• Sonuç bulunamadı

Öğrenme sürecim bundan sonra da sürdü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Öğrenme sürecim bundan sonra da sürdü"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İlk kez 1994 yılında Almanya’da yayınlanan Sosyalizm Sorunları Kitap Dizisi’nin ilk kitabında yer alan yazımda (bu kitap daha sonra Türkiye’de Belge Yayınları tarafından yeniden basıldı)

Marksist olmadığımı gerekçelendirerek açıklamıştım.

Naif bir gerekçelendirmeydi o zaman yazdıklarım. Sonraki yıllarda konuyla ilgili bilgim önemli oranda arttı. 2005 yılında İmge Kitabevi’nde yayınlanan 1989 Berlin Duvarı kitabında yaşanmış sosyalizmin tarihini Demokratik Almanya Cumhuriyeti özelinde inceleyerek marksist sosyalizmin geçersizliği sonucuna varmıştım. Kitapta anlatılan DAC tarihi olmakla birlikte arka planda SSCB tarihi yer alıyordu. Herhangi bir sosyalist ülkenin tarihini SSCB tarihini sürekli dikkate almadan anlatamazsınız.

Öğrenme sürecim bundan sonra da sürdü…

Bunu şundan dolayı da belirtiyorum: Latin Amerika’da Kadın Hareketi başlıklı bir yazım değişik yerlerde yayınlandı. Teşekkür ederim ama bir eksikle yayınlandı: Bu yazının altında 1994 yılında yazıldığı belirtiliyordu ve bu ibareye dikkat edilmemiş. Bu yazıyı 20 yıl önce yazmıştım.

Bugün de içerik olarak aynısını savunuyorum ama ne bu yazıdaki ifade bugünkü ifademe uyuyor ne de meseleyi o zamanki koyuş tarzımı yeterli buluyorum. Bu nedenle yıl önemlidir, ne zaman yazıldığı önemlidir.

Her zaman şunu savundum: sosyalist ülkelerin somut tarihini bilmeden akıl yürütme yoluyla yaşanmış sosyalizmin sorunlarını ve çözülme nedenlerini öğrenemezsiniz. Genelde sosyalizm tarihi 1929-30 yılına kadar bilinir ve buradan Gorbaçov’un SBKP Genel Sekreteri olduğu 1985 yılına atlanır. Bu durumda SSCB’nin çözülmesinde Gorbaçov’un merkezi bir rolünün

bulunduğunu savunmak kaçınılmazdır. Nedeni, o Genel Sekreter oluncaya kadar geçen 55 yıllık dönemde ne olduğunun bilinmemesidir.

Bulgaristan, Çekoslovakya ve Küba tarihlerini ayrıntılı olarak öğrendim. Bu tarihler ancak arka planda SSCB tarihinin bilgisine dayanılarak anlatılabilir.

(2)

öğrenebilirdiniz. Bulgaristan Komünist Partisi yönetiminin 1989 sonrasında ülkeyi soyan iki mafya grubuna dönüşmesini isim isim anlatabilecek kadar bu tarihi öğrendim.

Bulgaristan örneği tek değildir. Komünist partisinin dönüşmesindeki benzer örnekleri Rusya Federasyonu’nda, Ukrayna’da ve daha da açık olarak Kafkas ve Orta Asya sosyalist

cumhuriyetlerinde görebilirsiniz. (Azerbaycan, Özbekistan örnekleri…)

Komünist partisi ve yan örgütlerinin yöneticilerinin bir bölümünün tasfiye edilmesi, geri kalanının ise burjuvaziye dönüşmesi Çekoslovakya ve Macaristan için de yapılan ayrıntılı araştırmalar sayesinde oldukça açıktır.

Öğrenmem gereken iki önemli ülke daha bulunuyor: Polonya ve Çin Halk Cumhuriyeti…

İlki, kapitalizm için mücadele konusunda işçi sınıfı önderliği açısından önemlidir.

Polonya’da muhalefet temelinde işçi muhalefetiydi. Polonya işçi sınıfı sosyalizme karşı

mücadelede hem ideolojik hem de fiili olarak önder konumundaydı ve çevresinde aydınları ve köylüleri birleştirmişti. Tek farkı sosyalizm için değil kapitalizm için mücadele etmesiydi.

Genel hatlarıyla bu mücadeleyi biliyorum ama daha somut öğrenmem gerekir.

İkincisi ise, Çin’de komünist partisi önderliğindeki kapitalizmdir. Böyle bir şey olabileceği kimin aklına gelirdi, ama oldu. Süreci genel hatlarıyla bilmekle birlikte ayrıntılı olarak öğrenmem gerekiyor.

Ne ki, bugüne kadar öğrenilmiş olanlar yaşanmış sosyalizm tarihinden sonuçlar çıkarmak için yeterlidir. Bundan sonra öğrenilecek olanlar bu sonuçların bazı yönlerini tamamlayabilir ama önemli değişikliklere yol açmaz.

(3)

Birkaç bölüm olacak bu yazı dizisinin sonlarında söylenecek olanı baştan belirtirsem:

Marksizm için gelecek bitti.

Marksizmi kapitalizm analiziyle sınırlandırmak yanlıştır. Marksizm sadece kapitalizmi ve onun değişimlerini analiz etmez, kapitalizm yerine geçecek seçenek bir sistemi, sosyalizmi de

savunur. İkincisinde yaşanılan büyük başarısızlığı atlayarak Marksizmi sadece kapitalizme karşı olan yönlerine indirgemek doğru değildir.

