ asitlerinden n-3 grubu yönünden yetersizdir. Aynı zamanda bu tür diyette demir ve çinkonun biyoyararlılığı düşüktür. Buna bir de bilgisizliğe bağlı hatalı uygulamalar ve kadının statüsünün düşüklüğü nedeniyle üreme sağlığına ilişkin sorunlar da eklenince, mental gelişimi yetersiz çocukların sayısı artmaktadır.

Yenidoğanın beslenmesinde de sosyal eşitsizlikler etkilidir. Doğumdan hemen sonra bebeğin emzirilmesi gerekirken, sosyal statüsü düşük, eğitimden yoksun gruplarda 3 – 5 ezan bekletilme geleneği vardır. Buna neden olarak çocuğun sabırlı olması, aç gözlü olmaması gösterilmektedir. Buna bir de annenin bakımsız, sık doğum ve yetersiz beslenme nedeniyle tükenmiş olması da eklenince, süt verimi de düşmektedir. Bu gruplarda gebelik ve doğuma ilişkin ölüm oranları da yüksektir. Bunun sonucu çocuklara erken aylarda uygun olmayan ek besinler verilmektedir. Uygun olmayan ek besinler anne sütünün biyoyararlılığını azaltırken, çocukta enfeksiyon riskini artırmaktadır. Bu durum, okul öncesi yaş grubu çocuklardaki malnutrisyonun temel nedenidir. Ülkemizde halen protein enerji malnutrisyonu önemli beslenme sorunlarından biridir. Okul öncesi yaş grubundaki yaklaşık her 6 çocuktan biri malnutrisyonludur (5). Erken yaşlardaki malnutrisyon çocuk ölümlerinin yarısından sorumlu olduğu gibi, yaşayanların bilişsel performanslarını da olumsuz yönde etkilemektedir.

Zengin fakat bilgisiz gruplarda ise, bebek toplu olsun isteğiyle erken aylarda besleyici değeri yüksek ticari mamalar verilmektedir. Bu durum ileri yaşlara uzanan şişmanlık ve onunla ilintili hastalıkların riskini artırmaktadır.

(3)

Tablo: 3 – Okul çocuklarında Temel Besinlerin Tüketimi ( g/birey/gün)

Besinler Miktar

Et, tavuk, balık 17-54 Yumurta 19-23 Kuru bakliyat 19-23 Süt - yoğurt 93-188 Peynir 23-35 Sebzeler 138-176 Meyveler 125-195 Ekmek 254-343 Diğer tahıllar 50-66 Yağlar 23-32 Şeker – tatlı 36-53 Kola 7-23

Beden çalışması çok olduğu halde yeterli besin tüketemeyen, ağır işte çalışanlarda zayıflık önemli sorunken, yetişkin nüfusta (otuzyaş ve üstü) erkeklerin %21 i, kadınların %43 ü şişmandır ( BKİ 30 üstü). Aşırı ve hatalı beslenmeyle ilintili erkeklerin %53 ü, kadınların %38 i dislipidemi sorununun etkisi altındadır. İnsülin direnci, hipertansiyon, dislipidemi ve tip 2 diyabet gibi komponentlerin bir arada görüldüğü metabolik sendrom sorunu olanların oranı gelişmiş batı toplumlarına benzer düzeydedir (6).

Yetişkin nüfusta ölüm nedenlerinin başında yer alan koroner kalp hastalığının belirleyicilerinden biri serum kolesterolünün yüksekliğidir. Serum kolestrolünün, özellikle LDL- kolesterolünün yükselmesinde doymuş yağ içeren besinlerin fazla tüketimi önemli faktörlerden biridir. Şekil 1 de görüldüğü gibi serum kolesterol düzeyi gelir düzeyi ile yakından ilintilidir (6). Tablo 1 de görüldüğü gibi gelir düzeyi yükseldikçe doymuş yağ içeren besinlerin tüketimi artmakta bu da serum kolesterol düzeyine yansımaktadır.

40 yaş 55 yaş

Kadın Erkek GELİR GRUPLARI 5 2 3 4 1 200 Serum kolesterolü (mg/dl) 190 180 170 100

(4)

Yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarından en çok etkilenenler büyüme çağındaki çocuklar, gençler ve bunları doğurup yetiştiren kadınlardır. Bu sorunların başında anemi gelmektedir. Okul öncesi yaş grubu çocukların ortalama %50’si, okul çağı çocukların %30’u, gebe ve emzikli kadınların %50 si anemiktir (7). Aneminin başlıca nedenleri; demir, B-6, B-12 vitaminleri ve folik asit alımının yetersizliği ya da biyoyararlılıklarının düşüklüğüdür. Bu vitaminlerin yetersizlikleri aynı zamanda gebe kadınlarda sinir tüp bozukluğu riskini de artırmaktadır. Gebe kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre bu besin öğelerinin yetersizliği riski altında olanların oranı şöyledir (8).

B-6 vitamini %36.4 B-2 vitamini %43.1

B-12 vitamini %48.8 (I.3 aylıkta), %80.9 (II. 3 aylıkta) Folik asit %59.7 (I.3 aylıkta), %73.3 (II. 3 aylık)

Sinir tüp bozukluğu prevalansı ülkemizde 10.000 doğumda 30.1 olarak rapor edilmiştir (9). Sinir tüp bozukluğunun tek nedeni olarak folik asidin yetersizliği gösterilerek gebe kadınlara tek başına ek folik asit verilmesi doğru değildir. Sorunun oluşmasında folik asit yanında B-12, B-6 ve B-2 vitaminlerinin de rolü vardır. Özellikle yoksul kadınların beslenmesinde hayvansal protein kaynaklarının çok yetersiz olmasından dolayı birinci derecede yetersiz olan B-12 vitaminidir. Yukarda sözü edilen araştırma da bu görüşü desteklemektedir. Bu da sosyal eşitsizliğin bir sonucudur. Ekmek, sebze ve çayla beslenen kadınlarda B-12 vitamini yetersizliği ciddi sorun olarak görülebilir. Yemekle birlikte çay içilmesi demir yetersizliği riskini de artırır.

Okul çocuklarının beslenme örüntüsünü gösteren Tablo 4 incelendiğinde, önemli bölümünün başarılı bir öğrenim için gerekli beslenme olanağından yoksun oldukları görülür (3). Düzenli kahvaltı etmeyen çocuk oranı yoksul kesimlerde %40’a yaklaşmaktadır. Kahvaltı edenlerin yarıdan çoğunun ise kahvaltısı yetersiz ve dengesizdir. Bu tip beslenme, çocukların okul başarısına olduğu kadar büyüme ve gelişmelerine de yansımaktadır. Tablo 5’ deki veriler sosyal eşitsizliğin çocukların büyüme durumuna yansımasının bir örneğidir. Aynı yaş grubundaki yüksek gelirli özel okul çocuklarının boyu, düşük gelirli çocuklara göre 12-15 cm daha uzundur. Tablo da görüldüğü gibi özel okul çocuklarının çoğunluğu her gün süt içerken, devlet okulundaki çocuklardan bu olanağa sahip olanların oranı %13’ü geçmemektedir (10).

Genelde okul çocuklarının % 5-30’u zayıf, % 6-27 si şişmandır. Özel okul çocuklarında şişman olanların, düşük gelirlilerin gittiği okullarda ise zayıf olanların oranı daha yüksektir. İkinci grup çocuklarda yorgunluk, halsizlik, açlık hissi, dikkat azlığı gibi yakınmalara daha çok rastlanmaktadır.

İnsanın ileri yaşta yaşam kalitesini düşüren osteoporosizin temel nedeni çocukluk ve gençlik yıllarında kalsiyumun temel kaynağı olan süt ve türevlerinin yetersiz alımı, kapalı giyim biçimi nedeniyle güneşten düzenli yararlanmama ve çevre koşullarının yetersizliği yüzünden düzenli fiziksel aktiviteden mahrum kalmadır. Kapalı giyim biçimi sosyal statüsü düşük kadınlar arasında daha yaygındır. Bu kadınların çoğunluğu aynı zamanda fiziksel aktiviteye olanak vermeyen çevrede yaşamaktadırlar.

Tablo: 4 – Öğrenci Olan Çocuklardaki Beslenme Sorunları

Beslenmeye İlişkin Kriterler Öğrenci %

Düzenli kahvaltı etmeyen 14-39 Kahvaltısı yetersiz – dengesiz olan 38-63 Öğle yemeği yetersiz – dengesiz olan 53-68 Akşam yemeği yetersiz – dengesiz olan 20-54 Aralarda içecek olarak süt-ayran içen 20-30 Aralarda içecek olarak gazoz içen 19-20 Enerjiyi yetersiz tüketen 40-46 Proteini yetersiz tüketen 20-28 Kalsiyumu yetersiz tüketen 30-40 Demiri yetersiz tüketen 45-55 A vitaminini yetersiz tüketen 55-65 C vitaminini yetersiz tüketen 35-45 Riboflavini yetersiz tüketen 30-40

(5)

Tablo : 5 Sosyo-Ekonomik Düzeyi Farklı 2 Okul (biri özel, biri devlet) Öğrencilerinin Boy ve Ağırlık Ölçüleri

Yaş (yıl)

11 12

Okul Türü Erkek Kız Erkek Kız

Devlet Okulu: Boy-cm Ağırlık kg 139.2 32.6 141.0 31.7 142.1 34.3 144.6 35.9 Özel Okul: Boy-cm Ağırlık kg 147.2 32.2 151.5 35.0 153.6 41.8 155.3 41.7 Bu İki Okuldaki Çocukların Bazı Besinleri Her Gün Tüketim Durumlarına Göre Dağılımları

BESİNLER DEVLET OKULU ÖZEL OKULU

Süt 12.7 66.1

Yoğurt 19.4 36.5

Peynir 22.3 75.7

Et, tavuk, balık 2.2 63.3

Yumurta 7.1 36.5

Sosyal eşitsizlik yüzünden okul yaşındaki çocukların küçümsenmeyecek bir bölümü çırak olarak sanayi ve tarım sektöründe çalışmaktadır. Bunların beslenme durumu daha da kötüdür.

Tablo 6’ da görüldüğü gibi çalışan çocukların çoğunluğunun iş yerinde yemek yeme olanağı yoktur. Çocukların çoğunluğu kaporta, boya, oto tamiri ve tarım iş yerinde çalışmaktadır. Bu tür işlerde çalışanlar zararlı kimyasallara maruz kalmaktadırlar. Buna karşın, zararlı kimyasalların hasarına karşı bedenin savunma sistemini güçlendirebilecek nitelikte beslenmeden yoksundurlar. Bu durum, çocukların o andaki sağlık durumlarını olumsuz etkileyebildiği gibi, ileriki yıllarda kanser gibi hastalıkların riskini de artırmaktadır.

Tablo 6:Genç İşçilerde Görülen Beslenme Sorunları

Beslenmeye ilişkin kriterler Çocuk Oranı % Yetersiz enerji tüketen 34

Yetersiz A vitamini tüketen 74 Yetersiz riboflavin tüketen 63 Yetersiz kalsiyum tüketen 41 Çalışılan iş yerinde yemek yeme olanağı olmayan 67 Kahvaltı etmeden işe gelen 23 Günlük 250 g dan az süt tüketen 79 Her gün et, balık, tavuk yiyebilen 9 Gün aşırı et, balık, tavuk yiyebilen 33 Her gün yumurta yiyebilen 26

Yetersiz ve dengesiz beslenme ve olumsuz yaşam koşulları yüzünden çocukların % 46 sı zayıf, % 16 sı sık hastalanmakta, % 29 u iş kazası geçirmiştir. İş kazası geçirenlerin % 12 sinde sakatlık oluşmuştur (3).

Bunların yanında özellikle yüksek gelirli ailelerin çocuklarında her geçen gün şişmanlık ve buna bağlı olarak insülin direnci merkezli metabolik sendrom riski artmaktadır.

Beslenme sorunları açısından riskli grupların biri de yükseköğrenim gençliğidir. Tablo 7’ de görüldüğü gibi öğrencilerin yarıya yakını düzenli kahvaltı etmediği gibi öğle ve akşam yemekleri de yeterli ve dengeli beslenme gereksinmesini karşılamaktan uzaktır. Öğrencilerin bir bölümü yeterli miktarda enerji bile tüketmezken, çoğunluğu

(6)

Öğrencilerdeki beslenme sorununun başlıca nedenleri; bilgisizlik ve ekonomik yetersizliktir. Örneğin anemi prevalansı gelir düzeyi düşük olanlarda yüksek olanlara; devlet yurdunda kalanlarda özel yurt ve ailesiyle birlikte kalanlara göre daha yüksektir (11). Günümüz koşullarında bir öğrencinin devlet yurdunda barınmak koşuluyla öğrenimini sürdürebilmesi için asgari 200 milyon TL ye gereksinimi vardır. Düşük gelirli ailelerin çocuklarına bu olanağı sağlaması olanaksızdır. Bu durumdaki öğrencilerin aldığı 65 milyon öğrenim kredisi ve 65 milyon sosyal yardımlaşma fonu bursuyla geçinmeleri güçtür. Ekonomik yetersizliğe bir de bilgisizlik eklenince öğrencilerin beslenme, dolayısıyla sağlık sorunları daha da artmaktadır.

Tablo 7: Yükseköğrenim Öğrencilerinin Beslenme Durumları

Beslenmeye ilişkin kriterler Öğrenci % Düzenli kahvaltı etmeyen

Kahvaltısı yetersiz ve dengesiz olan Öğle yemeği yetersiz ve dengesiz olan Akşam yemeği yetersiz ve dengesiz olan Sigara içen

Gereğinden çok çay-kahve içen Alkollü içki içen

Aralarda gazoz içen Enerjiyi yetersiz tüketen Proteini yetersiz tüketen A vitaminini yetersiz tüketen C vitaminini yetersiz tüketen

51-41 58-28 60-30 57-20 69-45 71-87 25-4 49-15 56-41 55-19 81-60 46-21

Tablo 8:Öğrencilerin Sağlık Şikayetleri

Sağlık Şikayeti Öğrenci % Sindirim sistemi bozuklukları

Üst solunum yolu hastalıkları

Diğer rahatsızlıklar (annemi, baş ağrısı, vb.) Zayıf olanlar

Şişman olanlar

Sağlık şikayeti olmayan

18-36 15-17 11-17 5-30 6-27 36 SONUÇ VE ÖNERİLER

Türkiye, gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durum toplumun beslenme durumuna aynen yansımaktadır. Bir yanda yerli ve ithal çeşit çeşit yiyecek ve içecekle arabasını dolduran insanlar, diğer yanda pazarların geç saatlerinde seçildikten sonra atılacak sebze ve meyveyi toplayan ve ucuz ekmek alabilmek için kuyrukta bekleyen insanlar. Ülkemiz beslenme durumu açısından hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünümdedir. Nüfusumuzun yaklaşık % 15 inin aç olduğu resmen açıklanmıştır. Yarıya yakını da yetersiz ve dengesiz beslenmektedir. Yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarından etkilenen gruplar; büyüme çağındaki çocuklar, gençler, doğurganlık dönemindeki kadınlar, düşük ücretle ağır işte çalışan işçiler ve işsizlerdir. Bunun yanında aşırı ve hatalı beslenme yüzünden yetişkin nüfusta şişmanlık ve bununla ilintili kronik hastalıklar gelişmiş ülkeler boyutundadır.

Beslenme sorunlarının düzeltilmesinin temel koşulları şöyle özetlenebilir:

1. Gelir dağılımı dengesizliğinin kabul edilebilir düzeye indirilmesi. Bunun için tüm ekonomik faaliyetler kayıt içine alınıp haksız kazanç edinmeler önlenerek gereksiz harcamaların yatırıma yönlendirilmesiyle işsizlere iş olanakları yaratılmalı, asgari ücret ve temel besinlerden vergi alınmamalıdır.

(7)

2. Eğitim-öğretimin herkesin yararlanacağı, doğmalardan arındırılmış, bilimsel esaslara dayalı bir duruma getirilmesi. Bunun için zorunlu temel eğitim 11 yıla çıkarılmalı. 8. Sınıf sonunda uygulanacak testlerle yüksek öğrenime gidemeyecek yetenekte olanlara sanayinin gereksinmesine uygun nitelikte teknik eğitim-öğretim olanakları sağlanmalıdır. Orta düzey teknik öğretimi tamamlayanlar da istedikleri taktirde yüksek öğretime devam edebilmelidirler. Kırsal kesimde yatılı bölge okullarının sayısı arttırılmalı, iş-teknik eğitimi de içine alacak (Köy Enstitüleri örneğinde olduğu gibi) bir duruma getirilmelidir.

3. Sağlık hizmetlerinin parayla alınıp-satılır ve sadece tedaviye yönelik durumundan kurtarılarak koruyucu sağlık sistemine yönlendirilmesi. Bunun için sağlık ocakları kuruluş felsefesine uygun çalışır duruma getirilmelidir. 4. Eğitim-öğretim ve sağlık hizmetlerinin her kademesinde beslenme eğitimine yer verilmesi. Bunun için temel eğitim

ve yüksek öğretim kurumlarında beslenme faaliyetleri, beslenme öğretmeninin denetiminde yürütülmeli, eğitim-öğretim programlarında beslenme konuları yer almalıdır. Sağlık grup başkanlıklarında halk sağlığı diyetisyeni görevlendirilmeli ve bu elemanın, sağlık ocakları personeliyle yakın ve sürekli işbirliği yaparak halkın yöresel besinleri akılcı kullanarak yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmesine olanak sağlanmalıdır. Toplu beslenme sistemleri bu alanda yetişmiş diyetisyen tarafından yönetilerek sağlık koruyucu ve geliştirici bir duruma getirilmeli ve besin israfları önlenmelidir. Halkın beslenme konusunda bilinçlenmesinde yazılı ve görsel medyanın önemli bir yeri vardır. Medya mensuplarının halka doğru bilgiler aktarmalarını sağlamak için beslenme eğitimi-öğretimi almış olanların bu alana girmeleri teşvik edilmelidir. Zayıflama merkezleri adı altında çalışan yerler Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmeli, diyetisyen diplomasına sahip olmayan kişilerin bu merkezlerde çalışmalarına izin verilmemelidir. Besin tüketim eğilimleri ve beslenmeyle ilintili sorunların belirlenmesi için 3-5 yıl aralıklarla araştırmalar yapılarak ortaya çıkan bulgular ışığında besin üretim planları gözden geçirilmeli ve sorunların çözümüne ilişkin programlar hazırlanarak uygulamaya konulmalıdır. Besin kontrol hizmetleri gelişmiş ülkelerde olduğu gibi özerk ve yetkili bir kuruluş tarafından yönetilir duruma getirilmelidir.

KAYNAKLAR

1- Tönük B, Gültürk H, Güneyli U vd. 1984. Gıda Tüketimi ve Beslenme, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Ankara, 1987. 2- Başoğlu S, Besler T. Ciğerim N. Vd. Ailelerin sosyo-ekonomik ve gelir düzeylerine bağıntılı olarak besin harcama

payları. Beslenme ve Diyet Dergisi 21: (1) 83, 1992.

3- Baysal A. Gençliğin Beslenme Sorunları. Milli Kültür Dergisi sayı 48:55, 1985.

4- Baysal A. Bilişsel yeteneğin gelişiminde beslenmenin rolü. Beslenme ve Diyet Dergisi 26: (1) 1, 1997

5- Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Sağlık ve Nüfus Araştırması Raporu. 1998.

6- Onat A, Sansoy U, Soydan G, Tökgözoğlu L, Adalet K, Yüzyıl Dönümünde Türk Erişkinlerinde Koroner Risk Haritası ve Koroner Kalp Hastalığı. Türk Kardiyoloji Derneği, İstanbul, 2000.

7- DPT, Ulusal Gıda ve Beslenme Stratejisi Çalışma Grubu Raporu. Ankara.2001.

8- Açkurt F, Wetherit H, Löker M, et al. Biochemical assessment of nutritional status in pre-and post-natal Turkish Women and outcome of pregnancy. Eur J Clin Nutr. 49;613,1995.

9- Tunçbilek E, Buduroğlu K, Alikasifoğlu M. Neurol tüp defects in TURKEY: prevalance, distribution and risk factors. The Turkish J Pediatrics 41:299,1999.

10- Aksu - Kocaoğlu B, Köksal O, The effect of socio-economic conditions on qrowth, development and obesity among adolescents in Turkey. Beslenme ve Diyet Dergisi 14:25,1985.

11- Ergülen S, Saygun M, Çöl M, Sayan M, Ankara Üniversitesi öğrencilerinde anemi sıklığı, etkili faktörler ve beslenme alışkanlıkları üzerine bir araştırma. Beslenme ve Diyet Dergisi 30: (2)24,2001.

Referanslar

Benzer Belgeler

Protein içeriği ile ilk yumurtlama yaşı arasında pozitif korelasyon görülmüş ve daha düşük ağırlıkta (düşük protein oranı ile beslenenler) yumurta veren balıklar optimum

Alçak Gerilim sistemlerinde, harmonik sorunu yoksa sistemin ihtiyacı olan reaktif gücü karşılamak için kurulacak kompanzasyon sistemi tasarlanırken, temel olarak 3 farklı

Manyas Kuş Cenneti, her mart ayında uzun yolculuklarından dönen göçmen kuşlara kuluçkaya yatmaları için en uygun ortamı sunuyordu.. Kuşlar, su içindeki ağaç ve

Bu nedenle en yüksek rölyefler O’Keefe için tasarlanan tabakta kullanıldı ve Akşam Yemeği Partisi boyunca kullanılan ve Black Iris (resim 17) adlı resimde

transmural miyokard infarktüsü saptanmış, 1973 yılında ise normal koroner arterleri olan ve çeşitli nedenlerle açık kalp cerrahisi geçirecek hastalarda,.. %7 oranında

1800’lü yıllarda ortaya çıkmış bu cenaze uygulaması; ölmüş olan kişinin gerek yalnız, gerek ailesi ve arkadaşları ile, bazen özel kurgular, dekorlar

‘Lost Dinner- Kayıp Akşam Yemeği’ eserinde; gündelik hayattan seçtiği, çatal, bıçak, kaşık, kâse, tuzluk gibi hazır nesneleri Dadaizm ve Sürrealizm

[r]