• Sonuç bulunamadı

Her şey zeh rd r. Müh m olan dozdur. Paracelsus

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Her şey zeh rd r. Müh m olan dozdur. Paracelsus"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“Her şey zeh rd r. Müh m olan dozdur.”Paracelsus

BBES ES LEN-ME LEN- ME

ARALIK- 2020 E- BÜLTEN

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANMA BÖLÜMÜ

(2)

Community

Değerli Okurlar;

Yeni 2020-2021 Eğitim Öğretim Yılında hazırlamış olduğumuz e-bülten çalışmamızı sizlere sunmaktan gurur duymaktayız.

Başlatmış olduğumuz e- bülten çalışmalarımızı istikrarlı bir şekilde sürdürmenin mutluluğu içerisindeyiz.

Daha önceki e-bülten çalışmalarımızda belirttiğim gibi e- bültenlerimizi gündemli olarak hazırlıyoruz.

Bu ay Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümümüz ‘Beslenme’ konusunda e-bülten çalışması yaptı.

Siz değerli okurlara iyi okumalar diliyor,  bu çalışmada emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Hepinize sağlıklı huzurlu günler dilerim

DENİZ BÜLBÜL

ALANYA RAM MÜDÜRÜ

ALANYA

REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

HAZIRLANMASINDA EMEĞİ GEÇENLER

Deniz BÜLBÜL Kurum Müdürü

Gökhan POLATEL PDR Bölüm Başkanı Tasarım

Yazılar AYŞE ÇELİK

Psikolojik danışman

Bültenimiz ilçemizde ortak bir

rehberlik ve özel eğitim kültürü oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır.

Yayınlanmasını istediğiniz yazı ve çalışmalar için bizimle iletişime

geçiniz.

Kadıpaşa Mah. Bostancı Pınarı Cad.

No: 39 07400 Alanya/ANTALYA 0242 511 50 30

alanyaram.meb.k12.tr

ARALIK 2020

(3)

1. BESLENME VE ÖNEMİ

2. BEBEKLİK DÖNEMİNDE BESLENME 3. OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE BESLENME

· ÇOCUĞUN YEME DAVRANIŞLARINA AİLENİN ETKİSİ

· ÇOCUĞUN YEME DAVRANIŞLARINA TELEVİZYONUN ETKİSİ 4. YEME PROBLEMLERİ

5. MODERN ÇAĞIN EN BÜYÜK SORUNU: OBEZİTE 6. KİTAP ÖNERİLERİ

İÇERİK

A L A N Y A R E H B E R L İ K V E A R A Ş T I R M A M E R K E Z İ | 2

(4)

Özünde yaşamsal bir faaliyet olan beslenme uygarlık seviyesinin gelişmesi, teknolojik ilerlemeler ve bunlara bağlı olarak besin çeşitliliğinin artmasıyla birlikte beslenmeye yüklenen anlamlar da artmış son dönemlerde

“Ne yersen O’sun!” yaklaşımlarıyla yediklerimizin ruhsal ve duygusal olmak üzere tüm sistemimizi etkilediği kanıtlanmıştır. Beslenme anne karnından yaşlılığa kadar yaşamın her evresinde önemlidir. Ancak özellikle erken çocukluk dönemi kritik evre olarak daha çok önem arz etmektedir. Çünkü yaşamın ilk yıllarında olumlu yeme davranışları kazanan çocuklar bu davranışlarını sonraki dönemlerinde de devam ettirmekte; yetişkinlik evrelerinde de birçok riskli hastalıklardan korunabilmektedirler.

Yeterli ve dengeli beslenerek sağlıklı yeme alışkanlıkları edinmenin ön koşulu, olumlu yeme davranışlarına sahip olmaktan geçmektedir. İlk yıllarda kazanılan yeme deneyimleri sonraki yıllardaki yeme aktivitesi ile ilgili duygu, düşünce ve davranışları etkilemektedir. Eğer olumlu yeme yaşantıları çoğunluktaysa iştahsızlık, reddetme ya da aşırı yeme gibi problemlere daha az rastlanmaktadır.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ | 3

(5)

BEBEKLİK DÖNEMİNDE BESLENME

Bebeğin besinlerle yaşadıkları ilk deneyimler çok önemlidir. Bebekler ek gıdalara geçişin ilk aylarında yiyeceği tatmak, tanımak isterler. O yüzden yemek vakitleri bebeklerde doymak için değil oynamak, diğer aile üyelerini taklit etmek, nasıl yediklerini keşfetmek ve yiyecekler hakkında bir şeyler öğrenmek içindir. Bu deneme-keşif aşamasında bebeğin olumlu beslenme alışkanlığı edinmesine etki eden birçok faktör vardır. Bunlar:

Besin kalitesi: Bebeğinize vereceğiniz ilk besinlerin işlem görmemiş, doğal halde ,taze, tuz ve şeker eklenmemiş olması önemlidir. Eğer sizin yedikleriniz sağlıklı ise bu yiyecekler bebeğiniz için de uygun hale getirilebilir.

Ebeveyn tutum ve alışkanlıkları: Bebeğin beslenme alışkanlıklarına en çok etki eden faktör anne-babanın hatta aile büyüklerinin alışkanlıkları, beslenme ile ilgili inanç ve önyargılarıdır. Ne yazık ki yiyeceği

reddetme, besin seçme, iştahsızlık ve aşırı yeme gibi birçok olumsuz yeme davranışının ortaya çıkmasında ebeveyn tutumlarının etkisi büyüktür. Özellikle aşırı baskıcı ve zorlayıcı tutumların yeme problemlerini daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdiği yadsınamaz. Çok erken yaşlardan itibaren, annenin beslenme biçiminin çocuğun beslenme biçimine etki ettiği kanıtlanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmeyi, 6. Aydan itibaren anne sütüne ek olarak tamamlayıcı beslenmeye başlanmasını, 2 yaşa kadar anne sütünün devam ettirilmesini önermektedir.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ | 4

Besin kalitesi: Bebeğinize vereceğiniz ilk besinlerin işlem görmemiş, doğal halde ,taze, tuz ve şeker eklenmemiş olması önemlidir. Eğer sizin yedikleriniz sağlıklı ise bu yiyecekler bebeğiniz için de uygun hale getirilebilir.

(6)

BEBEKLİK DÖNEMİNDE BESLENME

Uyaran Etkisi:Televizyon,tablet ve cep telefonu gibi ürünleri çocuklarına yemek yedirebilmek için kullanma ebeveynlerin sık başvurdukları bir yöntemdir.Bebeğin yiyecekten zevk almasını önleyen bu durum ayrıca açlık ve tokluk duyularına da zarar verir. Bebek doyduğunu hissedemez. Çünkü dikkati ekrandadır. Beslenme çocuk ve ebeveyninin birlikte etkileşime girdiği bir süreci gerektirir. Öğün saatleri bebek için sadece besinin ağızdan içeri alındığı, çiğneme ve yutma faaliyetlerini içeren bir zaman dilimi değildir. Uzmanlara göre çocuk bu sırada beslenme ile ilgili ardışık aktiviteleri biçimlendirmeyi, bedenini kontrol etmeyi, beslenme sırasında sağlıklı ilişkiler geliştirmeyi de öğrenir. Gerekli düzenlemeler yapıldıktan ve yeterli önlem alındıktan sonra ailesi ile birlikte sofrada kendi kendine yemesine izin verilen bebekler yiyeceklerden daha büyük keyif alırlar.Bu süreçte kendilerini ve etrafı kirletebilirler-bu özellikle annelerin hiç istemedikleri bir durumdur- ama bebeklerin aldıkları keyif de o oranda artmaktadır. Bebeklerin kendi kendilerine yemek yemek için hem yetenek hem de içgüdüleri olduğu; belirli bir beceriye ulaştığında (tutma, çiğneme, yutkunma) kendi kendine yemesine izin verilmesinin birçok olumlu katkıları olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır .Beslenme konusunda tek kontrol noktanız ona hangi besini ne sıklıkla vereceğinizi belirlemektir. Ne hızda ve ne kadar yiyeceği çocuğun kontrolüne bırakılmalıdır. Ama asla bir yiyeceği yemesi için zorlanmamalıdır! Doğal iştah kontrolü ve yiyeceklere hayat boyu sağlıklı bir yaklaşım için bu şarttır!

