• Sonuç bulunamadı

İstanbul kısmet-i askeriyye mahkemesi 114 numaralı şer’iyye sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul kısmet-i askeriyye mahkemesi 114 numaralı şer’iyye sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi"

Copied!
364
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSTANBUL KISMET-İ ASKERİYYE MAHKEMESİ

114 NUMARALI ŞER’İYYE SİCİLİNİN TRANSRİPSİYONU VE

DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Elif KIRGÖZ

Enstitü Anabilim Dalı : Tarih

Enstitü Bilim Dalı : Yakınçağ Tarihi

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Fatih BOZKURT

HAZİRAN – 2019

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti, hakim olduğu geniş coğrafyada ve tebaasını oluşturan çeşitli etnik ve dini grupların adlî yönetiminde İslâm hukukunu esas almıştır. Ferâiz adı verilen İslâm Hukuku’nun mirasla ilgili bölümü de Osmanlı hukukçularının terekeye ilişkin davalarda referans aldığı normları meydana getiriyordu. Osmanlı mahkemelerine yansımış çok sayıda ve çeşitteki miras davaları ve tutanakları, miras konusunda Osmanlı tatbikatının anlaşılmasını sağlayacak birincil kaynakların başında gelmektedir. Osmanlı tecrübesi diğer alanlarda olduğu gibi miras hukuku alanında da günümüz meselelerine belli düzeyde katkı sağlayacak niteliktedir. Bu yaklaşımla ele alınan, Rumeli Kazaskerliği’ne bağlı İstanbul Askerî Kassâmlığı’na ait 114 Numaralı Şer‘iyye Sicili mirasla ilgili pek çok kararı ihtivȃ etmektedir. Verȃset, vasȋlik, vekȃlet, hissedȃrlar arasındaki anlaşma şekilleri, alacak ve borçlu ilişkileri, rehinli mallar, mirasçısız ölüm gibi dava konularının yanı sıra mahkemelerin davalarda hüküm kurmasına esas unsurların mahiyeti de mahkeme kayıtlarından anlaşılmaktadır. Yapılan bu çalışma, büyük bir ummanda küçük bir damlayı ihtivȃ etmektedir. Çalışmam esnasında beni yönlendiren, desteğini esirgemeyen danışman hocam Doç. Dr. Fatih BOZKURT’a ve Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü’ndeki tüm hocalarıma, kıymetli eşim Yılmaz KIRGÖZ’e, evlatlarım Mustafa Eşref ve Hatice Esma’ya, bugüne kadar daima yanımda olan sevgili anne ve babama, eşimin ailesine teşekkürlerimi ifade etmekten mutluluk duyarım.

Elif KIRGÖZ 20.06.2019

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... i

KISALTMALAR ... iii

TABLO LİSTESİ ... iv

ÖZET ... v

SUMMARY ... vi

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: OSMANLI MİRAS HUKUKU ve KISMET-İ ASKERİYYE MAHKEMESİ’NİN 114 NUMARALI SİCİLİ ... 4

1.1 Osmanlı Miras Hukukunun (Ferâizin) Temel Kaynakları ... 4

1.2. Miras ve Vârisler ... 5

1.2.1. Mirasçılık ve Miras Şartları ... 5

1.2.2. Mirasın (Tereke) Taksimi ve Vârisler ... 6

1.3. Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilleri ve 114 Numaralı Sicil ... 8

1.3.1. Kassâm ve Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi ... 8

1.3.2. İstanbul Kısmet-i Askeriye Mahkemesi 114 Numaralı İ‘lâm Sicili ... 10

1.4. Sicildeki Kayıtlara Göre Davalarda Hüküm Tesisine Esas Teşkil Eden Unsurlar ve Kullanılan Kavramlar ... 15

1.4.1. İkrâr ... 15

1.4.2. Beyyine (Delil) ... 16

1.4.3. Tahlîf(Yemin) ... 19

1.4.4. ZamanAşımı (mürûr-ı zaman) ... 20

1.4.5. Keşif ve Bilirkişi( Ehl-i vukûf) ... 21

1.4.6. Sulh ... 22

1.5.Kısmet-i Askeriye Mahkemesi 114 Numaralı Sicildeki Davaların Özetleri ... 23

BÖLÜM 2: ... 64

KISMET-İ ASKERİYYE MAHKEMESİ 114 NUMARALI SİCİLİN TRANSKRİPSİYON METNİ ... 64

KAYNAKÇA ... 352

(6)

KISALTMALAR

bkz. : bakınız

c. : cilt

çev. : çeviren

H. : Hicrȋ

hzl. : hazırlayan

M. : Mȋlȃdȋ

no : numara

s. : sayfa

sy. : sayı

TTK : Türk Tarih Kurumu

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

yay. : Yayınlayan

yy. : yüzyıl

(7)

TABLO LİSTESİ

Tablo 1: Sicildeki Kayıtlarda Geçen Müslüman Erkek ve Kadın İsimleri ... 11

Tablo 2: Sicildeki Kayıtlarda Geçen Gayrimüslim Erkek ve Kadın İsimleri ... 11

Tablo 3: Sicildeki Kayıtlarda Geçen Aile Adları ve Kişi Lakapları ... 12

Tablo 4: Sicildeki Kayıtlarda Geçen Meslek Adları ... 12

Tablo 5: 114 Numaralı Sicildeki Kayıtların Dava Konularına Göre Dağılımı ... 12

(8)

Sakarya Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Özeti

Yüksek Lisans Doktora Tezin Başlığı: İstanbul Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi 114 Numaralı Şer’iyye

Sicilinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi Tezin Yazarı: Elif KIRGÖZ Danışman: Doç.Dr.Fatih BOZKURT Kabul Tarihi: 20.06.2019 Sayfa Sayısı: vi (Ön Kısım) + 355(Tez) Anabilim Dalı: Tarih Bilim Dalı: Yakınçağ Tarihi

İstanbul Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi’ne ait 98 varak hacmindeki 114 numaralı şer‘iyye sicili H.1159-1163 (M.1746-1750) yılları arasında görülmüş, 405 adet davayı ihtiva eden bir ilȃm sicilidir. İki bölümden oluşan bu tez çalışmasında şer‘iyye sicilinin transkripsiyonunu içeren bölümden başka, Osmanlı Miras Hukuku’nun ve sicildeki davalarının ele alındığı ayrı bir bölümde yer almaktadır.

Bu çalışmada, Osmanlı Devleti’nin klasik dönemden yenileşme dönemine geçiş sürecine denk gelen bir zaman aralığında, Osmanlı miras hukuku uygulamalarının mahkeme kayıtları ışığında gün yüzüne çıkartılması hedeflenmiştir. Tereke dökümünü (tereke defteri) ve dolayısıyla mirasçıların hisse hesaplamalarını içermeyen bu sicilde, tereke tespiti, mirasçıların muvȃza‘alı konularının dava yoluyla çözümü, vefat edenin alacak ve borçları, kölelerin mirastaki durumları, vasiyyetin miras taksimindeki etkisi, varissiz ölenlerin terekelerininin beytülmâl ile ilşkisi gibi ferȃizle (miras hukuku) ilgili pek çok dava kaydı bulunmaktadır. Davalarda hüküm kurmada etkin olan beyyine (delil), ikrȃr (kabul), inkȃr (red), tahlif (yeminleşme), deyn temessükü (borç senedi), hüccet senedi, mürur-ı zaman (zaman aşımı) gibi hukuk usûl ve kavramlarının miras davalarındaki önem ve etkisi ortaya çıkartılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Miras, Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi, İlȃm, Tereke X

(9)

Sakarya University

Institute of Social Sciences Abstract of Thesis

Master Degree Ph.D.

Title of Thesis: Istanbul Kismet-i Askeriyye Court Sidjil numbered 114 Transcription and Evaluation

Author of Thesis: Elif KIRGÖZ Supervisor: Assoc. Prof. Fatih BOZKURT Accepted Date: 20.06.2019 Number of Pages: vi (Pre.Text)

355 (main Body) Department: History Subfield: History of Close Age

Kismet-i Askeriyye Court sidjil is a registry which contains 405 cases and has been viewed between A.H.1159-1163 (A.D.1746-1750) in 98 leaflet registries numbered 114 belonging to İstanbul Kısmet-i Askeriyye Court. In this thesis, which consists of two chapters, apart from the transcription of the registry, it is also included in a separate section dealing with the Ottoman law of heritage and its cases in the register.

In this study, it is focused to reveal the Ottoman inheritance law practices in the context of court records in a time to the transition period of the Ottoman Empire from the classical period to the modernization period. In this record, which does not include the stock accounts of the heirs, contains the determination of the draft, solution of the law collusion issues of the heirs, the debts and debts of the deceased, the status of the slaves in the inheritance, the effect of the will on the inheritance division (inheritance law).In the case of inheritance law and concepts such as beyyine (evidence), ikrȃr (acceptance), denial (rejection), tahlif (juration), deed (debt), hüccet (deed), murur-ı zaman (time-out), which are effective in establishing judgments in lawsuits, importance and effect was revealed.

Keywords: Ottoman Empire, Inheritance, Kismet-i Askeriyye Court, Court Order, Probate Inventory

X

(10)

GİRİŞ

İslam inancına göre insanlar dünya hayatına başlamadan evvel ruhları yaratılmış, elest bezminde yaratıcılarına(Allaha) ikrârda bulunularak bir söz vermişlerdir.1 Ruhlar aleminde verilen bu ikrâr; cenin olarak ana rahmine düşmesi ile birlikte insanı “ hak ve görev” kavramlarıyla karşı karşıya bırakmıştır. İslâm miras hukukuna göre, anne karnındaki ceninin mirasçılık yönünden diğer varislerden eksik bir tarafı bulunmamaktadır; bilâkis cinsiyeti henüz belli olmayan anne karnındaki “haml”ın payı cinsiyetinin erkek olacağı varsayılarak kendisi için ayrılırdı. Kişinin rüşte erip ölümüne değin sürecek olan kendisine ait varislik gibi çeşitli hak ve görevlerden bizâtihi kendisi sorumlu olmuş, ölümüyle birlikte bu hakları kendisinden çıkıp, miras olarak mirasçılarına kalmıştır. Bu anlamda bırakılan şey dünya hayatı olarak adlandırılan hayattındaki her olguyu da kapsamaktadır.

Miras (tereke) sözlük anlamı olarak “bir şeyin bir kişi veya bir topluluktan diğerine geçmesi, başkasından kalan, tevarüs edilen şey” anlamında kullanılmakla beraber, fıkıh terimi olarak, “ölen bir kimsenin (mûris) mal varlığının âkıbetini düzenleyen kuralların bütünü ifade eden” şeklinde kullanılır.2 Geçmişten günümüze değin mirâsa ait tüm unsurlar hukukun önemli bir bölümünü oluşturmuştur.

