• Sonuç bulunamadı

Seyyid Bey'in Birinci Meclis'teki tarihi konuşması:Hilafet dini bir mesele değil

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Seyyid Bey'in Birinci Meclis'teki tarihi konuşması:Hilafet dini bir mesele değil"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Milliyet

24 DIN-DUNYA-DEVLET

AOı,

Çarşamba 8 Şubat 1995

Hazırlayan: RUŞEN ÇAKIR

S

e y y i d Hey. (1 8 7 3 - 1924) medresede oku­ d u

,

D a r ü lfü n u n u m Hukuk şubesinden me­ zu n oldu. A rd ın d a n aynı bölüme müderris oldu ve özellikle fıkıh usulü dersleri okullu. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Meclis - i Mebıısan'a iki dönem İzm ir m ebusu olarak ka tıld ı. Daha sonra Ayan MecAisi'rıe (se­ n a to ) ¡iyeliğine seçild i. I. TBMM'de İzmir mebusu olarak görev aldı; I. İsmet İnönü kabi­ nesinde A dliye Tekili oklu. 3 Mavi 1924't e yaptığı TBMM'de halifeliğin kaldırılm ası lehine ünlü bir konuşma yaptı. Aşağıda bu konuşmanın kısa bir özetini bulacaksınız:

SEYYİD BEY’İN BİRİNCİ MECLİSTEKİ TARİHİ KONUŞMASI

ÖNCELİKLE şunu arze- deyim ki hilafet meselesi di­ ni olmaktan çok dünyevi bir meseledir. Hilafet hükümet demektir. Doğrudan doğru­ ya millet işidir, zamanın ge­ rektirdiklerine tabidir. Asıl dini kanun olan Kur’an - ı Kerim’e m üracaat edilirse görülür ki, bizim hilafet şek­ li hakkında, yani İslam hila­ feti hakkında h içbir ayet yoktur.

K u r’an - ı Kerim hükü­ met ve memleketin idaresi konusunda bize iki düstur gösteriyor: Biri bugün me­ deniyet aleminde yürürlük­ te olan meşveret (şura) kai­ desidir ki bunu Kur’an bize 1300 sene evvel ortaya koy­ muştur. O da “Onların işleri kendi aralarında şura ile­ d ir” (Şura, 42:38) düsturu­ dur. Demek ki memleket i- daresi hususunda meşveret usulü, A lla h ’ın takdirine mazhar olan güzel bir usul­ dür.

Kur’an’da zikredilen ikin­ ci düstur da ulü’l - em r’e (devlet başkam a) itaattir. K ur’an - ı K erim ’de “A l­ la h ’a, Peygam ber’e ve içi­

nizden emir (idare) sahibi o- lanlara itaat ediniz” (Nisan, 4:59) buyrulm aktadır. İşte bu ikinci düsturdur. Bu da anarşiyi, hükümetsizliği or­ tadan kaldırmak ve uzaklaş­ tırmak içindir. Asayiş, em­ niyet ve intizam memleke­ tin emniyeti içindir, dolayı­ sıyla hükümetin emirlerine itaat etmenin dinen vacip ol­ duğunu beyan etmektedir. Bu ayet, fertlere salahiyetli olan devlet adamlarının e- m irlerine itaat hususunda bir dini vazife yüklemekte­ dir. İşte memleketin idaresi konusunda Kur’an - ı Ke­ rim’de bu iki ayetten başka

bir ayet yoktur.

Tırnak kesmek, sakal bı­ rakmak gibi en detaylı ko­ nularda, edep, adet ve sıhhi konularla ilgili birçok hadis mevcut olduğu halde; halife­ nin nasü nasp ve tayin edi­ leceği, hilafetin şartlarının neden ibaret olduğu, her za­ manda halife nasp ve tayin etmenin vacip olup olmadığı konusunda açık ve kesin hiçbir hadis yoktur.

Bunun hikmeti nedir? Hi­ lafet meselesi öyle zannedil­ diği gibi esas dini meseleler­ den değildir, siyasi bir me­ seledir. Zaman, örf ve adete göre değişir, zamanın gerek­

tirdiği şeylere tabidir. Onun için Hz. Peygamber hilafet işini ümmetine bırakmıştır.

Bizde bugün hüküm eti m eşveret usu lü üzerinde kurmak istiyoruz ve hatta kurduk da. Bu idare usulü, ilahi güzelliğe ve beğenmeye mazhar olduğu halde daha ne istiyoruz, başımızda he­ yula gibi bir halife bulun­ durmanın ne manası var?

Hilafet bir çeşit vekalet­ tir. Milletle halife arasında akdedilmiş olan vekaletten başka bir şey değildir. Mil­ let müvekkil (vekil eden), halife onun vekilidir. Halife seçmek ve ona biat etmek ■... . vekalet akdi­ ni icap etmek demektir. Bi­ lirsiniz ki her mukavelede i- ki tarafın i- cap ve kabu­ lüyle akdedil­ miş olur. İşte hilafet de bir akit ve muka­ veledir.

M adem ki hilafet bir ve­ kalettir, mil­ let dilerse ha­ lifeyi mutlak bir şekilde se­ çer, onun hiç­

bir tasarrufunu kayıt altına almaz, mukayyetleştirmez. Bu durumda bu mutlak hü­ küm et dem ektir. Dilerse millet, halifenin tasarrufla­ rını bazı kayıt ve şartlara tabi tutar. Bu durumda da hükümet -i mukayyede (ka­ yıtlanmış hükümet) olur.

İşte meşruti hükümet de­ nilen hüküm et bu tür bir hükümettir. Millet hiçbir ki­ şiye vekalet vermez, yani bir halife, bir imam seçmez­ se hilafet yok demektir. O vakit de cum huriyet olur. Buna ne mani vardır? Millet kendi işimi ben yapacağım, neden bana başkası zorla yaptırsın derse niçin caiz ol­ masın? Millet diyor ki “Ha­ yır kendi işimi ben görece­ ğim, ne zaman aciz olursam o vakit halife veya İmam a- dıyİa başkasını vekil tayin ederim. Vekile ihtiyacım yoktur. Milletler için en fay­ dalı hükümet şekli demek o- lan cumhuriyet ve meşveret usulüyle kendi işimi ken­ dim göreceğim.” O halde bu­ na kim ne der? Kimse bir şey diyemez. Çünkü hak milletindir.

(Kaynak: İsm ail KARA, T ürkiye’de İslamcılık Dü­ şüncesi, I. Cilt, Risale Ya­ yınları, 1986.)

Necati EROĞLU

Halife,

hilafet

B

İR kimsenin yerine geçme, ona vekil ve halef olmaya hilafet, yerine geçen kişi­ ye de halife denir. Hz. Peygam­ berin vefatından sonra Müslü­ manların işlerini yürütmek üze­ re seçilen Hz. Ebubekir’e halife - i Resulullah (Allah’ın Elçisi nin vekili, halifesi) dendiği için da­ ha sonraları devlet başkanları i- çin halife, makamları için de hi­ lafet kullanılmıştır. Hz. Ebube- kir, Öm er, Osm an ve A li’ye Dört Halife yahut hulefa - yı ra- şidin (raşit halifeler) denir.

Dört halife için böyle bir ayı­ rım yapılması onlardan sonra gelen Hz. Muaviye ile birlikte halifeliğin halkın rızasına ve bi­ at yoluyla bir tür seçimine daya­ nan hilafet anlayışının terkedil- diği ve babadan oğula geçen saltanat sisteminin kurulduğu da vurgulanmaktadır. Şiilikteki halifelik anlayışı hayli farklıdır. Şiilere göre halife Müslümanla­ rın seçimine bırakılmış bir şey değildir. Yüce Allah ve Hz. Pey­ gamber halifenin kim olacağını tayin etmiştir. Böyle olmasına rağmen, Hz. Ali yerine Hz. Ebu- bekir'in seçilmiş olması meşru bir davranış değildir; bunu ya­ panlar günah işlemişlerdir.

Halifelik saltanatla birleşerek daha güçlü bir konuma yükselir­ ken bir tür hilafet nazariyatı di­ yebileceğimiz bir literatür de ge­ lişmiştir. Burada halifenin taşı­ ması gereken şartlar, vazifeleri ve hakları uzun uzadıya ve dik­ katle ele alınmıştır. Müslüman, erkek, aklıbaşında, bilgili, adil, ehil ve liyakat sahibi olmak hali­ feliğin şartlarıdır. Başlıca vazife­ leri ise din ve dünya işlerini yü­ rütmek, iç ve dış güvenliği sağ­ lamak, adalet dağıtmak, vergi toplamak ve eşitliği sağlamak­ tır. Halifenin en önemli hakkı i- se itaattir.

Halife teamül olarak kaydıha­ yat şartıyla görev yapar. Ölüm, istifa veya azil yoluyla makam boş kaldığında yerine bir başka- •sı gelir veya seçilir. Halifenin az­ ledilmesinin şartları İslam tarihi boyunca daha çok teorik düzey­ de kalmıştır.

Tarikat kültüründe yer alan halife ve hilafet kavramı ise şeyhin vekillerini ifade eder. Bir­ den fazla olabilen bu kişiler şeyh olmadığı zaman ve yerler­ de onun görevini üstlenir, şey­ hin vefatında da biri yerine ge­ çer. Şeyh efendi genellikle yeri­ ne geçecek halifeyi hayatta i- ken belirler.

Referanslar

Benzer Belgeler

çobançantası çobandağarcığı çobandeğneği çobandüdüğü çobaniğnesi çobanpüskülü çobanpüskülügiller çobansüzgeci çobantarağı çobantuzluğu çobanüzümü çok yıllık

işleri yaparken onu izlemek ve yöneltmek. 3 - Doktor reçetelerini okumak, kontrol etmek ve formülü hazırlamak. 4 - Hastanede yapılma olanakları olan steril ilaç

• Sahabe ve büyük tabiîlerin çoğunlukla hayatta olduğu hicrî birinci asırda tenkide uğrayan râvilerin Haris el-A'ver (ö. 74/693) olmak üzere çok az kimseyle sınırlı

I906'da Viyana 1 da doğan Statzer, 1932 yılında İstanbul Belediye Konser- vatuarı'na öğretmen olarak gelmiş ve Türkiye'de kaldı­ ğı uzun yıllar süresince pek

Mavi kod hastane içi kardiyopulmoner arrest durum- larında en kısa sürede müdahale yapılmasını sağla- yan acil durum çağrı sistemidir.. Ülkemizde Sağlık

Bu çalışmada incelenen çeviriler Mutlu Zengin Çetin tarafından çevrilen Epsilon Yayınevi’nin (2. Baskı) Kasım 2017 tarihli çeviri eseri, Vedat Çorlu

Meşrutiyet döneminde, 1908 seçimlerinde İzmir’den milletvekili seçilmekle bilfiil siyasetin içinde de yer almış ve daha sonra 1912 ve 1914 seçimlerinde de İzmir mebusu

A) Ellerimi yıkarken suyu israf etmemek için musluğu açık bırakmam. B) Elimizi yüzümüzü bol su ve sabunla günde bir kere yıkamalıyız. C) Suyu ve sabunu gereğinden fazla