• Sonuç bulunamadı

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı AİLE DANIŞMANLIĞI ALANINDA ÇALIŞAN UZMANLARIN BU ALANA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ Asime ŞABANOVA Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2017

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı AİLE DANIŞMANLIĞI ALANINDA ÇALIŞAN UZMANLARIN BU ALANA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ Asime ŞABANOVA Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2017"

Copied!
129
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AİLE DANIŞMANLIĞI ALANINDA ÇALIŞAN UZMANLARIN BU ALANA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ

Asime ŞABANOVA

Yüksek Lisans Tezi

Ankara, 2017

(2)
(3)
(4)

Asime ŞABANOVA

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

Ankara, 2017

(5)

Asime ŞABANOVA tarafından hazırlanan “Aile Danışmanlığı Alanında Çalışan Uzmanların Bu Alana İlişkin Görüş ve Önerileri” başlıklı bu çalışma, 23.08.2017 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak jürimiz tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Doç.Dr. Zeynep TEZEL (Başkan)

Prof. Dr. Yasemin ÖZKAN (Danışman)

Doç.Dr. Filiz YILDIRIM (Üye)

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

Prof.Dr. Musa Yaşar SAĞLAM EnstitüMüdürü

(6)

Hazırladığım tezin tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin kağıt ve elektronik kopyalarının Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım:

 Tezimin/Raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir.

 Tezim/Raporum sadece Hacettepe Üniversitesi yerleşkelerinden erişime açılabilir.

 Tezimin/Raporumun 2 (iki) yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin/raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir.

23.08.2017

Asime ŞABANOVA

(7)

Enstitü tarafından onaylanan lisansüstü tezimin/raporumun tamamını veya herhangi bir kısmını, basılı (kâğıt) ve elektronik formatta arşivleme ve aşağıda verilen koşullarla kullanıma açma iznini Hacettepe Üniversitesine verdiğimi bildiririm. Bu izinle Üniversiteye verilen kullanım hakları dışındaki tüm fikri mülkiyet haklarım bende kalacak, tezimin tamamının ya da bir bölümünün gelecekteki çalışmalarda (makale, kitap, lisans ve patent vb.) kullanım hakları bana ait olacaktır.

Tezin kendi orijinal çalışmam olduğunu, başkalarının haklarını ihlal etmediğimi ve tezimin tek yetkili sahibi olduğumu beyan ve taahhüt ederim. Tezimde yer alan telif hakkı bulunan ve sahiplerinden yazılı izin alınarak kullanılması zorunlu metinlerin yazılı izin alınarak kullandığımı ve istenildiğinde suretlerini Üniversiteye teslim etmeyi taahhüt ederim.

oTezimin/Raporumun tamamı dünya çapında erişime açılabilir ve bir kısmı veya tamamının fotokopisi alınabilir.

(Bu seçenekle teziniz arama motorlarında indekslenebilecek, daha sonra tezinizin erişim statüsünün değiştirilmesini talep etseniz ve kütüphane bu talebinizi yerine getirse bile, teziniz arama motorlarının önbelleklerinde kalmaya devam edebilecektir)

oTezimin/Raporumun 23.08.2019 tarihine kadar erişime açılmasını ve fotokopi alınmasını (İç Kapak, Özet, İçindekiler ve Kaynakça hariç) istemiyorum.

(Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin/raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir, kaynak gösterilmek şartıyla bir kısmı veya tamamının fotokopisi alınabilir)

oTezimin/Raporumun 23.09.2019 tarihine kadar erişime açılmasını istemiyorum ancak kaynak gösterilmek şartıyla bir kısmı veya tamamının fotokopisinin alınmasını onaylıyorum.

o Serbest Seçenek/Yazarın Seçimi

23 /08/ 2017 Asime ŞABANOVA

(8)

Bu çalışmadaki bütün bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi, görsel, işitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu, kullandığım verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı, yararlandığım kaynaklara bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunduğumu, tezimin kaynak gösterilen durumlar dışında özgün olduğunu, Prof. Dr. Yasemin Özkan danışmanlığında tarafımdan üretildiğini ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Yönergesi’ne göre yazıldığını beyan ederim.

Asime ŞABANOVA

(9)

TEŞEKKÜR

“Aile Danışmanlığı alanında çalışan uzmanların bu alana ilişkin görüş ve önerileri”

konusunda yaptığım araştırmada beni destekleyen ve katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum.

Araştırmanın gerçekleştirilmesinde yardımlarını esirgemeyen, çalışmalarıma katkıda bulunan sevgili hocam Prof. Dr. Yasemin Özkana’a,

Çalışmalarımda kurumunun kapılarını açarak beni destekleyen Terapist, Aile Danışmanı Doç.Dr. Özden Bilgin’e,

Araştırmanın her aşamasında ve araştırma sürecinde yanımda olan değerli eşim Murat Ali Bayar’a,

Yalnızca araştırma esnasında değil, hayatımda aldığım her kararda bana sonsuz destek veren Annem Aşurey Şabanova’ya

Teşekkürlerimi sunuyorum.

Asime ŞABANOVA

(10)

ÖZET

ŞABANOVA, Asime. Aile Danışmanlığı Alanında Çalışan Uzmanların Bu Alana İlişkin Görüş ve Önerileri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2017.

Bu çalışma Türkiye’de Ankara ili örnek alınarak ASPB’na bağlı merkezlerde çalışan aile danışmanı uzmanlarının Türkiye’deki aile danışmanlığına ilişkin görüşlerini ve önerilerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.

Çalışma niceliksel bir çalışma olup tarama modeliyle yapılandırılmıştır. Ankara ilindeki aile danışmanları ile iletişime geçilmiş, kartopu örneklem yöntemi uygulanarak daha sonra İzmir, İstanbul, Konya ve Adana’da çalışan aile danışmanları araştırmaya dahil edilmiştir. Geliştirilen anket formunun geçerliğini belirlemek amacıyla profosyonel olarak aile danışmanlığı yapan ve gönüllü 5 aile danışmanı ile pilot çalışma yapılmıştır.

Bu süreçte profosyonel uygulamacıların önerileri dikkate alınarak anket soruları revize edilmiştir. Anket formları katılımcılara bizzat araştırmacı tarafından gönülülük ilkesine dayalı olarak yaklaşık 15-20 dakikada yüz-yüze görüşülerek toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 23.0 (Statistical Package for Social Science) istatistik paket programına girilmiş ve istatistiksel analizler bu program kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Açık uçlu sorular Microsoft Excel aracılığı ile üst kategorilerle birleştirilmiş ve bu kategorilerin örneklem içindeki yüzdeleri rapor edilmiştir.

Araştırma sonucunda aile danışmanlığı alanında çalışan uzmanlar bu alanda eğitim içeriğinin geliştirilmesi, eğitim aldıklarında sürecin süpervizörler tarafından iyi takip edilmesi, kapsamlı olması ve süpervizyon saat sayısının artırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Ayrıca topluma dair bilinçlendirme çalışmalarının yapılması, evlilik öncesi ve boşanma gibi durumlarda aile danışmanlığının zorunlu hale getirilmesi gerektiği gibi önerilerde de bulunmuşlardır.

Anahtar Sözcükler

Aile danışmanlığı, aile danışmanı uzmanı, danışan problemleri ve öneriler

(11)

ABSTRACT

SHABANOVA, Asima . Views and Suggestions Of Experts Working In The Field on the Family Counselling, Master’s Thesis, Ankara, 2017.

This study was carried out by taking as an example the opinions and recommendations of family counselors working in affiliated centers of the Ministry of Family and Social Policies, in Ankara, Turkey.

The purpose of this research is to investigate the opinions and recommendations of family counselors’ about this field

The intention of that study is to investigate professional competencies, the trainings and the courses they have taken, their professional qualifications, the problems they have encountered, the problems of the clients and the techniques they have developed for such problems and thus their recommendations in the context of their expertise.

The study was a quantitative study and structured with the survey model, by applying snow ball sampling method through the communication with family consultants in Ankara and Izmir, Istanbul, Konya and Adana. A pilot study was conducted with 5 volunteer family counselors who professionally conducted Family Counseling in order to determine their validity and function of the questionnaire.

In this process, survey questions were revised considering the proposals of professional counselors. The interview forms were filled by the researcher herself for about 15-20 minutes via face-to-face interview based on the volunteer principle. Then the data were entered into the SPSS (23.0) (Statistical Package for Social Science) program and statistical analyzes were carried out in this program. Open-ended questions were merged into the top categories via Microsoft Excel and percentages of these categories in the sample were reported.

As a result of the research, it is suggested that the experts working in the field of family counseling should improve the content of the training in this field, they should be well

(12)

monitored by the supervisors during the training, the trainings should be comprehensive and the number of supervision hours should increase, awareness raising activities for society should be carried out and family counseling in case of marriage and divorce should be compulsory.

