• Sonuç bulunamadı

Bunun en yakın örneği Irak’a yönelik yapılan ve ABD’nin başını çektiği emperyalist saldırılarda yaşanmış ve halen Irak, su altyapısını yenilemeye çalışmaktadır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bunun en yakın örneği Irak’a yönelik yapılan ve ABD’nin başını çektiği emperyalist saldırılarda yaşanmış ve halen Irak, su altyapısını yenilemeye çalışmaktadır"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ortadoğu, milyonlarca emekçi halkın su sıkıntısı içinde yaşadığı bir bölgedir. Yakın gelecekte ise su sorununun yaşamsal boyutta büyüyerek devam edeceği ve suya hakim olabilmek amacıyla da ciddi gerginliklerin ve savaşların olabileceği bir bölgedir aynı zamanda. Bu durumu bugünden ön görmek her halde kahinlik olmaz. Su, emperyalizmin tarihi boyunca sermaye tarafından birikim sürecinde bir meta ve aynı zamanda insanları boyun eğdirmek için kontrol edilmesi gereken bir yaşam kaynağı olarak görülmüştür.

Ortadoğu ve dünyanın birçok bölgesinde yaşanan emperyalist saldırılarda ilk hedef her zaman su kaynakları olmuştur.

Bunun temel nedeni ise halkları teslimiyete zorlamak için öncelikle insanların susuz ve aç kalmasını sağlamak istemeleridir. Bunun en yakın örneği Irak’a yönelik yapılan ve ABD’nin başını çektiği emperyalist saldırılarda yaşanmış ve halen Irak, su altyapısını yenilemeye çalışmaktadır.

Kendi yatağında milyonlarca yıldır akan su, bugün sınır aşan sular biçimindeki yaklaşımlarla üzerinde sahiplik oluşturulmuştur. Ülkelerin topraklarından doğan ya da topraklarından akıp geçen suya çizilen sınırlar, ülkeler arasında sorun olmuş ve bugün de sorun olmaya devam etmektedir. Buradaki sorunsa halkların ihtiyaçları üzerinden oluşan bir sorun değil, sermaye sınıflarının çıkarları üzerinden yaşanan sorunlardır.

Ortadoğu’nun en önemli su kaynaklarından olan Fırat ve Dicle nehirleri Türkiye’nin akarsu potansiyelinin yaklaşık yüzde 30’una sahiptir. Suyun bölgede bir silah olarak işlev görmesi günümüzde sürdürülmektedir. Bunun bir örneği de bölgemizde yaşanmıştır. Yakın geçmişte PKK’ye Suriye’nin tavır alması, Fırat nehrinin su akış miktarı ile oynanarak sağlanmak istenmiştir. Su, Suriye’ye karşı Türkiye tarafından tehdit olarak kullanılmış ve yapılan protokollerle PKK karşıtlığı üzerinden anlaşma yapılıp Suriye’ye Fırat nehrinden saatte 500 metretüp su bırakılmıştır.

Suyun ticarileşmesi

Turgut Özal’ın 1986 yılında ortaya attığı barış suyu projesi suyun ticarileşmesi adımlarının en önemlilerinden biriydi.

Türkiye’den doğan İran ve Irak topraklarından beslenen Dicle nehri ile Türkiye’den doğan Fırat nehri sularını boru hatlarıyla, bir kol ile Suudi Arabistan’a diğer bir kol ile de Dubai’ye kadar götürmeyi planlamışlardı. Bu proje, suyun boru içine alınmasıyla nehirlerin, Türkiye ve özellikle Kürt halkının yaşadığı bölgelerde seviyelerinin düşmesine neden olacak bir projeydi. Aynı zamanda ve Mezopotamya’da susuzluğun baş göstermesine yol açacak doğa düşmanı bir projeydi ve sermaye sınıfları bu projelerden bugün de asla vazgeçmediler. Bölge halklarını boyunduruk altına almak amacıyla öncelikle su kaynaklarına sahip olmaya çalışmak emperyalizmin ve işbirlikçilerinin öncelikli hedefidir.

Bugün hayalini kurduğumuz su kardeşliği ticarileştirme üzerinden sağlanamaz ve böyle bir eğilim kardeşliği değil aksine düşmanlığı yaratır. Parası olanın ya da parası olan devletin suya erişimi sağlanırken, Ortadoğu’nun bir parçası olan Filistin’in bunun dışında kalacağının görülmesi gerekir. Suyun taşındığı bölgelerdeki sıradan halkın da bu ticarileşen taşıma suyu alıp kullanması imkansız hale getirilir. Günümüzde su, kapitalizmin enerji üretiminde en çok ihtiyaç duyduğu bir “metadır” bunun dışında bir anlam yüklemek sermaye tarafından asla kabul edilmemektedir.

Dünya su ve gıda tekellerinden biri olan Nestle’nin Başkanı Peter Brabeck kendisi ile yapılan bir röportajda suyun bir insan hakkı olmadığını ve diğer herhangi bir meta gibi değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ifade edebilmiştir.

Sermayenin geldiği nokta günümüzde budur. Artık niyetlerini ve hayallerini saklamak yerine açıkça ifade etme gücünü kapitalizmin emek ve doğa üzerinde kurduğu hakimiyetten almaktadırlar. Fütursuzca tüm yaşamı ticarileştirip sermaye birikimlerini büyütmek tek hedefleridir. Doğanın, suların ticarileşmesi sonucu insan ve birçok canlı türün yok olması onlar için hiçbir anlam taşımaz.

Fırat ve Dicle

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin AB ile yürüttüğü AB’ye katılım müzakerelerinde çevre faslının açılması Fırat ve Dicle sularının AB ile birlikte yönetilmesi koşuluyla gerçekleşmişti. Sermaye çıkarlarını düstur edinmiş bir iktidardan da ancak böyle bir karar beklenebilirdi. Peki, AB’nin Fırat ve Dicle’den muradı ne olabilir? Dünya savaşlarında ve sonralarında bölgede yaşanılan işgaller ve savaşlarda ki muratları ne ise bu anlaşmada ki muratları da aynıdır. Bölge üzerinde hakimiyet kurmak ve bölge halklarını köleleştirirken doğal tüm kaynaklarını sömürmek tek hedefleridir. “AB

(2)

sana ne Fırat ve Dicle’den” diyebilecek yegane güç halkın öz gücüdür.

Müzakereci bakana yukarıda söz ettiğimiz anlaşma sorulduğunda, böyle bir anlaşmanın olmadığını sinirlenerek ifade etmektedir. Fakat Fırat ve Dicle havzasında araştırma yapan üniversitelere, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın “Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı”nca YÖK üzerinden yazı yazılarak benden izinsiz kimse çalışma yürütemez diyen uyarısı bize tüm gerçekliği görmemize yetmektedir.

Su kardeşliği

PKK Lideri Öcalan’ın Ortadoğu’da su birliği kurulabilir yaklaşımı çok değerli ve bir o kadar da önemli bir

yaklaşımdır. Bölgede su etrafında bir birlik kurulması anti-emperyalist ve anti-kapitalist çerçevede ve su birliği ya da su kardeşliği etrafında halkların kardeşliği üzerinden demokratik halk iktidarlarının kurulması hedefiyle yürüyebilmek akla yakın önemli bir hedeftir. Bu yolla emperyalist kapitalizmin bölgede sömürü politikalarının hayata geçirilmesinin önünde su birliği ya da su kardeşliği çok önemli bir güce dönüşebilir. Bunun sağlanması da ancak bölge ülkelerinde demokratik halk iktidarlarının kurulmasıyla olabilir. Bu da su, toprak ve emek etrafında birleşmekle mümkün olabilecektir.

Öncelikle Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde kurulmak istenen barajları engellemek için yoğun bir mücadele içine girmek boynumuzun borcu olmalıdır. Hasankeyf’i yok edecek, Dicle havzasında bulunan verimli toprakları su altında bırakacak olan Ilısu Barajı ile GAP çerçevesinde yapılmak istenen enerji üretim amaçlı barajlara dur demek yaşamsal bir zorunluluktur.

Son söz

Nazım Hikmet 1962 yılında yayınlanan ‘Hanene huzur dolsun’ isimli çizgi film senaryosunda bir sahneyi şöyle yazmıştı, “Dünya haritası görülür ekranda. Dünya artık endüstrileşmiş, fabrika bacaları tütmekte, uçaklar, zeplinler uçmaktadır. Birden haritanın üzerini dikenli siyah teller kaplar. Haritanın rengi değişir grileşir ve kararır.” Nazım Hikmet bu senaryoda 2. Dünya Savaşı’nın bütün dünyaya bir kabus gibi nasıl çöktüğünü, yaşamın nasıl karardığını anlatırken ‘insan sayesinde süre giden savaşlar yine insan sayesinde durabilmektedir’ diye yazdığı son bölümde halkların direnişi karşısında robotların savaş butonlarına basmasının nasıl engellenebileceğini gösterir.

Yusuf GÜRSUCU / HDK Ekoloji Kom. Üyesi -23-04-2013

Referanslar

Benzer Belgeler

olarak bırakır bu hava tekrar ısındığında bağıl nem düşer ve hava önceki durumuna göre daha kurudur. — Bu durum Kaliforniyadaki Baja

İki ülkenin Dicle ve Fırat Nehirleri sularından faydalanması konusundaki gelişmelere, bu tarihten sonra Ortak Teknik Komite (OTK) çalışmalarında rastlanmaktadır

biçimlerinin; askeri erkin merkeziyetinin; sermaye birikimi sürecinin anahtar bir unsuru olarak büyük ölçekli uzun- vadeli suçun; AB ve ABD imparatorluklar ını ayakta tutan

• Hesaplama ve sürdürülebilirlik değerlendirmesinden sonra (Aşama 1-3), su ayak izini azaltmak ve sürdürülebilirliğini geliştirmek için tepki stratejileri öncelikli olarak

Garp kültür 'âleminde in- tişar etmiş tıp tretelerine ismini koydurmağa mu- vaffak olmuş College de France'm eski asistanla- rından değerli doktorumuz Sadi Nâzım şehrimizin

We are going to be against the right to water being delivered to the capital and against the elected ones and comprador NGOs that say “We will supply your water “ to people who live

"HES mücadeleleri" başlıklı panele, Niksar Belediye Başkanı Turan Yadigar, Rize Çaml ıhemşin'den Derelerin Kardeşliği Platformu'ndan Yaşar Aydın, Borçka

• Sterilizasyon suyun içerdiği bütün canlı organizmaların yok edilmesine suyun sterilizasyonu denir.. suya renk, koku veren ve suyun estetiğini