• Sonuç bulunamadı

Kahramanmaraş Müzesi'nde bulunan kadın cepkenlerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kahramanmaraş Müzesi'nde bulunan kadın cepkenlerinin incelenmesi"

Copied!
268
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GİYİM ENDÜSTRİSİ VE GİYİM SANATLARI EĞİTİMİ

ANABİLİM DALI

GİYİM SANATLARI EGİTİMİ BİLİM DALI

KAHRAMANMARAŞ MÜZESİNDE BULUNAN KADIN

CEPKENLERİNİN İNCELENMESİ

Zehra KURTUL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

YRD. DOÇ. H. SAADET BEDÜK

(2)
(3)
(4)
(5)

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Kahramanmaraş Müzesinde Bulunan Kadın Cepkenlerinin İncelenmesi başlıklı bu çalışma 04/07/2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(6)
(7)

ÖNSÖZ

Giyim; insanoğlunun doğduğu andan itibaren ölene kadar, kişinin örtünme, tabiattaki dış etkilerden korunma gibi ihtiyaçları karşılamada vazgeçilmezlerinden biridir. Zamanla bu ihtiyaç, ihtiyacı karşılamanın yanı sıra modaya dönüşmüş, mensup bulundukları toplumun zevklerine göre biçimlenerek farklılaşmıştır. İnsanoğlu örtünmek amacıyla giyinmenin yanında süslenme olgusu ile birlikte farklı olma arzusu ile etnik farklar oluşmuştur. Geleneksel öğeler içeren bir giyim kuşam ve süslenme, ait olduğu toplulukla ilgili çok sayıda bilgi sunabilir. Giyim ve süslemeler toplumların yerleşik ya da konar-göçer olup olmadıkları, hangi tarihi olayları yaşadıkları ve etnolojik kökenleri konusunda bizlere bilgi vermektedir (Çetin, 1995: XIII).

Ayrıca giysi kişinin sosyal durumunu ifade etmekle birlikte Akdeniz, Ege, Karadeniz, Doğu Anadolu, İç Anadolu bölgelerine ait yöresel özellikleri de göstermektedir (Tüzün, 1986: 1). Türk giyim kuşamında da giysiyi tamamlayan parçalar arasında cepkenlerin önemli bir yeri vardır. Bundan ötürü bu çalışma ile Kahramanmaraş Müzesinde bulunan kadın cepkenlerinin temel özellikleri incelenerek, Akdeniz Bölgesinde yer alan Kahramanmaraş İlinde yaşayan toplumun cepkenlerde kullandıkları kumaş çeşitleri renk, kesim, dikiş ve süsleme özellikleri belirlenip bu yöredeki insanların geçmişteki giysi zevklerini ortaya çıkarmaya çalışılmış olup, bu konuda elde edinilen bilgilerin bilimsel açıdan belgelenmesi amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür.

Bu konuda araştırma yapmam için beni teşvik eden ve araştırmanın her aşamasında fikir ve önerileriyle beni yönlendiren, her türlü bilgi ve tecrübeleriyle yardımlarını ve desteğini benden esirgemeyen saygıdeğer hocam ve danışmanım Yrd. Doç. Saadet BEDÜK’ e teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Ayrıca her konuda bana yardımcı olan hocam Yrd. Doç. Şerife Mızrak’a ve araştırma boyunca maddi manevi desteklerini benden esirgemeyen sevgili aileme de sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Konya 2011 Zehra KURTUL

(8)

ÖZET

KAHRAMANMARAŞ MÜZESİNDE BULUNAN KADIN CEPKENLERİN İNCELENMESİ

Giyinme insanların yeryüzünde var oldukları günden itibaren tabiat şartlarından korunmak için örtünme ihtiyacıyla ortaya çıkmıştır. Tarih boyunca insanların giyim şekilleri, gelenekleri, mensup oldukları milletler ve cemaatlere, bir ölçüde de ferdi zevklerine göre şekillenmiş ve farklılaşmıştır (Günay, 1986: 1). Ayrıca geleneksel giysiler yüzyıllardır süre gelen bir kültürün yansıması olarak varlığını muhafaza etmektedir (Çulcuoğlu, 2007: 79).

Araştırmada, Kahramanmaraş Müzesinde bulunan kadın cepkenleri; kullanılan malzeme, kesim, dikim, renk ve süsleme teknikleri yönünden incelenerek; cepken özelliklerini gün yüzüne çıkarmak ve giyim tarihine ışık tutacak kaynak oluşturarak kültür mirasımıza sahip çıkmak amaçlanmıştır.

Araştırmanın giriş bölümündeki literatür taramalarında Kahramanmaraş ilinin genel özellikleri (coğrafi konum, tarihi konum, K.Maraş isminin kaynağı, kültür ve sanat, yapılan el sanatları), ikinci bölümde ise; cepkenin tanımı, tarihçesi, sınıflandırılması ve Kahramanmaraş kadın giysileri hakkında bilgilere yer verilmiştir.

Verilerin toplanmasında Kahramanmaraş müzesinde bulunan kadın cepkenleri içerisinden 30 örnek seçilmiştir. Örnekler gözlem fişleri doğrultusunda kesim, dikim, süsleme, renk ve malzeme yönünden incelenerek tablolar oluşturulmuştur. Tablolardan yola çıkılarak değerlendirme yapılmış ve sonuca ulaşılmıştır.

(9)

ABSTRACT

EXAMINATION OF WOMAN VESTS IN KAHRAMANMARAŞ MUSEUM

Wearing appeared from the existense of people, because of sheltering natural conditions with necessity of covering. Thorought the history, people’s wearing styles, have been formed and they differentiated according to their, traditions, nations and religious community and a tiny bit of pleasure. Moreover, traditional costumes have protected their presence as a reflection of culture which continues for centuries.

In study, it was aimed to reveal the features of vests by examining the woman vests, in Kahramanmaraş Museum in respect of their materials, cutting, sewing, color and decorating techniques; and to protect our cultural heritage by constituting a source which will light the way for history of clothing.

In the literature reviews in the preface section of the study it takes place the general features of Kahramanmaraş (geographic position, historical position, where come from the name of Kahramanmaraş, culture and art, handicrafts), in second part of study, it takes place the definition of vest, its history, its classification and the information’s about woman costumes of Kahramanmaraş.

In data collection, thirty samples were chosen among the woman vests at Kahramanmaraş Museum. The samples have been examined in respect of their cutting, sewing, decoration techniques and materials in the direction of observation forms and materials in the direction of observation forms and tables have been formed.

(10)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Tez Kabul Formu ... ii

Önsöz\ Teşekkür ... iii Özet ... iv Abstract ... v İçindekiler ... vi Kısaltmalar ... iix Tablolar Listesi ... x Çizimler Listesi ... xi

Fotoğraf Listesi ... xii

Giriş ... 1

BÖLÜM I - KAHRAMANMARAŞ İLİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ ... 3

1.1. Coğrafi Konum ... 3

1.2. Tarihi Konumu ... 5

1.3. Kahramanmaraş İsminin Kaynağı ... 7

1.4. Kültür ve Turizm ... 8

1.5. Yapılan El Sanatları ... 12

1.5.1. Maraş İşi İşlemeleri ... 13

1.5.2. Bakırcılık ... 15

1.5.3. Oymacılık ... 16

1.5.4. Kuyumculuk ... 17

(11)

BÖLÜM II - TÜRK GİYİMİNDE CEPKENLER ... 19

2.1. Cepkenin Tanımı ... 19

2.2. Cepkenin Tarihçesi ... 21

2.3. Cepkenin Sınıflandırılması ... 24

2.4. Kahramanmaraş Kadın Giysileri ... 25

BÖLÜM III - KAHRAMANMARAŞ MÜZESİNDE BULUNAN KADIN CEPKENLERİ ... 31

3.1. Problem Cümlesi ... 31

3.2. Alt Problemler ... 31

3.3. Araştırmanın Amacı ... 31

3.4. Araştırmanın Önemi ... 32

3.5. Konu İle İlgili Araştırmalar ... 33

3.6. Tanımlar ... 35 BÖLÜM IV - YÖNTEM ... 39 4.1. Araştırmanın Yöntemi ... 39 4.2. Evren ve Örneklem ... 39 4.3. Sayıltılar ... 39 4.4. Sınırlılıklar ... 40

4.5. Veri Toplama Tekniği ... 40

BEŞİNCİ BÖLÜM - KAHRAMANMARAŞ MÜZESİNDE BULUNAN KADIN CEPKENLERİNDEN ÖRNEKLER ... 42

5.1. Gözlem Fişleri ... 42

5.2. Değerlendirme ... 223

5.2.1. Cepkenlerde Kullanılan Kumaş ve Renkler ... 223

(12)

5.2.3. Cepkenlerde Uygulanan Kesim Teknikleri ... 227

5.2.4. Cepkenlerde Kullanılan Dikiş Teknikleri ... 229

5.2.5. Cepkenlerde Kullanılan Süsleme Dökümü ... 231

5.2.6. Süslemede Seçilen Konuların Dökümü ... 233

5.3. Kahramanmaraş Müzesinde Bulunan Kadın Cepken Örneklerinde Kullanılan Dikiş Teknikleri ... 235

5.4. Kahramanmaraş Müzesinde Bulunan Kadın Cepken Örneklerinde Kullanılan Süsleme Teknikleri ... 236

ALTINCI BÖLÜM-SONUÇ VE ÖNERİLER ... 239

6.1. Sonuç ... 239

6.2. Öneriler ... 241

KAYNAKÇA ... 243

EK ... 249

(13)

KISALTMALAR

A : Arka

A.O : Arka Ortası Bkz. : Bakınız D.B.İ : Düz Boy İplik K.K : Kumaş Katı

cm : Santimetre

No : Numara

T.y. : Tarih yok vd. : ve diğerleri vb. : ve benzerleri yy. : Yüzyıl

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo No Tablo Adı Sayfa No

Tablo 1: Cepkenlerde Kullanılan Kumaş ve Renklerin Döküm Tablosu ... 224

Tablo 2: Cepkenlerde Kullanılan Astar Kumaşı ve Renklerin Döküm Tablosu ... 226

Tablo 3: Cepkenlerde Uygulanan Kesim Teknikleri Döküm Tablosu ... 228

Tablo 4: Cepkenlerde Kullanılan Dikiş Teknikleri Döküm Tablosu ... 230

Tablo 5: Cepkenlerde Kullanılan Süsleme Teknikleri, Renkleri ve Malzemeleri Döküm Tablosu ... 232

(15)

