• Sonuç bulunamadı

Beden algısı, standart beğenilerin geçmişten günümüze kadar şekillenip son halini almasıyla önemli bir kavram haline gelmiştir (Schwartz & Brownell, 2004). Görsel-işitsel-yazılı kitle iletişim araçları aracılığıyla bireyler fiziksel görünüşlerini toplumun ortak beğenilerine göre değerlendirmeye koşullanmışlardır (Derenne & Beresin, 2006; Uğurlu & Akın, 2008). Bireyler ideal BKİ yerine toplum tarafından takdir edildiğine inanılan beden imajına yönelmeye başlamışlardır (Hargreaves & Tiggemann, 2004). Ayrıca bireylerin maruz kaldığı çeşitli yayınlar dış görünüşteki estetik ve güzelliğin; bireylerin başarılarının önüne geçmesine sebep olmuştur. Çalışmalarda vücut ağırlığı ve bel kalınlığına yönelik memnuniyetsizlikler ön plana çıkmakta, zararlı besinlere daha az yönelen, medyanın oluşturduğu ideal beden

algısını daha az içselleştiren ve daha çok egzersiz yapan bireylerin daha yüksek beden algılarına sahip olduğu görülmektedir (Wood-Barcalow vd., 2010; Sarwer vd., 1998; Groesz vd., 2002).

Amerika kıtasındaki ve Batı toplumlarındaki güzellik kavramı bireyleri ağırlıklarını ve vücut şekillerini değiştirmek üzere çeşitli diyetler ve egzersizlere yöneltmektedir (Mitchison & Mond, 2015). Kadınlara ince olma arzusu aşılanırken, erkeklerde kaslı bir görünüme sahip olma isteği uyandırılmaktadır (Yamamiya vd., 2005; Grogan & Richards, 2002). Tüm bu etkenler beslenme alışkanlıklarının

deformasyonuna ve yeme davranışlarında bozuklukların giderek artmasına sebep olmaktadır (Jones vd., 2001; Levine & Piran, 2004, O’Dea & Abraham, 2000).

Bireylerin kendi ideal ağırlığı ile mevcut vücut ağırlığı arasındaki farklılıklar, beden algısında memnuniyetsizliğe sebep olmaktadır (O’Dea & Caputi, 2001; Hargreaves & Tiggemann, 2004). İdeal fiziksel görünüme sahip olma isteğinin üst boyutlara ulaşması ile sosyal fiziksel kaygı oluşmaktadır. Kadınların erkeklere göre daha fazla sosyal fiziksel kaygı hissettiği belirtilmektedir (Davison & McCabe, 2005; Jones vd., 2001). Erkekler ise ideal olduğunu düşündükleri bedensel görünüme sahip olabilmek için steroid alımı gibi sağlıksız yöntemlere yönelmektedirler (Altıntaş & Aşçı, 2005; Morrison vd., 2004).

Beden algısı kavramının kökenleri 16. yüzyıla dayanmaktadır. Bir cerrah olan Ambroise Pare beden algısı bozukluğu kavramını literatüre kazandırmıştır. Bireylerin bedenlerinin tamamından veya herhangi bir bölümünden memnuniyet duyma oranları bu kavram ile tanımlanmıştır. Bu yüzden her birey beden algısı olarak kendini öznel bakış açısıyla değerlendirmektedir (McCrea vd., 1982).

2.4.1. Beden Algısının Boyutları

Beden algısı, çok boyutlu bir yapıda olmakla birlikte biyolojik, psikolojik, toplumsal ve kültürel etkiler altında gelişmekte ve değişmektedir. Beden algısı kaynaklı sorunların önemli bir kısmı yetişkinlik öncesi bir dönem olan ergenlikte görülmektedir. Olumsuz yöndeki beden algısı sonucunda bireylerin; oruç tutmak, sigara içmek, istifra etmek, bireye özgü olmayan ve sağlıksız olan popüler/şok

diyetler uygulamak veya aşırı spor yapmak gibi eylemlerde bulunabildiği görülmektedir. Olumsuz beden algısı yeme bozuklukları, düşük özgüven, depresif ruh hali ve intihar düşüncesi ile ilişkili bulunmaktadır (Ata vd., 2014; Ojala vd., 2012).

Sandoval (2008); değerlendirme, duygulanım ve yatırım boyutları olarak beden algısının üç ana boyutundan bahsetmiştir. Değerlendirme boyutu, fiziksel özelliklerin bir bütün olarak tatminini ifade etmektedir. Duygulanım boyutu, kendini duygusal yönden değerlendirme ve duygu durumudur. Yatırım boyutu ise görünüm ve kendilik algısında ön planda olan bilişsel ve davranışsal önemdir. Arslangiray (2013) ise beden algısını; bilişsel boyut (beden ölçüsü ve algısı), duygusal boyut (beden memnuniyetliği) ve davranışsal boyut (diyet ve fiziksel aktivite) olarak ele almıştır (Sandoval, 2008; Arslangiray; 2013; Karaduman, 2017).

