• Sonuç bulunamadı

Yetişkin bireylerde diyet kalitesi ve beden algısı arasındaki ilişki ve bireylerin beslenme bilgi düzeylerinin belirlenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yetişkin bireylerde diyet kalitesi ve beden algısı arasındaki ilişki ve bireylerin beslenme bilgi düzeylerinin belirlenmesi"

Copied!
113
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EV YÖNETİMİ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

BESLENME EĞİTİMİ BİLİM DALI

YETİŞKİN BİREYLERDE DİYET KALİTESİ VE BEDEN

ALGISI ARASINDAKİ İLİŞKİ VE BİREYLERİN

BESLENME BİLGİ DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

Hüseyin Emre EKİCİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY

(2)
(3)
(4)
(5)

ÖNSÖZ

Bu çalışmanın her aşamasında bana yol gösteren, görüşlerini esirgemeyen ve tezimin hazırlanmasında bana danışmanlık yapan Sayın Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY’a, yüksek lisans eğitimim boyunca ilminden faydalandığım değerli hocalarıma ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen sevgili aileme teşekkür ederim.

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n Adı Soyadı Hüseyin Emre EKİCİ Numarası: 164238021005

Ana Bilim/Bilim Dalı Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi Ana Bilim Dalı / Beslenme Eğitimi Bilim Dalı

Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY

Tezin Adı

Yetişkin Bireylerde Diyet Kalitesi ve Beden Algısı Arasındaki İlişki ve Bireylerin Beslenme Bilgi Düzeylerinin Belirlenmesi

ÖZET

Araştırma Konya il merkezinde yer alan Meram, Selçuklu, Karatay merkez ilçelerinde ikamet eden 18-65 yaş aralığındaki 580 bireyin diyet kalitesi ile beden algısı arasındaki ilişkiyi ve bu bireylerin beslenme bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Oluşturulan soru formu ile bireylerin genel özellikleri ve beslenme bilgileri alınmış; ayrıca diyet kalitesini belirlemek için Diyet Kalite İndeksi-Uluslararası (DKİ-U) ölçeği, beden algısını belirlemek için ise Beden Algısı Ölçeği (BCS) formu kullanılmıştır. Bireylerin Diyet Kalite İndeksi hesaplanmış ve 0-60 aralığındaki puanlar “zayıf” diyet kalitesi ve 60.5-100 aralığındaki puanlar “iyi” diyet kalitesi olmak üzere iki sınıfa ayrılmıştır. Bireylerin Beden Algısı Ölçeği puanları ise 40-135 puan aralığı “düşük” beden algısı, 136-200 puan aralığı ise “yüksek” beden algısı olmak üzere iki sınıfta incelenmiştir. Yetişkin bireylerin DKİ-U puan ortalaması (x̄±SE) 56.49±0.509; BCS puan ortalaması ise (x̄±SE) 136.63±1.08 bulunmuştur. Yetişkin bireylerin beden algısı yükseldikçe diyet kalitesi puanları artmaktadır. Beslenme bilgi düzeyi arttıkça da beden algısı yükselmektedir (p<0.05). Beden algısı ve diyet kalitesi arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucu göz önünde bulundurularak; büyüme-gelişme çağında sağlıklı beslenme alışkanlığını kazandırmak ve yaşamın her döneminde besin ögeleri ve gruplarını yeterli düzeyde almak, oluşabilecek çeşitli hastalık risklerini önleme bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple aile, çocuk ve öğretmenlerin beslenme bilgisini ve diyet kalitesini artırmaya yönelik doğru beslenme stratejileri geliştirilmelidir.

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

i Adı Soyadı Hüseyin Emre EKİCİ Numarası: 164238021005

Ana Bilim/Bilim Dalı Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Eğitimi Ana Bilim Dalı / Beslenme Eğitimi Bilim Dalı

Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali CEBİRBAY

Tezin İngilizce Adı

Determination of The Level of Nutrition Knowledge and The Relationship Between Diet Quality and Body Image in Adults

SUMMARY

The purpose of the study which was conducted on 580 individuals aged 18 to 65 residing in Konya’s central districts Meram, Selçuklu, and Karatay was to determine the relationship between diet quality and body cathexis and knowledge level about nutrition. The general characteristics and nutritional information of the individuals were taken with the questionnaire that has been created, and additionally to determine diet quality Diet Quality Index-International (DQI-I) scale was used and to determine body cathexis, Body Cathexis Scale (BCS) was used. Diet Quality Index scores of individuals were calculated and then classified into two groups: “poor” diet quality which was resulted between 0-60 points and “good” diet quality which was resulted between 60.5-100 points. Body Cathexis Scale scores were also classified into two groups: “low” body-cathexis which was resulted between 40-135 points and “high” body-cathexis which was resulted between 136-200 points. The average score of DQI-I was (x̄ ±SE) 56.49±0.509; and average score of BCS was (x̄ ±SE) 136.63±1.08 for adult individuals. Diet quality scores increased as the body cathexis of adult individuals increased. And body cathexis scale scores increased as knowledge level about nutrition increased (p<0.05). Considering that there is a significant relationship between body perception and diet quality; for prevention of various disease risks, it is important to gain healthy eating habits in the period of growth and development, and to intake nutrients adequately in every period of life. Therefore, proper nutrition strategies should be developed to improve the knowledge about nutrition and diet quality of family, children and teachers.

(8)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası ... ii

Tez Kabul Formu ... iii

Önsöz ... iv Özet ... v Summary ... vi Kısaltmalar Sayfası ... ix Tablolar Listesi ... xi 1. Giriş ... 1 1.1. Araştırmanın Konusu ... 3 1.2. Araştırmanın Amacı ... 3 1.2.1. Alt Amaçlar ... 3 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4. Sınırlılıklar ... 6 1.5. Varsayımlar ... 6 1.6. Tanımlar ... 7 2. Kuramsal Temeller ... 9

2.1. Yetişkinlik Döneminde Yeterli ve Dengeli Beslenme... 11

2.1.1. Besin Grupları ... 12

2.1.2. Besin Ögeleri ... 15

2.1.2.1. Makro Besin Ögeleri ... 16

2.1.2.2. Mikro Besin Ögeleri ... 18

2.2. Yetişkinlik Döneminde Beslenmeye Bağlı Sağlık Sorunları ... 18

2.3. Diyet Kalitesi... 21

2.3.1. Diyet Kalitesinin Boyutları ... 22

2.3.2. Diyet Kalitesi ve Sağlık İlişkisi ... 26

2.4. Beden Algısı ... 27

2.4.1. Beden Algısının Boyutları ... 28

2.4.2. Beden Algısı ve Sağlık İlişkisi ... 30

(9)

3. Yöntem ... 36 3.1. Araştırmanın Modeli ... 36 3.2. Evren ve Örneklem ... 36 3.3. Verilerin Toplanması ... 36 3.4. Verilerin Değerlendirilmesi ... 38 4. Bulgular ... 40 5. Tartışma ... 59 6. Sonuç ve Öneriler ... 66 KAYNAKÇA... 70 EKLER ... 87

EK-1: Bilgi Formu ... 87

EK-2: Beslenme Bilgisi Formu ... 88

EK-3: Beden Algısı Ölçeği ... 92

EK-4: 24 Saatlik Besin Tüketim Kaydı Formu ... 94

EK-5: Diyet Kalite İndeksi-Uluslararası (DQI-I) Puanlama Sistemi ... 95

EK-6: Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu Raporu ... 97

(10)

KISALTMALAR SAYFASI

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AHEI : Alternatif Sağlıklı Beslenme İndeksi

aMED : Alternatif Akdeniz Diyeti

ANOVA : Analysis Of Variance (Varyans Analizi)

BCS : Body Cathexis Scale (Beden Algısı Ölçeği)

BeBiS : Beslenme Bilgi Sistemi

BKİ : Beden Kütle İndeksi

cm : Santimetre

CRP : C-reaktif protein

ÇDYA : Çoklu Doymamış Yağ Asitleri

DDS : Diyet Çeşitliliği Puanı

DGA : Amerikalılar İçin Diyet Kılavuzu

DGAI : Amerikalılar İçin Beslenme Kuralları

DKİ : Diyet Kalite İndeksi

DKİ-U : Diyet Kalite İndeksi-Uluslararası

DYA : Doymuş Yağ Asitleri

DQI-I : Diet Quality Index-International (Diyet Kalite İndeksi)

F : F dağılımı

FFQ : Besin Tüketim Sıklığı Anketi

g : Gram

HDL : Yüksek Dansiteli Lipoprotein

HEI : Sağlıklı Beslenme İndeksi

IDF : Uluslararası Diyabet Federasyonu

IL : İnterlökin

kg : Kilogram

LDL : Düşük Dansiteli Lipoprotein

m : Metre

mg : Miligram

n : Örnekleme alınacak birey sayısı

(11)

Örn : Örneğin

p : Anlamlılık

RDA : Tavsiye edilen günlük alınması gereken besin miktarı

sd : Serbestlik derecesi

SDİ : Sağlıklı Diyet İndeksi

SE : Standart Error (Standart Hata)

SPSS : Statistical Package for the Social Sciences

SYİ : Sağlıklı Yeme İndeksi

T : T dağılımı

t : Student t-Testi

TDYA : Tekli Doymamış Yağ Asitleri

TL : Türk Lirası

TÜBER : Türkiye Beslenme Rehberi

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

ve ark : Ve arkadaşları

vd : Ve diğerleri

vb : Ve benzerleri

WHO : World Health Organization (Dünya Sağlık Örgütü)

x̄ : Ortalama

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No

Tablo-1. Yetişkinler İçin Bazı Besin Grupları ve Ögelerinin Günlük Önerilen Yeterli

Alım Miktarları ... 13

Tablo-2. Katılımcıların Bazı Sosyo-Demografik Özelliklere Göre Dağılımı ... 40 Tablo-3. Katılımcıların Diğer Özellikleri İle İlgili Sonuçlar ... 41 Tablo-4. Katılımcıların Cinsiyetleri ve Beden Kütle İndeksleri Arasındaki İlişki ... 42 Tablo-5. Katılımcıların Cinsiyete Göre Beden Kütle İndeksi Değerleri ... 42 Tablo-6. Katılımcıların Yaş Gruplarına Göre Beden Kütle İndeksi Değerleri ... 42 Tablo-7. Katılımcıların Beslenme Bilgi Düzeyi ile Beden Kütle İndeksi Arasındaki

İlişkinin İncelenmesi ... 43

Tablo-8. Katılımcıların Beslenme Bilgisi Açısından Kendini Değerlendirme

Durumuna Göre Beslenme Bilgi Düzeyi Puan Ortalamalarının Analizi... 43

Tablo-9. Katılımcıların Beslenme Bilgisi Sorularına Verdikleri Doğru Cevapların

Dağılımı ... 44

Tablo-10. Katılımcıların Cinsiyete Göre Beslenme Bilgi Düzeyi Puan Ortalamaları

... 45

Tablo-11. Katılımcıların Beden Kütle İndeksi Gruplarına Göre Beslenme Bilgi

Düzeyi Puan Ortalamaları... 45

Tablo-12. Katılımcıların Eğitim Durumlarına Göre Beslenme Bilgi Düzeyi Puan

Ortalamaları ... 46

Tablo-13. Katılımcıların Medeni Duruma Göre Beslenme Bilgi Düzeyi Puan

Ortalamaları ... 46

Tablo-14. Katılımcıların Çalışılan Sektör/Meslek Grubuna Göre Beslenme Bilgi

Düzeyi Puan Ortalamaları... 47

Tablo-15. Katılımcıların Aylık Gelirlerine Göre Beslenme Bilgisi Puan Ortalamaları

... 47

Tablo-16. Katılımcıların Beslenme Dersi Alma Durumlarına Göre Beslenme Bilgi

Düzeyi Puan Ortalamaları... 48

Tablo-17. Katılımcıların Diyetisyene Danışma Durumlarına Göre Beslenme Bilgi

(13)

Tablo-18. Katılımcıların Diyet Kalitelerinin Analizi ... 49

Tablo-19. Katılımcıların Cinsiyete Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi . 49 Tablo-20. Katılımcıların Beden Kütle İndeksi Sınıflandırılmasına Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi ... 49

Tablo-21. Katılımcıların Eğitim Durumuna Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi ... 50

Tablo-22. Katılımcıların Beslenme Dersi Alma Durumlarına Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi ... 50

Tablo-23. Katılımcıların Medeni Durumlarına Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi ... 51

Tablo-24. Katılımcıların Çalıştıkları Sektör/Meslek Grubuna Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi ... 51

Tablo-25. Katılımcıların Aylık Gelirlerine Göre Diyet Kalite İndeksi Puanları Analizi ... 52

Tablo-26. Katılımcıların Yaş Gruplarına Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi ... 52

Tablo-27. Katılımcıların Diyetisyene Danışma Durumuna Göre Diyet Kalite İndeksi Puanlarının Analizi ... 52

Tablo-28. Katılımcıların Diyet Kalitesi ile Beslenme Bilgi Düzeyi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ... 52

Tablo-29. Katılımcıların Beden Algısına Göre Memnuniyet Durumu Dağılımı ... 53

Tablo-30. Katılımcıların Beden Algılarının Analizi... 54

Tablo-31. Katılımcıların Cinsiyete Göre Beden Algısı Puanlarının Analizi ... 54

Tablo-32. Katılımcıların Beden Kütle İndeksi Değerlerine Göre Beden Algısı Puanlarının Analizi ... 55

Tablo-33. Katılımcıların Eğitim Durumuna Göre Beden Algısı Puanlarının Analizi ... 55

Tablo-34. Katılımcıların Medeni Durumuna Göre Beden Algısı Puanlarının Analizi ... 55

Tablo-35. Katılımcıların Aylık Gelirlerine Göre Beden Algısı Ölçeği Puan Sonuçları ... 56

(14)

Tablo-36. Katılımcıların Beslenme Dersi Alma Durumuna Göre Beden Algısı

Puanları ... 56

Tablo-37. Katılımcıların Diyetisyene Danışma Durumuna Göre Beden Algısı

Puanları ... 56

Tablo-38. Katılımcıların Beden Algısı ile Beslenme Bilgi Düzeyi Arasındaki

İlişkinin İncelenmesi ... 56

Tablo-39. Katılımcıların Bazı Besin Grupları ve Besin Ögelerini Tüketim

Durumlarına Göre Dağılımı ... 57

Tablo-40. Katılımcıların Diyet Kalitesi ile Beden Algısı Arasındaki İlişkinin

(15)

1. GİRİŞ

Birey, aile ve toplumda birincil amaç sağlıklı ve üretken olmaktır. Bedensel, zihinsel, ruhsal ve sosyal yönden iyi olan bireyler sağlıklı ve üretken olarak değerlendirilirler. Beslenme, genetik faktörler, iklim ve çevre koşulları gibi birçok etmen insan sağlığını etkilemektedir. Bu etmenlerin başında ise beslenme gelmektedir (Baysal, 2011). Her bireyin beslenme gereksinimleri farklıdır ve beslenmede amaç vücut için gerekli olan enerjinin ve besin öğelerinin yeterli ve dengeli miktarlarda alımı olmalıdır. Bireyin beslenme gereksinimlerinin belirlenmesini yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite ve fizyolojik durum gibi etmenler oluşturmaktadır. Vücudun sağlıklı bir şekilde çalışmasını sürdürebilmesi için gerekli enerjinin alınması yeterli beslenmeyi ifade ederken; tüm besin öğelerinin (karbonhidrat, protein, yağ, vitaminler, mineraller, su) bireyin gereksinimi kadar sağlanması dengeli beslenmeyi açıklamaktadır (Samur, 2002).

Diyet kalitesi, enerji ve besin ögesi yeterliliği olarak tanımlanırken, bireylerin günlük diyetinde yer alan besinlerin miktar bazında çeşitlilik, yeterlilik ve denge ile ilişkilendirilmesine dayanmaktadır (Ruel, 2002; Kim vd., 2003). Enerji ve besin ögesi yeterlilikleri karşılanmadığında bazı sağlık sorunları meydana gelebilmektedir. Zayıf diyet kalitesi kronik hastalık risklerini artırırken, iyi diyet kalitesinin ise bu riskleri azalttığı belirtilmektedir (Fung vd., 2017; Alkerwi vd., 2015).

İyi diyet kalitesi meyve, sebze, yağsız proteinler, tam tahıllılar ve düşük yağlı süt ürünleri açısından zengin içeriğe sahip diyetlerle tanımlanırken; zayıf diyet kalitesi yüksek oranda yağ (doymuş, trans), yüksek sodyum, yüksek kolesterol ve şeker ilaveli yiyeceklerin tüketilmesi ile belirlenmektedir (Wirt, 2009). Günümüzde, mortalite ve kronik hastalık risklerinin tek bir besin ögesine dayandırılamayacağı; herhangi bir besin grubunu incelemenin bu riskler ile olan ilişkiyi belirleyemeyeceği anlaşılmıştır (Weinstein vd., 2004). Diyet kalitesinin bu bağlamda ortaya koyulması, diyet ile hastalık arasındaki ilişkinin incelenmesinde alternatif bir metod olarak gösterilmektedir (Özkan, 2018).

(16)

Kardiyovasküler hastalıklar ve diyabet gibi kronik hastalıklar toplumda oldukça yaygın görülen, tedavisi maliyetli ancak önlenebilir sağlık problemleridir. Diyet ve egzersiz birçok kronik hastalığı önlemeye yardımcı etkenler olmakla birlikte kronik hastalık belirtileri üzerinde güçlü bir fark yaratabilir. Fiziksel aktivitenin artırılması, günlük diyetin iyileştirilmesi ve diyet kalitesinin artırılması gibi değişikliklerin insanların yaşam tarzına uygulanması, kronik hastalıkların önlenmesinde ve yönetiminde hayati öneme sahiptir (Lazarou vd., 2012; George vd., 2014).

Demografik bilgilerin, sosyoekonomik durumun, yaş gruplarının ve beslenme bilgi düzeyinin diyet kalitesi ve beden algısını etkilediği yapılan çalışmalar neticesinde görülmüş; bu etmenlerin hem diyet kalitesini hem beden algısını etkilemesi, diyet kalitesi ve beden algısı arasında da bir ilişki olabileceğini ortaya çıkarmıştır (Kim vd., 2003; Şahingöz & Şanlıer, 2011; Beydoun & Wang, 2008; Geaney vd., 2015).

Diyet kalitesi iyi bireylerin, iyi bir beslenme bilgi düzeyi olduğu tahmin edilmektedir. Dolayısıyla iyi beslenme bilgisi bireyleri daha sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarına yönelterek, kronik hastalıkları ve dış görüntüyü olumsuz yönde etkileyen problemlerin görülme riskini azaltması ve sonucunda beden algısının artmasına neden olabilecektir. Bu bağlamda iyi bir beslenme bilgi düzeyinin iyi diyet kalitesini sağlayacağı ve iyi diyet kalitesinin de beden algısını yükselteceği öngörülmektedir (Alves vd., 2012; Botteon & Kuczmarski, 2007; Burris vd., 2014; Hamurcu vd., 2015; Karslı, 2014; Sares-Jäske vd., 2017).

Diyet kalitesi için standart bir tanım olmamasına karşın “günlük diyette toplam alınan enerji (kalori) miktarına göre besin değeri yüksek faydalı besinlerin yer alma düzeyi” şeklinde ifade edilebilmektedir. Yüksek diyet kalitesi, kronik ve kardiyovasküler hastalıkların riskini azaltabilmektedir (Hlebowicz, 2013; Kant vd., 2000). Örneğin, diyet kalitesinin yükselmesini sağlayan meyve, sebze ve tam tahıllılar gibi besinlerin daha fazla tüketilmesi, diyabetin kontrolünü sağlamaya katkıda bulunmakta ve tanısı konmamış tip-2 diyabet riskini azaltmaktadır (Lazarou vd., 2012).