Çocuklarda iştah kontrolünü, açlık ve tokluk hissini ilk yaşlardan itibaren kazandırmak çok önemlidir! Ancak birçok anne baba bebeklerinin ya da çocuklarının yeterince yemediği konusunda endişeli oldukları için kendi doygunluk hislerine göre hareket edip bebeklerinin içgüdüsel mekanizmalarını önemsemezler. Sağlıklı çocuklarda yapılan bir araştırmada ebeveynlerin %20-60’ının çocuklarının yeteri kadar yemediğini düşündükleri belirtilmiştir.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ | 5

(7)

Okul öncesi dönem olumlu yeme davranışları ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmada kritik evrelerden birisidir. Çünkü aile yemeklerinde kazandırılan tutumlar hem okul yaşamında hem de yetişkinlikteki sağlığı ve yeme davranışları üzerinde etkili olacaktır. Bu dönemde diğer gelişim alanları ile paralel olarak yeme becerileri de artacaktır (Tabağına yemek koyma, yemeğini normal sürede bitirebilme gibi) Motor gelişimin büyüme hızından önde olduğu bu dönemde beslenmenin amacı ;yeterli besin çeşitliliği ile uygun büyüme ve gelişimin sağlanması, öğün düzenini planlanması, olumlu yeme davranışlarının ve yaşam boyu olumlu beslenme alışkanlıklarının kazandırılması hedeflenmelidir.

Okul öncesi dönem çocuğu besin seçicidir!

Artık aile ortamı yanında okul yaşantısı ile sosyal öğrenme alanları genişleyen çocuğun çevresinde olup bitene ilgi ve merakı da artacaktır. Sosyal ve duygusal becerilerin de gelişmeye başlaması ile birlikte daha çok çevresinde olup bitenle ilgilenen çocuğun yiyeceklere olan ilgisi bu dönemde biraz azalabilir. Her besini iştahla yemeyebilir.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ | 6

OKULÖNCESİ DÖNEMİNDE BESLENME

Besinlere karşı kesin tavırlar (hoşlanılan –hoşlanılmayan vb.) ve besinlerin çok fazla seçildiği bu süreç aile için katlanması zor olsa da geçicidir. Bu sebeple çocuğun istemediği bir yiyeceği yemeye zorlanmasının hem aileyle ilişkilerinin bozulmasına hem de beslenme problemlerine yol açacağı unutulmamalıdır. Bu dönem çocuğu besinleri tanıyabilecekleri şekillerde görmek isterler. Yiyeceklerin çok fazla karıştırılmasından, harmanlanmasından pek hoşlanmazlar. Uzmanların belirttiklerine göre en az sevdikleri besin grubu sebzelerdir. Keskin tatlar ve kokulara karşı çok hassastırlar. O yüzden pırasa, kereviz ,karnabahar gibi sebzeleri yemek istemeyebilirler. Besinler elleri ile yiyebilecekleri şekilde ve bildikleri formda ise daha keyif alarak yerler. Tüm bunları dikkate almak; özellikle sebzeleri çocuklara sunarken pişirme şekli ve servise önem vermek bu noktada yararlı olacaktır. Sınırlı da olsa yediği birkaç sebze ve çeşitli meyveler sebze-meyve grubundan alması gereken besin öğelerini karşılayacaktır. O sebeple birçok sebzeyi yemiyor diye çocuğu hırpalamak ,incitmek doğru değildir. Ebeveynlerin yapmaları gereken en sağlıklı tutum çocuğa her türlü yiyeceği sunmaya devam etmek olmalıdır. Bu çocuğun öğrenmesi ve damak tadının gelişmesine yarar sağlar. Çocuğun sadece tadın bakması, tadını alması bile yiyecek hafızasının gelişmesine katkı sağlayacaktır.

(8)

Çocukların bir yiyecek hakkındaki düşünceleri, yiyecek seçimleri ve o yiyeceği tüketmeleri büyük oranda anne ve babalarının düşünce, inanç ve yemeklere karşı olan tutumlarından etkilenmektedir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki ailenin bir yiyeceğin sağlıklı olduğuna dair düşünce ve deneyimleri olumlu ise bu çocuğun yiyecek seçimi, tüketimi ve yeni yiyecek tüketiminde istekli olma durumunu etkilemektedir.

Eğer ebeveynler kendi beslenme alışkanlıklarının çocuklarının yeme davranışları için oldukça önemli olduğunun bilincine varırlarsa; çocuklarının besin tüketiminde “söylediklerinin değil, yaptıklarının daha etkili olduğunu da görecektir.

