• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM. KURAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Aile Danışmanlığı Kuramları

2.5.1. Bowen Aile Danışması

Aile danışmanlığında 1980’li yıllarda daha çok kadınlar (Monica Mc Goldrick, Rachel Hare - Mustin, CarolyAttneave, Peggy Pap, Peggy Pennn, Cloe Madanes, Fromma Walsh ve Betty Carter) etkili olmuşlardır. Bu yıllarda çözüm odaklı danışmanlar daha büyük ilgi görmeye başlamıştır (Barker, 1992).

 Duyguların yoksunluğu

 Kardeşlerin pozisyonu

Farklılaşabilme, Bowen kuramının temel taşlarından birisidir. Farklılaşmak aynı zamanda da bireyler arası ilişkiler ile alakalı bir olgudur. İntrapsişik, farklılaşabilme fikirlerini duygulardan ayırma yetisidir (Nazlı, 2014). Farklılaşmak, kişinin kendisinin iç ve bireyler arası yönlerini dengeleyebilmek adına bireyin köken aldığı ailesinden kendini his ve fikir seviyesinde ayırmasıdır (Nazlı, 2014). Farklılaşma seviyesi, özerklikle farklılaşmama arasında olan bir salınımdır. Kuramsal şekilde kişinin farklılaşma seviyesini minimum 4 etken etkilemektedir. Hissel tepkiler, duygulardan yoksun olma, başkalarıyla erime ile ‘’Ben konumunu” almak (Nazlı, 2014).

Farklılaşmaya ait süreçte aileyle üyeler değişmektedir. Erime durumu içinde olan üyeler bulimia olmak üzere bu tarz işlevi bulunmayan tutumlar sergileyebilmektedirler.

Bu gibi durumlarda, aile danışmanı, üyelerin (öncelikle genç olan kadınlara) benlik farklılaşması seviyelerini çoğaltmalarına yardımcı olmaya çalışmaktadır. Uygun eğitimlerle sağlıklı ailenin sınırlarını oluşturma, iletişime ait becerilerin artırılması, stresle başetme davranışlarını içeren yöntemler kullanılabilmektedir (Özabacı ve Erkan, 2014, 38).

Bowen üçgeni; duygusal bir sisteme ait küçük ve sabitlenmiş bir yapıtaşıdır (Özabacı ve Erkan, 2014, s.40). Ailelere ait ilişkiler üstüne düşündüğümüzde bu ilişkilerin çok zor olabildiğini görmekteyiz. Bu ilişkileri, ikişerli veya üçlü gruplara ayırarak düşünürüz. Önemi görece yüksek duygusal ilişkiler akrabalar, arkadaş çevresi ve hatıralardır.

İnsanın ailesinde yaşanmakta olan zor bir ilişki üstüne düşünürken ilişki bünyesinde 2 birey olsa da daha fazla bireyin 3. taraf şeklinde olaya dahil olduğu görülür. Bu taraflarsa akrabalar, arkadaş çevresi veya hatıralar olmaktadır. 2 bireyin ilişki durumu, yakın ve uzak olma döngüsü içinde gelişip uzaklaştıklarında üçgenler geliştirirler (Nazlı, 2014, s.82). Bu üçgenlerin bazıları sağlıklı, bazıları ise sağlıksızdır (Nazlı, 2014:82).

Kuşaklararası geçiş dönemleriyle alakalı Bowen, kuşakların kendilerini terkrarlayıp durduğundan bahsetmiştir (Özabacı ve Erkan, 2014:41). Stresli durumlar ile başetme çözümleri kuşaktan kuşağa aktarılma eğiliminde olan bir konudur. İlişki içindeki üyelerden biri ayrıldığı veya öldüğü zaman, diğer birey o bireyin rolüne girebilir.

Mesela bireyin annesi öldüğünde, babayla kardeşin arasında bulunan gergin durumunu gidermek için barışçıl rollere girebilir (Özabacı ve Erkan, 2014:41).

Buysa kuşaktan kuşağa aktarma süreci şeklinde bilinmektedir. Bowen, semptomlarla alakalı mimimum üç neslin dikkat dahiline girmesi gerektiğini belirtmektedir. Zamanla değişim gösteren aile modellerine odaklanmak, sadece aile boyutunda bir değerlendirme yöntemi değildir. Bu yöntem aynı zamanda sorunlar karşısında aile üyelerinin arasındaki ilişkilerin nasıl olacağını ve bunun bir sonraki nesile nasıl aktarılacağını da açıklama noktasında yardımcı olmaktadır (Nazlı, 2014:82).