(17)

Beden algısı bireyin genel olarak bedeninden ve vücudunun farklı bölgelerinden memnun olma durumu olarak tanımlanabilir (Grogan, 2016). Diyet kalitesini etkileyen et ve süt grubu, meyve, sebze, tam tahıllılar, şeker ilaveli gıdalar ve konserve ürünler gibi besinlerin dengesiz tüketimi sonucu obezite, anoreksiya-bulimia nervoza ve ciltte akne gibi problemlere yol açması bireylerin bedenlerinden olan memnuniyetlerini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir (Alves, 2012; Burris vd., 2014). Diyet kalitesinin iyileştirilmesi ile dış görünüşü etkileyen sağlık problemleri daha az görülmekte ve bireylerin beden algısının artmasına yol açabilmektedir (Sares-Jäske vd., 2017; Botteon & Kuczmarski, 2007).

1.1. Araştırmanın Konusu

Araştırma yetişkin bireylerin beslenme bilgi düzeyleri, diyet kaliteleri ve beden algıları konularını kapsamaktadır. Bu çalışmada, yetişkin bireylerde diyet kalitesi ve beden algısı ile birlikte beslenme bilgi düzeyleri ve besin tüketim kayıtları ortaya koyularak aralarındaki ilişkiler belirlenmeye çalışılmıştır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmada Konya il merkezinde yaşayan 18-65 yaş arası yetişkin bireylerin diyet kalitesi ve beden algısı arasındaki ilişki ile birlikte beslenme bilgi düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın amacına ve alt problemlerine yönelik belirleyici cevaplar aranmıştır.

1.2.1. Alt Amaçlar

Bu çalışma aşağıdaki bazı alt amaçlar doğrultusunda yürütülmüştür.

1. Araştırmaya dahil edilen yetişkin bireylerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek.

2. Yetişkin bireylerin diyet kalitesini etkileyen özelliklerini ortaya koymak.

3. Yetişkin bireylerin beslenme bilgilerinin cinsiyete, eğitim durumuna, medeni duruma, çalıştıkları sektör/meslek grubuna ve aylık gelire göre farklılıklarını göstermek.

(18)

4. Yetişkin bireylerin diyet kalitelerinin cinsiyete, eğitim durumuna, medeni duruma, çalıştıkları sektör/meslek grubuna ve aylık gelire göre farklılıklarını belirlemek. 5. Yetişkin bireylerin beden algılarının cinsiyete, eğitim durumuna, medeni duruma ve aylık gelire göre farklılıklarını belirlemek.

6. Yetişkin bireylerin beslenme dersi alma ve diyetisyene danışma durumlarının beden algısı puanına etkilerini tespit etmek.

7. Yetişkin bireylerin yaş gruplarına ve cinsiyetlerine göre ortalama beden kütle indeksi değerlerini tespit etmek.

8. Yetişkin bireylerin cinsiyetleri ve beden kütle indeksleri arasındaki ilişkiyi belirlemek.

9. Daha önce beslenme eğitimi dersi alan yetişkin bireylerin diyet kalitelerinin, beslenme dersi almayanlara göre farklılığını göstermek.

10. Yetişkin bireylerin beslenme bilgi düzeyleri ile beslenme bilgisi açısından kendilerini nasıl değerlendirdikleri arasındaki farklılığı tespit etmek.

11. Daha önce diyetisyene danışan ve danışmayan yetişkin bireylerin diyet kaliteleri arasındaki ilişkiyi belirlemek.

12. Beden algısı düşük yetişkin bireylerin en çok memnuniyetsizlik duyduğu özelliği tespit etmek.

13. Beden algısı yüksek yetişkin bireylerin en çok memnuniyet duyduğu özelliği tespit etmek.

14. Zayıf ve iyi diyet kalitesine sahip yetişkin bireylerin farklı yaş gruplarındaki dağılımlarını belirlemek.

1.3. Araştırmanın Önemi

Yetişkinlik evresinde sağlıklı yaşam için yeterli ve dengeli beslenme, sağlıklı yeme davranışları ve diyet kalitesi kritik derecede önem taşımaktadır (Baysal, 2011;

Tanrıverdi vd., 2011; Dubois vd., 2000; Josep & Tur, 2005). Bu dönemde sağlıklı yaşam alışkanlıkları, ilerleyen dönemlerdeki fizyolojik ve psikolojik sağlık için temel niteliğindedir (Yalçınkaya vd., 2007; Cihangiroğlu & Deveci, 2011).

(19)

Beslenme bilgi düzeyleri yüksek olan yetişkinlerin iyi diyet kalitesine sahip olacağı düşünülmekte ancak beden algısı düzeyleri merak edilmektedir. Özellikle demografik bilgilere, sosyoekonomik duruma ve yaş gruplarına göre beslenme bilgi düzeyi, diyet kalitesi ve beden algısı bilgilerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sayede gelecek nesilde daha sağlıklı bir toplum olabilmek için beslenme düzeninin gözden geçirilmesi ve doğru bilgilere sahip olarak diyet kalitesini artıracak doğru davranış ve tutumlar gösterilebilecektir (Kim vd., 2003; Şahingöz & Şanlıer, 2011; Beydoun & Wang, 2008; Geaney vd., 2015).

Bireyler tarafından anoreksiya ve bulimiya nervoza gibi hastalıkların patolojik olgular olduğu bilinmesine rağmen bu hastalıkların ortaya çıkmasında beden algısına yönelik endişeler önemli etkenler olmaktadır. Daha az etkili olan etkenler ise sağlıklı beslenme takıntısı (ortoreksiya nervoza), şişmanlık korkusu, aşırı veya yeteriz kalorili diyetler ve zayıflama uygulamalarının yanlış değerlendirilmesi olarak gösterilebilir (Goldschmidt vd., 2008). Endişeli ruh hali, mükemmeliyetçilik, duygu düzensizliği ve beden memnuniyetsizliği mevcudiyetinde ise yeme bozukluklarının gelişimi giderek şiddetli hale gelmektedir. İyi diyet kalitesine ulaşabilmek için, yeterli ve dengeli beslenmenin yanı sıra yeme bozukluklarının da giderilerek sağlıklı yeme davranışlarının geliştirilmesi gerekmektedir (Lee & Lee, 2016).

Enerji ve besin ögesi yeterliliklerinin karşılanarak diyet kalitesinin artırılması, beslenme yetersizlikleri nedeniyle ortaya çıkan hastalıkların risklerinin azaltılması için oldukça önemlidir (Kim vd., 2003). Özellikle adölesan dönemde doğru beslenme alışkanlıkları edinmiş yetişkinlerin bilinçli bir şekilde sağlıklı beslenen bireyler olacağı ve meydana gelebilecek düşük beden algısının getireceği yeme bozukluklarından büyük ölçüde korunmuş olacağı öngörülmektedir (Aslan, 2004; Cattarin & Thompson, 1994; Derenne & Beresin, 2006).

Geçmişte sadece gelişmiş ülkelerde yaygın olarak görülen obezite, günümüzde birçok Asya ve Avrupa ülkesinde görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre Dünya çapında obezite 1975’den bu yana neredeyse üç kat artmıştır. 2016 yılında 18 yaş ve üstü 1.9 milyardan fazla yetişkin birey aşırı ağırlığa sahipken, bunların 650 milyondan fazlası obez olarak tanımlanmıştır. Yine 2016 yılında 18 yaş

(20)

ve üstü yetişkinlerin %39'unun aşırı ağırlıkta ve %13'ünün obez olduğu belirlenmiştir (Anonim, 2018a). Çocukluk veya ergenlik döneminde edinilen obezite yetişkinlik döneminde devam edebilmektedir. Bu durum; diyabet, kalp hastalığı, hipertansiyon, inme ve bazı kanser türleri gibi kronik hastalıkların görülme riskini artırmaktadır (Besler vd., 2010; Fung vd., 2005).

İdeal Beden Kütle İndeksi (BKİ) düzeyine sahip tüm bireylerin iyi diyet kalitesine veya yüksek beden algısına sahip olduğu düşüncesi yanıltıcı olabilmektedir. İdeal BKİ düzeyine sahip bireylerin beden algıları ve diyet kalitesine etki eden besin tercihleri ile sağlıklı beslenmeye yönelik tutumları hakkında daha fazla bilgi sahibi olunmalıdır. Bu bilgilerin teminine yönelik araştırmalar, bireylerin çocukluk döneminden yaşlılık dönemine kadar olan yetişkinlik döneminde beslenme düzenlerinin nasıl geliştiğini ve bu beslenme tutumlarının günlük sağlık ve vücut ağırlığı durumunu nasıl etkileyebileceğini daha iyi anlamak için gereklidir (Fyler vd., 2014). Bireylerin beslenme bilgi düzeylerinin ölçülmesi ile beslenme bilgisinin diyet kalitesi ve beden algısına etkilerinin ortaya koyulması yararlı olacaktır.

1.4. Sınırlılıklar

Bu çalışma, Konya ilinde bulunan 18-65 yaş aralığındaki yetişkin 580 birey ile sınırlıdır. Veriler, katılımcıların veri toplama araçlarındaki sorulara verdikleri cevaplarla sınırlıdır. Araştırmaya katılım gönüllülük esasına göre belirlenmiştir. Araştırmaya katılan yetişkin bireylerin beden algısı ve diyet kalitesi düzeyleri; Beden Algısı Ölçeği (BCS) ve Diyet Kalite İndeksi-Uluslararası (DQI-I) ölçeği uygulamalarının niteliksel ölçüm kriterleri ile sınırlıdır.

1.5. Varsayımlar

1. Hipotezlerin test edilmesinde kullanılan istatistiksel yöntem ve analizlerin yeterli ve geçerli olduğu kabul edilmektedir.

2. En az okuma-yazma eğitim düzeyine sahip katılımcılara ölçme araçları yönlendirilmiştir. Veri toplama araçlarına verilen cevapların doğru ve samimi olduğu varsayılmıştır.