Osmanlı Hukuku’nun içinde mirasla ilgili konuları kapsayan, “ferâiz” adı verilen alanı, aynı zamanda hukukun özel bir bölümünü meydana getirmektedir. Osmanlı uygulamasında miras ve mirası kapsayan tüm davalar ihtisas mahkemeleri olarak adlandırılabilecek askerî ve beledî kassamlıklarda görülmüştür. Hukuk tarihimizde kapsamlı ilk medenî hukuk çalışması olarak bilinen “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye”

hükümlerinin uygulanmasından önce, mirasla ilgili davaların işleyişi ve yargılama usûllerinin mahiyetini özellikle Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi’nin defterlerini inceleyerek öğrenebilmekteyiz.

1 Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı,onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?

( Onlar da ), Evet (buna) şahit olduk ,dediler” A’râf Sûresi, 172. Ayet, Komisyon: Ali Özek, - Hayrettin Karaman, vd., Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2016, s. 161

(11)

Araştırmanın Konusu

Miladî 1746-1750 yıllarını kapsayan İstanbul Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi’nin 114 numaralı sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirmesine dayalı bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde İslam Miras Hukuku ve özelde Osmanlı Miras Hukuku’nun temel dayanakları, vârislerin nitelikleri ve kimlikleri, hangi durumlarda mirasta beytü’l- mȃlın hak sahibi olduğu gibi konular irdelenecektir. Ayrıca ele alınan sicilin kaynak değeri, içeriği, davaların tasnifi, kayıtlardan elde edilmiş çeşitli verileri yansıtan tablolar da bu bölümde yer almıştır. İkinci bölümde ise 114 numarlı Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi sicilinin transkripyon metni ve konu özetleri verilmiştir.

Yapılan bu çalışmada özellikle ilgili defterin dijital ortama aktarıldığı çekimlerin sayfa yapılarını üst üste getirmesi bazı bölümlerin okunamamasına sebebiyet vermiştir. Bu bölümler”………” ile ifade edilmiş, bazı kalıpsal ifadelerin çekimden kaynaklı eksik okumalar ( ) içinde verilmiştir.Yine defteri tutan katibin yazısının zaman zaman grift ve yazı uslübundan uzak bir şekilde olması okumaları zorlaştırmıştır.

Araştırmanın Amacı

Osmanlı Miras Hukuku’nun temel dinamikleri, İslam miras hukukunun uygulanış şekli, yapısı ve işleyişi hakkında çeşitli bilgilere ulaşılmasıdır. Bu amaçla, doğrudan miras konusunda ihtisas mahkemeleri olarak görev yapan kassâmlık mahkemelerinin başında gelen İstanbul Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi’nin belirlenen bir sicili ele alınmıştır.

Mahkeme (kadı) sicilleri, miras konusunda Osmanlı uygulamasını yansıtan en önemli birincil kaynaklardır. Bu araştırmanın günümüzdeki miras hukuku çalışmalarına kaynaklık etmesi hedeflenmiştir.

Araştırmanın Yöntemi

Rumeli Kazaskerliği’ne bağlı İstanbul Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi’nin (Askerî Kassâmlık) 114 numaralı sicilinin ilmî usûllerle transkripsiyonu, sicil içeriğinin analizi ve değerlendirilmesi çalışmanın temel yöntemi olarak ifade edilebilir. Ele alınan sicil örneğinde miras mahkemesinde karşılaşılan dava türleri ve kayıtların çeşitli sayısal özellikleri, Osmanlı miras uygulamaları bakımından önemli bulunmuş ve üzerinde durulmuştur. Konuyla ilgili literatür taranmış, incelenen sicildeki kayıtların

(12)

değerlendirilmesinde mevcut çalışmaların sunduğu bilgi ve yaklaşımlardan da faydalanılmıştır.

Araştırmanın Önemi

Osmanlı miras hukuku alanında yapılmış bu çalışma, esasında konuyla ilgili temel bir kaynağın (mahkeme sicilinin) tetkiki, transkripsiyonu ve içeriğinin analizi ile alana mütevazı bir katkı yapmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda günümüz okuyucuları ve araştırmacıları, kaynak değeri ve muhtevası tanıtılmış olan sicilin transkripsiyon metni sayesinde ilgili birincil kaynaktan kolayca istifade edebileceklerdir. Aynı zamanda bugünün hukuk sistemine, işleyişine katkı yapması da mümkündür. 1926 yılında Medeni Hukuk sistemimiz değişmekle birlikte güncel verȃset davalarında kök murislerin pek çoğunun 1926 yılı öncesinde doğmuş olması ve ferȃiz ahkȃmına göre mirasın taksim edilmesi zorunluluğu mahkemeler için ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Günümüz hukukçuları açısından miras, mirasçı, taşınmaz, tereke tespiti gibi çeşitli davaların çözümünde emsal karar oluşturabilecek pek çok dava kaydının Osmanlı mahkeme sicillerinde bulunması, bu tarz çalışmaların önemini arttırmaktadır.

(13)

BÖLÜM 1: OSMANLI MİRAS HUKUKU ve KISMET-İ

ASKERİYYE MAHKEMESİ’NİN 114 NUMARALI SİCİLİ

1.1 Osmanlı Miras Hukukunun (Ferâizin) Temel Kaynakları

Osmanlı Hukuku evvelȃ şer’ȋ daha sonra da örfȋ kurallar üzerine inşȃ edilmiştir. Devletin kuruluş ve klasik dönemini ihtivȃ eden zaman diliminde yapılan kanunnȃmeler ve hukukȋ uygulamalarda bu durumu açıkça müşahede edebilmekteyiz. Gaza geleneği ve harac ve cizye alımı şerȋ hukuka dayandırılmakla birlikte ilk olarak bac konulmasında örfȋ hukukun temel alındığı görülebilmektedir.3 Bu sebeble Osmanlı Miras Hukukunun (Feraiz) temel dinamikleri de bu uygulamalardan ayrı değerlendirilemez. İslam miras hukukunun temel kaynakları, aynı zamanda genel olarak şer’i (İslam Hukuku) hükümlerin de dayanakları olan, Kur’an-ı Kerim, Sünnet, Kıyas ve İcmâ olarak sıralanmaktadır.:

Kitap (Kur’an-ı Kerim): Nisa Suresi:,11,12 ve 176. Ayet-i kerimeler, Bakara suresi 180. ayet-i kerime miras ahkâmına aittir.4

Sünnet: Hazreti Peygamberin feraiz ahkamı hususunda üç önemli rolü olmuştur:

Öncelikle feraiz ile ilgili hüküm ve bilgilerin öğrenilip öğterilmesini ve unutulmamasını tenbih ve teşvik etmiştir. İkinci olarak, ayetleri tefsir etmiş, tatbikatı göstermiştir. Son olarak, ayetlerin temas etmediği bazı hükümleri açıklığa kavuşturmuştur.Muayyen hisse sahipleri(Ashab-ı ferâiz ) kalanı alan erkek hısımlar (asabe) ve bunlardan sonra gelen hısımların(zevi’l-erhâm) vâris olma sıra ve keyfiyetlerini, bazı hacb kaidelerini, kızkardeşlerin kızlarla bulununca hacb olacaklarını dede ve ninenin mirasını,velâ yoluyla tevârüsü, tevârüse mâni olan durumları hep sünnet açıklığa kavuşturmuştur.

İcmȃ: Anababa bir kardeşler bulunmadığında, baba bir kardeşin ve anababa bir erkek kardeş yoksa baba bir erkek kardeşin mirasçı olacağına ilişkin prensip ve bu konuda adaha başka kurallar “icma-i ümmet “ yolu ile islam hukukunda gelişmiş ve yerleşmiştir.

Bazı hükümlerde de sahabe beyanlarına dayanılmıştır.5

3 Bkz. Aşık Paşaoğlu Tarihi, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1992, s. 25; Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, c. I, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2012, s. 228.

(14)

Osmanlı Miras Hukuku uygulamalarında genel olarak Hanefî mezhebinin fıkhî görüşleri esas alınmıştır.6

1.2. Miras ve Vârisler

1.2.1. Mirasçılık ve Miras Şartları

Mirasçılık bağını üç şekilde oluşabilir: Hısımlık, evlilik bağı ve velâ

Hısımlık murisle kan bağı ile bağlı olup aynı soy içersinde bulunan kişilerdir.Bunlar murise yakınlık derecelerine göre ashab-ı ferâiz, asabe ve zevi’l erham olarak adlandılan zümrelerdir.

Evlilik bağı da murise mirasçı olmanın şartlarındandır.Boşanma halinde birbirlerine mirasçı olamazlar yalnız kadın iddet müddeti içersine vefat eden kocasının terekesinden pay taleb edebilir.

Velâ, sözlükte “ dostluk, yardım” anlamında kullanılır.Miras hukukunda ise iki çeşit velâ vardır: Köle azad etmeden doğan velâ( velâü’l-ıtâka) ve anlaşmadan doğan velâ(velâü’l- müvâlât)7

Miras Şartları

Mirasın vârise geçebilmesi için üç şart aranır:

1-Murisin ölümü: Ölüm gerçek, hükmi ve takdirî ölüm şeklinde gerçekleşir. Gerçek ölüm hayatın sona ermesidir. Görmek işitmek ve mahkeme önünde şehadet ile sâbit olur.

Hükmî ölüm ise hayatta olduğu bilinen veya muhtemel olan kimsenin ölümüne hakimin hükmetmesiyle meydana gelir.”Hayatta olduğu bilinen”e örnek düşman ülkesine kaçan mürteddir. Böyle bir kimse manen ölmüştür. “Hayatta olması muhtemel”e örnek ise kaybolan ve kendisinden haber alınamayan kişidir. Takdirî ölüm ise hamile bir kadının haksız fiil ve tecavüz yüzünden çocuğunu düşürmesi halinde suçlunun öldürme diyetinin 1/20’sini ödemesi gerekir. Ölen çoçuğun terekesi ana babasına intikal eder

6 Karaman, Age, s. 369.

7 Ali Himmet Berki, İslâm Hukukunda Feraiz ve İntikal, İstanbul: Güzel İstanbul Matbaası, 1954, s. 45,

(15)

2-Vârisin hayatta olması: Mûrisinden önce vefat etmiş bir hısım, daha sonra ölen mûrisinin mirasçısı olamaz.

3-Miras engelinin bulunmaması: Öldürmek, kölelik, din ve ülke farklılığı mirasa engeldir.

Zinadan doğan çocuk yalnız anasının mirasçısıdır.8 1.2.2. Mirasın (Tereke) Taksimi ve Vârisler

Terekeden önce cenaze (techîz ve tekfîn) masrafları, daha sonra murisin borçları çıkartılır.

Vasiyyeti var ise gerçekleştirilir. Geriye kalan terekesi aşağıdaki hisse sahiplarine hisseleri nispetinde taksim edilir.

Ashȃb-ı Ferȃiz

Muayyen pay sahibi olan 12 kişilik bir gruptur. Mirastan önce bunlara pay verilir:

Baba,dede, (cedd-i sahih), anne bir kardeş, koca, karı, kız, oğlunun kızı, ana baba bir kız kardeş, baba bir kız kardeş, anne, nene (cedd-i sahiha). Bunlardan bazılarının aynı grupta vâris olmaları birbirlerinin durumunu ve hissesini etkiler. Bu duruma “hâl” denir. Ashâb- ı ferâize ait “kırk hâl” mevcuttur. Yakınlık derecelerine göre mirastan pay alırlar.9

Asebe

Murisin erkek vasıtasıyla kendisine bağlanan akrabalarıdır. Ashab-ı ferȃiz paylarını aldıktan sonra terekenin geriye kalanı ve yalnız bulunduklarında terekenin tamamı asabeden mirasçılara düşer. Asebe nesbiyye ve sebebiyye olarak ikiye ayrılır:

Asebe-i nesebiyye: Miras bırakana erkek vasıtasıyla ve kan(nesep) bağı ile bağlı bulunanlardır. Oğul ve oğlun oğlu gibi kendileri de erkek olanlara bînefsihî, oğul yanında bulunan kız gibi erkek kardeşi sayesinde asebe olanlara bigayrihi, ölünün kızının yanında bulunan öz kız kardeş gibi belli şartlarda asebe olanlara maa’l-gayri asebe denir.

Asebe-i sebebiyye: Bu tür asebe miras bırakan şahsa âzat etme sebebiyle bağlı bulunmaktır.Bu durumda köleyi âzat eden erkek veyâ kadın mevlâ, eski kölesinin başka mirasçısı yoksa vârisi olur.10

8 Karaman, Age, s. 369.

9 Konu Hakkında Bkz. Hamdi Döndüren, “Ashâbü’l-ferâiz”, DİA, c. III, İstanbul, 1991, ss. 467-468;

(16)

Zevi’l-erhȃm

Murisle kadın tarafından kan bağı bulunanlar zevi’l-erhȃm olarak adlandırılır. Birinci derece mirasçı olan ashab-ı ferȃiz ve ikinci derece mirasçılar olan asebeden kimse bulunmuyorsa bu grup mirasçılar mirasa hak kazanır. Anne tarafından dedeler, kızın çocukları, yeğenler, dayı, teyze, hala, anne bir amca bu grubta yer alır.11

Bunların çoğu, kişinin annesi veya kızı yoluyla kan bağı olan akrabalardan oluşmakla birlikte hala gibi erkek tarafından bazı akrabaları da içine almaktadır.

Mirastan Mahrumiyet (Hacb)

Bazı durumlarda bir mirasçının bulunması başka mirasçıları kısmen veya tamamen mirastan mahrum bırakır. Buna hacb denir.Mesela babanın bulunması kardeşleri mirastan tamamen mahrum bırakırken, çocukların varlığı kocanın payını 1/4’ten 1/8’e düşürür.12

Red ve Avl

Miras hukukunda red, ashâb-ı ferâiz hisselerini aldıktan sonra kalanı alacak asabe yoksa artan terekenin aynı mirasçılara tekrar verilmesidir.12 Avl ise İslam miras hukukunda, belli hisse sahiplerinin (ashâb-ı ferâiz) mirastan alacak paylarının toplamının ortak paydadan fazla olması halidir.13

Vârisssiz Tereke

Mirasçı bırakmadan ölenlerin malları, Şafilere göre miras payı olarak, Hanefîlere göre ise sahipsiz mal olarak Beytü’l-mȃla kalmaktadır. Uygulama esnasında iki görüşün farkı ortaya çıkmaktadır. Şafilerde beytü’l-mâlden başka mirasçı olmadığı durumlarda vasiyyet devletin mirasçı olarak kabulünden kaynaklı terekenin üçte birini aşamamaktadır. Hanefî îmamlarına göre ise ortada herhangi bir mirasçı yoksa ve devletin de mirasçı olmaması sebebiyle vasiyyetin tamamı gerçekleştirilir.14 Vasiyyetin dışında geri kalan mal varlığı beytü’l-mâla intikâl eder.15

11 Hamza Aktan, “Zevi’l-erhȃm”, DİA., c. XLIV, İstanbul, 2011, ss. 307-308, s. 307.

12 Aktan, “Miras”, s. 145.

13 Döndüren, “Avl”, DİA, c. IV, İstanbul, 1991, ss. 117-118, s. 117.

14 Konu Hakkında Bkz. 114 Nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilinin 195 [48b-1], vb. davalar.

(17)

1.3. Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilleri ve 114 Numaralı Sicil

Sözlükte “Bölme, pay etme, taksim, hisselere ayırma”16 anlamına gelen kısmet, terim olarak ise “ortak malların taksim tekniği ve daha çok da terekenin mirasçılar arasında paylaştırılması işlemi”ni ifade etmektedir. Ortak malların hak sahipleri arasında bölüştürülürken adaletin sağlanması, yakınlar arasında haksızlık ve mağduriyetin giderilmesi İslam hukukunda ayrı bir önem taşıdığından özenle üzerinde durulan bir konu olmuş ve özellikle miras hukukunun ayrıntılı bir biçimde oluşmasını sağlamıştır.17 Taksim işlemi yapılırken evvela ölenin techiz ve tekfîn masrafı, ölenin bıraktığı mallar (tereke) üzerindeki alacak haklarının yani borçların ödenmesi önceliklidir. Borçların ödenmesinden sonra kalan muhallefât üzerinden ölenin vasiyyeti varsa yerine getirilir.

Vasiyyet de yerine getirildikten sonra geriye kalan mal mirasçılara paylaştırılır.

Hanefilere göre borca batık mal mirasçılara taksim edilmez.18 Şafiler ve Hanbelilere göre ise tereke borca batık bile olsa mirasçılara dağıtılabilir. Bu takdirde miasçıların, payları oranında terekenin borcunu ödemeleri gerekir. Taksim işlemi genelde ya taraflar arasında anlaşmayla (rızaî), ya da mahkeme kararıyla (kazaî) gerçekleşir. Mirasçılar kendi aralarında taksime karar vermişlerse bütün mirasçıların yapılan taksime razı olmaları gerekmektedir. Mirasçılardan biri dahi gâib olsa bu işlem gerçekleşemez. Aynı zamanda velisi veya vasîsi bulunmayan küçük çocuk veya akıl hastası varsa hakim tarafından vasî atanmadıkça taksim gerçekleşemez. Bütün mirasçıların rızası dahilinde taksim bu işte uzman (ehl-i vukûf) üçüncü bir şahsa yaptırılabilir.Taksim işleminin mahkeme yoluyla gerçekleştirilebilmesi için taraflardan en az birinin mahkemeye başvurması ve taksimi talep etmesi gerekmektedir. Hakim taksim talebi olmaksızın malların taksimine karar veremez. Taksim talebi sırasında mûrisin öldüğü ve mirasçılarının kimlerdem ibaret olduğu ispatlanmalıdır. Hakim taksim işini bizzat kendisi yapmadığında bu işte uzman olan bir “kassam “ tayin eder.19

1.3.1. Kassâm ve Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi

Sözlükte “taksim eden, bölüştüren” anlamına gelen kassâm, terim olarak ise ganimet, şirket ve miras gibi konularda her türlü menkul ve gayr-i menkul malı bölerek hisseleri

16 Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, İstanbul: Çağrı Yayınları, 2012, s. 1070.

17 Hamza Aktan, “Kısmet”, DİA, c. XXV, İstanbul, 2002, ss. 497-498, s. 497.

(18)

belirli bir hale getiren kişi ya da görevli anlamında kullanılmaktadır. Özellikle Osmanlı Hukuk sisteminde ise kassâm miras davalarında dava mahalline giderek gerekli tahkikâtı yapıp ihtilâf hakkında bir neticeye vardıktan sonra davayı hükme bağlayan ve terekeyi vârisler arasında taksim eden şer’î memuru ifade etmektedir.20

Her ne kadar kassâmlar ikinci derecede adliye görevlilerinden olup hakimin yardımcıları olarak değerlendirilse de hüküm oluşturmaları açısından kadılardan farkları bulunmamaktadır. Kadılık da arandığı gibi müslüman, âdil, mesleğin gerektirdiği hukuk bilgisine sahip olması, kur’an, sünnet ve fıkhı, özellikle miras hukukunu (ferâizi) iyi bilen, hür, kazf suçu sebebiyle had cezası uygulanmamış, fâsık olmayan kişilerden seçilmesi gerekmektedir.21 Bu sebeble denilebilir ki kassâmlar aynı zamanda ihtisas hakimleridir.

Osmanlı Devleti’nde kassâmlık müessesesi askerî ve beledî (reâyâ) olarak ikiye ayrılmıştır. “Askerî kassâmlar” yönetici kişilerin miraslarını kazasker adına vârisler arasında taksim ederler; beledî kassâmlar ise reâyâya ait terekeleri bulundukları vilayet ve sancak kadıları adına mirasçılar adına taksim etmektedirler. Bu sebeble tutulan sicilller açısından örneğin İstanbul (sur içi)nde vefat eden reaya sınıfının terekeleri İstanbul Kadılığına bağlı Beledİ Kassamlık(Mülga Beledİ Mahkemesi),yönetici sınıfında bulunanlarınki ise Rumeli Kazaskerliğine bağlı Askerİ Kassamlık (Kısmet-i Askeriyye) sicillerine bağlı bulunmaktadır. Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilleri içeriklerine göre i’lâmât, hücec, defâtir, idânât,vasî, nafaka gibi isimlerle tesmiye olunmuştur.22

Askerî kassamlar idarî bakımdan Anadolu’dakiler Anadolu kazaskerine, Rumeli’dekiler Rumeli kazaskerine bağlı bulunmaktadırlar. Askerî kassâmların görev alanları, askerî sınıf mensuplarının terekelerini taksim ve bu konudaki davaları görmekle sınırlandırılmıştı. Bunlar, sadece görev süresi içindeki davalarda yetkili olup kendilerinden önce meydana gelmiş olan davalara bakmaları yasaktı. Memuriyetleri boyunca “kısmet-i askeriyye” denilen, askerî kişilerin taksimi dolayısıyla tahsil ettikleri resimler bulundukları mahallin kadılığındaki sandıkta saklanıp daha sonra kadı veya naib tarafından askerî kassam müfettişi yahut süvari kassamına teslim edilirdi.23

20 Said Öztürk, “Kassam”, DİA, c. XXIV, İstanbul, 2001, ss. 579-582, s. 579.

21 Abdullah Demir, Türk Hukuk Tarihi, İstanbul: Yitik Hazine Yayınları, 2011, s. 111.

22 Fatih Bozkurt, “Osmanlı Dönemi Tereke Defterleri ve Tereke Çalışmaları”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, c. XI, sa. 22, 2013, ss. 193-229, s.198.