Key words

Family counseling, family counselors and experts, problems of clients and recommendations

İÇİNDEKİLER

(13)

KABUL VE ONAY...vi

YAYIMLAMA VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI...viii

ETİK BEYAN...ix

TEŞEKKÜR...v

ÖZET...vi

ABSTRACT...vii

İÇİNDEKİLER...ix

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ...xiii

TABLOLAR DİZİNİ...xiv

ŞEKİLLER DİZİNİ...xv

GİRİŞ...1

1. BÖLÜM. ARAŞTIRMANIN BİLGİLERİ...4

1.1. Araştırmanın Konusu...4

1.2. Araştırmanın Sorunsalı...5

1.3. Araştırmanın Amacı...7

1.4. Araştırmanın Önemi...7

1.5. Araştırmanın Varsayımları...8

1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları...8

1.7. Tanımlar...8

2. BÖLÜM. KURAMSAL ÇERÇEVE...10

2.1. Aile...10

2.2. Ülkemizdeki Aile Türleri...10

2.2.1. Geniş Aile...11

2.2.2. Çekirdek Aile...11

2.2.3. Geçiş Ailesi...11

2.3. Aile Danışmanlığı...12

2.4. Aile Danışmanlığının Tarihsel Gelişimi...13

2.5. Aile Danışmanlığı Kuramları...18

2.5.1. Bowen Aile Danışması...18

2.5.2. Yapısal Aile Danışması...23

(14)

2.5.3. Yaşantısal/İnsancıl Aile Danışması...27

2.5.4. Aile Sistemleri Kuramı...30

2.5.5 . Bilişsel Davranışçı Aile Danışması...33

2.5.6. Öyküsel (Narrative) Aile Danışması...34

2.6. Danışmanlık Biçimleri...38

2.6.1. Bireysel Danışmanlık...38

2.6.2. Bireysel Evlilik Danışmanlığı...38

2.6.3. Birleşik Aile (Conjoit Family) Danışmanlığı...39

2.6.4. Dört –Yol (Four -Way) Oturumu...39

2.6.5. Grup Danışmanlığı...39

2.6.6. Kombine Terapi...39

2.7. Aile Danışmanlığını Gerektiren Sorunlar...40

2.7.1. Aile İçi İletişim Sorunları...43

2.7.2. Ekonomik Sorunlar...46

2.7.3. Çocuklarla İlgili Sorunlar...48

2.7.4. Cinsel Sorunlar...50

2.7.5. Aile Büyükleri ve Akraba İlişkileri İle İlgili Sorunlar...51

2.7.6. Aile İçi Şiddet...52

2.7.7. Aile Üyelerinin Kötü Alışkanlıkları...53

2.8. Aile Danışmanlığı ve Sosyal Hizmet...54

3. BÖLÜM. YÖNTEM...58

3.1. Araştırmanın Modeli...58

3.2. Çalışma Evreni ve Örneklem...58

3.3. Veri Toplama Araçları...59

3.4. Etik Konular...60

3.5. Veri Toplama Süreci...60

3.6. Verilerin İşlenmesi ve Değerlendirilmesi...61

4. BÖLÜM. BULGULAR VE YORUM...62

4.1. Aile Danışmanlarının Cinsiyete Göre Dağılımı...62

4.2. Aile Danışmanlarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı...63

4.3. Aile Danışmanlarının Medeni Durumuna Göre Dağılımı...63

(15)

4.4. Aile Danışmanlarının Çocuk Sahibi Olma Durumları ve Çocuk Sayısına Göre Dağılımı...64 4.5. Aile Danışmanlarının Eğitim Durumlarına Göre Dağılımı...65 4.6. Aile Danışmanlarının Mezun Oldukları Lisans Programlarına Göre

Dağılımı...67 4.7. Aile Danışmanlarının Lisansüstü Eğitim Aldıkları Alanlara Göre

Dağılımı...68 4.8. Aile Danışmanlarının Eğitim Aldıkları Merkezlerin Dağılımı...69 4.9. Aile Danışmanlarının Aile Danışmanlığı Eğitimine Dair Yeterlilik Algısı. .70 4.10. Aile Danışmanlarının Aile Danışmanlığı Yaptıkları Sürelerin Dağılımı.. .70 4.11. Aile Danışmanlarının Seanslar Sırasında En Çok Karşılaştıkları

Sorunlar ve En Çok Zorlandıkları Konulara Göre Dağılımı...71 4.12. Aile Danışmanlarının Türkiye’deki Aile Danışmanlığı Hizmetlerine

Dair Yeterlik Algılarının Dağılımı...72 4.13. Aile Danışmanlarının Aile Danışmanlığı Ekibinde Yer Alması

Gerektiğini Düşündükleri Profesyonellerin Dağılımı...73 4.14. Aile Danışmanlarının Danışmanlık Sürecinde Karşılaştıkları

Sorunlar, Karşılaştıkları Zorluklar, Türkiye’de Aile Danışmanlığı Hizmetleri ve Danışmanların Aldıkları Aile Danışmanlığı Eğitimine İlişkin Yeterlilik Algılarının Karşılaştırılması...75 4.14.1. Aile Danışmanlarının Araştırma Değişkenlerine İlişkin Betimleyici

İstatistikler...75 4.14.2. Aile Danışmanlarının Aile Danışmanlığı S ırasında Karşılaştıkları Sorun

Sayısı, Zorluk Sayısı, Türkiye’de Aile Danışmanlığı Hizmetlerinin ve Aldıkları Aile Danışmanlığı Eğitiminin yeterlilik Algıları Ortalama Puanlarının Gruplararası Farklılıkları...76 4.14.2.1. Aile Danışmanlarının Cinsiyetler Arası Farklılıkları...78 4.14.2.2. Aile Danışmanlarının Mezun Olunan Lisans Programına

Göre Farklılıkları...78 4.14.2.3. Aile Danışmanlarının Lisansüstü Eğitim Düzeyine Göre

Farklılıkları...78

(16)

4.14.2.4. Aile Danışmanlarının Danışmanlık Yapma Süresine Göre

Farklılıkları...80

4.14.2.5. Aile Danışmanlarının Danışmanlık Eğitimin Alındıkları Kuruma Göre Farklılıkları...82

4.14.3. Niteliksel Değerlendirmeler...84

4.14.3.1. Aile Danışmanlığı Becerilerine İlişkin Yeterlilik Algısının Değerlendirilmesi...84

4.14.3.2. Aile Danışmanlığının Geliştirilmesine Yönelik Öneriler...85

5. BÖLÜM. SONUÇLAR...88

6. BÖLÜM. TARTIŞMA...90

7. BÖLÜM.ÖNERİLER...93

KAYNAKÇA...95

EKLER...101

EK-1. Gönüllü Katılım Formu...101

EK-2. Anket Formu...102

EK-3. Etik Kurul İzni...108

EK-4. Tez Orjinallik Raporu...109

(17)

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

AD : Aile Danışmanlığı

ADU : Aile Danışmanı Uzmanları

ASPB : Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

SHÇEK : Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu

(18)

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 4.1. Aile Danışmanlarının Lisansüstü Eğitim Aldıkları Alanlara Göre

Dağılımı...69 Tablo 4.2. Aile Danışmanlarının Aile Danışmanlığı Yaptıkları Sürelerin Dağılımı...71 Tablo 4.3. Aile Danışmanlarının Seanslar Sırasında En Çok Karşılaştıkları

Sorunlar ve En Çok Zorlandıkları Konulara Göre Dağılımı...72 Tablo 4.4. Aile Danışmanlarının Aile Danışmanlığı Ekibinde Yer Alması

Gerektiğini Düşündükleri Profesyonellerin Dağılımına İlişkin Khi Kare Analizi...74 Tablo 4.5. Aile Danışmanlarının Araştırma Değişkenlerine İlişkin Betimleyici

İstatistikler...76 Tablo 4.6. Değişkenler Arası İlişkileri Gösteren Spearman Korelasyon Katsayıları...77 Tablo 4.7. Aile Danışmanlarının Lisansüstü Eğitim Derecesine Göre Bazı

Değişkenlere Ait Betimleyici İstatistikler...79 Tablo 4.8. Aile Danışmanlarının Danışmanlık Süresine Göre Değişkenlere Ait

Betimleyici İstatistikleri...81 Tablo 4.9. Aile Danışmanlarının Eğitim Alınan Kuruma Göre Değişkenlere Ait

Betimleyici İstatistikleri...83 Tablo 4.10. Aile Danışmanlığı Becerilerine İlişkin Yeterlilik Algısı Kategorileri...85 Tablo 4.11. Aile Danışmanlığının Geliştirilmesine Yönelik Öneriler...87

(19)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 4.1. Aile Danışmanlarının Cinsiyete Göre Dağılımı...62 Şekil 4.2. Aile Danışmanlarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı...63 Şekil 4.3. Aile Danışmanlarının Medeni Durumuna Göre Dağılımı...64 Şekil 4.4. Aile Danışmanlarının Çocuk Sahibi olması ve Çocuk Sayısına Göre

Dağılımı...65 Şekil 4.5. Aile Danışmanlarının Eğitime Durumlarına Göre Dağılımı...66 Şekil 4.6. Aile Danışmanlarının Mezun Oldukları Üniversitelere Göre Dağılımı...67 Şekil 4.7. Aile Danışmanlarının Mezun Oldukları Lisans Programlarına Göre

Dağılımı...68 Şekil 4.9. Aile Danışmanlığı Eğitimine Dair Yeterlilik Algısı...70 Şekil 4.10. Aile Danışmanlarının Türkiye’de Aile Danışmanlığı Hizmetlerine

Dair Yeterlilik Algısı...73

(20)

GİRİŞ

Aile toplumun omuzudur. Onu tahribe yönelen her şey toplumun tahribine yönelmiş demektir. Butler

Dünyada çok çeşitli toplumların ve dolayısıyla farklı aile yapılarının bulunması evrensel bir aile tanımının yapılmasını güçleştirmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak aileye dair yapılan tanımlamalar da bir o kadar çeşitli olacaktır. Bu nedenle aileye yönelik genel bir tanım yapmaktan ziyade içerdiği özellikler bakımından aile ele alındığında, ailenin; “hane halkı sayısı”, “hane halkının niteliği”, “aile içi iletişim”, “ekonomik yapı”, “akrabalık ilişkileri”, “aile bireylerinin birbirleriyle olan yatay ve dikey ilişkileri (otorite ve hiyerarşilik)”, “kan ve soy bağı”, “toplumsallaşma” vb. gibi her biri ayrı bir çalışmanın konusu olabilecek niteliklerin birarada bulunduğu sistemli ve bütüncül bir kurum olduğu görülmektedir. Diğer taraftan ailenin evlilik sonucu oluşması, yani “aile ve evlilik”, “karı - koca ve ebeveyn - çocuk ilişkisi” gibi kavramlarının beraber değerlendirilmesi de ailede ön plana çıkan önemli bir fonksiyondur. Bu bağlamda aile,

“evlilikle birbirlerine bağlanmış ve toplumsal ilişkileri belirli kalıplar içerisine yerleştiren bir sözleşmedir” denilebilir (Baltacı, 2010, s. 9).

