• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM. KURAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Aile Danışmanlığı Kuramları

2.5.4. Aile Sistemleri Kuramı

üyeleri arasındaki saygı gelişir ve değişime yönelik ilk adımlar atılmış olur.

Danışmanlar oluşturdukları bu enerjiyi doğru yönde ilerleterek gelişimin devamlılığını sağlamış olurlar.

modeldir. Sistemler diğer sistemlerle ve sahip oldukları elemanlarla ilişki halindedirler.

Bu da farklı etkileşimlere neden olmaktadır. Oluşan sistemlerin kendi içinlerinde kendilerine özgü dengesi vardır.

Sistemde herhangi bir durumda örneğin bir ferdin kaybı, üniversiteye bir çocuğun gitmesi gibi sistemdeki dengeler değişebilir. Aile içindeki bir birey semptom geliştirdiği zaman aile dengesi bozulduğu için ruhsal problemler, davranış bozuklukları oluşmaktadır (Rainbow, 2008).

Sistemik aile danışmanlığında psikoterapötik perspektifin yöneldiği en önemli nokta kaynaklardır. Bu kaynaklar sadece işlem yeteneğine sahip olan bireyler değil aynı zamanda ekipler, çalışma gruplarından oluşan karmaşık sistemler olduğu için bireylerin yetenekli, güçlü davranış bozuklukları da geliştirebileceği ilkesine dayanır (Rainbow, 2008).

Genel olarak sistemik tedavi ve danışmada şahslar bütünsel değerlendirilirler.

Sistemik terapinin tedavi aşamasında semptomları tespit etme, yeni ve daha önceden bilinmeyen bakış açılarını algılama, iletişim ve etkileşim kalıplarını analiz etme, değişim için uygun müdahalelerden sayılmaktadır. Uygun önlemi alma, bireylerin kendi davranış sorumluluklarını almasını sağlama, sistemdeki diğer bireylerin tutumlarını belirleme, bütüncül bir hipotez geliştirme gibi yöntemlerle kaynaklar güçlendirilerek değişimi yönlendirir (Rainbow, 2008).

Aile danışmasının kökenindeki çeşitlilik 20 yüzyılda İngiltere, İtalya, Avrupa’nın bazı bölgeleri, Avustralya, Kuzey Amerika, Latin Amerika gibi ülkelerde terapi yaklaşımlarının güçlenmesine ve değişiklik göstermesine sebep olmuştur. Sistemik aile terapisinin temelleri ilk defa Bowlby’in anne-çocuk bağlanması üzerine yaptığı çalışmalarla İngiltere’de atılmıştır (Nazlı, 2014). Fakat Laing’in şizofreni ve şizofreninin temelinde aile ve toplum etkilerini vurguladığı radikal bakış açısı ve Skynner’ın (1976) aile ile ilgili psiko-dinamik bakış açısı da etkileyici olmuştur (Rainbow, 2008).

Amerikalı aile danışması araştırmacıları, bir psikoanalist gibi çalışarak patolojiyi oluşturan sebeplerin bireyin kendisinden ve içselleştirdiği aile yaşantılarından çok patolojinin kökeninin aile dinamiklerinin bir fonksiyonu olarak kabul edip ailenin bütününe yönelik bir tedaviyi yararlı bulmuşlardır (Bowen, 1966). 1950’lerde Gregory Bateson, Jay Haley ve daha sonra Don Jackson Palo Alto grubunu oluşturmuşlardır. Daha sonra bu grup MRI (Mental Research Institute) olarak şekillenmiştir. John Weaklandand ve Paul Watzlawick de bu çalışmalara katılmıştır.

Bu araştırmacılar bu konuda ufuk açıcı birçok makale ve kitap yazmışlardır.

Antroplogist olan Bateson, grup davranışları üzerine odaklanmıştır. Bu çalışmalarını aile etkileşimleri ve genel sistem teorisine uyarlamıştır ve intrapsişik etkilerden çok kişilerarası etkileşimin önemine vurgu yapmıştır (Rainbow, 2008).

Genel sistem teorisi; birbiriyle etkileşim halinde olan yaşayan organizmaların kendi içinde; kendisi ve çevresiyle zaman içinde istikrarlı bir yapı oluşturan bir grup olarak görülmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Sistem; bütünlük taşır, bütün parçaların toplamından daha büyüktür. Sistemin dengesi önemlidir ve farklı uyarıcılarla aynı sonuca ulaşma gibi özelliklere sahiptir. Genel sistem terapisinin ailelere uygulanması ve aile içi dengenin sağlanması ile ilgili olarak şu soruyu ortaya çıkarmıştır: “Aileyi değişimden alıkoyan temel mekanizma nedir?”

Sistemik aile danışmanlığında danışman, problemi ve değişimin planlanmasını sistemik (döngüsel) bakış açısına odaklı olarak gerçekleştirmektedir. Semptomlar (belirtiler) her zaman bir amaca hizmet eder. Bireysel gerginlik, kızgınlık ya da harekete geçmek, aile fonksiyonlarının termometresi olarak algılanabilir. Sistemik terapiler; ailede kullanılan iletişim biçimlerinin doğurduğu sonuçlara ve güç unsurları arasındaki çatışmalara odaklanır.