ÇİZİMLER LİSTESİ Sayfa No Çizim No: 1 ... 46 Çizim No: 2 ... 52 Çizim No: 3 ... 58 Çizim No: 4 ... 64 Çizim No: 5 ... 70 Çizim No: 6 ... 76 Çizim No: 7 ... 82 Çizim No: 8 ... 88 Çizim No: 9 ... 94 Çizim No: 10 ... 100 Çizim No: 11 ... 106 Çizim No: 12 ... 112 Çizim No: 13 ... 118 Çizim No: 14 ... 124 Çizim No: 15 ... 130 Çizim No: 16 ... 136 Çizim No: 17 ... 142 Çizim No: 18 ... 148 Çizim No: 19 ... 154 Çizim No: 20 ... 160 Çizim No: 21 ... 166 Çizim No: 22 ... 172 Çizim No: 23 ... 178 Çizim No: 24 ... 184 Çizim No: 25 ... 190 Çizim No: 26 ... 196 Çizim No: 27 ... 202 Çizim No: 28 ... 208 Çizim No: 29 ... 214 Çizim No: 30 ... 220

(16)

FOTOĞRAF LİSTESİ

Sayfa No

Fotoğraf No 1: Gelin Başlığı ... 30

Fotoğraf No 1: 1A Cepkenin Önden Görünümü ... 47

Fotoğraf No 1: 1B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 47

Fotoğraf No 1: 1C Cepkenin Kol Detayı ... 48

Fotoğraf No 2: 2A Cepkenin Önden Görünümü ... 53

Fotoğraf No 2: 2B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 53

Fotoğraf No 2: 2C Cepkenin Kol Detayı ... 54

Fotoğraf No 3: 3A Cepkenin Önden Görünümü ... 59

Fotoğraf No 3: 3B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 59

Fotoğraf No 3: 3C Cepkenin Kol Detayı ... 60

Fotoğraf No 4: 4B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 65

Fotoğraf No 4: 4C Cepkenin Kol Detayı ... 66

Fotoğraf No 5: 5A Cepkenin Önden Görünümü ... 71

Fotoğraf No 5: 5B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 71

Fotoğraf No 5: 5C Cepkenin Kol Detayı ... 72

Fotoğraf No 6: 6A Cepkenin Önden Görünümü ... 77

Fotoğraf No 6: 6B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 77

Fotoğraf No 6: 6C Cepkenin Kol Detayı ... 78

Fotoğraf No 7: 7A Cepkenin Önden Görünümü ... 83

Fotoğraf No 7: 7B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 83

Fotoğraf No 7: 7C Cepkenin Kol Detayı ... 84

Fotoğraf No 8: 8A Cepkenin Önden Görünümü ... 89

Fotoğraf No 8: 8B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 89

Fotoğraf No 8: 8C Cepkenin Kol Detayı ... 90

Fotoğraf No 9: 9A Cepkenin Önden Görünümü ... 95

Fotoğraf No 9: 9B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 95

Fotoğraf No 9: 9C Cepkenin Kol Detayı ... 96

Fotoğraf No 10: 10A Cepkenin Önden Görünümü ... 101

Fotoğraf No 10: 10B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 101

(17)

Fotoğraf No 11: 11A Cepkenin Önden Görünümü ... 107

Fotoğraf No 11: 11B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 107

Fotoğraf No 11: 11C Cepkenin Kol Detayı ... 108

Fotoğraf No 12: 12A Cepkenin Önden Görünümü ... 113

Fotoğraf No 12: 12B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 113

Fotoğraf No 12: 12C Cepkenin Kol Detayı ... 114

Fotoğraf No 13: 13A Cepkenin Önden Görünümü ... 119

Fotoğraf No 13: 13B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 119

Fotoğraf No 13: 13C Cepkenin Kol Detayı ... 120

Fotoğraf No 14: 14A Cepkenin Önden Görünümü ... 125

Fotoğraf No 14: 14B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 125

Fotoğraf No 14: 14 C Cepkenin Kol Detayı ... 126

Fotoğraf No 15: 15A Cepkenin Önden Görünümü ... 131

Fotoğraf No 15: 15B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 131

Fotoğraf No 15: 15C Cepkenin Kol Detayı ... 132

Fotoğraf No16: 16A Cepkenin Önden Görünümü ... 137

Fotoğraf No 16: 16B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 137

Fotoğraf No16: 16C Cepkenin Kol Detayı ... 138

Fotoğraf No 17: 17A Cepkenin Önden Görünümü ... 143

Fotoğraf No 17: 17B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 143

Fotoğraf No 17: 17C Cepkenin Kol Detayı ... 144

Fotoğraf No18: 18A Cepkenin Önden Görünümü ... 149

Fotoğraf No 18: 18B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 149

Fotoğraf No 18: 18C Cepkenin Kol Detayı ... 150

Fotoğraf No 19: 19A Cepkenin Önden Görünümü ... 155

Fotoğraf No 19: 19B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 155

Fotoğraf No 19: 19C Cepkenin Kol Detayı ... 156

Fotoğraf No 20: 20A Cepkenin Önden Görünümü ... 161

Fotoğraf No 20: 20B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 161

Fotoğraf No 20: 20C Cepkenin Kol Detayı ... 162

Fotoğraf No 21: 21A Cepkenin Önden Görünümü ... 167

Fotoğraf No 21: 21B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 167

(18)

Fotoğraf No 22: 22A Cepkenin Önden Görünümü ... 173

Fotoğraf No 22: 22B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 173

Fotoğraf No 22: 22C Cepkenin Kol Detayı ... 174

Fotoğraf No 23: 23A Cepkenin Önden Görünümü ... 179

Fotoğraf No 23: 23B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 179

Fotoğraf No 23: 23C Cepkenin Kol Detayı ... 180

Fotoğraf No 24: 24A Cepkenin Önden Görünümü ... 185

Fotoğraf No 24: 24B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 185

Fotoğraf No 24: 24C Cepkenin Kol Detayı ... 186

Fotoğraf No 25: 25A Cepkenin Önden Görünümü ... 191

Fotoğraf No 25: 25B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 191

Fotoğraf No 25: 25C Cepkenin Kol Detayı ... 192

Fotoğraf No 26: 26A Cepkenin Önden Görünümü ... 197

Fotoğraf No 26: 26B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 197

Fotoğraf No 26: 26C Cepkenin Kol Detayı ... 198

Fotoğraf No 27: 27A Cepkenin Önden Görünümü ... 203

Fotoğraf No 27: 27B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 203

Fotoğraf No 27: 27C Cepkenin Kol Detayı ... 204

Fotoğraf No 28: 28A Cepkenin Önden Görünümü ... 209

Fotoğraf No 28: 28B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 209

Fotoğraf No 28: 28C Cepkenin Kol Detayı ... 210

Fotoğraf No 29: 29A Cepkenin Önden Görünümü ... 215

Fotoğraf No 29: 29B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 215

Fotoğraf No 29: 29C Cepkenin Kol Detayı ... 216

Fotoğraf No 30: 30A Cepkenin Önden Görünümü ... 221

Fotoğraf No 30: 30B Cepkenin Arkadan Görünümü ... 221

(19)

ekonomik durumunu ve toplumdaki yerini belirlediği gibi, bireysel, toplumsal ya da ulusal özellikler gösteren bir olgudur. O toplumun ya da ulusun coğrafi konumu ve tarihi, sosyo-ekonomik koşulları, başka bir deyişle «yaşam biçimi» insanın doğumundan ölümüne kadar, yaşamı boyunca yaşamının tüm aşamalarına ilişkin özellikler giyim kavramının oluşumundaki önemli sebeplerdir (Sürür, 1983:7).

Ülkemizin her yöresi kendine özgü kültürel özelliklere sahiptir. Her yörenin kültürü ise tarihi, coğrafi, ekonomik ve etnik olarak pek çok etmene bağlı oluşmuştur. Benzer özellikler olmasına rağmen giyim biçimleri bölgelere göre değişmektedir (Tezcan, 1999:264).

Türk toplumu zengin bir giyim kuşam kültürüne sahiptir. Kadın ve erkek giyimlerinde de çeşitli giysiler kullanmışlardır. Kadın giyimlerinden önemli bir parça da konumuz olan cepkenlerdir (Küçükosmanoğlu, 1992:1).

Milli bir kültür olan geleneksel giysilerimizin arasında önemli bir yeri olan cepkenlerin incelenerek gün ışığına çıkmasına, değişen giyim kültürü içinde hemen hemen yok olmak üzere olan cepkenlerin daima hatırlanmasına katkıda bulunmayı amaçlayan araştırmada; Kahramanmaraş Müzesinde bulunan kadın cepkenlerinin ait oldukları dönemlere ait kesim, dikim, kullanılan malzeme, süsleme teknikleri, gözlem fişleri doğrultusunda incelenmiştir. Cepkenlerin ölçüleri alınarak kalıpları çizilmiş ve boyutları çizim olarak belirlenmiştir.

Bu çalışma ile Türk kültür tarihinin giyim ve kuşamı içerisinde önemli bir yeri olan Kahramanmaraş Müzesinde bulunan kadın cepkenlerin incelenerek günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan cepkenleri günümüze ulaştırmak ve günümüz şartları doğrultusunda kıyaslama yapmak amacıyla yapılan araştırmanın birinci bölümünde Kahramanmaraş İlinin coğrafi konumu, tarihi konumu, isminin kaynağı, kültür ve turizmi, yapılan el sanatları hakkında bilgilere yer verilmiştir.

(20)

Araştırmanın ikinci bölümünde cepkenin tanımı, cepkenin tarihçesi, cepkenin sınıflandırılması, Kahramanmaraş’taki kadın giyimleri hakkında bilgilere yer verilmiştir.

Araştırmanın üçüncü bölümünde; problem cümlesi, alt problemler, araştırmanın amacı, araştırmanın önemi, konuyla ilgili araştırmalar ve tanımlara yer verilmiştir.

Araştırmanın dördüncü bölümünde; araştırmanın yöntemi, evren ve örneklem, sayıltılar, sınırlılıklar, veri toplama tekniği, bölümleri yer almaktadır.

Araştırmanın beşinci; bölümünde gözlem fişleri doğrultusunda incelenen cepken bulgularına yer verilmiştir. Bu bulgular sonucunda malzeme, renk, kesim dikim ve süsleme döküm tabloları oluşturularak bir değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca Kahramanmaraş Müzesinde bulunan kadın cepkenlerinde kullanılan dikiş ve süsleme tekniklerine yer verilmiştir.

Araştırmanın son bölümünde ise elde edilen bulgular doğrultusunda sonuçlara ulaşılarak, bu sonuçlar ışığında bazı önerilerde bulunulmuştur.

(21)

Bu bölümde araştırma konusunun yer aldığı ve tarih öncesi çağlarda kurulmuş olan Kahramanmaraş’ın coğrafi, tarihi, Kahramanmaraş isminin kaynağı, kültür ve turizm, ekonomi ve geçim kaynağı, yapılan el sanatları ile ilgili bilgilere yer verilmiştir.