Aile yansıtma süreci çocukların tanık oldukları ailevi sorunlara karşı nasıl belirtiler gösterdiklerini tanımlar. Bowen’e göre anne ve baba arasındaki gerginlik çocukta çeşitli problemli durumların ortaya çıkmasına sebep olur. Anne ve babanın yakınlıkları olaylara bağlı olarak değişim gösterir. Bu değişimler çocukta görülen çeşitli belirtilerle ortaya çıkarılabilir. Örneğin hasta olan bir çocuk, anne ve babasından daha çok ilgi görmeye başlar ve anne babanın yakınlığı artar. Bowen travmatik olaylarda sebeplerden çok süreçlerin önemli olduğunu belirtir. (Nazlı, 2014:83).

Bowen, çekirdek ailelerdeki duygusal yoksunluğun sebebinin ailenin duygusal sistemlerindeki farklılaşma yoksunluğundan kaynaklandığını ileri sürmektedir.

Farklılaşamamanın nesiller üzerindeki etkisini inceleyen Bowen, ailedeki kişiler arasındaki bazı davranışların çeşitli şekillerde bir sonraki nesillerde tekrar edebileceğini öne sürmüştür (Özabacı ve Erkan, 2014, s.42).

Nesilden nesile olan farklılaşamamanın yönetilememesi duygusal kesinti olarak tanımlanır. Nesillerin duygusal olarak çok bağlı olması bu farklılaşamamanın temel sebebidir. Bazı durumlarda da çocukların ebeveynlerinden uzaklaşma eğiliminde oldukları görülmektedir. Bu durumda çocuklar sorunlarını ebeveynleriyle paylaşmak yerine aile dışındaki kişilerle paylaşmayı tercih etmektedirler. Bireylerin

yeterli duygusal olgunlukta olmaması da duygusal kesinti olarak tanımlanır.

(Özabacı ve Erkan, 2014:42).

Bowen’e göre Walter Toman’ın kullandığı kardeş konumu, ilişkilerde bireylerin sahip oldukları rolleri kavramada önemli bilgiler sağlamaktadır. Bowen, ilişkilerdeki kardeş pozisyonlarına göre bireylerin karakterlerinde değişimler olduğunu söylemektedir. Örneğin abi veya abla konumundaki kardeşler lider ruhlu ve daha sorumluluk sahibi iken küçük kardeşler karar aşamalarında daha rahat davranmaktadırlar. Ayrıca en küçük kardeş yetişme ortamına göre değişik karakterler de ortaya koyabilir ve tek çocuklar yetişkin ve sorumlu dünyasına dâhil olabilirler. Bowen özellikle üçgenlerde kardeş pozisyonları ile ilgilenmektedir (Nazlı, 2014, s.83).

Bowen terapisindeki temel amaç farklılaşmayı artırmak ve kaygıyı azaltmaktır.

Ailede değişim yapmak için sorunlu aile bağları yeniden gözden geçirilmeli ve peşin hükümlerden vazgeçilmelidir. Bunların yapılabilmesi için bireylerin özerk olarak hareket edebilmesi gereklidir. Ailedeki sistemin değişmesi aile üyelerinin toplu olarak farklılaşması ile sağlanabilir. Bu değişimin ilk aşamasında aile bireylerinin üçgenleri alınır. Tedaviyi yürüten terapist, eşlerle iletişim sağlayarak tarafsız bölgeye yerleşir. Bu şekilde oluşturulan üçgen, eşlerdeki farklılaşmayı başlatmış olur. Sonrasında ailedeki diğer bireyler ile geliştirilmiş olan çeşitli modeller ortaya çıkarılır. Bu noktada Guerin’in 3 genel amacı şu şekilde verilebilir:

 Genogram yoluyla çoklu jenerasyonel bağdan kaynaklı var olan problemin ortaya çıkarılması

 Aile üyelerinin kaygılarını giderme çalışması, duygusal aşamayı canlandırma, bu yüzden sistemin kendisinden daha düşük bir kaygıyı çalıştırması

 Aile üyelerini birbirine bağlayan üçgenlerin önemi kadar, merkezi üçgen sistemlerine ait değişkenlerin tanımlanması (Özabacı ve Erkan, 2014, s.43):

Bowen terapisinde öncelikle sorunların tanımlanması ve ailenin bütünlüğü klinik olarak mercek altına alınır (Nazlı, 2014, s.85).