Yine çocukların beslenmeleri ve yiyecek alımları üzerinde aşırı müdahalelerde bulunmanın, bazı yiyecekleri kısıtlamanın o yiyecekleri daha cazip hale getirdiği ve çocuğun yeme kontrolüne, mekanizmasına zarar verdiği bir gerçektir. Sürekli ve ödül olarak sunulmamak şartı ile bazı zamanlarda çocuğun abur cubur tüketmesi bu noktada hoş görülebilir. 4-5 yaşındaki çocukların yemek yemelerine ilişkin yapılan birçok araştırma çocukların şayet izin verilirse bünyelerine uygun yiyecekleri doğal olarak seçebildiklerini göstermiştir. Bu çalışmalardan birinde çocukların önüne çeşitli türden yiyecekler konulmuş. Başta çocukların alışkanlıklarına göre abur cubur yediği gözlemlenmiş. Ancak bir müddet sonra çocukların belirli zamanlarda belirli türde yiyecekleri seçmeye başladıkları görülmüş. Yemek seçimleri ile bünye ihtiyaçları tahlil edildiğinde o günkü yiyecekleri bünyelerinin ihtiyacına göre doğal olarak seçtikleri belirlenmiş.

Yiyecek asla bir ödül ya da

ceza aracı olarak kullanılmamalıdır!

Bu dönemde yemek saatleri birçok aile için sorunlu geçer. Hep birlikte aile sofrasına oturmak ve vaktinde sofradan kalkmak oldukça zordur. İstekle otursa bile çocuğun dakikalarca sofrada oyalanması anne baba için katlanılması oldukça zor bir durumdur. Gelişimsel olarak bakıldığında okulöncesi çocuğu yemeğini zamanında bitirebilme becerisine sahiptir. Ancak birçok anne baba çocuklarına böyle durumlarda daha fazla ilgi göstermekte ve çocuklar da bu ilgiyi sürdürebilmek için daha çok olumsuz yeme davranışı göstermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken öncelikle tavrınızın net olması. Yemek saati bitmişse hep birlikte sofradan kalkılmalıdır. Asla çocuğa yemeğini bitirmesi için yalvarmamalı ve kızılmamalıdır.

Yine yemek saatlerinin düzenli olması ,çocuğun sofranın kurulmasında rol alması, yiyeceği miktarı seçebilmesi, yemek esnasında hiçbir teknolojik ürünün kullanılmaması gibi düzenlemeler de yeme problemlerinin çözümünde çok işe yarayacaktır .tutum çocuğa her türlü yiyeceği sunmaya devam etmek olmalıdır. Bu çocuğun öğrenmesi ve damak tadının gelişmesine yarar sağlar. Çocuğun sadece tadın bakması, tadını alması bile yiyecek hafızasının gelişmesine katkı sağlayacaktır.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ | 7

Çocuğun Yeme

Davranışlarına

Ailenin Etkisi

(9)

Çocukların hangi gıdaları almaları ya da almamaları, hangi yiyecekler sağlıklı hangileri zararlı ve bunların nedenlerine ilişkin kararlarını etkileyen çevrelerinden aldıkları mesajlardır. Özellikle de televizyon reklamlarının etkisi oldukça fazladır.

Reklamların çocuğun yaşı, cinsiyeti, soysal çevresi, aile ortamı, ailenin eğitim düzeyi, reklamın iletildiği koşullar gibi birçok faktöre göre etkisi değişse de yiyecek tercihi ve beslenme davranışları üzerindeki etkisi ciddi boyutlardadır.

televizyon karşında yemek yedirmek ebeveynlerin işini kolaylaştırdığından sıkça başvurulan yöntemlerden

birisidir. Çocuk dikkatini televizyona verdiği için anne ya da baba kaşıkla çocuğun ağzına

yiyecek tıkıştırırlar.

Tüm bunlar olup biterken çocuk ne yediğinin ne de doyduğunun

farkında olmaz. Bu çocuğun ilerleyen dönemlerde yemek seçme, masada yemek yemek istememe, kendi kendine yemeyi

reddetme gibi olumsuz yeme davranışlarına neden olabilmekte. Hatta doygunluk hissine zarar verdiğinden ilerde

obez olma riskini de arttırmaktadır.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ | 8

ÇocuğunYeme Davranışlarına

Televizyonun

Etkisi

(10)

problemi yoksa; yeme problemleri genellikle ebeveyn tutumlarından kaynaklıdır. Çocuğun seçici yeme davranışında, günlük besin ihtiyacı ve hangi besinleri hangi ortamlarda yemeyi reddettiği göz önünde tutularak değerlendirilmelidir. Günlük alması gereken besinleri alıyorsa ,seçici yeme davranışını sadece ebeveynlerinin yanında gösterip diğer sosyal ortamlarda göstermiyorsa ve ciddi sağlık sorunları yoksa yemek yeme üzerinde çok durulmamalıdır. Seçici yeme probleminde ailelerin yaptığı en büyük hatalardan bir tanesi eğer çocuk yemek yemezse aç kalır ve hastalanır korkusu ile çocuğa istediği yiyeceği pişirmek ya da yemediği yiyecekleri zorla yedirmek oluyor. Bu da çocuğun yiyeceği ebeveynlerini etkileme, onları kontrol etme aracı olarak kullanmasına neden olmakta. Eğer ebeveynler yemek yemeyi odak noktası haline getirmeden, aşırı baskılarından vazgeçip kaygılarını kontrol edebilirlerse birçok sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Yapılan araştırmalara göre aslında yeme problemlerinin temelinin gelişimin çok erken evrelerinde atıldığı görülmüştür

Ailelerin

en şikayetçi oldukları yeme problemleri; belirli besin gruplarını

reddetme ya da yeni besinleri denemeye isteksiz olma durumu olan seçici yeme ve iştahsızlıktır.

Seçici yeme davranışı gösteren çocukların yemeye ilgileri azdır, çok yavaş ve az yerler. Bu durum

aileleri kaygılandırır. Genellikle okulöncesi yaş grubunda görülür. Erken doğan bebeklerin

%40-70’inde ciddi yeme problemleri olduğu görülmüştür.

Yine sonda ile beslenme ihtiyacı olan çocuklarda; kusma, reflü vb.

mide rahatsızlıkları ve sindirim sorunları olan çocuklarda iştahsızlık ve besini reddetme gibi

yeme problemleri daha sık görülmektedir.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ 9

Yeme

Problemleri

Özellikle anne sütünden katı gıdalara geçiş süreci hızlı bir adaptasyonu gerektirdiğinden çoğu yeme sorunlarını bu evrede oluşmaktadır. Bebeğe besini ağza alma, çiğneme, yutma işlevlerinin herhangi birinde baskı uygulanması, zorla yedirilmesi ya da açlık sinyallerinin önemsenmemesi gibi sorunlar ileri yaşlarda birçok yeme problemlerine neden olmaktadır. Bağlanmaya ilişkin problemler, aile içi uyumun az olması, duyguların ifade edilememesi, ailenin sağlıksız tutumları, kişisel gelişimin desteklenmemesi gibi olumsuz aile özellikleri de yeme problemlerine neden olmaktadır. Tartışmaların yaşandığı, çocuğun ikaz edildiği, cezalandırıldığı, başkaları ile kıyaslandığı aile sofralarında çocuklar besini reddetme, isteksizlik ya da iştahsızlık gibi olumsuz yeme davranışları sergileyebilmektedirler.

(11)

Dünya

Sağlık Örgütü(DSÖ) tarafından

“Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi“

olarak tanımlanan obezite çocuk ve ergenlerin %25-30’unu etkileyen ciddi

bir halk sağlığı sorunudur. Çocukluk dönemindeki obezitenin %90’ı büyüme

için gerekenden daha fazla kalori alınması sonucu ortaya çıkan eksojen

obezitedir.

Beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite yetersizliğine bağlı sedanter yaşam tarzı obezite için en önemli risk faktörleri olarak tanımlanmaktadır. Diğer etmenler ise:

· Genetik faktörler

· Hormonal ve metabolik etmenler

· Yağlı ve şekerli yiyecek-içecek tüketimi ve

“fastfood” tarzı beslenme

· Televizyon ve bilgisayar başında fazla zaman geçirme

· Psikososyal etmenler(Parçalanmış aile,aile içi geçimsizlik)

· Ekonomik nedenler

· Reklamlar

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ / 10

OBEZİTE

Obezite ve genetik etmenler üzerinde yapılan araştırmalarda her iki ebeveyn obez ise çocuğun obez olma şansı %80 olacağı tespit edilmiş. Yemek saatleri düzensiz, sürekli abur cubur tüketen, fiziksel aktiviteye az zaman ayıran, günde 4 saatten fazla televizyon izleyen, bilgisayar kullanan çocukların en büyük risk grubunu oluşturmaktadır. Kaliteli yaşamı olumsuz etkileyen obezite okul çağı çocuklarında ciddi psikolojik, sosyal ve akademik sorunlara neden olmaktadır. Özellikle erinlik döneminde arkadaş edinememe, dışlanma, grup faaliyetlerine katılamama, alay konusu olma gibi durumlar benlik algısını olumsuz etkilemekte ve obeziteyi daha da arttırmaktadır.

(12)

Ergenlikte İmaj Kaygısı ve Yanlış Diyet Uygulamaları

Medyanın beden algısı ve yeme tutumları üzerinde özellikle ergenlik döneminde çok büyük etkisinin olduğu bilinen bir gerçektir. Ergenlikte beden algısı sosyal ve duygusal gelişim için çok önemlidir. Eğer beden imajı olumlu ise öz kabul ve saygısı da olumlu olacak bu tüm ilişkilerine yansıyacaktır. Ancak tersi durumda zihninde oluşturduğu ideal beden imajına ulaşabilmek için farklı arayışlara girecektir. Medyada diziler, fimler ve reklamlar vasıtasıyla sürekli olarak ideal kadın ve erkek görünümleri empoze edilir.

Kendini bu idealize edilmiş görüntülerle kıyaslayan gençler bu gerçekte ulaşılması mümkün olmayan görünümleri elde edebilmek için yanlış beslenme davranışları ve diyet uygulamaları sergileyebilmektedir. Erkeklerde ağırlık artısı ve bazı sağlıksız yöntemlerle kas dokusunu artırmaya yönelik arayışlarla etkisini gösteren bu durum, kızlarda daha çok zayıflamaya yönelik diyet

uygulamaları olarak görünmektedir. Medyada sürekli olarak zayıflığın bir güzellik ölçütü olarak sunulması

“Ne kadar zayıf olursan o kadar güzel olursun”

algısının yerleştirilmesi, başarı ve toplumsal kabul ile ilişkilendirilmesi genç kızların beden hoşnutsuzluğunu arttırmakta; kendine güvensizlik,suçluluk,mutsuzluk

,kaygı, depresyon ve ciddi yeme

bozukluklarına(Tıkınırcasına yeme, Anoreksiya ve Bulimiya nervosa) yol açmaktadır.

Obeziteden Korunma

Beslenme Eğitimi-Yanlış Beslenme Alışkanlıklarının düzeltilmesi

Yaşam biçiminin değiştirilmesi-Daha aktif bir yaşam

Fiziksel aktivitelerin arttırılması Okul kantinlerinin denetlenmesi

Obeziteden korunmada alınabilecek önlemler ilgili tüm birimleri kapsamakta olup; aile,okul çalışanları ve sağlık yetkililerinin işbirliğini gerektirmektedir. Ailelere obezite ve sağlıklı beslenme ile ilgili farkındalık eğitimlerinin verilmesi çok önemlidir. Ailede ise günlük yaşam alışkanlıklarının düzenlenmesi ve çocuğa olumlu rol model olunması önemlidir.

Çocuğun öğün saatlerinin düzenlenmesi, televizyon ve bilgisayar başında atıştırmasının önlenmesi ve fiziksel aktivite içeren faaliyetlere teşvik edilmesinde ailelere büyük sorumluluk düşmektedir.

Okullarda kilo takibi için karne kullanımı;

beden eğitimi dersi sürelerinin arttırılması ve spor ve oyun alanlarının geliştirilmesi bu kapsamda yapılması gereken çalışmalardır.

Sağlıklı gıdaların teşvik edilmesi ve bu konuda yönlendirici etiketlemelerin yapılması;

medya haberleri ve reklamlarda doğru beslenme ve düzenli fiziksel aktivitenin desteklenmesi toplumsal farkındalığın artmasına katkıda bulanabilecek önemli yaklaşımlardır.

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ / 11

(13)

Yapılan araştırmalarda ciddi yeme bozuklukları olan anoreksik ve bulimik hastaların yaşam hikayelerine

bakıldığında zayıf aile bağları olan,aile ilişkileri olumsuz,kendine güveni ve saygısı düşük,sosyal becerileri zayıf bireyler oldukları görülmüş. Özellikle okullarda ergenlerin öz güven ve saygısını arttırıcı eğitimlere ağırlık verilmesinin, teneffüs aralarında ve okul dışı zamanlarda inaktif faaliyetler yerine(Tv. izlemek,bilgisayar–

tablet-telefon ile oynamak, cafede oturmak vb.) yerine spor etkinlikleri ile vakit geçirmek çok yararlı olacaktır.Kendi kimliklerini oluşturabilmek için çevresindekilerin düşüncelerine, iletişimlerine aşırı önem veren, dış uyaranlara karşı hassasiyet geliştiren, öğrenme, gelişme ve özdeşim dönemindeki ergenleri anlamaya çalışmak, onları bir birey olarak görmek, duygu ve düşüncelerine saygı duymak ergenlerle yaşanan iletişim problemlerinde etkili olacaktır. Ailelerin farkındalığını arttırmak için psikolojik destek yanında çeşitli aile eğitimlerinin yapılması da ergenlerin sağlıklı gelişiminde atılması gereken önemli bir adım olacaktır.

erinlik döneminde hızla değişen bedenine adapte olmaya çalışan gencin gerçek beden ağırlığı, algıladığı beden ağırlığı ve ideal beden ağırlığı arasında ciddi oranda farklılıkların olması beden doyumsuzluğunu arttırmakta ve sürekli zayıf olmayı hayal etme şişmanlamaktan korkma, başkalarının yanında yemek yemekten utanma, bazen yemek yemeği reddetme, hatta psikolojik nedenlerle kendini kontrol edememe sonucu aşırı yemeden sonra duyulan suçluluktan kurtulmak için müshil kullanma, kusma ya da aşırı egzersiz yapma gibi olumsuz davranışlarına neden olabilmektedir. Olumsuz sağlık davranışlarından en önemlisi bilinçsizce başlanan ve sürdürülen diyet uygulamalarıdır. Hiçbir uzmana danışmadan diyet yapması gerektiğine çoğu zaman ergen kendisi karar vermektedir. Kendi kendine başlatılan bu uygunsuz diyet programı ergenin büyüme ve gelişmesi için gerekli olan besin değerlerini karşılamamaktadır. Düzensiz öğünler, öğün aralarında abur cubur tüketme, ev dışında yeme alışkanlığı, fastfood tarzı beslenme, hazır gıdalara yönelme gibi sağlıksız beslenme davranışları ergenlerde özellikle yetişkinlik döneminde ortaya çıkabilecek hastalıklara da zemin hazırlamaktadır. (Obezite, diyabet, kalp-damar hastalıkları vb.).

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ / 12

(14)

ALANYA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ / 12

KİTAP ÖNERİLERİMİZ

(15)

ALANYA

REHBERLİK VE

ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ

ARALIK 2020

MUTLU ÇOCUKLAR İÇİN...

ADRES: KADIPAŞA MAH.BOSTANCIPINARI CAD. NO:39/1 TEL: 0(242) 511 50 30 / FAKS: 0(242) 511 50 30

E-MAİL : AL353097@GMAİL.COM

Referanslar

Benzer Belgeler

Anne-baba eğitimi programlarının amacı, anne-babaların öz-güvenini güçlendirmek ve küçük çocukların fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimini teşvik

Yeme bozukluğu olan bireylerin %50’si bu grupta olup tedavi edilmedikleri takdirde AN veya BN’ya.

Ancak Çocuğun anneden sonra en çok iletişim kurduğu birey olan baba ile kurulan iletişim de aynı şekilde anne ile kurulan iletişim gibi çocuğun gelişimi açısından

Buna göre anne- babaların iskele kurma temelli davranışları; sözel strateji, durum ya da problemle ilgili olarak doğrudan ya da elle yardım etme, çocuğa çö- zümle ilgili

Aile içi şiddet aile üyelerinden birinin diğerini duygusal, fiziksel ve cinsel istismara maruz bırakması, sosyal olarak dışlaması ve maddi yoksun bırakması gibi davranışları

• 1986-1994 Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı (1989 deri hastalıkları uzmanlığı, 1993 doçentlik unvanı).. • 1994-1999 SB Dr.Sami Ulus Kadın

Bir gün Hazreti İbrahim, yanındaki insanlara ders vermek için önce uzaktan çok küçük görünen bu yıldıza baktı?. Amacı, o insanları inandıkları

Ancak Bilâl-i Habeşi Hazretleri, Peygamber Efendimizin vefatından sonra çok üzül- dü.. Mekke’de her şey ona, Peygamber