• Sonuç bulunamadı

Meddahlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Meddahlar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T ~

5Ö2

$ 2 0

17 MAYIS 1 9 «

* - J

,1

^

MEDDAHLAR

G

EÇENLERDE — artık tarihe karışan Musevi sanatkârlardan ilham alarak— hokkabazlardan bahsetmiştim. Bugüıı de mevzu olarak «Meddahlar» ı ele alacağım. Onlar da artık tarihe karıştı. M ed- dan, medheden demektir. Meddahın ya orta çağda derebeyle- rin kahramanlık menkabelerini nakleden bir nevi trubadur — ki aslı Türkçe derbederdir ve Avrupaya Haçlı seferlerinden sonra yayılm ış ol­ ması itibariyle bizden gitme olduğu— anlaşılıyor. ^

Sonra sonra meddah, medihkârliktan çıkm ış, bütün varlığı lehçe taklidinde m uvaffakiyete inhisar eylemiştir. Meddah, konuşmağa başla, madan eski hüviyetini anlatır.

İstanbulun en namlı meddahı olan İsmet efendi merhum. Sanmayın İsm et-i-nâçizi size safsatalar serd eyler Halka ibret verecek menkabeler arz eyler.

Diye söze başlardı. Ben İsmet efendiye yetiştim. Onun yaşadığı de­ virde Surûri, Aşki gibi başka meddahlar da vardı fakat hiç birisi lsmet efendi İle boy ölçüşemezdi. İsmet merhumda ibda’ kudreti vardı. Hem hikâyeyi işler, hem de lehçe taklidinde farkı anlatırdı. Sıra meddahlar Anadolulu taklidinde yalnız Kastamoni lehçesini alırlar, ismet efendi, Kastamoni, Konya, Adana ve diğer bütün vilâyetlerin lehçelerim ayrı ayrı söylerdi. Bâzı meddahlar ancak bâzı lehçelerde muvaffak olurlardı. Meselâ meddah Surûri, Rumelili ve Arapgirli taklidinde çok iyi idi. İranlI, Arnavut, Laz taklitlerinde muvaffak olamazdı. Meddah Aşkı, yal­ nız İranh taklidinde muvaffak olurdu, diğerlerinde vasat derecede idi. İsmet efendi ise taklitlerine karakter yermesini bilirdi.

Meselâ eski Arapça tedrisatında (İ’lal) denilen bir kaide vardır kİ bir kelimenin aslında yapılan tadilâtı klişe haline gelmiş bir cümle ile izah eder. Cümle daima çöyl^dir.

«Kaale aslında kavele idi. Vav sakin, mâkabll... ilâh.»

Bunları biz ezberlerdik. Meddahlar da birbirlerine tariz için İsim­ lerinde ( İ ’lal) yaparlardı. Meselâ meddah Aşki, Surûri için:

— Surûri aslında Silivri yoğurdu idi. Suyunu çekti, sütünü bozdu Surûri oldu.

Buna karşı Surûri durur mu? O da şöyle cevap vermiş:

— Askı aslında fışk ı idi. Fe’nin gözünden lokom otif geçti, fe y ır ­ tıldı, ağzını açtı, nokta korktu kaçtı Aşkı oldu.

Aşkı de susmamış.

— Surûri aslında sürür merhemi idi. Kel Haşanın başına sürdüler, tuhaflığı oradan aldı Surûri oldu.

Bu nükte yarışına karşı Kel Haşanın fena halde içerlediğini tt küfür ettiğini öğrenenler onu çileden çıkarmak için yine sarakaya ka­ rıştırmışlar.

Surûri:

— Kel Haşan aslında gül Hasandı, sonbahar geldi yapraklarını dök­ tü kel Haşan oldu.

Demiş. _

Kanbur Nazifle Borazanın bir tavla partisi vardır, okuyucularım* nakletmeden yazıma son vermeyeceğim :

Mutlakıyet devrinde Köprüde o zamanki Ada iskelesinde bir kıraat- hane vardı. İstanbulun bezik, piket ve tavla oyunlarında tanınmış ku­ marbazlar orada toplanırlardı. Kanbur Nazifle Borazan Tevflk Adapa- zarlı bir Çerkeş beyinin partisi bir altına tavla oynadığını haber alır­ lar, borç harç bir altın bularak kıraathaneye giderler. Bundan sonrasını Tevfikten şöyle dinledim: ,

«Çerkeş daha gelmemişti. Kanbur Nazifle vakit geçlrnfek İçin tavla oynamağa başladık. Biraz sonra, başında papak, belinde gümüşlü kam», göğsünde fişenküklerle Çerkeş göründü. Bizim yanım ıza g*ldl. Oyunu seyretti ve sordu:

— Nesine oynayorsıınuz? — Bir paket sigarasına...

__ Ben de sizi parasına oynayorsunuz sandım. Nazif:

Biz, dedi, parasına da oynarız.

Çerkeş benim yerimi aldı. Liralar tavlanın altına konuldu. Partt başladı. Nazif lıem güzel tavla oynar, hem de iyi zar tutardı. v erkesl korkutmamak İçin üç oyunluk bir partide ona iki oyun verdi, İki de ken­ di aldı. Son oyunu oynayorlar. Nazifte iki, Çerkeste dört pul kalmıştı. Çerkeş zarları salladı salladı bir se bâ dü attı.

— Aferin düsse!

Dedi. Tavlayı kapadı, altındaki altınları aldı. Nazlfı __ Y anlışınız var! dedi. Düsse değil se bâ dü idi.

Düsse İdi, se bâ dü idi münakaşası başladı. Çerkeş birden elini gü­

müşlü hançere götürdü: ^ _ .

__ Benim düsse dediğim zara se bâ dü diyenin ben kam ın ı deşerim. Nazif bana döndü.

— Söylesene Tevfik!

Dedi. Tavlaya baktım, kamaya baktım?

__ Vallah Nazifciğim bana da düsse gibi geliyor! Dedim.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

4.1. İşveren, çalışana ait kişisel verilerin gizliliği, bütünlüğü ve korunmasından sorumlu olup, bu kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini ve kişisel

- Devlet tarafından verilen fiyatların, verimin yüksek olduğu bölgelerde düşük maliyetle elde edilen düşük kaliteli fındık üretimini teşvik ettiği, bilinci ile konular

Kişiler modayı, olduğu gibi uygulamak yerine, kendi vücut özelliğine, ten rengine, diğer giyim aksesuarlarına uygun olan renk, model ve çizgileri seçerek

Bu derste yumurtanın döllenmesinden itibaren insanın büyüme ve gelişme sürecinde geçirdiği değişimler ve bu değişimlerin insan vücudundaki biyolojik ve

Bunun tarihi milâttan önce 8 inci yüz yılın sonu veya 7 in- ci yüz yılın başı olarak kabul olunmaktadır.. Keza bu hendesi sitili bir Beotia vazosunda da görüyoruzki

Salip şeklindeki binalar altı katlı olup diğer alçak bi- naları gölgelememesi için şimale doğru konulmuşlardır ve salip şeklindeki bina kısımları umumiyetle diğer bloklarm

Zemin katında büyük bir hol, normal eb'adda 2 oda ayrıca bir camekânla ayrılan ve icabında büyük bir salon şeklini ala- bimlesi için birleştirilebilecek tertibatta 2 büyük

Yapacağımız kalıp taşıyacağı yükünü tam bir emniyet ile taşıyabilecek şeklide teşkil edil- melidir.. Bunun için kaliD tağyiri şekil etmiye- cek surette