Sahİfe 8 T ~ t •ıv r»(■ u»11
A K Ş A M
K a f e s v e f e r a c e dlevrfimdle BsfamlbyıB
At meydanı
Yeniçerilerin kazan kaldırdıkları bu
meydanda bir zamanlar neler vardı?
Burası Bizanslılar zamanında Hippodromdu. İstanbul Türklerin eline geçince, At meydanı dediler. Bizanslılar, burada sirk muhare beleri ve araba koşuları yaparlar dı. Bizanslılar zamanında burada en nefis âbideler vardı. Bu âbide lerin çoğu, 1204 de, Lâtin istilâsı hengâmmda kırılmış ve parçalan mıştır. Bu âbidelerin en meşhur ları Auğustosun ve birçok impara torlarla Diane’ in, Junon’ ın, Pol- las’ m, Helen’ in, Herkül’ün tunç heykelleriydi. Lâtinler bu heykel lerin hepsini fırına soktular. Pa raya kalbettiler. Nitekim Ayasof- ya kilisesindeki en kıymetli eşya yı, Büyükadadaki kadınlar manas tırını da soyan ve tamtakır bıra kan onlardır.
Türkler İstanbulu aldıkları za man, At meydanında taş âbideler le üç başlı yılan sütunundan baş ka bir şey göremediler. Bunlar da Teodosiusun Mısırdan getirttiği dikili taşla yılanlı sütun ve bir de Kostantin Porfiroyanitosun ka ba taşlardan yapılmış sütunu idi. Yılanlı sütun Delfi mabedinden getirilmişti. Ptatee muharebesin den sonra Apollona takdim edilen altın sehpanın ortasında idi. Bu üç yılan başı Kanunî Sultan Süley man zamanında mevcuttu. Lokma nın hüner namesinde At meydanı nı tasvir eden renkli tabloda bu üç yılan başı hâlâ görülür. Hat tâ maktul veya makbul İbrahim pa7 şa sarayı önünde üç heykel daha vardı. Michelet İbrahim paşadan bahsederken diyor ki:
«Budadan Mathiros Carvinin meşhur kütüphanesile üç tunç hey kel getirdi. Herkül, Apollon, Dia- ne, bunları kemali cüretle, hattâ kendi sarayının karşısına ve Hip- podroma diktirdi.
Lokmanın hünernamesindeki bo yalı resimde bu heykeller de var dır. Solakzaden diyor ki:
«O l üç sureti garibeyi İstanbula naklettirip At meydanında amud üzerine kondurdular. Veziri mezkû
run sarayı kapısı mukabilinde va ki olmağın bazı taraf İbrahim
At meydanının eski hali
paşa için nice naseza harekât is- nad edip haşa putperesttir deyu biraz güft ve şenid oldu. Bu ma kule müsavi ile şehir içi doldu. Hattâ şuaradan merhum Figani Çe lebi için düştür mezbur hiciv etti dediler. Ol hiciv meşhurdur ki bu mahalle mestur olundu (beyit).Dü İbrahim âmed bedeyri cihan Yeki büt şikeni yeki büt nişan»
On altıncı asırda A t meydanın da İbrahim paşa sarayı ile karşı sında Sokullu Mehmed paşa ve Ayşe sultan sarayları vardı.
Lirinci Ahmed burada bir cami yaptırmak istedi. Mimar Mehmed ağaya Sultanahmed camiinin inşa sını emretti. Sokullu Mehmed pa şa ile Ayşe sultan sarayları alın dı. O zamanlar Sokullu hanedanın* dan İbrahim han bu saraya varis bulunuyordu. Sokullunun sarayını almak için otuz bin altın verile cekti. On beş bini tesviye edildi. Diğer on beş binine mukabil de havasi hümayundan Karaağaç bah çesi verildi. Ve camiin inşasına başlandı. Camiin bina emini Ka lender paşa idi.
Camiin inşasına 1609 da başlan dı ve 1617 de hítame erdi.