(21)

3. Araştırmada bilgi ölçme aracı olarak kullanılan beslenme bilgi düzeyi, diyet kalitesi ve beden algısını belirlemeye yönelik soruların, katılımcıların diyet kalitesi ve beden algısı durumlarını yansıtacağı varsayılmıştır.

4. Katılımcıların demografik özelliklerine, çalıştıkları sektör/meslek grubuna, eğitim durumlarına ve beslenme bilgi düzeylerine göre sorulara verdikleri cevaplar arasında farklılık olacağı varsayılmıştır.

1.6. Tanımlar

Yeterli ve Dengeli Beslenme: İnsanların büyümesi, gelişmesi ve dokuların

yenilenmesinin yanı sıra yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için besin öğelerinin karşılanabilmesi elzemdir. Bunu sağlayabilecek şekilde beslenmeye yeterli ve dengeli beslenme denilmektedir. Besin maddelerinin vücudun gereksinmesi düzeyinde alınmasıyla vücuda yeterli miktarda enerji sağlanmaktadır. Vücut dokularının oluşumunun sağlıklı şekilde devam ettiği bu durum ise yeterli beslenme olarak ifade edilmektedir. Tüm besin öğelerinin vücudun gereksinim düzeyinden ne fazla ne de az alınması, başka bir deyişle optimum düzeyde alınması, dengeli beslenme olarak tanımlanmaktadır (Erdoğan, 2005).

Erişkin Dönem: Erişkin dönem veya yetişkinlik dönemi diğer gelişim

dönemleri kadar net ve somut olmamakla birlikte, bireyin fiziksel ve psikolojik açıdan olgunlaşmış olduğu dönemi ifade etmektedir. Yetişkin bireylerde fiziksel ve psikolojik olgunlaşmanın beraber olduğu kabul edilmektedir. Psikolojik olgunlaşma kavramının değerlendirilmesindeki güçlükler sebebiyle birçok yetişkinlik tanımında yaş temel kriter olarak ele alınmaktadır (Onur, 2017).

Diyet Kalitesi: Diyet kalitesi kavramının ortaya çıkmasındaki temel sebepler

toplumların beslenme alışkanlıklarını ve diyet uygulamalarının etkilerini ölçme arayışlarıdır. Bireylerin beslenme düzenini ve diyet kalitesini ölçmek ve değerlendirmek için çeşitli puanlama indeksleri geliştirilmiştir. Bu indeksler sayesinde diyetlerle kronik hastalık ve ölüm riski arasındaki ilişkiler incelenmektedir. Diyet kalitesini değerlendirmeye yönelik indeksler sağlıklı beslenme alışkanlıklarını esas almakla birlikte beslenmeye bağlı hastalıkların

(22)

önlenmesi ve toplumsal beslenme hedeflerinin oluşturulması amacıyla geliştirilmiştir (Pfeifer, 2016; Waijers vd., 2007).

Beden Algısı: Bireylerin kendi bedenlerine yönelik algıları (beden büyüklüğü

tahmini), düşünceleri (beden çekiciliğinin değerlendirilmesi) ve duyguları (beden şekli ve ölçüsü ile ilişkili duygulanımlar) beden algısı olarak tanımlanmaktadır (Grogan, 2016).

Beslenme Bilgisi: Toplumu oluşturan bireylerin kültürleri dahilindeki

beslenme alışkanlıkları üzerinde bazı etmenler etkili olmaktadır. Bu etmenlerin ne ölçüde bilindiği ise bireylerin beslenme bilgisini ifade etmektedir. Ülke genelinde yeterli düzeyde beslenme bilgisine sahip olunmaması, toplumun elinde mevcut gıda ve ekonomik kaynakların bulunsa dahi bu kaynaklardan verimli bir şekilde faydalanılamaması, besinlerin kullanımını olumsuz yönde etkilemekte ve birçok hatalı uygulamaya sebep olmaktadır (Merdol, 2012).

(23)

2. KURAMSAL TEMELLER

Yaşamın tüm dönemlerinde beslenme, insanlar için vazgeçilmez bir olgu ve sağlıklı yaşam biçiminin oluşturulması ve sürdürülmesi açısından önemli bir göstergedir. Özellikle son yıllarda yaşanan bazı değişiklikler (örn., beslenmeye bağlı hastalıkların sayısındaki artış, beslenme için ayrılan maliyet ve zamanın azalması, yoğun sanayileşme, kadınların iş hayatına daha fazla girmesi) yeterli ve dengeli beslenmeyi daha fazla önem arz eder hale getirmiştir. Çocukluk dönemlerinde kazandırılacak yeterli ve dengeli beslenme bilgisi ve davranışı, yetişkinlik döneminde sağlıklı bir birey olmak için gereklidir. Bu noktada okul öncesi dönemde çocuklara yeterli ve dengeli beslenme ile ilgili tutum ve davranışların kazandırılmasında ebeveynlere önemli bir rol düşmektedir (Cebirbay & Aktaş, 2017).

Yeterli ve dengeli beslenme, sağlıklı bir yaşam için gerekli olan fizyolojik işlevlerin düzgün çalışması için enerji ve besin ögelerinin yeterli miktarlarda alınıp kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenmenin beraberinde getirdiği sağlıklı beslenme ve besin seçimi ile yaşamın tüm dönemlerinde ortaya çıkabilecek hastalık risklerinin en aza indirgenmesi amaçlanmaktadır (Baysal vd., 2011; Aktaş vd., 2018; Anonim, 2018a).

Süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, kurubaklagiller, yumurta, tahıllar, meyve ve sebzelerin yeterli miktar ve oranlarda alımı genel olarak sağlıklı bir diyetin göstergesidir. Bu besin grupları makro ve mikro besin bileşenlerini sağlamaları dolayısıyla diyetlerde yer almalıdırlar. Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER) içerisinde beslenme kavramını; “yaşamın sürdürülmesi, büyüme ve gelişme,

sağlığının iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, üretkenliğin sağlanması için gerekli olan besin ögeleri ile biyoaktif bileşenleri sağlayan besinlerin tüketetilerek vücutta kullanılması” şeklinde

tanımlamaktadır. Bunun yanı sıra besin çeşitliliğinin sağlıklı beslenmenin temeli olduğundan bahsedilerek beslenmenin önemi üzerinde durulmaktadır (Anonim, 2017a).

(24)

Yaşam dönemleri içerisinde önemli bir dönem olan adölesan dönemi, besin çeşitliliğinin sağlanması gereken kritik bir dönemdir. İlerleyen yetişkinlik dönemlerinde sağlıklı beslenme davranışlarının kazandırılmış olması için adölesan dönemde beslenmeye azami dikkat gösterilmelidir. Bu dönemde bireyler kendi ağırlıklarını doğru bir şekilde sınıflandıramamakta, özellikle kız bireyler kendilerini normalden daha fazla ağırlıkta kategoriye koymaktadırlar (Ata vd., 2014; Zaborskis vd., 2008). Nitekim, Wang ve ark. (2009) ergen ergen bireylerin ağırlık algılarına yönelik yaptıkları çalışmada bireylerin önemli bir kısmının (%30) kendi ağırlığını normalden daha düşük değerlendirdiklerini ifade etmişlerdir.

Yüksek diyet kalitesi, yaş ilerledikçe vücutta meydana gelen fizyolojik ve fonksiyonel düşüşleri hafifletmekte ve yaşlanma sürecinin niteliğine olumlu katkılar sağlayabilmektedir. Ayrıca yüksek diyet kalitesine sahip olmanın kronik hastalık risklerini azaltacağı düşünülmektedir. Yetişkin bireylerde sağlıklı beslenmeye verilen önemin değerlendirilmesine yönelik araştırmalar, bazı faktörler (örn., gıda ve enerji alımının azaltılması, sebze alımında ve diyette kısıtlamalar, diş problemleri, daha az besin çeşitliliği sağlanması) sebebiyle gösterilen özenin yaş ilerledikçe ve özellikle yaşlı yetişkinlerde azaldığını ifade etmektedir (Conklin, 2013; Ratchford, 2015).

Hızla artan ülke ve dünya nüfusunda koruyucu hekimlik uygulamaları, tedavi edici uygulamalara göre hem daha ekonomik hem de daha az iş gücü gerektirdiğinden dolayı dikkate alınmalıdır (Baysal vd., 2011; Prochaska, 2008). Yetişkinlerde genel diyeti ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını geliştirmek için her toplumun kendi kültürü doğrultusundaki diyet kalitesi belirleyicilerini anlaması gerekmektedir. Literatürde diyet kalitesine katkıda bulunan farklı belirleyicilerin demografik ve ekonomik faktörlerin yanı sıra çevresel, kültürel ve psikolojik faktörleri de içerdiği görülmektedir. Bu nedenle diyet kalitesi ve beden algısı gibi insan sağlığı üzerinde belirleyici etkileri olan konularda yoğun çalışmalar sürdürülmektedir (Yücecan, 2012; Sares-Jäske vd., 2017; Alves vd., 2012; Song vd., 2006).

(25)

2.1. Yetişkinlik Döneminde Yeterli ve Dengeli Beslenme

Yetişkinlik döneminin beslenme alışkanlıkları; sosyal çevre, iş hayatı ve diğer çevresel etkenlerin etrafında şekillenmektedir. Öyle ki bu dönemde yeterli miktarlarda besin ögesi ve enerji alımına dikkat edilmediği taktirde obezite, kalp ve damar hastalıkları, anemi, malnutrisyon, vitamin ve mineral yetersizliği görülmektedir (Weinstein vd., 2004).

Yetişkin bireylerin beslenmeye bağlı kronik hastalıklardan korunması ve düzenli fiziksel aktivitede bulunmaları hem fiziksel hem de ruhsal sağlığın iyileşmesinde belirleyici rol oynamaktadır. Vücut ağırlığı, kan lipit profili, kan basıncı, kan şekeri düzeyi ve kemik sağlığı üzerinde olumlu etkilerde bulunan sağlıklı beslenme biçimi, çocukluk dönemlerinden itibaren alışkanlık haline getirilmelidir. BKİ’nin 18.5-24.9 kg/m2 aralığında olması yetişkinlerin sağlığı için önemlidir. Yetişkin bireylerin günlük diyetlerinde toplam yağ alımı belirli bir düzeyde tutulmalı, doymuş yağ ve kolesterolün yanı sıra şeker alımı da azaltılmalıdır. Posa alımı artırılarak lif oranı yüksek meyve, sebze, kurubaklagil ve tam tahıllı besinlerin tüketimi sağlanmalıdır. Günlük iki kase yoğurt veya 500-750 ml süt yetişkin bireylerin kemik sağlığını korumasına yardımcı olmaktadır. Yetişkinlere haftada iki defa balık yemeleri önerilmektedir. Aşırı tuz, şeker, tütün ve alkol tüketiminden kaçınılmalı, fiziksel aktivite artırılmalı ve günlük 2000-2500 ml su tüketimine dikkat edilmelidir. Üç ana öğünün aralarına öğünler konulmalı, yemeklerde az olmak kaydıyla iyotlu tuz tercih edilmeli, yiyecekleri kızartma ile hazırlamak yerine ızgara, haşlama, fırında veya buharda pişirme teknikleri kullanılmalıdır (Annon, 2002; Ersoy vd., 2016).

Toplumlarda çeşitli hastalıkların önlenmesi için sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşam biçiminin geliştirilmesi gerekmektedir. Arzu edilen yaşam kalitesine ulaşılması için toplumun beslenme bilinci artırılmalı ve sağlıklı beslenme yaşamın ayrılmaz bir parçası haline getirilmelidir. Sağlığın ve sağlıklı beslenmenin temeli olan yeterli ve dengeli beslenme ile yaşam boyu tüm bireylerin sağlığının korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, yaşam kalitesinin arttırılması ve sağlıklı yaşam biçiminin benimsenmesi sayılabilen faydalardır. Toplumda görülen ve yaşam

(26)

kalitesini olumsuz etkileyen beslenme sorunlarının (şişmanlık, zayıflık, bodurluk, demir yetersizliğine bağlı kansızlık, iyot yetersizliği hastalıkları ve diğer mineral ve vitamin yetersizlikleri) en aza indirilmesi ve beslenmeye bağlı kronik hastalıkların (örn., kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, osteoporoz ve bazı kanser türleri) önlenmesine yönelik yaşam biçiminin iyileştirilmesi sağlıklı besine ulaşımın sağlanması ile gerçekleşebilir. Toplumda sağlıklı beslenme konusunda eğitimler ve bilinçlendirme çalışmaları süreklilik arz etmelidir. Toplumun beslenme bilgi düzeyinin ve bilincinin yetersiz olması, beslenme kaynaklarından alınan verimin de düşük olmasına ve hatalı uygulamalarla bireylerin sağlık durumlarının olumsuz yönde etkilenmesine sebep olmaktadır. Bunun yanı sıra uzun dönemde ülke ekonomisine ve sosyal yaşama da etkilerinden söz edilebilmektedir (Anonim, 2017a).

Besin ögeleri, besinlerin yapısında bulunmakta ve eksikliklerinde ya da fazlalıklarında büyüme ve gelişmeyi etkilemekte ve sağlık problemleri meydana gelmektedir. TÜBER’de sağlıklı beslenmenin besin çeşitliliğine dayalı olduğu ve günlük gereksinim duyulan enerji ve besin ögelerinin besinlerle vücuda alınması gerektiği belirtilmektedir (Anonim, 2017a). Sağlıklı olmanın en temel etkenlerinden birisi de besin gruplarını yeterli ve dengeli bir şekilde tüketmektir (Baysal, 2011). Besinler içerdikleri besin ögelerine göre beş grupta toplanırlar. Bunlar, süt ve ürünleri grubu; et, yumurta, kurubaklagiller ve yağlı tohumlar grubu; ekmek ve tahıllar; sebze grubu ve meyve grubudur (Aksoy vd., 2016; Anonim, 2017a).

2.1.1. Besin Grupları

Süt grubu, süt dışında, sütten elde edilen yoğurt, ayran ve peynir gibi besinleri kapsamaktadır. Bu besin grubu özellikle kalsiyum, fosfor, protein, riboflavin (B2) ve kobalamin (B12) gibi önemli bileşenleri içermektedir. Et grubu ise büyükbaş ve küçükbaş hayvan etlerini, balık, tavuk, yumurta, kurubaklagil ile ceviz, fındık gibi yağlı tohumları içermektedir. Et grubu; protein, demir ve çinko gibi önemli ögeleri içerisinde barındırmaktadır. Vitamin ve mineralleri önemli miktarlarda içeren sebze ve meyve grupları aynı zamanda posa açısından da zengin içeriğe sahiptir. Tahıl grubu da protein ve lif içeriği yönünden zengin olmakla beraber bir miktarda yağ

(27)

içeriğine sahiptirler. Başta buğday olmak üzere, pirinç, yulaf ve çavdar önemli tahıllardandır. Tiamin (B1), kobalamin ve E vitamini gibi vitaminlerce de zengindir (Aksoy, 2013; Aksoy vd., 2016).

Tablo-1: Yetişkinler İçin Bazı Besin Grupları ve Ögelerinin Günlük Önerilen Yeterli Alım Miktarları

Besin Grupları ve Ögeleri

18-49 Yaş Önerileri 50-70 Yaş Önerileri

Erkek Kadın Erkek Kadın

Sebze grubu 3.5 porsiyon 2.5 porsiyon 2.5 - 3 porsiyon 2.5 porsiyon Meyve grubu 2.5 porsiyon 2 porsiyon 2 - 2.5 porsiyon 2 porsiyon Tahıl grubu 5 porsiyon 3.5 - 4 porsiyon 4 - 4.5 porsiyon 3.5 porsiyon

Posa 25 g 25 g 25 g 25 g

Protein toplam enerjinin %10 - 20’si toplam enerjinin %12 - 20’si toplam enerjinin %10 - 20’si toplam enerjinin %14 - 20’si Demir 11 mg 11 - 16 mg 11 mg 11 - 16 mg Kalsiyum 950-1000 mg 950-1000 mg 950 mg 950 mg C vitamini 110 mg 95 mg 110 mg 95 mg

Toplam yağ toplam enerjinin %20 - 35’i toplam enerjinin %20 - 35’i toplam enerjinin %20 - 35’i toplam enerjinin %20 - 35’i Doymuş yağ yağdan gelen

enerjinin %7 - 8’i yağdan gelen enerjinin %7 - 8’i yağdan gelen enerjinin %7 - 8’i yağdan gelen enerjinin %7 - 8’i Kolesterol 249.10 mg 180.59 mg 249.10 mg 180.59 mg Sodyum 1.5 g 1.5 g 1.3 g 1.3 g

Kaynak: Anonim, 2017a.

Tablo-1’de TÜBER’de yetişkinler için bazı besin grupları ve ögelerinin günlük önerilen yeterli alım miktarları verilmiştir. 18-49 yaş erkek bireyler için günlük alımı önerilen sebze, meyve ve tahıl grubu besinlerin miktarları diğerlerinden daha fazla olup, önerilen miktarlar sırasıyla 3.5 porsiyon, 2.5 porsiyon ve 5 porsiyon şeklindedir. Kadınlarda sebze, meyve ve tahıl grubu besinler için önerilen porsiyon miktarları erkeklerden daha azdır. Tablodaki tüm gruplar için önerilen posa miktarı 25 g/gün’dür. Protein alımı için toplam alınan günlük enerjinin %10-20’si erkekler için önerilirken; %12-20’si 18-49 yaş arasındaki kadınlar için, %14-20’si de 50-70 yaş arasındaki kadınlar için önerilmektedir. Tüm gruplar için önerilen günlük alım

(28)

miktarı toplam yağ için alınan enerjinin %20-35’i iken; yağdan gelen enerjinin %7-8’inin doymuş yağ olması önerilmektedir. Yetişkin erkekler için önerilen kolesterol miktarı 249.10 mg ve yetişkin kadınlar için önerilen kolesterol miktarı da 180.59 mg’dır. Vitamin ve mineral bakımından değerlendirildiğinde demir, kalsiyum, sodyum ve C vitamini alımının günlük önerilen tüketim miktarı demir için erkeklerde 11 mg, kadınlarda 11-16 mg; kalsiyum için 18-49 yaşındaki yetişkinlerde 950-1000 mg, 50-70 yaşındaki yetişkinlerde 950 mg ve C vitamini için erkeklerde 110 mg, kadınlarda 95 mg’dır. Günlük sodyum alımı önerisi ise 18-49 yaşındaki yetişkinler için 1.5 mg ve 50-70 yaşındaki yetişkinler için 1.3 mg’dır (Anonim, 2017a).

Tüm besin grupları ve tabağımızda ne ölçülerde bulunmaları gerektiği Şekil-1’deki besin gruplarına göre sağlıklı beslenme tabağı modelinde belirtilmektedir. TÜBER’de ifade edildiği üzere sağlıklı beslenme tabağında 5 farklı besin grubu yer almaktadır. Beslenme örüntü modeli olarak bu tabak sağlıklı beslenmede en temel yaklaşımlardan biri olan besin çeşitliliğine dayanmaktadır. Besin grupları, besinlerin içerdikleri enerji ve besin ögelerine göre oluşturulmuştur. Tabakta saatin işleyiş yönünde sırasıyla; süt ve süt ürünleri grubu, et ve et ürünleri, tavuk, balık, yumurta ve kurubaklagiler ile yağlı tohumlar grubu, taze sebzeler grubu, taze meyveler grubu, ekmek ve tahıllar grubu görülmektedir. Besin gruplarında yer alan besinlerden sağlıklı seçim yapılabilmesi için besinlerin renk çeşitliliğine, yapısal özelliklerine, kişinin kendi sağlık durumuna, yaşına ve cinsiyetine, fiziksel aktivite ve fizyolojik (gebe ve emziklilik) durumları dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra besinlerin posa, yağ, tuz içerikleri ve ne kadar ilave şeker içerdiği göz önünde bulundurularak seçimler yapılmalıdır. Hedef her öğünde tabakta yer alan her besin grubundan bir besinin seçilerek tüketilmesidir. Günlük beslenmede önerilen su tüketiminin sağlanması, diyette zeytinyağının yer alması, aktif yaşamın desteklenmesi, sağlıklı yaşam biçiminin tamamlayıcısı olarak önem taşımaktadır (Anonim, 2017a).