1.1. Coğrafi Konum

Kahramanmaraş, Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının birbiriyle karşılaştıkları bölgede yer almaktadır ve Anadolu gibi çeşitliliklerin ülkesidir. Öyle ki, tarihinde ve kültüründeki çeşitlilik coğrafyasında da sergilenmiştir. İlin toprakları hem Akdeniz, Hem de Doğu Anadolu Bölgesi’ne uzanarak iki ayrı bölgenin özellikleriyle zenginleşmiştir. Üç kıtayı birbirine bağlayan Anadolu yarımadasının güney kapısını oluşturan Kahramanmaraş, tarih boyunca önemli bir uygarlık ve ticaret merkezi olmuştur. Kahramanmaraş; Mezopotamya ve Kuzey Suriye’yi Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’ya bağlayan kervan yolu üzerinde bulunmasından dolayı Orta Tunç Çağı’ndan başlayarak XIX yüzyıla kadar önemini korumuştur. Kahramanmaraş günümüzde de “Osmanlı- Türk Şehri” kimliğini önemli ölçüde muhafaza etmektedir (Özkarcı, 2007: 17).

Kahramanmaraş 14.327 km2’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin 13. büyük şehri durumundadır. Kuzeyden Sivas, kuzeybatıdan Kayseri, güneybatıdan Adana, güneydoğudan Gaziantep, doğudan Adıyaman, kuzeydoğudan Malatya ile çevrili bir Akdeniz şehridir (Ozan, 2003: 4). 36º15'-37º 42' doğu boylamları ile 37º 11'- 38º 36' kuzey enlemleri arasında yer alır. Kahramanmaraş şehri, Ahır dağ kütlesinin güney eteğinde denizden 550–700 metre yükseklikte eğimli bir yamaçta kurulmuştur. Diğer yerleşme noktalarının yükseltisi 600 ile 1200 metre arasında değişmektedir. (Komite, 1967: 49) Arazi yüksekliği 350 metreden 3.000 metreye kadar çıkan ilde geniş ovalar vardır. Bunlar: Gavur, Maraş, Göksun, Aşağı Göksun, Afşin, Elbistan,

(22)

Andırın, Mizmilli, Narlı ve İnekli ovalarıdır. İlin belli başlı dağları ise Nurhak, Binboğa, Engizek, Uludaz ve Ahır dağı’dır. Ceyhan ve Aksu nehirleri ile Göksun, Söğütlü, Hurman, Körsulu ve Erkenez Çayları ilin akarsularıdır. Toprakların %59’unu dağlar, %24’ünü platolar ve %16’sını da ovalar teşkil etmektedir (Ozan, 2003: 4).

Kahramanmaraş ili Merkez, Afşin, Andırın, Çağlayan Cerit, Elbistan, Ekinözü, Göksun, Nurhak, Pazarcık ve Türkoğlu ilçelerinden oluşmaktadır (Özkarcı, 2007: 31).

Kahramanmaraş iklim yönünden Akdeniz iklim kuşağında yer alır. Akdeniz ikliminin tam tanımına uyan, kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kuraktır. Asıl Akdeniz iklimi, İlin 1000 metreye kadar olan kesimlerinde hakimdir. 1000 metreyi aşan yüksekliklere çıkıldığında kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları nispeten serin bir Akdeniz dağ ikliminin etkileri hissedilmektedir. İlin Doğu Anadolu Bölgesine giren kesimlerine ulaşıldığında ise; yaz ile kış arasındaki sıcaklık farkının fazla olduğu, yağışların ilkbahara doğru kaydığı karasal iklim görülmektedir (Ozan, 2003: 4).

Yıllık yağışlar 500-1000mm olarak değişir. Kahramanmaraş’a ortalama olarak düşen yağış miktarı 693.7mm’dir. Ortalama sıcaklık 16,7º dir. En soğuk ay şubat, en sıcak ay ağustos ayıdır. Ocak, şubat ortalaması 4–5º temmuz-ağustos ortalaması ise 28–29ºC arasında değişmektedir (Komite, 1967: 4).

Arazisi, Maraş, Elbistan, Göksun ve Türkoğlu ovaları dışında genellikle dağlık ve yaylalıktır. Zengin bir bitki örtüsüne sahip olup her cins hububatın yetişmesine müsaittir (Dedeoğlu, 1996: 4).

Kahramanmaraş’ın kuzey ve kuzeydoğu kısımları İç Anadolu iklimi hüküm sürdüğü için buralarda daha çok şekerpancarı, buğday ve bakliyat yetişir. Bitki örtüsü step özelliğinden dolayı zayıftır. Hâlbuki güney ve güneybatı kısımları Doğu Akdeniz Bölgesinde olduğu için bitki örtüsü maki topluluğu şeklindedir. Yalnız orman çalışmaları nedeniyle maki topluluğunun yerine dikilen ormanlar bitki örtüsü topluluğunu yer yer yok etmiştir (Ozan, 2003:5).

(23)

Ayrıca Kahramanmaraş ve çevresinde üzüm, kavun, karpuz, incir, dut, nar gibi meyveler yetişir. Bağcılık ve zeytincilik de oldukça büyük önem taşır. Bol çeşitli üzümleri meyve olarak yendiği gibi, suyu kaynatılarak meydana gelen şiradan sucuk, samsa, pestil denilen tatlılar şiralar yapılır (Komite, 1967: 54).

1.2. Tarihi Konumu

Tarih boyunca çeşitli yönlerden Anadolu’ya gelip yerleşen kavimler, birçok devlet ve medeniyetler kurup, bir süre egemenlik sürdükten sonra kendilerinden daha güçlü diğer bir kavim tarafından ortadan kaldırılmışlardır. Bu kavim ve devletlerarasındaki çeşitli mücadeleler, kurdukları medeniyetler yaşayış ve inanış şekilleri Anadolu’nun engin tarihini meydana getirmiştir. İşte Anadolu’da tarih öncesi çağlarda kurulmuş şehirlerden biri olan, Kahramanmaraş kurulduğundan bu güne dek, Anadolu’nun bu tarihsel sürecinin dışında kalamayarak sayısız tarih olaylarına sahne olmuştur (Komite, 1967: 73).

Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Kahramanmaraş ve çevresinin bilinen tarihi bundan 7000–7500 yıl öncesine kadar gitmektedir. Bölgede ilk insan yerleşmelerinin ise izleri söz konusu tarihten daha eski olup on binlerce yıl öncesinde olduğu zannedilmektedir (Gökhan ve Kaya, 2008: 21).

Kahramanmaraş’ta hâkimiyet sürdüğü bilinen ilk kavim Hititlerdir. Şehir çevresinde yapılan kazılarda bulunan belgelerden Kahramanmaraş’ın özellikle “Geç Hitit Devleti” zamanında önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır (Komite, 1967: 73).

Kahramanmaraş kalesinin tarihi Hititlere kadar dayanmaktadır. İlk fetheden Müslüman Arapların fetihlerini belirten kaynaklar, Kahramanmaraş’ın ortasında büyük bir kale olduğunu ve etrafının hendeklerle çevrilmiş bulunduğu açıklanmaktadır. Hendeklerden kastedilen kalenin iki tarafında bulunan derin derelerdir. Şöyle ki, kalenin güneyinde kanlıdere, akdere ve şekerdere’den gelen sular birleşerek bir ırmak oluşturmaktadır. Bu su değirmen ve tarımda sulama işlerinde kullanılmaktadır (Eyicil, 2009: 20).

(24)

M.Ö. IX yüzyılda tarihlendirilen meşhur Maraş Aslan’ı da bu alan arasında bulunduğu gibi söz konusu yerde pek çok Geç Hitit eserleri çıkarılmıştır. Maraş Aslanı Hititlerin merkezi olan Boğazköy’deki aslanlara benzemekte olup, üzerinde Hitit hiyeroglif yazısı ile yazılmış uzunca bir metin vardır. M.Ö IX. yüzyılda kenti yönetmiş olan kral Halparunda’nın babası Layamış için adadığı iki aslandan söz edilmektedir. Bu aslanlar Boğazköy girişinde olduğu gibi karşılıklı konulmuş bir giriş kapısının ağzında olup buraya koruduğuna inanılmaktadır (Zoroğlu, 2004: 304-306). Kahramanmaraş bölgesinde pek çok aslan heykeli bulunmuştur. Bunlar Hititlerin hâkim olduğu Kahramanmaraş Kalesinde, Afşin Huni’dave Elbistan’da bulunmuştur. Bu kadar fazla aslan heykelinin bulunması Hititler zamanında Kahramanmaraş bölgesinin önemli bir yer olduğunu göstermektedir (Gökhan ve Kaya, 2008: 17).

Hititlerden sonra Asurlar, Persler, Makedonyalılar ve Romalıların hâkimiyetine geçen Kahramanmaraş’ta bugün birçok Roma eserlerine rastlanabilir. Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla Kahramanmaraş Doğu Roma’nın (sonraları Bizans İmparatorluğu) payına düşmüş ve Bizanslılar zamanında da önemini koruyup “ Krallar şehri” olarak anılmıştır (Komite,1967: 73).

Kahramanmaraş halkının çoğunluğu oğuzların bozuk kolundan oluşan Dulkadir Türkmenlerinden oluşmaktadır. Dulkadir Türkmenleri 1300’lü yılların başlarında Moğolların baskısı ile Anadolu’ya gelerek Kahramanmaraş ve Elbistan bölgesine yerleşmişlerdir. 1399 yılına kadar Memluklulara bağlı olarak kalmışlardır (Dedeoğlu, 1996: 6). Yavuz Sultan Selim Kahramanmaraş’ı 1514 çaldıran savaşından sonra Osmanlı devleti topraklarına katarak, burada merkezi Kahramanmaraş olmak üzere Malatya, Gaziantep, Kars-ı Zülkadiriye ve Sumaysat sancaklarının bağlandığı Dulkadir Beyliğini kurmuştur. (Ozan,2003:2) Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran muharebesinde Osmanlı ordusu ile beraber savaşan İskender Bey komutasında yeni bir Türk boyu Doğubayazıt’tan getirilerek Kahramanmaraş’a yerleştirilmiştir. Bu İki topluluk Kahramanmaraş halkının kökenini teşkil etmektedir. Nizip savaşında (29 Haziran 1839) Osmanlı ordusunu yenen İbrahim Paşa komutasındaki Mısır ordusunun Çukurova’yı istilası sırasında geçen kısa bir süre

(25)

dışında yabancı bir devletin işgaline uğramamıştır (Dedeoğlu,1996: 6). Dulkadir beyliği iki yüzyıla yakın bir zaman devam etmiş ve Kahramanmaraş bu beyliğin merkezi olmuştur (Ozan, 2003: 2). Kahramanmaraş gerek soysal gerekse iktisadi bakımdan Dulkadir Beyliği (1337-1522) döneminde altın çağını yaşamıştır (Özkarcı, 2003: 2).

1515 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Dulkadir Beyliği ortadan kaldırılarak Kahramanmaraş Osmanlı İmparatorluğunun bir eyaleti haline getirilmiştir. Kurtuluş savaşında Kahramanmaraş, İstilacı Fransız kuvvetlerine karşı kadın, çocuk, erkeğiyle yekvücut halde kahramanca savaşıp onları şehirden sürerek “ kendini kurtaran şehir “ unvanını kazanmıştır. Emperyalizme Anadolu’da ilk acı ve yenilgiyi tattıran Kahramanmaraş’ın Kurtuluş savaşında hiçbir yerden yardım almadan kendinden maddeten çok üstün istila kuvvetleri karşısında 22 gün 22 gece canını dişine takarak hiçbir fedakârlıktan çekinmeden verdiği kurtuluş savaşı Kahramanmaraş’ın olduğu kadar Türk tarihinin de en parlak sayfalarından biridir. Bu nedenle Maraş, İstiklal Madalyası alan tek şehir olmuş ve Türkiye’de “Madalyalı Şehir” diye anılmış ve anılmaktadır (Komite, 1967: 73 ).

1.3. Kahramanmaraş İsminin Kaynağı

Bir kentin adının yazılı olduğu dönem, kentin geçmiş kültürüne ait yapıt ve eşyaların bulunduğu müze, yazılı ve tarihi kaynaklarda kent hakkında verilen bilgilerin yazıldığı tarih gibi belirgin kaynaklar, o kentin geçmişe olan derinliği hakkında doğru bilgileri verecek olan belgelerdir. Bu ölçütler çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında; Maraş’ın bugünkü ismi ile Kahramanmaraş’ın çok eskiye dayanan tarihi ile önemli bir kent olduğu görülmektedir. Bu kentin en az 3 bin yıl öncesine kadar bilinen bir adı, 7 bin yıl öncesine kadar bilinen bir tarihi vardır (KB, 2005a: 137).

Maraş isminin nerden geldiği ve anlamının ne olduğu konusunda birkaç görüş bulunmaktadır. Tarihçi Heredot, Maraş şehrini Hitit komutanlarından Maraj adlı bir komutanın kurmasından dolayı şehre Maraj adı verildiğini belirtmektedir. Hitit İmparatorluğu (M.Ö. 2000–1200) zamanında bu devletin önemli merkezlerinden biri

(26)

olan bu şehrin adı Hititlerden kalan yazıtlarda Maraj ve Markasi şeklinde geçmektedir (Eyicil, 2009: 19).

Hitit federasyonunun dağılma devresinde Maraş’ta kurulan Geç Hitit Devleti Adının “Gurgum”olduğu dünya arkeoloji literatürüne “Maraş Aslanı” adıyla geçen

aslan heykeli üzerindeki Hitit yazısından anlaşılmaktadır. Maraş ismi, Hititlerden sonra bu bölgeye hakim olan Asurlara ait kitabelerde “Margasi”Markasi şeklinde geçmektedir. M.Ö. I. Yüzyılda Maraş’ta bütün Anadolu gibi Roma’ya bağlanmıştır. Roma imparatoru Tiberis’ten sonra imparator olan Germenikos’un oğlu Caligulz zamanında (M.S. 37-41) Maraş’a Germenikos adına izafeten “Germenicia” adının verildiği görülmüştür. Roma imparatorluğunun M.S 395’te ikiye bölünmesi sonucunda Anadolu bütünüyle Bizans imparatorluğunun payına düşmüş, Roma devrinde Germenicia olan Maraş’ın adı artık Bizans kaynaklarında “Marasin” ve “Marassion” şeklinde geçmeğe başlamıştır (Komite, 1967: 74).

Roma ve Bizans imparatorluğu döneminde bu adla anılan şehir, Müslümanlar tarafından fethedilince ilk şekli olan Maraj ismi kullanılmaya başlanmıştır. Arap alfabesinde “j” harfi olmadığından şehrin adı Mer’aş şeklinde yazılmıştır. Bu görüşlerin yanı sıra Maraş adının Arapça “zelzele-titreme” anlamına gelen “Re’aşa” fiilinden türeyerek “Meraş” şeklinde yazıldığı da ifade edilmektedir. Osmanlılar döneminde, bölgede Dulkadiroğulları Beyliği’nin kurulmasından dolayı şehrin adı Zülkadir şeklinde de yazılmıştır (KB, 2005a: 137).

1.4. Kültür ve Turizm

Anadolu’nun en eski şehirlerinden ve kültür merkezlerinden biri Kahramanmaraş’tır. Halen tamamen işlenmemiş olan folklorunun zenginliğine, yetiştirdiği alimler ve sanatçılar kadar halkında katkısı olmuştur. Eski tarihlerden beri Kahramanmaraş’ın tabi afetlere maruz kalması zaman zaman yer değiştirmesi ve tarih boyunca istilalara uğraması istiklal savaşında şehrin yanması, pek çok mimari ve kültür eserinin yok olmasına sebep olmuştur. Eskiden her cami medresesinin halk tarafından kurulup yönetilen gayri resmi birer okul ve kültür merkezi olduğu, bazı camilerde el yazması dini ve çeşitli ilmi kitapları kapsayan

(27)

kütüphaneler olduğu anlaşılmaktadır. Gerek yangınlar gerekse bu kitapların değerini bilmeyen kişilerin ellerine düşmesi neticesinde çoğu ortadan kaybolmuş, toplamak imkânı da olmamıştır. Cumhuriyetin kurulması ile bütün yurtta olduğu gibi, eğitim ve öğretim alanında Kahramanmaraş’ta da yeni bir devreye girilmiş ve günümüze kadar hızlı gelişmeler devam etmiştir. (KB, 2005b: 155).

Kahramanmaraş çevresinin kültür ve turizm olgusu içinde ayrı bir yeri bulunmaktadır. Kahramanmaraş Akdeniz iklim kuşağında olmakla beraber Orta Anadolu ve Doğu Anadolu iklim kuşaklarıyla sınır teşkil etmektedir. Güney illerimize göre serindir. Çok sayıda yaylaları vardır. Bu yaylaların içinde Başkonuş yaylası, yavşan yaylası, Tekir yaylası Türkiye’de görülmeye değer ve dünyada az sayıda bulunan bitki örtüsü ile birlikte önemli bir yer tutar. Akarsu ve kaynak suları bakımından zengindir. Bu durum Kahramanmaraş’ın büyük bir turizm potansiyeline sahip olmasını sağlamaktadır. İlkbaharın sonlarına doğru Kahramanmaraş ve Andırın ilçesi yaylaları, Adana, Hatay ve İçel için önemli ikinci bir yazlık mekân durumundadır (KİTM, 1998).

İl’de yer alan önemli tarihi ve arkeolojik yapıtlar; Kahramanmaraş Kalesi, Ulu Camii, Haznedarlı Camii, Hatuniye Camii, İklime Hatun Mescidi, Taş Medrese, Taş Han, Katip Han, Hışır Han, Ceyhan Köprüsü, Çukur Hamamı, Tüfekçi Hamamı, Acar Hamamı, Paşa Hamamı, Kaşanlı köyü kabartması, Hurman kalesi, Eshab-ı Kehf Külliyesi, Karahöyük, Kız Kalesi, Himmet Baba Camii ve Türbesi, Elbistan Ulu Camii, Pazarcık Turuçlu Köyü Kalıntıları, Ulaklık Köyü Kalıntıları, Ardıl Köyü Camii, Meryemçil (Gaben) Kalesi, Azgıt (Yeniköy) Kalesi, Babikli Kalesi, Hastırın Kalesi ve Anacık Kalesi’dir. Bunların dışında Çuhadarlı, Akkale, Gökgedik, Kaleboynu, Keşişli, Karakale, Kızıloluk ve Bugeme gibi yapıtlarda yer almaktadır. Mesire, piknik, avcılık, spor (rekreasyon) amaçlı kullanılabilecek su yüzeyleri; Menzelet, sır, Kartalkaya baraj gölleri ile Kumaşır gölü doğal gölüdür.

Yöre, içme ve kaplıca turizmi açısından çok zengindir. Belli başlı içme ve kaplıcalar; Ilıca (Süleymanlı) Kaplıcaları ve Ekinözü (Cela) İçmeleridir (KB, 2005c: 156).

(28)

Başlıca turizm alanlarından birisi de Kahramanmaraş Müzesidir.

Cumhuriyetin ilanından sonra birçok valinin belediye başkanının Kahramanmaraş’ta müze kurma çalışmaları olmuşsa da başarılı olamamışlardır. Kahramanmaraş’ta ilk müze 1947 yılında Ekmekçi Mahallesi Belediye Caddesi üzerinde yer alan 16.yy’dan kalma bugünkü adıyla Taş medrese binasında kurulmuştur. Müze 1957 yılından sonra gelişerek, arkeolojik ve etnoğrafik eserlerle birlikte sikkelerinde miktarları artmıştır. 1961 yılında Kahramanmaraş Kalesi üzerinde yer alan binanın bakanlıkça müze olarak kullanılması uygun görüldükten sonra müze buraya taşınmış, on dört yıl burada hizmette bulunmuştur.

Kahramanmaraş ve çevresinin arkeolojik alan ve eski eser yönünden zengin olması, binanın giderek gelişen müzenin ihtiyaçlarına cevap verememesi, yeni bir müze binasının yapılması ihtiyacını doğurmuştur. Bu amaçla Azerbaycan Bulvarı üzerindeki arsa yeni müze binasına ayrılmıştır.

1970 yılına inşasına başlanan müze, 1974 yılında tamamlanmış 1975 yılında da yerleşimi ilk eserlerin sergilenmesi bitirilerek 29 Kasım 1975 günü halkın hizmetine açılmıştır (Dedeoğlu, 1996: 92).

Kahramanmaraş Müzesinde dört teşhir bölümü vardır: 1- Arkeoloji Salonu

2- Taş Eserler Salonu 3- Etnoğrafya salonu 4- Bahçe ve Revak Salonu

1- Arkeoloji salonu: Kapının girişindeki 2 vitrinde Kahramamaraş ili, Pazarcık İlçesi, Kelibişler Köyü Domuztepe ören yeri kazısı eserleri ve Kahramanmaraş ili Merkez ilçesi Hopaz Höyüğü kazısı eserleri sergilenmektedir. Bu iki vitrinin arkasında ve I numaralı vitrinde, Kahramanmaraş İli Türkoğlu İlçesi Gavurgölü’nde bulunan iki adet antik fil (mamut) iskeleti bulunmaktadır.

(29)

II numaralı vitrinde, il merkezine bağlı Döngel Mağarası’nda yapılan kazıda bulunan ve değişik prehistorik eserler, III numaralı vitrinde; Geç Hitit Dönemine ait bronz taş eserler IV numaralı vitrinde; Demir Çağından Helenistik Döneme kadar çeşitli keramik, Urartulara ait bronz kemer, Fenikelilere ait camlar, bronz kaplar, V numaralı vitrinde; Helenistik döneme ait cam, bronz ve keramik eserler; VI nolu vitrinde; Roma Dönemine ait aynı tipteki, cam bronz ve keramik eserler; VII nolu vitrinde; Roma Dönemine ait bronz ve taş eserler; VIII numaralı vitrinde; Bizans dönemine ait çeşitli eserler, iki duvar vitrininde Roma Dönemi altın takılar; bir duvar vitrininde altın Venedik sikkeleri, iki masa vitrininde, Helenistik, Roma, Bizans Dönemine ait, bronz, gümüş ve altın sikkeler üç masa vitrininde ise, mühürler, kolyeler, yüzükler ve yüzük kaşları sergilenmektedir.

