• Sonuç bulunamadı

HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU LİSESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU LİSESİ"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİLGİ KURAMI DERSİ 2. ÜNİTE

BİLGİNİN İMKANI

Bilgi kuramının ilk sorusu “Doğru bilgi mümkün müdür?” sorusudur. Felsefe tarihinde bu soruya doğru bilgi mümkündür diye cevap verenlere “Doğmatikler”; doğru bilgi mümkün değildir diye cevap verenlere “ septikler(şüpheciler)” denir.

1 - SEPTİSİZM(ŞÜPHECİLİK) - (DOĞRU BİLGİ MÜMKÜN DEĞİLDİR)

Doğru bilginin mümkün olmadığını savunan felsefi görüşe septisizm (şüphecilik) denir. Bu görüşe göre duyular eksik, yanıltıcı ve değişken bilgiler verir; akıl da bütün gerçekleri kavrayamaz.

Septisizm , M.Ö. 5. Yüzyıda Antik Yunan’da Sofistler adında filozoflar ortaya çıktı. Bir sofist olan Protagoras’ın da söylediği gibi “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” ve ne kadar insan varsa o kadar da doğru vardır. Sofist Gorgias’a göre ise “Hiçbir şey yoktur, olsaydı da bilenemezdi, bilinseydi de

başkalarına aktarılamazdı.”

Antik Yunan’da “septik” denen filozoflar aşırı şüpheci olarak nitelendirilir.

Pyrrhon (Piron), Arkesilaos (Arkesilaus), Karneades (Karniyades) ve Sextus Empiricus (Sektus Empirikus) septik filozoflardandır. Bu filozoflar “Herhangi bir şeyin doğru bilgisini elde etmek mümkün değildir.” ilkesinden yola çıkarak hiçbir şey hakkında her hangi bir yargıda bulunmamak gerektiğini ileri sürmüşlerdir.

Gazali ve Rene Descartes (Röne Dekart) şüpheyi bir araç ve yöntem olarak kullanan filozoflardır. Her iki filozof da doğru ve kesin bilgiyi aramış; her türlü bilgiden şüphe ederek apaçık, kesin ve doğru bilgiye ulaşmaya çalışmıştır. Kesin ve apaçık doğru bilgiye ulaşmak için de şüpheyi araç olarak kullanmışlardır. Kesin ve apaçık doğru bilgiye ulaşınca şüphe etmeyi bırakmışlardır.

2 - DOĞMATİZM - (DOĞRU BİLGİ MÜMKÜNDÜR)

Doğru bilginin mümkün olduğunu savunan görüşe Doğmatizm denir.

Bu görüş içerisinde doğru bilginin nasıl elde edileceği/kaynağı sorunu ortaya çıkmaktadır.

BİLGİ EDİNME YOLLARI

1 - BİLGİNİN KAYNAĞI OLARAK DENEY (DENEYCİLİK/ EMPİRİZM) Empirizme göre tüm bilgiler duyu, gözlem veya deney yoluyla elde edilir. Empirizm, 16. yüzyıldan

itibaren deneysel bilimin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Francis Bacon, Thomas Hobbes , John Locke ,George Berkeley ve David Hume gibi düşünürler tarafından savunulmuştur.

Empirizm(deneycilik), akılcılık ve doğuştancılığa karşıt bir görüştür. Yöntem olarak deney, gözlem ve tümevarıma dayanır. Empirizme göre insan zihni doğuştan boş bir levha gibidir. Bu boş levha

öncelikle izlenimlerle dolar. İzlenimler birtakım tasarımların ortaya çıkmasına neden olur. Bu

tasarımların çeşitli şekillerde birleştirilip işlenmesiyle de karmaşık düşünceler ortaya çıkar. Dolayısıyla zihinde daha önce duyularla elde edilmemiş hiçbir bilgi yoktur. Var olanlara ilişkin bilgi, “a priori”

(deneyden gelmeyen) olamaz. Bilgi doğuştan getirilemez. İde ve kavramların kaynağı da deneydir.

Bir kavramın geçerli olabilmesi için deneysel kökeninin bilinmesi gerekir. Empirizme göre kavramların

anlamları ancak deneyden elde edilen verilerle açıklanabilir.