Aile toplumun temelini oluşturan ve insanlığın varoluş süreciyle birlikte ortaya çıkmış olan bir kurumdur. Birçok alanda olduğu gibi zamanla aile kurumunda da önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Geniş aile yapısının çekirdek aile modeline dönüşmesi bu değişikliklerin en başında gelmektedir (Kır, 2011, s. 1). Çekirdek aileye geçişle birlikte çocukların ebeveynler tarafından denetimi azalmış ve çocuklar ile ebeveynler arasında iletişim ve kuşak sorunları ortaya çıkmıştır. Ayrıca kadınların çalışma hayatına girmesi ile birlikte çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi ile ev içi rolleri ve ev işlerinin eşler arasında paylaşılması eşlere ekstra yeni yükümlülükler getirmiştir (Kandiyoti, 1984, s.

27). Çekirdek aileler; geniş aileye göre daha zayıf, yalnız, destekten yoksun ve savunmasız durumda olduğu için bu tür ailelerde ekstra sorumlulukları yüklenmeye hazır olmayan eşlerin zaman zaman rol çatışmalarına girmesi ve aralarında birtakım sorunların oluşması muhtemeldir (Yörükoğlu, 2007, s. 49). Yine günümüzde; değişen hayat formları, teknolojik ilerlemeler, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik

(21)

durumları vb. etkenler aile kurumu üzerinde dönüşümlere neden olmaktadır.

Birbirlerine sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde bağlı olan “modernleşme”,

“küreselleşme”, “kentleşme”, “bireyselleşme” ve “sekülerizm” bu dönüşümleri tetikleyen temel faktörlerdir. Ayrıca “birlikte yaşamak”, “tek ebeveynli aileler”, “tek çocuklu aileler” vb. şeklinde aile türlerindeki çeşitlenmeler, evlilik oranlarının düşmesi, boşanmaların artması, evlilik dışı çocukların yaygınlaşması aile modelleri üzerinde etkili olmuştur (III. Aile Şurası, 1998).

Bu değişmeler ailelerin işlevlerini kısmen veya tamamen yerine getirememesi nedeniyle aile içinde çeşitli sorunlara yol açmıştır. Nihai olarak modern toplum hayatında yalnız kalan aileleri bu sorunlardan kurtarabilecek ya da mevcut sorunları minimize edebilecek tedavi ve uygulama hizmetlerine olan ihtiyaç daha görünür olmaya başlamıştır. Bu noktada günümüzde ailelere üç farklı boyutta hizmet sunulmaktadır. Bunlar: 1.

Danışmanlık ve tedavi hizmetleri (Aile danışmanlığı veya Aile terapisi/tedavisi), 2.

Eğitici hizmetler (Aile hayatı eğitimi) ve 3. Savunuculuk hizmetleri (Aile mahkemeleri)’dir (Nazlı, 2014, s. 3).

Bireyi ve onun problemlerinin, belirtilerinin kaynağını tanımak ve kavramak için aileye verilen önem geleneği aslında Freud (1935) ile başlar. Ancak aileye, farklı bir "model"

ya da "anlayış" ile yaklaşılmasının temellerini pek çok kişi, Antropolog Gregory Bateson’un çalışmalarına (1972) dayandırır. Bateson ve Don Jackson sayesinde

"döngüsellik" (circularity) düşüncesi ortaya atılır. Daha önce ruhsal hastalıklar, batı düşüncesinin doğrusallık anlayışı çerçevesinde, tarihsellik ve nedensellik çerçevesinde açıklamaya çalışılmıştır (Hoffman, 1981). Bateson'a göre ise yanlız bireyin 'beyni' düşünmez; "düşünen" çevresel sistemlerin içerisinde ve onların bir parçası olan insandır. Sorunlar da bu bağlamda ele alınmalıdır.

Aile terapisinin tek bir annesi ya da babası yoktur. 1950' den itibaren hareket, pek çok kişinin katkısıyla ortaya çıkmıştır ve 1970'de büyük ivme kazanmıştır. Önde gelen isimleri arasında Bateson, Jackson, Ackerman, Bowen, Whitaker, Salvador Minuc-hin, Framo, Haley, Watzlawick ve Satir sayılabilir. Zaman içerisinde klinik veriler ve tartışmalar ışığında aile terapisi ekollerinden söz edilmeye başlanmıştır. Önde gelen klasik ekolleri sistemik yaklaşım, psikoanalitik ekol, yapısal aile terapisi, yaşantısal aile

(22)

terapisi, stratejik aile terapisi, bilişsel-davranışçı aile terapisi olarak sıralanabilir (Will, 1975; Hoffman, 1981; Haley, 1988, Carter & Mc Goldrick 1999).

Türkiye'de aile terapisine ilgi, 1980'lerde başlamıştır. Üniversitelerde ders programlarında aile terapisi'ne yer verilmiş; hastane, klinik ve danışma merkezlerinde bu yöntemle çalışmak isteyen kişiler artmaya başlamıştır. Aile terapileri ile ilgili pek çok eğitim verilmektedir. Ancak halen ülkemizde sistemli ve yurtdışındaki önde gelen aile terapisi enstitüleri ile bağlantılı bir aile terapisi eğitimi olanağı bulunmamaktadır.

Aile danışmanlığı ise aile terapisinin ve eğitimde psikolojik danışma modelinin kesiştiği noktada yer alan; tanımı konusunda üzerinde tam bir görüş birliği bulunmayan bir çalışma alanıdır. Aile danışması aile terapisine oranla daha kısa vadelidir. Aileler normatif (yaşama dair beklenen) krizler yaşarlarken, bu nisbeten sağlıklı kabul edilebilecek ailelere zor zamanın üstesinden gelebilmek için yardım edilmesinin ve aile sistemini sarsıp, kökünden değiştirmek yerine, bu sistemin güçlendirilmesinin hedeflendiği söylenebilir (Schul-man, 1984). Türkiye için aile danışmanlığının özellikle okul çağı çocuklarının ve gençlerin ihtiyaç duyacakları yeni ve önemi giderek artan bir alan olduğu (Özgüven, 1999; Doğan 2000) tartışılmaktadır.

Yurtdışında çoğunlukla belli başlı aile terapisi enstitülerinde (Sistemik, Yapısal, Stratejik, Psikoanalitik), 4-5 senelik yoğun bir eğitimden geçtikten sonra (Kuramsal, uygulama, süpervizyon) aile terapisti olmak mümkündür. Türkiye’de kimler, ne tür eğitimlerden geçtikten sonra, aileler ile danışmanlık veya terapi bazında çalışmaktadırlar? Aldıkları eğitimleri ve yaptıkları çalışmaları kendileri nasıl değerlendirmektedirler? Aile terapisi ve aile danışmanlığı uygulamaları üzerine Türkiye'de yapılmış çok az sayıda çalışma vardır.

(23)

1. BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN BİLGİLERİ

1.1. Araştırmanın Konusu

20. yüzyıl ailenin öneminin giderek azaldığı ve daha çok bireyin ön plana çıktığı bir yüzyıl olmuştur. Sanayi devrimiyle beraber ailevi değerler gün geçtikçe önemini yitirmiş, bireyin ön planda tutulduğu toplum yapısı önem kazanmıştır. Bozulan aile yapısı pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Aile problemlerinin başında gelen en önemli etkenler ekonomik sorunlar ve bu sorunların beraberinde getirmiş olduğu sosyokültürel bozulmalardır (Poster (1989,s.174).

Özellikle geri kalmış ve henüz gelişimini tamamlayamamış toplumların en büyük sorunlarının başında aile içi problemler, kadına şiddet, çocuk istismarları gelmektedir.

Gelişen batı toplumları bu sorunların üstesinden tam olarak gelememekle beraber sorunlarını minimize etmeyi başarmışlardır. Bu sorunlara çözüm üretebilmek için aile danışmanlığı, batı toplumlarında yarım asırdan fazla süredir üzerinde durulan bir olgudur. Türkiye’de de gerek Avrupa Birliği’ne uyum yasaları gerekse gelişen dünya ülkelerine ekonomik ve sosyo-kültürel olarak ayak uydurabilme çabaları aile danışmanlığının önemini arttırmıştır (Gökçimen 2008).