Tarafsızlık kavramı aile sistem yaklaşımının önemsediği bir diğer önemli kavramdır.

Terapide tarafsızlık; terapistin aile içi koalisyonları, birliktelikleri, çatışma ve tartışmaları anlayabilmesine yardım eden bir kavramdır. Tarafsızlık aynı zamanda aile üyelerinin sorunlarına çözüm üretmek üzere teşvik edici rol oynar.

Başarılı bir sistemik danışma süreci, en kısa sürede semptomu çözebilen bir süreçtir (10 veya daha az seans). Aynı zamanda aile dinamiklerini değiştirebilir.

Aile yaşantıları, aile üyelerinin ne yaptığı ve her üyenin diğerinin ruhsal sağlığını nasıl etkilediği gibi bağlantılar üzerine odaklanılır. İşe yaramayan etkileşimler, oyunlar değiştirilir. Daha önceki bilgilerin, rafa kalkmış görüşlerin yaşadıkları güncel sorunlarla baş etmede yetersiz kaldığı ortaya çıkar. Örneğin yeme problemlerine odaklanmış bir aile, birbirini daha çok onaylamaya ve açık bir iletişim kurmaya odaklanabilir. Eğer terapi başarılı olarak tamamlanmış, terapi süreci sonlanmış olsa bile ailedeki gelişim devam eder. Çünkü aileler birbirleri ile olan etkileşim sürecindeki odak noktalarını ve enerji kaynaklarını belirlemişlerdir.

Sistemik danışmanlığın en önemli özelliği esnekliğidir. Sistemik danışmanlık kullanılarak birçok farklı özellikteki aileler ile çalışılabilir. Sistemik aile danışmanlığının ikinci özelliği danışmanların takım halinde çalışmalarıdır. Aile terapistleri aileyle çalışırken tek yönlü ayna ile diğer terapistlerin de (yansıtıcı takım) süreci izlemesine izin verir. Üçüncü bir özellik ise kısa zamanda bir problem üstüne odaklanmasıdır. Sistemik terapi, aileler üzerine odaklanarak sorunla ilgili çözümleri sıralamaya yardım eder. Danışman, ailelerin problemle ilgili olarak birbirlerine karşı değil birbirleri ile işbirliğine girerek çalışmalarında etkili olmaktadır. Yansıtıcı takım ile çalışmak pahalı ama etkili bir yöntemdir. Klinik olarak güçlü ve farklı yaklaşımlara bağlı olarak çalışan terapistlerle işbirliği yapmak terapist için geliştiricidir. Aynı zamanda birden fazla danışmanın aynı konuda fikir yürütmesi aile içinde destekleyici rol oynar.

2.5.5 . Bilişsel Davranışçı Aile Danışması

Davranışçı danışmanlar, terapötik ortamda ailelerle çalışırken öğrenme kuramının kurallarını uygulamaktadırlar. Operant ve klasik koşullanma prensiplerini ise ailedeki değişimi sağlamak için uygulamaktadırlar. Ivan Pavlov, John B. Watson ve B.F.

Skinner‟in davranışçı yaklaşımla ilgili çalışmalarının sonucunda gelişmiş olan yaklaşımın aile terapisi açısından önemli diğer isimleri arasında, Albert Bandura, Neil Jacobson gibi isimler yer almaktadır.

Bilişsel - davranışçı danışmanlara göre bireylerin ilişkilerine dair sahip oldukları bilişsel öğeler (Örn; inanç, düşünce, beklentiler vb.) çift ve aile ilişkileriyle ilgili fikirlerini, duygularını ve davranışlarını belirler (Sullivan & Schwebel1995; akt.

Gladding 2011).

Aile üzerinde meydana gelebilecek davranış değişikliğini desteklemek amacıyla, ailenin davranışla veya problemle ilgili irrasyonel inanışlarını değiştirmek üzere çalışılmaktadır.

Bilişsel-davranışçı ailedanışması tekniklerinin kullanıldığı pek çok sağaltım çalışmasında, pekiştirme, yeniden yapılandırma, model alma, rol oynama, düşünceleri durdurma, operant koşullanma, kontrat yapma, iletişim ve problem çözme becerilerini geliştirme, klasik koşullanma, koçluk, biçimlendirme, tablolaştırma, irrasyonel düşünce değiştirme, sistematik duyarsızlaştırma,jeton biriktirme en sık kullanılan metotlar arasında yer almaktadır (Dattilio 2012).

Danışman müdahale esnasında direkt ve dikkatli davranır. Bir davranış pekiştirici olmanın yanı sıra, esas odak noktası ailenin terapi ortamına taşıdığı problemlerdir. Aile üyeleri terapi esnasında davranışlarını değiştirmeyi veya geliştirmeyi öğrenirler (Nazlı 2003).

Bilişsel ve bilişsel davranışçı danışmanlığın temel vurguları; görünen davranışın ve problemlerin tedavi edilmesi, yeni sosyal becerilerin öğrenilmesi ve işe yaramayanların elenmesi, cezalandırmadan ziyade pozitif kontrol ve eğitim sistemleri hakkında bilgilendirmeyi tercih etmek, çeşitli davranışçı teknikler arasından basit, pragmatik ve işe yarar olanı seçmek, kısa süreli tedavi yaklaşımıdır (Barker 1999).

Benzer Belgeler