(2)

2- BİLGİNİN KAYNAĞI OLARAK AKIL ( AKILCILIK/ RASYONALİZM) Bu anlayış, bilginin temel kaynağının akıl yürütme ve düşünce olduğunu ileri sürer. Bu görüşü

savunan filozoflara göre doğru bilgi; genel geçer, değişmez, her yerde ve her durumda aynı olmalıdır.

Duyu ve deneyimler zamana ve duruma göre değişebilir. Ayrıca her insanın duyu ve deneyimleri kendine özgüdür. Bu nedenle duyu ve deneyimler doğru bilginin kaynağı olarak kabul edilemez.

Doğrunun ve gerçeğin tek kaynağı akıldır.

Akılcı görüşün başlıca temsilcileri Platon, İbni Sina, Descartes, Baruch Spinoza (Baruk Sipinoza), Gottfried Leibniz (Gatfirid Laypniz) ve Hegel’dir.

3- BİLGİNİN KAYNAĞI OLARAK HEM DENEY HEM AKIL (ELEŞTİRİCİLİK/ KRİTİSİZM) Kritisizm, Immanuel Kant tarafından geliştirilmiştir. Bu anlayış, bilginin elde edilmesinde deney ve

akla eşit derecede önem verir. Kant, bilginin ham maddesinin deneyden geldiğini ve akıl tarafından

işlenip bilgiye dönüştürüldüğünü savunur.

Kant’a göre iki tür bilgi vardır: “A posteriori” (deneyden gelen), nesneler hakkında duyular yoluyla

deneye dayanılarak elde edilen bilgi. Ör: dünya yuvarlaktır.

A priori ise deneyle elde edilemeyen, doğuştan getirilen bilgi. A priori bilgiler, zorunlu ve tümel geçerliği olan bilgilerdir. Örneğin “Bir üçgenin iç açılarının toplamı iki dik açıya eşittir.” yargısı deney

veya duyumdan yararlanılmadan oluşturulmuştur.

Kant’a göre rasyonalistler deneyi, deneyciler ise insan zihninin deneye yaptığı katkıyı göz ardı

etmişlerdir.

I. Kant’a göre insan aklının, a priori temel kavramları (kategorileri)vardır. Dış dünyadan alınacak deney malzemesi ve akıl tarafından sağlanan bu kavramlar olmadan bilgi elde edilemez . Duyusuz

kavramlar boş, kavramsız duyular kördür.

. 4- BİLGİNİN KAYNAĞI OLARAK SEZGİ (SEZGİCİLİK/ ENTÜİSYONİZM) Sezgicilere göre duyular ve akıl doğru bilgiyi elde etmede yetersiz ve yanıltıcıdır. Sezgiciler kesin ve

doğru bilginin var olduğunu ve doğru bilginin kaynağının sezgi olduğunu savunurlar.

Sezgiciler insan aklının sınırlı olduğunu düşünür. Çünkü insan aklı, belli bir zaman ve mekân içinde

deneye dayanarak bilgi elde eder. Böyle bir kaynak, gerçeğin bilgisini veremez.

(3)

Gerçeğin bilgisi ancak sezgiyle mümkündür. Bu anlayışa göre sezgi, insanı doğrudan ve araçsız bir kavrayışla doğru bilgiye ulaştırır. islam dünyasında Gazali ve tasavvuf felsefesi filozofları, Batı felsefesinde ise Henri Bergson sezgiciliğin temsilcileri arasında yer alır.

BİLGİ ELDE ETMEDE DUYUM VE DENEY

1. DUYU, DUYUM VE ALGI

İnsan günlük yaşamda pek çok uyarıcı ile karşılaşır.

Uyarıcı;fiziksel çevrede duyu organını harekete geçiren herhangi bir nesne,enerji ya da enerji

değişmesidir. Uyarıcılar insana duyu organları yoluyla ulaşır.

Duyum: Duyu organları yoluyla alınan uyarıcılar duyuma nedenolur. Duyum, iç ve dış uyarıcılara karşı gösterilen duyarlılıktır. Duyum,dış uyarıcılarla oluşabileceği gibi iç uyarıcılardan da

kaynaklanabilir.

