• Sonuç bulunamadı

HACI BEKTA -I VELÎ TÜRBES NDE BULUNAN SEMBOLLER VE ANLAMLARI SYMBOLS AND MEANING IN HACI BEKTA -I VELI S SEPULCHER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "HACI BEKTA -I VELÎ TÜRBES NDE BULUNAN SEMBOLLER VE ANLAMLARI SYMBOLS AND MEANING IN HACI BEKTA -I VELI S SEPULCHER"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SEMBOLLER VE ANLAMLARI

SYMBOLS AND MEANING IN HACI BEKTAĨ-I VELI’S SEPULCHER

Sadberk ERSOY1 Sezgin ERSOY2

ÖZET

Simge ve semboller tarih boyunca kül- türlerin ve kurumlarÆn düĩüncelerini ifade eden bir dil olarak kullanÆlmÆĩtÆr. Deþerlerin ifadesinde kelime ve isim kullanmak yerine simge ve imgeler kullanmak teolojik ve kült boyutunda karĩÆmÆza çÆkmaktadÆr. Örneþin ćslamiyet’te Allah; yaratÆlmÆĩ ve benzeri olan herhangi bir isim ile ifade edilmemektedir.

Esmâü’l-Hüsnâ olarak bilinen isimler dÆĩÆna çÆkmamaya özen gösterilir. Ancak yazÆlÆ ve sözlü eserlerde Allah isminin sembolleri bu- lunabilmektedir.

Anlam biliminin yanÆnda skolastik, hermenötik, masonlukta ve kÆsmen de olsa ćslamiyet’te kelam ilmi içersinde simgelere rastlanmaktadÆr.

Anadolu Türklerinin kullandÆþÆ simge ve semboller; Orta Asya’dan taĩÆnan kültür ve bu kültürün HristiyanlÆk ve Musevilik gibi dinlerle etkileĩimi sonucu oluĩmuĩtur.

1 Öþretmen, eþitimci.

2 Dr., Marmara Üniversitesi, Teknik Eþitim Fakültesi.

ÇalÆĩmamÆzda HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde yer alan ve deþiĩik zamanlarda eklenmiĩ olan simge ve sembollerin açÆkla- masÆ yapÆlmÆĩtÆr. Bu semboller hakkÆnda ya- pÆlan araĩtÆrmalarÆn incelenmesi sonucunda elde ettiþimiz bilgileri sunmayÆ amaçlamak- tayÆz. Bu bilgiler ÆĩÆþÆnda kullanÆlan sembol- leri irdelemenin faydalÆ olacaþÆna inanÆyo- ruz.

Anahtar Kelimeler: Semiyoloji, Simge, ćmge, Anlambilim, HacÆ Bektaĩ-Æ Veli.

ABSTRACT

Signs and symbols have been used as a language that expresses the thoughts of cul- tures and institutions throughout history.

Use of signs and images instead of words and names in the expression of values is encountered both in theological and cult dimensions. For example, in Islam, Allah is not expressed with names like created et cet- era. Great attention is paid not to go beyond names known as Esmâü’l-Hüsnâ. However, many symbols are encountered in the trans- fer of written and visual works that imply Allah.

(2)

Symbols are encountered in scholastic, hermeneutic, Masonic and Word science in Islam, even partial. The emergence of Alavism–Bektashism in Anatolia, where religions such as Christianity and Judaism were also lively together with its culture brought from the Middle Asia shows that it signiſ cantly contains signs and symbols.

The Chinese proverb that says “When a ſ nger points to the moon, the imbecile looks at the ſ nger” shows us the nature of signs.

In our study explanations were made for signs and symbols that are located in the tomb of HacÆ Bektaĩ-Æ Veli and were added during different periods. We aim to present the information obtained as a result of the studies that were performed in relation with these signs. We believe that it will be use- ful to examine the symbols in light of this information.

Key Words: Semiology, Icon, Image, Se- mantics, HacÆ Bektaĩ-Æ Veli.

GćRćĨ

Bir duygu, düĩünce, ihtiyaç, bilgi gibi mesajlarÆn kiĩiler arasÆ aktarÆmÆnÆ iletiĩim olarak tanÆmlayabiliriz. Ancak iletiĩimi açÆk- layacak daha fazla ve geniĩ tanÆmlara ihtiyaç duymaktayÆz. Bu sebepten iletiĩimi bir yak- laĩÆm olarak tanÆmlamalÆyÆz. Bir kaynaktan bir mesajÆn (bilgi, duygu, düĩünce, ſ kir, ih- tiyaç, v.b.) bir kanal yolu ile bir alÆcÆ veya alÆ- cÆlara aktarÆm yöntemi olan iletiĩimde mesa-

jÆn doþru bir kanalla aktarÆmÆ önemlidir. Bu kanallardan en önemlisi kuĩkusuz ki dildir.

Sözlü iletiĩimde mekân kavramÆ önemlidir.

AktarÆlmak istenen mesajÆn iletilmesinde mekân örtülü bir etkiye sahiptir. MekânÆn kurgusu anlatÆlmak istenen düĩünceleri bir doþrultu üzerinde kurgular. Mekânlar anla- tÆlmak istenen hususu diþer anlam ve etkile- rinden arÆndÆran bir özellik gösterir.

Ancak dil en çok kullanÆlan iletiĩim ara- cÆ olmasÆna raþmen zaman, mekân, toplum ve kültür farklÆlÆklarÆyla deþiĩikliþe uþra- maktadÆr. Buna karĩÆ bu unsurlara istinaden deþiĩikliþe uþramadÆþÆ düĩünülen diþer bir mesaj aktarÆmÆ ise sözsüz iletiĩimdir. Bu iletiĩim türünün sembollerle aktarÆmÆ da mümkün olabilmektedir.

ćletiĩimin temel bir yönünü de sözsüz iletiĩim oluĩturur. Baĩka bir ifadeyle yaĩam içinde gerçekleĩtirilen iliĩkilerde baĩvuru- lan simgesel kodlar içersinde sözsüz olanlar anlam oluĩturma ve paylaĩmada çoþu kez bilincinde olmaksÆzÆn ama; kaçÆnÆlmaz ola- rak sürekli kullanÆlÆrlar (Tosun, 1999: 14).

Sözsüz iletiĩim dediþimizde; giyim ku- ĩam, müzik, davranÆĩlar, jest ve mimikler sayÆlabilir. Ancak en küçük yapÆ içerisinde en fazla anlam yüklenebilen araç semboller- dir.

Sembol, kendisinden baĩka bir gerçeþe dikkat çeken, bir ĩeyin yerine geçen veya onu tasvir eden bir nesne, bir ſ il veya insan- lar tarafÆndan yapÆlmÆĩ herhangi bir iĩarettir (Kimpel, 1954: 132; Hinnels, 1984: 316; Be- van, 1962: 244; Atasaþun, 2001: 167).