(19)

1.3.2. İstanbul Kısmet-i Askeriye Mahkemesi 114 Numaralı İ‘lâm Sicili

İncelenen bu sicil, Osmanlı başkentinde Rumeli Kazaskeri’ne bağlı olarak hizmet veren Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi’nin 114 numaralı sicilidir. Bu sicil bir i‘lâm sicilidir.

İ’lam sicilleri mahkemede hakimin verdiği şer’î hükmü ihtivâ eder. İ’lâm kayıtlarında davacının iddiası, dayandığı deliller,davalının cevabı varsa def’in sebebleri, verilen hükmün gerekçeleri ve nasıl karar verildiği açıklanmaktadır. Mahkeme kararlarının i’lâm olarak adlandırılmasının sebebi ise muhatabın icrâ makamları olmasıdır. Osmanlı şer’iyye mahkemelerinde kadılar verdikleri kararları icranın başı padişaha veya vekili sadrazama yahut sadrazamın yetkili kıldığı mülkî âmire i’lâm etmek zorundadır.24 Sicilin başlangıç tarihi Hicrî Şevval 1159, bitiş tarihi Safer 1163’tür. Ciltli, 21x14 ebadındadır. Numaralanması varak usûlündedir. Toplam 98 varaktan oluşmaktadır. Bu varaklardan 1a ve 91b sayfaları boştur. 7, 17, 65, 74, 77, 82 ve 91 nolu varaklar mükerrer olarak numaralandırılmıştır. Defterin cildinden dolayı bazı sayfaların ortası net çekilememiş ve bu sebeble de okuma eksiklikleri ortaya çıkmıştır.

Sicilin ilk sayfasında bulunan giriş bölümünde aşağıdaki şekilde bir açıklama bulunmaktadır:

“İşbu cerîde-i cedîde hȃlen revnâk-efzâ-yı sadr-ı Rumili sa‘âdetlü semâhatlu inâyetlü Mehmed Esad Efendi Hazretlerinin def ‘a-i sâniyelerinde taraf-ı bâhiru’ş-şereflerinden kassâm-ı askerî ta‘yîn buyurdukları mefharu’l-müderrisînü’l-kirâm sa‘âdetlü Karabağîzâde İsmâil Efendi hazretlerinin zamân-ı sa‘âdetlerinde kısmet-i askeriyye mahkemesinde vȃkı‘ olub kayd olunan i‘lâm ceridesidir”

Fi’l-yevmi’l-‘âşir fî Şevvali’l-mükerrem li-sene tisa ve hamsîn ve mi’ete ve elf min hicret-i men lehü’l-ızzu ve’ş-şeref ve’s-sa‘âde” (10 Şevval 1259)

Yapılan bu açıklamaya göre kassâmlık görevinde bulunan, Rumeli Kazaskeri Mehmed Esad Efendi’nin ikinci kazaskerliği görevi esnâsında, tarafından kassâm-ı askeriyye olarak tayin edilen müderrisînü’l-kirâmdan Karabâğîzâde İsmail Efendi’dir.

114 nolu sicil 98 varaktan oluşmakta olup bir varakta iki sayfa bulunmaktadır. İki adet boş sayfa mevcuttur. Sicilin bazı varaklarında fersûdelikler mevcuttur. Ciltleme

(20)

işleminden kaynaklı olarak sicil defterinin orta bölümündeki yazıların bir kısmı çıkmamış, bir kısmı da tarafımdan okunamayacak derecede kötü çıkmıştır. Tutulan dava sayısının çokluğu sebebiyle yazıların zaman zaman çok içiçe yazıldığı, katibin zaman zaman harflerin noktalarını koymadığı, yazım kurallarından uzaklaşarak kırık dîvânî veya siyâkat yazısına benzer bir yazı şekli kullandığı görülmektedir. Defter içerisinde bazı varak numaraları mükerrer olmakla birlikte kaydedilen davalar farklıdır.

Davaların numaralandırılması bulunduğu varak ve sayfa özellikleri çerçevesinde yapılmıştır. Örneğin, 2 [1b-1] ile numaralandırılmış davada “2” defterdeki ikinci dava olduğunu, “1b” birinci varağın b yüzünde bulunduğunu, “1” bulunduğu sayfadaki birinci dava olduğunu göstermektedir.

Tablo 1:

Sicildeki Kayıtlarda Geçen Müslüman Erkek ve Kadın İsimleri

Erkek Kadın

Mehmed Esad, İsmâil, Ahmed, Hüseyin, Mustafa, Ali, Osman, Abdürrahim, Mehmed, İbrahim, Halil, Salih, Hüseyin, Musa, Abdullah, Mehmed, Ebû Bekir, Abdullah, Mustafa, Ömer, Abdurrahman, Mecid, Abdülbaki, Emrullah, Hasan, Mehmed Emin, Sâlim Mehmed, Süleyman, Ömer, Bâyezid, Yusuf İbrahim, Mehmed Sadık, Lütfullah, Bekdâş, Resul, Said, Abdi, Memiş Mehmed, Eyyub, İshak Abdülkâdir, Abdulvehhab, Ramazan, Salih, Veli, Münif Mustafa,, Rüstem, İskender, Abdürrahim, Hızır, Abdülfettah, Süleyman, Feyzullah, Nebi, Davud

Fatma, Ayşe, Havva, Hatice, Zeyneb, Âmine, Nefise, Ünzile Hȃtun, Emine, Rabia, Rukiye, Saliha, Ümmühan, Şehsüvar, Fetiha, Şerife Emine, Meryem Emetullah, Afîfe, Hatice, Şerife Fatma, Ümmügülsüm, Müslime, Şerife Ayşe, Şerife Saliha , Şerife Rabia, Nazime, Zeliha, Meskûne, Abide, Sada, Merbaşe, Nefiye.

Tablo 2:

Sicildeki Kayıtlarda Geçen Gayrimüslim Erkek ve Kadın İsimleri

Erkek Kadın

Karabed, Artaros, Mardenos, Manil, Serkez, Karabid, Agob, Fokas, Agob, Serkez, Kirkor, İbrayil, Kostantin, Yorgi, Yako, Teneş, Sahak, Karabet, Kabriel, Todori, Dimyo, Dimitri, Yani, Kosta, Yorgaki, Zafiri, Angeli, Östöko, Nikola,,Anastas, Panoyat, Lagori, Semyo, Vasil, Manol, Apostol, Yanaki, Panoy, Boris, Panayot, Kostanti, Karaztona, Tona, Kizo

Nurses, Keryaki, Alyaşa, Gevher, Zümrüd, Nuray, Uğurlu

(21)

Tablo 3:

Sicildeki Kayıtlarda Geçen Aile Adları ve Kişi Lakapları

Müslümanlar Gayrimüslimler

Karabağîzâde, Erzincânî, Dîvzȃde, Yorgȃnȋ, Hürriyetdâr, Kazcıbaşızâde, Düğmecibaşı, Pîrîzâde, İznikmidli, Alboylu, Osmanzâde, Bahâyizâde, Hordoloşoğlu, Tuzcuoğlu, Uzun, Sakoğlu, Sarı, Bec, Küçük Ömeroğlu, Medhîzâde, Kıbrısî, Lülevîzâde, Kurtoğlu, Kürdzâde, Cansıkkısı, Bosnevî, Elbistanî, Bezeztânî, Kaymasîli,Karakulak, Derviş, Benli, Evliya, es- Seyyid, Çelebi, el-Hâc, Halîfe, Molla(Monla), Usta, Beşe, Çelebi, Bey(Beğ), Ağa, Efendi, Odabaşı, Çavuş, Sarı, Uzun, Paşa, Çorbacı, Reis, Kara, Hâfız

Eğinli, Arabkirli , Gürci, Derzi, Baba, Papasoğlu, Sarıoğlu

Tablo 4:

Sicildeki Kayıtlarda Geçen Meslek Adları

Müslümanlar Gayrimüslimler

Müderris, Beytü’l-mâl emîni, İmâm, Müezzin,

Şekerci, Kapu kethudâsı, Keresteci, Haseki, Çorbacı, Odabaşı, Kuruyemişçi, Çukadâr, Rumeli Kazaskeri, Kurşuncubaşı, Debbağ, Kadı, Afyoncu, Câbî, Kunduracı, Naib, Simkeş, Mîrî kâtibi, Vali, baş bâkîkulu, Ketȃni, yeniçeri ağası, çavuşân-ı sipâhiyân, hazîne kâtibi, şıkk-ı evvel defterdâr, Abacı, Reis, kaptan, Yağlıkçı, Bevvâbîn, Nakkaş, Kahveci, Berber, Attar,Yağcı, Bezzâz, Fesci, Sepetçi, Tuzcu, Tuğcu, Rahtivân, Silahşör, Tamgacı, Tüfengci

Kuyumcu Cevâhizci Keresteci Boyacı Bakkal Pabuccı Koyuncu Sarraf Derzi

Tablo 5:

114 Numaralı Sicildeki Kayıtların Dava Konularına Göre Dağılımı

Alacak Talebi 42 [10a-1], 108 [27b-1], 113[28b-2], 143 [36a-1], 159 [40a-1], 192 [47b-2], 289 [68a-2], 291 [68b-1], 292 [68b-2], 309 [73a- 2], 316 [74b-1], 322 [75a-1], 366 [83a-2] , 376 [85b-1] , 401 [90b-3]

Vârislerin Alacak Talebleri 2 [1b-1], 5 [2a-2], 29 [7a-1], 31 [7a-3], 35 [8a-1], 39 [9a-2], 49 [12a-2], 60 [15a-1],

63 [15b-1], 64 [15b-2], 66 [16b-1], 70 [17a-1], 72 [17b-1], 73 [17b-2], 74 [18a-1], 75 [18a-3], 65 [18a-2], 75 [18a-3], 76 [18b-1], 77 [18b-2], 78 [18b-3], 82 [20a-1], 83 [20a-2], 90 [22a-3], 95 [23b-1], 97 [24b-1], 98 [ 25a-1], 103 [26a-1], 109 [27b-2], 129 [ 32a-2], 135 [34a-1], 137 [34a-3], 140 [35a-2],

(22)

[56b-2], 231 [57a-2], 232 [57a-3], 232 [57a-3], 236 [58b-1], 244 [60b-1], 246 [61a-1], 247 [61a-2], 255 [62b-3], 257 [63a- 1],

259 [63a-3], 262 [63b-2], 280 [66a-2], 285 [67a-3], 286 [67b- 1], 298 [70a-1], 301 [70b-2], 303 [71b-1], 304 [72a-1], 305 [72a-2], 310 [73a-3], 311 [73b-1], 313 [74a-1], 317 [74b-2], 320 [74a-3], 327 [76a-2], 333 [77b-3], 336 [77b-1] , 340 [78b-2], 345 [79b-1], 346 [79b-2], 347 [80a-1], 350 [80b-2] , 357 [82a-1] , 359 [82b-2], 363 [82b-2], 367 [83b-1], 372 [84b- 2] , 373 [85a-1] , 374 [85a-2] , 380 [86b-1] , 391 [89a-1], 392 [89a-2] , 393 [89a-3], 399 [90b-1] , 400 [90b-2] ,

Borçlu Vefat Edip Terekesine Beytü’l- mâl Tarafından Vaz‘-ı yed Olunan Kişilerin Terekelerinden Alacak Talebleri

44 [10b-1], 46 [11a-2], 48 [12a-1], 50 [12b-1], 51 [12b-2], 54 [13b-1], 57 [14a-2], 58 [14b-1], 59 [14b-2], 81 [19b-1], 102 [25b-3], 121 [ 30b-2], 122 [31a-1], 131 [ 32b-1], 293 [68b-3], 294 [69a-1], 325 [75b-3], 334 [77a-1] ,

Vârissiz Ölenlerin Terekesi Ve Alacakları

118 [30a-1]?, 195 [48b-1], 235 [58a-1], 358 [82b-1] , 394 [89b-1] ,

Rehinli Malların Durumu 20 [6a-1],

Terekeden Hizmet Bedeli Talebi 94 [23a-3], 222 [55b-1], 331 [77b-1], 354 [81b-1],

Terekeden Hisse Ve Hisse Bedeli Talepleri

4 [2a-1], 6 [2b-1], 9 [3b-1], 10 [3b-2], 12 [4a-2], 13 [4a-3], 15 [4b-2], 18 [5a-2], 22 [6b-2], 25 [7a-2], 29 [7b-3], 33 [7b-1], 36 [8b-1], 47 [11b-1], 52 [13a-1], 55 [13b-2], 56 [14a-1], 61 [15a-2], 71 [17a-2], 79 [19a-1], 88 [ 22a-1], 93 [23a-2], 110 [28a-1], 128 [ 32a-1], 132 [33a-1], 147 [37a-2], 163 [41a-2], 168 [42a-3], 169 [42b-1], 173 [43b-2], 187 [46b-2], 198 [49b- 1], 200 [50a-2], 201 [50a-3], 204 [51a-2], 205 [51b-1], 211 [52b-2], 213 [53a-2], 221 [55a-3], 223 [55b-2], 225 [56a-2], 226 [56a-3], 229 [56b-3], 239 [59a-2], 281 [66b-1], 296 [69b- 1], 299 [70a-2], 326 [76a-1], 328 [76b-1], 343 [79a-2] , 343 [79a-2] , 348 [80a-2] , 351 [81a-1], 355 [81b-2] , 356 [81b-3]

, 360 [82a-1] , 369 [83b-3] , 370 [84a-1], 375 [85a-3], 379 [86a-2] , 383 [87a-3] , 386 [88a-1] , 388 [88a-3], 403 [91a-2], 405 [91b-1]

Köleler ve Kölelerin Terekeleri 3 [1b-2], 34 [7b-2], 96 [23b-2], 101 [25b-2], 141 [35b-1], 161 [40b-1], 186 [46b-1], 191 [47b-1], 214 [53a-3], 220 [55a-2],

(23)

324 [75b-2], 332 [77b-2], 341 [78b-3], 354 [81b-1], 364 [82b- 3], 390 [88b-2] ,

Mirasçılık Talebi 86 [ 21b-1], 150 [38a-2], 188 [47a-1], 191 [47b-1], 207 [52a- 1], 221 [55a-3], 296 [69b-1], 337 [77b-2] , 343 [79a-2] , 377 [85b-2] ,

Terekeden Mehir Borcu Talebi 3 8 [9a-1], 102 [25b-3], 112 [28b-1], 116 [29b-1], 142 [35b- 2], 171 [43a-2],

123 [ 31a-2], 245 [60b-2], 338 [78a-1] , 10 [3b-2]

Mirasçılar Arasındaki Anlaşmazlıklar 26 [7a-3], 27 [7b-1], 28 [7b-2], 37 [8b-2], 43 [10a-2], 62 [15a- 3], 65 [16a-1], 91 [ 22b-1], 92[23a-1], 99 [ 25a-2], 100 [ 25b- 1], 111 [28a-2], 114 [29a-1], 115 [29a-2], 120 [ 30b-1], 124 [ 31a-3], 130 [ 32b-1], 134 [33b-2], 146 [37a-1], 153 [38b-2], 154 [39a-1], 157 [39b-1], 160 [40a-2], 172 [43b-1], 174 [44a- 1], 175 [44a-2], 178 [44b-2], 181 [45b-1], 184 [46a-2], 185 [46a-3], 190 [47a-3], 194 [48a-2], 203 [51a-1], 206 [51b-2], 208 [52a-2], 209 [52a-3], 210 [52b-1], 212 [53a-1], 227 [56b- 1], 230 [57a-1], 237 [58b-2], 241 [59b-2], 242 [60a-1], 258 [63a-2], 272 [65a-3], 274 [65b-1], 277 [65b-1], 278 [65b-2], 279 [66a-1], 283 [67a-1], 287 [67b-2], 329 [77a-1] , 339 [78b- 1] , 342 [79a-1], 352 [81a-2] , 361 [82a-2],

368 [83b-2], 371 [84b-1] , 382 [87a-2] , 383 [87a-3] , 389 [88b-1] , 395 [89b-2], 396 [90a-1] , 397 [90a-2], 402 [91a-1], Vasî, Vekîl veya Nâibden Alacak

Talebi

7 [2b-2], 8 [3a-1], 11 [4a-1], 14 [4b-1], 16 [4b-3], 18 [5a-2], 41 [9b-2], 67 [17a-1], 69 [17b-2], 89 [22a-2], 105 [ 26b-1], 112 [28b-1], 119 [30a-2], 125 [ 31b-1], 126 [ 31b-2], 127 [ 31b-3], 136 [34a-2], 145 [36b-1], 151 [38a-3], 152 [38b-1], 170 [43a- 1], 179 [45a-1], 196 [49a-1], 202 [50b-1], 217 [54a-2], 234 [57b-2], 240 [59b-1], 273 [65a-4], 276 [65a-1], 294 [69a-1], 297 [69b-2], 302 [71a-1], 307 [72b-2], 308 [73a-1], 312 [73b- 2], 315 [74a-3], 317 [74b-2], 319 [74a-2], 321 [74b-1], 323 [75b-1], 349 [80b-1], 365 [83a-1], 387 [88a-2] ,

Mehir Alacağından Borç Taleb Etme 295 [69a-2],

Kefâlet 85 [21a-1], 288 [68a-1], 313 [74a-1], 398 [90a-3] ,

Vasiyyet 84 [20b-1], 104 [26a-2], 138 [34b-1], 144 [36a-2], 177 [44b- 1], 191 [47b-1], 195 [48b-1], 378 [86a-1] ,

Beytü’l-Mâlde Bulunan Tereke Hissesi veya Terekeden Alacak Talebi

1 [1a-1], 45 [11a-1], 180 [45a-2], 299 [70a-2], 330 [77a-2], 394 [89b-1]

Terekeden Alacak Talebi 8 [3a-1], 9 [3b-1], 21 [6b-1], 31 [7a-2], 34 [8a-1], 40 [9b-1],

(24)

[54a-1], 219 [55a-1], 238 [59a-1], 248 [61a-3], 249 [61b-1], 250 [61b-2], 251 [62a-1], 252 [62a-2], 253 [62b-1], 254 [62b- 2], 260 [63a-4], 261 [63b-1], 263 [64a-1], 270 [65a-1], 275 [65b-2], 284 [67a-2], 300 [70b-1], 306 [72b-1], 353 [81a-3], Velâyet ve Rüşd 164 [41b-1], 243 [60a-2],

Vasî Atama, 17 [5a-1], 19 [5b-1], 53 [13a-2], 68[17b-1], 87 [21b-2], 138 [34b-1], 139 [35a-1], 165 [41b-2], 197 [49a-2], 233 [57b-1], 256 [62b-3], 362 [82b-1] , 385 [87b-2] ,

Tereke Tahrîr Ve Taksîmi 167 [42a-2], 183 [46a-1], 189 [47a-2], 271 [65a-2], Katlen Fevt Olanların Terekeleri 282 [66b-2],

Fuzûlî Zabtın Men’i 314 [74a-2], 381 [87a-1] , Mütevelli Olunan Vakıftan Alacak

Talebi, Vakıf Malları

23 [6b-3], 24 [7a-1], 80 [19a-2], 106 [27a-1], 117 [29b-2], 124 [ 31a-3], 144 [36a-2], 184 [46a-2], 185 [46a-3], 235 [58a-1], 384 [87b-1], 393 [89a-3], 404 [91a-3] ,

1.4. Sicildeki Kayıtlara Göre Davalarda Hüküm Tesisine Esas Teşkil Eden Unsurlar ve Kullanılan Kavramlar

1.4.1. İkrâr

Mahkeme süreci içerisinde dava talebinin isbatını sağlayan en önemli kavram olarak karşımıza çıkan ve sözlükte “yerine getirmek, sabit kılmak, ispat etmek; itiraf etmek, bir şeyi haber vermek” anlamlarına gelen ikrâr, hukuk terimi olarak kişinin kendisi aleyhine başkasına ait bir hakkı haber vermesini ifade eder.25 İddia sahibinin iddiasının kabulü anlamına gelen ikrarın doğru ve yalan olma ihtimali bulunmakla birlikte temyîz vasfına sahip olduğu kabul edilen tarafların sebebsizce kendileri aleyhlerine karar oluşturacak bir irade içerisinde bulunacakları düşünülmemektedir. Bu sebeple insanın bizzat kendisi aleyhine yaptığı şahitliği başkasınınkinden daha doğru sayılır.

Mecelle’de bu durum “Kişi ikrarıyla muâheze olunur” (md. 79) şeklinde ifade edilmiştir.

İkrarın iptali şu durumlarda söz konusudur: a) İkrardan rücû. İkrarı red ve inkâr etmek anlamına gelen rücû, “İkrarımdan döndüm, vazgeçtim, yalan söylemiştim” vb. açık bir ifade ile yapıldığı gibi ikrârda bulunanın ikrar sırasında çocuk veya mecnun olduğunu ya da zorlama ile ikrarda bulunduğunu iddia etmesi ceza uygulanması sırasında kaçması gibi

(25)

zımnî bir şekilde de olabilir. İkrar sahibi bu durumunu her hangi bir delille ispatlarsa ikrar yapmamış kabul edilir ve ikrar hukukî bir sonuç doğurmaz.26

114 nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicili içerisindeki pek çok davada ikrâren davanın kabûlü gerçekleşmiştir.27 Bu ikrârların kimi zaman tarafların mahkeme öncesinde anlaşarak anlaşmalarını kayıt altına aldırma amacını taşıdığı görülmektedir.

Örneğin125 [31b-1]nolu davada müteveffiye sağîr Hafizenin vâsiyyesi olan ceddesi Fatma Hatun ile yine müteveffiyenin babasi Mehmedin tereke konusunda anlaşarak Fatma Hatunun vasîlik süresindeki elinde bulundurduğu meblağı ikrâr eylemiştir. İlgili sicilde her ne kadar anlaşmalı ikrar söz konusu ise de ikrârın hüccet, deyn temessükü gibi yazılı belgeler, mahkeme huzurunda bulunan şahitler veya tahlîfe taleb gibi ikrâr sahibini zorlayıcı faktörlerle ikrârın zarureten yapıldığı davalar da mevcuttur.28

1.4.2. Beyyine (Delil)

Beyyine İslâm muhâkeme hukukunda kesinlik ifade eden belli ispat vasıtalarına verilen bir genel ad olup, “bir hakkın veya kendisine hukukî sonuç bağlanan bir olayın ispatını sağlayan özel kati delil” demektir.29 Bu da genelde şahitlik, yazılı delil ve kesin karîne şeklinde üç grupta ele alınır.

Çok defa davacı durumundaki iddia sahibi mevcut durumun aksini ileri sürdüğü için kendisinden kuvvetli bir delil olarak iddiasını destekleyen bir beyyine getirmesi, davalıdan ise sadece yemin etmesi istenmiştir. Çünkü mevcut durum davalıyı desteklemekte olduğundan zayıf taraftan kuvvetli delil (beyyine), kuvvetli taraftan zayıf delil (yemin) istenerek taraflar dengelenmiştir. Davalı durumundaki tarafın da karşı beyyine getirmesi her zaman mümkün olduğu gibi iddia sahibinin ikinci şahidi bulamadığı durumda yemin etmesi imkânı da vardır.30

Şahitlik: Yukarıda ifade edildiği üzere İslam hukukunda kesin deliller arasında bulunan şahitlik, bir kimsenin başka kimsede olan hakkını ispat etmek için hakim huzurunda ve hasmının yüzüne karşı şahitlik sözünü kullanarak “şahitlik ederim” demesidir. İslam hukukunda gerek maddi gerek nikah, süt emme, talak, vekâlet ve vasiyyet gibi konularda

26 Koca, s. 39.

27 Bkz. 120[30b-1], 125[31b-1], 151[38a-3],…vb

(26)

iki erkeğin veya bir erkek iki kadının şahitliği şart kılınmıştır.Bu şahitliklerin hepsinde şahidin, hür, müslüman, adil olması ve şehâdet ederim demesi şart kılınmıştır.31

Şahitlerde bulunması gereken özellikleri taşımayan kimselerin şahitlikleri kabul edilmez.Özellikle yalancı şahitliği meslek edinen veya yalancı şahitliği ortaya çıkarılan kişilerin hapis cezası veya küreğe bağlandığı görlmektedir. Şu kişilerin şahitliği kabul edilmez: 1- Çocuklar, deliler, bunaklar ve köleler 2- Dilsizler ve âmâlar 3- Saf (gafil-i şedîd) 4- Ulu orta söz söyleyen(mücâzif) kimse 5- Yalan söylemekle meşhûr olan kimse 6- Cimri kimse 7- Görgü ve ahlak kurallarına uymamayı alışkanlık haline getren kimse 8- Gayr-i müslimlerin müslümanlar aleyhinde şahitliği 9- Müste’menlerin zimmîler aleyhinde şahidliği.32

114 nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilindeki davalarda da görüldüğü üzere birinci derecede hüküm kurmaya etkin olan unsurların başında udûl şahitler gelmektedir.

Davacının davasını isbatı veya davalının davayı def sebeblerinin en etkilisi şahitlerdir.

(bakınız) Bunun yanı sıra özelikle 231 [ 57a-2] nolu davada alacak iddiâsını yalancı şahit getirerek isbatlamaya çalışan vekîl ve davacı mu'ârazadan men edilmişlerdir. Kezâ 337 [77b-2] nolu davada davacı iddiâsını isbat için bir buçuk aydır adaletli şahit getiremediği için mu’ârazadan men edilmiştir.

İ’lâm:Sözlükte “bildirmek, öğretmek, işaret koymak” mânalarına gelen i‘lâm (çoğulu i‘lâmât), terim olarak şer‘î bir hükmü ve altında kararı veren hâkimin imza ve mührünü taşıyan yazılı belge demektir. Daha çok i‘lâmât-ı şer‘iyye olarak kullanılır. Her i‘lâm belgesi davacının iddiasını, dayandığı delilleri, davalının cevabını, varsa def‘in sebeplerini, verilen hükmün gerekçelerini ve nasıl karar verildiğine dair kayıtları ihtiva eder. İ‘lâm belgelerini diğer şer‘iyye sicilleri kayıtlarından ayıran en önemli özellik hâkimin verdiği kararı ihtiva etmesidir. Bu bakımdan da hüccet, mâruz vb. belgelerden farklıdır. Şer‘iyye mahkemelerinde kadı yargılamayı tamamladıktan sonra verdiği kararı önce taraflara şifahî olarak bildirir, daha sonra kararın gerekçelerini de ihtiva eden bir i‘lâm tanzim ederek davacı ve davalıya birer sûretini verir; bir sûretini de sicile kaydeder.33

31 Hüsamettin, Vanlıoğlu, İslâm Fıkhı Kelime Manalı Mülteka Tercümesi, c. IV, İstanbul: Yasin Yayınevi, 2008, s. 27.

32 Demir, Age, s. 122.

(27)

114 nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilinin 35 [8a-1] nolu davasında Fatma Hâtunun vefat eden babası El-Hȃcc Said ile ortak olan El-Hȃcc Mehmedin terekesinden alacak talebinde bulunmasına karşın müteveffânın oğlu Abdullah Efendinin i’lâm senedi ve udûl şahid getirmesi ile Fatma Hâtun muârazadan men’ edilmiştir.

Hüccet: Yine yazılı deliller arasında bulunan ve sözlükte “delil, burhan, senet” anlamına gelen hüccet (çoğulu hücec) “bir davanın sıhhatine delâlet eden şey” demektir. Osmanlı hukuk terminolojisinde hüccet kelimesi iki anlamda kullanılmıştır. Birincisi şahitlik, ikrar, yemin ve yeminden nükûl gibi bir davayı ispata yarayan hukukî delillerdir.

Mecelle’de, “Beyyine hüccet-i kaviyye demektir” (md. 1676) ifadesi bu anlamda kullanılmaktadır. İkincisi kadı huzurunda taraflardan birinin ikrarını, diğerinin bu ikrarı tasdikini içeren ve bir hükmü ihtiva etmeyen hususlara dair düzenlenmiş belgelere verilen addır.34

Bir mahkemenin hüccet tanzim edip tarafların eline vermesi ve bir sûretini şer‘iyye sicil defterine kaydetmesi demek, o konuda bazı istisnaî durumların dışında hukukî çekişmenin vâki olmayacağı ve olsa da mahkemenin hücceti elinde bulunduran taraf lehine karar vereceği mânasını taşır. Şer‘î mahkemelerde verilen hüccet, hüccet konusu hukukî meselede karşı taraf aleyhine, şartlarına uygun hazırlandığı ve içeriğine şahit bulunduğu takdirde bir delil olarak kabul edilirdi.() Meselâ bir evin satın alındığını gösteren hüccet, o evin müşterisi aleyhine açılacak davalarda yazılı delil olarak kullanılabilir.

Nitekim 114 nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilinde bulunan 205 [51b-1] nolu davada vefât eden amca kızının terekesinden müteveffiyenin üvey oğlu El-Hâcc Abdurrahmandan hisse bedeli taleb eden Ümmügülsüm Hatunun daha önceden hisse bedelini aldığını gösteren hüccet senedi karşısında ikrâr ve itiraf etmesiyle mu’ârazadan men’ edilmiştir. Kezâ 242 [60a-1] nolu davada da El-Hâcc Osmanın anabir kardeşi Musa Ağanın hâric-i ez defter terekesinden hisse talebine karşın terekeyi elinde bulunduran müteveffânın zevci Ayşe Hâtunun elindeki hüccet-i şer’iyye ve adâletleri zâhir şâhitlerin şehâdetiyle El-Hâcc Osmanın talebi redd olunmuştur.35

(28)

Temessük: Arapça’da “tutunmak, sarılmak, yapışmak” mânasına gelen temessük , borç verilmesi, borcun ödenmesi, bir şeyin teslim edilmesi veya teslim alınması gibi durumlarda karşı tarafa verilen belgeyi ifade eder. Borçlu tarafından borç temessükleri verilir, bunlarda borcun miktarı, ödeme şartları gibi hususlar yer alırdı. Gerek şahsî gerekse iltizam bedeli taksitleri gibi hazine borcu olsun, ödenecek meblağ, taksit zamanı ve miktarları mutlaka kaydedilirdi. İltizam taksitlerinde mültezimin kefil gösterdiği sarrafın adı, ikamet yeri, imzası ve mührü bulunur, borcun ödenmesinden sonra temessükün geri verileceği belirtilirdi. Şahsî borçlarda alanla veren arasındaki yakınlık derecesi temessük vermeyi engelleyen bir husus değildi.36

Nitekim 114 nolu kısmet-i Askeriyye Defterindeki 244 [60b-1] nolu davada Müteveffâ Ketânî El-Hâcc Salihin mirasçılarının müteveffânın iş ortağı Ketânî El-Hâcc Abdurrahmandan alacak taleb etmelerine karşın El-Hâcc Abdurrahmanın elindeki temessük senedi ve adaletleri zâhir şâhitlerin şehâdetiylemirasçıların talebleri redd olunmuştur. Kezâ 215 [53b-1] nolu davada Müteveffâ berber Es-Seyyid Alinin zevcesi ve vârisi Fatma Hâtun elindeki deyn temessükleriyle Hatice Hâtundan alacak talebinde bulunmuş Hatice Hâtunun yemîne yanaşmaması sebebiyle aralarında sulh eylemişlerdir.

Bu dava da dikkat çeken unsur ise mahkeme tarafından deyn temessükü hüküm kurmaya yeterli bulunmamıştır.

1.4.3. Tahlîf(Yemin)

Yemin yargılama hukukundaki ispat vasıtalarından biridir. Bu anlamda yemin, davacı veya davalının bir olayın doğruluğu hakkında Allah’ın adını anarak beyanda bulunmasını ifade eder. Davacı iddiasını bir delil ile ispatlamakla yükümlü olmakla birlikte davasını ispatlayamayan davacı karşı tarafa yemin teklif edebilir. Davalı yemin edebilir veyahut yemine yanaşmayabilir. Mecelle’de bu durum” beyyine müdde’î için ve yemin münkir üzerinedir.” şeklinde ifade edilmiştir. Davâcının talebi olmadan kadı davalıya yemin teklif etmez. Muhâkeme esnasında davacı iddiâsınına beyyine getiremez ve yemin talebinde bulunmaz ise kadı mu’ârazadan men kararı verir. Davalının yemin teklifini kabul etmemesi durumunda yemin davacıya teklif edilir ve davacı yemin ederse o takdirde iddia edilen durumun mevcut olduğu kabul edilir.37

36 Mübahat S. Kütükoğlu, “Temessük”, DİA, c. XL, İstanbul, 2011, ss. 413-414, s. 413.

(29)

114 nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicili içerisindeki davalarda da bu konuda pek çok emsâl karar bulunmaktadır.(bakınız) Örneğin 1[1a-1] nolu davada Müteveffâ El- Hâcc Ahmedin annesi ve kız kardeşinin müteveffânın terekesindeki hisselerini Beytü’l- mâl emininden taleb etmelerine karşın bilâ-beyyine ve tahlîf taleb etmemeleri sebebiyle mu’ârazadan men edilmişlerdir. 192[ 47b-2] nolu davada ise Aşçı Süleymandan alacak talebinde bulunan Meryemin beyyineden âciz olması sebebiyle yemin teklifinde bulunmuş Aşçı Süleymanın yeminden kaçınması sebebiyle aralarında sulh eylemişlerdir.

1.4.4. ZamanAşımı (mürûr-ı zaman)

Mürûr-ı zaman kelime anlamı olarak zamanın geçmesi anlamına gelmekle birlikte fıkıh terimi olarak “ bir şeyin üzerinden uzun zaman geçmesi ve eskide kalması” anlamı gelen tekâdüm kelimesiyle eş değer anlamda kullanılır. Bu sebebledir ki Osmanlı Devletinin ilk medenî kanûn çalışması olarak bilinen Mecelle’nin 1674. maddesinde mürûr-ı zaman kavramı anlamında “ Tekâdüm-i zaman ile hak sâkıt olmaz. “ maddesi oluşturulmuştur.

Hukuk terimi olarak ise bir hakkın kazanılmasını sağlayan veya dava edilmesini önleyen bir sürenin geçmesini ifade etmektedir.38

Zaman aşımı kavramını kazandırıcı (iktisâbî) ve hak düşürücü (ıskâtî) şeklinde ikiye ayırabiliriz. İslam hukukunda genel olarak bir malı uzun süre elinde bulundurma hali olan zilliyetlikle hak kazanımı kabul edilmemektedir. Bu sebebledir ki Mecellede “ Tekâdüm- i zaman ile hak sâkıt olmaz “ maddesi bulunmaktadır. İslam hukukunda zaman aşımının hak düşürücü etkisi daha belirgindir. Zaman aşımı şahsi veya aynî bir hakkın özüne dokunamaz, sadece belli durumlarda bir hakkın ileri sürülmesine , alacak için dava açılmasına engel olur. Örneğin zaman aşımı sebebiyle terekeden hisse talebinde bulunamayan vârisin mirasçılığı hukuken red edilmekle birlikte diyâneten hak sahipliği devam etmektedir.

Zaman aşımının hakların kazanılmasına ve kaybedilmesine etkisi en çok eşya ve borçlar hukuku alanındadır. Kamu yararına tahsis edilen yollar , nehirler, otlaklar, harman, Pazar, panayır, park ibadet hane ve çeşmelere ait davalarda zaman aşımı uygulanmaz. Hanefî mezhebinde hakkın konusuna göre bir aydan otuz altı aya kadar farklı zaman aşımı süreleri mevcuttur. Bir aylık süreye ta’bî olan şuffâ davasının yanı sıra Osmanlı Devletinde göçmenler için ayrılan mirî arazilerde süre iki yıl, tapusuz mirî araziyi

(30)

tasarruf edenler için on yıllık bir süre öngörülmüştür. Borçlar hukuku, miras davaları, zevce dışındaki yakınların nafaka davaları ve vakıf taşınmazların asıllarıyla ilgili davalar için onbeş yıllık zaman aşımı süresi kabul edilmiştir. Zevcenin nafaka ve mehir alacakları zaman aşımına tabî değildir. Vakfın aslı ve vakıf taşınmazlarıyla ilgili irtifâk hakları davalarında ise otuz altı yıllık süre benimsenmiştir. Zaman aşımında kamerî yıl esas alınmıştır.

Zaman aşımı bunu durduran bir hal olmadığı sürece işlemeye devâm eder. Ancak şu haller zaman aşımının işlemesine engel olur, ortadan kalkdığında da süre kaldığı yerden devam etmektedir. 1- Davacının kısıtlılığı 2- Gâiblik 3- İkrâh 4- Acizlik 5- Hak sahibi olduğunun bilinmemesi 6- Hakkın talebinin yasaklanmış olması.39

114 nolu Kısmet-i Askeriye Mahkemesi Sicilindeki zaman aşımının etkili olduğu davalarda hanefî fıkhının uygulandığı görülmektedir. Nitekim 27 [7b-1] nolu davada 17 sene evvel vefât eden babasının terekesinden hisse taleb eden Emine Hatun zaman aşımı sebebiyle kardeşleriyle mu’ârazadan men edilmiştir. 207 [ 52a-1] nolu davada ise Müteveffâ Abacı Mehmedin kızı olduğunu iddiâ eden Ümmügülsüm Hatunun bilâ özr otuz senedir susuması sebebiyle talebi red edilmiştir. Yine 162 [ 41a-1] nolu davada vefat eden zevcine olan borcunu zevcinin erkek kardeşi Mehmed Beyden taleb eden Zeynep Hatunun bilâ özr on altı sene geçmesi sebebiyle talebi red edilmiştir. 163 [ 41a- 2] nolu davada vefat eden zevcesinin terekesinden müteveffânın oğlu Mehmedden hisse taleb eden İsmihân Hatunun bilâ özr yirmi sene susması sebebiyle talebi red edilmiştir.

Bu davada ilgi çekici diğer nokta ise mehir alacağında zaman aşımı olmamakla birlikte terekeden hisse talebinde zevceye zaman aşımının uygulandığıdır. 303 [ 71b-1] nolu davada Girid Adasının Hanya kazȃsında fevt olan Mehmed Ağa bin İbrahimin vȃrislerinin müteveffȃnın otuzaltı sene evvelki menzilini taleb etmelerine karşın vekȋllerinin mülk menzilin hududunu bilmemesi ve onbeş sene bila özr susması sebebiyle mu‘ȃrazadan men‘ edilmişlerdir.

1.4.5. Keşif ve Bilirkişi( Ehl-i vukûf)

Keşif: Keşif kâdının dava konusunu beş duyusuyla inceleyerek bilgi sahibi olmasıdır.Keşif genelde mahkeme dışında yapılmakla birlikte mahkeme içinde de yapılabilmektedir.Dava konusu taşınmaz olduğunda keşif taşınmazın bulunduğu yerde

(31)

yapılmaktadır.Keşfe Kadı ve yardımcılarından başka taraflar ve şuhûdu’l-hâl olan kişiler de katılabilmektedir.Dava konusunun incelenmesi uzmanlık gerektiriyorsa keşfe bilirkişi de katılabilmektedir.40

Bilirkişi:Dava konusu meselenin çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi halinde , bilgi ve görüşüne başvurulan kişiye bilirkişi ve ya ehl-i vukûf denilmektedir.Takdîrî delillerde olması sebebiyle kadıyı bağlayıcı nitelikte değildir.Kadı dilerse yeniden bilirkişi atıyabilir.41

114 nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilindeki 279 [66a-1] nolu davada Rukiye Hâtunun üvey babası Murtaza Beyin kendi arsasına tecavüz ettiği iddiâsı üzerine bilirkişi ma’rifetiyle arsa ölçülmüş ve fazla olan kısmı Rukiye Hâtuna teslim etmesi hususunda Murtaza Beye tenbiye olunmuştur. Kezâ 381 [ 87a-1] nolu davada Şerife Hâtunun babasından mevrûs menzildeki ½ hissesini Ayşe Hâtunun fuzûlî zabt ettiği iddiâsı ile yerinde ölçüm yapılarak zabt edilen kısmı edâ ve teslîm etmesi hususunda Ayşe Hâtuna tenbiye olunmuştur.

1.4.6. Sulh

Devam eden bir davada tarfların anlaşarak aralarındaki muarazayı sona erdirmesini ifade eden sulh kavramı dava içerisinde elde edilmek istenen en önemli sonuçtur. Taraflar muhakemenin görülmeye başlanmasıyla birlikte sulha teşvik edilirler. Bununla birlikte muhake esnasında davalının ikrarı , yemine yanaşmaması veya sukutu ile sulh gerçekleşebilir. Sulh ile birlikte taraflar aralarındaki alacakları ibrâ ve ıskat ederler.

Aynı zamanda tarafların mahkeme dışında yaptıkları sulh işlemini içeren bir belge düzenlemeleri, ayrıca kadıya başvurup bunu tescil ettirmeleri ve bu konuda ondan bir belge almaları mümkündür. Osmanlı döneminde mahkemelerde davaların sulh yoluyla sonuçlandırıldığına ve sulh hüccetleri düzenlendiğine dair pek çok arşiv belgesi bulunmaktadır.42 114 nolu Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi Sicilinin içeriğindeki pek çok dava sulh ile sonuçlanmıştır.(bakınız)Örneğin 153[38b-2] nolu davada Şerife Emetullah Hatun vefat eden kızkardeşi Şerife Emine Hatunun terekesini elinde bulunduran Şerife

(32)

Safiye Hatundan haric-i ez defter tereke hissesi taleb etmiş davalının inkarıyla birlikte

“vesâtât-ı muslihîn” ile sulh eylemişlerdir.

1.5. Kısmet-i Askeriye Mahkemesi 114 Numaralı Sicildeki Davaların Özetleri 1 [1a-1] El-Hȃcc Ahmedin terekesinden annesi ve kızkardeşinin hissesinin vekilleri tarafından Beytü’l-mȃl Emininden taleb edilmesi, bilâ-beyyine muârazadan men edildiği 2 [1b-1] Müteveffiye Ayşenin zevci ve varisi Osman Beşe ibni Osmanın vekîli tarafından, Nurses nȃm zimmȋyeden alacak talebi, şahidlerle def’, muârazadan men edildiği

3 [1b-2] Havva Hâtunun, dedesinin azatlı kölesi olan Belkısın terekesinden hisse talebi,velâ-i şer’î olmaması sebebiyle muârazadan men edildiği

4 [2a-1] Ahmedin, zevce-i mutallakası müteveffiye Haticenin terekesinden kızına düşen hissenin bedelini Haticenin anne ve babasından talebi, edâ ve teslim için El-Hâcc Mehmede tenbiye olunduğu

5 [2a-2] Zeyneb Hâtunun vefat eden zevcinin zeameti kurrȃlarından mahsûlȃtı ve a‘şȃrı toplamak üzere vekili Şekerci Molla Hüseyin bin Musadan alacak talebi, edâ ve teslim için Şekerci Molla Hüseyin bin Musaya tenbiye olunduğu

6 [2b-1] Es-Seyyid Abdullah Çavuşun vefat eden babasının zevcesi Emine Hâtundan alacak talebi,udûl şahit sunan Emine Hâtun’un def’ine karşılık Abdullah Efendinin muârazadan men’ edildiği

7 [2b-2] Sağȋre Fatmanın daha önce vasȋsi olan amcası Aleden yeni vasȋsi olan ceddesi Hatice Hâtunun alacak talebi,yemini mu’teber sayılmayan Alinin borç olan meblağı ödediği

8 [3a-1] Divzȃde El-Hȃcc Mustafa Ağanın, Keresteci El-Hȃcc Ömer bin Abdurrahmanın terekesine vasȋ olan El-Hȃcc Mehmedden alacak talebi, El-Hâcc Mehmed’e edâ ve teslim için tenbiye olunduğu

9 [3b-1] Rabia Hâtunun vefat eden oğlunun terekesi nedeniyle torunu Rukiye Hâtundan alacak talebi,Rabia Hâtunun beyyinesiz muârazadan men’ edildiği

(33)

10 [3b-2] Emine Hâtunun vefat eden kocasının oğlu Es-Seyyid Abdullah Çavuşdan alacak talebi, Abdullah Çavuşa edâ ve teslim için tenbiye olunduğu

11 [4a-1] Alȋl olan El-Hȃcc Ahmed Ağanın iyileşmesiyle vasȋsinde bulunan mallarının geri verilmesi

12 [4a-2] Vefat eden Kuruyemişçi El-Hȃcc Mustafanın terekesinden yeğeni El-Hȃcc İsmailin hisse talebi, El-Hâcc İsmailin şer’an mirasçı olamayacağı

13 [4a-3] El-Hȃcc Mustafanın vefat eden zevcesinin terekesinden Havva Hâtunun hâric- i ez-defter hisse bedeli ketm ettiğini iddi’â etmesi, beyyineden âciz olması sebebiyle muârazadan men’ edildiği

14 [4b-1] Fatmanın vefat eden kardeşi Ayşenin vasȋsi Mustafa Efendeden alacak talebi, beyyinesiz talebden Fatma Hâtunun men’ edilmesi, beyyine getirilenler için Mustafa Efendinin edâ ve teslime tenbiye olunduğu

15 [4b-2] İbrahimin vefat eden amcasının terekesinden amcası hanımı Ayşeden hissesini taleb etmesi, beyyinesiz muârazadan men’ edildiği

16 [4b-3] Vasi Mustafa Ağa ile alacaklı Yorgȃnȋ Abdülbakinin sulh eylediği

17 [5a-1] Ebû Bekir Beğ bin Sarı Mustafanın, vefatından sonra çocuklarının ümûruna Mehmed bin Ali’yi vasȋ tayin itmesi

18 [5a-2] Şehsuvar Hanımın vefat eden oğlunun tereke hissesini vasȋ Mehmed Ağa bin El-Hȃccdan talep etmesi, Mehmed Ağanın üzerinde alacak borcu kalmadığını hüccet senedi ve udûl şahitlerle isbat eylemesi

19 [5b-1] Hasta ve mecnûn El-Hȃcc Ahmede kardeşi Abdurrahmanın vasȋ tayin edilmesi 20 [6a-1] Rehin verilen mülklerin vakf olub olmadığının tesbiti, vakf edilmeden önce rehin verilmesi sebebiyle vakf olmadığı

21 [6b-1] Halilin müteveffȃ Es-Seyyid Mehmedin vȃrisi Es-Seyyid Abdullahdan alacak talebi, sulh ile ibrâ ve ıskât edildiği

(34)

23 [6b-3] Ahmedin, Abdurrahman, El-Hâcc Süleyman ve Halil Beşeden alacak talebi, beyyineden âciz olması sebebiyle muârazadan men’ edildiği

24 [7a-1] Halilin, El-Hȃcc Mustafanın babası Kurşuncubaşı El-Hȃcc Ali Ağanın mütevellȋsi olduğu vakfa olan borcunun ibrȃ ve ıskatı

25 [7a-2] Ahmedin babası Es-Seyyid İsmailin, amcası Musa Çavuşun terekesinden hisse talebi, şer’ân vâris olmaması sebebiyle muâeazadan men’ edildiği

26 [7a-3] Ahmedin, babası Ruscuk kadısı İsmail Efendi ibni İbrahimin terekesinde bulunan evden annesi Rukiye Hâtundan hisse talebi, Rukiye Hâtunun udûl şahitlerle iddi’âyı def’ eylediği (kadının vekȋli kadın)

27 [7b-1] On yedi sene evvel vefat eden babasının terekesine daha önce talip olmayan Eminenin kardeşleri ile münȃza‘adan men olunduğu

28 [7b-2] Ayşenin, Şerife Haticede bulunan mücevherin irsen nısf hissesini talep etmesi ve mücevherin kendisine teslim edildiği

29 [7b-3] İsmailin müteveffiye Ayşenin terekesinden hisse talebi ve diğer vȃrislerle sulh eylemeleri

30 [7a-1] Emetullahın, vefat eden kocası İbrahimin Mehmedden alacağını veraseten talep etmesi, aralarında sulh eyledikleri

31 [7a-2] Afyoncu Es-Seyyid El-Hȃcc Mustafanın vefat etmiş olan İmam El-Hȃcc Mustafadan alacağı olan meblağı terekesinden talep etmesi, Es-Seyyid El-Hâcc Mustafaya edâ ve teslîm için tenbiye olunduğu

32 [7a-3] Hâlık olan Kuyumcu Karabed veledi Artarosun çocuklarının vasisi olan Mardirosun, Manil veledi Serkezden alacak talep etmesi, Manilin borcu ikrârı ile edâ ve teslim için Manile tenbiye olunduğu

33 [7b-1] Lütfullahın ölen teyze oğlu Mehmed Çelebinin terekesinden hissesini Hatice Hâtundan taleb etmesi, sulh ile ibrâ ve ıskât eylediği

34 [7b-2] Hacer Goncanın terekesinin zevci İbrahim ve mevlaları arasında taksim edilmesi

(35)

35 [8a-1] Fatma Hâtunun daha evvel vefat eden babası El-Hȃcc Said ile ortak olan El- Hȃcc Mehmedin terekesinden alacak talebi, müteveffânın oğlu Abdullah Efendinin i’lâm senedi ve udûl şahid getirmesi sebebiyle Fatma Hâtunun muârazadan men’ edildiği 36 [8b-1] Ahmed Odabaşı’nın terekesinden amcası oğlu Mehmed Beşenin hisse talebi, udûl şahidler ile verasetini isbât eylediği

37 [8b-2] İshak Bey’in, kardeşi El-Hȃcc Mustafanın terekesinden zevcesi Zeyneb Hâtunun mal gizlediği iddiası ve’t-tahlîf,bilâ-beyyine muârazadan men’ olundukları 38 [9a-1] Fatmanın, Benli Mustafa Çavuşun terekesini elinde bulunduran Hatice Hâtundan kendisine olan mehir borcunu talep etmesi

39 [9a-2] Derviş Mehmed Efendinin kızı Şerife Ayşe Hâtunun babasının alacakları için vekȃlet verdikleri Ahmed Efendeden alacak talebi, Ahmed Efendinin iki sene içerisinde edâya ta’ahhüd eylediği

40 [9b-1] El-Hȃcc Hüseyinin, Kıbrıs Magosa sȃbık naibi Mehmed Efendi ibn İbrahimin terekesinden alacak talebi,

41 [9b-2] Simkeş El-Hȃcc Mehmed Ağa bin Ramazanın vasiyyesi Şerife Hâtunun önceki vasȋ, amca Hammȃmi El-Hȃcc Süleymandan mallarını taleb itmesi, El-Hâcc Süleymana edâ ve teslim için tenbiye olunduğu

42 [10a-1] Ali Efendi bin Mehmedin, Mehmed Ağa ibn Abdullah Efendeden zeamet tahsil bedeli talebi, bȋ-vech muȃrazadan men‘ edildiği

43 [10a-2] Süleyman Beşenin, babası İbrahim Ağanın terekesinden ketm ve ihfȃ edilen meblağı, annesi Emine Hâtundan talep etmesi, Emine Hâtuna edâ ve teslim için tenbiye olunduğu

44 [10b-1] Borcu terekesinden fazla olub terekesine cȃnib-i mȋrȋden vaz‘-ı yed olunan sabık Aydın Valisi Veli Paşanın terekesinden Halil ve Haticenin alacak talebi, beyyineden ȃciz olmalarıyla muârazadan men‘ olundukları

45 [11a-1] Vefȃt eden Kelâli Molla Mehmedin verasetine beytü’l-mal emini tarafından el konulduğu, amca kızı ve vȃrisi olan Havva Hâtunun terekeden hisse talebi

Referanslar

Benzer Belgeler

Medine-i Ayntab’da Mestancı mahallesi ahâlisinden iken bundan akdem fevt olan Muhsin-zâde Ahmed Ağa el-Hâc Ahmed Ağanın verâseti zevce-i menkuhe-i metrukesi

Medîne-i Kayseri ve kurâsında sâkin erbâb-ı harâsetden zikr-i âtî husûsa mezrûʽâtları olan işbû râfiʽü’l-kitâb fahrü’s-sâdâtü’l-kirâm es-Seyyid Osman Ağa ibn-i

Zaferan Borlı kurâsından Çiftlik-i Süfla karyesi ahâlîsinden iken bundan akdem vefât iden Ali Emuca Oğlu İsmâîl bin Ali nâm kimesnenin verâseti Zaferan

takımında iken vefât ettiği veresesi tarafından verilen arzuhalde ifade olunan Aşir oğlu Mehmed bin Osman bin Mehmed’in ber-vech-i âtî vârisi olduklarını iddia iden

Medîne-i Sîvâs mahallâtından Uryân Müslim Mahallesi sükkânından olub bundan âkdem tarîk-i hacc-ı şerîfde vefât iden müftî-i sabık El-Hâc Mehmed Emin Efendi bin

tahammülü olduğu sûretde tahammülü mikdârı bedel-i iltizâmına zam ile irsâline bezl ve sa‘y ve makderet eylemek fermânım olmağın zabtını hâvî işbu emr-i

mefahir-il kuzat vel hükkam meadin-ül fezail-ül vel kelam anadolunun orta kolu nihayetine değin vaki’ kazaların kadıları ve naibleri zidet fazlühüm ve

Ağa’nın müteveffâ-yı merkûm Ahmed Ağa terekesinden olarak müvekkilim İbrâhim Efendi’nin vesâyetiyle(8)’aleyhinde bi’l-vekâle alacak da’vâsından dolayı mahkeme- i