Algı ise yaşantı sırasında edinilen duyusal bilginin, beyin tarafındanyorumlanıp anlamlı hale getirilmesidir. Algı; duyumların anlamlandırılması olarak da tanımlanır. Algı insanın bilgi

kaynaklarından biridir. İnsan aklı, algılar yoluyladış dünyayı tanır ve anlamlandırır. ( ör: bebeklerde ? ) Bu anlamlandırma çabası, düşünme ve bilmeyi ortaya çıkarır.

2.EMPİRİZM (DENEYCİLİK)

Empirizm(deneycilik), bilgi edinme sürecinde doğru bilginin kaynağının deney olduğunu savunan

görüştür. Temsilcileri: John Locke, David Hume, Francis Bacon, Thomas Hobbes ve George Berkeley.

John Locke

a göre aklın, üzerinde çalışacağı tüm malzeme deneyden gelir.

Aklın doğuştan getirdiği hiçbir şey yoktur. İnsan aklı boş bir levha gibidir. Bu boş levha ancak

deneyimler ile dolabilir ve her şey ancak deneyimler yoluyla bilinebilir.

J. Locke, deneyi dış deney ve iç deney olmak üzere ikiye ayırır . “Dış deney”, beş duyudan biri veya daha fazlasının kullanılmasıyla gerçekleşen algıdır. Nesnelerin soğukluk, ses, sıcaklık, yumuşaklık, renk gibi duyu yoluyla edinilen nitelikler dış deneyle elde edilir. Fiziki varlıklarla karşılaşan duyu organları, aldığı etkileri zihne aktarır. Zihin bunlar üzerinde çalışmaya başlar. J. Locke zihnin bu etkinliğine “iç deney” adını verir. Dış deney gerçekleşmeden iç deney ortaya çıkamaz. İç deney, zihne dış deney yoluyla elde edilemeyecek bilgilere ulaşmasını sağlar. Dolayısıyla J. Locke’a göre her türlü bilginin kaynağı ve aracı deneydir. Bilginin bütün kaynağını deney, gözlem ve duyuların kullanımı sonucu zihne gelen verilerde bulur.

David Hume

’a göre doğru bilginin kaynağı deneydir.

Zihnimizde bulunanları izlenimler ve fikirler (düşünceler ve kavramlar) diye ikiye ayırır.

İzlenimler; canlı duyumlardır. Görürken, işitirken, severken ya da nefret ederken algıladıklarımız ve

hissettiklerimiz bu grupta yer alır. Fikirler ise duyum ve duygulanımların soluk izleri veya kopyalarıdır.

Karın soğuk olduğu duyumu izlenimdir, soğuk bir yerde nasıl yaşanabileceği üzerine yapılan planlar fikidir. İzlenimi olmayan fikir(düşünce) yoktur. İnsanın düşünme, hayal etme ve hatırlama gibi

zihinsel faaliyetleri fikir; görmek ve işitmek gibi algısal faaliyetleri ise izlenimdir.

Hume, nedensellik(determinizm) ilkesinin deneyin sonucu olan bir düşünce olduğunu söyler. Yani nedensellik bir zorunluluk değil, bizim bir alışkanlığımızdır.

(4)

BİLGİ ELDE ETMEDE AKIL

RASYONALİZM (AKILCILIK)

Rasyonalizme göre doğru bilgiye ancak akıl ile ulaşılabilir. Rasyonalizm, insanın akıl yürüterek ya da düşünerek var olanı ve var olanın yapısını bilebileceğini savunur. Bu anlayışa göre insan aklı evren hakkında kesin cevaplara ulaşabilir ve varlık hakkındaki doğru bilgilere deneye dayanmadan ulaşabilir.

Bilim ise akıl yoluyla oluşturulmuştur ve tümdengelime dayanır. Rasyonalizm, akla dayalı bir yöntem ile her konuda uygun ve doğru açıklamalar elde edilebileceğini savunur. Yalnızca akıldan türetilmiş olan zorunlu ve apaçık doğrular; doğru, gerçek ve kesindir. Diğer her şey, yanlışlanabilir ve kesinlikten

yoksundur. Rasyonalist filozoflar Sokrates, Platon, Aristoteles, Hegel, Farabi ve Descartes’tir.

Sokrates

, doğru bilginin mümkün olduğunu ve akıl sayesinde elde edebileceğini savunur. Değer ve ölçütlerin sorgulanması ve bunların akılla temellendirilmesi gerektiğini ileri sürer. Sokrates,

tartışmalarında “Bildiğim tek bir şey var, o da hiçbir şey bilmediğimdir.” demiştir.

Onun “Sokratik Yöntem”i ironi ve maiotik aşamalarından meydana gelir. Sokrates, ironide, çok şey bildiğini iddia eden bir kişiye çeşitli sorular sorarak kişinin aslında o konuda hiçbir şey bilmediğini kanıtlar. Maiotikte ise hiçbir şey bilmediğini zanneden birine ustaca sorular sorarak onun aslında o konuda çok şey bildiğini ortaya koyar.

Platon(Eflatun)

, bilgi ile ilgili görüşlerini iki evren anlayışına dayandırmıştır. Bunlar, idealar

dünyası ve duyular dünyasıdır. İdealar; maddi olmayan, ezelî ve ebedî özlerdir.

“İdealar dünyası”, duyularla elde edilemez ancak akıl yoluyla bilinebilir. Tüm varlıkların

gerçekleri(asılları) oradadır. Doğru bilgi ideaların bilgisidir.

“Duyular dünyası/nesneler dünyası” ise duyularla algılanabilir ve sürekli olarak değişen, yok olan

objelerin dünyasıdır. Nesneler dünyasındaki varlıklar idealar dünyasındaki ideaların kopyasıdır.

Ör: nesneler dünyasındaki papatya , idealar dünyasındaki papatya idealinin kopyasıdır. Duyularla elde edilen bilgilere doxa [doksa (sanı)] denir. Bu nedenle sadece ideaların bilgisi gerçek bilgidir.

BİLGİ ELDE ETMEDE SEZGİ

Entüisyonizm(Sezgicilik) bilginin temeline sezgiyi alır. Doğru bilginin, doğrudan bir seziş ve araçsız

kavrayışla (sezgiyle) elde edildiğini savunur. İnsan eğer sezgiyi uygun bir biçimde kullanırsa bilgi edinmek için doğal bir yeteneğe sahip olur. Sezgiciliğe göre sezgisel bilgi, kesinliğinden dolayı diğer

bütün bilgilerin temelidir.

Gazali’ye göre doğru bilgiye tanrının insan kalbine sunduğu nur (sezgi) ile ulaşılır. Duyulara güvenilmez ve akıl bütün konuları kavramada yetersiz kalır. Ör: felsefe tarihinde birbiriyle çelişen felsefi görüşler bunu kanıtlar. Gazali sezgiye kalp gözü der. Ona göre kalp gözü (sezgi) ile ilahi bilgileri (tanrı ve metafiziği) kavrarız. Kalp gözü her insanda vardır ama her insan kalp gözüyle aynı yere varmaz. Ör: kalp gözünü kullanan bir sanatçı, bir filozof ve bir din adamı farklı yerlere varırlar. Günah

işleyince kalp gözüne perde iner ve hakikati kavraması zorlaşır.

Henri Bergson

:

Bergson’a göre bilginin iki kaynağı vardır. Zeka ve sezgi. Zeka, evreni durgun halde kavrar ve madde alanında geçerlidir. Somut olanı analiz ve sentez eder, insanın evrene egemen olmasını sağlar. Sezgi ise evreni, hayatı hareket ve oluş halinde kavrar. Gerçekte var olan, durağan

madde değil, süreçtir. Yani gerçeklik hayattır ve bunu yalnızca sezgi kavrayabilir, bilebilir.

Sezgi; hayatı, nesneyi ve gerçekliği ; canlı, hareketli, değişken ve bütünlüğü içinde kavramamızı sağlar.

Hayat ve yaşam atılımı (elean vitel) bilgisini sezgi verir.

(5)

DOĞRU BİLGİNİN ÖLÇÜTLERİ

Bilgi kuramının bir başka problemi, doğru bilginin ölçütlerinin neler olduğu sorusudur. Bu konuda

farklı cevaplar verilmiştir.

1. Doğru bilginin ölçütü uygunluktur: Bilginin, düşüncenin gerçekle uyuşması, dış dünyada bulunan nesne veya olguya uygunluğudur. Bir yargı veya önerme, gerçeklik ile uyuşuyorsa o bilgi doğrudur.

Örneğin “Kapıyı çalan Zeynep’tir” ifadesi, kapı açıldığında Zeynep görülürse doğrudur.

(Aristoteles, bu kuramı kabul eden filozoflar arasındadır.) 2. Doğru bilginin ölçütü tutarlılıktır: Bir bilginin başka bir bilgi arasında uyuşmanın olması durumuna

“tutarlılık ” denir. Bu doğruluk ölçütü özellikle rasyonalist filozoflar tarafından kabul edilmiştir (ör:Descartes). Doğruluğun ölçütü, düşüncelerin kendi arasındaki tutarlılıktır. Tutarlılık ölçütüne göre önermenin tek başına doğru olması değil bir bütün içinde diğerleriyle çelişmemesi önemlidir.

NOT: Burada uygunluktaki gibi bilgi ile nesne arasında değil, bir düşünce ile başka bir düşünce, bir bilgi ile başka bir bilgi arasında uyuşma söz konusudur. Örneğin, geometride öklit bağıntısını oluşturan önermelerin tek başlarına doğrulukları değil, diğer önermeler, aksiyomlar ile olan ilişkide bir tutarlılığın olması önemlidir.

3. Doğru bilginin ölçütü tümel uzlaşımdır: Bu ölçüte göre herkesin veya çoğunluğun kabul ettiği bilgiler doğrudur. Örneğin, en iyi yönetim şeklinin demokrasi olduğu fikrinin doğruluğu, o

toplumdaki insanların çoğunluğu aynı görüşte ise bu bilgi doğru olarak kabul edilir.

4. Doğru bilginin ölçütü apaçıklıktır: Bir bilgi, yargı veya önermenin apaçık olması; onun hem açık ve seçik bir bilginin olması demektir. Bir bilgi açık olabilir fakat seçik olmayabilir. Buna karşılık her seçik olan aynı zamanda açıktır da. Örneğin dişimizin ağrıması kendimize açıktır fakat hangi dişimizin ağrıdığını bilmiyorsak diş ağrısı bu durumda seçik değildir. Ne zaman hangi dişimizin ağrıdığını öğrenirsek o zaman diş ağrısı hem açık hem de seçik olur.

5. Doğru bilginin ölçütü yarardır: İşe yarayan, faydalı olan veya bir problemi çözen bilgi doğrudur.

Pragmatist (faydacı) filozoflar bu doğruluk ölçütünü kullanmışlardır. Pragmatist (faydacı) filozoflara göre bir bilgi yararlıysa değerli ve doğrudur. Bu filozoflar William James ve John Dewey’dir. Bilim doğrularının pratik alandaki yararları, onların doğru olduğunu gösterir. Örneğin, kanser hastalığı için yapılan testler sonucunda A,B,C…ilaçlarından eğer “A” ilacı hastalığı tedavi edecek sonuçlar verdiyse,

“A” ilacı yararlıdır (doğrudur) sonucu ortaya çıkacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Müdür; Fen ve Mühendislik alanında çalışan Üniversite öğretim üyeleri arasından Rektör tarafından üç yıl süre ile görevlendirilir. Süresi dolan Müdür

2020 yılı Aralık ayı sonu itibariyle, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde aktif olan İşletme, İktisat,

Cinsel İstismar İle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar.. Doğrular Doğru

2019 yılı Aralık ayı sonu itibariyle, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde aktif olan İşletme, İktisat,

Seramik alanında önemli bir merkez olan bölgenin ihtiyaç duyduğu teknik, teknolojik, sanatsal desteği vermek, eğitim öğretime katkı sağlamak ve üretim yapmaktır. a) Seramik

“Materyal Satın Alma, Bağış Kabul, Seçme ve Bağış Fazlası Kitapları Değerlendirme Yönergesi”ne göre inceleyerek bağış kabul edebilir. Kütüphane yönetimi

Durumu Sorumlu Birim Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık. 1 Üniversite

Bu durumda akla yepyeni bir soru ge- liyor: “Gerçekte görme nedir?” Gözüne bir kez bile ›fl›k girmedi¤i halde Arma¤an’›n beyninin görmeyle ilgili bölümünün hare-