(3)

Simge ve semboller aslÆnda birer ileti- ĩim teknolojisidir. ćletilmek istenen mesajlar kendi toplum deþerlerine ait olmak kaydÆy- la tüm zamanlarda aynÆ anlamÆ ifade eder.

Semiyotik ya da diþer adÆyla semiyolo- ji; simge, sembol ve iĩaretlerin yorumlan- masÆnÆ, üretilmesini veya iĩaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin siste- matik bir ĩekilde incelenmesine dayanan bir bilim dalÆdÆr. Deþiĩik iĩaret sistemlerine dayanan anlam ve bildirim konularÆnÆ ince- ler. Modern semiyotik baĩlÆca iki kaynaþa dayanÆr. Bunlardan birincisi Ferdinand de Saussure’e ait 1916’da yayÆmlanan Genel Dilbilim Dersler’i, ikincisi ise Charles San- ders Peirce’Æn yazÆlarÆdÆr. Kültürel kodlara, geleneklere ve metni anlam süreçlerine göre düzenlenmiĩ iĩaret sistemleri diye nitelenen her ĩey semiyotiþin inceleme alanÆna gir- mektedir. Semiyotik bugünkü anlamda ilk defa John Locke tarafÆndan 1960 yÆlÆnda 4 ciltte yayÆnladÆþÆ “Essays Concerning Hu- man Understanding” baĩlÆklÆ eserde kulla- nÆlmÆĩtÆr. Semiyoloji, yapÆsalcÆlÆþÆn modeli olarak düĩünülmektedir (www.turkcebilgi.

com).

Göstergebilim (Semiyoloji); diller, düz- güler, belirtiler vb gibi gösterge dizelerini inceleyen bilimdir (Guiraud, 1994: 17).

Göstergeler kuramÆ üzerinde; 17. ve 18.

yüzyÆllarda kendine araĩtÆrma alanÆ bulan ve felsefeci olan John Locke, Matematikçi Jean Henry Lambert, Dil Felsefeci Joseph Maria, Hoene-Wronski, Çek Matematikçi Bernhardt Bolzano, Edmund Husserl gibi

bilim adamlarÆ çalÆĩmalarda bulunmuĩlar- dÆr (RÆfat, 2005; Özgür, 1998).

Görsel göstergebilim kuramÆnÆn geliĩ- mesinde FransÆz düĩünür Roland Barthes’in çalÆĩmalarÆnÆn önemi büyüktür. Algirdas- Julien Greimas, 1984’te FransÆz göstergebili- minin yayÆn organÆ “Actes Semiotiques” adlÆ bilimsel dergide yayÆmladÆþÆ bir incelemede görsel göstergebilimini betimsel göstergebi- limle birlikte ele alarak tanÆmlar. Ona göre görsel göstergebilim, fotoþraf, resim, graſ k gibi bir yüzeyi kullanan yapÆlarÆn incelen- mesidir (Karahan, 2004: 75).

Göstergebilim kavramÆ etrafÆnda HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde yer alan ve deþiĩik zamanlarda eklenmiĩ olan simge ve sembol- lerin açÆklamasÆ yapÆlmÆĩtÆr.

Skolastik düĩüncede, hermenötik anlam bilgisinde, masonlukta ve kÆsmen de olsa ćslamiyet’te kelam ilminin içersinde sim- gelere rastlanmaktadÆr. Alevi-Bektaĩiliþin, Orta Asya’dan taĩÆnan kültürü ile birlikte aynÆ zamanda HÆristiyanlÆk ve Musevilik gibi dinlerin canlÆ olduþu Anadolu’da orta- ya çÆkmasÆ simge ve sembolleri önemli ölçü- de içerisinde barÆndÆrdÆþÆnÆ göstermektedir.

1950 yÆlÆnda Mayanas Üniversitesi’nde verilen bir konferansta Alman Eþitim Baka- nÆ Hellpachinpek ĩu kelimeleri ifade etmiĩ- ti: “Muhtelif muhitlere ait olan sembollerin ihtiva ettiþi özel bir kuvvet ki, insanlarÆ, bu sembolün ifade ettiþi tasavvuru gerçekleĩ- tirmeþe teĩvik eder” (Schimmel, 1954: 3).

(4)

Durkheim’Æn din analizi ise; dini sem- bollerin anlamÆ ya da içeriþi (kutsallÆþÆ) ile dinin fonksiyonlarÆndan biri (toplumu bü- tünleĩtirmesi) arasÆndaki temel bir karÆĩÆk- lÆþa dayanÆr. Berger, dini sembolleri; nes- nelleĩtirme, somutlaĩtÆrma ve içselleĩtirme süreçleri tarafÆndan üretilen psiko-sosyal yansÆtmalar olarak görür (Davis, 2004: 231).

Tarihi dinleri incelediþimizde Hinduizm’de inek canlÆ olan her varlÆþÆn simgesidir. Zerdüĩtler baĩta “ÆĩÆk” simgesi olarak ateĩi kullanmÆĩlar fakat bu sembol zamanla anlamÆnÆ kaybetmiĩ ve bu ateĩ sem- bolü TanrÆ’nÆn yerini almaya baĩlamÆĩtÆr.

Svetlana Nesterova çalÆĩmasÆnda, Mevlânâ’nÆn Mesnevisi’nin müstakil bir ça- lÆĩma olmaktan ziyade tasavvuf geleneþinin bir parçasÆ olduþunu vurgulamÆĩtÆr. Tasav- vuf metinlerinde geleneksel olan metaforik ve sembolik dil kullanÆldÆþÆnÆ ve bunlarÆn bir dinî öþretinin geliĩtirdiþi metaſ zik tas- virlerin açÆklanmasÆnda en doþru yol oldu- þunu açÆklamÆĩtÆr.

Anadolu tasavvuf edebiyatÆnda sÆkça kullanÆlan metaforlarÆn sunulmasÆnda me- cazlar biliĩsel iĩlevi yerine getirirken, sem- boller daha çok ontolojik statü tanÆmak için kullanÆlmaktadÆr (Neĩterova, 2011).

Bahtiyar (2004: 33) çalÆĩmasÆnda dinde sembollerin, ilahî hakikatlerin nakil vasÆtasÆ olduþunu, bunlarÆn varlÆþÆn yüksek halle- rinden kaynaklandÆþÆnÆ ve bunu bizim bu hallere taĩÆyarak dönüĩtürdüþümüzü belirt- miĩtir.

Ricouer‘a göre, (2007: 82) dinsel simge;

söylemin baþÆmsÆz bir ürünü olan metafor- dan bütünüyle farklÆdÆr. Simgeler sözlü ol- duþu kadar görsel olarak da betimlenebilir.

Görsellik olarak imgeler düĩüncelere yakÆn durmaktadÆr, metaforlar ise henüz simgeler- den ayÆrt edilemeyen dilsel ifadelerdir. Ona göre, simgeler deþiĩmez olsaydÆ, metaforlar her zaman yeniden yaratÆlÆrdÆ.

Neo-DurkheimcÆ olan Neo-Muhafazakâr Daniel Beli ile Neo-Marksist Frederic Jame- son toplumsal baþÆ restore etmek için dini sembolizme baĩvurmanÆn gereþini vurgu- lamaktadÆrlar (Thompson, 1993: 451; Bodur, 1994: 167).

HACI BEKTAĨ-I VELć TÜRBESć Bütün bu bilgiler doþrultusunda ça- lÆĩmamÆzÆn konusu olan HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde bulunan semboller açÆklanma- ya çalÆĩÆlacaktÆr. Türbenin yapÆsÆ ve tarihi kÆsaca tanÆtÆlarak, söz konusu sembollerin durumu hakkÆnda bilgi verilecektir.

Nevĩehir’in HacÆbektaĩ ilçesinde bulu- nan türbe hem Alevi hem Sünni müslüman- lar tarafÆndan ziyaret edilmektedir.

HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde yer alan bilgiye göre HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi Nev- ĩehir iline 60 km uzaklÆkta olan HacÆbektaĩ ilçesinde yer almaktadÆr. Türbeye Çatal KapÆ ismi verilen kapÆdan girilmektedir. Bu kapÆ Nadar Avlusu’na açÆlmaktadÆr. Bu bölüm- den sonra sÆrasÆyla Üçler, AltÆlar ve KÆrklar KapÆsÆ adÆ verilen kapÆlar bulunmaktadÆr.

(5)

Nadar Avlusu’nda en dikkat çekici yapÆ 1902 yÆlÆnda Feyzullah Dedebaba dönemin- de yapÆlmÆĩ olan Üçler Çeĩmesi’dir. Nadar Avlusu’ndan ikinci bölüme yani Dergâh Avlusu’na geçilmektedir. Bu avluda Ars- lanlÆ Çeĩme bulunmaktadÆr. Klasik MÆsÆr sa- natÆ anlayÆĩÆnda ćskenderiye mermerinden yapÆlmÆĩ olan arslanÆn, MÆsÆr valisi KavalalÆ Mehmet Ali Paĩa’nÆn kÆzÆ olan Kara Fatma Hatun tarafÆndan 1853 yÆlÆnda dergâha he- diye olarak gönderildiþi kayÆtlarda yer al- maktadÆr. ArslanÆn içine yerleĩtirildiþi esas çeĩme bölümü ise 1554 yÆlÆnda Silistre valisi Malkoç Bali Bey hayratÆ olarak yakÆnlarÆ ta- rafÆndan yaptÆrÆlmÆĩtÆr.

Dergâhta; Aĩ Evi, yeniçeriler tarafÆndan kutsal kabul edilen Karakazan’Æn bulundu- þu mutfak ve karĩÆsÆnda meydan yer almak- tadÆr.

Meydan Evi Bektaĩiliþi benimseyen ki- ĩilerin “yol” a girme törenlerinin yapÆldÆþÆ ve çeĩitli sorunlarÆn tartÆĩÆldÆþÆ yer olmuĩ- tur. MeydanÆ çevreleyen duvarlarda çeĩitli resim ve semboller bulunmaktadÆr.

Meydan Evi’nden çÆkÆĩta “AltÆlar KapÆ- sÆ” bulunmaktadÆr ki bu avluya aynÆ zaman- da Hazret Avlusu da denilmektedir.

Dergâh içinde aynÆ zamanda Bektaĩiliþi kurumsallaĩtÆran BalÆm Sultana ait türbe yer almaktadÆr. Kutsal kabul edilen Kara Dut aþacÆ burada yer almaktadÆr. SÆrasÆyla Pir Evi, Ak KapÆ ve dergâha hizmet etmiĩ kiĩi- lere ait mezarlar bulunmaktadÆr. Çilehane

yine bu alanda yer almaktadÆr (www.kapa- dokyaweb.com).

TÜRBEDE BULUNAN SEMBOLLER

Sembol ve kavramlarÆn incelenmesinde öncelikle Alevi-Bektaĩi kültüründeki selam- laĩma eylemini açÆklamak gerekmektedir.

Hû kelimesi “o” iĩaret sÆfatÆna karĩÆlÆk gelmektedir. ćslamiyet öncesi inanÆĩta Gü- neĩ dini hükmünde Türkler yaratÆcÆya çok saygÆ gösterirler ve onun adÆnÆ ancak ibadet- hanelerde anarlarken diþer zamanlarda ve günlük hayatta yaratÆcÆnÆn adÆ “O” ĩeklinde ifade edilirdi.

Alevi-Bektaĩi kültürünün Türk kültürü ile doþrudan iliĩkisinden dolayÆ Hû selam- lama olarak tercih edilmiĩ olabilir.

Tasavvuf açÆsÆndan incelediþimizde ise çokluk görüntüsünün ardÆndaki, öz`deki teklik boyutudur. YaratanÆn vahdet-i vücut ile açÆklanan varlÆþÆ; var olan her ĩeyin yara- tÆcÆnÆn bir parçasÆ olduþu inancÆ Hû kelime- sinin kullanÆlmasÆyla iliĩkilendirilebilir.

Hû kelimesinin Anadolu tarihinde yer alan Enel-Hak inancÆnÆn bir göstergesi ola- rak kullanÆldÆþÆ da düĩünülebilir. Hallac-Æ Mansur’un ölmeden önce söylediþi “Ya Rabbi canÆmÆ alan bu kullarÆnÆ baþÆĩla; çünkü onlar senin bana gösterdiþin sÆrlarÆndan haber- dar deþiller, senin bana gösterdiklerini onlar göremezler, bilemezler” sözü Hû kelimesinin

(6)

selamÆn ötesinde bir anlam ve sembol ol- duþunu düĩündürmektedir. Bu inancÆn en büyük temsilcileri HacÆ Bektaĩ-Æ Veli, Yunus Emre, Niyâzî-i MÆsrî gibi büyük Türk-ćslam düĩünürleridir.

Allah’Æn sadece Allah ismi ile hitap edil- mesini istediþini bazÆ Kur’an ayetlerinden anlamaktayÆz. Esmâü’l-Hüsnâ olarak bili- nenler ise yaratÆcÆnÆn sÆfatlarÆnÆ anlatan yal- nÆzca birer sembollerdir. Suſ inancÆnda ise Allah ismini karĩÆlayan yegane söz Hû ke- limesidir ve bu kelime yaratÆcÆyÆ sembolize etmektedir.

BEKTAĨćLćKTE TAHTA ASA VE KILIÇ

Bir Altay efsanesine göre yerin göbeþin- de, her ĩeyin merkezinde yeryüzünün bü- tün aþaçlarÆnÆn en yükseþi olan ve TanrÆ’nÆn ikametgâhÆna dokunan kocaman bir çam büyümektedir. Bazen bu dünya aþacÆnÆ, ĩamanlarÆn davullarÆnÆn üzerinde de gör- mek mümkündür. Yine Abakan TatarlarÆ’na göre, dünyanÆn ortasÆnda demir bir daþ var- dÆr ve bu daþÆn üzerinde de yedi dallÆ beyaz bir kayÆn aþacÆ dikilidir (IĩÆk, 2004: 89; Har- va, 1959: 225).

Tatarlar bu kutsal kayÆndan ĩöyle bah- sederler: “AltÆn yapraklÆ kutsal kayÆn! Sekiz gölgeli kutsal kayÆn! Dokuz köklü, altÆn yap- raklÆ, Bay-kayÆn (mübarek kayÆn)...” (IĩÆk, 2004: 89).

Dede Korkut hikâyelerinde Oþuz Kaþan’Æn bir aþaç kavuþunda doþduþuna, eĩlerinden birinin gökten indiþine, diþeri-

nin ise yeryüzünün derinliklerinden sunul- duþuna inanÆlmÆĩtÆr. Bu yüzden Türkler’in gök ve yerin tüm kuvvetlerine sahip oldu- þu inancÆ yerleĩmiĩtir. Diþer bir eĩinin ise bir adada gök renkli gözlere sahip olduþu belirtilmiĩtir. Gök renginin TanrÆ’yÆ sembo- lize eden bir renk olduþunu Oþuz Kaþan DestanÆ’ndan bilmekteyiz.

Ĩekil.1.

Çuvaĩya bayraþÆ ve Yaĩam AþacÆ ſ gürü Dünya aþacÆ sembolizmi ile gök ve yer arasÆnda merdiven veya köprü kurmak mümkündü. Çünkü bunlar bir dünya mer- kezinde yükselmekte idi. Bu anlamda, dün- ya aþacÆ sembolizminde birçok dini ſ kir de bulunmaktadÆr. Bir taraftan o sürekli olarak yenilenmekte olan evreni, kozmik haya- tÆn tükenmez kaynaþÆnÆ, kutsalÆn mükem- mel olarak hazinesini temsil ederken, diþer yandan da gök veya gezegenlere ait gökleri temsil eder (IĩÆk, 2004: 95).

Eski Yunan’da birçok yÆldÆz, aþaçlarla sembolize edilirdi. Bunlardan en bilinen ör- neþi Sirius yÆldÆzÆ Alevi-Bektaĩi kültürü ve Ĩamanizm’de kutsal kabul edilen ardÆç aþa- cÆyla metaforize edilmiĩtir.

(7)

ćslamiyet’in kabul edilmesinden sonra Türk kültüründe aþaç kutsal yerini koru- muĩtur. HacÆ Bektaĩ-Æ Veli, Ahmet Yesevi tarafÆndan Anadolu’ya gönderildiþinde, derviĩlerden biri ocakta yanmakta olan odunlardan birini alarak Rum diyarÆna doþru fÆrlatÆr. Dut aþacÆndan kesilmiĩ olan bu odun Rum diyarÆnda Ahmet Fakih tara- fÆndan tutularak, daha sonra HacÆ Bektaĩ-Æ Veli’nin tekkesini yapacaþÆ yerin önüne di- kilir ve bu odun derhal yeĩererek bir dut aþacÆ olur. Günümüzde bu dut aþacÆnÆn halâ durduþu ve tepe kÆsmÆnÆn yanÆk oldu- þu inancÆnÆn yaygÆn olduþu belirtilmektedir (Ocak, 1983).

Türk geleneklerinde aþaç ſ gürünün yeri oldukça önemlidir. Maddi dünya ile manevi hayat arasÆnda bir köprü olduþu gö- rülmektedir. TahtacÆ diye anÆlan bir kesimin aþaçlar ve ormanlara çok saygÆ duyduþu bilinmektedir. Alevi inanÆĩÆnda Muharrem ayÆnda kesinlikle aþaç kesilmez.

Birçok erenin tahta kÆlÆçlarla mucize göstermeleri yine Alevi-Bektaĩi menkÆbele- rinde görülmektedir.

Bugün Anadolu’da da bazÆ orman ve aþaçlarÆn kutsal olduþu ĩeklindeki inanÆĩ- larÆn yaygÆn olduþu bilinmektedir. Günü- müzde Sünni müslümanlarda görülmekle birlikte, bu tür inanÆĩlarÆn daha çok Alevi- Bektaĩi kültüründe tamamÆyla korunduþu görülmektedir. Anadolu’da ve Balkanlar’da birçok tekke ve dergâhta kutsal sayÆlan bir aþacÆn varlÆþÆndan söz edilmektedir.

Anadolu’da aþaçlara çaput baþlamak, mum yakmak gibi kültlerin Alevi-Bektaĩi kültüründeki aþaç olgusuyla karÆĩtÆrÆlma- masÆ gerekmektedir. Nitekim Alevi-Bektaĩi kültüründe aþaçlar ćslami kurallarla uzlaĩ- tÆrÆlmÆĩ, manevi gücü ve Allah’a olan baþÆ arttÆran bir araç olarak görülmektedir.

HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde bulunan meĩe aþacÆ yukarÆda bahsedilen Hoca Ah- met Yesevi’nin Anadolu’ya ÆĩÆk yaymasÆ için fÆrlattÆþÆ meĩale olarak bilinmektedir.

Nadar Avlu: AltÆn avlu da denilmekte- dir. AltÆn kelimesi, Eski MÆsÆr yazÆlarÆnda arslan ſ güründe kullanÆlarak yazÆlan bir kelimedir. Arslan ſ gürü Alevi-Bektaĩi kül- türünde kullanÆlan sembollerden biri olma- sÆna karĩÆn bu felsefenin kurumsallaĩmasÆn- dan önce bu ſ güre rastlanmasÆ ilginçtir.

Evler: “Meydan Evi”, Dergâh’Æn en önemli bölümlerinden biri olan Meydan Evi, kitabesinden anlaĩÆldÆþÆna göre 1367 yÆlÆnda Ahi soyuna mensup Murat Bey ta- rafÆndan yaptÆrÆlmÆĩtÆr. Halk arasÆnda ceme- vi olarak da bilinen Meydan Evi yola girme (tarikata girme), nasip alma ve ikrar verme gibi törenlerin yapÆldÆþÆ ve Bektaĩi öþretisi- nin yaĩatÆldÆþÆ bir yerdir. Meydan odasÆnÆn tavanÆ bingi tekniþinde ve göþün dokuz kat olduþunu simgelemek açÆsÆndan dokuz kat olarak yapÆlmÆĩtÆr. Türkler’de göþün katlarÆ 7, 9, 12, 16 ve 17 olarak gösterilmiĩtir. Eski Türk mimarisi ve Anadolu’da halâ mevcut olan birçok taĩ evlerde tavan 7 katlÆ olarak yer almaktadÆr.

