• Sonuç bulunamadı

Tanzimat basınının dili

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanzimat basınının dili"

Copied!
520
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI ANABĠLĠM DALI

TÜRK DĠLĠ BĠLĠM DALI

TANZĠMAT BASINININ DĠLĠ

PERĠHAN ÖLKER

DOKTORA TEZĠ

DANIġMAN

PROF. DR. YAKUP KARASOY

Bu çalıĢma Selçuk Üniversitesi BAP Koordinatörlüğü tarafından 10103009 nolu Doktora tez projesi olarak desteklenmiĢtir.

(2)
(3)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ...I DOKTORA TEZİ KABUL FORMU ...II ÖZET ...III SUMMARY ... IV SÖZ BAŞI ... V KISALTMALAR ... VII GİRİŞ ... VIII ÇALIŞMAYA DAHİL EDİLEN OSMANLICA GAZETELERİN KÜNYESİ ... XLIX

BİRİNCİ BÖLÜM ...1

I. BİLGİ AĞIRLIKLI METİNLER ...2

I.I. Haber ...2

I.I.I. İç Haberler ...4

I.I.I.I Takvîm-i Vekâyî ...5

I.I.I.II. Cerîde-i Havâdis ... 10

I.I.I.III. Tercümân-ı Ahvâl ... 14

I.I.I.IV. Tasvîr-i Efkâr ... 18

I.I.I.V. Basîret ... 21

I.I.I.VI. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 26

I.I.II. Dış Haberler ... 28

I.I.II.I Takvîm-i Vekâyî ... 29

I.I.II.II. Cerîde-i Havâdis ... 31

I.I.II.III. Tercümân-ı Ahvâl ... 35

I.I.II.IV. Tasvîr-i Efkâr ... 39

I.I.II.V. Basîret ... 44

I.I.II.VI. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 48

I.I.III. Değerlendirme ve Sonuç ... 51

I.I.III.I. İç Haberler ... 51

I.I.III.II. Dış Haberler ... 57

I.II. Biyografi ... 60

I.III. Makale ... 63

I.III.I. Takvîm-i Vekâyî ... 63

I.III.II. Cerîde-i Havâdis ... 64

(4)

I.III.IV. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 74

I.III.V. Değerlendirme ve Sonuç ... 75

II. FİKİR AĞIRLIKLI METİNLER ... 77

II.I. Köşe Yazıları ... 78

II.I.I. Takvîm-i Vekâyî ... 79

II.I.II. Cerîde-i Havâdis ... 82

II.I.III. Tercümân-ı Ahvâl ... 86

II.I.IV. Tasvîr-i Efkâr ... 88

II.I.V. Basîret ... 97

II.I.VI. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 108

II.I.VII. Değerlendirme ve Sonuç ... 131

II.II. Mektup ... 135

II.II.I. Takvîm-i Vekâyî ... 135

II.II.II. Tasvîr-i Efkâr ... 136

II.II.III. Basîret ... 137

II.II.IV. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 138

II.II.V. Değerlendirme ve Sonuç ... 143

II.III. Yorum ... 144

II.III.I. Tercümân-ı Ahvâl ... 144

II.III.II. Basîret ... 146

II.III.III. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 149

II.III.IV. Değerlendirme ve Sonuç ... 149

II.IV. Mülakat ... 150

II.IV.I. Basîret ... 151

II.IV.II. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 153

II.IV.III. Değerlendirme ve Sonuç ... 155

II.V. Polemik ve Tenkit ... 155

II.V.I. Tercümân-ı Ahvâl ... 155

II.V.II. Tasvîr-i Efkâr ... 158

II.V.III. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 159

II.V.IV. Değerlendirme ve Sonuç ... 160

III. TALİMAT VERİCİ METİNLER ... 161

III.I. Talimatnameler ... 161

(5)

II.I.II. Basîret ... 162

II.I.III. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 163

III.II. Müzekkire ... 164

III.II.I. Cerîde-i Havâdis ... 165

III.III. Nizamname ... 166

III.III.I. Takvîm-i Vekâyî ... 166

III.III.II. Tercümân-ı Ahvâl ... 167

III.III.III. Basîret ... 170

III.IV. Antlaşma ... 170

III.IV.I. Cerîde-i Havâdis ... 170

III.IV.II. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 172

III.V. Kararname ... 173

III.V.I. Tercümân-ı Ahvâl ... 173

III.V.II. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 174

III.VI. Ferman ... 175

III.VI.I. Takvîm-i Vekâyî ... 175

III.VII. Değerlendirme ve Sonuç ... 176

IV. YÖNLENDİRİCİ METİNLER ... 179

IV.I. Basîret... 179

IV.II. Değerlendirme ve Sonuç ... 182

V. İLANLAR/REKLAMLAR ... 183

V.I. Takvîm-i Vekâyî ... 183

V.II. Cerîde-i Havâdis ... 186

V.III. Tercümân-ı Ahvâl ... 187

V. IV. Tasvîr-i Efkâr ... 188

V.V. Basîret ... 189

V.VI. Hakâyıku’l-Vekâyî ... 192

V.VII. Değerlendirme ve Sonuç ... 193

İKİNCİ BÖLÜM ... 196

I. ELKAP ... 197

I.I. Padişah İçin Kullanılmış Elkap Şekilleri ... 198

I.I.I. Velînimet-i Bî-minnet ... 198

I.I.II. Şevketlü Kerâmetlü Mehâbetlü ... 201

(6)

I.I.IV. ‘Âlem-penâh ... 204

I.I.V. Zıllullah ... 204

I.I.VI. Hilâfet-penâhî... 205

I.I.VII. Şevket-meâb ... 207

I.I.VIII. Efendimiz Padişahımız Hazretleri ... 208

I.II.Padişah İçin Kullanılmış Diğer Kalıp İfadeler ... 208

I.II.I. Sâye-i Şevket-vâye-i Hazret-i Şâhâne ... 209

I.II.II. Sâye-i İhsan-vâye-i Hazret-i Şâhâne ... 212

I.II. III. Sâye-i Adâlet-vâye-i Hazret-i Şâhâne ... 215

I.II.IV. Sâye-i Zıllıyet-vâye-i Cenâb-ı Cihandârî ... 215

I.II.V. Sâye-i Muvaffakıyyet-vâye-i Hazret-i Mülûkâne ... 216

I.II.VI. Sâye-i ‘Umrân-vâye-i Hazret-i Pâdişâhî ... 217

I.II.VII. Sâye-i Maarif-vâye-i Hazret-i Pâdişâhî ... 217

I.II.VIII. Sâye-i Teshilât-vâye-i Hazret-i Pâdişâhî ... 218

I.II.IX. Sâye-i Merâhim-vâye-i Hazret-i Pâdişâhî ... 218

I.II.X. Sâye-i Şâhâne vb ... 219

I.III. Diğer Hanedan ve Makam Mensupları İçin Kullanılmış Elkap Şekilleri ... 220

I.III.I. Devletlü ... 222

I.III.II. Devletlü Fehâmetlü ... 228

I.III.III. Devletlü Übbehetlü ... 232

I.III.IV. Devletlü Siyâdetlü ... 233

I.III.V. Atûfetlü ... 233

I.III.VI. Devletlü Atûfetlü ... 238

I.III.VII. Saadetlü... 238 I.III.VIII. İzzetlü ... 247 I.III.IX. Rif‘atlü ... 257 I.III.X. Fütüvvetlü ... 260 I.III.XI. Hamiyyetlü ... 261 I.III.XII. Semâhatlü... 262 I.III.XIII. Fazîletlü ... 267 I.III.XIV. Mekremetlü ... 269 I.III.XV. Meveddetlü ... 271 I.III.XVI. Reşâdetlü ... 273 I.III.XVII. İsmetlü ... 273

(7)

I.III.XVIII. Necâbetlü ... 274

I.IV. Yabancı Hanedan ve Devlet Mensupları İçin Kullanılmış Elkap Şekilleri ... 274

I.IV.I. Rütbetlü ... 274

I.IV.II. Haşmetlü ... 276

I.IV. III. Asâletlü ... 283

I.V. Değerlendirme ve Sonuç ... 286

II. TARİH VERME ŞEKİLLERİ ... 289

II.I. Hicri Tarih ... 289

II.I.I. Ayların Kısaltmaları ... 289

II.I.II. Ayların Sıfatları ... 292

II.I.III. Ayların On Günlük Devreleri ve İlk/Son Günleri ... 297

II.II. Rumi ve Miladi Tarih ... 301

II.III. Değerlendirme ve Sonuç ... 311

III. BATI KAYNAKLI YABANCI KELİMELER ... 312

III.I. Batı Kaynaklı Yabancı Kelimelerin Türkçeye Girişi ... 312

III.II. Tanzimat Gazetelerindeki Batı Kaynaklı Kelimeler ... 319

III.III. Değerlendirme ve Sonuç ... 345

III.IV. Batı Kaynaklı Yabancı Kelimelerle Kurulan Farsça Tamlamalar ... 348

III.IV.I. İtalyanca ve Arapça ... 354

III.IV.II. Fransızca ve Arapça ... 356

III.IV.III. Rumca ve Arapça ... 358

III.IV.IV. Sırpça ve Arapça ... 359

III.IV.V. Değerlendirme ve Sonuç ... 360

IV. FİİLLER ... 361

IV.I. Resmî Üslup ... 361

IV.II. Cümle ... 363

IV.III. Birleşik Fiiller ... 367

IV.III.I. Yardımcı Fiiller ... 370

IV.III.I.I. ol-/olun- ... 371 IV.III.I.II. et- ... 374 IV.III.I.III. eyle- ... 376 IV.III.I.IV. bul- ... 378 IV.III.I.V. buyur-/buyrul- ... 380 IV.III.I.VI. kılın- ... 382

(8)

IV.IV. Fiillerde Çatı ... 384

IV.V. Değerlendirme ve Sonuç ... 388

V. DEĞİŞEN KULLANIMLAR ... 391

V.I. Kelime Kapsamındaki Değişmeler ... 391

V.I.I. Çend~Birkaç ... 392

V.I.II. Mücerred~Yalnız/Yalnızca, Ancak ... 394

V.I.III. Lakırdı~Pazarlık ... 397

V.I.IV. Birle~Ø ... 399

V.I.V. Mebni, naşi, Binaen~Dolayı ... 401

V.II. Terkip Kapsamındaki Değişmeler ... 405

V.II.I. Arapça Zamirler ... 406

V.II.II.Zîr-i İdare, Taht-ı Kumandası~Kumandası Altında vb ... 419

V.II.III.İrtihâl-i Dâr-ı Bekâ Et-~Fevt ol-, Vefat Et-/Eyle- ... 421

V.III. Şekil Kapsamındaki Değişmeler ... 425

V.III.I. Milliyet Adları ... 425

V.III.II. İstekli/İstekli ol-~İstek Et- ... 433

V.III.III. Nam~Namında/Namıyla, İsminde ... 434

V.IV. Değerlendirme ve Sonuç ... 437

VI. SONUÇ ... 438

VII. KAYNAKLAR ... 442

VIII. FAYDALANILAN KAYNAKLAR... 451

(9)
(10)
(11)
(12)
(13)

ÖZET

Bu çalıĢmayla 1831-1876 yılları arasında Ġstanbul‟da basının ortaya çıkıĢı ve Türkçe basının dilinde yaĢanan değiĢmeler incelenmiĢtir. Takvîm-i Vekâyî, Cerîde-i Havâdis, Tercümân-ı Ahvâl, Tasvîr-i Efkâr, Basîret ve Hakâyıku‟l-Vekâyî gazetelerinden dokuzar sayı olmak üzere toplam elli dört sayı inceleme kapsamına alınmıĢtır. Tanzimat döneminde yaĢanan siyasi ve sosyal değiĢmelerin dile yansıması ve ortaya çıkan değiĢmeler belirlenmiĢtir. Söz baĢı ve giriĢ kısımlarından sonra çalıĢma kapsamına dahil edilen gazetelerin künyesi ve verilmiĢtir.