(29)

Şekil-1: Besin Gruplarına Göre Sağlıklı Beslenme Tabağı

Kaynak: Anonim, 2017a.

Bedenen ve ruhen sağlıklı olmak için topluma verilen beslenme eğitimlerinin ve çeşitli bilgilendirmelerin yeterli olup olmadığı belirlenmelidir (Lee vd., 2015). Yetersiz beslenme eğitimi sonucunda oluşabilecek çeşitli hastalık risklerinin ve diğer zararların önlenmesi bakımından, doğru beslenme eğitimi stratejileri belirlenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra diyetisyenler ve beslenme eğitimcileri gibi güvenilir kaynaklardan doğru bilgiler aktarılması sağlanmalıdır (Kondracki vd., 2002; Brug vd., 2003; Pérez-Rodrigo, & Aranceta, 2001).

2.1.2. Besin Ögeleri

Besinlerin yapı taşları besin ögeleridir. Besin ögeleri ise kendi içlerinde iki farklı şekilde değerlendirilirler. Günlük diyette daha yüksek oranlarda tüketilenlerine makro besin ögeleri denirken, vücutta önemli işlevleri bulunan ancak eser miktarlarda ihtiyaç duyulup vücuda alınanlarına mikro besin ögeleri denilmektedir. Makro besin ögeleri karbonhidratlar, proteinler ve yağlardır. Monosakkaritler karbonhidratları, aminoasitler proteinleri ve yağ asitleri yağları oluşturmaktadır. Mikro besin ögelerini ise vitamin ve mineraller oluşturmaktadır. Aynı zamanda su da yaşam için vazgeçilmezdir ve besin ögesi olarak kabul edilmektedir (Aksoy, 2013; Anonim, 2017a; Baysal, 2011).

(30)

2.1.2.1. Makro Besin Ögeleri

Organlarının fizyolojik fonksiyonlarını sürdürebilmesi ve ısı regülasyonunun sağlanabilmesi için makro besin ögelerinden enerji temin edilir ve karbonhidratlar vücudun birincil enerji kaynağıdır. Karbonhidratların 1 gramı 4 kkal enerji sağlarken, yağların 1 gramı 9 kkal enerji sağlar. Proteinler ise gerekli olmadıkça enerji amacıyla kullanılmamakla birlikte karbonhidratlar gibi 1 gramı 4 kkal enerji sağlamaktadır (Baysal, 2011).

İçeriğindeki şeker molekülü sayısına göre basit ve kompleks karbonhidratlar şeklinde ikiye ayrılan karbonhidratlardan, basit karbonhidratlar en fazla iki molekül şeker içermektedirler. Üzüm şekeri de denilen glikoz, meyve şekeri denilen früktoz ve süt şekeri denilen galaktoz tek moleküllü şekerlerdir. Çay veya sofra şekeri olarak bilinen sukroz, süt ve ürünlerinde bulunan laktoz ile malt ve bazı sebzelerde bulunan maltoz iki moleküllü şeker içerirler. Bu basit şekerler sıklıkla gıda sanayisinde meyve aromalı içecek, soğuk çay, gazlı içecek, şekerleme ve tatlıların yapımında kullanılmaktadır. Kompleks karbonhidratlar ise nişasta ve diyet posası içerirler. Nişasta birçok bitkisel besinde bulunurken; tahıllar (örn., buğday, yulaf, arpa, çavdar, pirinç ve darı), kurubaklagiller (örn., mercimek, nohut) ve kök sebzeler (örn., patates) nişasta içerir. Sebze ve meyveler, tam tahıllar ve kurubaklagiller ise posa içermektedirler (Aksoy, 2014; Anonim, 2017a).

Sindirim ile birlikte vücuda alınan karbonhidratlar glikoz gibi basit şekerlere dönüşmektedir. Glikoz kana geçince pankreastan insülin salgılanmaktadır. İnsülin ise glikozu hücrelere taşımaktadır. Buraya taşınan glikozlar da enerji için kullanılmaktadır. Karbonhidratlar tüketildikten sonra kandaki insülin ve glikoz düzeyleri artmaktadır. Besinlerin tüketiminden sonra insülin ve glikoz düzeyinin hangi hızda arttığına o besinin glisemik indeksi denmektedir. Yüksek glisemik indekse sahip besinler kandaki glikozun hızlı artmasına neden olmaktadır. Posa içeriği zengin, rafine edilmemiş tam tahıllı besinlerin glisemik indeksi düşüktür ve kandaki glikozun yavaş artmasını sağlamaktadırlar. Besinde olgunlaşma, depolama süresi, işlenme durumu ve hazırlanma yöntemi glisemik indeksi etkilemektedir. Karbonhidratlar vücudun en ekonomik ve hızlı enerji sağlayan kaynağı olmakla

(31)

beraber kaslarda ve karaciğerde glikojen yapısında depolanmaktadır. Vücudun bu yapıları glikojeni ağır fiziksel aktivitelerde enerji kaynağı olarak kullanmaktadır. Vücudun ihtiyacından daha yüksek miktarda karbonhidrat alımında glikojen depoları dolduktan sonra kalan karbonhidratlar yağa dönüşmekte ve bu şekilde depolanmaktadır. Günlük diyette karbonhidrattan sağlanan enerjinin toplam enerji içerisindeki oranının %45-60 olması önerilmektedir (Anonim, 2017a; Baysal; 2011).

Yetişkin bireylerin vücut yapısında yaklaşık %15-25 oranında yağ bulunurken erkeklerde bu oran %15, kadınlarda ise %25 düzeyindedir. Lipitler, sindirim sistemi yardımıyla yağ asitlerine parçalanır ve emilirler. Yağ asitlerinin bir kısmı enerji için, bir kısmı da depo yağ olarak kullanılmaktadır. Geri kalan kısmı ise bazı hormon ve kolesterol üretiminde kullanılmaktadır. Deri altında bulunan yağ katmanı vücut ısısının düzenlenmesinde rol almaktadır. Günlük enerji ihtiyacından fazla enerji alımında vücut yağ oranı da artmaktadır. Yeterli enerji sağlanamadığı durumlarda ise depo yağlar kullanılmaktadır. Yağda eriyen vitaminler ve önemli fonksiyonlarda rol alan bazı kimyasal yapılar yağ sayesinde vücuda alınmaktadır. Yağın mideyi yavaş terk etmesi doygunluk hissinin oluşmasını sağlarken, yiyeceklere ilave edilen yağın yemeğin lezzetini arttırması diğer bilinen özellikleridir. Günlük alınan enerjinin %20-35’inin yağ kaynaklı olması ve trans yağ asidi alımının toplam enerjinin %1’inden daha az olması tavsiye edilmektedir. Yağdan gelen enerjinin en fazla %10’u doymuş yağlardan (örn., hayvansal besinlerde bulunan yağ, tereyağı, içyağı, kuyruk yağı), %12-15’i tekli doymamış yağlardan (örn., zeytinyağı, fındık yağı, kolza-kanola yağı) ve %7-10’u ise çoklu doymamış yağlardan (örn., n-6 yağ asidi içeren mısırözü, soya, ayçiçeği ve pamuk yağı ve n-3 yağ asidi içeren balık, balık yağı, ceviz) sağlanmalıdır (Aksoy, 2013; Anonim, 2017a; Baysal, 2011).

Aminoasitler proteinlerin yapıtaşlarıdır ve proteinler yetişkin bireylerin vücudunda ortalama olarak %16 oranında bulunmaktadır. Protein vücutta çok az miktarda depo edilir. Sindirildiğinde açığa çıkan aminoasitler kan yoluyla karaciğere ve diğer dokular ile organlara taşınmaktadır. Aminoasitlerin bir kısmı karaciğerde yedek aminoasit havuzunda depolanırken diğer kısmı vücudun belirli işlevleri yerine getiren dokularında tekrar protein yapısını almaktadır. Büyüme, gelişme, doku ve

(32)

organlardaki hücre yenilenmesi; bağışıklık, vücut fonksiyonlarının düzenlenmesinde görev alan hormon ve enzimler için önemlidir. Toplam enerjinin %10-20’sinin protein kaynaklı olması önerilmektedir (Aksoy, 2013; Anonim, 2017a).

2.1.2.2. Mikro Besin Ögeleri

Mikro besin ögeleri vitamin ve mineral maddelerdir. Az miktarda alınmasına rağmen vücuttaki işlevleri önemlidir. Vitaminler, yağda eriyen vitaminler olan A, D, E ve K vitaminleri ile suda eriyen vitaminler olan B grubu vitaminler ve C vitamini olarak sınıflandırılmaktadır. Enerji vermemelerine karşın B grubu ve C vitaminleri enerji metabolizmasında, kan yapımında ve bağışıklık sisteminde görev alırlar. D vitamini kemik oluşumunda; A, E ve C vitaminleri hücre hasarlarını önlemede, normal vücut işlevlerinin sürdürülmesinde ve antioksidan etki göstererek zararlı bazı maddelerin etkilerinin azaltılmasında yardımcıdır. Folik asit, B6, B12 ve C vitaminleri ise kan yapımında görev almaktadırlar. Kalsiyum, fosfor, magnezyum gibi mineraller ise iskelet ve diş yapısında yer almaktadırlar. Demir, kobalt gibi mineraller kan yapımında, çinko ise bağışıklık sistemi için önemlidir (Anonim, 2017a; Baysal, 2011, Merdol, 2015; Yücecan, 2012).

2.2. Yetişkinlik Döneminde Beslenmeye Bağlı Sağlık Sorunları

Beslenmeye bağlı yetişkinlik döneminde ortaya çıkan sağlık sorunları bulaşıcı olmayan hastalıklar içerisinde değerlendirilmektedir. Hastalıklarda doğru beslenme stratejilerinin uygulanması kronik hastalıkların gelişimini durdurmak açısından önemlidir. Besin gruplarını yeterli oranlarda tüketirken günlük diyette besin çeşitliliğini sağlamak, yeterli ve dengeli beslenmek için elzemdir. Aksi durumda; bireylerin bilişsel fonksiyonlarda olumsuz değişimler ile fiziksel gelişimlerinde gerilemeler meydana gelebilmektedir (Çekal, 2007; Oktar, 2003).

Yeterli ve dengeli beslenme sağlanmadığında özellikle yetişkinlik döneminde kalp-damar hastalıkları, obezite, tip-2 diyabet, hipertansiyon, anemi, osteoporoz, malnütrisyon, diyare ve konstipasyon gibi sağlık problemleriyle karşılaşılmaktadır. Skorbüt, beriberi ve pellegra gibi hastalıklar doğrudan beslenme kaynaklı oluşabilmektedir. Bu sağlık sorunlarına neden olan besin maddelerinin yetersizliği

(33)

vücut fonksiyonlarının aksamasına sebep olmakta ve besin ögelerinin vücuttaki görevini yerine getirememesi ile çeşitli hastalıklar oluşmaktadır (Besler vd., 2010).

Kronik hastalığı önlemenin ve kontrolünü sağlamanın birincil yolu dengeli bir diyetle birlikte fiziksel aktivitenin artırılmasıdır. Nitekim, Ewing Garber ve ark. (2011) yetişkinlerde fiziksel aktivitenin kolon ve meme kanseri gibi farklı kanser formlarını, tip-2 diyabeti, koroner kalp hastalığını ve felç geçirme riskini azalttığını ifade etmişlerdir.

Diyabet, hızla artan bir sağlık sorunudur ve tip-2 diyabet en yaygın diyabet türüdür. Vücut için yeterli miktarda insülin üretilmediğinde veya hücreler insüline tepki vermediğinde oluşur. İnsülin direnci olarak da bilinir. İnsülin, kandaki glikoz seviyesini düzenleyen bir hormondur. Vücut insüline dirençli olduğunda hücreler yeterince enerji almazlar. Kan şekeri seviyesinin yükselmesiyle kandaki glikozu kontrol altında tutabilmek için pankreas tarafından daha fazla insülin salgılanır. Kan şekeri seviyesinin kronik olarak yükselmesi diyabetin önemli bir özelliğidir ve kalp, kan damarları, böbrekler, sinirler ve göz gibi vücudun birçok bölgesinde olumsuz etkileri vardır. Uzun vadeli komplikasyonlar arasında nöropati, uzuv kaybına yol açabilen ayak komplikasyonları, böbrek yetmezliği ve diyaliz, kalp hastalığı veya inme geçirme riskinin artması, sık enfeksiyonlar ve erken ölüm vardır. Günümüzde diyabetin kesin bir tedavisi yoktur ancak kandaki glikoz düzeyi dengeli beslenme ve düzenli egzersiz ile kontrol altında tutulabilmektedir (Lazarou vd., 2012).

Amerikan Diyabet Derneği tarafından diyabet nedeniyle oluşan tıbbi harcamalar incelenmiş ve diyabetli bireylerin diyabetsiz bireylerden yaklaşık 2.3 kat daha fazla harcama yaptığı bildirilmiştir (Anonim, 2013). Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) 2015 Diyabet Atlası’na göre Türkiye, Avrupa ülkeleri içerisinde Almanya ve Rusya’dan sonra %12.8 ile en yüksek prevalansa sahip 3. konumundadır (Anonim, 2015a). Yüksek BKİ ile obezite sorununa sahip olan bireylerde diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve böbrek, kolon, pankreas ve yemek borusu gibi organlarda kanser oluşabilmektedir (Wiseman, 2008). Sosyoekonomik düzeyi düşük ülkelerde 1980 yılından günümüze kadar obezite prevalansının iki katına çıktığı görülmektedir (Finucane, 2011).

(34)

Kardiyovasküler hastalıklar Dünya’da ve Türkiye’de bir numaralı ölüm nedeni olarak gösterilmektedir (Cerit, 2016). Dünya’daki ölümlerin %30’undan kardiyovasküler hastalıklar sorumludur (Tourlouki vd., 2009). Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ise kardiyovasküler hastalıklar Türkiye’de 1989 yılında %40, 1993 yılında %45, 2009 yılında %40 ve 2014’te %40.4 oranları ile ilk sırada yer almıştır (Anonim, 2018b). Yine TÜİK verilerine göre 2016 yılında %39.5 ve 2017 yılında %39.7 oranları ile ölüm vakaları içindeki en yüksek payın kardiyovasküler hastalıklar olduğu belirlenmiştir (Anonim, 2018d). Felç ve kalp yetmezliği gibi kalp ve kan damarlarını ilgilendiren hastalıklar kardiyovasküler hastalıklar olarak tanımlanmaktadır. Arter duvarlarında plak birikmesi kan akışında güçlüğe ve aynı zamanda ateroskleroza neden olur. Ateroskleroz sonucunda kan pıhtılaşması, kalp krizi veya inme görülebilir. Kardiyovasküler hastalıklar hipertansiyon, diyabet ve metabolik sendrom gibi diğer kronik hastalıklar ile ilişkilidir (Cerit, 2016; Tourlouki vd., 2009; Lazarou vd., 2012).

Anemi genellikle demir yetersizliğine bağlı olarak gelişmektedir. Çocukluk çağından, yetişkinlik ve hatta yaşlılık dönemine kadar demir yetersizliği anemisi görülebilmektedir. Özellikle gebe ve emzirme dönemindeki kadınlar için önemli bir risk faktörüdür. Demir emilimini engelleyen çay, kahve, ekmek gibi besinlerin alımı, emilim bozuklukları ile vitamin ve mineral yetersizlikleri anemiye sebep olabilmektedir. WHO, Dünya nüfusunun yaklaşık %30’unun anemi olduğunu bildirmektedir (McLean vd., 2007; Bucak vd., 2017).

Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) yapılan yetişkinler arasında hipertansiyon sıklığı ve kontrol çalışması 2011-2014 raporunda; hipertansiyon prevalansının 18-39 yaş arasında %7.3, 40-59 yaş arasında %32.2 ve 60 yaş üzerinde %64.9 olduğu bildirilmiştir (Yoon vd., 2015). Türkiye’de ise 2012 yılında yapılan Türk Hipertansiyon Prevalansı Çalışması 2’de %30.3 oranında hipertansiyon prevalansı bildirilmiştir (Anonim, 2015b). Kan basıncının artmasıyla meydana gelen hipertansiyona obezite, aşırı tuz alımı, düşük potasyum alımı gibi beslenmeye bağlı etmenler neden olabilmektedir (Durmaz & Arslan, 2017).

(35)

2.3. Diyet Kalitesi

Terim olarak diyet kalitesi, enerji ve besin ögesi yeterliliği olarak özetlenebilir (Ruel, 2002). Enerji ve besin ögesi yeterliliklerinin karşılanmaması sonucunda bazı sağlık problemleri meydana gelmektedir. Zayıf diyet kalitesi mortalite ve kronik hastalık risklerini artırırken, iyi diyet kalitesi bu riskleri azaltmaktadır (Fung vd., 2017; Alkerwi vd., 2015). Günümüzde, mortalite ve kronik hastalık risklerinin tek bir

besin ögesine dayandırılamayacağı ve herhangi bir besin grubunu incelemenin bu riskler ile olan ilişkiyi belirleyemeyeceği anlaşılmıştır (Weinstein vd., 2004).

Bireylerin diyetlerinin değerlendirilmesinin birçok yolu bulunmaktadır. Diyet kalitesi bu değerlendirme için bir seçenek olarak gösterilmektedir. Diyetin değerlendirilmesinde kullanılan yöntemler, bunlarla sınırlı olmamak üzere, ağırlıklı olarak beslenme öyküsü, besin tüketim kayıtları, 24 saatlik besin tüketim formu ve besin tüketim sıklık anketleridir. Bireylerin genel diyetini ve diyet kalitesini değerlendirmek için besin ögelerini, besin maddelerini ve besin gruplarını analiz eden diyet indeksleri bulunmaktadır (Mears, 2018).

Günlük diyet içeriğini doğru bir şekilde belirlemek için diyetin farklı diyet değerlendirme araçları ile ölçülmesi gerekir. Bu amaçla birçok diyet değerlendirme aracı geliştirilmiştir. Her değerlendirme aracı, besin türü ve miktarını ve ayrıca besin alımını dikkate alır. Farklı yöntemler, bir bireyin bir veya daha fazla günde ne yediğini kayıt altına alabilir (örn., 24 saatlik besin tüketim formu ve beslenme öyküsü gibi) veya bir kişinin belirli bir süre boyunca (örn., yeme sıklığı anketi) ne yediğinin anlık görüntüsünü yakalayabilir (Mariscal-Arcas vd., 2007).

Besin tüketim kaydı, bir kişinin bir gün veya birden fazla günde yediği yiyeceklerin kaydedildiği bir günlüktür. Birey tükettiği gıdanın markasını, hazırlanma yöntemini ve bu besinleri yediği yer ve zamanın kaydını tutar. 24 saatlik besin tüketim formu, bir kişinin diyetindeki değişimleri günden güne görmek için kayıt altına aldığı bir form çeşididir (Steyn vd., 2006). Yeme sıklığı anketi, belirli bir zaman diliminde katılımcının belirli yiyecek ve içecekleri ne sıklıkta ve ne miktarda tükettiğini sorgulayarak; genellikle bir hafta, bir ay, bir mevsim (3 ay) veya bir yıl

(36)

boyunca diyet alımının değerlendirilmesi ile uygulanmaktadır (Margetts & Nelson, 1991; Willett vd., 1987; Horner vd., 2002).

