Dünya üç beş bilgisizin elinde Onlarca bütün bilgi kendilerinde Üzülme eşek eşeği beğenir Hay1r var sana kötü demelerinde
Ömer Hayyam
2
Şizofreııgi.
Sayı 4 Eylül 1992
İki Ayda bir çıkardı, kısmet değilmiş.
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Ayşegül Akyapraklı Haromefendi
Yayın Kurulu
Yağmur, Kültegin, Banu, Güno, Fatih
Tasarım, yapım Graf, 260 40 00
Katkıda Bulunanlar
Hakan Atalay, Erdogan Özmen, Ali Babaoglu, Peykan Gençoglu, PTT'nin Pesi, Patlıcanın Pastanesi, Mehmet Şenol, Elizabeth Taylor, Mustafa Şafak, uykusuz ve dolu
aysız geceler, E.S.B., İzmir'den Levent ve Yeşim Küey, Ankara'dan Talip, Yurdaer, Elif, Aysun, Hasan, Aziz Ediz,
Beyoglu'ndan Pehlivan ve Bereket lokantaları, Eskişehir'den Aylin, Montajcı Belamir Bey, Berna Murat Cemiloglu, Mert Teközel, Birgül Yürüker, Prefah Sprout, Tekel 2000 satan benim bakkalıın, benim esnafım, Nevzat
Çalışkan, dergiyi okuyan sizler, dergiyi oraya buraya taşıyan bizler, dergiyi basan matbaacılar, dergiyi sergileyen
Beyoglu Pandora ve Mephisto, Kadıköy Yeni İskele, Ankara Dost, İınge, lletişim, İzmir lleri kitabevleri, inzivahanelerimiz, Journal of Polymorphous Perversity,
Changes, Napoli Radyosu, Sabri Gürses, Serdar Koçak, Antrakt'tan Ugur Vardan, Deli'den Tan Cemal Genç, yürekten Cezmi Ersöz, Anne Bak! Kral Çıplak, küçük
İskender, Raşit Tükel, Şile Yolcuları, Düşlerimiz.
Allah Şizofrengi okuyanlarm ne muradı varsa versin.
Anıin,l992
İ
;�� ..ç
,ı:�İ
��=·4
Dostoyevski ve intihar Foy/Rojcewiez
8
Ben Napoli Radyosu
Serdar Koçak
lO
Aykırı . . Talip Ozcan13
Bezgin Kaşif
Berna Murat Cemiloğlu 14
N
{:,.D
Negatif psikoanaliz ve Marksizm Heinrich Regius
17
AltıKüçük İskender
18
Ne olacak bu psikiyatrinin hali?
Ali Babaoğlu 21
Normal nedir?
E.S.B.
22
Pseudo/Y alan roman Üzerine psikolojik de olmayı deneyen bir inceleme
Mert Teközel
25
Kliniğin doğuşu Üzerine denemeler-I
Güno Bilger
26
Gidiyom gidemiyom Levent Küey
28
Söylem tipleri üzerine Erdoğan Özmen
... : ..
E
'�?.·�:.·
K
--�;).-İ
��:=-L
-�-·E
{ı,R
30
Çocukluğun etiyolojisi ve tedavisiJ
o rdan Smoller34
Nonnallik üst�eKültegin Ogel
36
Deha ve ben S ab ri Gürses38
Krokiler-dört Nevzat Çalışkan39
Anlaşmalı itiraf Ediz Evrenosoğin40
Pozitivist anlayış nedir?Yurdaer Altınöz
41
Sarı Günler Durul Taylan42
Reddediyorum Birgül Y iirüker43
Es rimeAysun
Yavuz., Güno Bilger44
Şile yolcuları BirŞ
ile Yol cu su46
Tüh! Yine beceremedik47
PsikohidrooşinoterapiAFP
48
Bölünmeler Neil PeartFyodor M. Dostoyevski, herkesin t iJJiği gibi çağdaş edebiyat, dinsel düşünce ve psikolojiye olan katkıla
rından dolayı dünya edebiyatının devlerinden biridir. Yazar, psikolo
jiyi görkemli eserlerindeki artistik çabanın bir yan dalı olarak kullan
masına rağmen, insan karakterine derinlemesine dalışı, motivasyon ve tutkulann belirsiz köşelerini insan davranışlarının geniş sınırlan içeri
sinde aydınlatma becerisi ile günü
müz okuyucusunu derinden etkile
m�ye devam etmektedir.
Romanlarmdaki bu özellik, Fre
ud, Adler, Rank, Stekel, Alexander ve Horney gibi dinamik psikiyatri
nin kurucu ve önderlerine örnek
·oluşturmuştur.
Freud bilinen bir denemesinde Dostoyevski'nin çalışmalannda par
ricid temasını araştınr ve yazann epileptik nöbetleri (sara hastalığı) ile kompulsif kumarbazlığını Oedipus kompleksinin ışığı altında analize yönelir. Adler 1918'deki bir konfe
ransında Dostoyevski'nin artistik, etik, filozofik ve psikolog taraflannı övgülendirir. Rank P.sikanalitik ça
lışması "The Double - Öteki"
(1
925)de, Dostoyevski'nin aynı adlı uzun öyküsünü oldukça tatırbcı ve 'Dop
pelganger' temasının derin bir sunu
lutu olarak tanımlar. Ça�esiz Gol
yadkin daha sonra yıkımın ve ölü
mün habercisi olacak rakiliini kop
yalayan bir narsisistdir. İntihar do
laylı yoldan ima edilir ancak Gold
yakin'in kaderi kuıkusuz psikozdur, intihar deiil. S tekel, Horney, Ale
xander ve Laing nörotik karakterler üzerine görüşlerini Dosteyevski ka
rakterlerine baŞvurarak berraklaş
brmışlardır. ·
Varoluşçu yazarlar ise Dosto
yevski'� intihara yatkın karakter
lerini yeniden ketfetmitler ve dik
katlerini bu karakterlerin karmaşık
4
Dost�yevski
ve Intihar
Dostoyevski yazımndaki intiharların bir çoğunu ezik, acı çeken, aldatılmış, kötüye kullamlmış (misused) bireylerin gerçekleştirdiği
'kurban intiharlan' oluşturur.
Çoğunlukla bu gruptakiler, çocuk ya da genç kadınlar, özellikle de cinsel temaruzo uğramış genç kızlordır. ''Yazarın Günlüğü" bu türden bir çok örnek içerir ve Dostoyevski'nin çalışmalurında
"Kurban-çocuk" teması bol miktarda bulunur.
psikolojik motivasyonlarma çekmiş
lerdir. Camus, Krilov'un mantıksal ve ideolojik intiharının absürd nite
liğine çarpılmışbr. Farher'in intihar üzerine varoluşçu fenomenolojik de
nemesi "Despair and the Life of Sui
cide; in the Ways of the WiW, Kri
lov'un mazur gösterilmiş intiharı ile ilitkisinin tartışılmasını içerir. Bu
her sakin ve ussal Stavrogin'i intiha
ra sürükleyen utanç ve suçluluk duygularını araşbrmıştır.
Dostostoyevski yazınındaki inti
har teması psikolojik kompleksileler açısmdan çok zengindir. Bu yazıda intihar davranışının Dosteyevski ya-
zmmda, gazeteciliğinde ve kendi öz yaşamındaki yeri incelenecektir.
Edebiyat
Dostoyevski yazınında intihar çoktur; 17 karakterden fazlası ken
dini öldürmüş, diğerleri de intihan tasarla�ış ya da intihara yeltenmiş
tir. Bunlardan bazıları, intiharları dolayımlı yollardan verilmiş ana ka
rakterlerdir. Diğerleri, intiharlan bazen romanın gelişimi açısmdan zo
runlu, ya da aksiyonun en dış halka
sını oluşturan minör karaktcrlerdir.
Arada sırada da yalnızca raslan
bsal veya tamamen ilgisizdir. ·
Dostoyevski romanında intihann rolünü anlamak için ilk önce onun bir ex nihilo yaratmadığı akılda tu
tulmalıdır. Onun bağımsız dehası bir edebi gelenek içerisinde dışa vu
rulmuştur. Kullandığı dramatik tek
niklerin, karakterizasyonların, ent
rika yapılarının, helimlernelerin vb.
bir çoğu Avrupa edebiyatının ana akımlarıyla, özellikle de Gotik ve Fransız ya:r.ınıyla sıkı sıkıya bağıntı
hdır.
İntiharlannın çokluk biçim ve dramatik niteliği Balzac'ın "İnsanlık Komedya"sındaki bu tür davranışla
n ve bunların önemini çağrıştırır.
Gerçekten de Dostoyevski edebi ka
riyerinin başlangıç dönemlerinde, büyük oranda Balzac'tan etkilen
miş, adeta onun aktarıcısı konu
mundadır.
Dostoyevski'nin intiliarı betimle
.medeki dehası, ne intiharı gelişkin
bir edebi anlatımla sunmasında, ne de edebi geleneği alt üst ederek ol
maktadır. Daha çok insanın duru
munun derin ve bütünsel bir kavra
yışı nedeniyledir.
Dostoyevski yazınındaki intihar
ların bir çoğunu ezik, acı çeken, al
datılmış, kötüye kullanılmış (misu
·sed) bireylerin gerçekleştirdiği 'kur
han intiharları' oluşturur. Çoğun
lukla bu gruptakiler, çocuk ya da genç kadınlar, özellikle de cinsel te
maruza uğramış genç kı:t.lardır. "Ya
zarın Günlüğü" bu türden bir çok örnek içerir ve Dostoyevski'nin ça
lışmalannda "Kurban-çocuk" teması bol miktarda bulunur.
Bu intiharlardan ikisi; "The ma
ke one"daki isimsiz kahraman ve 11EcinnÜer" deki Stavrogin tarafın
dan tecavüz edilen genç kız Matr
yosha'dır, ve aşağıda daha ayrıntılı tartışılacaklır. Bu gruptaki diğer ör
nekler; "Suç ve Ceza"daki S idr.igei
lov'un kurhanlan ve "Delikanlı"daki
üç karakterdir.
"Suç ve ceza" başlangıçta intihar kurbanlarını belimler. Svid rigailov tarafından intihara kışkırtılan iki kişiye kısaca değinildiği bölüm, bu temarun ana karakteristik ve belirti
lerini berraklaştırmaya hizmet eder.
Dostoyevski yazınındaki daha son
raki örnekler, bu basit çekirdeğin tümüyle kabülü ve m antıki geliştiril
mesidir. Svidrigailov, kendi kazanç
larını uğruna insanları idare eden, aşağılayan ve alay eden, ben-mer
kezci hedonist birisidir. Uşağına çok kötü davranır ve onu intihara sü
rükler. Svidrigailov bir genç kızı cinsel temaruza uğratır ve çocuk kendini öldürür. Son derece drama
tik bir sahnede Svidrigailov kendi intiharından hemen önce, bu kızın trajik yazgısım düşünde görür. Bu düşle 14 yaşında genç kız kendini suda boğar ve güler: "Soluk dudak
larındaki tebessüm sınırsız, hiç de çocuksu olmayan bir keder ve kes
kin bir acıyla doluydu."
"Delikanlı" bir çok intihar ve in.:
tihar girişimi içermesinin yanında, üç kurban-intihar örneği barmdınr.
Bu tür intiharla, Dostoyevski'nin roman için notlarında da görülebile
ceği gibi romanın ilk planlarmda ta
sarlanmıştır.
Lidya Ahmakov 17 yaşlarında, 'kötü, entrikacı ve yalancı' Versi
lov'a aşık, hastalıklı bir kızdır. Ver
silov'un kızın üvey annesine aşık ol
duğu söylentisi mevcuttur. Hüyüle
yici bir atmosferde, duygularının ikiyüzlü ve uroarsız manipülasyo
nuyla kız kendini zehirler. Kısa bir süre sonra babası, kızının ölümü
nün yasının etkisiyle felçten ölür.
Olga, dul annesiyle birlikte şeh
re yeni gelmiş bir genç kızdır. Bir baştan çıkarma ve 'gcnelev' olaym
dan sonra Versilov'a borçlanır. An
cak Versilov'un 'kötü' kişiliğini fark
edince parayı geri verir ve aynı oda
da uyumakta olan annesinin yanm
da kendini asar. Karanlıkta yazıl
mış bir intihar notu bırakır: "Sevgili anne, henüz haşlanndayken· yata
rnma son vererek, &eni kede� hoğ
duğu için kızıru affet. Senin Olga'n"
"Delikanlı"daki kurhan-intihar temalannın sonu, nazik ve bilge bir serf olanMakar lvanoviç tarafınd.an öykü içinde öykü tekniğiyle anlatır.
Önemi ve duyarlı çekiciliği anlatıcı
mn şu sözleriyle ironik bir biçimde açığa çıkar: " Öyküyü atlamak iste
yen, bunu yapabilir." Küçük çocuk yoksul ve dul annesiyle birlikte ya
şamaktadır. Annesinin zengin bir tüccardan yardım isteği geri çevril
miş, bu yüzden de dört kız kardeşi ölmüştür. Çocuk tesadüfi ola
rak,tüccar tarafından merhametsiz
ce dövülür.Daha sonra tücaar çocu
ğun koruyucusu olmaya ve onu eve almaya karar. verir. Tüccar tarafm
dan sürekli tedirgin edilen çocuk tam bir terör içinde yaşar (zayıf ve sessizdir ç.n) Bir gün çocuk kazayla değerli bir lamhayı kırar ve panik içinde dereye doğru koşmaya baş
lar. Tüccar da peşinden gider, göz
dağı verir. Bunun üzerine çocuk- iki yumruğunu iki meme başına daya
mış,gözlerini gökyüzüne dikmiş bir durumda - suya atlar ve boğulur.
Bundan sonra düşleri tüccarı rahat hırakmaz. (Bu düşleri kimseye an
latmaz) Dir öğretmene çocuğun inti
harını anlatan bir resim ısmarlar.
Resimde çocuk gökyüzünde cenne
tin melekleri tarafından karşılanı
yar olacaktır.(Çocuk resimde inti
har etmek üzereykenki haliyle görü
necektir: iki yumruğu iki meme ba
şına yapışmış olarak ç.n.) Ressam böyle bir resmi yapmasının müm
kün olmadığını söyleyerek bu isteği geri çevirir. Ve Şöyle bir resim
�
nerir: Çocuğa doğru gökyüzünden in-
5
dirilmiş bir ışık huzmesi olacak. Da
ha sonra tüccar çocuğun annesiyle evlenir, 'iyi ve şefkatli' bir adam olur. Bir çocuklan olur ancak tüc
car ölen çocuğun düşünü görmeye devam etmektedir. Sonunda kendi çocuğu da hastalıklı büyür ve ölür.
Tüccar tüm servetini kansına bıra
karak göçer ve hacı olur.
Dostoyevski romanlannda daha bir çok kurhan-intihar mevcuttur.
Bunlar çokluk genç, yardıma muh-.
taç ve yoksuldur.
Diğer bir karakteristik,kurhan
lann hep aynı özelliklere sahip ol
ması ve öykiiye olan dolaylı konu
mudur. Makar'ın öyküsündeki ço
cuğun ismi verilmez. "DelikanlıM da
ki Lidya ve Olga1mn adlan ise, inti
harları öykülendikten sonra veri
lir.Sıklıkla bu intiharlar ana öykü
den yalıtı.lnuş olarak verilirler. Tüm bu teknikleri kullanıyor olması, Dostoyevski1nin hu intiharların açıklamasına girmekten kaçındığını destekliyor gihi görünmektedir.
Kurhan-intiharlar, kendilerine acı çektirmiş olanlan sürekli rahat
sız ederler, özellikle düşlerde. Svid
rigailov kendi intiharından hemen önce, kendini öldüren kızı düşünde görür.
Stovrogin düşlerinde:
"Karşımda Matryoşa•yı
(Ah,
gerçek değildi bu. Gerçek olsaydı, bir kerecik hiç değilse bir kerecik ... bir saniye için, hiç değilse bir saniyecik gerçek olsaydı. Konuşabileceğim, canlı Matryoşa olsaydı karşımda.):
pek zayıflamış, ateşli hasta olduğu gözlerinden belli Matryoşa•yı tıpkı o zaman odamın kapısında durmuş, başını sallar, küçücük yumruğuyla beni tehdit ederken olduğu haliyle karşımda gördüm. Ömrümde hiç bir zaman bu denli acı çekmedim. Beni tehdit etmeye çalışan (Neyle? Ne ya
pahilirdi hana, ah tanrım!) ama
6
l(urban-intihar
lar, }{endilerine acı çel{tirmiş olanları
sürel{li ra ha ts Iz ederler, özellil�le
düşlerde.
