• Sonuç bulunamadı

II. ULUSLARARASI MADENİ YAĞ SEMPOZYUMU VE SERGİSİ KASIM 2013 ANKARA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "II. ULUSLARARASI MADENİ YAĞ SEMPOZYUMU VE SERGİSİ KASIM 2013 ANKARA"

Copied!
28
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

II. ULUSLARARASI MADENİ YAĞ SEMPOZYUMU VE SERGİSİ

14-16 KASIM 2013 – ANKARA

(2)

1. GÜN/FIRST DAY 14 Kasım 2013 Perşembe November 14th 2013, Thursday 09:00 - 09:30 Kayıt / Registration

09:30 - 10:15 Açılış Konuşmaları / Opening Speeches 10:15 - 11:15 Sergi Açılışı / Opening of the Exhibition 11:15 - 12:30 1. OTURUM / First Session

Oturum Başkanı / Session Chair: A. Erdal GÜLDEREN Parafinik ve Naftenik Menşeli Ham Petrollerin Rafinasyonları ve Ürünleri, Parafinik Ve Naftenik Baz Yağların Özelliklerinin Karşılaştırılması

Çetin KAYAM

Overview of the European Re-Refining Industry Detlev Christian BRUHNKE

Kullanımda Olan Yağların Değişim Kriterleri, Değiştirilen Yağların Gruplandırılması Hakkı ALAYBEYOĞLU

12:30 - 13:30 Yemek / Lunch

13:30 - 16:35 2. OTURUM / Second Session

Oturum Başkanı / Session Chair: Latif KAMBEROĞLU Atık Madeni Yağların Geri Kazanım Teknolojileri

Enver ERPEK

Gres Üretimi ve Kullanım Teknolojileri M.Jamshed BAKHT

METİLENDİFENİLDİİZOSİYANAT-PRİMER AMİN Reaksiyonları ile Sabunsuz Gres Eldesi Sabahittin GÜLEÇ

14:45 - 15:00 Ara / Break

Madeni Yağ Sektöründe Kavitasyon Teknolojisi Uygulamaları Prof. Dr. Bülent KESKİNLER

Hidrolik Yağlar İçin Test Yöntemleri Ahmet Kamil GÜVEN

Madeni Yağ Sektöründe Kullanılan Viskozite Kavramı ve Viskozite Ölçme Cihazları Yalçın GÖNENLİ

17:00 KOKTEYL / Coctail

(3)

2. GÜN/SECOND DAY 15 Kasım 2013 Cuma November 15th 2013, Friday 10:00 - 12:30 3. OTURUM / Third Session

Oturum Başkanı / Session Chair: Prof. Dr. Bülent KESKİNLER Metal İşleme Yağları

Arif SEZGİN

HD Serisi Motor Yağlarının İki Açıdan İncelenmesi Selahattin KORKMAZ

Transformatörlerde Kullanılan Yalıtım Yağlarının Analizleri ve Yağda Çözünmüş Gaz Analizleri ile Arıza Tespiti

Mehmet BESLEME

11:15 - 11:30 Ara / Break

Sanayi ve Atık Kızartma Yağlarının Ekonomiye Kazandırılması Ayfer GÜÇLÜ ARAS

Transformatör Yağları, Kullanım Alanları Genel Özellikleri ve PCB’lerin Türkiye’deki Mevcut Durumu

Mehmet DÜZGÜN

12:30 - 13:30 Yemek / Lunch

13:30 - 14:45 4. OTURUM / Fourth Session

Oturum Başkanı / Session Chair: Enver ERPEK Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Geri Dönüşümün Türkiye’deki Durumu Mükerrem LEVENT

Türkiye Madeni Yağ Sektörünün Genel Durumu Aydın ÖZBEY

14:45 - 15:00 Ara / Break

15:00 - 16:15 5. OTURUM / Fifth Session

Oturum Başkanı / Session Chair: İbrahim Engin Motor Yağı Sektörümüzden Yerli Bir Yağ Markası Çıkar mı?

Faruk ŞENER

Grup III Baz Yağları Çiğdem YARBAŞLAR

Türkiye,Avrupa ve Ortadoğuda Ağır Hizmet Dizel Motor Yağı Projeksiyonları Selim SANVER

16:30– 17:15 TÜPRAŞ İzmir Rafinerisi Baz Yağlar Kompleksi Tanıtımı

(4)

1. 3. GÜN/THIRD DAY 16 Kasım 2013 Cumartesi November 16th 2013, Saturday 09:30 - 10:45 6. OTURUM / Sixth Session

Oturum Başkanı / Session Chair: Mehmet BESLEME The Health Effect Of Un-Pleasant Odors and The Methods of Un-Pleasant Odor Eliminating

Ahmet BORÜBAN

Sentetik Baz Yağlar ve Yağlama Yağları Prof.Dr. Niyazi RESULOV

Madeni Yağ Sektöründe Yanlış Bilinen Kavramlar Pınar AYDIN

10:45 - 11:00 Ara / Break

11:00 - 12:30 7. OTURUM / Seventh Session

Oturum Başkanı / Session Chair: Prof. Dr. Niyazi RESULOV Dünyada ve Türkiye’de Çevre Dostu Bitkisel Yağ Esaslı Yağlama Yağları

Özlem SALMAN, Ertuğrul DURAK

Bitkisel Yağların Fiziksel-Kimyasal Özelliklerinin İyileştirilerek Madeni Yağ Sektöründe Kullanımı Zehra GÜLTEN ALTIN, Seyfullah KEYF, Burcu Didem ÇORBACIOĞLU

Yenilenebilir Kaynaklardan Üretilmiş Çevre Dostu Hidrolik Yağlarıyla Mineral Esaslı Hidrolik Yağlarının Karakteristik Özelliklerinin Karşılaştırılması

Hamide AKAN, İnci DURUCASU

Madeni Yağların Çevreye ve İnsan Sağlığına Etkileri Prof.Dr. Songül VAİZOĞLU

12:30 - 13:30 Yemek / Lunch 13:30 – 17:00 PANEL

Başkan / Session Chair: Mehmet DÜZGÜN ATIK YAĞLARIN GERİ KAZANIMI

Ülkemizdeki ve Dünyadaki Atık Yağ Geri Dönüşüm Teknolojilerinin Durumu, Konu ile İlgili Mevzuat

Hüseyin BALCI, TOBB Meclis Üyesi

İbrahim ENGİN, Geri Kazanım Sanayicileri Derneği YK Başkanı

Mükerrem LEVENT, Geri Dönüşümcüler Birliği Federasyonu YK Başkanı Aydın ÖZBEY, Petrol Sanayi Derneği

Recai ÇİNKAN, Geri Kazanım Sanayicileri Derneği YK Üyesi

(5)

Sempozyuma, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TEİAŞ, EÜAŞ, TKİ, TPAO, sektörün önde gelen firmaları ve uluslararası firma yetkilileri katıldı. Sempozyumun açılışında Oda Başkanımız Mehmet Besleme, Ankara Şube Başkanımız İbrahim Akyürek, Madeni Yağ Çalışma Grubu adına Selahattin Korkmaz, İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Oğuzhan Gürlek, TP Petrolleri Dağıtım A.Ş. Y.K. Başkanı A. Erdal Gülderen, TKİ Makina İkmal DaireBaşkanıCengizhan Türkmen birer konuşma yapmıştır. Sempozyuun ilk günü 2 oturum yapılmış olup, ardından akşam verilen kokteyl ile ilk gün sona ermiştir. Sempozyumun 2. günü 3 oturum, Sempozyumun son günü olan 3. günde 2 oturum ve "Ülkemizdeki ve dünyadaki atık yağ geri dönüşüm teknolojilerinin durumu, konu ile ilgili mevzuat" konulu panel düzenlenmiş ve sempozyum sona ermişitir.

II. Uluslararası Madeni Yağlar Sempozyumu ve Sergisi Açılış Konuşması Değerli Konuklar,

Sevgili Oda Yöneticilerimiz, Sevgili Meslektaşlarım,

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen "2. Uluslararası Madeni Yağlar Sempozyumu ve Sergisi" ne hoş geldiniz diyor, hepinizi Kimya Mühendisleri Odası adına sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Kimya Mühendisleri Odası, kendi ilgi alanı içerisinde olan bu etkinliğin ilkini 1991 yılında Bursa` da

"Madeni Yağlar Sempozyumu" başlığı ile düzenlemişti.

Aradan geçen 20 yılı aşkın bir süre sonucunda Kimya Mühendisleri Odası`nda çalışan Madeni Yağ Komisyonu, ülkede mevcut sektördeki olumsuz koşulların sürekli artışının önüne geçilmesi, çevre ve insan sağlığının korunması, aynı zamanda tüketicilerin ve kullanıcıların kaliteli ürüne ulaşması için sempozyumun tekrarlanmasını önermiştir. İşte bu öneri doğrultusunda bugün bu sempozyumun 2. sinde bir arada olmanın onurunu ve mutluluğunu yaşıyoruz.

Hemen başta, emeği geçen tüm arkadaşlarıma, düzenleme, bilim ve danışma kurulunda yer alan meslektaşlarıma, oda çalışanlarımıza, başta İMMİB ve Serem Petrol olmak maddi destek sağlayan tüm kurululara teşekkür ediyor, Oda yönetim kurulumuz ve şahsım adına hepsine şükranlarımı sunuyorum.

Sevgili Arkadaşlar

Öncelikle sempozyum konu başlığımız olan Madeni Yağlar konusunda araştırdığım ve derlediğim bazı genel bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum;

• 31/12/2011 tarihli ve 28159 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "Ham Petrol, Akaryakıt, İhrakiye, Madeni Yağ, Baz Yağ ve Petrolle İlişkili Maddelere Dair Karar" ile 2012 yılında piyasada dolaşımda bulunacak ham petrol ve ürünler tanımlanmıştır. (EPDK)

• Ülkemizde rafinerilerin kapasite kullanım oranı son üç yıl içinde sürekli bir artış göstermiş ve rafinerilerin kapasite kullanım oranları (ara ürünler hariç) 2010 yılında %68,4; 2011 yılında %74,8 iken 2012 yılında %78,7 olarak gerçekleşmiştir. (EPDK 2012 raporu)

• Madeni yağ sektörünün büyüklüğü akaryakıt sektörünün büyüklüğünün % 4`ne dahi denk gelmemektedir. Ulusal ve uluslararası 7 büyük firma, madeni yağ piyasasının % 70`lik kısmına, geri kalan yaklaşık 250` ye yakın firmada kalan % 30`luk pazar payını sahiptir.

• Sektörün yıllık cirosunun yaklaşık 3 milyar dolara ulaştığı tahmin edilmektedir.

• EPDK verilerine göre 2012 yılı itibarı ile 258 adet üretici lisanlı, 6 adet dağıtıcı lisanslı kuruluş bulunmaktadır.

(6)

• PETDER`in 2012 yılı sektör raporuna göre 2012 yılında 832.627 tonu Baz Yağ, 94.824 tonu Madeni yağ olmak üzere toplam ithalat 1.254.814 ton (61 bini katkı ve müztahzar, 266 bin tonu rafineri çıkışı) ve ihracat toplamı ise 550.257 ton olarak gerçekleşmiştir.

• 2012 yılında madeni yağ tüketiminin %53`ünü taşıt yağları, %36`sını endüstriyel yağlar, %6`sını deniz yağları, %5`ini ise gresler oluşturmaktadır.

• Sektör yaklaşık 10 bin kişiye istihdam sağlamaktadır, ancak kimya mühendisleri de dahil sektörde çalışan teknik eleman sayısı net olarak bilinmemektedir. Alanın sorumlu müdür bulundurma zorunluluğu göz önüne alındığında bu sayısının 200`ü geçmediğini ön görmekteyiz.

• Odamızda kayıtlı sorumlu müdür sayısı ve lisanslı firmalar karşılaştırıldığında, sektörün kayıtdışı çalıştığı net bir şekilde ortadadır.

• Sektör en önemli sorunu, `10 numara yağ` meselesidir. Bugün madeni yağ adı altında madeni yağ türevleri, solventler, ham nebati yağlar, atık yağlar ve niteliği belli olmayan diğer kimyasal maddeler motorin piyasasına sunulup akaryakıt olarak tüketiliyor.

• Akaryakıt piyasasına bu şekilde kayıt dışı yollardan giren standart dışı maddelerin satışının önlenmesi ve doğrudan bu tür faaliyetlere yönelik denetimlerin artırılması gerekmektedir

• 10 numara yağ sorununun çözümüne yönelik olarak yapılan yasal düzenlemeler sonrasında madeni yağın gerçek tüketiminde ciddi bir azalma meydana gelmemiştir.

• Bununla birlikte Eylül ayında baz yağlarda ÖTV iade sistemine ilişkin alınan Bakanlar Kurulu kararının yarattığı olumlu etkiler sonucunda 2012 yılında gerçekleşen baz yağ ithalatında %20`ye yaklaşan bir düşüş gösterdiği kaynaklarda mevcuttur.

• Madeni yağ sektörüne ilişkin yapılacak vergi artışları kaçağı daha çok artıracaktır. Yapılacak vergi artışı sonrasında bu sektörde de vergiden etkilenmemek için ülkemize kaçak yollardan ürün girişi sağlanacak ve bu sektörün kaçak bir piyasası oluşacaktır.

• Bu vesileyle kaçak olarak yurda girişi sağlanan madeni yağ ürünleri sektörde faaliyet gösteren firmaların markalarının bulunduğu ambalajlar-tenekelere konularak satışa arz edilecek bunun sonucunda da hem devlet bugüne kadar madeni yağ sektöründen temin ettiği vergiden mahrum kalacak hem de tüketiciler standart dışı ürün kullanma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.

• Sektörün bir diğer önemli sorunu ise atık yağlar sorunudur. Atıkların toplanması, taşınması, tekrar kullanımı ve ber tarafı önemli bir sorundur.

• Ülke kaynaklarının kirlenmesi, insan ve doğa sağlığının korunması adına yapılan düzenlemeler kısmi iyileştirmelerin ötesine ne yazık ki, gidememiştir.

• Ülkemizde de atık yağların rafinasyonuna ilişkin gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara benzer bir şekilde, atık yağların içeriğindeki tüm kirleticilerin temizlenerek baz yağ elde edilecek tesislere ihtiyaç duyulmaktadır.

Sektöre ilişkin genel değerlendirmeleri bu şekilde özetlemek mümkündür. Sizlerle birlikte madeni yağ sektörü ile birlikte 3 gün boyunca karşılıklı tespitler, sorunlar ve öneriler gerçekleştirecek, ülkemiz ve meslektaşlarımız adına çözüm önerileri sunacağız.

Değerli arkadaşlar;

Son olarak, Kimya Mühendisleri Odası, toplumsal sorumluluğunun bilinci içerisinde meslek alanlarında düzenlediği etkinliklerle, alanların sorunlarını ortaya çıkarıp çözüm önerileri geliştirmek gerekliliğinin bilincindedir ve bu görevi layıkıyla yerine getirmeye çalışmaktadır.

(7)

Hepinizin bildiği gibi bugün ki, hükümet, TMMOB ve Odalarımızı, kentler üzerinde oynanan rant oyunlarına engel olarak gördüğü için bertaraf etmeye çalışmaktadır.

Bunun için sürekli olarak torba yasalarla düzenlemeler yapmakta ve örgütlerimizi işlevsizleştirmeye çalışmaktadır.

En son 3 gün önce çıkarılan bir KHK ile Orman Mühendisleri Odamız, idari ve mali yönden Orman ve Su İşleri Bakanlığının denetimine açılmıştır. Sırada diğer odalarımız vardır. Bu örgütlerimizi vesayet altına alma operasyonudur, hiçbir demokratik ülkede karşılığı bulunmamaktadır.

Üst birliğimiz TMMOB gibi biz Kimya Mühendisleri Odasının da, insandan, emekten, halktan, hukuktan, adaletten yana bir mimarlık-mühendislik hareketinin temsilcileri olduğumuzu yinelemek isterim.

TMMOB ve bağlı Odaları, bugün sıkıntılı, sancılı, sorunlu bir ülkede, gözlere mil çekilen, kulakların sağır edildiği, dillerin kesildiği bir ülkede, ‘Padişahım çok yaşa` diyenlerle, dalkavuklarla aynı yerde saf tutmayacaktır.

Kral çıplak demeye devam edeceğiz, kral çıplak diyenlerle, yan yana, yürek yüreğe, omuz omuza durmaya devam edeceğiz.

Bir kez daha böylesi teknik ağırlıklı bir etkinlikte sizlere duruşumuzu yeniden hatırlatmak istedim.

İşte tam da bu noktada sözlerimi tamamlamadan, tüm meslektaşlarımı, Kimya Mühendisleri Odası çatısı altında bizlerle birlikte öneri ve düşünce geliştirmeye, birlikte üretmeye, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmaya, meslek örgütümüze sahip çıkmaya çağırıyorum.

Sempozyumun ülkemize ve alana katacağı değerin, bundan sonraki yapılacak çalışmalarla daha da ileri götürülmesi umuduyla, hepinize KMO adına saygılarımı sunuyorum.

Mehmet BESLEME

KMO Yönetim Kurulu Başkanı

(8)

II. ULUSLARARASI MADENİ YAĞLAR SEMPOZYUMU VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

14-16 Kasım 2013 tarihlerinde Ankara Milli Kütüphane`de gerçekleşen sempozyumda çalışan, sektör ve işverenlerin sorunlarına çözüm yolları aranmıştır. Sektörde ortak çalışan yerli yabancı katılımcılar tarafından sunulan akademik makaleler ve teknik içerikli sunumlarla bilgi paylaşımı yapılmıştır. Özellikle Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de madeni yağ konusunda sürdürülebilir ve doğa dostu alternatif kaynakların kullanılması konusunda çalışmaların akademik düzeyde başlamış olması ve bu tür çalışmaların çeşitlendirilmesi ve maddi proje destekleri ile desteklenmesi gerektiğini göstermiştir.

Sempozyumda, izo parafinlerin ve naftanik yağların önemi tartışılmıştır. Kullanımda olan yüksek tüketimli, değişim aralıkları uzun olan taşıt ve endüstriyel madeni yağların, erken değişimlerinin dolayısıyla aşırı madeni yağ tüketiminin önlenmesi için yapılması gereken işlemler gözden geçirilmiştir.

Ülkemiz madeni yağ tüketimi 450.000 ton civarında ve buradan çıkan atık yağ 250.000 ton civarındadır.

Toplanan atık madeni yağın ise 40.000 ton civarında olduğu göz önünde bulundurulduğunda; Amerika`da 8, Belçika`da 2, Danimarka`da 1, Almanya 6, Fransa`da 1, Yunanistan`da 1 İtalya`da 5, İspanyada 3, vb gibi ilerlemiş ülkelerde toplam 27 adet, dünyada toplam 400 adet olan ve çoğu devlet desteği ile çalışan geri kazanım tesisleri mevcuttur. Atık yağların ancak %18 kadarının toplanabildiği ülkemizde geri dönüşüm tesislerinin sayısı 40 adet olup fazladır. Atık yağların daha yüksek oranlarda toplanabilmesi için devlet organlarına büyük görevler düşmektedir.

2012 yılında TÜPRAŞ Rafinerimizin yurt içi baz yağı satışının 266.000 ton, ithal baz yağ miktarının 832.000 ton ve ülkemiz madeni yağ tüketimine esas kullanılan mineral baz yağ miktarının 350.000 ton civarında olduğu gerçeği ile 750.000 ton baz yağının ve toplanamayan 210.000 civarında atık yağın olmak üzere toplam 960.000 yani yaklaşık 1.000.000 ton yağın 10 numara yağ adı altında pazarlandığı kanısına varıldığı hususu sempozyumda vurgulanan önemli noktalar arasındadır.

Sempozyumda teknik olarak;

Madeni yağda ve diğer sıvılarda kavitasyon teknolojisi ile karıştırma süresinin yüksek oranda azaltıldığı,

250-300 bar civarındaki basınca dayanıklı olan hidrolik sistem yağlarının, 500 bar basınca dayanıklı olanlarının üretildiği bu nedenle Hidrolik sistem yağlarına bazı yeni testlerin getirildiği,

Kullandığınız motor yağlarının ömrünün yaklaşık olarak hesaplanabildiği, Trafo yağlarındaki gaz analizlerinin önemi,

Sentetik baz yağların üretim çalışmaları,

Bitkisel yağlarla mineral baz yağlarının belirli oranlarda karıştırılabileceği ve kullanılabilmeleri hususunda akademik çalışmalar,

Madeni yağların çevre ve insan sağlığına zararlı etkileri Grup II Grup III yağlarının sektördeki durumu,

Ülkemiz, Avrupa ve Ortadoğu`da ağır hizmet dizel motor yağı projeksiyonları, Metal işleme yağları,

alanın uzmanları ile tartışılmıştır.

Sempozyumda tartışılan ve sektörün bileşenlerine kamu, sanayici ve çalışanlara görevler düşen bazı sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz.

Sanayi ve atık kızartma yağlarının ekonomiye kazandırılması için etkin bir toplama stratejisi geliştirilmelidir.

Ülkemizdeki Madeni Yağ, Atık yağla ilgili dernek, federasyon vb. kuruluşların koordineli çalışarak güç birliği oluşturması gerekmektedir.

Mutlaka kamu kurumlarından daha fazla destek alınmalı kamu kurumlarının sürece katılması sağlanmalıdır.

Ulusal Mevzuatın oluşturulması gerekmektedir. AB uyum yasaları çerçevesinde mevzuatların çoğu son 10 yıl içinde çıkmıştır. Kendi üretim şartlarımıza uygun özgün mevzuat oluşturmamız gerekmektedir.

Sık sık güncelleme adına yapılan değişikliklerde yeni yeni kriterlerin getirilmesi (TSE ürün Belgelendirilmesi zorunluluğu, kapasite kriterleri vb.) üreticiyi zorlamaktadır.

Mevzuatların uygulanması sırasında TSE ve TOBB gibi kurumların Standart, Donanım ve Yetişmiş eleman yetersizliği nedeni ile üreticiler zaman ve maliyet artırıcı sorunlar ve sıkıntılar yaşanmaktadır.

(9)

Her Sektörde olduğu gibi Madeni Yağ Sektöründe de mevzuattaki zaaflardan yararlanarak haksız kazanç sağlamayı hedefleyen kişi ve kuruluşların faaliyetlerinin denetiminin arttırılması gerekmektedir.

Yapılan önleme çalışmalarının Türkiye`de üretimi rahatlatmaktan çok, ithalatı destekler durumda olduğu sektörden katılanlar tarafından görüş birliği ile belirtilmiştir.

Madeni yağ sektörüne getirilen sorumlu müdür istihdamına yönelik olarak; İstihdam edilen meslektaşlarımızın ve tüm diğer teknik elemanların yeterli sektörel bilgiye sahip olamamaları sebebiyle hem kendilerinin, hem de diğer mesleklerden bu görevi üstlenen genç teknik insanların görevlerini korkmadan yerine getirebilmeleri için, sektörel eğitimlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Sektörel eğitimler, ilgili meslek örgütleri tarafından verilebilecektir.

Yasal Düzenleme ve Standart koymakla yükümlü kurum ve kuruluşların, mevzuat çerçevesindeki düzenlemeleri aktif olarak denetleyerek, bu denetimlerini yaparken sektörün sorumluluk yüklenen kimya mühendislerinin yasal örgütü, meslek kuruluşu olan Kimya Mühendisleri Odası (KMO) ile işbirliği içinde olabilecekleri KMO`nun her türlü desteği verebileceği vurgulanmıştır.

Konunun Enerji ve Çevre Boyutu da tartışılmıştır. Geri kazanımın çevreye ve insan sağlığına olumlu katkıları olacaktır.

Üniversitelerin ilgili bölümlerinde yer alan akademisyenlerin konu ile ilgili daha detaylı araştırmalar yapabilmesi için Kimya Mühendisleri Odası Madeni Yağ Çalışma Grubu ile ortak çalışmalar yapılmalıdır.

Sektörde madeni yağla ilgili her türlü projede(Fizibilite, Tasarım, Maddi Destek Projeler, Araştırma –Geliştirme Projeleri, Personel eğitimi ve Madeni yağ tesislerinin teknik gözetim ve tetkiki gibi) KMO`nun yetkili kamu kurumları ile koordineli çalışabileceği bildirilmiştir.

Sektörün önemli temsilcileri EPDK, TOBB ve TSE gibi güzide kurum ve kuruluşlarımızın bundan sonra oluşturulacak tartışma platformlarında daha fazla yer almasını beklemekteyiz.

Üniversite ve akademik çevrelerden katılım ve sunumlarla bu konuya olan ilgilinin de artmış olduğu gözlemlenmiştir ancak daha fazla bilimsel çalışmanın yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Önümüzdeki dönemde uluslararası bir sempozyumun üçüncüsünü İstanbul`da gerçekleştirilmesi gündeme gelmiştir.

TPTD Türkiye Petrolleri Petrol Dağıtım AŞ Yönetim Kurulu Başkanı A. Erdal Gülderen`e;

Sempozyuma vermiş oldukları önem ve katkılarından dolayı, Enerji Postası ailesine ve Editörü Esen Erkan`a;

sempozyumun çalışmalarının başlangıcından sonuçlanıncaya kadar göstermiş olduğu yakın ilgi ve yardımlarından dolayı, TPAO İş Güvenliği ve Çevre Koruma D. Bşk. Yrd. Bahadır Ekizer`e; yardım ve ilgisinden dolayı, büyük oranda katılımcı desteği sağlayan EÜAŞ, TEİAŞ, TKİ Genel Müdürlüklerine; sergiye Re-refine Pilot Tesisi kuran ve sergileyen Enver Erpek`e; kurulumda yardımcı olan İbrahim Engin ve ekibine;

sempozyumda ve sergide katkıda bulunan Ahmet Borüban ve diğer şirket yetkililerine, Platin ve Gümüş Sponsor olan, İKMİB ve Serem Petrol`e şükranlarımızı sunarız.

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu

II. ULUSLARARASI MADENİ YAĞ SEMPOZYUMU VE SERGİSİ (7-9 Kasım 2013)

ETKİNLİK DEĞERLENDİRMESİ

SÜRE KATILIMCI

SAYISI BİLDİRİ

SAYISI DÜZENLEYEN

BİRİM GELİR GİDER FARK

3 gün 180 77 ANKARA 57.601,00 31.925,77 25.675,23

(10)

ÖĞRENCİ GÜNLERİ SEMPOZYUMU

“ENERJİ GÜNLERİ”

15-16 MART 2014 – İSTANBUL

(11)
(12)

VIII. ÖĞRENCİ GÜNLERİ KAPSAMINDA “ENERJİ GÜNLERİ” GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

Şube öğrenci komisyonunun her yıl geleneksel olarak düzenlediği Öğrenci Günleri sempozyumunun sekizincisi 15-16 Mart tarihlerinde “Enerji Günleri” adıyla düzenlendi.

Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsünde düzenlenen etkinliğe çok sayıda öğrenci katıldı. Uzun bir zaman hazırlığı sürdürülen etkinlik tamamen, Şube Öğrenci Komisyonuna üye Kimya Mühendisliği ve Biyomühendislik öğrencilerinin emeği ile ortaya çıktı.

İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Onur GÖKULU ve Öğrenci Komisyonu temsilcisi Marmara Üniversitesi Biyomühendislik öğrencisi Başak KOÇHAN’ın yaptıkları konuşmalarla açılışı yapılan etkinlik, iki gün boyunca Enerji sektöründe faaliyet yürüten uzmanların ve çeşitli üniversitelerde akademik çalışma yürüten akademisyenleri ağırladı.

Etkinliğin gün sonlarında yapılan forumlarda tartışma ortamı yaratıldı. Başta etkinliği düzenleyen öğrencilerimiz olmak üzere, sunumlarıyla katkı veren konuşmacılarımıza, salonu bize tahsis eden Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’ne ve tüm katılımcılara teşekkür ederiz.

TMMOB

Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

(13)

II. BİYOMÜHENDİSLİK ÖĞRENCİ KONGRESİ

15-16 MART 2014 -İZMİR

(14)

II. BİYOMÜHENDİSLİK ÖĞRENCİ KONGRESİ 15-16 MART 2014 TARİHLERİNDE İZMİR DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

II. Biyomühendislik Öğrenci Kongresi 15-16 Mart 2014 tarihlerinde 18 Üniversiteden 450 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirildi.

İlki Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi' nde gerçekleşen ve verimli sonuçlar alan Biyomühendislik Öğrenci Kongresi’nin devamı niteliğindeki II. Biyomühendislik Öğrenci Kongresi; Ege Üniversitesi Biyomühendislik Topluluğu öğrencileri, Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şube Öğrenci Komisyonu ve BİYO-MEDAK Komisyonu tarafından düzenlendi.

Kongre kapsamında Biyoproses ve Uygulamaları, Doku Mühendisliği, Yapay Organ Geliştirilmesi, Biyomedikal Uygulamaları, Moleküler Genetik, Hayvan Doku Kültürü, Bitki Doku Kültürü, Süper Kritik Akışkan Teknolojileri, Algal Teknoloji, Çevre Biyoteknolojisi, Biyoenerji, Endüstriyel Mikrobiyoloji, Doğal Ürün Teknolojisi, Plazma Esaslı Teknoloji, Moleküler Kanser Biyolojisi konuları tartışmaya açıldı.

(15)

TMMOB

3.KADIN KURULTAYI

16-17 KASIM 2013 - ANKARA

(16)

KURULTAY PROGRAMI

1. GÜN (16 KASIM 2013 CUMARTESİ)

09.30-10.00 Kayıt

10.00-10.30 Açılış Konuşmaları

Ayşe IŞIK EZER - Kurultay Düzenleme Kurulu Başkanı /TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Mehmet SOĞANCI - TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

10.30-10.40 Divan seçimi

10.40-10.50 Sonuç Bildirgesi Komisyonu seçimi 10.50-11.00 ARA

11.00-11.45 Tarihsel Gelişim Sürecinde Kadın Hakları

Doç .Dr. Elif Ekin AKŞİT - A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi

11.45-12.30 Türkiye‘de Kadın Politikaları-Gericilik ve Piyasacılık Sarmalında Kadınlar Dr. Zeynep BEŞPINAR - Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

12.30-13-30 YEMEK ARASI

13.30-14.15 Toplumsal Cinsiyet Rolleri Açısından Türkiye‘de Kadın Emeği

Canan ÇALAĞAN- KESK Kadın Sekreteri 14.15-15.00 Kadına Yönelik Şiddet; Nedenleri ve Sonuçları

Müge YETENER - TTB Kadın Kolu 15.00-15.15 ARA

15.15-15.45 GEZİ SÜRECİNDE KADIN

Beyza METİN - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Mücella YAPICI - TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 15.45 - 16.45 TMMOB‘de Kadın Örgütlülüğü

(-Kadın Kurultayları ve Kadın Çalışmalarının Değerlendirilmesi - Örgütlenme ve Mücadele Olanakları)

TMMOB Kadın Çalışma Grubu 16.45-17.00 ARA

17.00-18.30 İKK Kadın Komisyonlarının Sunumları

(17)

2.GÜN (17 KASIM 2013 PAZAR)

10.00-12.30 TMMOB‘DE KADIN ÖRGÜTLENMESİ

Karar Gerekçelerinin ve Önergelerin Görüşülmesi Divanın Önergeleri Onaya Sunması

12.30-13-30 YEMEK ARASI

13.30-15.00 TÜRKİYE‘DE KADININ DURUMU

Karar Gerekçelerinin ve Önergelerin Görüşülmesi Divanın Önergeleri Onaya Sunması

15.00-15-15 ARA

15.15-16.00 SONUÇ BİLDİRGESİ VE KAPANIŞ

(18)

TMMOB 3. KADIN KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

Mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınların sorunlarını dile getirerek bunlara yönelik çözüm önerileri sunmayı amaçlayan ve TMMOB 42. Dönem Olağan Genel Kurulu‘nca yapılması karar altına alınan TMMOB 3. Kadın Kurultayı Ankara‘da 16-17 Kasım 2013 tarihinde İMO Teoman Öztürk Toplantı Salonu‘nda gerçekleştirilmiştir. Kurultaya mimar, mühendis, şehir plancıları olmak üzere toplam 276 kadın delege ile kadın örgütlerinden ve çeşitli kurumlardan 32 konuk katılmıştır.

Kurultayımızda; Tarihsel Gelişim Sürecinde Kadın Hakları, Türkiye‘de Kadın Politikaları-Gericilik ve Piyasacılık Sarmalında Kadınlar, Kadına Yönelik Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları, TMMOB‘de Kadın Örgütlenmesi, Gezi Sürecinde Kadın konu başlıkları altında 5 oturum gerçekleştirilmiş, yerel çalıştaylarda kabul edilen önergeler değerlendirilmiştir.

Bugün TMMOB‘nin 423.000‘i aşan toplam üye sayısının % 20‘si kadınlardan oluşmaktadır. 3. Kadın Kurultayımızda, Genişletilmiş Kadın Çalışma Grubunun oluşturulması kararı ile iki yılda bir yapılan Kadın Kurultayına ek olarak Kadın Sempozyumu yapma kararı alınarak kadın örgütlülüğünü ileriye taşıma ve TMMOB‘de kadınların örgüt içindeki temsiliyetinin artırılması yolunda önemli adımlar atılmıştır.

Ne yazık ki; iki yıl önce düzenlediğimiz kurultaydan bu yana konuştuğumuz konularda iyileşme yerine daha da geriye gidilmiştir. Siyasi iktidar, kadını sadece aile içinde tanımlayarak, "emeğin yeniden üretimi"

alanını -tüm bakım hizmetleri de dahil- sosyal devleti tasfiye edip kadın üzerinden yapılandırarak, ucuz ve güvencesiz emek ordusunu kadın emeği üzerinden genişletmek adına kapitalizmin kadın ile ihtiyaca bağlı olarak "ucuz emek - kutsanmış annelik" arasında kurduğu ikiyüzlü söylemi düstur edinmiştir. Kadınlara kaç çocuk doğurması gerektiği dahi dikte edilerek, sermayenin ucuz ve güvencesiz işgücü ihtiyacının gelecekte de karşılanması garanti altına alınmaya çalışılmaktadır.

Yasal hiçbir düzenleme olmamasına rağmen Başbakanın "Her kürtaj Uludere‘dir" sözüyle, istenmeyen gebelik tahliyesi fiilen imkânsız hale getirilmiştir. Doğum kontrol araçlarına parasız erişim kısıtlanarak, kadın cinayetlerinin de artmasına neden olacak şekilde gebe kadınlar takibe alınıp, kürtaj hakkı gasp edilmiştir.

Hukuksuzluğun "hukuk" haline getirildiği bu dönemde, açıkça "kadın erkek eşit değildir" demekte sakınca görmeyen, hamile kadınların sokağa çıkmasını gayri ahlaki bulan siyasi iktidar, "kızlı erkekli aynı merdiveni kullanıyorlar, aynı evlerde kalıyorlar" gibi söylemleriyle toplumda kadın düşmanlığını körüklemekte ve özel yaşamlara gerici müdahaleleri giderek artırmaktadır.

Kadını birey olarak görmek istemeyen siyasi iktidar, "uzlaşma süreci" aldatmacasıyla erkek egemen toplumumuzda gerçekte gerek aile gerekse toplumsal baskı ile "kadının boyun eğme, zorla razı olma" sürecine dönüşeceği açık olan, Medeni Kanun‘un kadına sağladığı genel koruma işlevini etkisiz hale getiren "gizlilik"

içinde yürütülen "arabuluculuk" sürecini de yasallaştırmıştır.

TMMOB, cemaat ve tarikat hegemonyasının giderek güçlendiği Türkiye‘de, topluma bir model olarak dayatılan, kadının kimliğini yok eden, evine kapanmaya zorlayan, aile içine hapseden ve kadın bedenini namus kavramının odağına koyan anlayışı/ yaşam biçimini reddetmektedir.

Kadının sosyal statüsü, eğitim ve istihdamı açısından ülkemiz ne yazık ki 3. Dünya ülkeleri arasında yer almaktadır. Ülkemizde kadınların eğitim, istihdam ve sosyal yaşama katılım oranları ve bu oranlarda son yıllarda görülen düşüş bunun en açık göstergesidir. 2012 TÜİK rakamlarına göre kadınların iş gücüne katılımı

%30 civarlarındadır. Kadınların iş gücüne katılımı pek çok gelişmiş ülkeye göre çok düşük olduğu gibi eleman çıkarılması gerektiğinde ilk gözden çıkarılan çalışanlar da kadınlar olmaktadır. Hükümetin hazırlamakta olduğu Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı, işverenlerin üzerindeki yükümlülükleri azaltarak ve işgücü piyasasını esnekleştirerek emeğin kazanılmış haklarını kısıtlamaya yönelik, sınıfsal bir politik dönüşümün göstergesidir.

(19)

Kadının "analık hali"ne ilişkin koruyucu düzenlemeler, kadının çalışma özgürlüğünün kısıtlanmamasını, işgücü piyasasından dışlanmamasını, gebelik ve doğum nedeniyle ayrıldığı çalışma hayatına yeniden ve hak kaybına uğramaksızın koşulsuz olarak dönmesini sağlamalıdır. Oysaki kapalı kapılar arkasında

"Nüfus ve Aile Politikaları Mevzuat Çalışmaları" adıyla hazırlanmakta olan kadın istihdamı paketinde sözü edilen düzenlemelerle; kadının çalışma hakkı, örgütlenme hakkı kısıtlanmakta; esnek, güvencesiz ve örgütsüz çalışma düzeni dizayn edilmekte; kadının evi işyeri, evin ve çocuğun bakımı ise kadının işi haline getirilmek istenmektedir. Sözde iyileştirici yönde yapılmış gibi görünen bu düzenlemeler kadının iş yaşamına katılmasına engel olan temel sorunları çözmekten uzaktır.

TMMOB kadın emeğine yönelik esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri gibi eşitsizliğin önünü açmayı hedefleyen saldırılara karşı emek örgütleri ile birlikte mücadele eder, toplumsal muhalefeti güçlendirebilmek için üyelerini bu konuda bilgilendirerek eylem ve etkinlikler düzenler.

TMMOB, kadını görmezden gelen, kadının kişiliğini yok sayan, bakanlığın adından bile "kadın"ı çıkaran bu siyasi anlayışa karşı mücadele eder ve ülkemizdeki kadın örgütlerinin yürüttüğü aktif mücadeleyi destekler.

Kadına dönük her türden ayrımcılık ve şiddet ortamını temellendiren nedenler savaş durumlarında güçlenir. Eril kavramlar olan militarizm, ırkçılık ve milliyetçiliğin kendini var ettiği ekonomik ve siyasal temel, kadın düşmanlığını üretir ve besler. Kadınlar savaşın yarattığı yıkımlardan ve baskılardan daha fazla etkilenmektedirler. TMMOB, kadınların eşitlik temelinde yaşayabilecekleri bir ortamın sağlanması için Kürt sorununun demokratik çözümü, anadilde eğitim ve bölgede yıllarca devam eden savaş ortamının barışa dönüşmesi için hareket eden demokratik kitle örgütleri, kurum, kuruluş ve diğer emek ve meslek örgütleriyle birlikte mücadele eder.

Emeğin, hakların korunması, yaşam standartlarının genişletilmesi ve insanca bir yaşam, tüm emekçilerin ortak talebidir. Kapitalizmin cinsiyet ayrımını derinleştirerek sömürdüğü emekçilerin bu saldırıya ortaklaşa yanıt vermeleri kaçınılmazdır. Kadınların, örgütlü emek muhalefetinin asli unsuru olarak, TMMOB örgütlülüğü içerisinden başlamak üzere toplumsal muhalefetin tüm katmanlarında temsil ve teşvik edilmesi son derece önemlidir. Kadın mücadelesi, güçlü toplumsal ve sınıfsal temellere dayanmalı ve "toplumsal cinsiyet eşitliği" bakış açısını yansıtmalıdır.

"Özgür, çağdaş, demokratik, sosyal, eşitlikçi ve barış içinde" bir Türkiye için, seçim sistemi "temsilde adalet" ilkesi çerçevesinde düzenlenmeli, Seçim Yasası değiştirilmeli, seçimlere katılan partilerin aldıkları oy oranında temsili sağlamalı, baraj uygulaması kaldırılmalı, %50 kadın kotası uygulanmalıdır.

TMMOB ve bağlı Odaları; toplumdan soyutlanmış seçkin mühendis ve mimarların örgütü değildir.

TMMOB ve Odalarının, toplumun içinde yer alan, onun bir parçası olarak toplumla etkileşim içinde bulunan, kamu yararı temelindeki mücadelesi nedeniyle 30 yıldır uygulanmamış, 12 Eylül darbecilerinin kararnamelerini uygulamaya sokarak TMMOB‘yi bakanlıkların vesayeti altına almak isteyen hukuk dışı AKP uygulamalarına karşı, halktan ve eşitlikten yana duruşundan ödün vermeyen TMMOB‘nin kadın üyeleri olarak, gericiliğe ve faşizme karşı her türlü mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha söylüyoruz.

Meslek Odaları, meslek ortamının ve demokrasinin olmazsa olmaz güvenceleridir. Onlara sahip çıkmak, yaşamımıza ve geleceğimize sahip çıkmak demektir...

TMMOB 3. Kadın Kurultayı delegeleri olarak bizler diyoruz ki:

Son yıllarda kadın haklarına yönelik yürütülen sistematik saldırılara karşı mücadelemiz, kadının var olma mücadelesidir.

Erkek egemen, salt sermayenin çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplumun yaratılması mümkün değildir.

Gericiliğin kadın özgürlüğüne bir tehdit olduğu bilinciyle, kadını ret ve inkâr eden, kadını eşit ve

(20)

TMMOB kadın ve erkeğin eşit bir şekilde, yan yana yaşamın her alanını paylaşması ve omuz omuza mücadele etmesi gerektiğini savunmaya devam edecektir.

Biz kadınlar, kendi bedenleri üzerinden devam eden tüm dayatmacı ve baskıcı politikalara karşı toplumun tüm kesimleri ile birlikte sesimizi yükseltiyor ve diyoruz ki;

Emeğimizden, kimliğimizden, bedenimizden elini çek!!

Kürtaj haktır karar kadınlarındır!

Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var!

Yaşasın TMMOB, yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Kadınlar örgütlü, TMMOB daha güçlü!

Kadınlar Örgütlenmeye, Mücadeleye...

TMMOB 3. KADIN KURULTAYI DELEGELERİ

(21)

TMMOB SANAYİ KONGRESİ 2013

20-21 ARALIK 2013 - ANKARA

(22)
(23)

TMMOB

SANAYİ KONGRESİ 2013 Kongre Programı

1.Gün

(20 ARALIK 2013 - CUMA)

08.30 - 09.30 Kayıt

09.30 - 10.30 Açılış ve Konuşmalar 10.30 - 13.00 I. OTURUM

SANAYİDE DÜNYADAKİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE Oturum Başkanı: Prof. Dr. Korkut BORATAV

· Prof. Dr. Hayri KOZANOĞLU

• Prof. Dr. Özlem ONARAN 13.00 - 14.00 Yemek Arası

14.00 - 16.15 II. OTURUM (I. Bölüm)

AKP DÖNEMİNDE TÜRKİYE SANAYİ Oturum Başkanı: Prof. Dr. Bilsay KURUÇ 10. Kalkınma Planı ve Analizi

· Yavuz BAYÜLKEN

Son 10 Yılda Sanayi Nerden Nereye Geldi? (AR-GE, Bilim, Yenilik Faaliyetleri)

· Aykut GÖKER Değerlendirme

• Mustafa SÖNMEZ 16.15 - 16.30 Ara

16.30 - 18.30 II. OTURUM (II. Bölüm)

AKP DÖNEMİNDE TÜRKİYE SANAYİ Oturum Başkanı: Prof. Dr. Oktar TÜREL

Türk İmalat Sanayi (AB Üyesi Ülkelerle Karşılaştırmalı Bir Analiz)

· Oktay KÜÇÜKKİREMİTÇİ

1998-2012 İmalat Sanayinin Gerileme Dönemi

· Dr. Serdar ŞAHİNKAYA Değerlendirme

• Prof.Dr. Aziz KONUKMAN

(24)

2.Gün

(21 ARALIK 2013 - CUMARTESİ)

10.00 - 13.00 III. OTURUM

SANAYİDE İŞÇİ SINIFININ VE MÜHENDİSLERİN DURUMU Oturum Başkanı: Aslı AYDIN

2002-2012 Döneminde Türk İşgücü Piyasaları

· Prof. Dr. Erinç YELDAN

"Geleceksiz" Çalışma Rejiminde Esnekleşen İstihdamın ve Ulusal İstihdam Stratejisi`nin İşçi Sınıfının Örgütlenmesine Etkileri

· Alparslan SAVAŞ

Ucuz İşgücü Kaynağı Olarak Kadınların Sanayi İstihdamındaki Yeri: Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme

· Prof. Dr. Gülay TOKSÖZ Mühendislerin Durumu

• S. Melih ŞAHİN 13.00 - 14.00 Yemek Arası 14.00 - 16.30 IV. OTURUM

NASIL VE KİM İÇİN SANAYİLEŞME? NEO LİBERAL POLİTİKALARLA SANAYİLEŞMEK MÜMKÜN MÜ?

Oturum Başkanı: Emin KORAMAZ Sanayi Politikası ve Sistem Tökezlemesi

· Prof. Dr Metin DURGUT

Yeni Bir Dünya İçin Yeni Bir Sanayileşme Paradigması Gerekli midir?

· Dinçer METE

Sanayi, Bilim ve Teknolojiyi Halkın Hizmetine Sunmak

• Kaya GÜVENÇ

16.30 - 16.45 Ara

16.45 - 18.30 V. OTURUM: FORUM

Forum Yöneticisi: Ali Ekber ÇAKAR Kongre Değerlendirmesi

• Prof. Dr. Hayri KOZANOĞLU

(25)

TMMOB 9. ENERJİ SEMPOZYUMU

12-14 ARALIK 2013 – ANKARA

(26)

TMMOB 9. ENERJİ SEMPOZYUMU

TOPLUMSAL ETKİLERİ ÇERÇEVESİNDE ENERJİ SONUÇ BİLDİRGESİ

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) adına, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından düzenlenen TMMOB 9. Enerji Sempozyumu 12-13-14 Aralık 2013 tarihlerinde Ankara`da gerçekleştirilmiştir. "Toplumsal Etkileri Çerçevesinde Enerji" başlığı altında düzenlenen Sempozyumda altı farklı konu başlığında yapılan oturumların yanı sıra bir söyleşi ve bir de panel gerçekleştrilmiştir.

Enerjinin toplumsal etkilerini ortaya koyan, sosyal, ekonomik ve çevresel politikalar ile bütünleşik enerji politikalarının belirlenebileceği bir platform yaratılması sempozyumun ana amacı olarak belirlenmiştir.

Sempozyumda bu çerçevede aşağıdaki konu başlıklarında bildiriler yer almıştır:

- Enerji Ekonomisi

- Enerji Özelleştirmeleri ve Serbestleşme Uygulamaları - Enerji Verimliliği

- Yenilenebilir Enerji Kaynakları - Nükleer Enerji

- Enerji ve Çevre

Belirlenen bu başlıklar altında on dokuz bildiri sunulmuş, "Enerji ve Savaş" başlığıyla başlayan sempozyum,

"Yeni Dünya Düzeninde Uluslararası İlişkiler Bağlamında Enerji ve Kapitalizm" ile "Uluslararası Şirketler ve Enerji Politikaları" söyleşisiyle devam etmiş, daha sonra üç konuşmacının yer aldığı "Nükleer Enerji"

başlığında yapılan kapanış paneli ile sempozyum tamamlanmıştır. Üç gün boyunca devam eden sempozyuma üç yüz altı kişi izleyici olarak yer almıştır.

Dünyada 1970‘lerden beri sürdürülen özelleştirme, serbestleştirme ve piyasalaştırma gibi neoliberal politika uygulamaları, enerji fiyatlarının sürekli yükselmesine ve bunun etkisi ile her geçen gün artan enerji yoksulluğuna, enerji kaynaklarının plansız ve denetimsiz bir biçimde kullanımına ve çevre tahribatına yol açmaktadır. Halen dünyada 1,2 milyar insan temiz içme suyuna ulaşamamaktadır. 2,7 milyar insan modern pişirme olanaklarından yoksun olup odun, tezek vb yakıtlarla ihtiyaç giderebilmektedir. Isınma olanaklarından yoksun olup son derece kötü şartlarda yaşayanlar ise, 1,4 milyarı bulmaktadır. Ayrıca, dünya ölçeğinde 1,2 milyar insan ise elektrikten mahrumdur. Temiz içme suyundan yoksunluk sonucu her yıl 1,8milyon kişi (%

90`ı beş yaş altı çocuk) ishalden ve yine 1.3 milyon kişi de sıtmadan yaşamını yitirmektedir.

Özellikle kadınlar ve çocuklar ağırlıklı olmak üzere her yıl 3,5 milyon kişi, odun ve biyokütlenin kuzinelerde tüketilmesi sonucu kapalı ortamlarda oluşan hava kirliliğinden, solunum yolu hastalığı nedeniyle ölmektedir.

Yıllık olarak bu sayı; sıtmadan (1,2 milyon) ya da HIV/AIDS`den (1,5 milyon) kaynaklı ölümlere atfedilen sayının iki katından daha fazladır. Ülkemizde de uygulanan neo-liberal politikalar sonucu enerjide dışa bağımlılık oranı yüzde 72 düzeyine çıkmış, günübirlik politikalarla yazboz tahtasına dönen, plansız, ithal kaynaklara dayalı elektrik üretimi sonucunda enerji fiyatlarının yükselmesine neden olunmuştur. TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları araştırmasına (23 Eylül 2013) göre; ülkemiz nüfusunun % 16,3`sı yoksulluk sınırı altında, % 16`sı sürekli yoksulluk riski altındadır. Nüfusun %46,6`sı ısınma sorunu yaşadığını ve % 59,2`sı ise ciddi finansman sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunu beyan etmiştir. Ülkemiz için enerji yoksulluğunun bir başka boyutu da bölgesel dağılımıdır. Enerji yoksulluğu ile karşı karşıya olan her dört kişiden üçü başta

(27)

Güneydoğu Anadolu olmak üzere, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Akdeniz`in bir bölümünde yaşamaktadır.

IMF ve Dünya Bankası`nın güdümünde oluşan enerji politikaları doğrultusunda Türkiye‘de 1980‘lerden itibaren uygulanan neoliberal politikalar ile enerji alanının serbestleştirilmesine ve özelleştirilmesine başlanmış ve oldukça mesafe de kaydedilmiştir. Bu hedef doğrultusunda birçok yasal düzenleme yapılmış, kamunun enerji alanını özel sermayeye terk etmesi için pek çok uygulama gerçekleştirilmiştir. Enerji sektörünün liberalleşmesi geçtiğimiz 10 yıl içerisinde devir haklarıyla birlikte neredeyse tamamlanmıştır.

Hiçbir önkoşulu olmadan, salt iktisadi akla tâbi olarak, hiç hafife alınmayacak bir ulus ölçek otonomisini dışlayan bu liberalleşme, ilkel birikimin içerisinden ilkel bir topluma doğru dönüşümü ortaya çıkarmıştır:

Çünkü kapitalizm, bir tarafta hakikaten edinimler, modernitelerle bir refah toplumu yaratırken, diğer tarafta James Cameron`ın dediği gibi "Bunun asimetrik olanı, sanki benzermiş gibi bir bütün yapıya eklenen ama sonuçları toplumdan esirgenen, ‘Suysa, su artık senin değil; enerjiyse, senin, ama bedeli var; doğaysa, dur bakalım, üstündeki toprakların mülkiyet hakkı var` diyebilecek bir zihniyet yaratmıştır."

Bu liberalleşme uygulamalarının bir kısmı yargı sürecinden dönerken, hükümetler günü birlik yasal düzenlemelerle yargı kararlarını uygulamak yerine yok saymayı tercih etmişlerdir. Türkiye`de özellikle AKP`nin 11 yıllık iktidarı döneminde izlediği serbest piyasacı ve özelleştirmeci uygulamalar enerji sektöründe de kendini en yıkıcı şekilde göstermiştir. İktidara geldiğinden bu yana yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından söz eden AKP, yeni doğalgaz santrallarına lisans verilmesini sağlamak suretiyle dışa bağımlılığı arttırmış; kamuya enerji yatırımları yasaklanırken nükleer santral ve doğayı katleden küçük HES‘lere bel bağlayan bir ortam yaratmıştır. Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi sonucunda talep tarafının planlı ve sağlıklı idare edilebilme koşulları ortadan kalkmıştır. Enerji alanı 2001 yılında çıkarılan ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu‘nun kurulmasını sağlayan bir yasa ile kamunun dışarıda bırakıldığı ticari bir alan haline dönüştürülmüştür. Bu yolla neoliberal kuralsızlaştırma, esnekleştirme gerçekleştirilerek, kimin hangi konuda yetkili ve sorumlu olduğu bile tam olarak anlaşılamayan bir karmaşa ortamı yaratılmıştır.

Doğalgaz bağımlılığı yüksek noktada olan Türkiye‘de, elektrik enerjisindeki gibi doğalgaz tüketiminde de her yıl bıçak sırtı bir denge tutturulmaya çalışılmaktadır. Gelinen noktada enerjide kaynak planlaması ve kamu hizmeti anlayışı bir yana bırakılarak, yüksek kârlılık vaat eden sektörde çıkar gruplarının tercihi ve baskılaması ile enerji tercihleri yapılmaktadır.

Bu dönemde nükleer enerji de hükümetin siyasi bir tercihi olarak ortaya çıkmıştır. Halkın görüş ve önerilerini almadan verilen kararlar ve bu alanda faaliyet gösteren uluslararası çıkar çevrelerinin çabalarıyla ülkemiz gündemine sokulmuştur. Nükleer santraların gündeme her getirilişinde "karanlıkta kalırız", "ucuzdur",

"güvenlidir", "çevre dostudur", "artan enerji ihtiyacı nedeniyle mecburuz", "dünya nükleer enerji kullanıyor"

gibi argümanlar kullanılmıştır.

Nükleer elektrik enerjisi uygulamalarının "insanlığın enerji gereksinimini tamamıyla çözecek", "sayaçsız elektrik dönemi başlıyor" şeklindeki sloganlarla desteklendiği büyülü ve ışıltılı propaganda döneminin ardından yaşanan kazalar ve atık sorunlarının halen çözümlenememiş olması vb nedenlerle elektrik üretiminde nükleer enerji konusu tüm dünyada, özellikle nükleer enerjiyi kullanan gelişmiş ülkelerde tartışılır hale gelmiştir. Nükleer santarllara karşı gelişmiş birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de toplumsal muhalefet oluşmuş, itirazlar yükselmiştir. Tüm kuşku ve itirazlara rağmen ülkemizde, sermayenin talebi doğrultusunda toplumun varlığını tehdit eden "çılgın projelerini" yaşama geçirmekte bir an için bile tereddüt etmeyen bir siyasal iktidarın öncülüğünde nükleer santral kurma girişimleri, 1 yetmez 2 tane, 2 de yetmez 3 tane anlayışıyla sürdürülmektedir.

Toplumun itirazlarını parmak hesabına dayalı çoğunluk demokrasisi anlayışıyla yok sayan AKP iktidarı "ileri demokrasi" lafzı altında, ihalesiz devletlerarası anlaşmalar yoluyla nükleer santral kurulması için Akkuyu`da adım atmaya başlamıştır.

Fukuşima`da 2011 yılında yaşanan ve halen de yaşanmakta olan nükleer felaketin ardından Rönesans bir kenara nükleer sektörü duraklama devrine girmiş, güvenlik maliyetleri yeniden tırmanışa geçmiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Fukuşima`daki nükleer felaketi "Riski var diye tüp gaz kullanmayacak mıyız" diye karşılamıştır. Birçok gelişmiş ülke var olan reaktörlerini kapatma planlarını açıklarken, AKP iktidarı "tüpgaz"

(28)

TMMOB 9. Enerji Sempozyumu`nda; geçmişten günümüze kadar geçen süreçte yaşananlardan ders alınarak, enerji alanında üretimden tüketime merkezi bir planlama anlayışının benimsenmesi, toplumsal yararı ön planda tutan enerji politikalarına geçilmesi gerektiği tespiti yapılmıştır. Yerli ve yenilenebilir ülke kaynaklarından azami ölçüde yararlanarak arz güvenliğini sağlayan ve ulusal çıkarları gözeten, kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, doğal yaşamı tahrip etmeyen, toplumla barışık, ulaşılabilir derecede ekonomik ve özelleştirmeden uzak duran enerji politikalarının izlenmesi gerekmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB 9. Enerji Sempozyumu Yürütme Kurulu

Referanslar

Benzer Belgeler

Kanuni’nin Bağdat’ı fethi, devleti ekonomik ve siyasî olarak rahatlatır- ken, ebû Hanîfe türbesinin ihyasıyla bir Osmanlı şehri haline gelmesi de Hanefiler başta olmak

TMMOB Enerji Raporu 2006 SUNUŞ Ülkemizin enerji gereksinimi esas olarak petrol, doğalgaz ve kömür gibi birincil enerji kaynaklarıyla karşılanmakta olup, özellikle petrol

 Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Baski Genel Müdürlüğü Arıtma Tesisleri Dairesi Başkanlığının 03.11.2015 tarih,19799 sayılı yazısında “Söz

 İspatlanmış konvansiyonel dışı doğal gaz rezervi yaklaşık 1700 Trilyon m 3?.  Dünyanın yıllık doğal gaz tüketimi yaklaşık 3,1 Trilyon

Bu yetkiye dayanarak, Çevre Bakanlığı ısınma amacı ile ithal edilecek kömürler için şu özellikleri belirlemiştir... % 1

Hakkı ALAYBEYOĞLU TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Selahattin KORKMAZ TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Mehmet ÇALIŞKAN TMMOB Kimya Mühendisleri Odası.. Pınar AYDIN TMMOB

Yetkin Mühendislik kavramı inşaat sektörünü ve mühendislik / mimarlık uygulamalarımızda kaliteyi doğrudan etkileyen bir yasal düzenleme alanıdır. Türkiye’de mühendislik

01.06 TOPRAK BİLİMİ VE BİTKİ BESLEME 01.09 KURU VE SULU TARIM 01.04 BİTKİ KORUMA 01.01 TARLA BİTKİLERİ 01.02 BAHÇE BİTKİLERİ 01.03 TARIM EKONOMİSİ. EDİRNE/MERKEZ