• Sonuç bulunamadı

TÜRKÜ. ölçüsünde sazý eþliðinde dile getirerek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKÜ. ölçüsünde sazý eþliðinde dile getirerek"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

külerin bir plan dahilinde derlenmesidir.

Derleme yapýlacak yöre ve bu yörenin in- sanlarý hakkýnda önceden yeterli bilgiye sahip olunmalýdýr. Türkünün sözleri ve mýs- ra düzeni doðru yazýlmalý, birtakým arkaik ve mahallî kelimeler olduðu gibi yazýya ge- çirilmeli, ezgi de sözlerle birlikte kayde- dilmelidir. Türkülerin çok etkili bir ifade gücü vardýr. Her türlü insanî duyguyu ha- rekete geçirmeleri, toplumu bütün yönle- riyle ele almalarý ve yansýtmalarý bunlarýn baþta gelen özellikleridir. Türkülerin dili halkýn konuþtuðu Türkçe’dir; ancak unu- tulan bazý kelimelerin türkülerde canlýlý- ðýný koruduðu görülmektedir. Bu sebeple özellikle dilcilerin ilgilenmesi gereken bir çalýþma alanýdýr.

Türküler genelde üç yönden incelenir.

1.Ezgilerine göre, usulsüz olanlar (uzun havalar)ve usullü olanlar (oyun havalarý, ký- rýk havalar, oturak havalarý)olmak üzere iki grupta ele alýnýr. 2.Konularýna göre, ola- ya dayalý türküler ve duygu yönü aðýr ba- san türküler diye iki kolda incelenebilir.

Olaya ve duyguya dayalý türküler de lirik türküler, taþlama, yergi ve güldürü tür- küleri, bir olayý hikâye eden türküler, tö- ren ve mevsim türküleri, iþ ve meslek tür- küleri, pastoral türküler, öðretici türkü- ler ve oyun türküleri þeklinde gruplandýrý- labilir. 3.Yapýlarýna göre ise hece ölçüsü- nün beþli kalýbýndan on altýlý kalýbýna ka- dar farklý ölçüler kullanýlmýþtýr. Bu durum türkünün biçimi üzerinde çeþitli tartýþma- lara yol açmaktadýr. Mâni katarýndan ve- ya koþma nazým biçiminden oluþan türkü- ler de sýkça görülmekle beraber asýl tür- küler “bent” ve “kavuþtak” adý verilen, bent ve kavuþtaklarda yer alan mýsra sayýsýnýn türküden türküye farklýlýk gösterdiði bað- lamalý þekillerden oluþur (geniþ bilgi için bk. Albayrak, Ansiklopedik Halk Edebiya- tý Sözlüðü,s. 537-545).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Hikmet Dizdaroðlu,Halk Þiirinde Türler, An- kara 1969, s. 102-121; Mehmet Özbek,Folklor ve Türkülerimiz, Ýstanbul 1972; a.mlf.,Türküle- rin Dili, Ýstanbul 2009; Enver Gökçe,Eðin Tür- küleri, Ankara 1982; Hamdi Hasan,Saray-Bos- na Kütüphanelerindeki Türkçe Yazmalarda Tür- küler, Ankara 1987; Pertev Naili Boratav,100 So- ruda Türk Halk Edebiyatý, Ýstanbul 1992, s. 150- 157; Mehmet Ali Abakay,Diyarbakýr Folklorun- dan Kesitler: Celâl Güzelses, Diyarbakýr 1995;

Ali Yakýcý,Halk Þiirinde Türkü, Ankara 2007; Mer- dan Güven,Türküler Dile Geldi, Ýstanbul 2009;

Nurettin Albayrak,Ansiklopedik Halk Edebiyatý Sözlüðü, Ýstanbul 2010, s. 537-545; a.mlf., “Türk Halk Þiirinde Biçim ve Tür Sorunu”, Motif Aka- demi: Halkbilimi Dergisi, sy. 1-2, Ýstanbul 2009, s. 142-159; a.mlf., “Türkü”, TDEA, VIII, 447-451.

ÿNurettin Albayrak

™MÛSÝKÝ.Türkü, bestecisi bilinen mû- siki eserlerinin dýþýnda kalan, çoðunlukla sahibi unutulmuþ ve zaman içinde halkýn kolektif katkýsý ile þekillenmiþ, anonim halk edebiyatý yahut âþýk edebiyatý tarz ve üs- lûbunda, hece vezinli, Türkçe sözlü mûsi- ki eserleri için kullanýlan genel bir tabir- dir. Hece vezinli güfteler yanýnda aruz vez- niyle ya da hece sayýsý bakýmýndan aruz veznine uydurulabilen söz kalýplarý ile de seslendirilir. Kadýn erkek her yaþtan halk sanatkârýnýn gelenek yoluyla öðrendiði ve- ya üreterek ezgiyle birlikte seslendirdiði türkü, güfteleri uzun bir zaman dilimi için- de geliþmiþ halk beðenisini, halkýn üretim ve tüketim anlayýþýný, geleneksel kavrayý- þýný yansýtýr. Doðumdan ölüme uzanan in- san hayatýnýn zengin dinî yahut din dýþý duygu ve düþüncelerini dile getirir; gün- delik olaylara deðinir ve bazý tarihî konu- larý geniþ hacimli manzum metinlerle hi- kâye eder. Bu güfteler gelenekte, çoðun- lukla kýta tekrarlý ritmik veya serbest ri- timli ezgi kalýplarýna yahut stillerine giy- dirilmiþ sýralý ya da tek kýtalý sözler halin- de görülür.

Türkiye’de XX. yüzyýlýn ilk çeyreði için- de kavram, amaç ve araþtýrma yöntemle- ri tartýþýlan, ikinci çeyreði içinde saha araþ- týrmalarýyla derlenip matbu nota yayýnla- rý yoluyla müzik çevrelerine ulaþtýrýlan ve özellikle mahallî/profesyonel sanatçýlar ta- rafýndan plak ve radyolar aracýlýðýyla ge- niþ kitlelere dinletilen bu tarz eserler XX.

yüzyýlýn baþlarýnda türkü diye adlandýrýl- mýþ ve bu adlandýrma teknik bir baþlýk ola- rak toplum geneline yaygýnlaþtýrýlmýþtýr.

Bu baðlamda Avrupa’da XIX. yüzyýlýn ikin- ci yarýsýnda geliþen halk bilimi (folklor)ça- lýþmalarýný ve alanýn basýlý kaynaklarýný ta- kip eden Türkçü fikir adamlarý ile mûsiki- þinaslar önceleri “halk þarkýsý” olarak ter- cüme edilen “chant populaire, volkslied, folk song” kelimelerini 1920’li yýllarýn son- larýnda türkü tabiriyle Türkçeleþtirmiþler;

bu tabiri de zamanla “halk mûsikisi” üst baþlýðý ile geliþen ve tanýmlanan bir mû- siki türünün alt türlerini ve bütün reper- tuvar elemanlarýný kapsayan bir tabire dö- nüþtürmüþlerdir.

Özellikle mûsiki çevrelerini etkisi altýn- da tutan Ýstanbul çevresine mensup sa- natçý ve araþtýrmacýlarýn XX. yüzyýlýn ilk çeyreði içinde yoðunlukla kullanmaya baþ- ladýklarý türkü kelimesi esasta Anadolulu halk sanatkârlarýnýn seslendirdikleri ano- nim eserleri, bu baðlamda geleneðe da- yalý mûsiki türlerini, biçimlerini, çeþitlerini ve çeþitlemelerini bir bütün halinde kar- þýlamayý amaçlar. Ancak bu tabir belirgin mesi, bir vatan parçasýnýn elden çýkmasý

gibi olaylarla sevda, talihe küsme gibi duy- gular türkülerin þartlarýný hazýrlayan se- beplerin baþýnda gelir. Bu olaylardan biri- ni yaþayan veya bu duygulardan birini ta- þýyan, sanatçý ruhuna ve yeteneðine sa- hip halktan birinin olayý halk þiiriyle ve ez- gi eþliðinde ifade etmesi türküyü meyda- na getirir. Zamanla türküyü söyleyen ki- þinin adý, türkünün söz ve ezgi bölümleri gibi kiþisel izleri ortadan kalkar ve türkü toplumun ortak malý olarak halk edebiya- tý ürünü karakterine bürünür. Türkülerin oluþmasýnda ve yayýlmasýnda ikinci önem- li kaynak saz þairleridir. Saz þairi (âþýk)gör- düðünü, yaþadýðýný, duyduðunu sanat ka- biliyeti ölçüsünde sazý eþliðinde dile geti- rerek topluma duyurur. Toplumdaki “tür- kücü-þair” bir bakýma eski Oðuzlar’daki ozanlarýn devamý olarak türkülerin ortaya çýkmasýný, yayýlmasýný ve yaþamasýný sað- lar. Eskiden ticaret kervanlarý ile dolaþan amatör ses sanatçýlarý ve askerler de saz þairleri gibi türküleri yaymada önemli rol oynamýþtýr. Türkülerin yayýlmasýnýn diðer bir sebebi de fetihler dolayýsýyla meydana gelen göçlerdir. Günümüzde iletiþim araç- larý türkülerin yayýlmasýný kolaylaþtýrmak- ta, böylece beðenilen bir türkü kýsa za- manda yurdun her köþesine ulaþmakta- dýr. Ancak bu durum yeni türkülerin yakýl- masýný önlemektedir.

Genellikle baðlama/saz eþliðinde söyle- nen türkü bu aletle hüviyet kazanýr. Tür- kü yakýcýlarý daha çok sözle ezgiyi ayný an- da üretirler. Konusunun toplumu derinden etkilemesi, ezgisinin dokunaklý ve sanat gücünün yüksek olmasý türkülerin uzun süre yaþamasýnýn önemli sebeplerinden- dir. Zaman içinde söz ve ezgilerinde mey- dana gelen deðiþiklikler bunlarýn birden çok yöreye ait sayýlmasý gibi bir sonucu doðurmuþtur. Deðiþik çevrelerde deðiþik duygular içinde söylenen türkülerin bir- takým katma söz ve ezgilerle eski havalarý- ný kaybedip baþlangýçta bir kahramanlýk türküsü, hatta bir aðýtken ezgisi oyun ha- vasýna yakýnsa sonradan oyun havasý du- rumuna geldiði de görülebilir.

Türkülerde halkýn iþlenmemiþ sanat gü- cünü, sanat yeteneðini ve millî sanata ait konularý bulmak mümkündür. Bunlarý dile getiren olaylarý öðrenebilmek için türkü- nün metnini tamamlayacak hikâyesini de bilmek gerekir. Türküler hem halkýn sosyal hayatýný hem müziði hem þiiri ilgilendirdi- ðinden halk bilimi incelemelerinde önem- li bir yer tutar; bundan dolayý özel bir me- totla incelenmeleri gerekir. Bu konuda üze- rinde önemle durulan hususlardan biri tür-

(2)

ralanýr. Eyitmek “ezgiye baðlanmýþ bir söz kümesini seslendirerek açýða çýkarmak”

demektir. Diðer taraftan ýrlamak ya da türkü eyitmek “sözlü bir mûsiki yapmak”

anlamýný taþýr. Bundan da sâzendenin, sa- dece çalgý çalan bir kiþi deðil ýrlamak ve türkü eyitmek fiillerini çalgý eþliðinde ya- pan bir sanatkâr sýfatýna sahip olduðu an- laþýlýr. Irlamak/ýr ýrlamakla türkü eyitmek tabirleri bu konuda birbirine benzer an- lamlar da yüklenir. Keykâvus, ardýndan ge- len bir baþka yerde sâzendeye sohbet or- tamýnda birbiri ardýna ayný mânada ýrla- yýp türkü eyitmemesini, tesirli olmasý için

“hüsniyyet, visal, firak, vefa” gibi farklý mâ- nalarda ýrlayýp türkü söylemesini tavsiye eder. Bu tavsiyelerden XV. yüzyýlda ýrla- rýn/türkülerin konularýna göre çeþitlerinin bulunduðu fikrine ulaþýlabilir.

Ali Þîr Nevâî’nin Mîzânü’l-evzân’ý da mûsiki ile baðlantýlý türkü bilgileri içerir.

XV. yüzyýlýn sonlarýnda kaleme alýnmýþ ol- masý muhtemel bu eserde Hüseyin Bay- kara meclislerinde “türkî” adýyla bilinen, çok beðenilen, ruha ferahlýk veren, zevku safaya düþkün kimselere faydalý ve mec- lisleri süsleyici bir þiir-mûsiki türünden söz edilir; ayrýca remel-i müsemmen-i mah- fûz vezninde (fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün) tertip edilen türkülerin okuyucularý- na “türkî-gûy” unvanýnýn verildiði ve meþ- hur türkî-gûylarýn sultanlar tarafýndan himaye edildiði belirtilir. Kåbûsnâme’de olduðu gibi Mîzânü’l-evzân’da da Türk- ler arasýnda bilinen, vezin, seslendirme amacý ve coðrafyasýna göre farklý tabir- lerle tanýmlanan türler de yer alýr. Türkî

“tuyuð, koþuk, çenge, ozmað, buday-bu- day, muhabbetnâme, arazvârî, müstezad”

olarak adlandýrýlan bu türlerden sadece bi- ridir. Bu bilgilere göre Anadolu’da ve Türk- lük coðrafyasý içinde yazýlý belgelerde ve halk aðzýnda türkî/türkü adý verilen mû- siki-þiir örneklerinin günümüze kadar ula- þýp ulaþmadýðýný sorgulamak da zorunlu hale gelir. Gerçekten Türkiye’nin Doðu Ka- radeniz kýyýlarýnda halk aðzýnda çok yay- gýn olan ve büyük çoðunluðu hýzlý tonla- nan ritmik melodilere yedi heceli mâni dörtlüklerinin döþendiði türkü, atma tür- kü ve uzun türkülerin varlýðý ile Mîzânü’l- evzân’da zifaf ve kýz göçürme toylarýnda söylendiði bildirilen çok etkili, vezinli ya da vezinsiz “yâr yâr” redifli “çenge”lerin de edebî ve tematik benzerlerinin Anadolu coðrafyasý kadar Balkanlar’da, Kafkaslar’- da, Hazar çevresinde, hatta Altay ve Doðu Türkistan coðrafyasýnda “yâr yâr”, “car car” ya da “jar jar” redifli veya nakaratlý mûsikili güfteler olarak yaygýn biçimde gö-

rülmesi bu sorgulamayý daha da önemli kýlar. Kåbûsnâme’de türkî eyitmek tabi- riyle eþ anlamlý olduðu anlaþýlan ýr/ýr ýrla- mak deyiþine bugün de benzeri coðraf- yalarda “ýr/ir, yýr/yir, cýr/cir, jýr/jir” gibi söy- leyiþleriyle ve mûsikili metinler halinde te- sadüf edilmesi bir yönüyle kültür çaðlarý- nýn devamlýlýðý ve kendini hatýrlatmasý nok- tasýndan ele alýnabilir. XVI. yüzyýlda Mer- kezzâde Ahmed Efendi’nin Arapça’dan Türkçe’ye hazýrladýðý el-Bâbûsü’l-vasît fî tercemeti’l-Kåmûsi’l-muhît adlý eserin- de “türkü yakmak” ve “türkü yakýcý” tabir- lerine rastlanýr. Bu tabirler, günümüzde halk aðzýnda yaygýn þekilde kullanýlan ve mûsikili bir anlam içeren deyimlerin bili- nen en eski tarihî tanýklarýndandýr. Türkü yakýcýlýk bir çeþit halk bestekârlýðýdýr. Tür- kü yakmak da halk sanatkârlarý/bestekâr- larý tarafýndan geleneðin söz ve mûsiki kalýplarýna ve kuruluþlarýna baðlý kalýna- rak içinde bulunulan zaman, mekân ve duygu yüklü þartlarýn tesiriyle ezgili söz kümelerini açýða çýkarma fiilidir. Bu þart- larda ortaya çýkan halk eserlerine halk að- zýnda “yakým” denir.

XVII. yüzyýl Osmanlý Dönemi kaynakla- rýndan olan ve Ali Ufkî Bey (Albert Bobows- ki)tarafýndan kaleme alýnan Mecmûa-i Sâz ü Söz’de de her biri bir fasýl adýna baðlanan hüseynî, muhayyer, nevâ, uþþak, bayatî, acem, sabâ, çârgâh, segâh, rast, mâhur, eviç ve ýrak makamlarý içine kü- melenmiþ doksaný aþkýn türkî tabiri yer alýr. Mecmuada zikredilen türküler hece vezinli ya da hece sayýsý bakýmýndan aruz veznine uydurulabilen ve tamamýna yaký- ný âþýk tarzý üslûp taþýyan güftelerden olu- þur. Güfteler kýsmen dinî, büyük ölçüde din dýþý konularý içine alýr. Ezgiler saðdan sola yazýlan porteli Avrupa notasýyla ka- yýtlýdýr. Türkî ifadesi bu notalarýn/güftele- rin üstlerine/kenarlarýna yazýlýdýr ve ken- disi gibi pek çok defa tekrarlanan vokal, enstrümantal ve vokal-enstrümantal tarz- daki beste, ceng-i harbî (enstrümantal),ilâ- hi, murabba, naðme-i Acem, nakþ, oyun, pîþrev, raks, raksiyye, savt, semâi, (saz) semâi, þarký, tekerleme, tesbih, tevhid, varsaðý, yelteme gibi tabirlerden biri ola- rak güfteli-mûsikili bir tür kimliði taþýr.

Ancak kendi aralarýnda deðiþmez bir ede- bî veya mûsiki biçim ve kuruluþ özelliði göstermez; buna karþýlýk bilhassa sahip olduðu tarz/üslûp kimliðiyle emsalleri ara- sýndaki farklýlýðýný hissettirir ve bu farklý- lýk, adlandýrma amaçlý tabirlerin þemsiye- si altýnda bir mûsiki çeþidi ve çeþitlemesi özelliði gösterir. Mecmûa-i Sâz ü Söz’- de yer alan türkü örneklerinin neredeyse bir þiir biçimini, güftelerde iþlenen konu-

larý, metro-ritmik ve metro-melodik yapý ve kuruluþlarý, müzikal stil ve biçimleri, fo- netik/diyalektik özellikleri, geleneksel çal- gýlarý, çalgý týnýlarýný, eserlerin seslendiril- diði mekânlarý, inançlarla þekillenen ses- lendirme amaçlarýný, inanç çeþitliliðini ve pek çok kültürel farklýlýða dayalý özellikleri ortaya koyabilecek bir anlam derinliði ta- þýmaz. Diðer taraftan yine belirgin bir for- mel yapý ve müzikal kuruluþ/biçim özelli- ðini göz önünde bulundurmadan XX. yüz- yýlýn ilk yarýsý içinde köy meydaný, köylü kýzý, çoban, sürme, kýna, çeþmebaþý, ko- yun-kuzu, davul-zurna, düðün vb. tabir- lerle bir köy hayatýný tasvir eden güftele- rin hüseynî, muhayyer, nevâ, tâhir, uþþak, hicaz, mâhur, rast, müstear, gülizar, kar- cýðar gibi makamlarda yapýlan bazý bes- teleri de klasik Türk mûsikisi mensupla- rýnca türkü diye tanýmlanmýþ; ayrýca kâr, Mevlevî âyini, beste, þarký gibi beste mû- sikisi türlerinden/formlarýndan biri olarak adlandýrýlmýþtýr. XX. yüzyýlýn ilk çeyreðin- den itibaren günümüze kadar basýlý ve iþitsel yayýn araçlarý yoluyla iyice yaygýnla- þan türkü tabiri, toplum belleðinde oldu- ðu kadar farklý müzik türlerinin ve sosyal bilimler alanýnda çalýþan farklý disiplinlerin mensuplarýnca da anlaþýlabilir ve kabul edi- lebilir bir anlam birliðine oturtulmuþtur.

Bunda özellikle halk edebiyatý araþtýrma- cýlarýnýn 1930’lu ve 1940’lý yýllarda baþlat- týklarý edebiyatta nazým, tür, biçim tartýþ- malarýnýn ve halk þiirine teknik/termino- lojik bir standardizasyon uygulama çaba- larýnýn da etkisi olmuþtur.

Mûsiki araþtýrmacýlarýnýn ve sanat dün- yasýnýn türkü konusundaki yaklaþýmlarý- nýn þekillenmesinde edebiyat mensuplarý- nýn yönlendirmesinden söz edilebilir. Ön- celeri türkü metinleri salt bir edebiyat ko- nusu olarak ele alýnmýþsa da zaman za- man mûsiki ile baðlantýsý sorgulanmýþ, XX. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren de halk edebiyatý/âþýk edebiyatý türlerinin ve bi- çimlerinin tanýnmasý ve tanýmlanmasý me- selesi baþta olmak üzere pek çok konu doðrudan mûsiki ile baðlantý kurularak açýklanmaya çalýþýlmýþtýr. Zira türkülerin edebiyat-mûsiki ortaklýðý baðlamýnda ele alýnmasýný zorunlu kýlan pek çok tarihî bel- ge ve yerel tanýk niteliðinde sözlü mûsi- kili kültür ürünü vardýr. Meselâ XV. yüzyý- lýn ilk yarýsýnda Mercimek Ahmed tarafýn- dan Türkçe’ye çevrilen Kåbûsnâme’de Keykâvus b. Ýskender sâzendeye bazý na- sihatlerde bulunur ve bu nasihatlerin iþ- lendiði satýrlarda “ýrlamak/ýr ýrlamak” ile

“türkü eyitmek” tabirleri birbiri ardýnca sý-

(3)

si de anonim halk müziði ve âþýk müziði tarzýndaki eserlerde çok sýk görülen “ka- lýp ezgi” ve “tegannide inþad” hususiyetle- rini hatýrlatmaktadýr.

XVII. yüzyýlýn önemli kaynaklarýndan Ev- liya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde de “tür- kî” ve “türkü” yazýlýmlarýna rastlanýlýr. M.

Sabri Koz’a göre bunlarýn her biri Mec- mûa-i Sâz ü Söz’deki “þarkî” ve “varsa- ðý” gibi bir mûsiki eseri/türü niteliðinde- dir. Evliya Çelebi de “söylemek” anlamýn- da yýrlamak/ýrlamak kelimesini kullanýr ki bunun yine mûsiki ile baðlantýlý olmasý kuv- vetle muhtemeldir. Kåbûsnâme, Mec- mûa-i Sâz ü Söz ve Seyahatnâme’deki türkî/türkü tabirlerinin yüklendiði anlam- larýn belki de en önemlisi, þehir ortamýn- da sosyal yapýyý oluþturan unsurlar arasýn- daki taraflardan ve bu taraflarýn da ken- di aralarýndaki farklýlýklardan birini temsil etmesidir. Bu baðlamda türkî kelimesi- nin Türkçe olan ve Türk unsurunun gele- neksel tarzýný temsil eden edebî veya þiir- mûsiki bütünlüðüne baðlý parçalarýn me- lodik, metrik ve formal yapýyý tanýmladýðý genel hatlarýyla söylenebilir. Diðer bir ifa- deyle türkü, þehir ortamýnda üretilen ya da taþradan/köyden gelen bazý eserleri bir tarz ve üslûp bütünlüðü ile karþýlar. Evli- ya Çelebi, bu baðlamda bir adým daha ile- ri giderek Osmanlý topraklarýnda yaþayan farklý milletlerin ve halklarýn halk þarkýla- rý için de türkî/türkü tabirlerini kullanýr.

XV. yüzyýldan XX. yüzyýla kadar geçen dönemin bazý divan, surnâme, mecmua, cönk gibi kaynaklarýnda ve XX. yüzyýlda yapýlan aðýz araþtýrmalarýnda bu anlam ve algýlayýþý çaðrýþtýran pek çok bilgiye rast- lanabilir. Buna, Osmanlý ülkesinde iç içe ya- þayan farklý inanç zümreleriyle farklý mil- let ve halklarýn gündelik yaþantý içinde tür- kü tabirini kullanýþ biçimleri de dahil edi- lebilir. M. Sabri Koz kitaplýðýnda bulunan 1872tarihli, Hikâye-i Âþýk Garib adýn- da Ermeni harfli Türkçe baskýlý bir risâle- nin kapaðýnda okunan “Türküleri ile be- raber Türkî lisanýndan tercüme ...” ifade- sindeki türkü kelimesinin anlatýya dayalý epizodik þiirleri tanýmlamasý ve mûsikili güftelerini çaðrýþtýrmasý da buna bir ör- nek olabilir.

XX. yüzyýlýn baþlarýnda türkü tabirinin, tarihî anlamlarýný çaðrýþtýracak algýlayýþ- larla yeniden canlandýrýldýðý söylenebilir.

Buna karþýlýk fikir adamlarýnýn bu tabirin içini doldurma adýna yükledikleri büyük anlam Türk halk müziðinin genelini kap- sayan bir üst kimlik yakýþtýrmasýdýr. Ger- çekten türkü kelimesi, XX. yüzyýlýn son

çeyreðinden itibaren gerek halk aðzýnda gerekse akademik çevrelerce edebî ve mü- zikal sýnýflandýrmalara tâbi tutulan, türle- ri, alt türleri, çeþitleri ve çeþitlemeleri ta- nýmlanan teknik bir tabir olarak kabul gör- müþtür. Âdeta bir yandan bu tabirin ta- rihî kimliði yaþatýlýrken diðer yandan sos- yal bir olgu biçiminde iletiþim kaynaklarý ve akademik yaklaþýmlarla profesyonel mû- siki çevrelerinin hâfýzasýnda çok farklý bir türkü fikri geliþtirilmiþtir. Bunun yanýnda bilim ve sanat çevrelerinde son çeyrek asýrdan beri türkü tabiri “sözlü ezgiler”

anlamý ile tanýmlanmýþ, ancak anonim halk edebiyatý tarzýnda güfteleri âþýk edebiyatý tarzýndaki güftelerden ayýrmak için tür- kü ve deyiþ tabiri ayrý anlamlarda tercih edilir olmuþtur. Þiir ve mûsiki arasýndaki ayrýþtýrma için de türkü ve ezgi kelime- lerinin karþýtlýðýndan yararlanýlmýþ, ancak ezgi yerine halk aðzýnda çok yaygýn olan

“hava” ve “kaide” tabirleri ihmal edilme- ye baþlanmýþtýr. Oysa bu iki tabirden baþ- ka geniþ Anadolu coðrafyasýnda çok rast- lanan makam, saz, ayak, taksim, gezinti, naðme, elhan, usul, perde, küy/kök/gök, zahma/zahme/saðma gibi tabirler de ço- ðunlukla sözsüz ezgileri karþýlamaktadýr.

XX. yüzyýlýn son çeyreðinden XXI. yüz- yýla geçiþte bilim ve sanat çevrelerinde ortaya çýkan ve þehirli algýlamasýyla örtü- þen tanýmlamalardan biri de türkülerin mâni, koþma, divan, gazel vb. þiir biçim- lerinden biri olduðu ve kýrýk hava þeklin- de seslendirildiði yönündedir. Türkü me- tinlerini ezgilerine göre tasnif etmeye ça- lýþan bazý yazarlar ise bu görüþe uzun ha- va biçimindeki okuyuþlarý katar ve aðda- lý, kýsmen kolay anlaþýlýr, aruzlu ezgileri de türkü baþlýðý altýnda zikreder. Bu tür genellemeler ve açýk olmayan mûsikici/

edebiyatçý yaklaþýmlarý þüphesiz türkü ta- birini berraklaþtýrmaktan çok içinden çý- kýlmaz bir tabir haline dönüþtürmekte- dir. Çünkü türkü kelimesiyle zikredilen pek çok ezgili eser gerçekte kendi aralarýnda çok da belirgin olmayan biçim, kuruluþ, ritim, seslendirme gibi özellikleriyle bu çe- þit tanýmlama ve sýnýflandýrmalarý karþý- layamayacak bir anlam karmaþasý göste- rir. Buna baðlý olarak güftelerin anonim halk edebiyatýna ya da âþýk edebiyatýna dayanýp dayanmamasý veya her iki tarza dayalý olmasýyla ezgilerin geniþ coðrafya içindeki kimlikleri üzerinden sýnýflandýrýl- masý büyük bir sorumluluk ve mesai ge- rektirir ki bu yönde bir araþtýrmaya he- nüz ülkemizde rastlanmamaktadýr. Zira bunlarýn hece vezinli veya aruz vezinli olan güfteleri ya da hece sayýsý bakýmýndan tamamýna yakýný koþma kafiyesinde, âþýk

tarzý veya âþýk tarzý etkisinde anonim halk þiiri biçimindedir. Güftelerin vezni çoðun- lukla 11ve 8heceli, nâdiren duraksýz 14, 15, 16heceye tekabül eden aruzun “fâilâ- tün fâilâtün fâilâtün fâilün”, “mefûlü me- fâîlü mefâîlü feûlün”, “mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün” ve “müstef‘ilâtün müs- tef‘ilâtün müstef‘ilâtün müstef‘ilâtün” ka- lýplarýndadýr. Kýtalarýn hemen hepsi mu- rabba, nâdiren gazel biçimindedir. Güfte- lerdeki kýta sayýlarý bir ile altý arasýnda de- ðiþir ve en çok beþ veya dört kýtalýdýr. Bu- nun yanýnda güftelerin birkaç tanesi dý- þýnda tamamý mahlaslýdýr. Bu durum güf- teli oyun müzikleri için de geçerlidir ve

“raks/raksiyye” diye adlandýrýlanlar dýþýn- da belki de Türkî adýna baðlý bir hususi- yet olarak “Türkî oyun, Türk oyunu, Türkî oyunu” þeklinde adlandýrýlan eserlerde de görülür. Türkî güftelerinde kýtalara baðla- nan nakarat cinsinden ilâve satýrlara pek rastlanmaz ya da nâdiren bir veya iki sa- týrlýk ilâve söz kümeleri ve lafzî terennüm- ler halinde görülür. Bunun yerine nakarat görevi çoðunlukla dörtlüklerin son satýr- larýna, özellikle de redifli satýrlara býrakýl- mýþtýr. Güfteler arasýnda karþýlýklý konuþ- ma üslûbunda yazýlmýþ þiirler de vardýr.

Notaya alýnmýþ eserlerin tamamýna ya- kýný güfte ezgilerine göre yazýlmýþ bir çeþit vokal mûsiki niteliðindedir. Bazý söz grup- larý ve güftelerin ardýna baðlanan ara nað- me hüviyetindeki yapýlar da vokal-enstrü- mantal mûsikilerin varlýðýný hatýrlatýr. Güf- telerin döþendiði ezgiler oldukça kýsa ve sade, ses geniþlikleri genelde bir oktav ya da oktavdan daha dardýr; modülasyonlarý ise yok denecek kadar azdýr. Notalar ço- ðunlukla her bir satýra karþýlýk gelen mo- tiv, bölme veya bölmecik kimliðinde ezgi stilleri ve bunlarýn meydana getirdiði tek bölümlü biçim kuruluþlarýndan oluþur. Ez- gilerde meyan açmalar ya hiç yoktur ya da sakin ve yanaþýk düzende dar ve küçük hacimli geniþlemeler þeklindedir. Ezgi stil- lerinin dar alanlardaki seyir hareketleri ve seyrin karar tonuna taþýnmasý esnasýnda görülen keskin düþüþler çok belirgindir.

Bazý stillerin ezgi içinde farklý sesler üze- rine taþýnarak çeþitleme kimliði gösterme- si ya da farklý ezgilerde kendini tekrarla- masý da dikkat çekici kuruluþ özelliklerin- dendir. Güftelerde çok az görülen naka- ratlý kýtalara karþýlýk karara giden bazý ez- gi satýrlarýnýn tekrar yoluyla bir melodik nakarat hissi uyandýrmasý güfte ve ezgi paralelliðinin bir yansýmasý olmalýdýr. Ba- zý güftelerin birbirinin neredeyse benzeri ezgi kalýplarýna döþenmiþ olarak görülme-

(4)

vasý, Sinanoðlu, Sivastopol, Sürmeli, þap- lak, þikeste (Þirvan, Karabað, Ceyran, Köh- ne, Bayatý yedekli, Diligam, Acem þikes- teleri); taþlama, tatyan, tecnis, Teke zort- latmasý/zotlamasý, Tekelioðlu, Tekellüm, Türkmenî/Türkmânî, üçayak, üstatnâme, varsaðý, yallý, yanýltma, yâr havasý, yas, yel- dirme, yelteme, yýldýz, zarýncý (Borçalý, Ýra- van zarýncýlarý); zeybek, zil havasý, zincir- leme gibi yüzlerce adlandýrmanýn/tabirin çeþit ve çeþitlemeleriyle birlikte bir kýsmý hece, bir kýsmý aruz vezninde, bir kýsmý anonim halk edebiyatý, bir kýsmý âþýk ede- biyatý tarzýndadýr. Bir kýsmýnýn güftesi ka- lem þuârasýna aittir, bir kýsmý bir anlatýya dayalý epizodik mûsiki kimliði taþýr. Bir kýsmý kýrýk hava tarzýnda usullü, bir kýsmý da uzun hava tarzýnda tamamý serbest ritimlidir. Bir kýsmý ayaklý serbest ritimli, bir kýsmý ostinato tarzda serbest ritimli ezgiler biçimindedir. Büyük bir kýsmý ise karma ritimli ezgiler grubundadýr. Buna baðlý olarak bu eserlerin müzikal biçim ve kuruluþlarý da birbirine benzemez. Kulla- ným amaçlarý ve konularý çeþit çeþit, der- lendiði yöreler ve yörelerin müzik karak- terleri de farklý farklýdýr. Hatta seslendir- mede kullanýlan çalgýlarýn tipleriyle halk sanatkârýnýn seslendirme amaç, biçim ve teknikleri de oldukça zengin ve çeþitlidir.

Bu sebeple bir þiir biçimine baðlý sözlü eserlerin belirgin þiir biçimi dýþýna çýkan yapýlarý karþýlamasý anlamýna da gelecek farklý mahallî ezgi tiplerini tanýmlamasý gelenek yaþantýsýna dayalý ürünlerin yerel kimliðine de aykýrý bir durum sergiler. Do- layýsýyla türkü tabirinin vokal, enstrüman- tal ve vokal-enstrümantal ezgilerin bütü- nünü kapsayan bir anlama sokularak açýk- lanmasý, gelenek bilgisiyle türküyü tek- nik bir tabir haline getirme çabalarýna da- ha mantýklý bir anlam yükleyecektir. Bu þekilde tanýmlanacak türkü tabirinin bü- tün sözlü ezgi türlerini, çeþitlerini ve çe- þitlemelerini kapsamasý kaçýnýlmaz olacak- týr. Ayrýca Kåbûsnâme, Mîzânü’l-evzân, Mecmûa-i Sâz ü Söz ve Evliya Çelebi’- nin Seyahatnâme’sinde “türkî / türkü”

deyimleri yanýnda sözü edilen bazý deyim- ler bu tabloya benzer bilgiler barýndýrmak- tadýr.

1991yýlýnýn sonlarýna doðru Sovyet Sos- yalist Cumhuriyetleri Birliði’nin daðýlýp Do- ðu blokunun yýkýlmasýnýn ardýndan yakýn ve uzak coðrafyalarda Türkçe konuþan halk- larýn edebiyat ve mûsiki kaynaklarý Türki- ye Türkçesi’ne kazandýrýlmýþ, Türkçe kay- naklar da farklý dillere çevrilmiþtir. Bu yol- la türkü tabiri yüklendiði eski ve yeni an- lamlarla kültürler arasý ve ülkeler arasý kül-

tür ve sanat kaynaklarý içinde de yer al- maya baþlamýþtýr. Osmanlý Devleti’nin kül- türel bakiyelerinin bulunduðu bazý ülke- lerdeki Türkçe temelli kültür kaynaklarý- nýn da yakýn bir gelecekte bu sürece da- hil olmasý muhtemeldir. Ancak bu bað- lamda türkü tabirine karþýlýk gösterilen bazý terim ve deyimlerin de bizdeki gibi bir dönüþüm ve anlam kaymasý süreci ya- þayýp yaþamadýðýný sorgulamak bilim ve sanat adamlarýnýn öncelikli görevleri ara- sýnda olmalýdýr. Bunun yaný sýra müzik sektörünün ve popüler kültür temsilcile- rinin sürekli deðiþen algýlamalarý ile orta- ya çýkan yaklaþým ve uygulamalar da bu baðlamda güncel terminolojilerin kayýt al- týna alýnmasýný zorunlu kýlmaktadýr. Me- selâ ayrýlýk, hasret, hüzün, çaresizlik vb.

