• Sonuç bulunamadı

Son zamanlarda kamuoyuna pek yans

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Son zamanlarda kamuoyuna pek yans"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Son zamanlarda kamuoyuna pek yansımayan "mimari" bir tartışma var. İstanbul'un yeni Kabataş iskelesi için "martı" dan esinlenilerek tasarlanan proje, aylardır neden onaylanmıyor?

Sorunun "yetkili" muhatabı Koruma Kurulu olsa bile, tartışması İstanbul'u önemseyen herkesi ilgilendiriyor. Buraya, alışılagelmiş iskelelerden "farklı" ama simgesel anlamda "İstanbullu" bir plastik bina mı yakışır; yoksa eski iskelelerin benzeri mi?

Martıya "olabilir" diye bakanlar, diyorlar ki; "Madem bu tür öneriler yerine eskilere benzemesi isteniyor; neden lokantalara dönüştürüldüler; hatta yok edildiler?..." Martıyı ve benzeri imgesel tasarımları uygun görmeyenler ise "mimari gerekçeler" açıklamak yerine sadece şunu söylüyorlar: "çok iddialı..."

Nitekim Koruma Kurulu da "ret" ya da "kabul" için gerekli mimari değerlendirmelerini hâlâ yapamamış olmalı ki aylardır "ne ret ne de kabul" diyebiliyor.

Bu konudaki son alınan karar ise yine martının yanı sıra başka "alternatif projelerin" de üretilmesi. Anlaşılan o ki kurul, diğer tüm tarihsel çevreler gibi Kabataş'ta da yeni bir yapı için izlenecek ilkeler konusundaki belirsizliği "kıyaslama" yla aşmayı hedefliyor...

İşte bu "belirsizlik" , aslında ülkemizdeki genel sorun. Özellikle tarihsel kentlerimizdeki yeni yapılarda "mimarlık sanatını ve kültürel çevreyi birlikte gözeten" yasal mimari ilkeler hâlâ geliştirilemedi.

Bu nedenle SİT'lerde ve kültür varlığı yapılara komşu alanlarda yeni uygulamaların mimarisini denetlemekle yükümlü Koruma Kurulları da sadece üyelerinin "kişisel" yaklaşımına göre karar alabiliyor.

Ancak bu "kuralsız yetki" , her Koruma Kurulu'nun kendi bölgelerinde farklı çözümlere onay vermesine neden oluyor. Kimi tarihi dokularda "geçmişe tümüyle aykırı"; kimilerinde de "geçmişin taklidi" projelerin uygulanması, aslında bu "ilke boşluğu" yüzünden. Böyle olunca da Kabataş için tasarlanan martıya "haydi, kon bakalım" diyemeyen Koruma Kurulu, "çekince nedenleri" ni de açıkça tanımlayamıyor...

'PEYZAJ'A BAKINCA

Bu tartışmadaki "çevresine uyum" la ilgili kararsızlıkları duyunca, motorla Kabataş'tan Üsküdar'a geçerken hem "peyzaj" a, hem de silüetteki tarihi ve diğer yeni binalara baktım.

İskelenin sağındaki (kuzey) Dolmabahçe Sarayı ve Camisi, aslında "klasik Osmanlı mimarisinin terk edildiği" bir dönemin "ampir" üsluplu "yeni klasikçi" örnekleri. Solda (güney) çok uzaklardaki, Tophane'yi süsleyen III. Selim' in yaptırdığı " barok" üsluptaki "Nusretiye Camisi" de öyle. Aynı kuşakta, Mimar Sinan'a ait Molla çelebi Camisi ise ünlü mimarın en alçakgönüllü yapılarından biri...

Yine solda ve iskele ile arasında parkın olduğu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi binaları da Osmanlı'nın "Meclis-i Mebusan" ı olarak "Batılılaşma" nın ilk kamu mimarisini yansıtıyor.

Yani, martıyı da belki, işte bu "geçmişteki yenilikçiliğin günümüzdeki temsilcisi" olarak yorumlamak, çevresiyle tarihsel bağını da bu yaklaşımıyla kurmak mümkün değil mi?

Bu siluetin en "etkili" binaları ise Dolmabahçe Sarayı'nın üstüne abanmış ve 12 Eylül faşizminin ayrıcalıklı imar hakları öncülerinden Swiss Otel ile Taşkışla'nın önünü keserek aynı faşizmin en yakışıksız abidesi olan ünlü Gökkafes...

İşte böylesi bir peyzajın ortasına yapılacak iskele için "tarihle mimari ilişki" nin aranması ne kadar garipse martı ya da benzer öneriler için "uyumsuz" demek de o kadar "absürt"...

(2)

Geriye, yine iskelenin arkasında "deniz manzaralı" olarak yükselen en çirkin "çağdaş kent dokusu" (!) kalıyor ki birkaç özenli yeni yapı ya da aralarda sıkışarak gözden ırak kalmış birkaç geçmişe ait mimarlık örneği dışında, hemen tüm binalarıyla tam bir "çarpık apartmanlaşma" görüntüsü.

Yine motorla, bu kez Üsküdar'dan Kabataş'a doğru yaklaşırken içinden "Park Otel enkazı" yla birlikte gökdelen otellerin de yükseldiği bu perişanlığın önünde bembeyaz martıyı hayal ettiğinizde, "uygunsuzluğa inat bir zarafeti" de simgeleyeceğini düşünmemek elde değil... "Fon" daki yağmalanan İstanbul'a; önde "sanat" ın katkısı...

Sözün kısası, Kabataş'a özenle tasarlanmış bir martının konabilmesi ya da benzer mimari kaygılarla tasarlanmış duygulu bir iskelenin gelebilmesi için, galiba iki saplantımızın artık aşılması gerekiyor;

Birinci, "özel bina" denince ille de gösterişli, süslü, püslü ve devasa bir yapının akla gelmesi; tersine yalın, zarif, sadece plastik etkisiyle kendini gösteren ve farkını da özenli tasarımla hissettiren binaların mimarlıktan sayılmaması. İkincisi de tasarımın "imge" değerlerine ve bulunduğu yöreye katacağı "anlam" lara bakılmayan, kuralsız ve ilkesiz bir "çevre-yapı" tartışmasının süregelmesi...

Bakalım martı, bütün bunları da kanatlarına alarak Kabataş'a konabilecek mi? OKTAY EKİNCİ

Referanslar

Benzer Belgeler

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

Göllerin, istek üzerine süresi uzatılacak şekilde, 15 yıllığına özel şirketlere kiralanacağı belirtiliyor.Burada "göl geliştirme" adı verilen faaliyet,

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

,ldy"ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri

Ankara Büyükşehir Belediyesi, kendilerine verilmiş görevler konusunda Ankara'nın ve Ankaralı'nın karşılaşacağı sorunlar ı, kurumsal risk yönetimi anlayışını

Erzincan'ın İliç ilçesinin çöpler köyünde altın çıkarmaya hazırlanan çokuluslu şirketin, dönemin AKP'li milletvekillerini, yerel yöneticileri ve köylüleri gruplar

Öte yandan, hemen her konuda "bize benzeyeceksiniz" diyen AB'nin, kendi kentlerinde yüz vermedikleri imar yolsuzluklar ını bizle müzakere bile etmemesi; hemen tüm

İstanbul'un ulaşım sorununu çözmek adına Kadir Topbaş'ın büyük proje olarak sunduğu metrobüs, şubat ayı sonunda Anadolu yakas ına erişecek.. Bir "tercihli