Türkler zamanında A t meyda nı gene eski şöhretini ve mahiyeti ni kaybetmedi. Bizanslılar zama nında halkın mücadele ve yarış meydanıydı; Türkler zamanında ise yeniçerilerin ve sipahilerin is yan meydanı oldu. A t meydanın da, Orta camide kararlarını veren yeniçeriler, A t meydanından sa raya karşı hücuma geçerlerdi.
Yeniçeriler, asırlarca At meyda nında kazan kaldırdılar. Ve niha yet:
Kazan devrildi söndürdü ocağı. İkinci Mahmud zamanında İs- tanbula gelen şair Lamartine, şark ta seyahat ünvanh eserinde A t meydanında kazanın nasıl devril diğini şöyle anlatıyor:
«Bir hâdise, yeniçerilerin son isyanlarına hatime çekti. Mısırlı bir zabit bir Türk askerini döğdü. Yeniçeriler kazanlarını kaldırdı lar. Bunu haber alan sultan, her şeye hazır, ve Boğaziçinde başlı
ca müşavirlerile beraber Beşik- taştaki bahçelerinden birinde idi. Saraya koştu, Muhammedin mu kaddes sancağını aldı. Müfti ve ülema sancağı şerif etrafına top lanarak yeniçerilerin ilgasına fet va çıkardılar. Muntazam askerler ve sadık müslümanlar silâhlandı lar’ Sultanm emri üzerine toplan- dıar. O da, saray kıtaatının başın da, at üzerinde ileriledi. A t mey danına toplanan yeniçeriler padi şaha saygı gösterdiler. Padişah, isyan eden askerlerin arasından bir kaç defa geçti. A t üzerinde tek başına, bin türlü ölümü gözüne alarak, ayni zamanda katı bir ka rarın ilham eylediği fevkaltabiî bir cesaretle. Yeniçeriler, padişahın emrini dinlemiyerek ağalarını ka bul etmediler. Kırk bin kişilik bir kuvvetle payitahtın her noktasına dağıldılar.
Padişaha sadık kıtalar, topçu lar ve bostancılar A t meydanı ci varındaki sokak başlarını tuttular. Padişah ateş emrini verdi, topçular tereddüd ettiler. Azımkâr bir za bit, kara cehennem toplardan bi rinin başına koştu, Tabancasını topun fitiline çekti. Yeniçerilerin ilk gruplarının tüfek ateşleri al tında yere yattı. Yeniçeriler geri lediler, top bütün meydanı her ta raftan sildi süpürdü. Kışlalar yan gın içinde süpürüldü. Bu dar saha da esir kalan binlerce kişi yıkılan duvarların parçaları, kurşunlar ve alevler içinde yok oldular. Kıtal başladı, ve en son yeniçeri nefe rinde sonuna erdi. Yalnız payi tahta bu kıataya yazılan yirmi bin kişi halkın ve padişahın gazabına kurban oldular. Boğaziçi suları bunların naaşlerini Marmaraya yu varladı. Kalanı da Anadoluda te mizlendi ve yolda telef oldu. Dev let kurtuldu».
O tarihten sonra A t meydanı Türk gençleri için cirid meydanı oldu. Bunlar gayet cins Arap veya Tatar atlarına binerler, A t meyda nında cirid oynarlardı. Halk bu o- yunları seyretmek için fevç fevç At meydanına koşarlardı.
A t meydanı, gene Bizans zama
nındaki mahiyetini iktisap etti. Fakat Türkiyede ıslahat hareket lerinden sonra artık bu oyunlara rağbet eden olmadı. Bu sefer talim den hoşlanmayan ve yalnız keçeye pala çalmakla öğünen yeniçerilerin yerine muntazam askerler kaim oldular. Seleflerinin devleti yık mak için kazan kaldırdıkları bu meydanda, devlet düşmanlarım ezmek için Avrupa usulü talimler yapmaya başladılar.
Ahmed Refik
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi