D A B E N D E N
E
ZAVALLI ÇINAR
azın, Boğaziçine gidip gelir li ken görüyordum.. Vapur Va- niköyü iskelesine yanaştığı za
man gözlerim hep onu arar, deni ze doğru eğilmiş, suların içine an bean gömülmeyi beklerken bile ta biatın kanunlarına riayet gösterip yeşeren gövdesine aşinalık ediyor dum.
O çınarı oraya, tâ kenara hangi eller dikmişti. Çınar, bu yurdun en güzel ağacıdır.
Nazlıdır. Güç tutar ve geç büyür. Fakat bir defa yerini sevip kökleşti, gelişti mi, manzarası göz ler için bir ziyafettir. Gölgesinde dinlenmek, yurt tarihinin bir kö şesine sığınmış kadar, adama haz verir.
Bu derece «Bizden» olmuş, top luluk hayatımıza karışmış, uzak mazi ile yakın tarih arasında bağ vazifesini görmüş bir fasilenin, Boğaziçi kıyısındaki o garip mü messilini o vaziyette gördükçe yü reğimde bir sızı, yüzümde bir utanç kızartısı duymamak elimden gel miyordu.
*\<vQ
Yeşil dekorun İstanbula pek te yakıştığını takdir eden, kim ne derse desin, yeşil sahaları çoğalt makla bu güzel şehrin cazibesini arttıran bugünkü belediyemiz o muztarip çınarı orada görmüyor mu idi? Görmüş idiyse neden onu kurtarmağa koşmıyordu?
Zavallı ağaç, her gün, denize bir az daha eğilmiş, kaymış gibi idi. Kıyı toprağını kemiren tuzlu su açıkta kalmış köklerini yalıyordu. Ve bir vapur halkı, Vaniköyüne yaklaştıkça helecan duyuyorduk:
«Acaba, garip çınar yerinde mi?» Şimdi epey vakit oluyor ki Vanl köyü uğrağım değil. Ağaç niha
yet yıkıldı, sulara gömüldü mü? Bilmiyorum. Soramıyorum da. Fa kat geçen gece rüyama girdi. Ben
den imdat dileyor gibiydi.
Bütün yaz elemli durumuna şa hit olduğum halde, alâkalıların dik katini çekmemiş olmaktan duydu ğum vicdan azabı ile ben de şimdi, o istimdadı, eğer garip çınar hâlâ duruyorsa muhterem doktor Lütfı Kırdarm merhametli yüreğine ula? tırıyorum.
Ercümend Ekrem TA LU
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi