İnsanın hızla, kötü ve yanlış olana alış(tırıl)ması ne korkunç! çalmanın çırpmanın, itilip kakılmanın, yalanın dolanın yaşamlarımız içindeki ‘doğallığı’, fark etmeden nasıl da umutsuz ve güvensiz kılıyor hepimizi. Soyulmaya,
aldatılmaya ve haksızlığa alıştıkça, doğru olan silinip gidiyor aklımızdan. İyiden iyiye sessizleşip, tepkisizleşiyoruz.
Sonra biri çıkıp bozuyor ezberimizi. Misal, unutturulmuş haklarımızdan söz ediyor. Suyun yaşam hakkı olduğunu savunuyor. Eğitim, ulaşım ve yerleşimin ayrı ayrı insan hakkı olduğundan söz ediyor. Kafamızı karıştırıyor. Hizmet bedava kömür dağıtmak değil mi yani sadece? Ya da her sene kaldırım taşı sökmek?
• • •
İzmir’in Dikili ilçesi Belediye Başkanı Osman Özgüven, halka hizmet yerine eziyet servisi yapan alışılmış belediyeciliğe karşı uygulamaya soktuğu sosyal belediyecilik anlayışıyla şimşekleri üzerine çekti. Belediye
otobüslerini ücretsiz yaptı, otobüse binen öğrencileri evlerinin ve okullarının önüne kadar bıraktırdı. Belediyeye ait sağlık merkezinde insanların 1 TL’ye muayene olmasını, 6 TL’ye de röntgen çektirmesini sağladığı gibi parası
olmayanlardan da bu ücretleri talep etmedi. Belediyeye ait ekmek fırınını yenileyip halka en ucuz ekmeği yedirmenin yollarını aradı. Kapatılan Kültürevi’ni yeniden açarak kadınların el sanatları öğrenip ev gelirine katkıda bulunması için ‘Kadın Dayanışma ve Gençlik Merkezi’ kurdu. Ayda 10 tona kadar su kullanan tüketiciden ücret almadı, insanları ihtiyaçları kadar su kullanmaya teşvik etti.
Elbette Özgüven’in bu sosyal belediyecilik girişiminin cezasız kalmaması için kollar sıvandı. Özgüven hakkında ‘suyu halka parasız dağıttığı’ grekçesiyle ‘görevini kötüye kullanmaktan’ Danıştay’a suç duyurusunda bulunuldu.
Osman Özgüven, 2008 yılında açılan ve tam iki yıl süren davadan hafta başında beraat etti. Mahkeme, kamu yararı için yapılan hiçbir çalışmanın suç sayılamayacağına karar verdi. Bu kararla, tüm canlıların yaşayabileceği kadar suya ulaşmasının yaşam hakkı olarak tanımlandığı uluslararası sözleşmelerde imzası bulunan Türkiye’de, suyun bir hak olduğu tescillenmiş oldu. Mahkemenin kararı, parayla satılan bir meta yerine koydukları suyun ticarileştirilmesi için çabalayanlara da yanıt niteliği taşıyor.
Dolayısıyla bu dava sadece Dikili’yi değil Türkiye’yi hatta dünyayı ilgilendiriyor. Özgüven’in avukatı Arif Ali Cangı bu kararın örnek bir karar olacağını düşünüyor ve insanların bütün belediyelerden on ton suyu bedava istemelerini tavsiye ediyor.
• • •
Suyun yaşam ve insan hakkı olduğunun açıkça ilan edildiği bu karardaki diğer önemli unsur da belediyelerin kâr elde etme amaçlı çalışan ticarethaneler değil, kamusal yerler olduğu. Bir yanda ulaşım, sağlık, eğitim ve suyun bir insan hakkı olduğunu söyleyen ve bu doğrultuda Dikili halkına hizmet götüren Osman Özgüven diğer yanda zarar edecekleri gerekçesiyle ulaşımda indirime direnen, otobüsleri hatlardan çekerek Ankaralılara eziyet eden Melih Gökçek ve
metrobüs alımında uğradığı zararı bilet fiyatlarına yaptığı zamla İstanbullulara ödetmeye çalışan Kadir Topbaş...
Bu durumda yapılacak iki şey var. Ya hepimiz Dikili’ye yerleşeceğiz, ya da hakkımız olanın bize satılmasına tepki göstererek her yeri Dikili yapacağız. Ne dersiniz? İşe bedava on ton su istemekle başlayalım mı?
BİRGÜN 2.4.2010