Ġki ana bölümden oluĢan tezde ilk bölüm bilgi ağırlıklı metinler, fikir ağırlıklı metinler, talimat verici metinler, yönlendirici metinler ve ilanlar/reklamlar olmak üzere beĢ ayrı alt bölümle tamamlanmıĢtır. Ġlk bölümde amaç Tanzimat dönemi gazeteciliğinin genel yapısını ortaya koymaktır. Ġkinci bölüm ise elkap, tarih verme Ģekilleri, Batı kaynaklı yabancı kelimeler, fiiller, değiĢen kullanımlar olmak üzere beĢ ayrı alt bölümden oluĢmuĢtur. Bu bölümde de amaç Tanzimat dönemi gazetelerindeki dil ve üslubun hangi temel üzerine inĢa edildiğini ve nasıl bir geliĢim gösterdiğini ortaya koymaktır.

Her bölümün bir değerlendirme ve sonuç bölümü mevcuttur. Genel sonuç ve kaynaklar kısmıyla tez tamamlanmaktadır.

(14)
(15)

SUMMARY

THE LANGUAGE OF THE PRESS IN THE TANZIMAT PERIOD

ABSTRACT

This study aims to investigate the emergence of the press in Istanbul between the years 1831 and 1876 and the changes that occurred in the language of the Turkish press. A total of fifty-four issues, nine for each of the newspapers Takvîm-i Vekâyî, Cerîde-i Havadis, Tercüman-ı Ahvâl, Tasvir-i Efkâr, Basiret and Hakâyıku’l-Vekâyî were investigated. The reflections of political and social changes that took place during the Tanzimat period on language and the ensuing changes were determined in this study. After the foreword and introduction sections, the copyright pages of the newspapers that were included in the study and the references that were made use of were given.

The dissertation consists of two main sections. The first section includes five separate sub-sections, namely information-based texts, notion-based texts, instructive texts, directive texts and advertisements. The aim of the first section is to present an overall picture of journalism in the Tanzimat period.

The second section, on the other hand, also consists of five sections, namely nicknames, ways of giving dates, foreign words of Western origin, verbs and changing uses. The aim of this section is to reveal on what basis the language and style in the newspapers of the Tanzimat era are constructed and what kind of a developmental course they followed.

Each chapter is part of an evaluation and conclusion. Portion of the overall results and resources is complemented by a thesis.

Key Words: Language of the Press, The Tanzimat Press, Language of Diplomacy, Ottoman Turkish

(16)
(17)

V

SÖZ BAġI

Tanzimat dönemi (1839-1876), batılılaĢma arzusu ve çağın gerisinde kalmaktan kurtulma düĢüncesiyle Osmanlı‟nın 18. yy. sonlarında baĢlattığı bir yenilikler silsilesidir. Osmanlı 19. yüzyılda hem içerdeki ayaklanmalar hem de dıĢardaki baskılarla uğraĢmak zorunda kalmıĢ, III. Selim‟i (1789-1807) alafrangalıkla suçlayan zümre, Tanzimat‟ın baĢını çeken II. Mahmut‟u (1808-1839) da gâvur

padişah olarak nitelemiĢtir. Bu yüzyıla kadar vakanüvislerin yazmıĢ olduğu tarihlerle

halkına seslenen PadiĢah, gazetenin daha etkili olacağını düĢünmüĢ, ayrıca Kavalalı Mehmet Ali PaĢa ile giriĢtiği rekabet nedeniyle de Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkmasını sağlamıĢtır.

II. Mahmut (1808-1839), Abdülmecit (1839-1861) ve Abdülaziz (1861-1876) dönemlerini kapsayan Tanzimat süreci hem Avrupa ve Amerika‟da hem de Osmanlı sınırları içerisinde çalkantılı bir yüzyılı içine almaktadır. Avrupa‟nın savaĢlar ve ihtilallerle, Amerika‟nın güneyliler ve kuzeyliler arasındaki savaĢlarla, Osmanlı topraklarının isyanlar ve ıslahatlarla sarsıldığı bu yüzyıl tüm açıklığıyla gazetelere yansımıĢtır.

Bu çalıĢmanın kapsamına alınan dönem ve gazeteler (1831-1876) çok çeĢitli ve yüklü oranda malzeme ortaya çıkarmıĢtır. ÇalıĢmanın kapsamında olan yıllar düĢünüldüğünde aslında 44 yılın bir dilde çok büyük değiĢimler ortaya çıkarmamıĢ olacağı akla gelebilir. Ancak inceleme kapsamındaki dil Türkçe, dönem de

İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı1

yani 19. yüzyıldır. Dolayısıyla Türk basınının

temel taĢlarının yerleĢtirildiği bu dönem Osmanlı için kültür ve medeniyet dairesi ekseninin kaydığı, buna bağlı olarak da Türkçenin Ģekil değiĢtirmeye baĢladığı bir dönem olmuĢtur. Devletin her alanda yaptığı yenilik dile de yansımıĢ, gerek bürokrasi, gerek edebiyat, gerekse gazete dilinde değiĢmeler yaĢanmıĢtır. Tanzimat insan haklarına verilen önemin arttığı, devletin yönettiği tebaaya değer verdiği ve ona yaklaĢmaya çalıĢtığı bir süreçtir. Tanzimat aydınının eski nesir geleneğinden

1 Ġlber Ortaylı Osmanlı‟nın 19. yy.‟ını konu edindiği kitabına bu ismi koymuĢtur. Bk. ORTAYLI,

(18)

VI

kurtulmak için verdiği çaba gazetelerin dilinden anlaĢılmaktadır. Tezi hazırlarken izlediğimiz yöntem giriĢ bölümünde ayrıntılı bir Ģekilde anlatılmıĢtır.

Bu çalıĢmayla Tanzimat dönemi basın dilinin hangi temel üzerine inĢa edildiği ve nasıl bir yol izlediği tespit edilmek istenmiĢtir. Pek çok güçlükle karĢılaĢarak ortaya koyduğumuz çalıĢmamızın bizden sonra alanda araĢtırma yapacaklara yardımcı olması en büyük dileğimizdir.

ÇalıĢmalarımız sırasında yönelttiğim soruları cevaplama ve kaynakları toparlama hususunda göstermiĢ oldukları nezaketleri nedeniyle Prof. Dr. Orhan KOLOĞLU‟na, Prof. Dr. Mübahat KÜTÜKOĞLU‟na, Prof. Dr. Ali AKYILDIZ‟a, Prof. Dr. Suat GEZGĠN‟e, Prof. Dr. Sadi ÇÖĞENLĠ‟ye, Prof. Dr. Bayram ÜREKLĠ‟ye, Doç. Dr. Ersin ÖZARSLAN‟a, Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU‟na, Doç. Dr. Orhan YAVUZ‟a, Yrd. Doç. Dr. Rıdvan ÖZTÜRK‟e, ArĢ. Gör. Döndü DÜġÜNMEZ‟e teĢekkürü bir borç bilirim.

Bu konuda beni çalıĢmaya sevk eden ve yardımlarını esirgemeyen hocam Prof. Dr. Ahmet Bican ERCĠLASUN‟a teĢekkür ederim.

ÇalıĢmamın her safhasında yanımda olan ve yardımlarıyla bana çalıĢma azmi veren danıĢman hocam Prof. Dr. Yakup KARASOY‟a Ģükranlarımı sunarım.

Perihan ÖLKER 30.04.2012

(19)

VII KISALTMALAR TV Takvîm-i Vekâyî CH Cerîde-i Havâdis TA Tercümân-ı Ahvâl TE Tasvîr-i Efkâr B Basîret HV Hakâyıku‟l-Vekâyî

(20)
(21)

VIII

GĠRĠġ

I. Dünyada Basının Ortaya ÇıkıĢı

Türkçe Sözlük‟te basın gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat olarak tanımlanmaktadır. (2005: 204)

Büyük Atatürk basını “milletin müĢterek sesi” olarak tanımlamıĢ ve bu tanımı Ģöyle tamamlamıĢtır. “Bir milleti tenvir ve irĢatta, bir milletin muhtaç olduğu gıdayı vermekte, hülasa bir milletin hedefi saadet olan istikamet-i müĢterekede yürümesini teminde, basın baĢlı baĢına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir” (Ġnuğur, 2005: 20).

Basın, insanın duygu ve düĢünce dünyasını, eğitim düzeyini değiĢtirme, geliĢtirme, kitleleri yönlendirme amaçlarına yönelik güçlü bir araçtır. Bu maksatla basın, tarih boyunca etkili ve önemli bir araç olmuĢtur.

Ġlk Çağda Babil, Mısır, Çin ve Roma‟da basın olarak kabul edilebilecek faaliyetler bilinmektedir. Orta Çağda ise kilise baskısıyla yaĢanan karanlık dönem nedeniyle basının sekteye uğradığı, Ġslamiyet‟in ortaya çıkıĢıyla bu sektenin hafiflemiĢ olduğu belirtilmektedir:

Avrupa‟daki kralların birçoğunun okuma-yazma bilmedikleri bu çağda, Müslüman hükümdarların etraflarına topladıkları bilginlerle, Aristo ve Eflatun‟un fikirleri ve felsefesi üzerinde tartıĢmalar yapmaları da bu tarihsel görüĢleri kanıtlamaktadır. Nitekim Kurtuba Ģehrinde Emevi Halifesi II. Hakem‟in (961-976) yazmalardan oluĢan dört yüz bin ciltlik bir kitaplığı mevcut olduğu hâlde, ondan dört yüz yıl sonra, Fransa kralı VI. Charles‟ın bütün çabalarına rağmen ancak bin cilt kitap toplayabilmesi, Ġslam dünyasının bilim ve kültürü hakkında fikir ve kanaat edinmeye yeterlidir… Batıda basın tarihinin gerçek baĢlangıcı XIII. yüzyılda (Nouvelles à la main/ Elde dolaĢtırılan haberler) denen, küçük haber mektuplarının ortaya çıkıĢıyla olmuĢtur…

(22)

IX

1440 yılında matbaanın icadı, haber mektuplarının geniĢ ölçüde yayılmasına ve çoğaltılmasına olanak sağlamıĢtır. (Ġnuğur, 2005: 37-43)

Bununla birlikte mevkutelerin (düzenli aralıklarla basılan yayın) ortaya çıkıĢı XVI. yüzyıldır. Bu nedenle de gazetenin gerçekte XVI. yüzyılda ortaya çıktığı kabul edilir. Avrupa Ģehirlerinde XVI. yüzyılda ortaya çıkmaya baĢlayan bu periyodik yayınlar XVII. yüzyılda da varlığını devam ettirmiĢtir.

Bugünkü anlamda ilk gazete 1609‟da Strasbourg‟da haftalık olarak Almanca yayımlanan Avisa, Relation oder Zeitung‟dur (Ġnuğur, 2005: 57)

Bu gazeteden sonra sırasıyla Hollanda, Ġngiltere, Fransa, Roma ve Polonya‟da aynı yüzyıl içinde gazeteler neĢredilmiĢtir.

Macar asıllı Ġbrahim Müteferrika esirliği nedeniyle Osmanlı topraklarında bulunmuĢ, Müslüman oluĢuyla serbest kalmıĢ ve Ġstanbul‟a 1727 yılında matbaayı getirmiĢtir. O sıralarda sadece din dıĢı eserlerin basımına izin verilmiĢ, arkasından gelen Patrona Halil isyanı da matbaanın geliĢimini, dolaylı olarak gazetenin ortaya çıkıĢını geciktirmiĢtir.

II. Osmanlı’da Basın

Osmanlı sınırları içerisinde ortaya çıkan ilk gazeteler yabancı dildedir. Osmanlı yönetimi 18. yüzyılın ortalarından beri Avrupa‟daki gazetelerin varlığından haberdardır, ilgisi de sadece siyasal düzeydeydir. Fransız devrimi sırasında Ġstanbul‟da Fransız elçiliğince çıkarılan (1795) Bulletin

des Nouvelles (Haberler Bülteni) ve sonra Gazette Française Constantinople (Ġstanbul Fransız Gazetesi), Napolyon‟un Mısır‟ı iĢgali

sırasında (1798) yayımlattığı gazetelerle de siyasi düzeyde ilgilenilmiĢ, ancak bunlardan örnek alma yoluna gidilmemiĢtir. Sadece, bundan doğan gereksinmeyle Babıali‟de tercüme bürosu kurulup Avrupa gazetelerinin orada çevirtilmesine giriĢilmiĢtir (Koloğlu, 2006: 21). Sonunda Kahire‟de 20 Kasım 1828‟de yarısı Türkçe, yarısı Arapça ilk yerli gazete Vekâyi‟-i

(23)

X

Mısrıyye yayına baĢlamıĢtır. Bundan üç yıl sonra, 1831‟de de II.

Mahmud Ġstanbul‟da kendi resmî gazetesi Takvîm-i Vekâyî‟yi yayımlatmıĢtır (Koloğlu, 2006: 24). Mehmed Ali PaĢa Vekâyî-i Mısrıyye ile yetinmeyerek, 1830‟da da Girit‟te Vekâyî-i Giridiyye adında bir gazete yayımlatmıĢtır. Bu gazetede Türkçenin yanında Yunanca eĢit olarak kullanılmıĢtır (Topuz, 2003: 15).

Aslında ilk basın faaliyetleri Osmanlı sınırları içinde yabancı dilde çoklukla da Fransızca gerçekleĢtirilmiĢtir. 1795‟deki Fransız elçiliğinin haber bültenlerinden sonra 1821‟de Ġzmir‟de yayımlanan Spectateur Oriental, 1824‟de Le Smyrneén (Ġzmirli), Le Courrier de Smyrne (Ġzmir Postası) bunlardan birkaçıdır. Takvîm-i

Vekâyî‟nin Fransızca olan sayılarının adı da Le Moniteur Ottoman (Osmanlı

Gazetesi)‟dır.

Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkmaya baĢlamasından sonra da Osmanlı sınırları

içerisinde yabancı dilde hatta iki dilde birden pek çok gazete çıkmaya baĢlamıĢtır. Arapça, Rumca, Ermenice, Yahudi Ġspanyolcası (Ladino ve Ġbranice), Ġngilizce, Almanca, Ġtalyanca, Bulgarca, Farsça, Sırpça, Rusça, Hırvatça vb. pek çok dilde gazete çıkarılmıĢtır.2

Tanzimat, 18. yy.‟dan itibaren aĢama aĢama geliĢen siyasi ve içtimai hareketlerin bir neticesi, askerî, hukuki, kültürel pek çok alanda yapılan yeniliklerin hayatta kalabilme mücadelesi gibidir. 19. yy. ise Osmanlı‟da âdeta bir dönüm noktasıdır. Yeni eğitim kurumları, gayr-i müslimlere tanınan haklar, baĢlık ve giyim değiĢmeleri, Mühendishane, Tıbbiye ve Harp Okulu, ulaĢım-iletiĢim vb… pek çok yenilik Osmanlı‟nın Batıyı hızla yakalama çabasının, varlığını sürdürebilme gayesinin birer göstergesidir.

Tanzimat döneminde birinci eğilim “aydınlanma”, din ve gelenek alıĢkanlıkları yerine aklın ve özellikle Batıda geliĢen bilimsel ölçülerin

2 Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bkz. ĠNUĞUR, Nuri (2005); Basın ve Yayın Tarihi, s. 170-172,

Ġstanbul: Der Yay.; KOLOĞLU, Orhan (1995); Osmanlı‟daki Türkçe DıĢı Basın, Dosya: Basın Yayın Tarihi, Kebikeç Ġnsan Bilimleri Ġçin Kaynak AraĢtırmaları Dergisi S. 2 s. 127-138, Ankara: Kebikeç Yay.

(24)

XI

üstünlüğü inancını simgeler. Ġkinci eğilim “halka doğru”, yönetici tabaka ile halk kitleleri arasında yaklaĢma, baĢta dil olmak üzere birbirlerini anlama araçlarını geliĢtirme isteğini yansıtır. Üçüncü eğilim “siyasal özgürlük”, siyasal iktidarın mutlak gücünü kırarak vatandaĢ kiĢinin özgürlüğü idealinin özlenmesidir (Berkes, 2010: 253)

II. Mahmut Tanzimat‟ın bu halka doğru eğiliminin kısmen öncüsü olmuĢtur. Aynı zamanda yenilik taraftarı olan II. Mahmut Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkmasını sağlamıĢ, sade dille yazılması gerektiğinde ısrar etmiĢ, Osmanlı toplumunu BatılılaĢma hareketine hızla sokmuĢtur.

1831 yılında yayına baĢlayan Takvîm-i Vekâyî‟nin arkasından 1840‟ta Cerîde-i

Havâdis, 1860‟da Tercümân-ı Ahvâl, 1862‟de Tasvîr-i Efkâr yayın hayatına

baĢlamıĢtır. Takvîm-i Vekâyî ile Cerîde-i Havâdis resmî ve yarı-resmî gazeteler iken

Tercümân-ı Ahvâl‟den itibaren resmî olmayan gazetelerin yayımlandığı

görülmektedir. Basîret ve Hakâyıku‟l-Vekâyî Tanzimatın son dönem gazetelerindendir. O dönemde Muhbir, İbret, Ayine-i Vatan, Muhib, Utarit, Terakki,

Mümeyyiz, Vekayi‟-i Zabtiye, Hadika, Diyojen, Hayal gibi pek çok yayın ortaya

çıkmıĢtır3

.

III. Tanzimat Basınının Dili III.I. ÇalıĢmada Ġzlenen Yöntem

Tanzimat basınının dili üzerinde yapılan bu çalıĢma için örnekleme yöntemi uygun görülmüĢtür. Çünkü o dönemde yüzün üzerinde süreli yayına rastlanmaktadır. Ancak düzenli olarak çıkarılabilenlerin sayısı çok azdır. Dolayısıyla sağlıklı bir değerlendirme ve inceleme yapabilmek için belirli kıstaslar dahilinde örnekleme yöntemi uygulanmıĢtır.

3 Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bkz., BAYRAK, M. Orhan (1994); Türkiye‟de Gazeteler ve

(25)

XII

Değerlendirmeye aldığımız gazeteler, genel kullanımı yansıtması amacıyla Ġstanbul gazeteleri arasından seçilmiĢ ve özel bir konuya ya da kesime dönük süreli yayınlar (çocuk gazetesi/dergisi, kadın gazetesi/dergisi, bilim-teknik gazetesi/dergisi, mizah gazetesi/dergisi) hariç tutulmuĢtur. Örnekleme yöntemiyle belirlenmiĢ olan gazeteler aĢağıda tercih sebepleriyle birlikte verilmiĢtir:

a) Takvîm-i Vekâyî(1831) ve Cerîde-i Havâdis (1840): Ġlk resmî ve yarı resmî

gazete olmaları sebebiyle,

b) Tercümân-ı Ahvâl (1860) ve Tasvîr-i Efkâr (1862): Ġlk özel gazeteler

olmaları ve bilhassa Tasvîr-i Efkârla sade bir gazetecilik diline dönüĢün söz konusu olması sebebiyle,

c) Hakâyıku’l-Vekâyî (1870) ve Basîret (1869): Adı geçen gazetelerin

dıĢındaki diğer Tanzimat dönemi gazetelerine göre çok daha fazla sayıda yayımlanabilmiĢ olmaları sebebiyle (Hakâyık‟ul-Vekâyî 1040 sayı, Basîret 2448 sayı).

BelirlenmiĢ olan gazetelerin sayıları da yayımlandıkları yıllara göre -elde edilebildiği ölçüde eĢit aralıklarla- her gazete için dokuzar sayı olmak üzere toplam elli dört sayı inceleme kapsamına alınmıĢtır.

ÇalıĢmanın ilk safhasını, gazetelerin sayılarının TBMM Kütüphanesi, Milli Kütüphane ve TTK Kütüphanesinden gerek mikrofilmin basılması gerekse bu mikrofilmlerin CD‟ye aktarılması yoluyla elde etmek oluĢturmuĢtur.

Ġkinci safha ise bu sayıların okunup bilgisayar ortamına aktarılmasıdır. ÇalıĢmanın zor ve zaman alan safhalarından birisi de burasıdır. Çünkü gazete metinlerinin sadece belli bir konu üzerinde yoğunlaĢmamıĢ olması ve bunun sonucunda kelime hazinesinde meydana gelen zenginlik, gazetelerin okunmasını uzun ve zor bir süreç hâline getirmiĢtir. Bir gazetede savaĢ haberleriyle birlikte, askerî terimlerin kullanılması (korvet, brik vb. gemi türleri, obüs, mitralyöz gibi silah türleri), ekonomi haberleriyle birlikte yine ekonomi terimlerinin yer alması (kramise, karbon, konsolide vb…), çeĢitli konularda bilimsel yazıların yer alması (ipeğin tarihi,

(26)

XIII

mikroskop yardımıyla görülebilen canlı türleri, Hindistan‟daki dinî ritüeller, elmasın bulunuĢu vb…), Avrupa‟da ve Amerika‟da yaĢanan savaĢlar ve siyasi geliĢmelerin uzun uzun anlatılması, yabancı özel adların telaffuz edildiği Ģekilde yazılması gibi pek çok sebepten dolayı okuma ve yazma safhası oldukça uzun sürmüĢtür. Bilhassa yabancı özel adları doğru okuyabilmek için Avrupa tarihine de göz atmamız gerekmiĢtir. 17. yy.‟dan sonra Osmanlı Türkçesindeki klasik imla devam etmiĢ, ancak konuĢmada günümüze göre bir Ģekil almıĢtır. Ayrıca 17. yy.‟dan sonra yazı dilinde de günümüze göre bir Ģekillenmenin baĢlamıĢ olduğu yapılmıĢ çalıĢmalarla sabittir Okuma ve yazma safhasında Prof. Dr. A. B. Ercilasun‟un (2007) ve Doç Dr. Yavuz Kartallıoğlu‟nun (2011) çalıĢmaları dikkate alınarak eklerin ses düzenine dikkat edilmiĢtir. Ayrıca gazeteler sayı, sayfa ve sütun numaralarına göre fiĢlenmiĢ, her satır için de numaralandırma yapılmıĢtır.

AĢağıdaki örnekte B: Basîret gazetesini, 1758: Gazetenin sayısını, 1a: 1. sayfanın a sütununu yani sayfanın birinci sütununu simgelemektedir. Haber 8. satırdan baĢlayıp 12. satıra kadar devam etmiĢtir.

8Sinop‟dan yazıldığına göre bir müddetden-beri inşâ edilmekde 9

bulunan istihkâmât bu kere resîde-i hadd-i hitâm olmak 10

derecesinde olup Sinop destgâhında inşâ olunmakda 11

olan korvet-ı hümâyûnun dahi karîben denize indirilmesi 12memul imiş. (B 1758/1a)

ÇalıĢmamızda gazetelerden alınmıĢ bütün örnekler yukarıdaki Ģekilde sayı, sayfa, sütun ve satır numaralarıyla birlikte verilmiĢtir.

Üçüncü safha ise gazetelerdeki metinlerin tasnif edilmesi olmuĢtur. Bu tasnifte Heinz-Helmut Lüger, Emil/Wilke J. Dofivat, K. Reumann, Walter La Roche, H Steger tarafından ortaya konan yazılı basındaki metin grupları esas alınmıĢtır (Aktaran: Yıldız, 2000: 29). AraĢtırmacıların ortaya koyduğu metin gruplarını aynen Tanzimat basınına uygulamak mümkün olmamıĢtır. Çünkü tüm bu tasnif çalıĢmaları modern gazeteler üzerinde uygulanmıĢtır. Ülkemizde basının temellerinin atıldığı bir dönemde yayımlanan gazeteler bu kalıba uymamaktadır. Ayrıca çağdaĢ basın dili çalıĢmalarında reklamlar baĢka bir merci tarafından hazırlanmakta olduğu için

(27)

XIV

dıĢarıda bırakılmaktadır. Bu tasnif çalıĢmalarını bazı değiĢikliklerle Tanzimat basınına uyarlamamız neticesinde metinleri, bilgi ağırlıklı metinler, fikir ağırlıklı

metinler, talimat verici metinler, yönlendirici metinler ve reklamlar olmak üzere beĢ

ana grup altında inceledik. Bunun yanında gazetelerde hangi metnin köşe yazısı (fikir

ağırlıklı metinler), hangi metnin haber ya da makale (bilgi ağırlıklı metinler) olduğu

belirtilmediğinden, bütün yazılar Havâdis-i Dahiliyye (Ġç Haberler) ve Havâdis-i

Hâriciyye (DıĢ Haberler) ana baĢlığı altında öylece basıldığı için bu sınıflandırma

safhası da epeyce uzun sürmüĢtür. Hangi metnin makale ya da köĢe yazısı olduğunu ayırt etmek için tüm metinler dikkatlice okunup içerik ve üslubuna göre tasnif edilmiĢtir.

Dördüncü safha ise yapılan tasnifler ıĢığında metinlerin değerlendirilip tanıtılması olmuĢtur. Bilgi ağırlıklı metinler kapsamında haber, makale ve biyografi türleri yer almıĢ, bu türler kapsamındaki yazılar değerlendirilip incelenmiĢtir. Fikir

ağırlıklı metinler kapsamında köşe yazısı, mektup, mülakat, yorum, polemik ve tenkit

türleri yer almıĢ ve değerlendirilmiĢtir. Talimat verici metinler kapsamında

talimatname, müzekkire, nizamname, antlaşma, kararname, ferman metinleri

değerlendirilmiĢtir. Yönlendirici metinler kapsamında Basîret‟te yayımlanmıĢ iki metin ele alınmıĢtır. İlanların da incelenmesiyle çalıĢmamızın birinci bölümü sonlandırılmıĢtır. Bu ilk bölümde Tanzimat dönemi gazeteciliğinin genel yapısını ortaya koymak amaçlanmıĢtır.

BeĢinci safhada, tasnif edilmiĢ olan metinler, toplu olarak dil açısından incelenmiĢ ve araĢtırmamızın ikinci bölümüne geçiĢ yapılmıĢtır. Elkap, Batı kaynaklı

kelimeler, fiiller, tarih verme şekilleri, değişen kullanımlar olmak üzere beĢ ayrı

bölüm ortaya çıkmıĢtır. Elkap baĢlığı altında padiĢah ve yerli/yabancı devlet görevlileri/makamları için Tanzimat döneminde kullanılmıĢ elkap Ģekilleri incelenmiĢ, diplomaside ve Tanzimat gazetelerindeki kullanım Ģekilleri kıyaslanmıĢtır. Batı kaynaklı kelimeler kısmında Tanzimat gazetelerindeki yabancı kelimeler ve kullanım Ģekilleri ile bu kelimelerin Türkçeye giriĢ yolları değerlendirilmiĢtir. Tarih verme şekilleri bölümünde gazetelerin tarihlendirilmesi ve metinlerde geçen tarih ifadeleri Osmanlı diplomasisinde kullanım Ģekilleriyle

(28)

XV

karĢılaĢtırılmıĢtır. Fiiller kısmında cümlelere değinilmiĢ, yüklem hâline gelebilmiĢ fiiller yapılarına ve çatılarına göre değerlendirilmiĢtir. Ayrıca burada ortaya çıkan yardımcı fiiller incelenmiĢ ve gazetelerdeki kullanımına göre kıyaslama yoluna gidilmiĢtir. Değişen Kullanımlar kısmında ise kelime, terkip ve şekil kapsamında Tanzimat gazetelerinde zaman içerisinde ortaya çıkan değiĢiklikler incelenmiĢtir. AraĢtırmamızda 45 yıllık bir dönem ele alınmıĢ, zamanla gazetelerin dilinde yaĢanan bazı değiĢiklikler bu bölümde değerlendirilmiĢtir.

Ġkinci bölümle amacımız Tanzimat basın dilinin nasıl bir temel üzerine inĢa edildiği ve 1876 yılına kadar ne türde değiĢiklikler geçirmiĢ olduğunu ortaya koymak olmuĢtur. Bu bölümü oluĢtururken takip ettiğimiz yöntem, gazetelerin okunması neticesinde tespit etmiĢ olduğumuz değiĢiklikleri ortaya koymaktır. Uzun süren fiĢleme safhası çalıĢmada inceleme kapsamına dahil edilmesi gereken konuları ortaya çıkarmıĢtır.

Her iki bölümün alt maddeleri için ayrı ayrı değerlendirme ve sonuç kısımları kaleme alınmıĢtır. Kaynaklar kısmından sonra gelen Faydalanılan Kaynaklar bölümünde ise çalıĢmanın alt yapısını oluĢturmak amacıyla incelemiĢ ancak herhangi bir atıfta bulunmamıĢ olmamız nedeniyle Kaynaklarda gösterilmemiĢ eserler yer almıĢtır.

Tefrikalar ise sadece Tasvîr-i Efkâr‟da yer almıĢ, ancak asıl olarak o dönemde önceden yayımlanmıĢ olan eserlerin parça parça gazeteye alınmıĢ olması nedeniyle ya da hemen arkasından kitap olarak basılmıĢ olması nedeniyle çalıĢma kapsamı dıĢında tutulmuĢtur.

III.II. ÇalıĢma Kapsamına Alınan Gazeteler III.II.I. Takvîm-i Vekâyî

1 Kasım 1831‟de yayımlanmaya baĢlanan 40x27 boyutundaki bu gazete, baĢlangıçta haftalık olarak çıkarılmıĢ, ilk sayısı beĢ bin nüsha basılmıĢ, devlet büyüklerine, ulemaya, yüksek rütbeli memurlara, taĢradaki eĢraf ve elçiliklere gönderilmiĢtir (Ġnuğur, 2005: 175). Gazete 1831-1920

(29)

XVI

yılları arasında 4608 sayı çıkmıĢtır. 1878-1890 ve 1891-1908 yılları arasında ise iki kez uzun süre (29 yıl) yayımlanmamıĢtır. Ġlk yayımlanmaması 1878 yılında I. MeĢrutiyet‟in kaldırılmasından, ikincisi ise Hollanda kraliçesine niĢan “vermek” kelimesi yerine olan “itâ” kelimesi niĢan “hatası” olarak dizildiği içindir (Bayrak, 1994: 133).

GeliĢen sanayi ve teknoloji, Osmanlı‟nın Batının gerisinde kalmama arzusu,

Takvîm-i Vekâyî‟yi ortaya çıkaran etmenlerdendir.

Devlet kamuoyunu biçimlendirmek için Avrupai yöntemlere baĢvurur. Klasik devirdeki gibi Ģehirlerin meydanlarında okunan fermanlar, yasaknameler veya camilerde verilen vaazlar, halkı devlet adına etkileyecek propagandayı yapmakla görevli duâgûlar, Ģeyhler, seyyidler yerine gazete kullanılmaya baĢlanır. Bu doğrultuda 1831 sonbaharından itibaren Takvîm-i Vekâyî çıkarılır. Türkçe, Fransızca ve zaman zaman da Ermenice, Rumca, Arapça nüshaları çıkmıĢtır. Dilinin sadeliği dikkat çekicidir. Yönetimle yönetilenlerin iliĢkisi arttıkça sadece yayınlarda değil, bürokrasinin yazıĢma dilinde de sadeleĢmeye gidilmesi, yalnız Osmanlı Devletinde değil her modernleĢme geçiren ülkede bir kural gibidir. Takvîm-i Vekâyî yalnızca resmî tebliğ, berat veya fermanları yayımlayan veya protokol haberleri veren bir gazete değildi. Her tarafta yapılan bina, yol ve köprülerin meth ü senasından tutun da, kaldırılan yeniçeri ocağı aleyhindeki kampanyayı besleyen uyduruk hikâyeler, Avrupa sanat ve kültür olaylarından haberler de siyasi haberlerin yanıbaĢında yer alıyordu (Ortaylı, 2006: 45-46).

Takvîmhane-i Âmire adlı KapıcıbaĢı Musa Ağa‟nın konağı, Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkarıldığı yer olmuĢtur. Bu gazeteyi yayımlamak ve yönetmek üzere de

bir Takvîmhane Nezâreti kurulmuĢtur. II. Mahmut Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkarılması için de bir ferman yayımlamıĢtır:

(30)

XVII

Bu hususun suret-i tazimine bakılması pek çok vakitten beri emelim idi. Ancak vakt ü mevsimi henüz gelmemiĢ olduğundan vaktine ta‟lîken sükûtu ihtiyâr etmekde idim. ĠĢte lillahi‟l-hamd mevsim ve sırası gelip Ģer‟-i Ģerif ve nizama asla dokunur yeri olmadığından maada mülkçe pek çok menâfii olacağı dahi cümle tarafından teslim ü istihsân olunmuĢ, bu suretde takrîrinde beyan olunduğu üzere bu hususa nezaret içün Es‟ad Efendi nazır, Sarim Efendi ile Said Bey dahi ol vechile memur ve tayin kılınsın (Demirel-Erdoğan, 1999: 651/Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkarılması için PadiĢah II. Mahmut‟un fermanı).

II. Mahmut gazeteyle her zaman yakından ilgilenmiĢtir. Islahatçı ve yenilik taraftarı olan II. Mahmut‟un gazete ile yakından ilgilendiğini, gazete dilinde sadeliğe büyük ölçüde önem verdiğini, o dönemle ilgili yazıĢmalardan da anlamak mümkündür. Gazetenin yöneticisi durumunda olan Vakanüvis Esat Efendi yaptığı bir gezinin notlarını gazetede basılmadan önce II. Mahmut‟a sunmuĢ ve hükümdardan Ģöyle bir cevap almıĢtır: “Umuma neĢr olunacak Ģeylerde yazılacak elfâz herkesin anlayabileceği surette olmak lazımdır. Öyle (çetrgerdûne) ve (tevsen) gibi Ģeylerin Türkçe olarak tashihi muktezadır” (Ġnuğur, 2005: 178).

Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkıĢından beĢ gün önce (26 Ekim 1831) Vakanüvis Esad

Efendi tarafından kaleme alınan özel sayısında, vakanüvislerin hazırlamıĢ olduğu tarihlerin ancak yirmi otuz yıl sonra bastırılabilmesi nedeniyle halkın gerçekleri öğrenemediği çoğu kez olayların yanlıĢ yorumlandığı, bunu önlemek amacıyla da iç ve dıĢ olayları zamanında duyurabilmek için Takvîm-i Vekâyî‟nin çıkarılacağı mealinde bir mukaddime yer almaktadır:

…Binaenaleyh uhûd-ı sabıkada Ġslam devletlerinde ve sair düvelde bu ilm-i Ģerife ihtimam olunup müfessirîn ve muhaddisînden Ġbn Kesîr ve Ġmam Suyûti ve Ġbn Cevzî ve Kadı Beyzavî ve Ġbn Haldun gibi ka„bı âlî zevat ve hükema-yı Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye‟de dikkat ü itina olunup mukaddemleri Ģehnamehân ve sonraları vekayinüvis namıyla tarih tahririne müstakilen memur tayin olunarak yazılıp ve yazılmakda

(31)

XVIII

olup yirmi otuz sene mürûrunda müctemi‟ olan vekâyi basdırılıp halka neĢr olunmak müddet-i medîdeden beri mutad olmuĢ idi ki Naima ve RaĢid ve Subhi ve Ġzzi ve Vasıf tarihleri bu müddeaya Ģahiddir. Lakin vekâyi-i kevniyye vuku‟u zamanında neĢr ü ilan olunmayıp da esbâb-ı hakikiyesi mektûm kaldığı suretde insanın tabiatı el-mer‟ü adüvvün limâ cehlehu kaidesince hakikat ve aslını bilmediği Ģeye dahl ü itiraz etmek üzere mecbûl olmagla zuhur bulan mesâlih-i dâhiliyye ve hâriciyye-i Devlet-i Aliyye‟ye ve tebdilât-ı menâsıba ve sair hall ü akde erkân-ı devletin hayal ü hatırına gelmemiĢ muamma beyti gibi türlü türlü manalar verirler. ĠĢbu kîl ü kâl ber-vech-i muharrer emr-i tabiiye mebnî olmagdan naĢî her ne kadar halk bir nevi mazur tutulabilir ise de bu keyfiyet hem bu makûle an-cehlin kîl ü kâle mütesaddi olanları Ģayeste-i muaheze ve ittihâm edecek ve hem asılsız ve esassız yere kâffe-i tebaa-i Devlet-i Aliyye‟nin huzur-ı kalbini ve safvet-i hatırını giderecek Ģey olmagla amme-i ibâd-ı bilâdı iĢbu vehm ü vesvese ve suizan dağdağasından kurtarıp bu yüzden dahi asayiĢ-i umumlarının husulü ber-güzîde-i selâtin-i Âl-i Osman ve ĢehenĢâh-ı devran Ģevketlü kerâmetlü Sultan Mahmudü‟l-hisâl merâhim-niĢan efendimiz hazretlerinin Ģefkaten ale‟l-hulk ve matlûb-ı samimi-i Ģahane ve maksud-ı asli-i mülk-dârâneleri olarak halk mâlâ-ya‟nî seyyiesinde bulunmamak manasına bir suret-i haseneye konulmak lazım gelmiĢ idi. Bu husus Bâb-ı Âlî‟de meclis-i meĢveret akdiyle vüzera ve Ģûraya memur ulema ve rical miyânında müzakere olunarak fi‟l-hakika Devlet-i Aliyye‟de vuku„ bulan mesâlih-i dâhiliyye ve hâriciyye vekâyi‟i biriktirilmeyip esbâb-ı hakîkiyye ve icâbât-ı zarûriyyesini beyan suretiyle fi‟l-hâl neĢr birle halka tefhim olundukda umûr-ı vâkıaya herkes hakîkati üzere kesb-i ıttılâ edip evvelki gibi bazıları vehmince birer mânâ vererek vâkıanın hilafı havâdis Ģüyu‟uyla düĢdükleri ızdırabdan kurtulacakları bedîhî olduğundan baĢka fünûn-ı bedîa ve sanayi-i hasene ve es‟ar-ı erzak ü emtia ve emr-i ticarete dair mevâdd dahi neĢr ü beyan olunduğu vakitde cümle ibâd ve sükkân-ı bilâd haklarında vücûhla faideli ve mülk ü milletçe hayırlı bir keyfiyyet ve „ale‟l-husus pâdiĢâh-ı Ġslam-penâh ve

(32)

XIX

Ģehriyâr-ı merâhim-etvâr efendimiz hazretlerinin bi‟l-feyzi‟l-ezelî mütehallik oldukları Ģîme-i adl ü dâd-ı Ģahane ve seciye-i behiye-i rahm ü Ģefkat-i pâdiĢâhâneleri iktizasınca cümlenin hüsn-i hâl ve küĢâyiĢ-i bâline dair niyet-i hayriye-i Ģahanelerini isbat eden müessir-i pesendîdeyi ilan ü iĢâatdan ibaret olup ancak bu misillü ahval ve havâdis-i vâkıayı beher gün kalem ile tahrir edip ammeye neĢr etmekde vücûhla güçlük olmagla bunun kolay tarafı Dârü‟s-saltanati‟s-seniyye‟de mevcud olan tabhâneden baĢka bu husus içün bir diğer basmahane ittihaz olunarak zikr olunan vekayi‟-i rûz-merre orada elsine-i mütenevvia üzere tab„ ü temsil ile neĢr olunmak muktezi ve münasib görülüp Ģöyle ki…Âsitâne-i Aliyye‟de tab‟ ü temsiline müsaade-i aliyeleri erzân buyurulmuĢdur. Binaen-alâ-zâlik Serasker PaĢa Kapısı civarında canib-i Devlet-i Aliyye‟den Takvîm-i Vekâyihane-i Âmire tesmiyesiyle bu husus içün bir tabhâne tedarik ve icad kılınmıĢ ve Mekke-i Mükerreme ma‟zûllerinden vekayinüvis ġeyhzade es-Seyyid Mehmed Esad Efendi nazır ve Bâb-ı Âlî‟den mesâlih-i mülkiyeye dair vâkı‟ât ve Bâb-ı Seraskerî‟den ahval-i asâkire mütedâir olan husûsât külle yevm hulâsa olunarak ilm ü haberi nazır-ı mûmâileyh tarafına verilmek hidmetine memuriyet-i aslıyelerine halel gelmemek Ģartıyla Âmedi kaleminden hâlen küçük evkaf hocası Sarım Efendi ve bi‟l-me‟muriye ma‟iyet-i seraskerîde olan hâcegândan Valide Kethüdasızade Said Bey tayin olunmuĢdur ve tab‟ olunacak evrak iki kısma münkasım olup bir kısmında umûr-ı dâhiliyye-i Devlet-i Aliyye‟ye müteallik olan vâkıât tab‟ına ve ahir kısmında gayr-i resmî olarak haricden alınan bazı havâdis-i mesmû‟a ve usûl-i talim ü taallüm ve fünûn-ı hıref ü sanayi ve emr-i ticareti müĢtemil mesâlih-i nâfi„a ve ber-mukteza-yı vakt-i hâl mirat-ı kainatda yüz gösteren umûr-ı vâkıanın dercine suret verilmiĢ ve elhâletühazihi haftada bir gün tab‟ ü neĢr olunacak olmagla evrak-ı mezkûrenin bir seneliği masârif-i zaruriyyesi iktizasınca yüz yirmi guruĢa olup Ģirâsına talib olanlar yılda bir defa yüz yirmi guruĢ verip ismini tabhâne defterine kayd etdirerek müddeti hitâmına dek onun içün basılan evrakı almak üzere keyfiyyet-i bey‟i dahi

(33)

XX

suret bulmuĢdur (Demirel-Erdoğan, 1999: 652-654/Suret-i Mukaddime-i Takvîm-i Vekâyî).

Ġlk gazete editörümüz eski vakanüvislerden, vaktiyle Mekke kadılığı da yapmıĢ olan Seyit Mehmet Esat Efendi‟dir. Ġç olaylarlarla ilgili haberler için de Babıali kalemi kâtiplerinden Sârım Efendi görevlendirilmiĢtir:

Esat Efendi Sahaflar ġeyhi Zadedir. 1201‟de (1786/87) tevellüt etmiĢ ve tahsilini ikmalden sonra bir müddet Bab-ı Fetvaya mülâzimet eylemiĢ ve bilahare Vekâyî kâtibi olmuĢtur. 1241‟de yeniçerilerin lağvına dair olan fermanı Sultan Ahmet camisi minberinde kıraat eyleyerek Ģöhret kazanmıĢ, 1242‟de vakanüvis olmuĢtur. 1247‟de Takvîm Nezaretine tayin edilmiĢ, bilâhare sefir olarak Ġran‟a gitmiĢ, avdetinde Nakibü‟l-eĢraflığa ve Rumeli Kazaskerliğine, 1263‟te Mekâtib-i Umumiyye Nezaretine, 64‟te de Meclis-i Maarif Riyâsetine tayin olunmuĢtur. Vefatı kabir taĢında mahkûl olduğu veçhile 4 safer 1264‟e tesadüf eder. (Gerçek, 1931: 30)

Takvîm-i Vekâyî‟nin 1 (1831), 114 (1835), 180 (1839), 276 (1844), 416 (1849),

476 (1852), 690 (1863), 755 (1864), 1708 (1875) sayıları bu çalıĢmaya malzeme teĢkil etmiĢtir.

Takvîm-i Vekâyî‟de diğer gazetelerin aksine gazetenin sayısını ifade etmek için numero yerine defa kelimesi kullanılmıĢtır, gazetenin her sayfası iki sütun hâlinde

düzenlenmiĢtir, ancak incelediğimiz son iki sayıda (755/1864 yılı, 1708/1875 yılı) her sayfa üç sütundur. Gazetenin 1281/1864 sayısında hicri tarihin yanı sıra rumi tarih de verilmeye baĢlanmıĢtır. Gazetede ilk sayılar Umûr-ı Dâhiliyye, Umûr-ı

Hâriciyye, Tevcihât-ı İlmiyye, Mevâdd-ı Askeriyye Ģeklinde bölümlere ayrılırken

sonraki sayılarda Vukuât-ı Resmiyye, Vukuât-ı Gayr-i Resmiyye, Kısm-ı Resmî,

Havâdisât-ı Hâriciyye, Mevâdd-ı Hâriciyye, Kısm-ı Gayr-i Resmî, İlân, Mevâdd-ı İlaniyye, Mevâdd-ı Dâhiliyye, Ģeklinde bölüm baĢlıkları da yer almaktadır. Takvîm-i Vekâyî günümüzdeki resmî gazete anlayıĢından çok farklı bir konumdadır. Gazetede

(34)

XXI

kavga haberleri, ilanlar, hava durumu vb. pek çok konuda haber mevcuttur. Ancak görevde yükseltilme ve atamalar o zaman için bir haber niteliği taĢıdığından ve önemli görüldüğünden sadece devletin resmî gazetesinde değil diğer tüm gazetelerde de yer almaktadır. Gazetenin ilk sayılarında bulunmamakla birlikte incelemeye aldığımız 1708 sayılı nüshada bir nüshası 20 para seneliği 150 guruş yazmaktadır. Gazetenin ilk sayılarında yazılar boĢ bir satırla birbirinden ayrılmıĢtır. Ancak 1839‟dan sonraki sayılarda çeĢitli iĢaretlerle (düz bir çizgi, parantez içinde yıldız vb.) bu ayrım yapılmıĢtır. Tefrikaya, incelemeye dahil edilmiĢ sayılarda rastlanmamıĢtır.

Hemen bütün kaynaklarda Takvîm-i Vekâyî‟nin dilinin sadeliği ifade edilmektedir. Ancak bu sadelik o dönem Osmanlı yazıĢmalarına göre düĢünülmelidir. Gazeteler arasında yine de en ağır dile sahip olan Takvîm-i Vekâyî‟dir. Editörü ve yazarları Osmanlı devlet adamlarından oluĢan bir gazetenin dilinin diplomasi dili olması da kaçınılmazdır.

III.II.II. Cerîde-i Havâdis

Cerîde-i Havâdis 1840-1864 yılları arasında toplam 1212 sayı

yayımlanmıĢtır (Bayrak, 1994: 22).

Takvîm-i Vekâyî‟den dokuz yıl kadar sonra trajik bir olay neticesinde Cerîde-i Havâdis yayın hayatına baĢlamıĢtır.

Morning Herald gazetesinin Ġstanbul muhabirliğini de yapmakta olan

William Churchill adlı bir tüccar, 1836 yılında bir gün Kadıköy‟de avlanırken bir çocuğu yaralamıĢ. Bunun üzerine kendisini yakalayıp Üsküdar muhafızlığına götürmüĢler ve tutuklanmıĢ. Ama o dönemde kapitülasyonlarla yabancılara geniĢ hak, yetki ve dokunulmazlıklar tanındığı için Ġngiliz elçiliği iĢe el koymuĢ ve Churchill hemen salıverilmiĢ. ĠĢ bununla da bitmemiĢ, zamanın DıĢ ĠĢleri Bakanı Akif PaĢa azledilmiĢ. Churchill‟e de pırlantalı bir niĢan, on bin kantarlık (aĢağı yukarı 350 bin kuruĢ değerinde) zeytinyağı ihracı için bir ferman, bir de gazete çıkarma izni verilmiĢ. O sırada eski DıĢ ĠĢleri bakanı Akif PaĢa Ġç ĠĢlerine getirildiği için Churchill gazete imtiyazını kullanmaya cesaret

(35)

XXII

edememiĢ, ama birkaç yıl sonra Akif PaĢa bu görevden ayrılır ayrılmaz Churchill derhal gazetesini çıkartmaya karar vermiĢ. Hamidiye Türbesi karĢısında, Ģimdi Dördüncü Vakıf Hanı‟nın bulunduğu yerde, bir basımevi kurarak 3 Temmuz 1840‟da gazetesini yayımlamaya baĢlamıĢ (Topuz, 2003: 17).

Cerîde-i Havâdis‟in 5-19 (1840), 223-236 (1845), 507-508 (1850), 789

(1855), 40 (1860), 1197 (1864) sayıları bu çalıĢmanın kapsamına alınmıĢtır.

Cerîde-i Havâdis‟in dıĢ memleketlerde muhabirleri de vardı.

Ġskenderiye‟den Havâdis gönderen gazeteci, gazetecilik tarihimizde ilk muhbirdir (muhabirdir). Havadisler iç ve dıĢ olarak iki bölüme ayrılmıĢtı. DıĢ Havadisler Avrupa olaylarının tercümeleri idi. En kuvvetli muharriri Said PaĢa idi. Bundan baĢka Takvîmci Nazif Efendi, Sicill-i Osmanî müellifi Süreyya Bey, Ramiz paĢazade Ġzzet Bey, Rıza PaĢa ile Namık Kemal, Hafız MüĢfik, Ahmed Zarifi, Nüzhet, Siret, ġair Ali, Emin Firdevsi beylerdi (ġapolyo, 1971:110).

Cerîde-i Havâdis‟te gazetenin sayısını belirtmek için Takvîm-i Vekâyî‟deki defa

kelimesinin aksine numero kullanılmıĢtır. Gazete Havâdis-i /Havâdisât-ı Dâhiliyye,

Havâdis-i/Havâdisât-ı Hâriciyye, Havâdis-i Ecnebiyye, İlânât Ģekillerinde

bölümlenmiĢtir. Gazetenin her sayfası iki sütun hâlinde düzenlenmiĢtir, ancak bu sütunlar bazı sayılarında üçe yükselir. Gazetenin her sayısı hicri Takvîme göre tarihlendirilmiĢtir. Cerîde-i Havâdis‟teki haberler ve diğer yazı türleri birbirinden satır çizgisiyle ayrılmıĢtır.

Cerîde-i Havâdis bilhassa Kırım SavaĢı sırasında verdiği haberlerle önemini

arttırmıĢtır. Ancak rekabetin artması (Tercümân-ı Ahvâl nedeniyle) sebebiyle bir süre yayın hayatına Rûzname-i Cerîde-i Havâdis olarak devam etmiĢ olsa da (1864‟ten itibaren) gazetelerin artmasıyla kapanmıĢtır.

Cerîde-i Havâdis çalıĢma kapsamına aldığımız diğer gazetelere göre farklı bir

içeriğe sahiptir. Diğerlerine nazaran bu gazetede halkı eğitmek amacıyla basılmıĢ çok sayıda yazı mevcuttur. Ġpeğin tarihi, pusulanın icadı, eski çağlarda yaĢamıĢ hayvanat,

(36)

XXIII

mikroskopla görülebilen canlılar, Amerika‟da elmasın çıkarılıĢı, Hindistan‟daki Budist ve Mecusilerin dinî ritüelleri, coğrafya ilminin geliĢmesiyle haritaların hazırlanması ve -bizim için belki de en önemli olanı- Osmanlı‟da konuĢma dili ile yazı dilinin farklı olduğu, bu nedenle de okuma-yazma oranının düĢük olduğu gibi konuların anlatıldığı yazılar mevcuttur.

ġinasi‟ye kadar mevcut olan gazetelerin dilinde eski nesir tesiri çok kuvvetlidir. Takvîm-i Vekâyî muharrirleri medreseden yetiĢmiĢ ve eski münĢiler yolunda yazmakla Ģöhret almıĢ kimselerdi. Gazetenin büyük kısmını resmî yazılar teĢkil ettiğinden resmî ifade hüküm süren usul ve anane bu çeĢit yazılarda da ayniyle muhafaza ediliyordu. Resmî olmayan veya Avrupa gazetelerinden tercüme olunan Havâdisler de o muharrirler tarafından yeniden kaleme alınıyor ve böylelikle umumi ahenge uyduruluyordu. Cerîde-i Havâdis gazetesinin sahibi gazetecilik eden bir ecnebi olduğu hâlde, onun da gazetesini yazanlar medrese tahsili görmüĢ kimselerdi. Takvîm-i Vekâyî muharrirlerinden farkları ancak birincininkiler sarıklı oldukları hâlde ikincininkiler resmî dairelerde de memur bulunmalarıydı (Özön, 1941: 417-418).

Genel olarak Cerîde-i Havâdis için yukarıdaki gibi bir kanaat edebiyatımızda ve basın tarihi çalıĢmalarında mevcuttur. Ancak bu ifadelerin ne kadar uygun olduğu bizce tartıĢılmalıdır. Cerîde-i Havâdis‟in 5. sayısında yani 1840 yılında basılmıĢ olan makalede Osmanlı‟daki okuma-yazma oranının Avrupa‟dakinden düĢük oluĢunun sebepleri arasında alfabe gösterilmiĢtir. Avrupa‟da “hurûf-ı mukata„a kullanıldığından” okuma ve yazmanın kolaylaĢtığı anlatılmıĢtır. Yani Ahmed Cevdet PaĢa‟dan da (Kavaid-i Osmaniye-1851), Encümen-i DâniĢ‟ten de (1851), Münif PaĢa‟dan da (Cemiyet-i Ġlmiye-i Osmaniyye 1862) önce Cerîde-i Havâdis bu meseleye dikkati çekmiĢtir. KonuĢma dili ile yazı dilinin farklı, bilim dilimizin yabancı oluĢuna değinilmiĢ, bilinçli bir Türkçecilik ortaya konmuĢtur. Ayrıca

Cerîde-i Havâdis‟in inceleme kapsamına alınmıĢ olan sayılarında makale ve köĢe

yazılarının oldukça sade bir dille kaleme alınmıĢ olduğu tespit edilmiĢtir. Dolayısıyla Türkçecilik hususunda döneminin Ģartlarına göre Cerîde-i Havâdis, Tercümân-ı

(37)

XXIV

Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr‟dan çok da geride sayılmayacak bir tavır sergilemiĢtir

denebilir.

III.II.III. Tercümân-ı Ahval

Tercümân-ı Ahvâl 1852-53 yıllarında Paris elçiliğinde görev almıĢ ve sonra

çeĢitli devlet hizmetlerinde bulunmuĢ olan Agâh Efendi tarafından 1860‟ta çıkarılmıĢtır. Toplam 792 sayı çıkan gazete yaĢamını 11 Mart 1866‟ya kadar sürdürebilmiĢtir.

Gazetede iç ve dıĢ haberlerin yanında resmî haberlere, hatt-ı hümayunlara, bildirilere, tüzüklere, antlaĢmalara da yer veriliyor, piyasa ve borsa haberleri, fiyat listeleri, çeĢitli çeviriler, ekonomik konularda inceleme yazıları da önemli yer tutuyordu. Tercümân-ı Ahvâl‟in iç sayfalarında geniĢ ölçüde resmî ve özel ilanlar da yayımlanıyordu (Topuz, 2003: 19).

Tercümân-ı Ahvâl‟in 34-44-51-94 (1861), 351-403 (1863), 770-772-773 (1866)

sayıları bu çalıĢmada incelemeye dahil edilmiĢtir.

Gazetenin ilk sayılarının birinci sayfasında “İşbu gazete dâhiliyye ve

hâriciyye her dürlü havâdis ile fünûn ve sanâyi„e dair mebâhisi şâmil olarak iki günde bir kere pazar ve salı ve pencşenbe günleri çıkar – abone olmak istenildiği hâlde İstanbul‟da Bağçekapısı üzerinde kâin matbaasına müracaât oluna – Dersaâdet içün bir yıllığı (150) ve altı aylığı (80) guruşdur – taşra içün bu fiyata posta ücreti zamm olunur – bir nüshası (40) parayadır” yazarken, son sayıların ilk

sayfasında “işbu gazete dâhiliyye ve hâriciyye havâdis ile mevâdd-ı mütenevvi„ayı ve

ilanâtı şâmil olarak cumadan maâda her gün çıkar- müşteri olmak istenildiği hâlde İstanbul‟da Bağçekapısı üzerinde kâin matbaasına müracaat olunmalıdır- Dersa„âdet içün bir yıllığı (120) ve altı aylığı (70) guruşadır- taşra içün bu fiyata posta ücreti zamm olunur- bir nüshası (40) parayadır.” yazmaktadır.

Tercümân-ı Ahvâl, Havâdis-i Dâhiliyye, Havâdis-i Hâriciyye ve İlanât Ģeklinde

(38)

XXV

çekicidir. Haberler ve diğer yazı türleri satır çizgisiyle ayrılmıĢtır. Gazete hicri takvime göre tarihlendirilmiĢtir. ÇalıĢmaya dahil edilen sayılarda tefrikaya da rastlanmamıĢtır.

Gazeteyi çıkaran Agâh Efendi ülkemizde profesyonel gazeteciliğin kurucusu kabul edilmiĢtir. Bu doğrultuda Enver B. ġapolyo aĢağıdaki satırları kaleme almıĢtır:

Tercümân-ı Ahvâl Cerîde-i Havâdis‟e rakip olarak çıkmıĢtı. Nitekim bu

gazetenin karĢısında Cerîde-i Havâdis devam edemedi. Agâh Efendi‟nin çıkarmıĢ olduğu Tercümân-ı Ahvâl bir opinyon gazetesi idi. O efkâr-ı umumiyeye hitap ediyor, fikir gazeteciliği yapıyordu. Özel olarak çıkardığı gazetenin hem patronu, hem de emekçisi idi. Haber toplayıp getirirdi, halkı uyandırmak için de baĢ yazarlık yaptı. Türk gazeteciliğne millî bir renk veren de yine odur. Üstadımız ve pirimiz Agah Efendi‟dir. Gazetecilerin piri sıfatını da kazanmıĢtır. Tercümân-ı Ahvâl‟in çıktığı yıllar, devletin siyasal hayatında önmeli olayların olduğu bir devredir. Tanzimat ilan edilmiĢ tebaaya sosyal haklar tanınmıĢ, Hristiyan azınlıklar da yeni haklara sahip olmuĢlardı. Balkan devletleri Osmanlı Ġmparatorluğu aleyhine ayaklanmıĢlar, arkasından Ruslara karĢı Kırım SavaĢı ilan edilmiĢ, bunun sonucu olarak Paris konferansı toplanmıĢtı. Bu zamanlar Sadrazam Ali PaĢa “Tanzimat Fermanı”nı ilan ederek Hristiyan tebaaya da fazla haklar tanımıĢtı. ĠĢte bu siyasi olayları haber vermek için Agah Efendi kendi sermayesiyle bir gazete çıkarmıĢ, gelecek gazeteci torunlarına örnek olmuĢtu. Türk gazeteciliği onun açtığı yolda devam ederek bugünkü yüksek devresine eriĢmiĢtir (ġapolyo, 1971: 115-116).

III.II.IV. Tasvîr-i Efkâr

1862-1867 yılları arasında toplam 830 sayı çıkan Tasvîr-i Efkâr gazetecilik hayatına Tercümân-ı Ahvâl‟le baĢlayan Ġbrahim ġinasi tarafından çıkarılmıĢtır.

Tasvîr-i Efkâr‟ın 80-81-82 (1862), 182 (1863), 297-314 (1865), 398 (1866),

(39)

XXVI

Tasvîr-i Efkâr‟da da sayı ifadesi için numero tabiri kullanılmıĢtır. Gazetenin

baĢlığında hicri ve rumi tarih verilmiĢtir. Ayrıca yine baĢlığın altında “Havâdis ve

maarife dair Osmanlı gazetesi. Haftada iki defa İstanbul‟da tab„ ve neşr olunur. Gazetehânesi Hamidiye‟de kâindir. Maârif ve umûr-ı hayriyye ilânâtı meccânen basılır. Altı aylığı 80 ve üç aylığı 40 ve bir nüshası 1 guruşdur. Eyâlât ile memâlik-i ecnebiyye içün posta ücreti ilâve kılınır” yazmaktadır. Son sayılarda ise “Havâdis ve maârife dair Osmanlı Gazetesi haftada iki defa İstanbul‟da tab„ ve neşr olunur. Gazetehânesi Bağçekapısı‟ndadır- maârif ve umûr-ı hayriyye ilânâtı meccânen basılır. Bir yıllığı 160, altı aylığı 80, üç aylığı 40, bir nüshası 1 ve posta ücretinin bir yıllığı 12, altı aylığı 6, üç aylığı 3 guruşdur” yazmaktadır.

Gazetenin sayfaları iki sütun hâlinde düzenlenmiĢtir. Haberler Havâdis-i

Dâhiliyye, Havâdis-i Hâriciyye baĢlıklarıyla verilmektedir. Ġlanlar da İlânât baĢlığı

altındadır. Ayrıca ara baĢlıklar da kullanılmıĢtır. Havâdis-i Dâhiliyye baĢlığı altında

Eyalât, Havâdis-i Hâriciyye baĢlığı altında da çeviri yapılan gazetenin ya da haberin

verildiği ülkenin adı geçmektedir. Gazetede haberler ve diğer yazı türleri satır çizgisiyle ayrılmıĢtır. Gazete hem hicri hem de rumi Takvîme göre tarihlendirilmiĢtir. Gazetede Hikmet-i Tarih (Demir ve Yurtoğlu), (S 81, 82, Ahmet Vefik PaĢa) , Tarih-i Tabii (S 297, 314), Mizanü‟l-Hak (182, Kâtip Çelebi), Avrupa

Tarihi‟nden (S 398) tefrikalar yayımlanmıĢtır. Gazetenin 297. (1865 yılı) sayısından

itibaren son sayfada Raşid ya da sahib-i imtiyazın vekili Raşid yazmaktadır. Tasvîr-i

Efkâr‟ın incelenen nüshalarından ilk kez 398. sayısında (1866) noktanın

kullanıldığını görmekteyiz. Diğer gazetelerde herhangi bir noktalama iĢaretine rastlanmamıĢtır.

ġinasi‟nin yazılarıyla hürriyet düĢüncesini yayması bakımından, bu gazetenin basın tarihimizde çok önemli bir yeri vardır.

ġinasi‟nin ehemmiyeti bir yol açıcı oluĢundadır. Kendisinden sonra gelen yeniliklerin önünde hemen daima o vardır. Edebiyatı, siyasi düĢüncelerin hizmetine sokan, Avrupa Ģiirini ilk defa müstakil bir kitaba manzum tercümelerle tanıtan, telif ilk tiyatro eserini ortaya koyan, sade ve mazmunsuz bir Ģiire varmağa çalıĢan, hususi gazeteyi kurup inkiĢaf

(40)

XXVII

ettirerek matbuatı resmî ve yarı resmî gazeteler dairesinden dıĢarı çıkaran, Türk nesrinin sadelik ve tabiilik kazanmasında birinci derecede rol oynayan ve yeni bir Türk nesrinin doğuĢunu hazırlayan ġinasi‟dir (Akün, 1979: 554).

ġinasi devrinin Ģartlarının müsadesi nispetinde, nesirde hedefinin halkın anlayabileceği açık bir dil olduğunu Tercümân-ı Ahvâl mukaddimesinde doğrudan doğruya belirtir. Tasvîr-i Efkâr‟ı çıkarmak için yaptığı müracaatta gazetesini mümkün olduğu mertebede Türkçe ifade ile neĢredeceğini söylemesi onda bu düĢüncenin esaslı bir yer aldığını gösterir (Akün, 1979: 556).

Gazetelerin son asır fikir hayatımızda çok dikkatle takip edilmeye değer tesirleri olmuĢtur. Bu tesir ilk bakıĢta dil sahasında görülür, sonra da memlekette yeni hayat hakkında malumat verilmesi ve garp fikriyâtından nakiller yapılması suretiyle devam edip geniĢlemiĢtir. Tanzimat‟tan hemen sonra yirmi yıl kadar sürmüĢ olan zaman içindeki gazete muharrirlerinin bile yazılan Ģeylerin imkân derecesinde çok kimse tarafından anlaĢılması endiĢesiyle güttükleri bazı fikirlerin tezahürlerini bu eski yazılarda görüyoruz. Lakin ne de olsa cümle inĢası bakımından bir harekete kalkıĢmadıklarından yaptıkları iĢ nihayet bazı çok kullanılmayan kelimeler yerine bir dereceye kadar kullanılmıĢ olanları yazmak dairesinde kalıyordu. Bu hal ġinasi‟nin yetiĢmesine kadar devam etmiĢtir (Özön, 1941: 417).

III.II.V. Basîret

Basîret 22 Ocak 1869‟da Ġstanbul‟da yayın hayatına baĢlamıĢtır.

Gazeteyi çıkaran daha sonra da Basîretçi adıyla anılacak olan Ali Bey‟dir. 1870 yılında çıkan Fransa-Almanya savaĢı sırasında Almanya‟nın tarafını tuttuğu için Bismark‟dan pek çok yardım almıĢtır.

Basîret basın tarihimizde, bir savaĢ sırasında izlediği politika nedeniyle, yabancı bir devletten para ve araç yardımı gören ilk gazete

(41)

XXVIII

sayılmaktadır. Gazete 1869-1878 yılları arasında toplam 2448 (bazı

kaynaklara göre de 2376) sayı çıkmıĢtır. Ayetullah, Mustafa Celaleddin PaĢa, Polonyalı Karski, Ali Suavi, Esad Efendi, Çaylak Mehmed Tevfik, Ahmed Mithat yazarlarındandır. Ali Suavi‟nin Çırağan olayını (1878‟de Ali Suavi‟nin sarayı basarak V. Murat‟ı tahta geçirme giriĢimi) bir gün önce gazetede haber verdiği için kapatılmıĢ ve Ali Bey, Kudüs‟e sürülmüĢtür (Bayrak, 1994: 14).

Basîret‟in 39-90 (1870), 585 (1872), 1165-1178 (1874), 1704 (1875),

1758-1759 (1876) sayıları incelem kapsamına alınmıĢtır.

Basîret‟te gazetenin sayısı yine numero tabiriyle verilmekte, yılı ise hem rumi

hem de hicri tarihle belirtilmektedir. Gazetenin her sayısının ilk sayfasında “Matbaa

ve mahall-i idaresi Vezirhanı‟ndadır. Büyük nüshası 40 küçük nüshası 20 paradır. Seneliği 130, altı aylığı 70, üç aylığı 40, bir senelik posta ücreti 50 guruşdur. Menâfi„-i vataniyye ve havâdis-i „umumiyyeye dair millet gazetesidir. Bu gazete cuma ve pazardan maâda her gün çıkarılacakdır. Dâhilî ve haricî havâdisden bahs edecekdir. Fevâid-i „umûma aid olan âsârı meccânen kabul eyleyecekdir”

yazmaktadır.

Sonraki sayılarda ise “Matbaa ve mahall-i idaresi İstanbul‟da Bâb-ı „Âlî

caddesinde dâire-i mahsûsadır. Bir nüshası 30 paradır. Haricden gönderilip de gazeteye derc olunmayan evrak sahibine iâde olunmaz. Seneliği sağ para hesabıyla 150, altı aylığı 80, üç aylığı 45, bir senelik posta ücreti 75 guruşdur. Posta ücreti verilmemiş olan mekâtîb kabul olunmaz. Menâfi-i vataniyye ve havâdis-i umumiyyeye dair millet gazetesidir. Bu gazete haftada altı defa çıkar. Dâhilî ve haricî havâdisden bahs eder. Fevâid-i umuma âid âsârı meccânen kabul eyler”

yazmaktadır. Gazetenin ilk sayılarının her sayfası iki sütunken sonraki sayılarda her sayfa beĢ sütuna kadar çıktığı görülmektedir.

Basîret diğer gazetelerde olduğu gibi verdiği haberleri bölümlere ayırmamıĢ ya

da baĢlıklar hâlinde vermemiĢtir. Ancak incelediğimiz diğer gazetelerden çok farklı bir yönü gazetede bazı haberlerin sonunda Basîret baĢlığı atılarak haberle ilgili

(42)

XXIX

yorum yapılmasıdır. Basîret‟teki haberler ve diğer yazı türleri satır çizgisiyle ayrılmıĢtır. ÇalıĢma kapsamına alınan nüshalarda tefrikaya rastlanmamıĢtır.

III.II.VI. Hakâyıku’l-Vekâyî

1870-1873 yılları arasında 1040 sayı çıkan gazete daha çok 1870‟de Alman-Fransız savaĢı haberlerini vermiĢtir (Bayrak, 1994: 51).

RüĢtü adında biri tarafından çıkarılan, ilk sayıları daha çok savaĢ haberleriyle dolu olan bu gazetede Recaizade Ekrem ve KemalpaĢazade Sait Bey yazarlık yapmıĢlardır. Ebuzziya Tevfik de bu gazeteye yazılar yazmıĢtır. Bir süre sonra bu gazeteyi Filip Efendi yönetmeye baĢlar (Ġnuğur, 2005: 249). Filip Efendiye Hakâyıku‟l-Vekâyî gazetesindeki jurnalci tutumu yüzünden PadiĢah‟ın gazetecisi lakabı takılmıĢtır (Ġnuğur, 2005: 250).

Hakâyıku‟l-Vekâyî‟nin 15-24-25-27 (1870), 148-149-152-156-243 (1871)

sayıları incelemeye dahil edilmiĢtir.

Vakanüvis Ahmed Lütfi Efendi‟nin de tarihini oluĢtururken bu gazeteden de faydalandığı söylenmektedir4

.

Gazetenin baĢlığında hem hicri hem de miladi tarih verilmektedir, sayı tabiri için de numero kullanılmaktadır. BaĢlığın altında “Bir yıllığı 150, altı aylığı 80, üç

aylığı 45, büyük nüshası 1 guruş ve küçüğü 20 parayadır. Posta ücretinin bir seneliği elli guruşdur. „Umûmun menâfi„i içün her nev„ havâdisden bahs eder gazetedir‟. Bu gazete haftada beş defa Çiçek Pazarında Cemiyet-i İlmiyye-i „Osmaniyye matbaasında çıkar. Fevâid ve maârif ve edebiyata müteallık gönderilecek âsâr memnûnen kabul olunur” yazmaktadır.

4 Bu ifade Nuri Akbayar tarafından Ġbnülemin Mahmud Kemal Ġnal‟dan aktarılmıĢ olarak belirtilmektedir: HEZARFEN, Ahmed (1999); Ahmed Lûtfî Efendi, Vak’anüvîs Ahmed

(43)

XXX

Sonraki sayılarda ise “Bir yıllığı 150, altı aylığı 80, üç aylığı 45, beher nüshası

20 paradır. Posta ücretinin bir seneliği elli guruşdur. Umûmun menâfi„i içün her nev„ havâdisden bahs eder gazetedir. Bu gazete haftada beş defa Çiçek Pazarında Cemiyet-i „İlmiyye-i Osmaniyye matbaasında çıkarılıp havâdis ve fevâid ve maârif ve edebiyata muta„allık gönderilecek âsâr memnunen kabul olunur. Havâdis sırasına dâhil olacak ilân ve beyânnâmelerin beher satırı-çün on ve „adi ilân sütununa konulacak ilânın beher satırına üç guruş alınır” yazmaktadır.

Gazetenin her sayfasında sütun sayısı iki ile üç arasında değiĢmektedir. Gazete baĢlıklar hâlinde bölümlere ayrılmamıĢtır. Ancak haber, zaman zaman hangi gazeteden tercüme edilmiĢse o gazetenin adı baĢlık Ģeklinde konmaktadır.

Hakâyıku‟l-Vekâyî diğer gazetelere nazaran çok daha fazla oranda dıĢ haberlere yer

ayırmaktadır. Aslında neredeyse sadece dıĢ haberleri vermektedir. Gazetedeki haberler ve diğer yazı türleri üç yıldız ya da satır çizgisiyle ayrılmıĢtır. Gazetenin son sayfalarında sadece Rüşdü adı yer almaktadır.

III.III. Tanzimat Dönemi Basın Dilinin Kaynakları

Tanzimat dönemi basını ilk adımını Osmanlı bürokrasisine uzun yıllar hizmet etmiĢ isimlerle atmıĢtır. Ġlk gazete editörümüz eski vakanüvislerden, vaktiyle Mekke kadılığı da yapmıĢ olan Seyyit Mehmet Esat Efendi‟dir. Ġç olaylarlarla ilgili haberler için de Babıali kalemi kâtiplerinden Sarım Efendi görevlendirilmiĢtir. Editörü ve yazarları Osmanlı devlet adamlarından oluĢan bir gazetenin dilinin diplomasi dili olması da kaçınılmazdır. Bununla birlikte diplomatiğin dıĢındaki tesirler de gazete dilinin kendine has bir dil ve üsluba kavuĢmasını sağlamıĢtır. Bunlar arasında yabancı dilde yayımlanmıĢ gazeteler ve konuĢma dili yer almaktadır.

III.III.I. Diplomatik

Grekçe asıllı bir kelime olan diploma “ikiye katlanmıĢ Ģey, katlanmıĢ kâğıt” anlamına gelir. Kelime eski Yunan‟da “iki levha arasına yazılmıĢ hukuk akdi” için de kullanılmıĢtır. Latincedeki karĢılığı ise “tavsiyename veya salahiyet kâğıdı”dır. Roma‟da imparator veya senato tarafından posta vasıtalarında kullanılmak üzere verilen pasaporta ve askerlik

Referanslar

Benzer Belgeler

Anahtar Kelimeler: Sovyetler Birliği, Avrupa Ekonomik Topluluğu, Soğuk Savaş, Bütünleşme, Ortak

Aynı hücrenin empedans analizi sonucunda elde edilen direnç eğrileri Şekil 4.2’de verilmiştir. Ohmik direncin 0.64Ω/cm 2 civarında olduğu belirlenmiştir. Empedans

bö­ lümünde, Ulvi Hoca’mn eşi Ferhunde Erkin’in anılarına geniş yervermiş, onun anlattık­ larından yola çıkarak, Cumhu­ riyet öncesinde veliaht Abdül-

Elde edilen sonuç Dursun ve İştar’ın ( 2014) iş aile çatışmasının yaşam doyumunu önemli ölçüde etkilediği; Özkul’un (2014) iş-aile çatışmasının yaşam

-Her kim iyi bal yer ise, iyi arı var bak der. -Her kim iyi bal yer ise, iyi ayı var bak der. -Her kim iyi hal yer ise, iyi arı var bak der. Sadece bir harf değişikliği

Selim o ay muntazaman Eyüb canüine namaza gelmiş, camiin muvakkat odasına 1300 kuruş değerinde bir saat aldırtıp koydurtmuş, camie vakfettiği büyük

O günden sonra geçirdiği lerce tatlı ve hoş hatıraları arasında, b en i unut­ muştu ama, sıhhatinden hiçbir şey kaybetm em işti.. Maamafih, beni tanıyacak

ʿâlîleri ʿiffetlü 9 Hanım Efendiye birinci rütbeden Şefkat Nişân‐ı ʿAlîsi 10 Maʿmûratü’l‐Azîz vilâyeti vâlisi saʿâdetlü 11 Alî Bey Efendi hazretlerine