Svidrigailov }{endi intiharindan
henıen önce, }{endini öldüren
}{IZI düşünde görür.
kuskusuz yalnızca kendisini suçla
yan, henüz hiç bir seyi anlayaınayan
zavallı bir yaratıgın acıklı umutsuz
lugu. Keııdiıni bildim bileli böyle bir sey gelınemisti basuna. Gece olunca
ya kadar oturdum yatagunın içinde, kıpırdanıadım yerimden zamanı da unutmusum. Su anda içimdekileri kagıda dökebilmeyi� otel odasında çektiklerimi aniasılır bir dille anla
tabilmeyi çok isterdim. Vicdan aza
bı. ya da pismanlık dedikleri bu mudur acaba! Bilmiyorum, hiç bir zaman da bilemedim bunu. Ama yalnızca bir seye dayanamıyorum. Onun o hali, özellikle, adamın ka
pısında durdugu o hali çok agır geli-
yor hana. Ne daha önceki, ne de sonraki hali Küçücük yumruğunu havaya kaldırıp beni tehdit etmek için s alladığı hali yalnızca ... Yalnız
ca o an, yalnızca o baş sallayışı ...
Beni tehdit edişindeki tavn artık gülünç değil, acı vericiydi benim için. Acıdan çıldıracak gibi oluyor
dum. Bu acıdan kurtulmak için be
denimi işkence masasma yatırtıbilir
dim. Suç işlediğime, ona, onun ölü
müne acımıyorum, yalnızca o bir ana dayanarnıyorum bir türlü. Çün
kü o günden beri hiç gitmiyor gözle
rimin önünden, cezaya çarpbrıldığı:
mı da kesinlikle biliyorum. O gün
den beri buna dayanarnıyorum işte, daha önce de dayanamıyordum ya, farkında değildim, hemen hergün geliyor gözlerimin önüne. Kendi kendine gelmiyor, kendim çağırıyo
rum, çağırmadan edemiyorum, on
suz yaşayamıyorum. Ah, ayıkken bir kere görebilsem Matryoşa1yı.
Hayalini görmeye de razıydım. Bir kere hile olsa, iri, hasta gözleriyle o zamanki gibi gene haksın hana isti
yorum, gözlerimin içine bakıp da gülümsesin ... Budalaca bir umut, olacak şey mi bu. (Cinler, Türkçesi;
Ergin Altay, Can Yayınlan 1984)11 Son romanlardaki ana karakter
lerin intiharları incelendiğinde, hepsinin de aynı grupta toplanabil
diği görülür. (Svidrigailov, Kirilov, Stavrogin ve Smerdyakov). 11Suç ve Ceza 11daki Svidrigailov acımasız, kendi doyumuna düşkün, paragöz biridir. Kahramanımızın kızkarde
şini baştan çıkarmaya çalışır. Kiri
lov ve Stavrogin "Cinler"de belirir
ler. Kirilov devrimci bir örgüt üye
sidir fakat çevresindeki insanlarla duygusal kopukluğu olan, içine ka
panık birisidir. Smerdyakov(Ka
ramazov Kardeşler) epileptiktir ve yaşlı Karamazov1un gayrı meşru oğ
ludur. Kibirli ve egoistdir, baş kala-
nnın değerleriyle alay eder.
Bu dört karakterde de abartıl
mış bir irade, benlikçilik ve narsi
sizm ortaktır. Hepsi de toplumun her türlü normuna boyun eğmeyi reddeder. Bunlar Durkheim'ın "ego
istik inlih<Ar'' örnekleridir. Kendi ki
tisel "ego"larının gücünü göstermek için, insan varlığını destekleyen her türlü aile, grup, kişi ve ilişkiler ağından kendilerini mahrum bıra
kırlar.
Aşırı irade teması Kirilov'da ol
dukça kaba bir biçimde görünür hale gelir. Ki rilov'un "Cinler"de söy
lediği sözler, Dostoyevski'nin tutuk
lanmasındt�n hemen önce, devrimci bir topluluğa karşı verdiği söylevde
kilerin hemen hemen aynısıdır:
"Kendimi öldürmek zorundayım, çünkü özgürlüğümün doruğu kendi
mi öldürmemdir." {a.g.e.s.587) Tüm bu egoistik karakterler, in
tihar yanında saldırganlık davranı
şını da sık sık gösterirler. Hepsi de homicid'e {cinayet) yatkındır. Svid
rigailov karısmı öldürür. Smerdya
kov yaşlı Karamazov'un gerçek ka
tilidir. Stavrogin cinayete yelten m e
diği halde, birçok karakterin ölü
münden suçluluk duyar. İntihar no
tunda Kirilov, Şalov'u öldürdüğünü kabul eder.
Dostoyevski yazılarında intihar ve cinayet arasındaki yakın ilişkiyi belimler ve ikisi arasındaki teorik antagonizmanın yüzeysel olduğuna değinir. Bu formülasyon l..cster ta
rafından doğrulanmıştır{Lester D., Why people kill themselves:A surn
mary of research findings on suici
dal behavior, l 972). Öte yandan Durkheim yıllar önce, intiharın farklı çeşitleri olduğunu söylemiş, bazılarının cinayetle akraba, bazı
larının ise antagonist olduğunu be
lirtmiştir. Dostoyevski karaklerle
rinde saldırganlığın bu iki formu-
nunda söylenebilir.
Kurban-intihar ve egoislik-inti
har arasındaki ortak bir öğe de din
sel perspektiftir. "The Meek One"d .. ki kadın kahraman ölümüne bir kutsal ikona sarılarak atlar.
"Delikanlı'daki yaşlı hacı Makar, in
tihara ilişkin Tanrı bağışlayıcılığını tartaşır ve hemen ardından zengin tüccar tarafından intihara sürükle
nen çocuğun uzun öyküsünü anla
tır. Tüccar, çocuğun intiharını an
latan bir resim ısmarlar. Resimde çocuk gökyüzünde, cennetin melek
leri tarafından karşılanmaktadır.
Dostoyevski kurban-intiharları haklılaştırmaya çalışırken, eski Rus din adamlanndan büyük oranda et
kilendiği görülür. Bu din adamları
nın; ölümün Büyük Peter'in zulüm
lerine boyun eğmekten iyi olduğu, yakalarak ölümün yaklaşmakta olan
"son yar
gı)
ama"nın habercisi olduğu ve en azından bazı gruplarda intibarın bir kurtuluş olabileceği gibi inanışları vardır.
Egoistik intiharlardaki dinsel tc
ma örneğin; "Karamazov Kardeş
ler"deki Smerdyakov'un ilk konuş
masında görülür. Burada Serdya
kov Rus halkı�a olan inancını yitir
diğinden kendini mantıksal bir bi
çimde öldürür, ki bu "kendini öldü
rür, çünkü Rus kilisesinin kutsal misyonuna olan inancını yitirmiştir"
şeklinde yorumlanahilir.
Din ve egoizm arasındaki karşıt
lık ilişkisi bağlamında, Kirilov en kaba çizilmiş karakterlerden biri
dir. "Eğer Tann varsa herşey onun iradesidir ve ben ondan kaçamam.
Eğer yoksa, bu tamamen benim ira
demdir ve ben irademi göstermeye mecburum. "Kendini öldürmekle K.irilov Tanrı olacağını iddia etmek
tedir. Yaşamının bu son anlarındaki ajitasyonu onun mantıksal planının kaba bir rasyonalizasyona ve histe
riye dönüştüğünü gösterir".
"Budala"daki İppolit belki de Dostoyevski'nin en dramatik intihar vakalanndan biridir. Üç aylık bir yaşamı kaldığını öğrendikten sonra, insanla dolu bir odada yukandaki
lere benzer egoistik ögeler taşıyan itiraflar ve haklılaştırmalarla dolu bir makale okur: "Aklımı çelen baş
ka birşey daha var: Yaşam üç hafta
lık hükmüyle elimi kolumu kıskıv
rak bağladlğına göre hana yapacak tek şey kalıyor, o da intihar. Kendi gücümle başlayıp bitircbileceğim tek iş bu. Kimbilir, belki ben de bir işte akla gelebilecek son olasılıktan ya
rarlanmak istiyorum. Bazen baş kalt!ırma da önemli bir iştir ... " (Bu-.
dala, Türkçesi:Mehmet Özgül, Cem Yayınevi s.ll-94)
İppolit daha sonra çevresine ba
kar, bir pistolü şakağına dayar ve tetiğc basar. Pistol ateş almamıştır çünkü ateşleyici kapsülleri yoktur.
"Başlangıçta hf!rkesin üstüne çö
kcn korku yavaş yavaş dağılarak yerini gülüşmelere bıraktı. Bazıları ise büyük bir zevkle, kahkahalannı gizlerneden pis pis gülüyorlardı. İp-·
polit sinir nöbetine tutulmuş gibiy
di. Bir yandan hüngür hüngür ağla
yarak çaresizlik içinde kıvranıyor, bir yandan da önüne gelene dcrdini anlatmaya çalışıyordu ... bir sürü yemin vererek kapsülü koymayı gerçekten unuttuğunu, bunda bir kastı o l m a dığını söyle di."
(a.g.e.,s.501)
Sonunda baygın düşer. Böylece absürditeye indirgenen bu melodra
matik sahne, öykünün devamında İppolit'in tüberkülozdan ölecek ol
masını kabullcnmemizi sağlar.
Foy/ Rojccwicz'den kısaltarak Türkçeleştiren Yağınur Taylan {Devam edecek)
7
Bir kafedeyinı, önümde bir fincan çay var.
hızla yudumuluyorum onu, tahakta şekerler duruyor, karşı nıasada bir çift: ikisi de genç ve aktiviteleri oldukça fazla; sık sık biri diğe
rinin elini tutuyor, birbirlerine bakıyorlar, bi
ri hitirnıeden diğeri konuşmaya başlıyor, hen sabahtan beri konuşnıayı haşaramıyorum, yi
ne sesler duymak istiyorum, kafaının içindeki radyo sustu: Amerikalılar yerleştirdikleri ve
riciyi hastanede geri almış olabilirler, yeniden yerleştirecekleri zamana kadar beklemediğim, hem düşünülenleri kaydeden, hem yayınını kesmeyen radyoyu, o beni istiyor, gömleğinıin düğmelerini açıyorunı, araçlar sesin üzerinıe yaydığı etkiden paylarını alıyorlar, araçları kullanan insanlar yavaşlıyor, radyonun ko
nuşnıa hızı arttıkça, o sesini yükselttikçe in
sanların konuşnıası parazideniyor, insan bir yandan nıüzik dinlerken bir yandan da konu
şuyor onunla, insanların küstahlıkları orta
dan kalkıyor ama susuyor şinıdi ses koııuşnıa
yı haşaramıyorunı çünkü Anıerikalılar düşün
me dinanıiğinıi değiştirdiler, hislerim oluştuk
ları atmosferde kalıyor, iletilenıiyor çünkü ar
tık konuşma yok ses olmazsa. bütün bunları bir peçete kağıdıııa yazıyorum ve yaznıak için içinıdeki sesi uyandırmaya çalışıyorum. henüz cünıle yapımı hoznıayı başaramadım, kendiu
den ben diye sözeden kişi kendini bölmüştür, hen kendini hissediyor, ses büyük yosun kra
terleri arasında gelnıektedir, ses sevnıez za
mirleri hen aklımın içinde bir yanardağım, 8
içimde bir gül var ve gölde alıcı verici bir tel
siz. allah 16 yaşında bir kız, siyah lale filmin
de sevnıek bilmiyor, bütün yapabildiği ses çı
kartnıak: İspanya radyosu yüksek frekansta ışık salgılıyor ve Amerikalıların cihazı bozulu
yor. Radyoyu dinlemek için televizyonları giz
lemek lazım. Franko allahın yeğeni olmaktadır ve sinemaları sever Frankonun ajanları şehir
de seslerin durdurulduğu hastaneler kurmuş
lardır renkleri yoketmek için beyaz üniforma
lar giyerler bu yüzden hen anne hana hamile
dir radyo annemin içinde radyo benim içimde hen olmazssanı anne allah olur ve dinleyenıez radyoyu o zanıan ağlar çok terler deniz ve radyo annenin içinden çıkarlar çay kolaylaştı
rır radyo dinlemeyi beyaz ünifornıalı kadınlar çocuk doğurnıaz onlar Frankonun akrabası
dırlar ve kendilerinden baba diye sözederler bu sakin sakin konuşurken öfkeli olmaların
dan anlaşılır anne Amerikalıları sever baba İs
panyolları İspanya ve Anıerika henİnı kafam
da vapur saati ile yöneltilen iki ııahiyedirler olurlar sev aş halinde Nagazaki ve Hiroşima
dırlar annenıin radyosunda yeni hir çay geldi karşı nıasadaki çift gitti ikisi de üniversite öğ
rencisi beni gördükleri için gördüler nahiyele
ri sesleri daha iyi duyabilnıek için yatmaya git
tiler çok ses çıkarttığını için ve allah oluyorkeıı kadınlar ben çay içer eski zanıaııda, bahçesi bir göl kıyısında ve mavi sözlü sandallar peçe
te bitti ses net ben N apoli radyosu tam özerk
15 Ağustos 1952
Göbek bağımı kesnıek için nıakas bulanıadım evdeki tek makas konışu daydı, bıçak kullandını kananıa oldu yeniden hastanedeyim. Ruh hastası olduğunı için beni doğruc a deli ler evıne
Ülkeler bir biri içine geçmiş İngi lizler dükkan açıınş Araplar şarkı söylüyor vapur Ka l a m ı ş'a u ğ r a m ı y or, sanıyorum beni tarih ve coğrafya içinde yolculuğu çı
karıyorlar. Galata'da iki tane köprü var bir tanesinden geçnıek yasak bir tane çok
rım olmuştu. Gülizar ablayı düşünmek gibi, cehennemde yanarını önce, sonra cennete giderim, orada sonsuza kadar rahat yaşarım, kafaının içinde bomba olmadan,. Ben nanıaz kılnıayı bilmiyorum, Allah af
feder. O heryerde dolayısı ile hen yok um. Ama neden hen
getirdiler. Kısa bir süre kalabalık ve çirkin eski onu onaltı yaşında bir kız sa- Dahiliye servisinde bakınıa
a l ı n d ı nı i y i o ld u.
Am er i k alı 1 a r ın b e y n i nı i düzenlenıeleri için fırsat çıktı.
Bu arada göbek bağımı yeniden diktiler henı aııııenı
Köprüyü kaldırnuşlar vapur oraya da yanaşıyor. Artık tarihleri karıştınyorum kaç yaşında olduğumu bilnıiyorum bu yüzden koııuşnıuyorunı, göhek bağımla kendime bağlı
ıı ıyorunı bunu bilnıiyorum.
Doktarlara soramıyorum·çün
kü soru sorduğum zanıan rad
yo susuyor köşede rahatım.
Hangi yıldayız Ben doktor ol
duğumu sanıyorunı anıa yını- henı haham; henı Hiroşinıa olduğunı için sandalyede lıyor olabilirinı. Belki hafıza- henı N agasaki bu günahla
nasıl yaşayacağıın kinı idanı eder ölnıüş hiı�ini. Yaşadığımı a çıklanıa nı ak için beni dışarda tutuyorlar henı çıksam bile
İ
spanyollar Opera s ı n e nı a s ı ıı ı sak l ı yo r l a r Hastane de kaldığın1 süreoturannyorunı iki duvarııı bitiştiği köşeye çömeliyorum gözlerim önüme düşüyor ve dizlerimi böcckler kenüriyor ama köşede rahat ediyoruın.
Allah akluna geliyor beni af
fettiğiııi düşünüyoruın. Anıe
rika keşfedilimeden önce her içinde binaların yerin.; şey benin1 heyniınde. değildi;
değiştirnıeyi başarıınşlar. herkes
gibi
henİnı de günahla-nu kay betnıişinıdir. Kendiın olınak istiyorum, göbek bağı
ını kesnıek. Ben intihar etmek istenıiyorunı, ölınek günah.
10
üyük taşkından sonra ekmek ağaçlarının doksan üçüncü kez bol ürün verdiği yılın hasat mevsiminin son günleriydi.
Büyük tapınağın girişindeki sunak yerinin önündeki kuyruk gittikçe uzuyordu. Büyük taşkından ne kadar süre önce ve hangi teknikle · yapıldığı bilinmese de atalarının kendilerinin ve kendilerinden sonrakilerin CAN-MAL ve IRZ güvenliğini sağlaması için kurmuş olduklan rivayeti ağızlarda dolaşmakta idi. Tapınağın bilinmez bir yerindeki taş defterdeki
sözleşme metninde bu sıralama wıun tartışmalardan sonra kimin saydığı bilinmeyen oy çokluğuyla alınan karar uyarınca üzerinde titizlikle durularak-özellikle belirtilmiş, sözleşmeye karşı çıkan tek kişinin
kadın mı erkek mi olduğu ve hangi sülaleye ve hangi meslek örgÜtüne mensup olduğu oylamanın kargalara kapalı olması nedeniyle sır olarak kalmış ve bu tek sır tek başına herkesin birbirinden
şüphelenmesine , toplumda huzur ve güvenliğin bozulmasına sebebiyet
• ll k ll
vermış ve ay ın sözü en büyük manevi hakaret olarak "anayın
mına korum" sözünün yerine kullanılır olmuştu.
Çağın en büyük felaketi olarak adlandırılan bu kelimenin açtJb yaralan sarmak ve daha önemlisi ıie anlama geldiğini tespit ve tescil ederek ters aşılama usulüyle sorunu kökünden çözmek için tapınağın etrafında mantarlama tekniğiyle kurulan yapılarda bir sürü uzman,
uzman yardımcısı, uzman yardımcısı adaylan ve onların hizmetkarları aynı ülkü etrafında bir yumruk gibi birleşmiş, gece hile kandil ışığıyla yumruğun ineceği yeri arıyor, gündüzleri ise, yazıyor, çiziyor, ölçüyor, hiçiyor, boşa kouyor dol
muyor, doluya koyuyor olmuyor vb.
deneme -yanılma ve başka yollarla çalışıyorlar ve her yıl, yapılan çalışma sonuçlan adına mahsus bir toplantıda değerlendirilip kayda değer görülenlerkayıt edilip bu bela üzerine yazılmış bedduaların depolandığı depoların yanındaki depoara tozlanmak üzere
kaldırılıyor ve bu tozluklar mantar binaların arasmda olmadı
arkasında, tapınağın etrafında yeni bir halka oluşturuyordu.
Araştırmalarm sayısı o kadar artmıştı ki araştırmalar üzerine yapılan araştırmalar ve onların yeni yorumlarını saklayacak yer bulmak zorlaşmış halktan bazı kimseler evlerini kiraya verip saz
kulübelerde yaşamaya başlamış ve bu büyük kargaşa ortamında eşyanın tabiatı gereği, bir ermişin de belirttiği gibi asıl araştırılması gereken şey ilk aykırının aykırı düşünceleri nereden aldığı, sözle§lllenin tamamma mı yoksa yalnızca can-mal-ırz sıralamasına mı karşı olduğu ve belki de hepsinden önenılisi tapınakla sözleşme arasında ne tür bir neden sonuç ilişkisi olduğu ve türdeş sorulara gerekli hassasiyet verilmiyor hatta büyük taşkının 68. yılından sonra şurda burda seyrek de olsa görüldüğü söylenilen ve önceleri başka adlar kullanırken, 80. yıldan sonra kendilerine "yeni aykırılar"
adını veren tarikat mensupları bile
"aykın"nın kökeninden habersiz, en büyük manevi küfür" anayın mına korum"un yerine kullanılışı üzerinde durarak büyük bir erkeklik örneği gösterip aslında aykırının bu anlama gelmedijini kanıtlamak için dağların arasmda gözden uzak bir köşede kurdukları kendi tapınaklarmda lekeleri temizlerneye çalışıyorlar ve fakat yalnızca lekeleri temizlerneye çalışınakla kalmıyor aynı zamanda fırsat buldukça özellikle gece karanlığından yararlanarak büyük bir cesaretle büyük tapınağa kadar sokulup temeline sıçıyorlardı;
sıçışlar çoğahp tapınağın dört bir tarafı hok içinde kaldığında ortaya çıkacak o müthiş koku halkın büyük tapınaktan soğumasına orayı terki diyar edip kendi tapınaklarına sığınmasına ve dolayısıyla her yıl ödenen ve kendilerince nereye gittiği bilinmeyen bedelierin aykırının hizmetinde kullanılmak üzere kendi tapınaklarmda toplanınası
sağlanmış olacak idi.
İşte analır gözyaşına hoğan ve katlanılmaz vicdan azaplarına sürükleyen bu anarşi ve terör ortarnında büyük sağduyu Tapınağı önünde oluşan bedel ödeme kuyruğu gittikçe uzuyor, kuyruk uzadıkça . sunak yerinde ödenen bedelierin
oluşturduğu dağlar birbiriyle yanşı
yordu. Herkesin ödeyeceği bedelin türü ve miktarı önceden biliniyordu, ekmek ağacı yetiştiricileri ekmek, kuşcular kuş sütü-yumurtası veya tüyü, bağcılar şarap, bunlara sahip olmayanlar neye sahipse ondan bir parça can, ırz, sevgi, onur, yiğitlik kısaca herkes kendince neye sahip olduğunu söylüyor ise ondan bir parça vermek zorundaydı ama istisnasız herkes bir bedel
ödemeliydi; ödemeliydi ki tapınağın ve ülkenin hölünmez bir bütün olarak ayakta kalması sağlanabilsin idi.
O mevsim ki son kurhanlar verilmiş, bedeller ödenmiş sunağın kapısı ertesi yılın hasat mevsimi sonunda yeniden açılmak üzere kapatılmış ve bütün ahali ödedikleri hedellerin kabul edilmesi için dualar okumak üzere büyük meydanda boy sıralamasma göre toplanmış, yüzlerini hatmak üzere olan güneşe çevirmiş, tapmak görevlilerinin sunduğu tatlı şarabı yudumlayarak tanrısal sesi duyabilmek için şarabm zihinleri köreittiği o anın gelmesini büyük bir sessizlik ve umutsuzluk içinde hekliyorlardı. Ve nihayet uzun yıllardır bekledikleri şey gerçekleşti; hatmak üzere olan güneş
yavaşça yeniden yükseldi, yükseldikçe parlaklığı artıyor, parlaklık arttıkça ısı düşüyor, bulutsuz gökyüzünde şimşekler çakıyor, tüm ülkenin .ve t�pınağın temellerini sarsan rüzgar
şiddetleniyor, yer altından garip sesler geliyordu. Güneş, görünen gökyüzünün tam ortasma yi.ikselip yeniden, batmak üzereyken sahip olduğu kızıllığa ve durgunluğa eriştiğinde büyük rneydanda toplananlardan eser kalmamış�.
Her biri ftrlatılıp atıldığı kendi köşesinde acılar içinde
. kıvranıyordu. Ve ilk ve son tanrı sözcüsünün büyük tapınağın planlannın çizildiği ve temele ilk harem atıldığı büyük taşkından çok uzun yıllar önce söylediği sözler ülkenin her tarafından duyulan bir gök gürlemesi şeklinde bizzat tannnm kendisi tarafından tekrar ediliyordu: Gözünüzün gördüğü,
1 1
kulağınızın duydutü, ellerinizle dokunduğunuz bu dünya ve büyük bir gaflet ve delalet içinde benimdir benim dediğiniz bedenleriniz gerçek değildir. Gerçek dünya benim dünyam, Fikirler Dünyasıdır;
görünen dünya ve sizler bu fik:irlerin sönük birer yansımasından başka bir şey değilsiniz. Acılannızdan kurtulmak, gerçek mutluluğa ve gerçeğin kendisi olan hana, benim dünyama ulaşmak istiyorsanız, her türlü
· yanılsamanın, dünyevi zevklerin, maddenin karanlığının ve bütün kötülüklerin anası olan,
gökyüzünün en yüksek noktasına çıkardığım, artık parlayan ama ısıtmayan şu güneşin parlamasını önlemelisiniz. Ancak o zaman Gerçeğin Dünyası kapılarını siz zavallılara açacaktır, dedi ve başkaca bir söz demedi.
Bu tanrısal uyanyla ruhlan binlerce
yılın
karanlığından kurtulan ama bedenlerine küsen ülke halkı vakit geçirmeden milli birlik ve beraberliklerini borçlu olduklan yüce amacıgerçekleştirmek için aykırılar tarikatımn önderliğinde çalışmaya haşlamişlardı. Tapınaklan yüksek dağlarlaçevrili olduğundan diğerleri
gibi
dağılınayıp bir arada kalmayı başarmış olan aykırılar beyinlerinin sol arka tarafında bulunan eleştiriözeleştiri, somut koşulların somut tahlili, ülke gerçekleri vb.
mekanizmaları harekete geçirerek zaman kaybetmeden bir an evvel dağılmış olan sürüyü toplamış, işbölümü gerçekleştirilmiş ve "Akın var akın güneşe akın güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakm"
sloganını güneş yolu için ilk harcın atıldıb ve kurbanlarm kesildiği Tek
12
Yol Dağ'ına kazımışlardı.
Altı kuşak boyunca taş toprak, çer çöp ne bulunursa yukarı taşınıp harç olarak kullanılmış Tek Yol.
Dağı dışında ülkede ne bir yükselti ne de gölge verecek bir nesne kalmıştı. Gerçi güneş elle tutulacak kadar yakınlaşmamışsa da yolun çoğu gidilmiş azı kalmıştı, ülke halkının gönüllü sorumlusu, yöneticisi ve akıl babası olan aykırılar tarikatı mensuplan uzun tartışmalar ve ince eleyip sık dokumalardan sonra en yaşlılardan başlamak üzere üretkenlik düzeyine göre "bireylerin" kendi rızasıyla olmazsa zorla öldürülerek istiflenmesine ve bu şekilde güneş yolunun tamamlanmasına ve karann halk oyuna sunulmasının da gereksizliğine kanun hükmünde kararname çıkararak ayrıca karar verdiler. Ve "teori pratiğe
uygulanıp" nihai hedefe
ulaşıldığında ülke halkının yarıdan çoğu telef olmuştu, ayakta kalanlar son görevi de yerine getirip artık ihtiyaçları olmayacak olan giysilerini birbirine ekleyerek yaptıklan örtüyü güneşin üstüne örttükleri anda ruhları beden zindanından kurtulup Fikirler Dünyası'na doğru yol almaya başlamıştı hile. Uroulanın aksine, merkezinde soluk mavi ışık saçan İyi Fikri'nin olduğu bu evren soğuktu ve ilk uğrak yerleri olan Düşünülmüş Düşünceler Dünyasına ulaştıklarında bedenin sıcaklığını kaybetmiş olan ruhlar üşüyordu.
Nisbeten daha sıcak olan Olası Düşünceler Dünyası'na
vardıklarında biraz sevinselerde sevinçleri kursaklarında kaldı;
İyi'ye en yakın dünya olan Donmuş Düşünceler Dünyası çok daha
soğuktu. O kadar soğuktu ki donmaktan kendini kurtaramayan bazı ruhlar daha ilk vardıklannda parçalanmış ve her bir parça İyi'nin hizmetkarlarınca Donmuş
Düşünceler Dünyası'nda kendilerine ayrılan bölgelere yerleştirilınişti hile. Burada ruhlan karşılayan T ann, askeri tören düzenlemediği gibi "nasılsınız" diye de sormadı.
-Nasılsınız diye sormuyoruro çünkü nasıl olduğunuzu biliyorum, hatta eski sefıl yaşantımza dönmek için can attığınız halde, sanki
hayatınızdan memnunmuş.sunuz gibi, hep bir ağızdan "sağol"
diyeceğinizi de biliyorum. Asl�da bütün bunlan sizde biliyorsunuz.
Hatta, size güneşin parlamasını önleyin dediğimde bunun kurtuluş değil gerçek ölüm olacağını da hiliyordunuz; öte taraftan her ne kadar sonucu hilsek de başka türlü yapamayacağımızın da
farkındaydık ... ller neyse sözü daha fazla uzatmayalım. Artık yolun sonuna geldik dolayısıyla şunu size açıklamamda da bir sakınca kalmadı: Büyük sağduyu Tapınağının taş defterini hen sakladım ve sözleşmeye karşı çıkan da hen idim. Böyle yapmakla kendi sonumu hazırladığırnın
farkındaydım; biliyorum ki sizlerin
"aykınyı" ortaya çıkarması aykın olmanın anlamını kavraması olanaksızdı. Eğer Olanaksızlar Dünyasının yerini keşfedehilseydik hem ben hem de sizler kurtulmu�
olacaktmız, ama olmadı. Haydi bakalım, sözü uzatmadan gidelim, Karanlıklar Tanrısı bizi bekliyor.
•
BEZGIN KASIF
f
Bu bezgin kaşifin hikayesiydi
Sevinmişti bezgin kaşif, burnunu keşfetmişti Kafası iyiydi her gün, aradığı tek şey değildi sevgi Ama, at görür sevinirdi, rüzgar eser sevinirdi Bir gün isteksizce balığa gitti
Kurtlanmış bir armut taktı ucuna
Takıldı beşgen bir ayı oltasına, bezgindi çekmedi Ah diyordu, vah demek istemedi
Anlasınlar dedi, 'beni'
Bana inanın, ben bir yalancıyım Fala inanmam ama fal da bakardım Cambazlar kralıydı kaşif, yalancılar kralı Çok mutluyum diyerek haykırırdı
Tanrıydı o kendince, ya da çok iyi bir falcı Gökyüzünde yürüyordu görÜnmeden Sayıklıyordu ışıksızım diye, ben Sarmaşıkiara tutunun diyordu hepiniz
. .
Hırsızları soyan bir deliden akıl dilendi Nedensiz gülmeleri, okşamaları hissiz Yine de mutluydu dilenciler meyhanesinde
·Bağırıyordu, "insanların yarısı maymun• diye Ve ekledi, 1maymunlar pislemiş diğerlerine•
Bakın kısalıyor sarmaşık gecenin karanlığında Fakat uzuyor ışıkların yarattığı gölge ada · Ada şimdi herkesten çok daha büyük
Bezgin kaşif aylanmıyor o adanın denizinde artık Balıksız kaldı dalgalı, yaşlı deniz
Isianmış bezginliğiydi onun son keşfi
Kefenleri giymiş geziyor kaşif ve peygam herleri
Berna Murat Cemiloğlu 1991-İstanbul.
13
NEGATIF f�IK�ANAlll
��
MARK�IlM
Bir dilenci düşünde bir milyoner gördü.
Uyanınca bir psikoa
naliste gitti. Psikoa
nalist ona milyonerin babasının simgesi ol
duğunu açıkladı. "İl
ginç " dedi dilenci.
Heinrich Regius
(Max Horkheimer),
1934I.Dünya Savaşını izleyen yıllarda Marksist parti ve hareketlerdeki çö
küşün ve iflasın çözümlenmesi ama
cıyla başlayan ve Georg Lukacs'la Karl Korsch'un çalışmalarında kris
talleşen eleştirilerde·egemen Mark
sizmdeki öldürücü eksikl�, onun 'mekanik' ya da 'otom atik' niteliği ol
duğu öne sürüldü; tam olarak eksik olan, Marksizmin öznel , insani ve fel- . sefi içeriğiydi. Lukacs ve Korsch'un,
sonra da Frankfurt Okulu vd. nin ça
balan Marksizmin bu yitik boyutunu -özncl}iti- kurtarm aya yönelikti.
Avrupa devriminin nesnel koşullan uzun süre önce olgunl aşmış gibiydi.
Çünkü "devrimci koşullar her zaınan olgundu!' Karl Korsch I. Dünya Sa-
1 4
vaşı sonrası Alm anyasındaki kısa devrimci dönem üzerine "1918 Ka
sım'mı izleyen aylarda burjuvazinin örgütlü politik gücü ezilip görünür
de kapitalizmden sosyalizme geçiş yolunda başka bir engel yokken, bü
yük şans yakalanamadı, çünkü ya
kalanması için SOSYOPSİKOLOJİK önkoşullar eksikti." diye yazmıştı.
Reich gibi sol Freudculann da odak
laştıklan bu 'sosyopsikolojik önko
şullar', öznel harekitti.
Batı Marksizminde öznelliğin seyri başından beri olumsuzdu: Öznelliğin niçin gösterilmediği, 'büyük şans'ın niçin yilirildiği ve burjuva toplumun zulmünü sürdürdüğü kavranmaya çalışıldı. Bunun için otom atik, me
kanik toplumsal değişim öğretileri
nin yapmakta olduğu gibi öznenin doğasını gözden kaçırmak değil, onu açıklamak gerekiyordu. Bu öğretiler özne-SlZ oldukça toplumsal değişi
min diyalektiğini anlayamazlardı.
Ne Lukacs, ne de Korsch öznelliğin felsefi (ya da tarihsel) ve psikolojik iki boyutundan ikincisini inceledi
ler. Devrimin 'sosyopsikolojik önko
şullan' Korsch tarafından psikolojik olm ayan ya da neopsikolojik terim
leric yorumlandı . Ona göre eksik olan şey sosyaljzmin uygulanabilirli
ğine olan 'inanç'tır; nedeni de sosya
list "kuram "ın "sosyalizmin pratikte-
ki gerçekleşmesine ilişkin bütün so
runlar karşısındaki geç k avrayı
p"dır. Bu arada psişik (tinsel) boyut yitmiştir ya da en azından sosyaliz
min pratik içeriği hakkındaki ku
ramsal sorunlara taşınırken sulandı
nlmıştır.
Lukacs felsefi boyutu psişik boyut
tan tam amıyla a yınr; psişik boyutun. politik yorumunu koşullara bağlı ve deneyimsel olarak görür. Ona göre psikolojik bilinç anlık ve pozitivist burjuva toplumun içinde kalan- bir bilinçtir; kuramı yoktur. ''Sınıf bi
linci ne proletaryanın tek tek üyele
rinin psikolojik bilinciyle , ne de pro
letaryanın bir bütün olarak (kütle
psikolojik) bilinciyle aynı şeydir;
tersine, SlNlFlN TARİHSEL RO
LÜNÜN BİLİNCİNE YARMA DUY
GUSUDUR." "Oportünizm yanlış olara k PROLETARYANIN GÜN
CEL PSİKOLOJİK DURUMUNU, ONUN SINIF BlLlNCl SANAR . H
Eleştirel kurarn iki pozitivizm hiçi
mine de ka·rşı çıktı: Bir yandan bur
juva ve liberal düşüneeye özgü psi
kolojizm (toplumsal kavramla rın bi
reysel ve psikolojik kavrarnlara in
dirgenmesi), öte yanda sosyalist ve Marksist düşüneeye özgü sosyolo-
Psikoanaüzin gerçek diyalektiği budur;
görünürde toplumun
( evreJUelin) karşıtı olan psikoanaliz, ıekte (bireyde)
evreni(ıoplumu) keşfeder.
jizm (bireysel kavramiann kuru bir tarih ve toplum anlayışına indirgen
mesi). Her ikisi de toplum ve birey antagonizminden çıkmıştır; ilki so
yut bir birey, ikincisi soyut bir top
lum anlayışı lehine. Yeni-Freudcula
nn liberal psikoanalitik revizyonla
nyla psikoanalizin karşısındaki Marksizm arasındaki yakınlık bura
dadır: İkisi de sosyolojizmden muz
dariptir. Başından beri öznelliği ih
mal eden Sovyet Marksizmi içeriksiz bir toplum anlayışına vanrken, ye
ni-Freudcular toplumun rolünü bul
ma hevesleriyle yavan bir toplum anlayışına ulaşırlar. Oysa kendi po
litikalarına bakm aksızın, bireysel psikenin oluşumunu ve yapısını iz
lerken toplumun, bireyin içindeki ve üzerindeki iktidanm kanıtlayan, Freud ve ardıllan olmuştur. Psikoa
nalizin gerçek diyalektiği budur; gö
rünürde toplumun (evrenselin) kar
şıtı olan psikoanaliz, tekte(bire
y
de) evreni(toplumu) keşfeder. Yalıılanmış birey sahteliğinin içyüzünü, onun sosyo-seksüel-biyolojik temel dayanağıyla kavrar. Derinlik psiki
lojisi kendi mantığını izleyerek sos
yoloji ve tarihe dönüşür. Genelliğin nesnelliğe geçtiği yer burasıdır; öz
nellik, özneye önhiçimini veren ve onu çarpıtan toplumsal ve tarihsel
Burjuva toplumda sermaye
bağımsızdır ve bireyseUiğe sahiptir, oysa yaşayan
kişi bağunlıdır
ve
hiçbir bireyselliği yoktur.
olaylara dek izlenir.
Nesnel bir öznellik kuramı 'iki kere' nesneldir; öznelliği yalnızca toplum
sal ve nesnel belirleyicilerini orta ya çıkarana değin incelemez, varolma
yan özneyi yönetmiş olan toplumu da açığa çıkanr. Öznelliğin kuramı, özneyi ortadan kaldıran burjuva toplumun da kuramıdır. Birey bi
reysizleştirilir, öznesizleş tirilir.
"Burjuva toplumda sennaye bağım
sızdır ve bireyselliğe sahiptir, oysa yaşayan kişi bağımlıdır ve hiçbir bi
reyselliği yoktur." Bu gerçekliğe uy
gun düşecek bir öznellik kuramı bi
linçli olarak çelişkindir; öznelliği, tabir caizse, gözden yitene değin iz- . ler; onun psikoanalizi negatiftir:
Öznesiz bir öznenin {ya da daha öz
gürleşmemiş bir öznelliğin kuramı
dır. Öznelliğin kavranabilmesinden önce, bireyi sakatiayan gerçek mad
di ve toplumsalkoşullar derinliğine kavranmalıdır. Birey varolabilme
den, birey haline gelmeden önce , he
nüz ne oranda varolm adığı bilin me-. lidir. Bireyleşmeden önce, birey ya
nılsaması dağltılmalıdır. Öznellik nesnelliğe götürülmeli ki kavrana
bilsin . Sorunun özü bud ur.
Öyle görülüyor ki öznellik terimi iki ayn olguyu temsil ediyor: Tarihin (potansiyel) öznesi olarak proletar
ya ve pazarın sunduğu sorunsal öz
ne olarak burj uva özne. Bu belirsiz
lik gerçekliğin belirsizliğidir ve yal
nızca kavramsal değildir; asıl sorun, Lukacs'ı izlersek, proletaryanın sı
nıf bilinci yönünde seyreden özgül niteliklerinin, sınıf bilincini yokeden özgül burjuva özelliklerle (geçici olarak?) kaplanmasıdır. Çünkü burjuvazide egemen olan bireysellik biçimi burjuvaziyle sınırlı değildir;
tersine, proletaryanın içine işler ve onun , kendisini tarihsel bir özne olarak oluşturma sürecini en
geller.
Freud'a göre süperego anababa da,
erken yaşlardaki eğitimde vb. ke;>k sal�uş , 'geçmişin bugünde demirle
miş aracı'ydı. Maddeci görüşlerae
"insani ideolojilerin güncel ekono
mik koşullann ürünü ve üstyapısm
dan başka birşey olmadıklarını söy
leyerek onu bir yana ittiler. Bu doğ...:
rudur, ama çok olası ki doğrunun tamamı değil. İnsanoğlu asla bütü
nüyle bugünde yaşam az . Geçmiş .. . süperegonun idelojilerinden yaşamı
nı sürdürür ve onun aracılığıyla ça
lışarak insan yaşammda ekonomik koşullardan bağımsız, güçlü· bir rol oynar . U
Psikoanalizin araya girdiği yer tam da burasıdır: "İki uç nokta arasın
da; bir uçta toplumun ekonomik ya
pısı, ötekinde ideolojik üstyapı ara
sında bir takım ara atamalar gö
rür." Otto Fenichel "ekonomik ko
şullann bireye doğrudan değil do
lay h olarak, psişik yapısında d�
şiklik yoluyla etkilediğini" yazmıştı.
Buna Reich'm belki de en önemli katkısı 'yeniden üretim' kavramıydı.
Uk bakışta mülkiyet ilişkilerinden çıkan ideoloji ve baskıcı ahlak niha
yetinde "ahlakın kitle bireyince ka
bullenilmesi'yle sonuçlamr. Bu da toplumsal ve gerici bir güç haline psikolojik olarak yeniden üretilen , ideolojiye dönüşür.
Freud'un öğrencisi bir sosyalist olan Federn, sosyalist örgütlerde bile ör
tülü olarak bulunan, derinlere yer- · leşmiş babaerkil tutumun burjuva toplumu ayakta tuttuğunu öne sür
dü. Ona göre "daha önceki bütün örgütler önderden aşağı doğru ör
gütlenmişti; örgütlenme pirarnidi ideal olarak baba-oğul ilişkisini ko
şulluyordu . . . Yeni örgütlenme -konseyler- , kitlelerden çıkarak ge
lişir ve itici gücünü 'biraderlerin ilişkisi'nden alır." Otoriter baba
oğul ilişkisi Reich, Fromm ve Frankfurt Okulunda 'karakter' kav
rarnma genelleştirildi. Karakter, psikeyle toplumun kesişmesinin çö
keltisiydi; aile de karakteri etkile
menin önemli bir aracıydı. Reich'a göre "kara k ter yapısı verili bir çağın toplumsal sürecinin kristalleşmesi-
1 5
ÖzneUiğin
kavranabilmesinden önce, bireyi sakaıkıyan
gerçek maddi ve ıoplumsallroşuUar
derinliğine kavranmalıdır.
Birey varokıbibneden, birey haline gelmeden önce, henüz ne oranda varolmadığı bilinmelidir.
Bireyleşmeden Önce, birey yanılsaması dağılılmalulır. ÖzneUik
nesnelüğe götürülmeli
ki kavranabilsin.