Düşük beden algısına neden olan sebepler arasında; kişiye özgü sosyal baskılar, genel sosyal baskılar, geçmişteki kritik deneyimler ve fiziksel ayırt edilme şeklinde dört faktör öne çıkmaktadır. Kişiye özgü sosyal baskılar bireyin kendisi veya çevresiyle yaşadığı sorunlardır. Aile veya kendi çevresinden gelen fiziksel görünüm baskıları bu sorunlara bir örnektir. Batı kültüründe sıkça görülen güçlü ve kaslı erkek veya zayıf ve ince bir kadın olma arzusu ise genel sosyal baskılara bir örnektir. Kültürel farklılıklar sonucu toplumlarda kabul görülen ideal beden algısı da farklı olmaktadır. Kültürlerinde baskın çıkan ideal beden algısını benimseyen bireyler o kültüre sahip toplum tarafından daha zeki ve uyumlu görülmektedir. Bu sebeple bireyler psikolojik yönden kendilerini baskı altında hissetmektedir (Kutlu, 2009). Önceden yaşanılan olumsuz tecrübeler de düşük beden algısının nedenlerinden bir tanesidir. Okul dönemindeki bireyler için fazla ağırlık sebebiyle alay edilme veya doktor ya da eş tarafından ağırlığı azalttırmaya yönelik söylemler geçmişteki olumsuz yaşantılar oluşmasına birer örnektir. Fiziksel görünümdeki farklılıklar da (örn., akneli olmak, uzun veya kısa boylu olmak) fiziksel ayırt edilmeye neden olmakta ve bireyin kendini dışlanmış hissetmesine neden olmaktadır (Güler, 2015; Karaduman, 2017).

2.4.2. Beden Algısı ve Sağlık İlişkisi

Beden algısının düşük olması beden memnuniyetsizliğini belirtir. Beden memnuniyetsizliği fazla olan kişilerde ruhsal sıkıntılar daha sık görülmektedir (Grogan, 2016). Adölesan dönemde görülen bedensel değişimlerin yoğun etkileri ilerleyen yetişkinlik dönemlerinde dahi devam edebilmektedir. Adölesanların kendilerini başka bireylerle kıyaslamaları ve diğer bireylerin görüşlerine değer vermeleri, beden algısında düşüşe ve beslenme sorunlarının yaşanmasına ve hatta ilerleyen zamanlarda bu problemlerin etkilerinin devam etmesine neden olabilmektedir. Düşük beden algısının yeme bozukluklarına yol açabileceği bilinmektedir (Arslanoğlu, 2015).

Beden algısı düşük yetişkin bireylerin hoşnut olmadığı özellikler belirlenerek, doğru stratejilerle beden algısının yükseltilebileceği öngörülmektedir (Mitchison & Mond, 2015; Yamamiya vd., 2005; Jones vd., 2001). Özellikle sosyoekonomik durumun ve beslenme eğitiminin beden algısı ile ilişkisi toplumun refah seviyesinin yükselmesi ve gerekli tedbirlerin alınması için büyük önem taşımaktadır (O’Dea & Caputi, 2001; Story vd., 1995; Van den Berg vd., 2010). Cash (1994), diyet ve egzersiz ile vücut ağırlığında %24 düşüş sağlanan obez bireylerde beden algısı puanlarının olumlu bir şekilde yükseldiğini belirtmiştir. Wardle & Cooke (2005) cinsiyet farklılıklarının beden memnuniyetsizlikleriyle ilişkisini araştırmışlardır. Araştırmacılar, beden memnuniyetsizliğinin kadınlarda erkeklere göre daha yüksek olduğunu ileri sürmüşlerdir. Normal vücut ağırlığına sahip olan bireylerin dahi beden algılarının düşük olabileceği yapılan çalışmalar neticesinde görülebilmektedir (Annis vd., 2004; Davis, 1992; Muth & Cash, 1997).

Obezitenin beden algısı üzerindeki etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada; morbid obezliğin şişman ve obez olmaya göre, şişman ve obez olmanın da normal ağırlıkta olmaya göre düşük beden algısını daha çok etkilediği görülmüş ve BKİ ile düşük beden algısı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Aynı çalışmada lise ve altı eğitim düzeyine sahip olmanın, üniversite ve üstü eğitim düzeyine sahip olmaya göre düşük beden algısını daha çok etkilediği görülmüştür (Hamurcu vd., 2015).

Benzer Belgeler