Duman (2001, s.140) Türkiye’de aile kurumu halen en sağlam sosyal kurumlardan biri olarak görülse de gelişmiş ülkelerdeki aile yapısını etkileyen eğilimlerin, belli oranlarda Türkiye’de de hissedildiğini belirtmektedir. Sosyal yapıdaki değişim, özellikle şehirde geniş aileden çekirdek aileye geçiş, aileyi ve onun bir üyesi olan bireyi tek başına bırakmıştır. Kuşaklararası çatışmalar ve eşlerarası anlaşmazlıklar, işsizlik, aile içi şiddet, depresyon, madde bağımlılığı vb. sorunlar ortaya çıkmıştır. Böylece geleneksel destek hizmetlerinden yoksun kalan ailelerin bu gibi sorunlarla ilgili hizmet veren kurumlara ihtiyacı da artrmıştır.

(24)

Turan (1999, s.291) aile birliğini geliştirecek, aile üyeleri arasında beraberlik ve dayanışma duygusunu pekiştirecek hizmetlerin özellikle 1980’li yıllardan başlayarak gelişmiş ülkelerde ön plana çıktığına dikkat çekmektedir. Bu çalışmalarda hizmetlerin aile üyelerinin güvenliğini ve ailenin devamını sağlayıcı olması, aileye hizmet götürmede geç kalınmaması, sorunun çok iyi incelenmesi, çözümlerinin önceden planlanıp, uygun kişi ve kurum hizmetlerinden yararlanarak gerçekleştirilmesi, bunun yanında farklı sorunlar için ayrı çözüm planları hazırlanarak önceliklerin belirlenmesi ve sorunun belli sürede sonlandırılması gibi ilkeler göz önünde tutulmaktadır.

Ailenin korunması ve aile yapısının güçlendirilmesi sosyal devletin gereklerindendir.

Ülkemizin de sosyal bir devlet oluşu, anayasal olarak da güvence altına alınan ve değiştirilemeyecek konuların başında gelmektedir. Bu konuda en önemli çalışmayı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde sosyal hizmet merkezleri ve aile danışmanlığı üstlenmiştir. Bu kurumları önemli kılan, kurumların yapısı, işleyişi ve nihai olarak başarıya ulaşabilme gayretleridir.

Bu bağlamda bu araştırmada aile danışmanlığı alanında çalışan uzmanların bu alana ilişkin görüşlerini ve önerilerini değerlendirerek bu kurumların işleyişine ve hizmetlerine katkıda bulunmak hedeflenmektedir.

1.2. Araştırmanın Sorunsalı

Güran (1990, s.443) sanayileşme, modernleşme, kentleşme, küreselleşme gibi olgu ve olayların aile gibi toplumsal kurumları derinden etkilediğine dikkat çekmektedir. Bu tür etkiler, aile gibi kurumların devamlılığına yönelik endişe ve korkuları beraberinde getirmekte ve hatta yeri geldiğinde devlet eliyle aileyi çözülme tehdidine karşı korumaya ve bunun için de gerekli hizmetleri ortaya koymaya yönlendirmektedir.

Öncelikli olarak ailelere para yardımı, iş bulma vb. ile başlayan bu hizmetler daha sonraları özellikle 2. Dünya Savaş’ından sonra birtakım sosyal yardım, yaşlı hizmetleri gibi kurumların gelişip kendi sorun ve hizmet alanlarını oluşturmasıyla birlikte aile içi ilişkilerin güçlenmesine, çatışmaların giderilmesine yönelim olmuştur. Evlilik, karı- koca, çocuk-ebeveyn, kardeşler, yakın akraba ilişkileri özellikle ele alınan konular

(25)

olmuştur. Sonuçta ailelere yönelik hizmet kurumları aile sorunlarını bilimsel yönden inceleyen, değerlendiren ve profesyonel hizmet veren kuruluşlar haline gelmiştir.

Ülkemizde de ailelerin işlevlerini daha iyi yerine getirebilmeleri için hem kamuda hem de özel sektörde aile danışmanlık hizmeti veren kurumlar bulunmaktadır. ADM’ler (aile danışma merkezleri) ailenin karşılaştığı toplumsal, ekonomik, psikolojik, hukuksal sorunlara, eşlerarası uyumsuzluklara ve ebeveyn çocuk iletişiminden doğan sorunlara çözüm bulmada yardımcı olan, yeni evlenecek çiftlere aile sisteminin oluşturulmasında danışma ve rehberlik hizmeti veren merkezlerdir (ADM Raporu, 2006).

Günümüzde ailenin temel fonksiyonları, birey ve toplum yaşamı açısından önemi üzerinde ayrıntılı olarak durulmaktadır. Bu konuda ileri sürülen görüşler yaygın kabul görmekle birlikte sözü edilen sağlıklı ve mutlu aile ortamının nasıl yaratılacağı, daha da önemlisi nasıl sürdürüleceğine ilişkin bilgi gereksinimi ön plandadır. Toplumsal yaşamın dinamizmi içinde her kesimden bireyin yaşamının bir döneminde, aile içi ilişkilerinin desteklenmesi için daha profesyonel bir yardıma gereksinim duyulduğu söylenebilir. Bireylerin yaşam deneyimleri; tanık oldukları, model olan öğrenme süreçleri, komşu arkadaş dost paylaşımları sorunlar yaşandığında anlık rahatlamalardan öte rasyonel çözümler üretmemektedir. Çözümlenemeyen sorunların yarattığı birikimler nedeniyle aile ortamı giderek iletişimsizliğin ya da sınırlı diyalogların hâkim olduğu bir yapıya dönüşmektedir. Bu durumda aile üyeleri özellikle de eşler açısından aile, doyum sağlanan, destek alınan bir atmosfer olmak yerine katlanma süreçlerinin hüküm sürdüğü bir ortam haline gelebilmektedir (İl, 2001, s.50).

Bu bağlamda aile temelli sorunların çözümüne katkıda bulunmak için bu alanda çalışan uzmanların gözünden Türkiye’de aile danışmanlığını değerlendirmeleri ve bu alandakı hizmetlerin kapsam ve niteliğinin artırılması için bu konudaki önerilerinin alınması araştırmanın problemini oluşturmaktadır.

(26)

1.3. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın genel amacı; aile danışmanlığı alanında çalışan uzmanların bu alana ilişkin görüş ve önerilerini incelemektedir.

Araştırmanın alt amaçları ise şu şekilde sıralanmaktadır:

 Aile danışmanı uzmanlarının mesleki yeterliliklerini ölçmek,

 Aile danışmanlarının aldıkları eğitimleri ve nasıl bir eğitim sürecinden geçtiklerini araştırmak,

 Karşılaştıkları sorunlar ve zorluklar alanlarını belirlemek

 Aile danışmanlığı becerilerine ilişkin yeterlilik algılarını tespit etmek

 Başvuran danışanların problemlerini bu problemlere yönelik nasıl bir teknik geliştirdiklerini belirlemek

 Aile danışmanlığı konusunda önerilerini araştırmaktır.

1.4. Araştırmanın Önemi

Ailelerin yaşam kalitesini, sosyo-kültürel refahını yükseltmek için aile danışmanlığının toplumda yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bu gereklilik iyi bir aile danışmanlığı hizmetinin verilmesini zorunlu kılmaktadır.

Bu araştırmanın sonunda varılmak istenen nokta iyi bir aile danışmanlığı hizmetinin nasıl verilebileceği konusunda fikir elde etmek, aile danışmanlığı hizmeti verirken en çok karşılaşılan sorunlar ve bu sorunlara çözüm bulmak için farklı görüşleri birarada toplamak, aile sorunlarını minimum düzeye indirmeye yönelik hizmetlere katkı sağlamaktır.

Ayrıca bu çalışmanın sonunda elde edilecek bilgilerin bu konuyla ilgili daha sonraki çalışmalara ve bu alandaki önleme ve müdahale çalışmaları için oluşturulacak devlet politikalarının amprik olarak biçimlendirilmesine de katkı sağlayacağı düşünülmektedir

(27)

1.5. Araştırmanın Varsayımları

Araştırmanın sorunu ve amaçları aile danışmanlığı alanının geliştirilmesi ve danışmanların bu alana ilişkin faydalı bir hizmet modeli oluşumu için mevcut hizmetlerden ve fırsatlarından faydalanmaya hakkı olduğu varsayımına göre belirlenmiştir.

Başka ülkelerin aile danışmanlığı hizmetlerinin değerlendirilmesinin Türkiye’nin aile danışmanlığı alanına eğitim ve katılım boyutunun geliştirilmesine katkıda bulunacağı varsayılmaktadır.

1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları

Aile danışma merkezlerinin sınırlı sayıda olması nedeniyle bu araştırmada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olan aile danışma merkezlerinde çalışan uzmanlarla görüşülmesi hedeflenmiştir.

1.7. Tanımlar

Aile danışmanı: Merkezde aile danışmanlığı hizmetlerini yürütmek üzere görev yapan sosyal çalışmacı, psikolog, çocuk gelişimcisi, psikolojik danışma ve rehberlik bölümü mezunu, öğretmen unvanlarından birine sahip olmasının yanı sıra üniversitelerin ya da bu mesleklerden birine ait meslek, dernek ya da odaların düzenlemiş olduğu aile danışmanlığı alanında eğitim programını tamamlamış olan personeldir.

Aile Danışmanlığı: Merkezde görevli aile danışmanı tarafından sürdürülecek olan ailenin sınırları, aile üyeleri arasındaki bozulmuş ilişkileri düzeltmeyi ve tedavi sürecinde kazanılan yeni iletişim ve etkileşim kalıpları sayesinde, aile bireylerinin sürdürülen, özel teknik ve stratejileri içeren iyileştirme sürecidir.