Uygun diyet değerlendirme yönteminin ve analiz tekniklerinin seçilmesi, farklı populasyonlarda ve yaş gruplarında diyet alımı ile kronik hastalık arasındaki ilişkiyi belirlemek için önemlidir. Diyet alışkanlıklarının belirlenmesi (örn., sıklıkla tüketilen besinler, beslenme ve atıştırma alışkanlıkları, yeme sıklığı) kronik hastalıklarla ilişkilerde önemlidir. Diyet ve hastalık arasındaki ilişkinin bireyin beslenme alışkanlıkları ve diyet kalitesi göz önüne alınarak değerlendirilmesi önerilmektedir. Bunu sağlamak için diyet kalite indekslerinin kullanılması gerekmektedir (Newby vd., 2003).

2.3.1. Diyet Kalitesinin Boyutları

Diyet kalitesi, bireylerin günlük diyetinde yer alan besinlerin miktarda çeşitlilik, yeterlilik ve denge ile ilişkilendirilmesine dayanmaktadır. Diyet kalitesinin çeşitlilik boyutu, günlük diyette yeterli çeşitliliğin sağlanması adına besin gruplarının ve protein kaynaklarının çeşitlilik açısından uygun olmasını ifade etmektedir. Yeterlilik boyutunda vücudun ihtiyacı doğrultusunda sebze-meyve-tahıl gruplarının, posa, demir, kalsiyum ve C vitamini gibi besin ögelerinin yeterli alımını kapsamaktadır. Denge boyutunda ise sağlık açısından dengeli alımının önemli olduğu sodyum, kolesterol, doymuş yağ, toplam yağ, yağ asitlerinin oranı ve makro besin ögelerinin oranı ele alınmaktadır (Kim vd., 2003).

Diyet kalitesi indekslerinin genel olarak amacı, bir bireyin diyetini tek yönlü olarak ele almak yerine bir bütün olarak incelemektir. Diyet kalitesi indekslerinin değerlendirme safhasında iki farklı puanlama yöntemi bulunmaktadır. Birincisi beslenme alanındaki güncel bilgilere dayanan teorik değerlendirmeyken diğeri anket ve test verilerine dayalı puanlama (a priori) yöntemidir (Waijers vd., 2007). Verilere dayalı puanlamada sağlık için hayati önem taşıyan besinlere odaklanılır ve kapsamlı bir diyet kalitesi ölçütü olarak incelenir. Sağlıklı Beslenme İndeksi (HEI) (Guenther vd., 2013) ve Alternatif Sağlıklı Beslenme İndeksi (AHEI) (McCullough vd., 2002) gibi diyet kurallarına yönelik uyuma dayanan diyet indeksleri, verilere dayalı puanlama indekslerinin birer örneğidir.

(37)

Amerikalılar İçin Beslenme Kuralları (DGAI), Fogli-Cawley ve ark. (2006) tarafından 2005 Amerikalılar İçin Diyet Kılavuzu (DGA) temel alınarak geliştirilmiştir. Son olarak 2010 DGA’nın temel gıda önerilerini karşılamak üzere revize edilmiştir (Troy & Jacques, 2012). DGAI-2010, bir çeşit diyet kalitesi indeksidir ve bireylerin diyetinin 2010 DGA tarafından belirlenen tavsiyelere ne derece uyduğunu ölçer. DGAI-2010 indeksine göre 0 (en düşük diyet kalitesi puanı) ile 100 (en yüksek diyet kalitesi puanı) arasında puanlama yapılmaktadır.

HEI, bireysel diyetlerin DGA’ya ne kadar iyi uyduğunu belirlemek için ABD Tarım Bakanlığı tarafından geliştirilmiştir. Yiyecek ve içecek tüketiminin yanı sıra besin grupları arasındaki dengeyi analiz etmektedir. HEI-2010, 2010 DGA'ya yönelik bir diyet kalitesi indeksidir ve on iki bileşenden oluşur. Bunlar 9 yeterlilik ve 3 denetleme bileşenidir (Guenther vd., 2013). Bireyler DGA’da yer alan standardı karşılarsa veya her bir yeterlilik kategorisindeki standarttan daha fazla tüketirse, o kategori içinde maksimum puan alırlar. Denetleme bileşenleri için, standart veya altındaki alımlarda her bir kategori için maksimum puan verilir. HEI, ABD'de yaygın olarak kullanılan bir diyet kalitesi indeksidir.

AHEI, mevcut literatürün kapsamlı bir incelemesine ve daha düşük kronik hastalık gelişme riski ile ilişkili olan besinlerin ve yiyeceklerin belirlenmesi amacıyla beslenme uzmanlarıyla işbirliğine dayalı olarak geliştirilmiştir (Chiuve vd., 2012). AHEI-2010, diyet kalitesi ile majör kronik hastalık riski arasındaki ilişkiyi değerlendirmek için kullanılmıştır ve koroner kalp hastalığı riski ve diyabet riski için güçlü bir kriter olmuştur (Chiuve vd., 2012). Menopoz sonrası kadınlarda diyet kalitesi ve kronik hastalık mortalite riski ilişkisini inceleyen bir çalışmada, AHEI-2010 ile ölçüm sonucu daha iyi diyet kalitesine sahip olanlarda kardiyovasküler hastalık mortalite riskinin %18-26 oranında önemli ölçüde daha az olduğu tespit edilmiştir (George vd., 2014).

Araştırmalar, Akdeniz coğrafyasında kronik hastalık oranının Dünya’nın diğer bölgelerine göre çok daha düşük olduğunu ve bunun da büyük ölçüde belirli diyet uygulamaları ve alışkanlıklarıyla ilgili olabileceğini göstermektedir (Fung vd., 2005). Alternatif Akdeniz Diyeti (aMED) puanı, Besin Tüketim Sıklığı Anketi (FFQ) ile

(38)

birlikte kullanılmak üzere geliştirilmiştir ve Akdeniz diyet skalasına dayanmaktadır. Dokuz kategori vardır ve kırmızı et hariç her bir kategori için ortanca değerin üzerindeki tüketimlerde 1 puan verilirken, kırmızı et kategorisinde ortanca değerin altında tüketime 1 puan verilmektedir. aMED skorları 0-9 arasında değişmekte olup, sıfır en kötü, dokuz en iyi puandır. aMED puanları yükseldikçe bireylerde kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon ve diyabet gibi hastalık risklerinin azaldığı görülmektedir (Fung vd., 2005). Menopoz sonrası kadınlarda yüksek aMED puanı, %18-26 daha düşük kardiyovasküler hastalık mortalitesinin yanı sıra %20-23 daha düşük kanser riski ile ilişkilidir (George vd., 2014).

Diyet Çeşitliliği Puanı (DDS), ABD’de kabul görülen beş besin grubundaki diyet çeşitliliğini ölçmek için geliştirilmiştir. Bu besin grupları; et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve tahıllardır. Diyetteki yiyecek çeşitliliğinin arttırılması temel besin maddelerinin yeterli alımını sağlayabilir (Kant vd., 1991). Her bir besin grubu için hiç tüketim olmaması dışında herhangi miktardaki tüketimde birer puan kazanılmak üzere maksimum 5 DDS bulunmaktadır. DDS, tüm nedenlere bağlı ölümlerle günlük diyet arasındaki ilişkiyi değerlendirmek için kullanılmıştır. Kant ve ark. (1993) diyet çeşitliliğini tüm nedenlere bağlı ölüm oranlarıyla ilişkilendirmek için ilk olarak ABD Ulusal Sağlık ve Beslenme Araştırması (NHANES) ile elde edilen verileri kullanmıştır. DDS'yi belirlemek için 25-74 yaş arasındaki 10.424 katılımcıdan 24 saatlik besin tüketim kaydı toplanmıştır. Katılımcıların %25'i DDS'de 4'ten az puan almıştır. Artan gelir ve eğitim kadın ve erkeklerde, düşük BKİ ise sadece kadınlarda yüksek DDS ile ilişkili bulunmuştur. Düşük fiziksel aktiviteye sahip olduğunu bildiren katılımcıların büyük bir kısmında DDS düşük belirlenmiştir. Göreceli mortalite riskinin DDS ile ters ilişkili olduğu, artan mortalitenin ise kadınlarda ve erkeklerde azalmış DDS ile ilişkili olduğu; bu nedenle, besin gruplarının eksildikçe tüm nedenlere bağlı ölüm riskinin arttığına yönelik ilişkilendirilme yapılmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türk üniversite öğrencilerinin Japonların niteliklerine ilişkin sahip oldukları yargılar arasında en güçlü olanları Japonların çalışkan (yüzde 93,1),

Buna paralel olarak Umay ve Kaf (2005), matematik öğretiminde sonuç yerine süreci sorgulamanın üzerinde durulmasının oldukça önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu

“Yaşayan İnsan Hazineleri Programı- nın Somut Olmayan Kültürel Mirasın Sürdürülebilirliği Bağlamında Değer- lendirilmesi” (120, 90).. GÖNDEN, Meltem; Mehmet

Büyük ölçüde Tâhâ Huseyn’in Şeceretu’l-Bu‘s adlı eserinden yarar- lanan es-Sahhâr, kurgu ve roman tekniği bakımından çağdaşı Necîb Mahfûz kadar

In addition, tTG positivity and EMA negativity were found in four patients, and gastroduodenoscopy was performed for those four patients, and the pathological results were

Takip eden sayfalarda görüleceği üzere, üslup kavramı, hem sanat ve kültür alanındaki genel geçer kullanımı, hem de Nietzsche’nin geliştirdiği etik

Genel lise yöneticileri ile meslekî ve teknik lise yöneticileri, eğitim ve öğretimin en etkili ve verimli olarak yürütülmesi için, öğretim yılı başında ders

donatımlar, şehrin çekim alanı içindeki nüfusun yaşama fonksiyonlarına cevap verirler (Göçer 1979). Şehirleşmenin yayılması sonucu planlama kriterleri de