temalarýn iþlendiði, bazý Arapça ve Fars- ça tabirlerle süslenmiþ halk þiiri tarzýnda veya serbest vezinli güfte ve bestelere türkü adýnýn yakýþtýrýlmasý güncel / moda yaklaþýmlardan biri olarak deðerlendirile- bilir. Bu sürece Türkiye’ye yakýn coðrafya içinde Türkçe sözlerle karýþýk okunan Arap- ça, Kürtçe, Rumca, Süryânîce, Ermenice vb. geleneksel güftelerin türkü olarak ta- nýmlanmasý da dahil edilebilir. Ayrýca bir kýsým eski veya yeni bestelerin ve bazý po- püler üretimlerin geleneðin halk çalgýla- rý eþliðinde seslendirilmesiyle ortaya çýkan stüdyo týnýlarýnýn da türkü diye algýlandý- ðý görülmektedir. Bu örnekler türkü tabi- rinin tarihî seyir içinde sürekli anlam kay- masý gösterdiðini, son çeyrek asýrda ise daha da çeþitlenerek girift anlamlara uð- radýðýný ortaya koymaktadýr. Bu durum, sadece akademik çevreler için deðil top- lum belleðindeki algý farklýlýklarý sebebiyle gelecekte türkü tabirinin daha hýzlý bir an- lam deðiþimi yaþayabileceðini düþündür- mektedir.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Keykâvus b. Ýskender,Kabusname (trc. Merci- mek Ahmet, nþr. Orhan Þaik Gökyay), Ýstanbul 1974, s. 259; Ali Þîr Nevâî,Mîzânü’l-evzân (haz.

Kemal Eraslan),Ankara 1993, s. 58-61; Ali Ufkî Bey,Mecmûa-i Sâz ü Söz (nþr. Þükrü Elçin),Ýs- tanbul 1976; a.mlf.,Hâzâ Mecmûa-i Sâz ü Söz (nþr. M. Hakan Cevher),Ýzmir 2003; Seyfettin Âsaf – Sezâi Âsaf,Yurdumuzun Naðmeleri, Ýs- tanbul 1926, s. 2-4; Rauf Yektâ,Darülelhân Kül- liyâtý/Anadolu Halk Þarkýlarý, Defter: 1-7, Ýstan- bul 1926; Mahmut Ragýp [Gazimihal],Anadolu Türküleri ve Musiki Ýstikbâlimiz, Ýstanbul 1928, s. 7-14; a.mlf.,Musiki Sözlüðü, Ýstanbul 1961, s.

258; a.mlf.,Türk Halk Oyunlarý Kataloðu (haz.

Nail Tan – Ahmet Çakýr),Ankara 1999, I-III; A.

Adnan Saygýn [Saygun],Rize, Artvin ve Kars Ha- vâlisi Türkü, Saz ve Oyunlarý Hakkýnda Bazý Malûmat, Ýstanbul 1937; Yusuf Ziya Demirci,Köy Halk Türküleri, Ýstanbul 1938; Muzaffer Sarýsö- zen,Türk Halk Musikisi Usulleri, Ankara 1962;

aruz veznine uydurulabilen kýrýk hava ya- hut uzun hava biçiminde okunup okun- mamasý bile baþlý baþýna bir inceleme ko- nusudur.

Meselâ büyük ölçüde XX. yüzyýl halk að- zýndan/halk sanatkârlarýndan ve özellikle âþýk aðzýndan tesbit edilen að gül, aðýrla- ma, aðýt, aðýz (Venk, Arguvan, Barak, Ga- rib, Posof, Sümmânî aðýzlarý); aðlama, alay beyi, Arzu-Kamber, at üstü, atýþma, Avþar beyleri, Aydos, baðrý yanýk, Barak, bengi, Beþîrî, beþleme, beyböyrek, bey usulü, ba- yatî, Beydilli, beyler aman, bozlak, bülbül, ceng-i harbî, cenkleme, Cezayir/Cezayir ha- vasý, civan öldüren, coþ (cûþ),çakýþdýrma, Çukurova, derbeder, destan (hayvanlar, çiçekler, yaþ/hayat, yemek, ölüm destan- larý); destûr, deyiþ, dýmýdan, dibek döv- me, divan/divanî (Hicaz, Yenikapý, Urfa, Kerkük/Kerkük Urfasý, Ankara divanlarý; Os- manlý, Mereke, Yerli, Borçalý, Çýldýr, Âze- rî, Terekeme, Kaðýzman, Melike, Karabað, Türkmen, Karapapað, Hasta Hasan, du- dak deðmez, Revan çukuru divanîleri); di- yeþek, dudak deðmez/leb deðmez, dur- nalar, duvak kapma, düvâz-ý imam, dü- beyt, Elezber, Fidayda, Fingil, Fuzûlî, Ga- rib/Garibî (dað, ova, Þavý garipleri; Garib gü- zellemesi);gelin-güvey havalarý (gelin aðlat- ma, geline kýna yakma, güveye kýna yakma ha- valarý);Genç Osman, Geraylý/Gereyli (Kür- dü, Þirvan, Ciðalý sallama Geraylýlarý);Gevhe- rî, Güvende, güzelleme (Hasta Hasan, Yüð- rük Gökçe, Ahýska, Kerem, Köroðlu, Türkmen güzellemeleri);Hada, halay/alay/haley/hal- ley, herbe-zorba, heygaziler, hoplama, hop- latma, hora/horo, horon, hoþdamak, hoþ- lamak, hoyrat, hoyya, Ýbrâhimî, Ýnce Me- med, Ýskenderî, Kalenderî, Karacaoðlan, karþý-beri, kaþýk havasý, kaynana hoplat- ma, Kerem havalarý (Aslý-Keremî; açýk, cýðalý, dik, döðme, guba, hicrânî, kalpaklý, kandilli, ke- sik, sallama, tatyan, Yahyâlý, Yanýk, Yedekli, Yüð- rük, Zencirli keremleri/havalarý; Kerem at üs- tü, Kerem divanîsi, Kerem göçtü, Kerem gur- betî, Kerem güzellemesi, Kerem þikeste, Kerem zarýncýsý);kesik, kýlýçlý, koçaklama, kol ha- vasý, koþma/goþma (topal koþma; elpük, yel- pik, Ankara, Sivrihisar koþmalarý);Köroðlu/

Köroðlu havasý (Köroðlu güzellemesi, Köroð- lu koçaklamasý);mâni, matarý, matem, ma- ya, mazan, medayýh/medâyýh-ý Ali, men- gi, mersiye, methiye, mi‘raclama, misket, muamma, muhalif, muhammes, münâ- cât, müseddes, müstezad, nanay, nasi- hat, na‘t, na‘t-ý Ali, Nazoðlu, nefes (matem erkân nefesleri);nevrûziye, nobatçý, peþrev, Ruhsatî, sallama, satranc-ý murabba, sat- ranç, sazlamað, selâmlama, semâi (he- ce/aruz), Sepetçioðlu, Serenler, Seymen ha-

(5)

Sermet Çifter Araþtýrma Kütüphanesi Bülteni, sy. 1, Ýstanbul 2001, s. 18-23; a.mlf., “Sermet Çif- ter Kütüphanesi’ndeki Cönkler: II-Türküler, Þar- kýlar ve Âþýk Deyiþleriyle Bir Ýstanbul Cöngü”, a.e., sy. 3 (2001),s. 16-22; a.mlf., “Sermet Çifter Kütüphanesi’ndeki Cönkler: VI-18. Yüzyýldan Kalma Bir Güfte Cöngü”, a.e., sy. 7 (2002),s. 17- 25; a.mlf., “Yazma Kaynaklardan Derlemeler:

IV-18. ve 19. Yüzyýldan Türküler”, Kaþgar, sy.

25, Ýstanbul 2002, s. 135-155; Ali Yakýcý,Halk Þi- rinde Türkü, Ankara 2010, s. 277-431; M. Fah- rettin Kýrzýoðlu, “Halk Edebiyatý Deyimlerimiz”, TDl., XI/124 (1962),s. 214; XI/126 (1962),s. 350;

Necat Birinci, “Türkü”, ÝA, XII/2, s. 673-674.

ÿSüleyman Þenel

– —

TÜSÂÝYYÂT (  א )

Bir hadisi kaydeden müelliften Hz. Peygamber’e varýncaya kadar

senedinde dokuz râvi bulunan hadisler için kullanýlan terim

(bk. ÝSNAD).

˜ ™

– —

TÜSTER

(bk. ÞÜÞTER).

˜ ™

– —

TÜSTERÎ, Nasrullah b. Ahmed (  א     ) Ebü’l-Feth Celâlüddîn Nasrullåh b. Ahmed

b. Muhammed et-Tüsterî el-Baðdâdî (ö. 812/1409)

Hanbelî fakihi ve muhaddis.

˜ ™

Tüster (Þüþter)asýllý olup 733 (1333)yý- lýnda Baðdat’ta doðdu. Sehâvî’nin verdiði bu tarihe karþýlýk Ýbn Hacer 730’da (1330) dünyaya geldiðini belirttikten sonra 733’- te doðduðuna dair bir kaydý da zikreder.

Küçük yaþta babasýný kaybedince þehrin önde gelen âlimlerinden Ahmed es-Sek- kâ’nýn himayesinde yetiþti ve ondan Kur’an öðrendi. Hocasýnýn oðlu Þemseddin Mu- hammed Ýbnü’s-Sekkâ ile Þemseddin Ýbn Bektaþ, Cemâleddin Abdüssamed b. Ýb- râhim el-Hudarî, Ebû Bekir b. Muham- med es-Sincârî, Hüseyin b. Sâlâr el-Gaz- nevî, Bedreddin Muhammed b. Ali el-Er- bilî, Þemseddin Muhammed b. Yûsuf el- Kirmânî’den Arap dili, fýkýh, fýkýh usulü ve hadis okudu. Devrin meþhur Hanbelî fa- kihlerinden oldu. Baðdat’ta Mescidü Yâ- nis ile Müstansýriyye ve Mücâhidiyye med- reselerinde hadis dersleri verdi. Timur’un Baðdat üzerine sefer düzenlemesi yüzün- den 789 (1387)yýlýnda oradan ayrýlýp Dý- maþk’a göç etti. Bir yýl sonra oðlu Muhib- büddin Ahmed’in davetiyle gittiði Kahire’-

de yerleþti, öðretim ve fetva ile meþgul ol- du. el-Melikü’z-Zâhir Berkuk Medresesi’n- de hadis ve ardýndan Hanbelî fýkhý mü- derrisliðine getirildi. Ýbn Hacer el-Askalâ- nî onunla beraber bulunduðunu ve ilmin- den faydalandýðýný belirtir. Oðlu Kadýlkudat Muhibbüddin Ahmed ve hocasýnýn oðlu Ta- kýyyüddin Ýbnü’l-Kirmânî kendisinden ders aldý. Tüsterî uzun bir hastalýk dönemin- den sonra 20Safer 812 (4 Temmuz 1409) tarihinde Kahire’de vefat etti. Bazý kay- naklarda Hanefî fakihi diye anýlmasý (He- diyyetü’l-£ârifîn, II, 493; Mv.AU,IV, 462) doðru deðildir.

Eserleri. 1.¥âþiye £alâ Tenš¢¼i’z-Zer- keþî. Bedreddin ez-Zerkeþî’nin et-Tenš¢¼ fî elfâ¾i’l-Câmi£i’½-½a¼î¼ adlý eseri üzeri- ne kaleme alýnmýþtýr (Beyazýt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1151, vr. 133-290;

Köprülü Ktp., Fâzýl Ahmed Paþa, nr. 1591, vr. 106-132; Sezgin, I, 120).2.Enîsü’l-³a- rîb ve celîsü’l-edîb. Garîbü’l-Kur’ân’a da- irdir (Beyazýt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 6801;

bir baþka nüshasý Baðdat’ta Abbas el-Az- zâvî’nin kütüphanesindedir; bk. Ýbn Hu- meyd, III, 1152). Kaynaklarda Na¾mü ³a- rîbi’l-Æurßân diye anýlan eser de bu ki- tap olmalýdýr. 3.Man¾ûmetü’l-£avâmili’l- miße. Abdülkahir el-Cürcânî’ye ait eserin manzum þeklidir (Brockelmann, GAL,I, 342; Beyazýt Devlet Kütüphanesi’nde [Ba- yezid, nr. 6391] Bu³yetü’l-£âmil fî na¾mi’l-

£Avâmiladýyla kayýtlýdýr, 79b-81bvarakla- rý).4.Urcûze fi’l-ferâßi² (Man¾ûmetü’l-fe- râßi²).Osman b. Ahmed en-Necdî 100be- yitlik bu eseri þerhetmiþtir (yazma nüsha- sý için bk. Habeþî, I, 137; Küveyt el-mev- sûatü’l-fýkhiyye Ktp., nr. 197).5.¥âþiye

£alâ Fürû£i Ýbn Müfli¼. Þemseddin Ýbn Müflih’in Hanbelî fýkhýna dair eserinin hâ- þiyesidir. 6. Þer¼u Müntehe’s-sûl ve’l- emel. Ýbnü’l-Hâcib’in fýkýh usulüne dair eserinin þerhidir; Tüsterî bu eseri ayrýca ihtisar etmiþtir (Hediyyetü’l-£ârifîn,II, 493;

Habeþî, III, 1584).7.MuÅta½arü’n-Nu- š†d ve’r-rudûd. Þemseddin el-Kirmânî’- nin fýkýh usulüne dair eserinin muhtasa- rýdýr (Brockelmann, GAL Suppl.,II, 212).

8.Man¾ûme fi’l-fýšh. Ýbn Ebü’s-Serî di- ye bilinen Sirâceddin Hüseyin b. Yûsuf ed- Düceylî’nin el-Vecîz adlý eserinin manzum þekli olup Na¾mü’l-Vecîz adýyla anýlýr (6 veya 7000 beyittir). 9.Medâßi¼ nebeviyye.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Makrîzî,es-Sülûk, IV, 128; Ýbn Hacer,Ýnbâßü’l-

³umr, VI, 196-197; a.mlf.,el-Mecma£u’l-müßes- ses li’l-mu£cemi’l-müfehres (nþr. Yûsuf Abdurrah- man el-Mar‘aþlî),Beyrut 1415/1994, III, 353-356;

Sehâvî,eŠ-™avßü’l-lâmi£, II, 234, 235-236; X, 198;

Ýbn Taðrîberdî,en-Nücûmü’z-zâhire (nþr. M. Hü- M. Fuad Köprülü,Türk Saz Þâirleri, Ankara 1962,

I-V; Hikmet Ýlaydýn,Türk Edebiyatýnda Nazým, Ýstanbul 1964; Hikmet Dizdaroðlu,Halk Þiirinde Türler, Ankara 1969; a.mlf., “Tür mü, Biçim mi?”, TFA, sy. 246 (1970),s. 5000-5002; Cahit Öztelli, Evlerinin Önü (Bütün Halk Türküleri), Ýstanbul 1972; B. Bartók,Turkish Folk Music from Asia Minor (ed. B. Suchoff),Princeton 1976; Atâ Ter- zibaþý,Kerkük Havalarý, Ýstanbul 1980; Pertev Naili Boratav,100 Soruda Türk Halk Edebiyatý, Ýstanbul 1982; a.mlf., “Aþýk Edebiyatý”(trc. Bilge Karasu),TDl., XIX/207 (1968),s. 340-357; a.mlf.,

“Koþma”, ÝA, VI, 876-880; K.-U. Reinhard,Mu- sik der Türkei, Wilhelmshaven 1984, I-II; Meh- met Avni Özbek, “Kars Yöresi Âþýk Makamlarýnýn Ezgisel Çözümlenmesinde Metod”, Türk Halk Edebiyatý ve Folklorunda Yeni Görüþler (haz.

Fevzi Halýcý),Ankara 1985, I, 406-414; a.mlf., Türk Halk Müziði El Kitabý I: Terimler Sözlüðü, Ankara 1998, s. 188-190; Ahmet Þükrü Esen, Anadolu Türküleri (haz. Pertev Naili Boratav – Fuat Özdemir),Ankara 1986; Hamdi Hasan,Sa- ray-Bosna Kütüphanelerindeki Türkçe Yazma- larda Türküler, Ankara 1987; Nejat Birdoðan, Notalarýyla Türkülerimiz, Ýstanbul 1988, s. 7-19;

Süleyman Þenel, “Türk Halk Musikisinde Uzun Hava Tanýmlarý ve Bu Tanýmlar Etrafýnda Orta- ya Çýkan Problemler”, IV. Milletlerarasý Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri: Halk Müziði, Oyun, Tiyatro, Eðlence, Ankara 1992, III, 287- 309; a.mlf.,Trabzon Bölgesi Halk Musikisine Giriþ, Ýstanbul 1994; a.mlf., “Türk Halk Müziðin- de Beste, Makam ve Ayak Terimleri Hakkýnda”, V. Milletlerarasý Türk Halk Kültürü Kongresi:

Halk Müziði, Oyun, Tiyatro, Eðlence Seksiyon Bildirileri, Ankara 1997, s. 372-396; a.mlf., “Da- rü’l-elhân Heyeti Tarafýndan Fonoðrafla Derle- nen Ýlk Türkü”, Türk Folkloru Belleten/1987, II/1-2, Ýstanbul 1988, s. 121-140; a.mlf., “Cum- huriyet Dönemi’nde Türk Halk Müziði Araþtýr- malarý”, Folklor/Edebiyat, sy. 17, Ankara 1999, s. 99-128; a.mlf., “Âþýk Mûsikisi”, DÝA, III, 553- 556; a.mlf., “Halk Mûsikisi”, a.e., XV, 354-358;

Emine Eldarova,Azerbaycan Aþýg Seneti, Baký 1996; Melih Duygulu,Alevi-Bektaþi Müziðinde Deyiþler, Ýstanbul 1997; Fettah Halýkzade, “Azer- baycan’da Yâr-Yâr Düðün Mahnýlarý”, V. Millet- lerarasý Türk Halk Kültürü Kongresi: Halk Mü- ziði, Oyun, Tiyatro, Eðlence Seksiyon Bildirile- ri, Ankara 1997, s. 192-203; Metin Ergun,Ko- puz Sarýný: Kazak Âþýk Tarzý Þiir Geleneði Akýn ve Cýravlar, Ankara 2002; Onur Akdoðu,Türk Müziði’nde Türler ve Biçimler, Ýzmir 2003; Nu- rettin Albayrak,Ansiklopedik Halk Edebiyatý Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul 2004, s. 505-513;

a.mlf., “Türkü”, TDEA, VIII, 447-451; Doðan Ka- ya, “Türkü”, Türk Halk Edebiyatý Terimleri Söz- lüðü, Ankara 2007, s. 741-751; Ýlhan Baþgöz, Türkü, Ýstanbul 2008, s. 44, 45, 46-50; M. Sab- ri Koz, “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nden Türk Halk Edebiyatý Üzerine Notlar”, Çaðýnýn Sýradý- þý Yazarý: Evliyâ Çelebi (haz. Nuran Tezcan),Ýs- tanbul 2009, s. 250-253; a.mlf., “Comparative Bibliographic Notes on Karamanlidika Editions of Turkish Folk Stories”, Cries and Whispers in Karamanlidika Books: Proceedings of the First International Conference on Karamanlidika Stu- dies (Nicosia, 11th-13th September 2008), (ed.

E. Balta – M. Kappler),Wiesbaden 2010, s. 241- 254; a.mlf., “Sermet Çifter Kütüphanesi’ndeki Cönkler: I-Derviþ Cöngü”, 4. Kat: Yapý Kredi

Referanslar

Benzer Belgeler

İstanbul, büyük medeniyetlere başkent olması, doğal güzellikleri ve tarihi zenginliği dolayısıyla idarî merkez olmasının yanında kültür merkezi olma

Mehmet Gün konuşmasında, siyaset dünyasının zıt kutupları arasındaki hükümet sistemi tartışmalarının ve her iki kutbun da diğeri ile uzlaşmak zorunda

1) Türkiye'de eğitimin ciddi bir nitelik sorunu bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın yüzde 72,6'sı Türkiye'de nitelikli eğitim yapılmadığını ifade etmektedir.

Kutsal anamýz kilise, kesin olarak ve en büyük bir ýsrar ve sebatla belirtir ki, tarihe uygunluklarýnda hiçbir tereddüt olmayan Ýnciller, Tanrý'nýn oðlu Ýsa'nýn

Yurt dışı için monşarj asansör malzemesi isteklerinde standart ölçülerde malzeme hemen teslim edilir. Özel ölçülerde paket malzeme teslim süresi

“ETKİLEŞİMLİ TAHTA” ürününüze HDMI veya VGA üzerinden harici bir kaynak bağladığınızda ürününüzün dokunmatik ekran özelliğini kullanmak istiyorsanız, harici kaynağı

2019 yılı ilk 500 sıralamasına giren 11 üyemizden 6 firmanın (Sasa, Akyem, Beyteks, Elita, Bossa, Abdioğulları) sıralamadaki yeri yükseltirken 5 inin (Temsa, Güney Çelik,

ÇESOB Baþkaný Recep Gür, Çorum Sanayi Sitesi'nde daha önce Ýþletmeler Üstü Eðitim Merkezi iþaretli olan ve uzun yýllardýr atýl vaziyette bulunan arazinin tapusunu