2-Taş Eserler Salonu: Genellikle Geç Hitit Dönemine ait taş steller ve Roma Dönemi heykeltıraşlığı ve mezar stelleri bulunmaktadır.

3-Etnoğrafya Salonu: 18-19. yüzyıl erkek ve kadın giysileri, bindallılar, şalvarlar, edikler, çarıklar, hapaplar (takunya), kadın süs eşyaları, erkek aksesuarları, kilimler, savaş aletleri, ahşap oymanın nadir örnekleri, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına ait eşyalar, zengin İslami ve Osmanlı sikke koleksiyonu burada sergilenmektedir.

4-Bahçe ve Revak: Bahçede Roma Dönemine ait lahitler, sunaklar, mezar taşları, sütunlar, sütun başlıkları, mimari elemanlar, pithoslar ve Hitit Dönemine ait taş aslan heykeli, yine Hititlere ait hiyeroglif yazıtlı boğa heykeli, muhtelif dönemlere ait değirmen taşları sergilenmektedir. Revakta ise Geç Hitit dönemine ait taş stellerin zengin örnekleri yer almaktadır.

Müzede toplam; 24470 adet taşınır kültür varlığı envanterlere kayıtlıdır. Bunların 15965 adeti sikkedir. Eserler ise; 5744 adeti arkeolojik, 2248 adeti etnoğrafik, 477 adeti mühür olmak üzere toplam 8469 adettir (KB, 2005a: 167).

Müzede şu anda 3 yıla yakın süredir tadilat yapılmaktadır. Bu verilen bilgiler tadilat öncesine aittir. Müze personelinden aldığımız bilgilere göre tadilattan sonra Arkeoloji, Taş Eserler, Mozaik, Hitit Stelleri, Domuztepe Kazısı Teşhir Salonu,

(30)

Döngel Mağarası Canlandırma, Mamut Salonu bölümlerine ayrılması planlanmaktadır. Etnoğrafik Eserler ise Kahramanmaraş Belediyesinin bünyesine geçirilmesi düşünülmektedir.

Ancak Kahramanmaraş’taki kültürel ve tarihi değerler turizm bakımından henüz keşfedilmemiştir. Bu bakımdan araştırma yapılmaya ihtiyacı olan bir şehirdir. Turizmin önemi anlaşılmamıştır. İlin sanayici ve iş adamları, turizm açısından büyük bir potansiyeli olan ilde turizm yatırımı yapmamaktadır. Kahramanmaraş’ın doğal yapısı, tarihi ve kültürel değerlerinin araştırılarak, Türkiye çapında turizmciler ve turizm acenteleri ile işbirliği yapılmak suretiyle kârlı turizm yatırımları gerçekleştirilebilir. Bu sayede, sanayileşmeye ek olarak turizm sektörü de kentin ekonomisini güçlendirecek, istihdamı ve milli geliri arttıracaktır (Ozan, 2003: 216).

1.5. Yapılan El Sanatları

Derin ve köklü bir geçmişi olan Anadolu ve çevresi Türk işlemeciliği geçen zaman sürecinde coğrafi, sosyal, ekonomik, kültürel şartlar ve beslendiği kaynaklara bağlı olarak değişikliler göstermektedir (Barışta, 2001: 3).

Kahramanmaraş'ın el sanatları da, geniş ve derin tarihi sebebiyle büyük zenginliğe sahiptir. Aradan geçen binlerce yıla rağmen bugün de çeşitli alanlarda birbirinden güzel eserler veren Kahramanmaraşlı ustaların büyük emek ve sabırla sürdürdükleri el sanatları Türk el sanatlarının binlerce yıllık sürekliliğini de gözler önüne sermektedir. İşte bütün bu çarpıcı özelliklerden dolayı Kahramanmaraş'ın Türk el sanatları tarihinde önemli bir yeri vardır (Anonim1, 2007).

Kahramanmaraş’ta el sanat dalları kuyumculuk, bakırcılık, ağaç oymacılığı, sim sırma, dokumacılık, külekçilik, marangozluk, kalaycılık, tenekecilik, tabaklık, culfalık, çorapçılık, çıkrıkçılık, çömlekçilik, saraçlık, semercilik, şerbetçilik, sarrafçılık, saatçılık, sıvacılık, şıracılık, köşgerlik, keçecilik, demircilik, dericilik, değirmencilik, duvarcılık, bekerecilik, boyacılık, fırıncılık, nalbantlık, ciltçilik, gümüşçülük, alleflik, şapkacılık hallaçlık, kavaflık, kazezcilik, masmalacılık, mazmancılık, tüfekçilik, yemenicilik, yazmacılık, taşçılık, tornacılık, dondurmacılık,

(31)

sobacılık, sandalyecilik, kadayıfçılık, mandıracılık bölümleridir (Horasan, 1992: 187).

Kahramanmaraş’ta günümüzde de yapılan el sanatlarının en önemlileri:

1.5.1. Maraş İşi İşlemeleri

Türk işleme sanatının en güzel örneklerini çağlar boyu bu yörenin kadınları, kızları sergilemişlerdir. Öyle ki; Kent, adını işleme sanatına vermiştir. Dival denilen “Maraş İşi’nin” en güzel örnekleri Türkiye’nin çeşitli müzelerinde sergilenmeyi hak etmiştir. Araştırmalar sırma işinin Anadolu’daki vatanın Kahramanmaraş olduğunu ortaya koymaktadır. Maraş işinin tarihi, Selçuklulara kadar uzanmaktadır.

Maraş işi tek yüzlü bir işlemedir. Desenin altı özel olarak hazırlanan karton ile kabartılıp yedi kat sırma desen üzerinden atlatılarak kenarlarda içlik ile karşılıklı tutturulur. Aynı işlem yan yana uygulanarak işlenmektedir. İşleme tekniği araç ve gereçleri diğer işlemelerden farklıdır. Bu işleme Kahramanmaraş ilinde yapıldığı için “MARAŞ İŞİ” adını almıştır. Kahramanmaraş’ta halk arasında “SIRMA İŞİ” olarak adlandırılmaktadır (KB, 2005a: 163).

Maraş işi sırmacılık önceleri saraçlar tarafından yapılırken, daha sonra Osmanlı Sarayı’na (Çelebi Mehmet’e) gelin giden Dulkadir Prensesi Emine Hatun’un çeyizleri arasında kırk katır yükü tutan çeşitli sırma işlerinin bulunması Türk El Sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmış, İstanbul’un fethi ile de İstanbul ve çevresine yayılmıştır. Bu tarihten sonra Türk-Osmanlı sanatında önemli yer tutan sırma işlemeciliği saraçlıktan ayrılarak, özel bir sanat dalı haline gelmiştir (Komite, 1967: 171–172).

Dulkadiroğlu Beyliği Osmanlı imparatorluğu ve memluklular arasındaki ilişkiler sırasında Maraş’taki Dulkadiroğlu beyliği en parlak dönemini yaşıyordu. Dulkadiroğlu Bey’i güzel kızı olan Satı (Siddi) Hatun’u yanına alarak İstanbul’a gezmeye gider. Gezmeye gitmesinin asıl amacı; Osmanlı sarayını ziyaret etmektir. Babasıyla birlikte giden Satı Hanım’ın üzerinde Sim Sırmalı bir elbise vardır. Osmanlı sarayındaki hanımların ilgisi bu sırmaya akar. Sim sırma Osmanlı

(32)

sarayı’nda ve çevrede moda halini alır (Horasan, 1992: 188). Sırma işleri çok ince olmamak şartı ile, bütün kumaşlar üzerine, hatta deri üzerine işlenmektedir. Sırma işleri önceden saraç sanatkârları tarafından at başlıkları dizginler ve eğerin altına konulan belleme keçeler üzerine işlenmiş ise de, sonraları aşiret beylerinin odalarına serdikleri keçeler yastıklar, perdeler üzerine de işlenmeye başlanmıştır. Bunların dikkati çeken örnekleri kadife ve çuha üzerine işlenmiş olanlardır. Sırma işleri özel sanat özel bir sanat dalı halinde geliştikten sonra giyim eşyalarında uygulanmaya başlanmıştır. Kadın giyim eşyaları ve gelin çeyizleri arasında sim sırma işlemeli fes, kadife üzerine işlenmiş yakalık ve kolluklar, bindallı kadın elbiseleri, sabahlık, maşlak, kadın ayakkabıları, terlikler, seccadeler, bohçalar, sedir örtüleri, yastıklar, masa örtüsü ve pencere perdeleri, para keseleri bulunmaktadır. Erkek giyimlerinde sırmalı Maraş Abası, palaska, yelek, şalvar, yağlık ve çevre (mendil) görülmektedir (Komite, 1967: 173).

Kahramanmaraş’ta günümüze kadar gerileyerek yaşanan sırma işlemeciliği 1947 yılında Kahramanmaraş Kız Meslek Lisesi’nde bir sırma işlemeciliği bölümünün kurulmasıyla yeniden canlılık kazanmış, böylece ortadan kalkmak üzere olan bu eski Türk Sanatı bugünkü hayata, kadın-moda gelişimine paralel olarak uygulanmaktadır. Kız Meslek Lisesinde ve Akşam Kız Sanat Okulu’nda Maraş işi sırma işlemeciliği öğretilmekte, Ayrıca Kahramanmaraş Halk Eğitim Merkezinde gezici kurslar açılarak köy kadınlarına bu Türk El Sanatı öğretilmektedir. Ayrıca Kız Meslek Lisesi bünyesinde bulunan Sim-Sırma sipariş atölyesi gerek il çapında, gerek ülke çapında hatta yurt dışında bile adını duyurmuş olup, işlemeler yurdun her köşesinden ısrarla istenmektedir (Horasan, 1992: 189).

Maraş işinde kullanılan desenler genellikle doğadan yararlanılarak çizilmiştir. Bazı sembolik konulara da rastlanmaktadır. Geometrik bezemeye pek rastlanılmaz. Yazı kullanılmıştır. Desen oyularak çıkarıldığı için desen birimleri birbirine bağlıdır. Örneğin; genellikle yapraklarla saplar, saplarla çiçekler birleşik çizilir. Desende sarmalar dışında tırtıl, pul vb. ile yapılacak süslemelere de yer verilir (Savaş, 2004: 109).