Marksizm gücünü gelecek projesinden alıyordu. O projenin “bilimselliğinden” ya da inandırıcılığından alıyordu. Bu, bitti ya da başka bir deyişle Marksizm için gelecek bitti.

Nietzsche’nin belirlemesiyle “Gelecek de en az geçmiş kadar bugünü belirler” sözünü hatırlamak gerekir. Geleceğin bitmesinin bugünü de önemli oranda etkilememesi mümkün değildir.

Bunun yakın örneğini gelişmiş kapitalist ülkeleri ve genelinde bütün dünyayı saran ekonomik krizde marksist, komünist partilerin bir şey yapamamalarında görüyoruz. İnsanlara

sunabilecekleri inandırıcı bir gelecek projesi kalmadı, bu nedenle de bugünü ne kadar iyi analiz ettikleri fazla anlam taşımıyor. Gelecek yoksa bugün için vardır denilemez.

Bugünü var etmenin yolu önce yaşanmış tarihe, iktidardaki sosyalizmin tarihine yakından bakabilmektir. Marksistler ve marksist-leninistler iktidardaki marksizmin tarihinden ya da yaşanmış sosyalizmin tarihinden kaçıyorlar. Ya da kendilerini bile ikna ettiğinden kuşku duyulabilecek kadar yüzeysel açıklamalara başvuruyorlar. Ve o tarih her defasında yeniden karşılarına dikiliyor…

Bu yazı birkaç bölüm olacak demiştim…

(4)

olmakla birlikte özellikle ikisi üzerinde duracağım: Yaşanmış büyük pratiği atlayarak Marx’a geri dönmek, yaşanmış tarihten Lenin-Stalin’i çıkarmak ya da yaşanmış sosyalizm tarihini yok saymak ve yaşanmış olan sosyalizm değildi saptaması…

Sosyal emperyalizm tezinin yanlışlığının sosyalist ülkelerin çözülmesiyle birlikte nasıl ortaya çıktığını üç dizilik bir yazıda açıklamıştım. Bu yazılara referans vereceğim. Sosyalist ya da o isimle anılan ülkelerin çözülmesiyle birlikte zaten var olan bir burjuvazi başka bir burjuvaziye dönüşmedi, tersine yeni oluştu ve hızla zenginleşti. Çözülme ve dönüşüm sürecini ayrıntılı olarak ortaya koyabilmek mümkündür. Bunun için bir bölüm ayırmam gerekecek…

Bunun ardından işçi sınıfı konusu üzerinde duracağım. İşçi sınıfı özel bir devrimciliğe sahip değildir, insanlığı kurtarabilecek bir sınıf da değildir. 20. yüzyıl tarihinin bunu nasıl gösterdiğini açıklamaya çalışacağım.

Sonraki bölümde sosyalist ülkelerin çözülmesinin özellikleri üzerinde duracağım. Bu konuda çok yazı yazdım ve kolayca bulunabilecek bazılarını referans vererek (sosyalist ülkelerde burjuvazi nasıl ortaya çıktı gibi) her şeyi yeniden anlatmayacağım.

Daha sonra marksizmin başka bir temel saptaması üzerinde duracağım: sosyalizm, kapitalizme göre üretici güçleri daha hızlı geliştirecektir. Bu konudaki büyük fiyaskoyu örnekleriyle ve

yaşanılan süreçle birlikte ortaya koymaya çalışacağım.

Bu araya başka bir bölüm daha girer mi, bilemiyorum.

Son olarak ise, anti kapitalizmin içeriğini somutlamaya çalışacağım. Marksizmden farklar nerededir ve ne istiyoruz?

Herhangi bir eylem programı çıkaracak değilim çünkü böyle bir program ülkelere ve dönemlere göre değişir.

(5)

İki ya da üçer günlük aralarla yazabileceğimi sanıyorum.

Sürecek…

Referanslar

Benzer Belgeler

Bilmiyorum başka bir şey Karanlık yok korkma sakın Şehriçinde şehirdik biz Irmaklar bağladık kalbimize Yatağını açtık göz ile Hayretteyiz hem nasıl Bu nazarda kalalım

Bölgede su etrafında bir birlik kurulması anti-emperyalist ve anti-kapitalist çerçevede ve su birliği ya da su kardeşliği etrafında halkların kardeşliği üzerinden

Yakın zamanda boşanmış bir erkek, iş yerinin bulunduğu binada ofi si bulu- nan kadın psikoloğu Etik Kurula şika- yet etmiştir. O’nu halen devam eden yüksek

D edim ya yahu:Bu dünya benim m em leket .-Hayır anlamadın-, Hem şerim “esas” m em ­ leket nire.. .-Bu dünya benim m em leket

Bu çalışmada karar destek regrasyon(SVR) yöntemi kullanılarak trafik hızı öngörüsü yapılacaktır. SVR yöntemi yerel sınırlara yakalanmaması ve zaman serileri

senaryolaştırılmış seri maceralarını anlatmaktaydı. Bu kızın Fındık adında kahverengi bir köpeği ve hiç de Türkiye şartlarıyla benzerlik taşımayan bir yaşam

Yöredeki Rus ve Ermeni işgali ve baskısı altındaki bütün Türk köyleri gibi, Keçebörk köyü de çok fakirdi.. Köylülerin birer iki- şer ineği, koyunu veya bir çift

Doğrudur, 7 Kasım 1917’den itibaren eğer dünya radikal bir biçimde değiştiyse, insanlık yeni bir çağın kapısından geçtiyse, bunun lideri olarak Vladimir İlyiç Lenin’in