Aile danışmanlığı sağlıklı bir iletişim ortamının yaratılması için tüm aile bireylerine yapılan psikolojik yardım hizmeti veya ailenin yapısal, işlevsel ve gelişimsel özellikleri bakımından aile içi ve çevre ilişkilerinde karşılaştığı psiko-sosyal işlevsellikle ilgili

(28)

sorunların çözümüne yönelik uzmanlık gerektiren hizmetler bütünüdür (Kalaycı ve ark, 2008).

Aile Danışma Merkezi: Aile yaşamının güçlenmesine, korunmasına, aile sorunlarının önlenmesine ve çözümüne yönelik hizmet veren, yeni evlenecek olan çiftlere aile sisteminin oluşturulmasında rehberlik hizmeti veren SHÇEK’e bağlı merkezlerdir.

Toplumun ve ailenin gelişmesi için bireyin katılımcı, üretken ve kendine yeterli hale gelmesi amacıyla koruyucu, önleyici, eğitici, geliştirici, rehberlik ve rehabilite edici işlevlerini, gerekirse diğer kuruluşlar ve gönüllülerle işbirliği içerisinde sunmakla görevli bulunan gündüzlü sosyal hizmet kuruluşlarıdır (www.shcek.gov.tr).

Aile İçi Sorunlar: Ailenin fonksiyonlarını yerine getirmesini engelleyen ve aile üyeleri arasındaki ilişkileri olumsuz etkileyen sorunlardır. Araştırma kapsamında evli kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda; ekonomik sorunlar, iletişim sorunları, akraba kaynaklı sorunlar, cinsel sorunlar, aile içi şiddet, olumsuz alışkanlıklar (alkol, sigara, kumar, uyuşturucu vb.), çocuklarla ilgili sorunlar aile sorunları olarak ele alınmıştır.

Aile danışmanlarının aile içi sorunlarda kullandıkları yöntemler ve bu yöntemlerin işlevselliği: Danışmanlar aile içi sorunları çözerken kullandıkları yöntemlerin neler olduğunu ve bu yöntemlerin sorunların çözümünde işe yarayıp yaramadığını ifade etmektedir. Bu yöntemler: aile içerisinde karşılıklı konuşarak problemi çözmek için aile tarafından çeşitli yollar bulmaya çalışmak, eşler arasında güven ve iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmaların yapılmasını sağlamaktır.

(29)

2. BÖLÜM

KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde öncelikli olarak ailenin tanımı, ailenin toplumdaki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Aile sorunları ele alınmış bu sorunların tedavisinde kullanılan başlıca yöntemlerden biri olan aile danışmanlığı hizmeti açıklanmıştır. Daha sonra aile türleri irdelenmiştir.

2.1. Aile

Aile, toplum içindeki en küçük birim olarak tanımlanmaktadır. Aile, karı-koca ve çocuklar arasındaki ilişkilerin oluşturduğu, kan bağına dayanan birimdir. Genel olarak aynı evde yaşayan, çocukların ve ebeveynlerin ilişkilerinin kan bağına ve farklı rol biçimlerine dayalı, ekonomik ve yasal bir kurum olarak da ifade edilir. Ailede, karı koca evlilik yoluyla, anne-baba ve çocuklar kan bağıyla birbirilerine bağlıdırlar. Literatürde bir çok aile tanımı mevcuttur.

Poster’a (1989,s.174) göre farklı toplumlarda aileye farklı derecelerde önem verilir.

Avrupa’da sanayinin gelişimi ile aile, belirsiz bir toplumsal bölümü tanımlamak için kullanılmıştır.

İçli (1997,s.61) ise aileyi mülkiyet, akrabalık, otorite, hane halkı ilişkileri çerçevesinde değişkenlik gösterebilen bir toplumsal kurum olarak ifade etmektedir.

2.2. Ülkemizdeki Aile Türleri

Yapı ve özellikleri bakımından aile tipleri birbirilerinden ayrılır. Aşağıda aile tiplerine kısaca değinilmektedir.

(30)

2.2.1. Geniş Aile

Geniş aile modeli genellikle kırsal alanda görülmektedir. Süregelen kuşakların aynı evde beraber yaşamaları ile erkeğin kadına üstünlüğü, statüsel ayrıcalığı ve yaş etkeni geniş ailede bireylerin kendilerini ayrıcalıklı yere koymalarında etkendir. Geniş ailenin temelinde aile içi üreten bir sistem, geleneksel ve dinsel etkenler, aile bütünlüğünü bozmama çabaları bulunmaktadır. Geleneksel toplum düzeninden gelen bir tutum olarak aile bireyleri arasında tartışmasız bir dayanışma söz konusudur (Gökçe,1990).

2.2.2. Çekirdek Aile

Çekirdek aile sanayileşme ile başlamıştır. Sanayileşme insan gücüne ihtiyacı azaltmıştır.

Bu süreçte de geniş aileden çekirdek aileye geçiş gerçekleşmiştir. İnsanların yapamadıklarını makinelerin yapması, insan gücüne ihtiyaçın azalmasında etkili olmuştur. Kırsal alanlardan kente göçün başlamasının sebepleri bu süreçlerde çoğalmıştır.

Farklı dönemlerde aile reisinin kadınlar olduğu, adına anaerkil toplum denilen sistemler oluşmuştur. Tarihi süreç içerisinde ailede babanın egemen olduğu ataerkil toplumların çokluğu daha çok görülmüştür.

Çekirdek aile, kan bağı ile bağlı ana-baba ve çocuklar olmak üzere iki kuşaktan oluşan bir aile türüdür. Bu aile, endüstrileşme sonrasındaki değişmeler sonucu ortaya çıkmıştır.

2.2.3. Geçiş Ailesi

Bir aile türü olarak geçiş ailesi, nüfusun çoğaldığı, yaşam biçiminin değiştiği toplumlarda toprağa bağlı üretimden endüstrileşmiş bir üretime doğru hızlı bir geçişin olduğu ailedir. Hızlı değişim gösteren toplumlarda ülke ve ülkenin koşulları, toplumsal ilke ve kurallar, bireysel hak ve özgürlükler ile kişisel güvence de değişmektedir.

Teknik araç ve olanakların tarımda kullanılmasıyla insanların boş zaman dilimi artmakta, nüfusun da artması ile toprak, miras yoluyla bölünerek aileyi beslemeye yetmeyecek ölçüde küçülmektedir.

(31)

Tarımda insan gücüne olan gereksinimin azalması, buna karşın endüstri merkezlerinde, insan gücüne olan gereksinimin artması ile kırsal alandan kente göç başlamış, köy-kent yaşam dengesi, kent lehine bozulmuştur. Bütün bu gelişmeler geniş aile türünün küçülmesine, bireylerin aileden koparak endüstri merkezlerine göç etmelerine ve çekirdek aile biçiminde yaşamaya başlamalarına neden olmuştur. Yeni kurallar yönünden ise özgeçmişleri, süregelen yaşanmışlıkları ve değer yargıları ile kırsal alandaki yaşamlarını kente taşıyarak kentteki düzene de uyum sağlamaya çalışan bir geçiş dönemini yansıtan bir aile olarak geçiş ailesi ortaya çıkmıştır.

2.3. Aile Danışmanlığı

Kadının istihdama dahil olması ile ailede eşlerin her birine bazı sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumluluklar çocuğa bakmak ve evin olağan işlerinin yapılması şeklindedir. Bu tür paylaşımlar bazen eşlerin çatışmasına neden olmaktadır. Aile giderek küçülmekte ve boyut değiştirmektedir. Ataerkil aile yapısından demokratik aile yapısına geçiş farklı sorunları da beraberinde getirmiştir. Ebeveynler çocuklarının farklı (marjinal) kültürlerden etkilenip sosyal yaşamda sorun yaşamalarından endişe duymaktadırlar. Hiyerarşik üstünlük otoritesi ile geleneksel aile kurumlarınca belirlenmiş rollerini elden kaçırmamak çabası içindeki ebeveynler, rolünü sürdürme sorumluluklarını yerine getirmeye çalışmaktadırlar (Kandiyoti, 1984).

Türkiye’de mevcut geniş ailede çocukların sorunları aile sınırları dahilinde çözüme kavuşurken, günümüzde yaygın olan çekirdek ailede çözüm, dış dünyadaki kaynaklarda aranmaktadır ( Kandiyoti, 1984).

Günümüz aile yapısı geniş aileden çekirdek aileye geçişin bir sonucu olduğundan oluşabilecek sorunların çözümünde ailelerin tercih ettiği kaynaklardan biri de aile danışma merkezleridir. Günümüz dünyasında aile üyeleri arasındaki ilişkileri düzenlemek daha da zor hal almıştır. Bu anlamda ailedeki bireylerin hızlı şekilde rol değişikliğine uyum sağlayamaması neticesinde aile içi iletişim bütünselliği bozulmaktadır. Aile bireylerinde bu engellemeler sonucu oluşan kişisel baskılar aile birliğini korumayı güçleştirmektedir. Bununla birlikte aile bireylerinin ruhsal ve sosyal yapısı bozulmaktadır.

(32)

Diğer yandan yalnızlaşan ailelere destek uygulamaları aile danışmanlığı kapsamında tartışılan önemli bir konudur. Ailelere bu sıkıntılı süreçlerde destek düşüncesi ve fiili Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’de son iki yüz yıldır sistemli bir biçimde yürütülmektedir. Bu ülkelerde boşanmaların önüne geçmek, sorunların çözülmesine yardımcı olmak için bir hareket başlatılmıştır. Bu hareket gönüllü bir harekettir. Sonraki yüzyılda ise daha sistematik hal almıştır (Güren, 1991).

Aileye maddi yardım önce iş bulma ile başlamıştır. Sonraları ise sosyal yardım haline dönüşmüştür. Bu değişim İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra daha da belirginleşmiştir.

Yardımlar eş ilişkileri, ebeveyn çocuk ilişkileri, akraba ilişkileri üzerinde olumlu etkiler yaratmıştır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra insanların maddi güçten çok kendi sorunları ile başetmeleri için aile hizmetlerine olan ihtiyaçları da artmıştır. Savaşta aile üyelerinin kaybı, kötü hastalıklar ve hastalıkla başetme, ebeveyn çocuk ilişkisindeki sorunlar, savaşın getirdiği psikolojik sorunlar aile problemlerine yol açarak bu hizmetin öneminin fark edilmesinde etkili olmuştur.

Günümüzde ailelere yönelik hizmetler 3 boyutta sunulmaktadır. Bunlar:

1. Aile içi tedavi yöntemleri ve danışmanlığı 2. Ailenin yaşamsal eğitimi

3. Gelişmekte olan aile kurumunun diğer kurumlarla olan ilişkilerini bir üst seviyeye taşımak (Güren, 1991).

Kuzgun (1991)’a göre aile danışmanlığı bireylerin iletişimsel durumunun daha düzenli hale getirilmesi için yapılan ruhsal bir yardımdır. Aile danışmanı, aileye bütünsel bir çerçeveden bakabilmelidir. Aile sorunlarının çözümü için de bütüncül müdaheleye ihtiyaç vardır. Böylece bireyler kendilerini ve yaşadıkları problemleri daha kolay görebilirler.

2.4. Aile Danışmanlığının Tarihsel Gelişimi

Aile ile ilgili ilk araştırmalarda dikkati çeken kişilerden birisi Sigmund Freud olmuştur.

Aileyi ayrıntılı olarak inceleyen ise Alfred Adler’dir. Adler, yaşamın ilk yılarında hayat

(33)

tarzının belirlendiği görüşündedir. 1920’de aile eğitim merkezlerini kurmuştur. Bu merkezlerde sorunu olan çocuk, ailenin diğer üyeleri ile; ana-babalardan biri rahatsız ise eşiyle birlikte ele alınmıştır. Çiftleri, birbirinden ayrı bireyler olarak değil, ikisini bir bütün olarak gören Adler, çiftlerden birini sürece dahil ederek incelemenin bir oyundaki diyaloğun yarısını dinlemek demek olacağını düşünmüştür. Özellikle eşleri birarada görmek onların birarada yaşamasından kaynaklanan sorunlarının daha iyi anlaşılması açısından son derece önemlidir. Aile üyelerinin herhangi birinde görünen bozukluğu, bir üye sadece kendi yaşamış olsa bile belki de ortaya hiç çıkmayacağını düşünebilir. Tabii ki bu düşünce Adlere aittir. Adler ilgisini ve enerjisini bireyler arasındaki iletişim üzerine kurmuştur (Kuzgun, 1991).

1940’lı yılların başında Amerika’da aile danışmanlığı kurumu yeni ortaya çıkmaya başlamıştır. Aile danışmanlığının oluşumuna üç kişi öncülük yapmıştır. Bunlardan ilki, profesyonel olarak çiftlerle çalışıp ilk derneklerden birini kurmuştur. 1942’de The American Asociyation for Mariace Counselor (AAMC) kurulmuştur. İkinci olarak da şizofreni teşhisi konulan hastası olan aileler ile yapılan çalışmalardır. Bu çalışmaların ilk öncülerinden biri de Thodore Lidz’dir. Bu araştırmalarını Lidz elli aile üzerinde gerçekleştirmiştir. Bu araştırmadaki ailelerin şizofreni sebebiyle dağılmış olan veya çok ciddi boyutlarda hasar görmüş aileler oluşturmaktadır (Gladding,1998). Ona göre şizofrenide oldukça katı aile rolleri ve hatalı ebeveyn modelleri etkilidir (Nichols vschwarts,1988). Lidz, aile danışmanlığına şema kavramını getirmiştir. Aile danışmanlığının gelişmesinin üçüncü etmeni de 2. Dünya Savaşı’dır. Savaş, milyonlarca Amerikalı aileyi sıkıntıya sokmuş ve aile ile ilgilenmesi gereken nedenler ortaya çıkmıştır. 1946’da Ulusal Zihin Sağlığı Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmadan sonra ailelerin zihin sağlığı için yoğun çalışmalar yapılmıştır (Gladding, 1998). 1930’lu ve 1940’lı yıllarda ego psikolojisinin daha da öne çıkması sebebiyle bireyin içinde bulunduğu bağlamlar daha da saygın hal almaya başlamıştır. Pisko-sosyal gelişimin evrelerini Erik Erikson bu yıllarda tanımlamıştır. Heinz Hartman ise “ortalama olması gereken çevre” tezi ile ilgili yazılar yazmıştır. Anna Freud, çocuğun egosunun ailesi ile kurduğu ilişkilerden aldıkları ile beslendiğini belirtmiştir. Bunu izleyen yıllarda, Harry Sullivan ruhsal rahatsızlıkların sürüp giden hayat olaylarına tepkiler olduğu savını

(34)

ilerleterek önemli olanın kişilerarası ilişkiler olduğunu ve düzeltilmesi gerekenin de burada yattığını söylemiştir (Türkçapar, 1991 ).

Sullivan kişiler arası ilişkileri tanımlamıştır ve anksiyetelerin anne çocuk arasındaki ilişkiden kaynaklandığını ileri sürmüştür. Karen Horney, bireyin ilk yıllarında ebeveynleri ile güvenli ilişkiler kurması gerektiğine ve sosyo-kültürel güçlerin bireyin psikopatolojisini etkilediğine inanmaktadır. Sollivan ile Horney’in görüşleri sonradan aile danışmanlığı için önemli olmuş ve ışık tutmuştur (Kalk, 1985 ).

Aile danışmanlığı alanında 1950-1959 yılları arasında Mathan Ackerman önemli çalışmalar gerçekleştirmiştir. Ackerman 1930’larda aile sistem perspektifini ele almasına rağmen 1950 yılına kadar fazla tanınmamıştır. Ackerman psikoanaltik eğitimini aile danışmanlığına aktarmıştır (Gladding, 1998). Nathan Ackerman psikyatri kliniğinde çocuk ve yetişkinlerin giderilemeyen problemleri, psikoanalitik teori ve pratiği, bireysel ve grup psikoterapisi, psikosomatik hastalıklar ve kişilik arasındaki ilişki ve psikolojinin ön yargılı hükümleri ile ilgilenmiştir. Bulunduğu şehirde ilk kez aile sağlığı merkezi açmış ve bunun öncülüğünü yapmıştır. Aile danışmanlığının teorisi ve pratiği ile uğraşmıştır (Ackermen, 1967). Ackerman (1967)’a göre ailede yaşanan çatışmalar çocuktaki sabit ruhsal çatışmaların oluşmasına sebep olur. Esas olarak ailedeki çatışma ile çocuktaki çatışma benzer olduğundan, çocuğun çatışması aileye döndürülerek ailenin daha az hastalıklı çözüm yolları bulmasına yardım edebilir.

Szurek ve Chonson adlı iki araştırmacı çocuğun psikopatolojik eylemlerinin, ebeveynleri ile ilişkili olduğunu ifade eden kişilerdendir. Sonraları bu yaklaşım, Friedya Fromm’un “şizofrenojenik anne” (yani çocuğunda şizofreni oluşumuna yol açan anne) kavramının oluşmasına sebep olmuştur. 1950’li yıllarında aile ile ilgili araştırmaların en çok araştırılanı veya merkezinde olanı şizofreni olmuştur (Türkçapar, 1991). Bu yıllarda şizofrenik üyesi olan aileler de grup çalışmalarıyla tedavi edilmeye çalışılmıştır. Bazı araştırma grupları, çocukluktaki çeşitli psikyatrik bozuklukların ve şizofreninin gelişmesinde ailesel etkenlerin rolünü incelemeye başlamışlardır (Bentovim, 1989).

1950’li yıllarda etkili olan kişilerden birisi de Gregorey Bateson’dur. Bu yıllardaki birçok araştırmacı gibi Bateson da şizofrenilerin etkileşim kalıplarını incelemiştir.

(35)

Bateson pek çok ünlü kişi (Jayhaley, John Weakland, Don Jackson) ile çalışmış ve bunlarla birlikte double-bind (çifte bağ) adlı bir çalışma yayınlamıştır (Gladding,1998).

Çifte bağ, aynı anda birbirileri ile çelişen, olumsuz, sözel olmayan ancak farklı düzeylerdeki iletilere maruz kalmak olarak betimlenmiştir. Örneğin Türkçe’deki “yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal” deyimi böyle bir çifte - bağ durumunu ifade eder.

Her iki seçenek de olumsuzdur ve bağlanan kişinin kaçma ya da kazanma şansı yoktur (Türkçapar, 1991).

Bir çifte bağ durumunda, iletişim ve öğrenmenin farklı mantıksal düzeyleri söz konusudur. Örneğin, iletişimde sözel kısım sözel olmayan kısımdan ayrılmıştır. Böylece şizofreni paradoksal iletişim bağlamına verilen akılcı bir yanıt olarak kavramsallaştırılmıştır.

Ailenin iletişimsel bağlamının ne denli anlamlı olduğunu 1957’de Don Jackson daha yakından incelemiştir. Ona göre patoloji aile etkileşiminin bir sonucudur. Jackson aileyi çeşitli çıktı veya davranışların, sistemin davranışını düzeltmek üzere geri bildirdiği kapalı bir bilgi sistemi’’ olarak betimlemiştir. Aile üyeleri arasındaki etkileşimin sabitliği anlamındaki aile homeostazisi (family homeostasis) kavramını kullanmıştır.

Jackson’ın aile homestazisi görüşü birçok noktada epistemolojik yönden Freud’un denge kavramına benzer. Mekanistik, determinist ve doğrusaldır. Kapalı bir sistemde hastalığın veya kuralların nosyonunu vurgular. Yani aile, bireyin problemine neden olur demekten farklı değildir. Oysa Bateson’ın düşündüğü modelde, sistemdeki hiçbir öğe ötekilerden daha önemli olmadığı gibi diğerleri üzerinde herhangi bir kontrole de sahip değildir (Gülerce, 1990). 1950’lerin öncülerinden birisi Carl Whitaker’dır. Whitaker, Conjonint Couple Therapy adlı kitabı yazmıştır. Yine 1950’lerde çalışmalarına başlayan kişiler arasında Ivan Boszarmengi - Nagy ve Murray Bowen olmuştur. Bowen 1950’lerde Ulusal Zihin Sağlığı Enstitüsü’nün sponsorluğunda aile üyeleriyle oturumlara başlamıştır (Gladding, 1998).

Aile danışmanlığı 1960 – 1969 yıllarında gelişme göstererek daha yaygınlaşmıştır.

Oldukça karizmatik liderler bu yıllarda çalışmalarını sürdürmüştür. Jay Haley, Salvador Minuchin, Virginia Satir ve Carl Whitaker bu alanda çalışmalarını sürdüren

(36)

liderlerdendir. Bu yıllarda Ackerman, John Belle ve Murray Bowen kuramlarını ve kavramlarını geliştirmeye devam etmektedirler. 1962’de Family Process dergisi yayınlanmaya başlamıştır (Gladding, 1998).

Conjoint Family Therapy adlı Virginia Satir’in kitabı birçok danışmanı etkilemiştir.

Ailede duygusal iletişime önem veren Satir, aile bireylerinin gelişimi ve davranışlarının arkasında oluşan psikodinamiklerle ilgilenmiş ve araştırmalarını bu yönde daha da geliştirmiştir (Satir, 1967).

1960’larda M.Salvador, aile danışmanlığında çok önemli bir rol almıştır. Psikoanalitik eğitimli bir psikiyatrist olan Munichin, New York’taki suçlu çocuklarla ilgilenmiştir.

Minuchin’in yapısal aile danışmanlığının gelişiminde önemli bir sorumluluğu vardır.

Yapısal aile danışmanları, ailedeki alt sistemler ile ilgilenmişler ve öğeler arasındaki sınırlara bakmışlardır (Barker, 1992).

Murray Bowen ve James Framo’nun da liderliğini yaptığı, American aile terapi derneği (AFTA) 1977’de kurulmuştur. Yine 1970’lerde (Yapısal Aile Danışmanlığı) Salvador Munichin, (Davranışçı Aile Danışmanlığı) Gerald Patterson, (Yaşantısal Aile danışmanlığı) Carl Whitaker ve (Stratejik Aile danışmanlığı) Jay Haley bu on yılda oldukça fazla etkisini gösteren liderler arasına girmişlerdir (Gladding, 1998).

1960’ların sonu 1970’lerin başında Avrupa’da da aile danışmanlığı hızlı bir gelişme göstermiştir. İtalya’daki ve İngiltere’deki çalışmalar, Amerika Birleşik Devletlerindeki çalışmaları etkilemiştir. Özellikle İtalya’da Mora Selvini Palazzolini önderliğinde Milan grubunun etkisi çok olmuştur (Gladding, 1998).

R. Skynner aile danışmanlığı literatürüne 1970’lerde değerli katkılarda bulunmuştur.

Almanya’da H.Richter’in 1970’lerdeki “Hasta Aile” kitabıyla aile danışmanlığı çalışmaları yeterli bir düzeye gelmiştir (Barker, 1991).

Aile danışmanlığı alanında uzmanlaşan liderlerin çalışmaları 1980-1989 yıllarında daha da gelişmeye başlamış ve Jay Haley 1980’lerde yaptığı çalışmalarla kendinden fazlaca söz ettirmiştir.

(37)

Aile danışmanlığında 1980’li yıllarda daha çok kadınlar (Monica Mc Goldrick, Rachel Hare - Mustin, CarolyAttneave, Peggy Pap, Peggy Pennn, Cloe Madanes, Fromma Walsh ve Betty Carter) etkili olmuşlardır. Bu yıllarda çözüm odaklı danışmanlar daha büyük ilgi görmeye başlamıştır (Barker, 1992).

2.5. Aile Danışmanlığı Kuramları

Araştırmanın bu bölümünde aile danışmanlığı kuram ve yaklaşımları; Bowen aile danışması, yapısal aile danışması, yaşantısal/insancıl aile danışması, aile sistemleri kuramı, bilişsel-davranışçı aile danışması ve öyküsel aile danışması olarak ele alınmıştır. Her kuram benzer hedeflere sahip olmakla birlikte kullandıkları teknikler ve stratejiler kendilerine özgüdür (Broderick ve Weston, 2009).

2.5.1. Bowen Aile Danışması

Michael Kerrile, Murray Bowen, Bowen modelin öncülüğünü yapan mimar kişiler olup; terapi türünün fikir sahibi ise Murray Bowendir (Nazlı, 2014, s.66). Bu terapi klinik bir model olmakla birlikte psiko-analitik prensiplerden geliştirilmiş olan sistemli yaklaşımlara dayanmaktadır. Bu model insanların tutumlarına ve sorunlarına farklı yönlerden bakmaktadır. Görünenden çok derinlere inebilme eğiliminde olan bir terapi türüdür. Esasında Bowen, bireylerin daha önce olan kuşaklardan gelen olguları araştırmaz ve düzeltemezler ise bu tutumları kendi kurdukları aile bünyelerinde de tekrarladıklarını öne sürer (Nazlı, 2014, s.66).

Bowen yedi temel bulgu üstünde durmaktadır. Bunlar (Özabacı ve Erkan, 2014, s.39):

 Farklılaşabilme

 Üçgenler

 Kuşaktan kuşağa geçiş dönemi

 Ailelerin yansıtma süreçleri

 Çekirdek aileye ait duygu sistemi

(38)

 Duyguların yoksunluğu

 Kardeşlerin pozisyonu

Farklılaşabilme, Bowen kuramının temel taşlarından birisidir. Farklılaşmak aynı zamanda da bireyler arası ilişkiler ile alakalı bir olgudur. İntrapsişik, farklılaşabilme fikirlerini duygulardan ayırma yetisidir (Nazlı, 2014). Farklılaşmak, kişinin kendisinin iç ve bireyler arası yönlerini dengeleyebilmek adına bireyin köken aldığı ailesinden kendini his ve fikir seviyesinde ayırmasıdır (Nazlı, 2014). Farklılaşma seviyesi, özerklikle farklılaşmama arasında olan bir salınımdır. Kuramsal şekilde kişinin farklılaşma seviyesini minimum 4 etken etkilemektedir. Hissel tepkiler, duygulardan yoksun olma, başkalarıyla erime ile ‘’Ben konumunu” almak (Nazlı, 2014).

Farklılaşmaya ait süreçte aileyle üyeler değişmektedir. Erime durumu içinde olan üyeler bulimia olmak üzere bu tarz işlevi bulunmayan tutumlar sergileyebilmektedirler.

Bu gibi durumlarda, aile danışmanı, üyelerin (öncelikle genç olan kadınlara) benlik farklılaşması seviyelerini çoğaltmalarına yardımcı olmaya çalışmaktadır. Uygun eğitimlerle sağlıklı ailenin sınırlarını oluşturma, iletişime ait becerilerin artırılması, stresle başetme davranışlarını içeren yöntemler kullanılabilmektedir (Özabacı ve Erkan, 2014, 38).

Bowen üçgeni; duygusal bir sisteme ait küçük ve sabitlenmiş bir yapıtaşıdır (Özabacı ve Erkan, 2014, s.40). Ailelere ait ilişkiler üstüne düşündüğümüzde bu ilişkilerin çok zor olabildiğini görmekteyiz. Bu ilişkileri, ikişerli veya üçlü gruplara ayırarak düşünürüz. Önemi görece yüksek duygusal ilişkiler akrabalar, arkadaş çevresi ve hatıralardır.

İnsanın ailesinde yaşanmakta olan zor bir ilişki üstüne düşünürken ilişki bünyesinde 2 birey olsa da daha fazla bireyin 3. taraf şeklinde olaya dahil olduğu görülür. Bu taraflarsa akrabalar, arkadaş çevresi veya hatıralar olmaktadır. 2 bireyin ilişki durumu, yakın ve uzak olma döngüsü içinde gelişip uzaklaştıklarında üçgenler geliştirirler (Nazlı, 2014, s.82). Bu üçgenlerin bazıları sağlıklı, bazıları ise sağlıksızdır (Nazlı, 2014:82).

(39)

Kuşaklararası geçiş dönemleriyle alakalı Bowen, kuşakların kendilerini terkrarlayıp durduğundan bahsetmiştir (Özabacı ve Erkan, 2014:41). Stresli durumlar ile başetme çözümleri kuşaktan kuşağa aktarılma eğiliminde olan bir konudur. İlişki içindeki üyelerden biri ayrıldığı veya öldüğü zaman, diğer birey o bireyin rolüne girebilir.

Mesela bireyin annesi öldüğünde, babayla kardeşin arasında bulunan gergin durumunu gidermek için barışçıl rollere girebilir (Özabacı ve Erkan, 2014:41).

Buysa kuşaktan kuşağa aktarma süreci şeklinde bilinmektedir. Bowen, semptomlarla alakalı mimimum üç neslin dikkat dahiline girmesi gerektiğini belirtmektedir. Zamanla değişim gösteren aile modellerine odaklanmak, sadece aile boyutunda bir değerlendirme yöntemi değildir. Bu yöntem aynı zamanda sorunlar karşısında aile üyelerinin arasındaki ilişkilerin nasıl olacağını ve bunun bir sonraki nesile nasıl aktarılacağını da açıklama noktasında yardımcı olmaktadır (Nazlı, 2014:82).

Aile yansıtma süreci çocukların tanık oldukları ailevi sorunlara karşı nasıl belirtiler gösterdiklerini tanımlar. Bowen’e göre anne ve baba arasındaki gerginlik çocukta çeşitli problemli durumların ortaya çıkmasına sebep olur. Anne ve babanın yakınlıkları olaylara bağlı olarak değişim gösterir. Bu değişimler çocukta görülen çeşitli belirtilerle ortaya çıkarılabilir. Örneğin hasta olan bir çocuk, anne ve babasından daha çok ilgi görmeye başlar ve anne babanın yakınlığı artar. Bowen travmatik olaylarda sebeplerden çok süreçlerin önemli olduğunu belirtir. (Nazlı, 2014:83).

Bowen, çekirdek ailelerdeki duygusal yoksunluğun sebebinin ailenin duygusal sistemlerindeki farklılaşma yoksunluğundan kaynaklandığını ileri sürmektedir.

Farklılaşamamanın nesiller üzerindeki etkisini inceleyen Bowen, ailedeki kişiler arasındaki bazı davranışların çeşitli şekillerde bir sonraki nesillerde tekrar edebileceğini öne sürmüştür (Özabacı ve Erkan, 2014, s.42).

Nesilden nesile olan farklılaşamamanın yönetilememesi duygusal kesinti olarak tanımlanır. Nesillerin duygusal olarak çok bağlı olması bu farklılaşamamanın temel sebebidir. Bazı durumlarda da çocukların ebeveynlerinden uzaklaşma eğiliminde oldukları görülmektedir. Bu durumda çocuklar sorunlarını ebeveynleriyle paylaşmak yerine aile dışındaki kişilerle paylaşmayı tercih etmektedirler. Bireylerin

(40)

yeterli duygusal olgunlukta olmaması da duygusal kesinti olarak tanımlanır.

(Özabacı ve Erkan, 2014:42).

Bowen’e göre Walter Toman’ın kullandığı kardeş konumu, ilişkilerde bireylerin sahip oldukları rolleri kavramada önemli bilgiler sağlamaktadır. Bowen, ilişkilerdeki kardeş pozisyonlarına göre bireylerin karakterlerinde değişimler olduğunu söylemektedir. Örneğin abi veya abla konumundaki kardeşler lider ruhlu ve daha sorumluluk sahibi iken küçük kardeşler karar aşamalarında daha rahat davranmaktadırlar. Ayrıca en küçük kardeş yetişme ortamına göre değişik karakterler de ortaya koyabilir ve tek çocuklar yetişkin ve sorumlu dünyasına dâhil olabilirler. Bowen özellikle üçgenlerde kardeş pozisyonları ile ilgilenmektedir (Nazlı, 2014, s.83).

Bowen terapisindeki temel amaç farklılaşmayı artırmak ve kaygıyı azaltmaktır.

Ailede değişim yapmak için sorunlu aile bağları yeniden gözden geçirilmeli ve peşin hükümlerden vazgeçilmelidir. Bunların yapılabilmesi için bireylerin özerk olarak hareket edebilmesi gereklidir. Ailedeki sistemin değişmesi aile üyelerinin toplu olarak farklılaşması ile sağlanabilir. Bu değişimin ilk aşamasında aile bireylerinin üçgenleri alınır. Tedaviyi yürüten terapist, eşlerle iletişim sağlayarak tarafsız bölgeye yerleşir. Bu şekilde oluşturulan üçgen, eşlerdeki farklılaşmayı başlatmış olur. Sonrasında ailedeki diğer bireyler ile geliştirilmiş olan çeşitli modeller ortaya çıkarılır. Bu noktada Guerin’in 3 genel amacı şu şekilde verilebilir:

 Genogram yoluyla çoklu jenerasyonel bağdan kaynaklı var olan problemin ortaya çıkarılması

 Aile üyelerinin kaygılarını giderme çalışması, duygusal aşamayı canlandırma, bu yüzden sistemin kendisinden daha düşük bir kaygıyı çalıştırması

 Aile üyelerini birbirine bağlayan üçgenlerin önemi kadar, merkezi üçgen sistemlerine ait değişkenlerin tanımlanması (Özabacı ve Erkan, 2014, s.43):

Bowen terapisinde öncelikle sorunların tanımlanması ve ailenin bütünlüğü klinik olarak mercek altına alınır (Nazlı, 2014, s.85).

(41)

McGoldrick’e göre toplumdaki ekonomik eşitsizlikler kadın ve erkek arasında dengesizlik orataya çıkarmaktadır. Bu dengesizlik kadınların değişimini zorlaştırmaktadır. McGoldrick bu sebeple kadınların kendi ekonomik özgürlüklerini kazanmaları gerektiğini savunur. Sonuç olarak “cinsiyete duyarlı terapi” bu amacın oluşumunda vardır. Bir kadının evlilik danışmanlığı alabilmesi için öncelikle ekonomik olarak özgürlüğünü eline almış olması gerekir (Özabacı ve Erkan, 2014, s.43).

Bowen terapistleri daha çok aile sistemlerinin çalışma prensiplerine odaklanırlar.

Bowen, aile sistemlerinin nasıl çalıştıklarını anlamanın teknikten daha önemli olduğunu savunur. Bowen aile terapisi temel olarak farklılaşma üzerine odaklanmış durumdadır. Bu terapide en sık kullanılan yöntemler ise üçgenleme, tekrar eve dönme, genogramlar, soru sorma, benliğin farklılaşması ve birebir ilişkidir (Özabacı ve Erkan, 2014, s.43).

Bowen kuramı ailede daha önce yaşanmış olan bireysel boyuttaki problemlerin bir sonraki nesillere aktarılmasını önlemek amacıyla ailenin geçmişindeki davranış şekillerini fark ettirmeye ve bunlarla mücadele etmenin gerekliliğine dikkat çekmektedir. Genogramlar tarihsel bağlantıları ortaya koymak için kullanılmaktadır.

Diğer yaklaşımlar da genogramları her geçen gün daha fazla kullanmaktadır.

Bowen’in terapisi ve teorisi birbirinden ayrılamaz. Bu sebeple teori ve terapi aynı mantık içerisinde ilerlemektedir. Bu yüzden terapi ve teori birbiriyle tutarlıdır.

Yaklaşımın bu özelliği aile terapistlerine kolaylıklar sağlar.

Bowen aile terapisi, terapist ve danışanlar tarafından gözlenebilir, sistematik bir ilerleyişi olan, ilgilenilen konuda kontrollü ve uygulanış yönüyle akla yatkın bir yaklaşımdır. Diğer yaklaşımlara kıyasla bireylere ve çiftlere uygulanabilirliği Bowen aile terapisinin önemli özelliklerindendir (Özabacı ve Erkan, 2014).

Bowen terapisinin sınırlı yönlerini Nazlı (2014) kitabında şöyle özetlemiştir: Probleme bir sistem perspektifinden bakılmaktadır. Semptomlar kuşaktan kuşağa gelen aile üyeleri arasındaki etkileşimin bir sonucudur. Bu yaklaşıma göre bireyler ‘’akıl hastası’’ olarak teşhis edilmez. Duygusal rahatsızlıklar sistemin fenomeni olarak

Referanslar

Benzer Belgeler

“Halk kütüphanelerinin yenilikçi olmaları ancak örgütsel yapılarını ve işleyişlerini yenilikçiliği sağlayacak şekilde düzenlemeleri ile mümkün

İncelediğimiz metinlerden gibi edatının Kazakçadaki karşılıkları olarak siyaḳtı, tärizdi, uḳsas ile Kazakçada artık ekleşmiş olan - dAy edatı ve –şA eki ile

Tablo 36’da yer alan bulgulara göre aile değerlendirme ölçeğinin İletişim boyutuyla diyabetli çocukların toplam yaşam kalitesi, bedensel iyilik, ruhsal

Meme kanseri hastası yoksul kadınların psikolog veya sosyal hizmet uzmanı gibi bir meslek elemanından yardım alma gereksinimi duyanların inkar, madde kullanımı,

AY’nın 22 nci maddesiyle koruma altına alınan haberleşme hürriyetine müdahale yetkisini barındıran ve niteliği itibariyle bir gizli koruma tedbiri olan telekomünikasyon

Bu tez çalışması, Türkiye‟de zorunlu göç ve yerinden etme ile ilgili literatüre bakıldığında iki sebepten ötürü özgün bir çalışmadır: Diyarbakır

Bu doğrultuda, Konya ili, Beyşehir ilçesinde yer alan Eflatun Pınar Kutsal Su Havuzu ve Anıtı ile höyüğünün, etrafındaki kültür varlıkları ve sosyal dokusu

Bir önceki bölümde ihracatın istihdam etkilerinin daha düşük teknoloji yoğun sektörlerde daha güçlü biçimde ortaya çıkmasının; görece düşük teknoloji