(33)

1.5.2. Bakırcılık

Yazılı belgelerin bilgi vermemesi yüzünden Kahramanmaraş’ta bulunan bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolunun ne zamandan beri üretimlerini sürdürdüklerini şimdilik bilemiyoruz. Ancak İstanbul Başbakanlık Osmanlı arşivinde bulmuş olduğumuz 1784 yılına ait bir belgede, Maraş’ta bir kalhanenin kurulması istenmektedir. Diyarbakır valisi ve maden emini Yusuf Ziya Paşa’ya yazılan bu yazıda özetle şunlar okunmaktadır:

“…Ergani madeninden çıkarılan ham bakırların hemen hepsinin Tokat’a gönderilmesi zor olduğundan, Diyarbakır, Maraş ve Erzurum şehirlerinde birer kalhane kurulması ve satılacak bakırların damgalanması…”

Günümüzde bile kentin en büyük sanayi dalını oluşturan bakırcıların, Osmanlı imparatorluğu döneminden beri üretimlerini geleneksel bir şekilde sürdürmüş oldukları anlaşılmaktadır. Özellikle son yirmi yılda, İstanbul’dan Avrupa’ya bakır eşya ihraç eden firmaların talepleriyle Kahramanmaraş’ta bakırcılık diğer kentlerin aksine gelişme göstermiş, kazan, leğen ve üzüm şırası çıkartmaya yarayan Masere Kazanları dışında mutfak kapları imali durmuşsa da turistik bakır eşya yapımına göre organize olmuş 60’ın üzerinde atölye hâlâ başarılı bir şekilde çalışmaktadır (Belli ve Kayaoğlu, 1993: 221).

Turistik ve dekoratif amaçlı olarak üretimine devam edilen bakırcılıkta süsleme ve yapım tekniği olarak, yörenin en eski tekniği olan “dövme tekniği” kullanılmaktadır. Gelişen teknolojiye rağmen halen dövme tekniğinin kullanılması, ürünlerin “el sanatı” değeri taşımasını sağlamaktadır. Turistik ürünler olarak: mangallar, çiçeklikler, büyük dekorasyon ibrikleri, kabartma desenli tepsiler, salep kazanları, sipariş üzerine şömine dekorasyonu vb. işler yoğun olarak yapılmaktadır. Bu ürünler doğrudan ihraç merkezlerinin yanı sıra İstanbul, İzmir, Adana, Antalya ve çevresinden de alıcı bulmaktadır. Dondurmasıyla ünlü Kahramanmaraş’ta geleneksel kaplar arasında dondurma kabı da ayrı bir yer tutmaktadır (KB, 2005a: 164).

(34)

1.5.3. Oymacılık

Kahramanmaraş’ın geleneksel el sanatları içinde en ağırlıklı olanlardan birisi oymacılıktır. Yapılan araştırmalar ve günümüze dek uzanan örnekler; bu sanatın Selçuklular dönemine kadar uzandığını göstermektedir. Kahramanmaraş yerli sanayinin en fazla istikbal vadeden imalat sanayilerinden birisi de mobilyacılıktır. Suların fazlalığından her tarafta çok miktarda ceviz ağacı yetiştirilmekte ve değişik şehirlerden (Bitlis, Muş, Van, Siirt, Tunceli, Rize, Trabzon ve Artvin) temin edilen ceviz ağaçları oymacılıkta kullanılmaktadır. Yalnız Kahramanmaraş’ta değil Türkiye’nin her köşesinde takdirle karşılanan, çeyiz sandığı, ziynet kutusu, portatif sandalye, kanepe, koltuk, masa ve sehpaları imal edilmekte ve ihraç edilmektedir (KB, 2005a: 161).

Ceviz, gürgen, meşe, kavak vb. ağaçlar üzerine el işçiliği ile “ıskarpela” denilen kesici aletler yardımıyla çeşitli desenlerin kabartılarak oyulmasına “Oyulmasına” denir. Bu işlerle uğraşan kişilere de oymacı denir. Kahramanmaraş Ağaç Oymacılığının merkezi, şehre 18 km. mesafede bulunan kavlaklı köyü sayılır. Ayrıca şehrin Dumlupınar (Nahırönü) mahallesi de Oymacı atölyelerinin bulunduğu merkez sayılır. Sokak kenarlarında karşılıklı dizilmiş atölyeler hemen göze çarpar. Küçük çıraklar burada beş altı yıl bir ustanın yanında çalışarak önce kalfa, sonra usta olurlar.

Oymacılık sanatında kullanılan desenler, çoğunlukla bitki desenleridir. İsteğe göre geometrik ve halı desenleri de kullanılır. Her usta kendi maharet ve ustalığı doğrultusunda yöreye has desen vermektedir. İstek doğrultusunda kitap, gazete, mecmua ve daha önceden çizilmiş desenler doğrultusunda da ürün yapılır. Her atölyenin duvarında asılı şablonları burada görmek mümkündür. Ustalar, aynı zamanda sipariş edilen bir ürünün şeklini de şablona geçirmek suretiyle önce çizimi ve şablonu çıkartılır. Daha sonra o şablon üzerinde oyma işlemi yapılır (Horasan, 1992: 193).

Kahramanmaraş’ta geleneksel oymacılık sanatı günümüze kadar ulaşmıştır. Oymacılık sanatı merkezi şehrin 18 kilometre batısında yer alan Kavlaklı Köyü ile

(35)

güney batısında bulunan Kızılseki Köyü Kamadere Kasabasıdır. Bundan başka Kahramanmaraş’ın Yusuflar mahallesinde de birçok oyma atölyesi mevcuttur (KB, 2005a: 161).

Kahramanmaraş ve yöresinde her gelinlik çağındaki kızın çeyizinde oyma sandık, oyma camekân, mücevherat kutusu, oyma tepsi bulunmaktadır ve gelenek haline gelmiş durumdadır.

Kahramanmaraş’ın ekonomik kalkınmasında dış para veya dövizin ilimize girmesine en büyük katkı sağlayan sanat dalının başında oymacılık gelmektedir. Kahramanmaraş ve çevresinde yapılan ürünler, Adana, Gaziantep, Kayseri, Ankara, Bursa, İstanbul’a satılmaktadır. Ayrıca kavlaklı köylüleri kendi yaptıkları eşyaları kendileri arabalara koymak suretiyle Mersin, Antalya, Marmaris, Bodrum, Kuşadası ve İzmir yörelerine götürerek pazarlamakta ve para kazanmaktadırlar (Horasan, 1992: 193).

1.5.4. Kuyumculuk

Kahramanmaraş’ta kuyumculuk sanatı asırlar öncesine dayanmaktadır. Bunun en somut örneği de asırlar önce yapılan kuyumcular çarşısıdır. Maraş’ta el işçiliği ile çok zarif altın ziynet eşyaları yapılır. Maraş halkının ziynet eşyalarına olan düşkünlüğü bu sanatın gelişmesine yol açmıştır. Zarif işçilikle yapılan bu takılar çevre illerde ve özellikle de İstanbul’da büyük rağbet görmektedir. Kahramanmaraş’ın altınlarının en önemli özelliği 22 ayar olmasıdır (916 milyem), yine en önemli imalatlarından biri de, Maraş burması olan ve Türkiye’de bilinen 22 ayar (100 gr) kalın bileziğidir. Ayrıca gümüşten yapılan kahve ve çay takımları büyük bir özenle imal olunur ve dışarıya da satılır. 1996 yılına geldiğimizde Maraş’ta kuyumculuk ve kuyumculuk sanatıyla uğraşan yüzlerce atölye ve işyerleri bulunmaktadır (Dedeoğlu, 1996: 64).

Türkiye’de altın merkezi olan İstanbul’dan sonra Kahramanmaraş ikinci sıradadır (özellikle işçiliği ve işleme atölyeleri bakımından “Kuyumcular Sanayi Şehri olarak ta bilinir). Ülkemizde ziynet eşyası olarak kullanılan altının yaklaşık %25’i sayıları 250’yi bulan atölyelerde işlenmektedir. Bu atölyelerde

(36)

ortalama 1500 kişi istihdam edilmekte, yıllık 3040 ton altın elden geçmektedir. Ülkemizin zenginlik ölçü birimi olarak kabul gören altının bu kadar yüksek oranlarda Kahramanmaraş’a girip çıkması ilimizin bu alandaki gücünü göstermesi bakımından kayda değer bir önem arz eder (KB, 2005a: 162).

1.5.6. Köşkerlik

Maraş’ın yine el sanatlarından birisi olan kunduracılık daha evvel Yemeni, Postal, Çarık, edik isimlerindeki iptidai ayakkabıları yapan ve halk tarafından da köşker ismi verilirdi (Dedeoğlu, 1996: 65). Kentte hala geleneklerine sahip çıkanlar ve de turistler sayesinde köşker ürünlerine yani yerel ayakkabılara talep var. Yemeni, Postal, Çarık, Edik isimlerindeki yöresel ayakkabıları yapan köşkerler, 1940’lı yıllara dek en parlak dönemlerini yaşadılar. “Ayakkabı”ya ayakkabı denmediği zamanlarda köşkerler hem kendi kentlerine hem de komşu illere yeteri kadar köşker yetiştirmekte zorlanıyorlardı. Ancak ayakkabı yapımcılığında el emeğinin yerini teknolojinin alması ve taleplerin değişmesiyle birlikte köşkerler bire birer meslekten çekildiler. Ancak çarşıda modern ayakkabıcıların yanında hala köşkerlere rastlamak mümkündür (KB 2005a: 166).

(37)

2.1. Cepkenin Tanımı

Türk giyim kuşamında önemli bir yeri olan cepkenleri; Reşat Ekrem Koçu; Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü’nde: “Cepken, zamanımızın ceketi yerine, askere, esnafa, rençpere mahsus eski bir üstlüğün adı, en makbulleri çuhadan kesilirdi. Ayak takımı, âdi, kalınca bezden cepken giymişlerdir. Gömlek üstüne giyilir, giyenin yaşına içtimai mevkiine, mesleğine göre altında uzun paçalı çakşır, diz çakşırı, potur, şalvar, hatta kara bez don bulunurdu. Yakası düz kesim, önü düz veya çapraz, eteği kısa ancak bele kadar inerdi ve kolları uzun el üstüne kadar düşerdi” şeklinde anlatmıştır (Koçu, 1967: 51).

Cepken; yakasız veya dik yakalı, önü açık, arkası kapalı, boyu bele kadar, uzun kollu, kol ağzı, ön ve arka bedenleri sim, sırma ve harçlarla süslü, çuha, keten, kadife gibi kumaşlardan dikilen kısa bir cins cekettir şeklinde tanımlanabilir (Küçükosmanoğlu, 1992: 11).

Aslında ‘çekmen’ olan ama cepken olarak bilinen cepkende en çok kullanılan bezeme türü kılaptandır. Sırma ve simlerle yapılır. Yalnız daha ucuza m l olan bir kılaptan yapma şekli de pamuk ipliği etrafına pirinç gibi ucuz metal ipliğin sarılmasıdır (Kırtunç, 1989: 83).

Bahaeddin Ögel’de Türk Kültür Tarihine Giriş V. Cilt’inde cepkenden şu şekilde bahsetmektedir. “ Çekmen sözü Anadolu’da, mesela Görele bölgesinde, “yün ve kıldan yapılmış çoban abaları” için kullanılan sözdür. Aslında çekmen sözünün Türkçe kök ve ekleri de bellidir. “Vücuda sıkı bir şekilde sarılan bu uzun elbise”ye, Kazanda çikmen ve Çuvaşlarda ise sekman adı verilirdi. Ahmet Vefik paşa ise, bu sözü çapkan veya cepkenden getirmek istemişti. Bununla beraber Paşa, çekmen sözünü anlatırken “Cepken, yağmurluk, bol şalvar, barani çekmen”

(38)

demekten de, kendini alamıyordu. Cepken’in kısa bir ceket olduğunu da, ayrıca söylemiştir (Ögel, 1978: 8–9).

Günümüz ceketinin de yerini tutan bir giyim eşyası olan cepkenlerin en değerlileri çuhadan dikilir ve zeri sırma işlenmiştir. Gömlek üstüne giyilerek; yakası düz kesim, ön düz veya çapraz eteği kısa, kolları uzun dikilmiştir. Eteğinin kısa oluşu kuşağın görünmesi içindir. (Özel, 1992: 22).

Kahramanmaraş ili kadınlarının giymiş olduğu cepken model özellikleri de “O” ve hakim yakalı olup, önü açık, boyu bele kadar, kol boyu uzun ve bazılarının da yırtmaçlı ve manşetli olduğu görülmektedir.

Cepkenler yörelere göre salta, libade, fermene vb. gibi farklı isimler almışlardır bunları açıklayacak olursak;

Salta: Cepkenin kısa ve kolları ceket koluna benzeyenine salta denilmiştir (Özel, 1992:22).

Sarka: Üstü sırma işlemeli kadife ya da çuhadan yapılan kollu kolsuz kadın ceketidir (Dağlı, 2007: 234).

Fermene: Kolsuz bir yelektir (Yalman, 1993: 13). Çuha veya abadan kesilerek, şekil olarak camedana benzemektedir. Ancak camedandan farkı daha uzun ve kaftanla süslenmiş olmasıdır (Özel, 1992: 22).

Camedan: Fermenenin altına giyilen kısa kollu, önü kapalı bir çeşit yelektir. (Yalman (Yalgın), 1993: 13) Kısa kolsuz, ön tarafı çapraz kavuşan camedan denilen yeleği halk ve esnaf giymiştir. Çuha ve kadifeden yapılarak; yaka göğüs kenarları kordon ve sırma ile işlenmiştir. (Özel, 1992: 22).

Yelek: Bol kollu gömlek veya elbise üstüne giyilen üzeri sim, pul vb. gibi işlemeli, kolsuz, boyu kısa olan üst giyime yelek denmektedir (Küçükosmanoğlu, 1992: 11).

(39)

Libade: Cepkenin kadınlar tarafından giyilen türüdür. 19. yüzyılda çok yaygın olarak kullanılan libade, kollu ve astarlıdır. Yüzüyle astarı arasına pamuk doldurulup kışın soğuktan korunması sağlanırdı. Kış mevsiminde kullanılmasına rağmen önü kapatılmadan kullanılırdı. Üzeri kumaş görünmeyecek kadar çok işlemelidir (Kırtunç, 1989: 84).

Cepkenler, model ve kesimlerinin yanı sıra süslemeleri ile de dikkati çekerler. Sırmalar, simler, şeritler, renkli pamuklu ipekler vb. gibi malzemelerle kordon tutturma iğnesi, aplike vb. gibi tekniklerle, ön arka ve daha çok kol ağızları bezenerek giyilen örneklerdir (Küçükosmanoğlu, 1992: 10).Günümüzde kırsal kesimlerdeki yelek alışkanlığı cepken giyiminin çağdaş uzantısıdır (Kırtunç, 1989: 83).

2.2. Cepkenin Tarihçesi

Türk giyim kuşam kültüründe önemli bir yeri olan üst giyim parçalarından birisi de cepkenlerdir. “Cepkenler kültürler arası etkileşim sonucu bir kültürden öteki kültüre aktarılarak varlıklarını sürdürmüşlerdir” (Uysal vd. 2010: 2).

Selçuklu döneminde kadınlar, ferace, kaftan, hırka ve şalvar giymişlerdir. Ferace kaftanların altına dar kollu hırka ve cepkenler giyilmiştir (Eftelioğlu, 2006:

19). Bunların yanı sıra üç etek entariye benzer giysilerde kullanılmıştır (Komşuoğlu vd. 1986: 213). Giysilerin kumaşları yün, pamuk, ipek karışımı iplikten

dokunmuştur. Kumaşlarda renk olarak kırmızı ve yeşil hakimdir (Eftelioğlu, 2006:19).

Türk kadın giyimi kuşamı yaşa, ekonomik duruma, kocasının statüsüne, mevsimlere, doğum-ölüm-düğün gibi sosyal olaylara ev içi ve dışına yapılan işlere göre değişiklik göstermiştir. En gösterişli ve yeni kıyafetler düğünlerde bayramlarda giyilmiştir. Türk kadın giyiminde genellikle üç tip kıyafet kullanılmıştır.

1) Entariler

2) Şalvar ve Gömlek 3) Cepken ve Etek

(40)

Kadınlar şalvarlarının üst bölümüne içlik ve salta, fermene veya cepken giyerlerdi. İçlikler genellikle pamuklu dokumalardan yapılan yakasız uzun kollu gömleklerdir (Creatıon, 2010).

Yazılı kaynaklar ve İstanbul Topkapı sarayı müzesinde bulunan giyim örnekleri Osmanlı dönemi giyimi içinde, cepkenin her bölgede kullanıldığını göstermektedir. Seyyahların gravürlerinde, 1873 Viyana sergisi için hazırlanan Osmanlı kıyafetleri albümünde bulunan birçok fotoğrafta cepken, özellikle süslemeleri ile en önemli parça olarak göze çarpmaktadır (Küçükosmanoğlu, 1992: 12).

Osmanlı dönemi kadın giyimi şalvar, gömlek, entari, bindallı, ceket, kaftan, hırka, ferace, yaşmak, maşlah vs. den oluşmaktadır. Kadınlar arası giyimde model farkı yoktur. Tek farkı maddi gücü belli eden kumaşın kalitesi ve süsüdür (Özcan, 2009: 8).

Osmanlılar da erkekler ise; şalvar, çakşır ve poturun üstüne mintan, onun üstüne ise yerine göre cepken, camedan, yelek fermene gibi giysiler giymişlerdir. Bu giysiler genelde birbirlerine benzerler, ancak ayrıntılarda farklılıklar görülür. Kumaşları çoğu kez kadife, çuha ya da aba türündedir. Giyecek kişilerin ekonomik durumlarına göre giysilerin üstleri sırma, gaytan gibi şeritlerle bezenmiştir. Gençlerin giysilerinde mor, kırmızı gibi göz alıcı renkler, yaşlıların giysilerinde ise siyah ve kahverengi renkler hâkimdir (Komşuoğlu vd, 1986: 222).

Halkın dışında Türk denizci kıyafetlerinin arasında da cepkenlerin var olduğu görülmektedir. Osmanlı Bahriyesi'nde çektiri sınıfı devlet gemilerinin ana personelini teşkil eden Levendler başlarına “Barata” adı verilen ponponu koyu mavi, alt kenarı sarı biyeli kırmızı çuhadan yapılmış başlık takmışlardır. Kırmızı bir cepken, bunun altına da kolları uzun ve bol sarıya kaçan beyaz renkte bir gömlek giymişlerdir. Bacaklarına diz kapaklarının dört parmak altına kadar gök mavisi abadan bir şalvar, şalvarın bel tarafına da kama ve bıçaklarını muhafaza etmek maksadıyla koyu sarı renkte ve 30 cm. genişliğinde şaldan bir kuşak bağlamışlardır.

(41)

Hafif giyimli ve silahlı olarak sürekli olarak Kaptan Paşanın çevresinde bulunan, barışta ve savaşta onu koruma görevini üstlenen Çıplak erleri de, mavi top püsküllü kırmızı Cezayir fesi takarlarken, Çıplakların amirleri olan Çıplak Çavuşları, başlarına kırmızı bir külah üstüne, şal sarık sarmışlardır. Sırtlarına sırma harçla işlenmiş kırmızı kumaştan bir cepken giymişler, içlerine gömlek giymemişlerdir. Dizden boğumlu vişneçürüğüne kaçan kırmızı renkte bir şalvar giyerlerken, omuzlarından bacaklarına kadar beyaz bir bornoz uzanmıştır. Bellerine kahverengi deriden yapılmış iki gözlü bir silahlık takmışlar, bunun üstüne kalın çuhadan işlemeli kırmızı renkte iki kuşak bağlamışlardır. Silahlıklarında altın ve gümüş kaplamalı bir çift tabanca ile uzun bir bıçak taşımışlardır. Ayakkabı olarak kırmızı deriden yemeni giymişlerdir.

Bahriyede hizmet veren levend, kalyoncu, çıplak ve benzerleri gibi eski sınıf ve teşkilat kaldırılarak, yerine batıya dönük yeni usuller, sistemler ve giysiler kabul olmuştur. Bahriye kıyafetleri hiç bir dönemde olmadığı kadar Sultan II. Mahmud döneminde değişikliğe uğramış ve “Asâkir-i Mansure-i Muhammediye” adı verilen bu ilk askeri teşkilatla birlikte neredeyse tamamen batılı bir sistem uygulanmaya başlanmıştır. Böylelikle, yüzyıllardır Bahriyede kullanılmış olan kavuk, kaftan, fermene, cepken, şalvar gibi kıyafet kullanımı tamamıyla terk edilmiş, bunların yerine, 1833 yılında pantolon ve setre (ceket) giyilmeye başlanmıştır. Fesin resmi anlamda askeri bir başlık olarak kullanılması da yine bu dönemde gerçekleşmiştir (Anonim2, 2010).

Türkmen ve Yörük kıyafetlerini de kocadon, gömlek, üçetek, cepken, göğüslük, önlük, kolan kuşak, dongudaklı kuşak, başlık-gümüş veya tahta kuşak, gümüş- pafon kemer, çorap, çarık, kıvrak ve üstlük olarak sıralamak mümkündür (Yener vd, 2010: 2).

Günümüzde ise cepkenlerin folklor giysilerinde, düğün, nişan, kına gecesi gibi özel günlerde giyildiği görülmektedir.

(42)

2.3. Cepkenin Sınıflandırılması

Türk giyim Tarihinde önemli bir yeri olan cepkenleri A) Kullanım amaçlarına göre

B) Kullanılan malzemeye göre C) Model ve kesim özelliğine göre

D) Süsleme ve desen özelliğine göre sınıflandırabiliriz (Bedük, 2004: 830).

A) Kullanım Amaçlarına Göre:

a) Kına gecesi, nişan, düğün vb. gibi özel günlerde giyilenler

b) Sosyal sınıf farklılıkların belirlenmesinde giyilen cepkenler, giyenin varlığına göre yaka ve kol kenarları, önleri, tek köşeleri ipek ile sırma ile işlenmiş süslenmiştir (Koçu, 1967: 51).

c) Folklorik amaçlı geleneksel bir giysi olmasının yanı sıra artık milli bayramlarda ve diğer özel günlerde tören kıyafeti olarak folklorik oyunları ekipleri tarafından da giyildiği görülmektedir (Bedük, 2004: 830).

B) Kullanılan Malzemeye Göre:

a)Kumaş Cinslerine Göre: Cepkenlerde kullanılan kumaşlar şu şekilde sıralanabilir; Kadife, keten, çuha, brokar, pazen, pamuklu saten, aba vb. gibi kumaşlar kullanılmaktadır (Küçükosmanoğlu,1992: 16-17).

b) Süsleme Malzemelerine Göre Sınıflandırma: Cepkenlerde değişik süsleme malzemeleri görülmektedir. Bu süsleme malzemeleri şu şekilde sıralanabilir; Gümüş renginde sim kordonlar, Sarı metal iplikli kordonlar, Metal iplikli harçlar, metal iplikli şeritler, renkli pamuklu iplikler, renkli pamuklu iplikli kordonlar, harçlar, payetler, boncuklar, pul, tırtıl gibi süslemelerin ağırlıkta kullanıldığı görülmektedir (Küçükosmanoğlu, 1992: 17).

(43)

C) Model ve Kesim Özelliğine Göre:

Cepkenleri kendi aralarında kesim tekniğine göre sıralandığında; a) Yaka Kesimine Göre; O, U, V ve hakim yaka

b) Kol Evi Kesimine Göre; Düz düşük kol, kol altı kuşlu, kare kol, altı kuşlu kesim

c) Beden Kesimine Göre; Düz beden, kuplu beden ve düz beden penslerle bedene oturtularak çalışıldığı görülmektedir. Bazı beden kesimlerinde omuz dikişsiz çalışılmıştır (Bedük, 2001: 544).

D) Süsleme ve Desen Özelliğine Göre:

Cepkenlerde yapılan süslemelerin yoğunluğu, desen özellikleri cepkeni taşıyanın sosyal sınıfını belirlemektedir.

Bu çalışmada incelediğimiz cepkenlerde süsleme olarak en çok Maraş (Dival)işi, tekniğinin kullanıldığı görülmektedir, Bunun haricinde kordon tutturma, hazır harç, sutaşı, tekniklerinin de kullanıldığı görülmektedir. Cepkenlerde kullanılan bu süsleme teknikleri uygulanırken; cepkene uygulanan desenler geometrik ve bitkisel bezemelerden esinlenerek çalışılmıştır (Bedük, 2004: 831).

2.4. Kahramanmaraş Kadın Giysileri

Giyim; bugüne kadar çeşitli etkenlere göre değişiklik göstermiş, toplumsal bir davranış biçimidir. İklim ve tabiat, Din kavramı, şahısların kendilerini beğendirme duygusu, sınıf farklılıkları, göçler ve savaşlar, mimarinin etkisi, ferman emir ve inkılâplar Türk giyim-kuşamını etkileyen etmenler olmuştur. Cinsiyete (kadın-erkek-çocuk) göre, Niteliklerine (günlük ve tören giysilerine) göre vb. sınıflandırılma biçimleri vardır. Geleneksel Türk giyim-kuşamının tarihine bakıldığında birçok giysi isimleri aynı adlarla yaşamını sürdürmektedir. Yörede; kadın başında kullanılan börk, üst giyim parçası kaftan, ayağa giyilen çarık (çaruk), edik (edük), çitari veya alaca (üzeri alaca nakışlı bir Çin ipeklisi olan, Çit), düğme (tüğme), ulak (ulağ; elbise yaması), iğne (yiğne), dikmek (tikmek), ilik (yilik), Yün

(44)

(yüng) gibi giyim- kuşam parçaları, Türklerin 15.yüzyıla kadar giydikleri giysilerin ilk yazılı kaynaklarından tespit edilen ve yörede geçerliliğini devam ettiren giysi isimleri ve giyimle ilgili kullanılan kelimelerdir (Özbay, 1997: 53).

Kahramanmaraş değişik kültürlerin kenti olduğu için güneyinde ve kuzeyinde farklı giysiler görülür. Geleneksel kadın giysileri ve başlıkları giyenlerin yaşayış tarzını, ekonomik durumunu, sosyal durumunu evli mi, bekar mı, dul mu olduğunu gösterir. Kuzeyde giysiler Doğu Anadolu giysi özelliklerini taşırken; Akdeniz ılıman ikliminin özelliği olan hafif ve ince giysilerdir. Yörüklerin giysileri kendine özel olduğundan diğerlerinden farklıdır.

Kahramanmaraş geleneksel kadın giysilerine örnek olabilecek nitelikteki giysileri kentte bulmak ve rastlamak imkânsız denecek kadar azdır. Özel günler dışında kırsal bölgelerde de geleneksel giysilerin giyildiği pek görülmemektedir (Gündüz, vd. 2004: 847).

Geleneksel kadın giysileri ve başlıkları, giyenlerin yaşayış biçimlerini, ekonomik şartlarını, evli mi bekâr mı yoksa dul mu olduklarını ortaya koymaktadır.

Prof. Dr. Neriman Görgünay KIRZIOĞLU’nun yaptığı araştırmaya göre, köylerde, geleneksel kıyafetlere bürünen genç kızlar saçlarını çok sayıda ince ince örüp ve üzerine üçgen şeklinde katlanmış yağlık (yazma) örtmüşlerdir. Başa örtülen yazmanın uçları, kulak önünden enseden geçirilerek ya omuzlar üzerine bırakılır ya da tepede düğümlenirdi. Bu bağlama şekline “Keçik” denmektedir. Genç kız kendi nişanında ilk defa başına fes takar. Bu giydiği fes ve giysiler, oğlan evinin gönderdikleridir. Fes üzerine simli oyalı yağlık örtülür. Şehirde, ekonomik durumu iyi olanlarda, sırma işlemeli fes tercih etmişlerdir. Üzerine üçgen katlanmış, simli ve oyalı yağlık örtülmüştür (Kırgızoğlu, 1991: 5).

Kahramanmaraş ilinde erkeklerin; - Keçeli Küllah, Sırma Poşu, iç Gömleği – Mintan, Döşlük, Sandıklı Aba, Taşçı Aba, Boz Aba, iç Donu, Şalvar, Poşu, Çorap, Yemeni, Çeşitli Edikler giymişlerdir. Kadınlar ise; Fes, Poşu, Başörtüsü, İç Gömleği – Köynek, Cepken, Üçetek, Şalvar, Kuşak – Belek, Fistan, Üçetekli Zıbın, Çorap, Yemeni – Edik giymişlerdir (Anonim 3).

(45)

Kahramanmaraş kadın giyimlerinden bazılarını açıklayacak olursak;

Fes: Kırmızı, bordo veya koyu renktedir. Başta kullanılan bütün giysi parçalarından önce fes(börk) takılmaktadır. Fes ve kefyenin üzerine sadece herdem denilen süsleme ya da başta kullanılan takılardan biri takıldığı gibi, hepsi veya bir kaçı da aynı anda takılabilmektedir. Hiçbir takı bulunmadan sadece kefyenin bağlandığı başlıkta kullanılmıştır. Bunlar kişilerin ekonomik durumuna göre değişiklik göstermiştir (Derbent:2008).

Başörtüsü: İpek-şifon ve pamuk dokuma kumaşlardan yapılmaktadır. İpekli ve şifonlu olanlara pul, boncuk ve nakış işlemesi gibi süslemelerden yapılmıştır. Pamuklularda ise dantel, oya ve çiçek baskılı süslemeler kullanılmaktadır. Yaşlı kadınlar pastel renkler, genç ve çocuklar için daha parapan renkler kullanılmıştır. Etrafları pul ve oya işleri ile çevrilip, diğer bölümleri boncuk, pul ve nakış işlemeleri ile bezenmiştir. Kullanımı kare halinde ya da üçgen katlama ile fes üzerine ya da fessiz kullanılmıştır (Devrek, 2005: 27).

Üç etek: Üç etekler kutnu kumaştan ve simli kadifelerden yapılmıştır. Kumaşlara işleme yapılmamıştır. Desenleri kumaşın kendisinde mevcuttur. İç kısmına keten ve düz kumaştan astar kumaşı kullanılmıştı. Üç etekler beş parçadan oluşurlar: 2 tane kol, 2 tane ön, 1 tane yırtmaç ve 1 tane de arka parçadan oluşmaktadırlar. Üç etekler cepsizdirler.

Genellikle köylerde, düğün ve bayramlarda giyilmektedir. Renk olarak; portakal rengi, kavuniçi, yeşil ve siyah renkler tercih edilmektedir (Devrek, 2005:30).

Cepken: Cepkenler kumaşın enine göre(tek enden) 90cm’den oluşmaktadır. İç kısmına cepkenleri dik tutması için keten ve düz kumaşlardan 90cm’lik astardan kumaş dikilmektedir. Boy kısmına 50cm kol kısmına 40cm kumaştan dikilmektedir. Cepkenler 2 kol, 1 beden parçasından oluşmaktadır. Cepsizdirler, cep dikilmez. Ön kısmı (düğmesiz) açık ve yuvarlak, düz olarak çevrilmektedir. Arka kısmı düzdür ve işleme yapılır. Cepkenlerin ön kısmının iki yanına, kolların üstüne ve arka kısımlarına sim-sırma ile işleme yapılmıştır.

Referanslar

Outline

Benzer Belgeler

Özellikle, Akdeniz ikliminin genel karakteristiği olarak bilinen kuraklık ve çölleşme, ekstrem sıcaklıklar, şiddetli yağışlar ve kış fırtınaları gibi hava ve iklim

Menderes, Ren, Volga, Sen gibi ünlü nehirler yılana benzetilerek, yılan nehir tanrısı olarak nitelendirilmiştir (Yıldız, 2002: 1). Yılan, dünya mitolojilerinde evrensel

aurata’nın total yağ asidi bileşiminde en yüksek yüzdeye sahip olan yağ asidinin %25.37 gibi bir yüzdeyle oleik asit olarak tespit edilmiştir.. Oleik asidin yanı

The yield strengths for fly ashes and shale fill without foam concrete filling with different Turkish fly ash were tested and the results of samples were given in Figure 6.. At

Yine Giriş’te belirtildiğine göre Tuhfe-i Hattâtîn, “İstanbul, Edirne ve Bursa gibi şehirlerin nüfu- su elekten geçirilircesine” telif edilmiş, böylece

Bu çalışmanın sonucuna göre babası cezaevinde olan ergenlerin temel psikolojik ihtiyaçlarına anne babalarından aldığı destek ile uyum düzeyleri arasındaki ilişkide

Öne atılan kuramların incelenmesi için birçok araştırmalar yapılmıştır (İlhan, 2009).Yapılan araştırmalarda öznel iyi oluşun üç boyutunun (olumlu etki, olumsuz

Burada ekonomik sorunlar ile erkek şiddeti arasından doğrudan bir ilişki kurulurken, kadına yönelik şiddetin, doğrudan fiziksel şiddet olarak anlaşıldığı