Sorunun özü budur.
1 6
dir; . . . burjuva toplumun ekonomik yapısıyla ideolojik üstyapısı arasm
daki aracıdır." Horkheimer de "Çıp
lak biçimiyle zor hiçbir �ekilde ege
men sınıfın niçin bu kadar uzun sü
re boyunduruğunu sürdürdüğünü açıklamaya yetmez; özellikle ekono
mik a ygıtın daha iyi bir üretim süre
ci için olgunlaştığı, kültürün çözül
düğü ve mülkiyet ilişkileri ve genelde varolan yaşam biçimlerinin toplum
sal güçler için açıkça engel haline geldiji dönemlerde yetersiz kalır" di
ye yazar. Bunun anlaşılması için "çe
�itli toplumsal gruplardaki insanla
rm psişik hileşimini11 bilmek gerekir.
Aile yine canalıcı önemdedir. "En önemli eğitim araçlarından biri ola
rak aile , in san karakterinin yeniden üretilmesiyle ilgilidir ve büyük oran
da burjuva düzenin bağımlı olduğu otoriter tutuml arı insan karakterine katar.''
Sözgelimi kapitalistin paradan hü
yülenmesini , çocuğun dışkıyla ilişki
sine bağlayan ve "barsak içeriğinden alınan zevk . . . kokusuz, susuz bir pislikten başka birşey olm adığı gö
rülen paradan hoşlanma haline ge
lir." diye yazan Sandor Ferenczi vb.
ne yamtında Fenichel şöyle der : "İç
güdüler genel eğilimi temsil ederler, oysa para ve varlıklı olma a rzusu
konulan genel eğilimin yalnızca kimi belirli toplumsal koşullar olması ha
linde üstlenehileceği özgül hiçimi temsil ederler . . . Biriktirmede erojen bir zevkin bulunm ası, Ferenczi'nin sermaye sahibi sermayesini artırma
ya çalıştığında bunu çok mantıklı nedenlerle yaptığı gerçeğini gözden kaçırmasına neden olur: Kapitalist, daha büyük ölçekli üretim yapan ra
kiplerince buna zorlanır . . . Bu tür
den bir toplumsal sistem biriktirme gereksinimine hizmet eden erojen · dürtülerden yararlanır ve onlan güçlendi rir; buna kuşku yok. Bu
nunla birlikte va rolan ekononıik üretim koşullarının biyolojik dürtü tarafından yaratılıp yaratılm adığı çok kuşkulu." Sonuç ola rak "varlıklı olma gibi bir dürtü bir zamanlar yoktu ve gelecek bir zamanda da ar
tık olmayacak. "
Bilinç ve düşünce n e öznel kökenie
rine indirgenmeli, ne de ondan tü
m üyle soyutlanm alıdır. Kimi sol
Freudcular gibi yeni -Freudcular da b u diyalektiği koruyam adılar . Psi
koanaliz de sulandırılarak ya psiko
lojik bir uyurolaştırma tekniğine ya da yüzeysel bir toplum kuramma in
dirgendi. Her ikisi de birbirini hes
ler; psikoanalizin sağlık ve uyum va
adeden bir bireysel terapi olarak ilan edilmesi için, kuramın eleştirel ve toplumsal hileşenleri �kartaya çı
karılmalıdır. Böyle bir içerijin (Fre
ucl'un üstkuramının) korunması , eleştirel kuramın psikoanaliz oku
m asının özüne uygundur. Bu üstku
ram (öznelliğin nesnel bilimi ola rak psikoanaliz) Marksizme intikal eder;
negatif psikoanaliz Marksizmden kı
rılarak geçen psikoanalizdir. B u kı
nlma bireyin -psikoanalizin esnesj
nin- Freud'un formülasyonlarından bu yana ki gelişmeler ışığında ince
lenmesini gerektirir. Öyle ki, tekilci kapitalizme geçiş bireye ölümcül bir darbe vurmuştur. Horkheimer'in dediği gibi: "Birey kategorisi dev en
düstri ye karşı koyamamıştır." Bu
nun için psikoanaliz nega tifleşir; öz
nelliği kendi varlığı dışında idare edilen özneyi araştırır .
Negatif psikoanaliz yalnızca negatif bir ilişki tanır; tarih ve sınıf bilinci
ni saptırmış, engellemiş ya da dağıl
mış olan psişik biçimleri inceler. Psi
şik ve karaktere ilişkin şeyleşme bi
çimleri tarihsel olara k özgüldürler.
Max Weber'den bu yana kapitaliz
min -kendisi değil am a- ruhu onarıl
mıştır. Psişik boyut, sermayenin kendisi kadar akışkan ve ta rihsel bir değişkendir; kapitalist biçimlerin seyri hızİandıkça , psişik biçimler de onla n izler. Negatif psikoanaliz ola
rak eleştirel kurarn zevk için yaşa
mın içinde kendisine av arayan yeni
lenmecilerin tuzağına düşmeyecek ya da eski sloganiara sığınm ayacak
sa , hüzün ve isyan çığlıklan adına psişik derinliklerin aslını açığa çı
karmalıdır.
Türk
Ç
eleştiren Hakan Atalay'· am bir geminin güvertesinde bulunacak ölülerimiz. Altımız okyanus. Binlerce denizatı baş
larını kaldırıp yukarı bakacak
lar. Senin bir gözün diri kala
cak, benim bir dudağım. İkimi
zin avucunda da ipek mendil 1er.
Nereden düşmüşüz, niye düş
müşüz, kim i tmiş: bilinmeye
cek. Faytona bağlı at kurtul a
cak . Güzel .
Benim Sinemalarım.
Temiz bir aşk yaşadık, mesela yoktu kılavuzumuz. Tehlikeyi göze alarak açıldık. Batacaktık, farkındaydık. Battık gülümseye
rek. Battık birbirimizi seyrede
rek. G üzel . Sessiz ev.
Sen dans etmeyi seviyordun.
Tek başına . Pikaba bir pl ak ko
yuyordun. O çalmıyordu ama
· sen oynuyord un . Ben oturuyor
dum. Oralarda bir yerlerde otu
ruyordum. Beni görmen imkan
sızdı. İçimde altı katlı bir bina çöküyordu. Ağzımdan bumum
dan toz duman çıkıyordu. Kuru
ması için rüzgara asılmış bir ça
m aşır gibi salınıyordun. Güzel . Sudaki iz.
Her gece biz sevişirken yatağı
mıza yeni peygamber iniyordu, küçük periler lir çal arak uçuşu
yorrlu beyaz beyaz çarşafa bu
lanmış siyah vücutl arım ızın üs
tünde. Yıldız saçıyorl ardı. Yal
dız saçıyorlardı . Arada bir mete-
or çakılıyordu kas ıklarım ıza.
S ana uzattığım elim i le göğüsle
rinin arasında bir yıldız kayıyor
du. Gözbebeklerinden biri mars'tı , öteki satürn. Güzel . Bir yer göstericinin hayatı.
O adam sana hiç dokunmaına
lıydı. O adam sana hiç yaklaş
m amalıyd ı . o adam sana bir söz söylememeliyd i . O bıçak ya
nımda olmamalıydı . Batacaktık, farkındaydık . W ar lock bunu se
ni nle tanıştığımız gün asansörde kaldığı mızda gel ip belirtmişti.
Esrarlı sigaramızdan bir nefes çekmişti. Hal at incelmişti. Al
tıncı kattaydık. Kat altıydı, sen altıydın, ben al tıydrrn. Uyandı
ğında ben başucundum senin.
Güzel. Dostlukların son günü.
Sonra resmimizi çekmek isteyen o sokak fotoğrafçısı. Adamın üstüne döktüğüm su. Fl3:ştaki aküden alcıvermişti elektrik, be
denine. O yanarken biz kaçmış
tık. El ele tutuşarak caddeler bo
yu koşmuştuk. Tutuşmuş iki el koşuyordu adeta orada. Birbiri
mizi sınırsız şımartrnıştık.
Güzel . Erkek hikayeleri.
Ne Paris düştü sonra, ne durgun akınayı sürdürdü Don. Tavana astığımız film afişleri saradı:
En çok da The Doors. Sen git
mek isted in de, açamadın kapı
yı . Anahtarı hiç bir yerde bula
madık. Su almaya başlamıştı odamız. Batacaktık, farkınday
dık. Battık, kahkahalarla. Battık, birbirimize şi irler okuyarak.
Güzel . Akışı olmayan sular.
Mesela.
1 4.8. 1 992