McGoldrick’e göre toplumdaki ekonomik eşitsizlikler kadın ve erkek arasında dengesizlik orataya çıkarmaktadır. Bu dengesizlik kadınların değişimini zorlaştırmaktadır. McGoldrick bu sebeple kadınların kendi ekonomik özgürlüklerini kazanmaları gerektiğini savunur. Sonuç olarak “cinsiyete duyarlı terapi” bu amacın oluşumunda vardır. Bir kadının evlilik danışmanlığı alabilmesi için öncelikle ekonomik olarak özgürlüğünü eline almış olması gerekir (Özabacı ve Erkan, 2014, s.43).

Bowen terapistleri daha çok aile sistemlerinin çalışma prensiplerine odaklanırlar.

Bowen, aile sistemlerinin nasıl çalıştıklarını anlamanın teknikten daha önemli olduğunu savunur. Bowen aile terapisi temel olarak farklılaşma üzerine odaklanmış durumdadır. Bu terapide en sık kullanılan yöntemler ise üçgenleme, tekrar eve dönme, genogramlar, soru sorma, benliğin farklılaşması ve birebir ilişkidir (Özabacı ve Erkan, 2014, s.43).

Bowen kuramı ailede daha önce yaşanmış olan bireysel boyuttaki problemlerin bir sonraki nesillere aktarılmasını önlemek amacıyla ailenin geçmişindeki davranış şekillerini fark ettirmeye ve bunlarla mücadele etmenin gerekliliğine dikkat çekmektedir. Genogramlar tarihsel bağlantıları ortaya koymak için kullanılmaktadır.

Diğer yaklaşımlar da genogramları her geçen gün daha fazla kullanmaktadır.

Bowen’in terapisi ve teorisi birbirinden ayrılamaz. Bu sebeple teori ve terapi aynı mantık içerisinde ilerlemektedir. Bu yüzden terapi ve teori birbiriyle tutarlıdır.

Yaklaşımın bu özelliği aile terapistlerine kolaylıklar sağlar.

Bowen aile terapisi, terapist ve danışanlar tarafından gözlenebilir, sistematik bir ilerleyişi olan, ilgilenilen konuda kontrollü ve uygulanış yönüyle akla yatkın bir yaklaşımdır. Diğer yaklaşımlara kıyasla bireylere ve çiftlere uygulanabilirliği Bowen aile terapisinin önemli özelliklerindendir (Özabacı ve Erkan, 2014).

Bowen terapisinin sınırlı yönlerini Nazlı (2014) kitabında şöyle özetlemiştir: Probleme bir sistem perspektifinden bakılmaktadır. Semptomlar kuşaktan kuşağa gelen aile üyeleri arasındaki etkileşimin bir sonucudur. Bu yaklaşıma göre bireyler ‘’akıl hastası’’ olarak teşhis edilmez. Duygusal rahatsızlıklar sistemin fenomeni olarak

kavramsallaştırılır. Sistemde bir kişi damgalanmaz. Psikolojik rahatsızlıklar kuşaktan kuşağa geçen bir süreç olarak kuramsallaştırıldığı için danışanın kendi aile kökenini değiştirmesi yönünde çalışmalar yapılır. Bowen terapisinin duygular üzerine çok yoğunlaşamadığı, terapi sürecinde duyguların ifadesine önem verilmemesi bazı terapistler açısından da eleştiri konusu olmaktadır (Özabacı ve Erkan, 2014).

Bowen aile terapisi, hiyerarşik bir yapıda ilerleyen düzenlenmiş bir sistemdir.

Teori ve uygulamayı iç içe sunan yapısı onu diğer teorilerden üstün kılar.

Kuramın nesiller arasındaki aktarımlar konusundaki savları gerekli miktarda desteklenmediği için eleştirilere maruz kalmaktadır (Nazlı, 2014).

Bowen kuramı anlık sorunlar yerine geçmişten gelen yaşanmışlıkları ve onların süregelen etkilerini inceler. Böyle bir inceleme, anlayış geliştirilmesini gerektirir.

Kuramın bu geriye dönük yapısı özellikle benlik ayrışımını sağlayamayan veya işlevini yerine getiremeyen ailelere daha çok katkı sağlar. Bowen’in diğer yaklaşımlardan bir diğer farkı da kendi kuramının bir örneği olmasıdır. Bu paradigma, kurama karşı oluşturulacak hipotezleri ve sorulacak soruları büyük ölçüde engellemiştir (Nazlı, 2014).

Kurama karşı yapılan diğer eleştiriler maliyet ve zaman açısındandır. Bowen kuramı maliyetli bir kuramdır ve sonuçları zaman alır. Günümüz insanlarının büyük bir kısmı yeterli zaman ve maddi kaynağı bu terapiye ayıramamaktadır.

Benzer Belgeler