(8)

KapÆ: KapÆlar makam ve meydanlarÆn giriĩinde bulunmaktadÆr. ćç mekân kapÆla- rÆnÆ eþilmeden geçmek mümkün olmamak- tadÆr. Bu durum aynÆ zamanda mekânlara saygÆdan da kaynaklanan bir davranÆĩtÆr.

Bektaĩilik’te ‘’kapÆdan geçmek’’, bir makama eriĩmek anlamÆnda kullanÆlÆr. Alevi-Bektaĩi kültüründe kâmil insan olmanÆn yolunun 4 kapÆya baþlÆ olduþu ve bu 4 kapÆya baþlÆ 40 makamdan geçtiþi anlaĩÆlmaktadÆr.

Dergâh içersinde yer alan kapÆ eĩikleri- ne kesinlikle basÆlmamalÆ ve türbe bulunan odalardan geri geri çÆkÆlmalÆdÆr. Bu saygÆ ifade eden ritüel olarak benimsenmiĩtir.

SAYILARIN ANLAMI

Üç RakamÆ: Üç rakamÆna dini sembol olarak oldukça sÆk rastlanmaktadÆr. Örne- þin; Trimurtu diye bilinen üç ilah simgesi, Hinduizm’de görülmektedir. HristiyanlÆkta ise Baba, Oþul ve Kutsal ruh ilk akla gelen- lerdir.

Türk-ćslam kültürü incelendiþinde ise yine karĩÆmÆza birçok örnek çÆkmaktadÆr.

Alevi-Bektaĩi kültüründe Allah - Hz. Mu- hammed - Hz. Ali ĩeklinde bilinmektedir.

OsmanlÆ sancaklarÆnda rastlanan 3 hilâlli bayraþÆn yine Hak-Muhammed-Ali anlamÆ- nÆ taĩÆdÆþÆ rivayet edilir. Barbaros Hayrettin Paĩa’nÆn sancaþÆnda yine üçlemeye rastlan- maktadÆr.

Üçler bazÆ Alevi-Bektaĩi yazÆ ve ĩiirle- rinde; vücut, can ve ruh olarak da anlatÆl- mÆĩtÆr.

Beĩ RakamÆ: Beĩler olarak rastlanÆr.

Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. FatÆma, Hz.

Hasan ve Hz. Hüseyin’dir (Arslanoþlu, 2001: 33).

Bunun dÆĩÆnda Beĩler’in dördü dünya, biri insanla ilgili olarak ifade edilir. Dört;

ateĩ, rüzgâr, su ve topraktÆr. Ateĩ ve rüzgâr bir, su ve toprak birdir. AslÆnda dördü bir gömleþe girmektedir ve birdir. Beĩincisi ise can’dÆr. Can, üçlerin toplamÆdÆr. Vücut, kan ve iradenin toplamÆna can denir, yani insan’dÆr.

Yedi RakamÆ: Yediler olarak rastlanmak- tadÆr. Çorum bölgesinde yaĩayan Alevilerde yediler: Allah, Muhammed, Ali, Haticet’ül Kübra, FatÆmat’üz Zehra, Selman-Æ FarÆsî ve Kanber’dir (Arslanoþlu, 2001: 33; Er, 1996:

84).

BazÆ gruplar için yediler, yedi ulu âĩÆklardÆr. Bunlar; Hatayi, Nesimi, Fuzuli, Kul Himmet, Virani, Yemini ve Pir Sultan Abdal’dÆr (Arslanoþlu, 2001: 33).

Türk inancÆnda, ćbrani kültüründe ve Kur’an’da birçok ayette gök katlarÆ 7 olarak tanÆmlanmÆĩtÆr.

Dokuz RakamÆ: Türbe’de tavan 9 kat olarak tasarlanmÆĩtÆr. Türk inancÆnda ge- nellikle 7 kat olarak tanÆmlanan gökyüzü, HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde 9 kat olarak tasarlanmÆĩtÆr. Bununla birlikte MartÆn Do- kuzu ifadesi de kullanÆlmaktadÆr. Bu terim 12 HayvanlÆ Türk takviminde Arslan yÆlÆ Alevi- Bektaĩi kültüründe önemli olaylarÆn yaĩandÆþÆ bir dönemi ifade etmektedir. Ars-

(9)

lan yÆlÆ olarak bilinir. Hz. Ali’nin doþumu, Hz. Ali ile Hz. Fatma’nÆn evliliþi bu zaman- da gerçekleĩmiĩtir. Hz. Hüseyin’in hilâfeti almak üzere arkadaĩlarÆyla hareket edip, Kerbela vakasÆnÆn yaĩandÆþÆ tarihi ver- mektedir. Bunun yanÆ sÆra Hz. Hasan veya Hüseyin’in doþum tarihi olarak kabul edi- lir. Bahsi geçen bu konularla ilgili destanlar, menkÆbeler ve efsaneler bu zaman dilimini iĩaret etmektedir.

On iki RakamÆ: Onikiler olarak kul- lanÆlÆr. Hz. Ali, ćmam Hasan, ćmam Hüse- yin, ćmam Zeynel Abidin, ćmam Muham- med BakÆr, ćmam Cafer SadÆk, ćmam Musa KazÆm, ćmam Ali RÆza, ćmam Muhammed Taki, ćmam Ali Naki, ćmam Hasan el-Askeri, ćmam Muhammed Mehdi.

KÆrk RakamÆ: Hz. Muhammed Musta- fa, Sidretü’l-Münteha’dan (Miraç’tan) dün- yaya döndüþü zaman, KÆrklar meclisinin (ceminin deþil) kapÆsÆna geldi ve o sÆrada gaipten bir ses iĩitti: “Habibim, ol meclise dahil ol.” Orada 39 kiĩi bulunuyordu. ćçeri girmek üzere kapÆyÆ çaldÆ. “Kimsin” diye sordular. ”Ben peygamberim” dedi, ”Bizim yanÆmÆzda peygamberin yeri yoktur” dedi- ler. “Ben Muhammed’im” dedi, yine “Biz Muhammed’i tanÆmayÆz” dediler, çünkü bu sözlerde hep “benlik” söz konusu ediliyor- du. O sÆrada Cebrail gökten indi ve Allah’tan bir mesaj getirdi: “Habibim, bencilliþi bÆrak ve gönlünü turab et.” En son “Ben fukarâ-Æ miskinim” dedi. Bunun üzerine kendisini içeriye aldÆlar. “Siz kimsiniz?” diye sordu.

“Biz kÆrklarÆz” dediler. “Ben sizin kÆrklar olduþunuzu nereden bilirim?” dedi. Bunun

üzerine “ Biz kÆrklarÆz; birimiz hepimiz, he- pimiz birimizdir. Birimizin kolundan kan aksa hepimizden akar” dediler. Hz. Ali ko- luna bir neĩter vurdu, gerçekten hepsinin kolundan kan akmaya baĩladÆ. Bir damla da tavandan damladÆ, bu orada bulunmayan ve Sidretü’l-Münteha’da Hz. Muhammed’e verilen üzümü keĩküle (poĩete) koyan Selman’Æn kanÆ idi. Selman-Æ Farisi, o mec- lise katÆldÆktan sonra Peygamberimiz onun getirdiþi üzümden bir tanesini parmaþÆyla sÆkÆp bir maĩrapa üzüm suyu meydana ge- tirerek peygamberlik mucizesini gösterdi.

KÆrklarÆn hepsi bu üzüm suyundan içerek kendilerinden geçtiler ve bunun manevi sarhoĩluþu ile ayaþa kalkÆp dönmeye baĩ- ladÆlar. ćĩte cem törenlerinde içilen dem ve dönülen semah buna dayanmaktadÆr (Ars- lanoþlu, 2001: 33).

Hz. Muhammed de kÆrklarla birlikte se- mah dönerken abasÆ yere düĩtü, bunu kÆrk parçaya böldüler ve bellerine baþladÆlar.

Buna kemerbest denildi. Tarikata girenlere kemerbest baþlanmasÆ buradan gelir (Er, 1996: 39). Bu olay cem törenlerinde dua eĩli- þinde aktarÆlmaktadÆr.

ćĨARET VE SEMBOLLER

Güneĩ: Allah’Æn sembolize edildiþi bir ĩekildir. IĩÆþÆn kaynaþÆ ve aydÆnlatan özel- liþinden dolayÆ bu anlamÆ taĩÆdÆþÆ düĩünül- mektedir. KÆrklar meydanÆnÆn yüksek tavanÆ üç kemer tarafÆndan taĩÆnmaktadÆr. Kemer- ler arasÆnda yer alan ahĩaptan yapÆlmÆĩ iki tam ve iki basÆk kubbe güneĩ sembolleri ile süslenmiĩtir. MeydanÆ “Hacet (Mürüvvet)

(10)

Penceresi” aydÆnlatmaktadÆr. Güneĩ sembo- lü çoþunlukla arslan resmi ile birlikte kulla- nÆlmaktadÆr.

Hilâl: Oþuz Türkleri’nde ÆĩÆk TanrÆ’yÆ, yani Gök TanrÆ’yÆ ifade eder.

Ulu kiĩileri “ÆĩÆþÆnÆ güneĩten alan ay” ile öz- deĩleĩtirmek, Oþuzlu atalarÆmÆzÆn önemli inanÆĩ betimlemesidir. Ĩiraz (ćran) Alevile- rince yapÆlan Hz. Ali resimlerinde Ali, hilâl ile güneĩ’in arasÆnda resmedilir.

Arapça yazÆlÆĩÆnda hilâl kelimesini oluĩ- turan sözcükler Allah yazÆlÆĩÆndaki kelime- lerle aynÆdÆr.

OsmanlÆ sancaklarÆnda görülen Zülſ kar ve hilâller Alevi-Bektaĩi kültüründeki kutsal üçleme olan Hak-Muhammed-Ali üçlemesi- ni akla getirmektedir. Hilâl sembolüne HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde de rastlamakta- yÆz.

AltÆn YÆldÆz Motiſ : HacÆ Bektaĩ-Æ Veli taĩÆ olarak da bilinir. 12 uç notaya sahip olan bu ĩekilde 12 imam sembolize edilmek- tedir.

Süleyman Mührü: “Davud YÆldÆzÆ”

veya “Davud Mührü” veya “Davud Kalka- nÆ” gibi deþiĩik isimlerle adlandÆrÆlan (Carl, 1991: 300; Smith, 1907: 653; Atasaþun, 2001;

125), altÆ köĩeli veya altÆ uçlu bir yÆldÆzdÆr ki, iki eĩkenar üçgenin eĩit noktalardan birbirini çapraz olarak kesmesiyle meydana gelmiĩ- tir. Fakat ne Ahd-i Atik’te ne de Talmud’da bu tabirlerin hiçbiri geçmemektedir.

AltÆ köĩeli yÆldÆzÆn, bronz çaþÆndan çok daha önceleri bir süs ve bir büyü iĩareti ola- rak kullanÆldÆþÆ görülmüĩtür. BazÆ kültür- lerde, YukarÆ Mezopotamya ve Britanya’nÆn bazÆ bölgelerinde Demir ÇaþÆ örnekleri bu- lunmuĩtur. Bazen de Yahudiler tarafÆndan zaman zaman lamba ve mühür gibi Yahudi eĩyalarÆ üzerinde, herhangi bir özel anlam ifade etmeksizin kullanÆldÆþÆ görülmüĩtür (Atasaþun, 2001; 125).

Buna dair en eski ve çarpÆcÆ örnek M.Ö.

VII. yüzyÆlda Sidon’da bulunan Joshua b.

Asayahu’ya ait bir mühürdür. ćkinci Ma- bet döneminde altÆ köĩeli yÆldÆz, Süleyman Mührü olarak bilinen beĩ köĩeli yÆldÆzla bir- likte Yahudi ve Yahudi olmayanlar tarafÆn- dan sÆk sÆk kullanÆlmÆĩtÆr. AltÆ köĩeli yÆldÆz, süs amacÆyla Ortaçaþ’da özellikle X. ve XI.

yüzyÆllarda Müslüman ve HÆristiyan mem- leketlerinde de kullanÆlmÆĩtÆr.

Abdal Musa Türbesi’nde de Süleyman mührü olarak adlandÆrÆlan ĩekilde bir kuyu taĩÆ bulunmaktadÆr. Barbaros Hayrettin Paĩa’nÆn sancaþÆnda yine bu iĩareti görmek- teyiz.

(11)

Ĩekil.2.

Deniz müzelerinde yer alan Barbaros Hayrettin PaĩanÆn kullandÆþÆ sancak

(http://www.denizmuzeleri.tsk.tr)

Bu mühür, birçok ćslam eserinde mev- cuttur. YÆldÆzÆn yukarÆ bakan kÆsÆmlarÆ iyili- þi aĩaþÆya bakan kÆsÆmlarÆ ise kötülüþü sem- bolize etmektedir.

Ĩekil.3

HacÆ Bektaĩ-Æ Veli Türbesi’nde yer alan Süleyman Mührü

ArslanlÆ Çeĩme: Avlunun saþ tarafÆnda, Yusuf Bâli Çelebi’nin oþlu Bektaĩ Çelebi’ye konuk olan Silistre valisi Malkoç Bâli ćbn-i Ali Bey’in 1554 yÆlÆnda yaptÆrmÆĩ olduþu bir çeĩme bulunmaktadÆr. Renkli kesme taĩlardan yapÆlmÆĩ olan çeĩmenin üç kurna- sÆ vardÆr. Çeĩmenin suyu Çilehane Tepesi eteklerindeki bir kaynaktan gelmektedir.

Çeĩmenin alÆnlÆþÆna da H.1270 tarihli bir ki- tabe açÆlmÆĩ, bir kitap sayfasÆ görünümünde yerleĩtirilmiĩtir.

1826’da II Mahmud zamanÆnda yeniçeri ocaklarÆ kaldÆrÆlmÆĩtÆr. Böylelikle yeniçerili- þin arkasÆndaki güç olan Bektaĩi tekkeleri önemli bir kurumunu kaybetmiĩtir.

KavalalÆ Mehmet Ali Paĩa II. Mahmud döneminde baĩkaldÆrmÆĩ ve OsmanlÆ devle- tine karĩÆ büyük baĩarÆlar elde etmiĩtir. Bu dönem sonunda OsmanlÆ ordusu ve donan- masÆ önemli ölçüde gücünü yitirmiĩtir.

(12)

Bu çeĩmeye KavalalÆ ailesinden ve bir MÆsÆr prensesi olan Kara Fatma Sultan ta- rafÆndan 1853 tarihinde arslan heykeli gön- derilmiĩ ve bu yüzden de çeĩmeye ArslanlÆ Çeĩme ismi verilmiĩtir. Çeĩmenin suyu üç borudan sürekli akmakta olup, bu gözler- den biri arslanÆn aþzÆndadÆr.

Kemer üzerindeki kitabede; “Malgoç Bali ćbn-i Ali hazretleri gaziler serdarÆ ol din eri, HacÆ Bektaĩ-Æ Velî’nin aĩkÆna, eyledi, cari bu ayn-Æ kevseri, tarih dokuz yüz altmÆĩ ikide teĩnelikten oldu abdalan beri” ifadesi bulunmaktadÆr.

Sersem Ali Baba’nÆn buraya bir çeĩ- me yaptÆrdÆþÆ, ancak bunun kaldÆrÆldÆktan sonra yeni yapÆlan çeĩme olan ArslanaþzÆ Çeĩmesi’nin inĩasÆndan sonra kitabenin bu- raya konduþu bilinmektedir.

ArslanlÆ Çeĩme’nin saþdaki duvar pa- yesine nakledilmiĩ bulunan kitabesinde 962 (1544-55) yÆlÆnda ünlü akÆncÆ beylerinden Malkoçoþlu Bâlî Bey tarafÆndan yaptÆrÆldÆþÆ belirtilmekte, cephesindeki diþer kitabeden ise 1270 (1853-54)’te ihya edildiþi anlaĩÆl- maktadÆr. ćhya kitabesinde adÆ geçmeyen kiĩinin “MÆsÆrlÆ Kara Fatma Hatun-Sultan”

olduþu rivayet edilir.

ArslanlÆ Çeĩme, sarÆ ve kÆrmÆzÆ renkli kesme taĩlar ile iç içe örülmüĩ altÆ adet sivri kemere sahiptir. OsmanlÆ mimarisinin kla- sik üslup dönemine ait olmasÆna raþmen Memlûk etkili bir taĩra üslubu sergileyen bu çeĩmenin ortasÆnda, Kara Fatma Hatun’un MÆsÆr’dan getirttiþi söylenen arslan heykeli yer alÆr. BatÆ etkisinin hissedildiþi, tepesinde

de “Yâ Ali” ibaresi ve Zülſ kâr tasviri bu- lunan bu heykel, “Allah’Æn ArslanÆ” olarak anÆlan Hz. Ali’yi temsil etmektedir. Bunun yanÆ sÆra çeĩmenin cephesi, üç adet lüle, beĩ adet on iki köĩeli teslim taĩÆ, on iki dilimli gülçeler (Hüseyin TacÆ) gibi baĩka sembolik unsurlarÆ da barÆndÆrÆr.

Çift BaĩlÆ Kartal: Çift baĩlÆ kartal ſ gü- rü, ilk kez MÖ 3000 yÆlÆnÆn sonlarÆ ve 2000 yÆlÆnÆn baĩlangÆcÆnda, Mezopotamya’da gö- rülür. Zamanla bütün Orta Asya’ya yayÆl- mÆĩtÆr. Daha sonra ise, Anadolu’ya kadar uzanan evrede; çift baĩlÆ kartal, Türk mede- niyetleri tarafÆndan sevilerek kullanÆlmÆĩtÆr.

Bu pek çok sembolik anlam da yüklenmiĩ- tir. Orta Asya’da çift baĩlÆ kartal; nazarlÆk, tÆlsÆm, aydÆnlÆk ve güneĩ sembolü olarak iĩ- lenir. Sikkeler üzerinde ise; bazÆ hükümdar- lar arma-sembol, diþer bir kÆsÆm hükümdar ise, hükmetme gücünü destekleyen, pekiĩ- tiren bir motif olarak kullanmÆĩtÆr. Artuklu sikkelerinde ve Anadolu’daki Selçuklu ya- pÆlarÆnda kullanÆlan çift baĩlÆ kartal simgesi, surlarda, cami ve medreselerde, saraylarda;

koruyucu ve hâkimiyet sembolü olarak ve kötü güçlerden koruyucu olarak kullanÆl- mÆĩtÆr. AyrÆca çift baĩlÆ kartal motiſ Bizans- lÆlar tarafÆndan da kullanÆlmÆĩtÆr (http://

tr.wikipedia.org/wiki, 2011).

Çoþunlukla masonik bir sembol olduþu bilinen bu simge Sümerler tarafÆndan baĩ- kentlerinin simgesi olarak kullanÆlmaktaydÆ.

Çift baĩlÆ kartal resmi KÆrklar Meyda- nÆ diye anÆlan yerin güneyinde yer alan Pir Evi’nin duvarÆnda görülmektedir. Selçuk- lu, AltÆnordu, Arnavutluk, Bizans, Alman-

(13)

ya ve Rus ÇarlÆþÆ bayraklarÆnda rastlanÆr.

Sivas-Divriþi’de bulunan Ulu Cami’nin dÆĩ duvarÆnÆ da bu ſ gür süslemektedir. AyrÆca Konya ćnce Minareli Medresesi’ne ait oldu- þu düĩünülen ve ĩu an Metropolitan müze- sinde bulunan oymalÆ mermer taĩta yine bu sembole rastlamaktayÆz. Bu sembolü Türk kültürünün izlerini taĩÆyan her yerde gör- mek mümkündür. Türk mitolojisinde insan- lara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarÆnda eĩlik ettiþine inanÆlÆr. Bozkurttan türeme inancÆ kadar yaygÆn olmasa da bazÆ Türk boylarÆnda kartaldan türeme olduþuna ina- nÆlÆr. Günümüzde polis teĩkilatÆ ile Selçuk Üniversitesi’nin armasÆnda yer almaktadÆr.

Koruyuculuþun ve hâkimiyetin sembolü- dür.

Ĩekil.4. Çift BaĩlÆ Kartal simgesi (http://tr.wikipedia.org/wiki, 2011)

SONUÇ

Türbede yer alan daha birçok sembol vardÆr. BalÆk, güvercin, geyik baĩÆ v.b. gibi bu semboller nesillere aktarÆlan birer bilgi ĩifreleridir.

Sembollerin anlamÆna bakÆldÆþÆnda Alevi-Bektaĩi kültürünün çoþunu Türk sembolleri oluĩturmaktadÆr. HacÆ Bektaĩ-Æ Veli, Ĩaman-ćslam sentezini Türk kültürü bünyesinde birleĩtiren bir düĩüncenin ve Türkleĩen Anadolu’nun bir simgesi ve sem- bolü olduþunu bizlere göstermektedir.

KAYNAKLAR

ARSLANOýLU, ćbrahim. (2001). “Alevilikte Temel ćnanç UnsurlarÆ Ve Pratikler”.

HacÆ Bektaĩ-Æ Veli AraĩtÆrma Dergisi, 20, 33-134.

ATASAýUN, Galip. (2009). “Yahudilikte Dini Sembol Ve Kavramlar”. Selçuk Üniversitesi ćlâhiyat Fakültesi Dergisi, 11, 125-156.

BAHTćYAR, Lale. (2006). “Suſ : Tasavvuſ ArayÆĩÆn DÆĩavurumu”. Çev: Mehmet Temelli. ćstanbul.

BEVAN, Edwyn. (1962). Symbolism and Belief. London-Glasgow.

BODUR, H. Ezber. (1994). “Eski Sovyetler Birliþindeki Türk Cumhuriyetlerinde Milli Kimliþin KorunmasÆnda Dinin Rolü”. Türkiyat AraĩtÆrmalarÆ Enstitüsü Dergisi, 1, 167-177.

CARL, G. (1991). Liungman, Dictionary of Symbols (Magen David maddesi ).

Oxford, ćngiltere.

ÇAPÇIOýLU, ćhsan. (2006). “Din

Sosyolojisi”. Ankara Üniversitesi ćlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 231-308.

(14)

ER, Piri. (1994). Yozgat ćli Merkez Kababel Köyünde Alevî ćnançlarÆ-Türk Halk Kültüründen Derlemeler. Ankara.

ER, Piri. (1996). Çorum ćli Alaca ćlçesi

Eskiyapar Köyünde Alevî ćnançlarÆ-Türk Halk Kültüründen Derlemeler. Ankara.

GUćRAUD, Pierre. (1994). Göstergebilim.

Çev: Mehmet YalçÆn. Ankara.

HćNNELLS, R. John. (1984). The Penguin Dictionary of Religions. ćngiltere.

IĨIK, Ramazan. (2004). “Türklerde Aþaçla ćlgili ćnanÆĩlar Ve Bunlara BaþlÆ Kültler”.

ćlahiyat Fakültesi Dergisi, 9 (2), 89-106.

KARAHAN, Çaþatay. (2004). “Dil DÆĩÆ Gösterge Olarak Sanat/Resim”. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3 (1), 75-83.

KćMPEL, B. Franklin. (1954). The Symbols of Religious Faith. New York.

NEĨTEROVA, Svitlana. (2011). “Mevlânâ’nÆn

“Mesnevî” ćsimli Eserinde Metaforik AnlatÆmÆn Metaſ zik Boyutu”. Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim DalÆ. Ankara.

OCAK, A. Yaĩar. (1983). “Bektaĩî

MenakÆpnamelerinde ćslam Öncesi ćnanç Motiƀ eri”. ćstanbul.

ÖZGÜR, Ahmet. (2006). “Göstergebilim”.

http://www.ahmetozgur.com/

akademik/ gostergebilim. Eriĩim Tarihi:

25.07.2011.

RIFAT, Mehmet. (2005). XX. yy’da Dilbilim ve Göstergebilim KuramlarÆ-1. ćstanbul.

RICOEUR, Paul. (2007). Yorum Teorisi Söylem ve ArtÆ AnlatÆm. ćstanbul.

SCHIMMEL, Annemarie. (1954). “Dinde Sembolün Fonksiyonu Nedir? (29-31 Temmuz I954’de Mayans’ta toplanan Alman Din bilginlerinin kongresi)”.

Ankara Üniversitesi ćlahiyat Fakültesi Dergisi, 3 (3), 67-79.

SMITH, H. (1907). “Recent Theological Literature; “The Jewish Encylopaedia”:

A Descriptive Record of the History, Religion, Literature and Customs of the Jewish People form the Earliest Time to the Present Day”. The American Journal of Theology, 11 (4), 653.

THOMPSON, Kenneth. (1993). “Durkheim, Ideology and the Sacred”. Social Compass, 40 (3), 451 – 46.1

TOSUN, Cemal. (1999). Din Hizmetlerinde ćletiĩim Ve Halkla ćliĩkiler. Eskiĩehir.

UNO, Harva. (1959). “Les Representation Religiuses Des Peuples Altaigues”.

Gallimard, 157 (2), 224-229. “Semiyoloji”.

http://www.turkcebilgi.com;

Eriĩim Tarihi: 15.07.2011. “Barbaros Hayrettin Paĩa SancaþÆ” http://www.

denizmuzeleri.tsk.tr Eriĩim Tarihi:

08.08.2011. “Çift BaĩlÆ Kartal Sembolü”

http://tr.wikipedia.org/wiki/ Eriĩim Tarihi: 11.08.2011.

Referanslar

Benzer Belgeler

2020 yılı Aralık ayı sonu itibariyle, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde aktif olan İşletme, İktisat,

4- BİLGİNİN KAYNAĞI OLARAK SEZGİ (SEZGİCİLİK/ ENTÜİSYONİZM) Sezgicilere göre duyular ve akıl doğru bilgiyi elde etmede yetersiz ve yanıltıcıdır.. Sezgiciler

İşte bu bağlamda, Hacı Bayram-ı Velî’nin (ks) irşad dediğimiz eğitim ve öğretim anlayışının metod olarak nasıl teşekkül ettiğini görelim..

2019 yılı Aralık ayı sonu itibariyle, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde aktif olan İşletme, İktisat,

Seramik alanında önemli bir merkez olan bölgenin ihtiyaç duyduğu teknik, teknolojik, sanatsal desteği vermek, eğitim öğretime katkı sağlamak ve üretim yapmaktır. a) Seramik

“Materyal Satın Alma, Bağış Kabul, Seçme ve Bağış Fazlası Kitapları Değerlendirme Yönergesi”ne göre inceleyerek bağış kabul edebilir. Kütüphane yönetimi

Bu doğrultuda, 2002-2020 dönemi kapsamında Türkiye’de reel sektör (finansal olmayan kuruluşlar) dış borçlanmasının gelişimi değerlendirilerek; reel

ISSN: 1306-8253 e-ISSN: 2147-9895 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Velî Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi