• Sonuç bulunamadı

Bayrağımız YKS Başarımız Misafir Öğrenciler Mehmet BOZDAĞ ile Röportaj Evren Ses ile mi Oluştu...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bayrağımız YKS Başarımız Misafir Öğrenciler Mehmet BOZDAĞ ile Röportaj Evren Ses ile mi Oluştu..."

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Bastığın yerleri «toprak!" diyerek geçme, tanı!

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

O benimdir, o benim milletimindir ancak. Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hüryaşadım, hüryaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle birîmânı boğar, „ Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...

Kim bilir, belki yarın... belki yarından da yakın.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma'bedimîn göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli- Ebedîyurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;

Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na'şım;

O zaman yükselerek Arş'a değer, belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

(3)

i ç i n d e k i l e r

Bayrağımız... 4-5

2018 YKS Başarımız... 6

Misafir Öğrenciler... . 7

Mehmet BOZDAĞ ile Röportaj... 8-11 Evren Ses ile mi Oluştu... 12-13 Nano Teknoloji... 14-15 Pi sayısı... 16

Kolay Gelsin... 16

Engelsiz H ayat... 17

Tarihin Bize Öğrettikleri... 18

Yapay Seçimsiz Gıdalar... 19-21 Otizm ..., 22-23 Genç İmam Hatiplim... 24

İmam Hatiplim... . 25

Varoluş Gayemiz Üzerine... 26-27 İmam Hatipli Olm ak... 28

Edebiyatçı Gözüyle... , 29-31 N iyet... 32-33 İki Nokta Arasında... 34

Devenin Yaratılışı... 35

Kardeş Olalım... 36

Zaman Hırsızları... 37

Teknoloji Sosyal M edya... 38

Teknoloji Bağımlılığ ı ... 39-41 Kendi Başına Düşünmenin Eğitimdeki Y eri... 42

Asla Pes Etme... 43

Osmanhca Türkçesi M etni... 44-46 Bir Yazar Bir E ser... 47 Bulmaca - Zeka Oyunları - Gülmeceler ... 48-51 2018-2019 Öğretim Ydı Etkinliklerimiz... 52-57 Eğitim Öğretim Ortamlarımız... 60-63

(4)

EDİTÖRDEN

KAYSERİ ANADOLU İHL FEN VE SOSYAL BİLİMLER PROJE OKULU

YIL 2019 SAYI:2

İMTİYAZ SAHİBİ

Kayseri Anadolu İHL Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu Adına Tevfik KÖK

GENEL YAYIN YÖNETMENLERİ Dr.Yavuz YÜCEL

Fırat ŞAHİN

YAYIN DANIŞMANI Rıza BOZDAĞ

REKLAM Rıza BOZDAĞ

YAZIŞMA ADRESİ

Gülük Mah. Osman Kavuncu Bulvarı No:41

Melikgazi/Kayseri

Tel: 0352 3360100 Fax:0352 3360109

Web: kanadoluihl.meb.kl2.tr

Dergimizde yayınlanan yazıların her türlü Sorumluluğu yazarlarına aittir.

«föi&mifJkfcİTrafcmanirrafnm

A llahın selamı, rahm eti, bereketi üzerinize olsun değerli okuyucularımız.

Geçen yıl ilk sayısını çıkardığım ız ve H utabâ (hatipler) ismini verdiğim iz dergim izin bu yıl ikinci sayısıyla sizleri buluşturan Rabbim ize binlerce şükürler olsun. İnşaAllah dergim iz her yıl edindiğim iz tecrübeleri üzerine koyarak çıkm aya devam eder.

2019 yılı Sayın Cum hurbaşkanım ız Recep Tayyip ER D O Ğ A N 5 m yayınladığı Cum hurbaşkanlığı genelgesiyle“P ro f Dr.

Fuat SEZGİN yılı” olarak ilan edildi. Biz de bu değerli h o c am ızı rahm etle anarken dergim izin tem asım bu sayısında Bilim - Teknik ve Teknoloji olarak belirledik.

O kulum uzun değerli öğretm enleri ve öğrencileri tarafından hazırlanan yazılarda Bilim -Teknik ve Teknolojideki gelişm eler vurgulandı. A yrıca hikâye, şiir, sohbet, deneme, yazar-kitap tanıtım ları, bulm aca ve zekâ sorulan yanında 2018-2019 Eğitim Öğretim yılında okulum uzda yapılan etkinliklerin b ir kısm ını sizlerle paylaşm aya çalıştık. Böylece okulum uzun da sesi olm aya gayret ettik.

D ergim ize ism ini veren ve h er iki sayının de çıkm asında yardım larım esirgem eyen değerli eşim e de teşekkür ederim.

Sözü daha fazla uzatm ayayım . Sürçülisan ettikse affola. B aşka sayılarda İnşaAllah buluşm ak üzere.

A llaha em anet olun.

Fırat ŞAHİN T ürk D ili ve Edb. Öğrt.

(5)

Rahman ve Rahim Olan A llah’ın Adıyla!

Kıymetli Okurlar,

Milletimizi ayakta tutan, hiç şüphesiz ki milli ve manevi değerlerimizdir. Gençlerimizin

‘öz’ünde varolan bu değerleri canlı ve diri tutmak, milletin bekâsı için oldukça önemlidir, imam Hatip Liseleri açıldığı günden bu yana bu önemli misyona talip olmuş ve bunu kendine şiâr edinmiştir. Bu misyon; gençlerimizin, milli ve manevi değerlerine sahip çıkarak, bu değerleri yaşamak, yaşatmak ve sonraki nesillere taşımaktır.

Kayseri Anadolu im am Hatip Lisesi olarak, öğrencilerimizi hayata çok yönlü olarak hazırlamayı amaç edindik. İmanlı, milli değerlerini benimseyen ve akademik başarılan ile öne çıkan bir nesli yetiştirebilmek için, gece gündüz demeden, özverili bir ekip ruhu ile çalışmalanmıza devam etmekteyiz. Bu uğurda emek veren, gayret gösteren, çaba sarf eden tüm meslektaşlanma teşekkür eder, kolaylıklar dilerim. Yazımı burada sonlandınrken hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum. A llah’a emanet olun!

Tevfik KÖK Okul Müdürü

3

(6)

B A Y R A Ğ IM IZ

H alkım ızın büyük çoğunluğunu “aptal” olarak niteleyen A ziz N esin şöyle dediği söylenir:

“Ö nüm e dünyanın bü tü n ülkelerinin bayraklarının resim lerini açıp tarafsız b ir gözle bakm aya çalıştım . H angisinin en güzel olduğunu bilm ek istedim . O k ad ar baktıktan sonra b izim bayrağım ızın en güzeli olduğuna karar verdim . A sıl anlam adığım şey, b u kadar aptal b ir halk, b u k adar güzel b ir bayrağı nasıl yapabildi.”

A ziz N esin böyle b ir şeyi gerçekten söyleyip söylem ediğini bilm iyorum am a onun fütursuzca v e edepsizce kullandığı “aptal” kelim esini b u kahram an v e asil b ir m illete yakıştırm am ız m üm kün değildir. O nun b u ifadesi bana, atalarım ızın “K em söz, sahibine aittir” şeklindeki m uhteşem sözünü hatırlattı. A ziz N e sin ’in aynaya bakarak b u sözü sarf ettiğini hatırlatıp polem iğe girm eden asıl söylem ek istediğim e geçm ek istiyorum .

A ziz N esin ve onun gibi seküler düşünceye sahip kişiler, bayrağım ızın üzerinde neden ay yıldız ve renginin de neden al olduğunu, O sm anlI'nın neden b u bayrağı seçtiğini elbette bilm ezler. B ilseler de asla kabul etm ezler. B u yüzden böyle u kalâlıklar yaparlar v e yapm aya d a d evam edeceklerdir.

A y-yıldızlı al bayrağım ıza karşı edepsizce ve saygısızca ifade ve hareketler, ne yazık ki sadece seküler düşünceye sahip kişilerden y a da b ö lücü teröristlerden gelm em ektedir.

M aalesef bazen, kendini dindar olarak niteleyen bazı kişilerden de aynı edepsizliği ve saygısızlığı görm ekteyiz.

B u bayrak, bize şehir efsanesi olarak anlatılan ve okullarım ızın koridorlarına asılan

“T ürk B ayrağının D oğuşu” resim lerinde anlatıldığı gibi savaş m eydanlarında şehid düşen askerlerim izin kanlarının oluşturduğu gölcüğe gökyüzündeki hilalin yakam oz oluşturan yansım ası neticesinde icat edilm iş değildir. B u şekildeki anlatım , tam am en b ir efsanedir.

B u bayrak, ecdadım ız O sm anlI'nın dünya M üslüm anlarının lideri olduğu dönem lerde b ilinçli olarak ay, yıldız ve al renk kullanılarak yapılm ıştır. H ilal “L â ilahe illallA llah” yıldız

“M u h a m m e d ü r-R a sû lu lla h ” dem ektir. A l ren k ise gerçekten şehitlerin kanlarını ifade etm ektedir.

B ayrağım ız, 9/Tevbe: 40'ta bildirildiği gibi “İ ’lâ - i kelim etullah (A llah ’ın sözünün en yükseğe çıkarılm ası)” m aksadına m a tu f olarak hazırlanm ış ve b u m aksatla en yükseğe çekilm iştir. B ayrağın niye ayaklar altına alınm am ası ve yere serilm em esi yahut başk a b ir am açla kullanılm am ası gerektiği, hatta bunun için özel kanun çıkarılm ış olm asının nedeni de budur.

Y ani bayrak, “uğrunda ölünecek tek şey vardır, o da A llah'tır” iddiasının m addi b ir sem bolüdür. B unun dışındakiler teferruattır.

Tarih boyunca “H ilâl” dendiği zam an bundan kastedilenin dinim iz İslâm olm ası bo şu n a değildir. H ilâlin İslâm dininin sem bolü olm ası nedeniyle ecdadım ız, yüzlerce yıldan b eri onu inşa ettiği kubbe ve m inarelerin en ü st noktasına onu yerleştirm iştir. B undan m aksat d a “ İ ’lâ-i kelim etullah”tır. Y ani “A llah sözünün en yükseğe çıkartılm ası”dır.

(7)

B ayrağım ızın anlam ını bilm eyen ya d a efsanelere inananlar açısından bun u n b ir önem i olm adığından dolayı, C um huriyetin ilanından sonra bize yutturulan efsaneler uydurulm uş ve bayrağım ızın gerçek anlam ı unutturulm aya çalışılm ıştır. H atta hilal ve yıldızı eski T ürk dinlerinden olan G ök Tanrı dini ile ilişkilendirm eye kalkanlar bile olm uştur. O ysa bayrağım ız tam am en İslâm î b ir sem boldür.

İşte b u yüzden, bayrağım ıza karşı saygısızlığı v e edepsizliği, hatta sözün en doğru söylenişi ile yapılan b u n ca düşm anlığı, seküler düşünceye sahip ya da bölücülüğü hayat felsefesi edinm iş terörist zihniyetlerde görm em iz bizi şaşırtm ıyor. A ncak b izim dindar geçinen ukalâlarım ızın da bütü n nim etlerinden yararlanm aktan hiç çekinm edikleri devletim izin bağım sızlığının sem bollerine olan düşm anlıklarını bizim olan, bizd en olan bayrağım ıza da yaparak onu d a dışlam aları asla kabul edilebilecek b ir tav ır değildir.

M aalesef batı dünyasının bile bildiği b u gerçek, kendini M üslüm an olarak tanıtanlar tarafından bilinm em ekte ve ak ıllan sıra bazı dîn î gerekçelerle b u şanlı sem bol dışlanm aktadır.

O ysa A B bile bu n u b ildiği için M esut Y ılm az’ın başbakanlığı dönem inde “bayrağınızı ve dininizi değiştirm eden sizi aram ıza alm ayız” dem e fütursuzluğu gösterm iş, bayrakla dinin aynı anlam ı taşıdığına vurgu yapm ıştı.

K udüs ve M escid-i A ksâ m uhafızı cesur adam R aid S alah ’ın K u d ü s’teki ofisinin d u v an n d a b ir T ürk bayrağı asılıdır. B u bay rak M avi M arm ara baskını sırasında 9 kardeşim izi şehid verdiğim iz sırada Siyonsitlerin ayakları altında ezilirken gem ide aktivist olarak bulunan b ir ablam ız tarafından alınm ış ve K ay seri’deki b ir program da R aid S alah’a teslim edilm işti.

R aid Salah b u bayrağı alıp kendisinde em anet olarak bulunan eşyaların arasına katm ıştı. R aid Salah, m uhafaza ettiği v e K u d ü s’ü n tekrar O sm anlI’n ın torunları tarafından teslim alındığı zam an onlara teslim edeceğini söylediği çok kıym etli eşyalara sahiptir. İşte b u şanlı ve kanlı bayrak da onlar arasına girm iştir.

G eçtiğim iz yıllarda K u d ü s’e ziyaretlerde bulunan K ayseri B arosu eski b aşk an lan n d an Fevzi K onaç, R aid Salah ile b u bayrağın önünde b ir fo to ğ raf çektirm işti. R aid Salah, bu bayrağı laik ve dem okrat b ir rejim in sem bolü olarak değil, İslâm ’ı tem sil eden b ir sem bol olarak gördüğü için m uhafaza etm ektedir.

A ziz N e sin ’in halkım ızın nasıl olup d a dünyanın en güzel bayrağını tasarladığını niye anlayam adığını gayet iyi anlıyorum d a dindar geçinenlerin bun u niye anlayam adığını anlayam ıyorum . U m arım n e kadar büy ü k b ir yanlış içinde olduklarını anlarlar.

R ıza B ozdağ M üdür Y ardım cısı

(8)

2018 YKS ÜNİVERSİTE YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE

57 öğrencimiz 4 yıllık Fakültelere

48 öğrencimiz 2 yıllık M eslek Yüksekokullarına 8 öğrencimiz BESYO’ya

1 öğrencimiz Kara Harp okullarına 2 öğrencimiz Astsubaylık okullarına yerleşmiştir.

2017-2018 Eğitim Öğretim yılında okulumuzdan mezun olan öğrencimiz Muhammet Emre KILIÇ Türkiye 315.’si olmuştur.

Ö S Y M

2018-YKS Sonuçları

S on u ç A ç ık la m a Tarihi: 31 T em m u z 2 0 1 S

ADİ VE SOYADI İMUHAMMED EMRE KILIÇİ

TYT TESTLERİN D EK İ DOĞRU \ T YANLIŞ SAYILARI TÜRKÇE SOSYAL B İL İM LE R TEM EL MATEMATİK FEN BİL İM LE R İ Do ğru Yanlı; Doğru Yanlış D oğra Vu.1.4 Doğra Y u lıı

39 1 16 3 1“ 4 3 2

AYT TESTLERİM DEKİ DOĞRU YAKLIŞ SAYILARI TÜ RK DİLİ \~ E EDEBİYATI - SOSY.AL BİL İM LE R - 1

TÜRK D İLİ \"E EDEBİYATI TARİH - 1 COĞRAFYA - 1

Doğru Yanlı; Doğru Yanlış Doğru Yanlı;

23 1 9 1 5 1

SOSY.AL B İL İM L E R - 2

TARİH - 2 COĞRAFYA - 2 FELSEFE GRUBU DKAB İLAVE

FELSEFE GRUBU

Doğru Y u lı; Doeru Yanlış. Doeru Yanlış Doğru Yanlış

S 3 9 2 10 5 1

MATEM ATİK FEN BİL İM LERİ

MATEM ATİK F İZ İK KİMYA B İY O L O Jİ

Doğru Yanlı; Doğru Yanlış D oeru Yanlış Doeru Yanlış

7 S 0 0 0 0 0 0

OKUL \"E ORTA Ö Ğ RETİM BASARI PUANI BİL G İL ER İ

D İPLO M A NOTU ORTA Ö Ğ R ETİM BAŞARI PUANI OKUL KODU OKUL TÜRÜ KODU ALAN KODU D AL NO

91.26 456.3CC00 3S6S33 51023 6026 -

SINAV PUANLARI \ E BAŞARI SIRALARI YERLEŞTİRM E PUANLARI \ T BAŞARI SIRALARI Y ERLEŞTİRM E E K PUANLI Y ERLEŞTİRM E PUAN TÜRÜ PUANI BAŞARI SIRASI PUAN TÜRÜ PUANI BAŞARI SIRASI PUANI BAŞARI SIRASI (EK PUAN)

TYT 340.9356$ 100676 Y-TYT 395.“4166 93038 423.11966 2016

SAY 205,1754' 236511 Y-SAY 2^0 0 3 4 ~ 2549'3

SÖZ 4 : 6 ." f s : ı 38 3 Y-SÖZ 4 '1 ,51411 315

EA 316,43513 466"9 Y-EA 3 T , 19113 43400

DİL Y-DIL . . .

(9)

OKAN AKYAZGAN TDE. Öğrt.

OKULUMUZDA EĞİTİM GÖREN MİSAFİRLERİMİZLE

Ülkemiz, tarihi boyunca zor durumda kalan insanlara kucak açmış, onları evinde hissettirmiş ve bu konuda büyük bir şana sahip olmuştur. Bu vesile ile Batı’da ve Doğu’da Türk misafirperverliği adında bir kavram oluşmuştur. Dil, din, ırk aynmı gözetmeksizin Anadolu birçok mahzun insana kapılarını açmış ve bunu bir gelenek haline getirmiştir. Bu gelenek hem atalarımızdan hem de İslam’dan bizlere mirastır.

Misafirperverlikteki şanımız o kadar yüksek olsa gerek ki, 15. Yüzyılda İspanya’daki baskıdan bunalan Yahudilerin imdadına yine atalarımız yetişmiştir.

Son zamanlarda özellikle Orta Doğu coğrafyasında oynanan kirli oyunlar vesilesiyle göç kavramı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu vesileyle devletimiz ” Müslüman, Müslüman’dan sorumludur. *’

anlayışına sahip çıkarak, Hz. Muhammed (s.a.v)’ in Mekke’den Medine’ye göçünü idrak ederek, Muhacir - Ensar kardeşliğini benimseyerek kapılarını bu sefer de İslam coğrafyasına açmıştır. Peki, Batı’nm bu duruma bakış açısı nedir? Ne yazık ki! Batı, İstiklal Marşı yazarımız Mehmet A kif Ersoy’un dediği gibi çelik zırhlı bir duvardır. Medenidir, ama aynı zamanda tek dişi kalmış bir canavardır. Mültecileri kendilerine külfet olarak görmekte, ülkelerinde istememektedir.

Ülkemizde, 3,6 milyondan fazla Suriyeli mültecinin yanı sıra, Irak ve Afganistan gibi ülkelerden de birçok muhacir bulunmaktadır. Bu insanların büyük bir kesimi ise okul çağmdadır. Kurumuş dallarından çiçek açmak isteyen bu okul çağındaki kesime ise Milli Eğitim Bakanlığı ellerini uzatmış, toprağını sulamış ve çiçek açmaları için büyük bir fedakârlık göstermiştir. Eğitim sistemimize entegre olmalarını sağlamak amacıyla Türkçe öğrenmelerine olanak sağlanan muhacir kardeşlerimize, hem geçici eğitim merkezlerinde hem de okullarımızda eğitim imkânı sağlanmış, toplumda uyum sorunu yaşamamaları için çeşitli eğitimler verilmeye başlanmıştır. Bu eğitimlerden bir tanesi de Türkçe öğretimidir. Şüphesiz dil, birçok sorunun önlenmesi anlamında büyük bir öneme sahiptir. Peki dil nedir, neden önemlidir?

Dil, her şeyden önce bir kültür taşıyıcısıdır. İnsan; canlılar içinde düşünen, duyan, anlayan, öğrenen, üreten bir varlıktır. Bu niteliklerden dolayı, öteki canlılardan daha üstündür. İnsan bir toplum içinde yaşamak, ihtiyaçlarını karşılamak için çevresindekilerle konuşmak, anlaşmak mecburiyetindedir. Bu bakımdan muhacir kardeşlerimize ülkemizde daha iyi şartlarda yaşamaları adına, kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri adına okulumuzda Türkçe eğitimi için özel bir sınıf oluşturulmuştur. Derslerimizde ülkemizin ö rf ve âdetleri de anlatılmakta ve bu konu bağlamında çeşitli drama etkinlikleri yapılmaktadır.

Türkçe öğretiminde birlik ve beraberliği simgeleyen şiirler, türküler, filmlerin yanı sıra çeşitli

materyallerden de faydalanılmaktadır. Bu eğitimler, öğrencilerimizin diğer derslerini anlamalarına da yardımcı olmaktadır.

Okulumuzda mülteci kardeşlerimize dil eğitiminin yanı sıra diğer derslerin eğitimi de verilmektedir.

Çeşitli sosyal projeler (sinema, yemek programlan, futbol tumuvalan v b .) ile eğitimlerimiz desteklenmektedir. Bu eğitimler, hem Türk toplumunda hem de kendi topluluklannda pozitif roller almalan için önem arz etmektedir. Öğrencilerimizin velileri ile toplantılar yapılmakta, çocuklanndaki sorunlar ile baş edebilmeleri için destek verilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, muhacir kardeşlerimizin okul malzemelerini de temin etmektedir. Bu bağlamda, ülkemiz üzerine düşen görevi büyük bir titizlikle yerini getirmiş ve 21. Yüzyılda Muhacir - Ensar kardeşliğinin güzide örneklerinden biri olmuştur.

Artık dezavantajlı kardeşlerimizin kurumuş dallarında çiçekler açmakta, sınırlardan uzanan elleri dost eller tutmaktadır. Güzel günler görmek adına, kirlenmiş gökyüzüne daha mavi bakmak adına yardımını esirgemeyen Aziz Türk milletinden Allah, razı olsun.

(10)

DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE İZLENME REKORLARI KIRAN

DİRİLİŞ/ERTUĞRUL DİZİSİ ÜZERİNE MEHMET BOZDAĞ İLE RÖPORTAJ

Türkiye’de olduğu kadar dünyan ve kültürlerinde çok büyük bir beğeni ile izlenen Diriliş/Ertuğrul dizisinin yapımcısı, senaristi ve proje tasarımcısı M ehmet Bozdağ ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajı, dergimiz adına, okulumuz mezun öğrencilerinden ve M ehmet Bozdağ’ın amcasının oğlu olan arkadaşımız Abdullah Harun Bozdağ yaptı. Sizin de beğeni ile okuyacağınızı düşündüğümüz röportajımızı zevkle okumanızı temenni ediyoruz.

Abdullah Harun Bozdağ: Diriliş Ertuğrul dizisi Türkiye kadar dünyanın farklı ülkelerinde de yayınlanıyor. Türkiye’de sürekli reyting rekorlarını kırdığınızı gibi farklı ülkelerde de çok izlendiğinizi biliyoruz. Türkiye ve uluslararası alanda bu kadar ses getiren bir dizinin yapımcısı, senaristi ve proje tasarımcısı M ehmet Bozdağ kimdir?

Mehmet Bozdağ: Kayseriliyim. H er Kayserili gibi daha küçük yaşlarımdan itibaren ticaretin içinde yetiştim. Babamın mesleği gereği küçük bir tezgâhta şekerlemeler, çikolatalar ve bal sattım. Kitap okumayı seven bir ailede dünyaya geldim. Dedem okumayı askerde öğrenmiş olmasına rağmen kitap ve gazete okumayı çok severdi. Onun, amcamın ve annemin etkisiyle bende de kitap okuma merakı gelişti. Bu sayede iyi bir kitap okuyucusu oldum.

Abdullah Harun Bozdağ: Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?

Mehmet Bozdağ: İlk ve orta eğitimimi kendi mahallemin okulu olan Cumhuriyet İlkokulu ve Gültekin Gürkan Ortaokulunda tamamladım. Lise eğitimimi ise uzun istişareler sonucunda, biraz da babam ın isteği ile Otelcilik ve Turizm M eslek Lisesinde bitirdim. Bu okulu birincilikle bitirmiş olmama rağmen 28 Şubat postmodern darbesinin bir mağduru da ben oldum. Çünkü okulum meslek lisesi idi ve meslek lisesi mezunları üniversite sınavlarında katsayı adaletsizliğine maruz kalıyordu. Sonuçta Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi’ne girdim. Burayı üçüncü sınıfta bırakıp Lefke Avrupa Üniversitesi Tarih bölümüne geçtim. Çünkü tarih, çocukluktan beri okumayı arzuladığım bir bilimdi. Bir sene burada eğitim gördükten sonra Sakarya Üniversitesi Tarih bölümüne geçtim. Lisans eğitimimi burada tamamlayıp Sosyoloji alanında yüksek lisans yaptım. Tarih okumak istiyordum. Hayatın önüme çıkardığı bütün engellere rağmen bunu başardım. Mücadele ve disiplinin sonucunda başarı oluyor.

Abdullah Harun Bozdağ: Tarih ve sosyoloji bilimleri sizin için nasıl bir m ana ifade ediyor, senaristlik ve yapımcılıkta size katkı sağlıyor mu?

Mehmet Bozdağ: Elbette bu iki bilim dalı benim için çok şey ifade ediyor. Ben şuna inanıyorum; disiplinler arası bir bağlantı olması lazım. Tarihi meselelere sosyolojik olarak bakılması gerektiği gibi, sosyolojik meseleleri de tarih ekseninde iyi analiz etmek gerekir. Bu iki disiplin arasında eğitim almak hem tarihi anlamda hem de sosyolojik anlamda birçok meselede size üç boyutlu bir bakış açısı kazandırıyor. Bunu ekrana ve sinemaya uyguladığınızda da müthiş bir hikâyesel zemin çıkıyor. Hangi hikâyeden hangi projeyi çıkaracağınızı zaten tarihsel metinleri okurken görebiliyorsunuz. Bu iki disiplin size böyle bir bakış açısı veriyor. “Nasıl bir proje ortaya çıkacak?” ve “çıkacak olan proje bugünün insanına ne verecek?” sorularını bu iki bilim sayesinde cevaplayabildim.

(11)

Abdullah Harun Bozdağ: Sinema gibi bir sektörü seçmenizde en fazla etkisi olan şey

Mehmet Bozdağ: Bu som bana sık sık sorulur. Şöyle ifade edeyim: Ben K ıbrıs'ta öğrenci olduğum yıllarda şimdi detaylanna girmeyeceğim bir rüya gördüm ve ondan sonra bu [alana girm eyi^üşü n 5 ü m ^ |

Abdullah Harun Bozdağ: B izler sizi “Diriliş/Ertuğrul’

bundan önce de bazı çalışmaların altma imza^atmışsınızdır. Daha önce hangi çalışmalarınız Poldu?3 *

Mehmet Bozdağ: Ben daha işin başında iken çok’değişik ustalarla bir takım projeler gerçekleştirdim. TRT için çekilen “Kardeş Şehirler” belgeselinde metin yazarlığı yaptım.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi için 5j b ü yüW O sm anlı p a d işa h ın m j^ î dönemlerindeki önemli şahsiyetlerin anlatıldığı ^U stalar^Â lim le^ Sultanlar” döküdramasmın senaristliğini ve yapımcılığını üstlendim yA rkasındarî^yln^^R T ^de^ yayınlanan “Gönül Hırsızı” dizisinin yapımcılığını gerçekleştirdim. Bütün bu çanşm alarnıy1Diriliş ’ in alt yapısını oluşturmamı sağladı.

Abdullah Harun Bozdağ:

O

zaman Diriliş’e gelelim ^ D iriliş’^ism in i ve kişi olarak

‘Ertuğrul Bey”i seçtinizT^Yinejdönem olarakJ n iç in \başka bir yüzyıl değil de özellikle 13. yüzyıl? Bunun özel bir nedeni var mı?

Mehmet Bozdağ: Bunu da şöyle açıklamaya^çalışayımHÖnce, 1092’de Haşhaşiler M elik Şah’ı öldürüyor. Arkasından 1096’da haçlı seferleri başlıyor /B unu ise 1243’te yapılan Kösedağ savaşı izliyor. Bir anda iki em perya^ kuvvet,^ yani | H açlılar ve Moğollar, Anadolu’nun ve milletimizin üzerine çöküyor/ Anadolu ’d ajbeylikler ve Anadolu Selçuklu devleti çok zor günler geçiri^ ^ B ütün bunlar yetmezmiştgibij İslâm dünyasında büyük bir parçalanmışlık sözkonusu. Büyüle bir buhran ve lm z y â ? B u krizde^birileri çıkacak ve yepyeni bir solukla dağılan sistem fy e niden inşa edecek v ^ nizam koyacak!^Bununla birlikte dünyaya da bir şey söyleyecek. Bi r noktada^Dirilîş^ismi[çok^^önenTarz|e5îyOT. Alternatifsiz Diriliş’ti aklımızdaki. Zaten tarihi İn lirs e n iz ^ ^ u ^ b ö y l^ o lm S ^ g e re k ü f f l i i ^ ı İ a^m ız. Yani sorunuza

R

^ - ^ o î m ası açısından şunu demek istiy o ru n ^A n ^ îo İu ’ya^üçin Bizans'veya M oğollar değil ğuzlar hâkim olmuşturJ^Oğuzlar^ ^ inden/niçin 1 Kayı^boyü?| K a ^ içinden niçin Ertuğrul Ertuğrul’un oğullan içinden n iç m O sm an 1 Bey?/ Dönem olarak niçin 13. yüzyıl? Bütün bu sorulann cevabını iyi «bilir ve doğru okursanız jböyl esine1 müthiş bir hikâyeyi ortaya koyabilirsiniz.

Abdullah Harun Bozdağ: Türkiye’de öldüğü kâdâr/üluslararası alanda çok konuşulan projeye imza attınız. Türk dizi sektör ^ d e T y a p ıîm n a z ^ îa ra k görülen bir yapımı gerçekleştirdiniz. Büyük bir başan elde ettiniz ^ B ujsüreçte yaşadığınız zorluklar oldu mu?

Varsa nasıl aştınız?

Mehmet Bozdağ: Daha ilk başta bize kimse inanmadı. Böylesine büyük bir projenin tutacağına kimse ihtimal dahi vermedi. Bugün e ^ a dar böylesine büyük bir projeye kimse Teşebbüs edememiş, edenler de hep başarısızJoSnuştu. B i z i m l e başarısız olaeağnmzH u h işim d ü le r^ e n im gibi genç ve tecrübesiz birininThem senaristlik hem yapımcılık hem de m roj^taşanm cılığı yapmasının mümkün olamayacağını söylediler. H er şey m ü m k ü n o lsâb ile]

(12)

______________

kostüm ve dekor konusunda tıkanıp kalacağımızı söyleyenler oldu. Oysa benim için bütün [ 5 ! S a r ^ ı l a c a î ^ ^ r l û k l * d ı YA?ıl f z o r l ^ ^ i h î n I e î ^ ö m l m ü ş^ u n ^ ^ h n ^ t a ^ d u w l â r d i ^ Bu]

duvarlan yıkmak gerekti.

Abdullah Harun Bozdağ: Peki,* bu duvarları nasıl yıktınız?

M ehmet Bozdağ: Y aptığım^ilkTiş yurt dışından işinin uzmanı bir illüstrasyonist getirmek oldu. Hikâyenin resimlerini bu ustaya yaptırdım. Resimleri görenler hayran oldu.

İnsanlar yavaş yavaş yumuşamaya ve bu^işin başanlacağına inanmaya başladılar. Sanat .yönetme n im d e^ k ^tü m ^ tâsan m cım kendiJklıfalunndakini^değil, b e n im ^ ^ a m d a ld f h a ^ li]

kurguladı. Bir de benim en büyük nasibim M etin Günay gibi bir u sta ile çalışmak oldu. Mimar [v e ^ m ü ^ ^ M etin Günay bu*alanın fen^ iyi yönetmenlerinde^ b i r i |i d i j

Meselelere aynı perspektiften bakıyor olmamız ve çok iyi^anlaşmamız da oldukça büyük bir avantaj oldu.

Abdullah Harun Bozdağ: Dizi f hakkında enTçok JmerakTedilenlerden birisi

. __m , W . ■ N 7 ^ 7 1 y . j * ,

hikâyenin tarihte aynen böyle gerçekleşip gerçekleşmediğidir? Sizin dizide anlattığınız hikâye,

.

* *

tarihte aynen böyle mi gerçekleşmiştir?

M ehmet Bozdağ: Tarihi birA onuyu ele alıp işleyendıiçbir^sanat^ürünü, tarihteki ile tıpatıp aynı değildir. Ancak tamame ? farklı da değildir. Bizim hikâyemizin ana konusıTtarihte]

aynen gerçekleşmiştir. Yani, Oğuzla^ iç in den Kayı b o y u ^ m ^ K ^ ı içinden Ertuğrul B ey’in çıkması, onların Ahlat çevresine yerleşmesi, Haleb’e doğru gitmek istemesi ama Anadolu’nun batısına gelip yerleşmeleri, bu esnada Moğollarla,4 BizanslveTtapınakçılarla sürekli bir mücadele içinde olmaları ve beylikler a ^ ın d a M f ç e k iş ı^ l"^ ta n h te birebir gerçekleşmiş, tarihen sabit olan konulardır. Bundan sonrası bizim kurgu kabiliyetimize kalıyor. Bu filmdeki karakterler içinde tarihte gerçekten yaşamış olanlar olmakla birlikte o dönemde değil de farklı dönemlerde yaşayanlar da olmuştur. Tabii başka hikâyelerde karşımıza çıkan ama bizim hayalimizde canlandırarak kendi *hikâyemizeXdâhilfettiğimiz | karakterler de oldu. Mesela Bamsı, aslında Dede Korkut hikâyelerinde geçen bir kahramammızdır.

^kbdullah Harun ^ ^ dağ: ^ ^ l i ş dizisi ile beraber^eya^öncesinde ya da sonrasında tarihi konulan ele alan birçok dizi oldu. Bu cüziler Diriliş Ertuğrul kadar başanlı olamadılar.

Bunun sebebini neye bağlıyorsunuz?

^Mehme tŞ B o z d a p ^ P ^ n s i p ^ ^ r a k l ^ h d ı^ f p ro j^ en m y d ışîn d â konuşmayîYdoğm l bulmuyorum. Diriliş Ertuğrul’un neden başanlı olduğunu anlatmak istiyorum. Konu aldığımız]

dönemin ru h u m ^ iy i^ ö k im le y ip , sen ary o d ajç ^ ^ ı ^ | i ş l ^ i ] ^ Ç o k ^ gerçekçi bir hikâye kurguladık. Teknolojiyi o ruh ile buluşturan h a n k ab m siste m geliştirdik. İzleyiciler dizimizi izlerlerken kendilerini hikâyenin bir kahramam^gîbi^gönneye^^^îâdı.^Yani seyirci kendisini dizinin içinde gördü. O dönemin olaylan ilejtn^cîönem in olaylan arasındaki benzerlikleri bularak işlememizin de büyük katkısı oldu. >Bupda seyirciyi etkiliyor ve bizim anlatmak istediğimizi çok iyi anlıyorlar. Böylece dizi tutmuş oluyor.

Abdullah Harun Bozdağ: Türk sinemasının henüz uluslararası aranda büyük bir eser ortaya koyamamasmın nedenini neye bağlarsınız?]

bunun ^sebebini okumamaya bağlıyorum.

ederseniz sinemamızda ortaya konulan hikâyelerin konusu üç aşağı,'beş yukarı hep aynıdır

(13)

Halkın sosoyolojik yapısını, inançlarını, değerlerini, ekonomik sorunlarını çok fazla önemsemeyen ve okumaktan uzak hikâyeler ortaya kondu. Bu nedenle İran, Hint sineması gibi kendimize ait bir sinema dili oluşturamadık. Sadece başka toplumların bakış açışı ve diliyle de başarılı olunamıyor.

Abdullah Harun Bozdağ: Diriliş dizisi bu sezon bitiyor. Önümüzdeki senelerde bizi ne gibi sürprizler bekleyecek?

Mehmet Bozdağ: Dizimiz Osman Gazi ile devam edecek. Ayrıca önümüzdeki senelerde birçok sinema filmi ve diziler üzerinde çalışmalarımız devam ediyor.

Seyircilerimize güzel sürprizlerimiz olacak.

Abdullah Harun Bozdağ: Son olarak, sizi örnek alıp kendilerine yeni hedefler koyan ve sektörünüze girmek isteyen gençler var. Onlara neler tavsiye edersiniz?

Mehmet Bozdağ: Her şeyden önce çok okumalarım tavsiye ederim. Biraz önce dediğim gibi Türk sinemasının dünya çapında bir yapım ortaya koyamamasının ve tıkanmış olmasının en büyük sebebi bu piyasadaki insanların çok az veya hiç okumayan insanlar olmasıdır. Okumak insanın ufkunu açmakta, hayal dünyasını ve kurgu kabiliyetini geliştirmektedir. Ben bunun faydasını çok gördüm. Bu yüzden gençlere de hep aynı şeyi tavsiye ederim.

Abdullah Harun Bozdağ: Peki, söz buraya kadar gelmişken, gençlere özellikle okumalarını tavsiye ettiğiniz kitap ya da yazarlar var mıdır? Rica etsek bize küçük bir liste verir misiniz?

Mehmet Bozdağ:

- Devlet Ana, Kemal Tahir - Osmancık, Tarık Buğra

- Toplumsal Aklı Anlamak, Sait Başer - Eğil Dağlar, Yahya Kemal

Abdullah Harun Bozdağ: Vakit ayırıp bizlerle bu güzel sohbeti gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

(14)

Nasuh OLGUN Fizik Öğretmeni

EVREN SES İLE Mİ OLUŞTU?

Big Bang( Büyük Patlama) Teorisi gerçek ise bu sorunun cevabı da evet olacaktır. Evreni var eden bir ses olmuştur. Biz bu sesin KÜN FE YEKÛN olduğuna inandığımız gibi daha da ötesine inanmaktayız. Evreni yerle bir edecek olan da bütün canlıları yeniden diriltecek olan da bir ses olacaktır. Bu ses ise SUR’un sesidir. Ancak bu seslerin içeriği nelerdir Maddeyi ve Eneıjiyi hem var eden hem de yok edecek ve onları yeniden var edecek olan bu ses nasıl bir sestir?

Ses bir enerji türüdür. Isı, ışık, hareket, elektrik eneıjileri gibi. Var olan bir eneıji yok edilemediği gibi Yok olan bir eneıji de var edilememektedir. Eneıji varlığım bir türde başka bir eneıji türüne dönüşmek suretiyle de korumaktadır.

Ses enerjisine ait bazı özellikler vardır. Bunlar Tim, Frekans ve Şiddettir. Ses enerjisi diğer enerjiler gibi dalgalarla taşımr

Tim sesin kaynağını ayırt etmemizi sağlayan bir özelliktir. Davulun sesini zurnanın sesinden, annemizin sesini kardeşimizin sesinden ayıran özellik budur.

Frekans bir saniye içinde üretilen ses dalgasının sayısıdır. İnsan kulağı saniyede 20 ses dalgası ile 20000 ses dalgası üreten sesleri duyabilmektedir. Frekans arttıkça ses incelir azaldıkça da kalınlaşır.

Şiddet sesin gürlüğünü ifade eden bir özelliktir. Ses kaynağından uzaklaştıkça gürlüğü dolayısıyla işitilebilme şiddeti azalmaktadır. Şiddet ses eneıjisinin gücünü göstermektedir. Sesimiz uzaktan duyulmuyorsa bağırarak gürleştirir ya da hoparlör yardımıyla şiddeti artırırız.

Ses sadece madde ortamında yayıldığı için sesi taşıyan dalgaya mekanik dalga ya da madde dalgası demekteyiz. Ses dalgası katı maddelerde en hızlı sıvılarda biraz yavaş gaz maddelerde ise en yavaş hızda yol alır. Hava ortamında sesin hızı havanın sıcaklığına ve yoğunluğuna bağlı olarak değişiklik gösterse de yaklaşık olarak 340 m/s dır. Büyük patlama sırasında henüz hiçbir madde olmadığı için patlamanın sesi de duyulmayacak olan bir sesti.

Bu yazdıklarım çoğumuzun bildiği bilgilerdir.

Ancak bu klasik bilgiler ışığında şu soruların cevaplan nelerdir merak ediyor, bu yazıda sizlerle merakı paylaşmak istiyorum.

Aynı konuyu anlatan öğretmenin farklı sınıflarda aynı verimi alamamasının nedeni nedir?

Ya da aynı konuyu farklı öğretmenden dinleyen öğrencilerin farklı verim almasının nedeni nedir?

Aynı şarkıyı söyleyen farklı müzisyenlerin farklı beğeniyi almasının nedeni nedir? Bazı hastalan ses ile tedavi etmenin sim sağlıklı kişileri hasta etmede kullanıyor olamaz mı? Marketlerde veya mağazalarda kullanılan müzik sesleri satışı artırmak için olamaz mı? Yani ihtiyacımız olmayan şeyleri bize aldırmak maksatlı yapılıyor olamaz mı? Yılanı deliğinden çıkaran dile tadı veren iksir dilin neresinde ki? Savaş meydanlarında askerleri kendi arzulan ile ölüme götüren söylevler veya marşlar bir tesadüf mü? Stadyumlarda dövüş arenalannda yapılan tezahüratlar da boşuna olmasa gerek.

Yani hastaya şifa da veriyor sağlıklı kişileri hasta da edebiliyorsa hem ilaç hem de zehir etkisi olan bir eneıjidir ses. Başı ve savaşı kestiren, ağulu aşı yağ ile bal eden sözdeki sır acaba sesin hangi özelliği ile açıklanabilir? İnsanı küfrün karanlığından imanın aydınlığına da getiren Şahadet kelimesi değil mi?

Konuşmasını saatlerce sıkılmadan dinlediğimiz öğretmenimizin bu akıcılığını sesine katan bir şeyler olduğu gibi; bir an önce zil çalsa da şu dersten kurtulsak dedirten öğretmenimizin sesine katamadığı bir şeyler olmalı. Bu şeyler metafiziğin konusu gibi görünse de Fizik ile Metafizik iç içe sanki Madde ve Eneıji, Beden ve Ruh gibi. Birini diğerinden ayırmak mümkün görünmüyor.

Kur an anlamıyla mucize olduğu gibi şiirselliği ile okunuşundaki lezzet ile de insana huzur vermiyor mu? Doğadaki rüzgârın çıkardığı ses, kuşların cıvıltısı, suyun akış sesi, geceleri böceklerin ötüşü, kalbimizin atışının sesi, yağmurun yere çarparkenki sesi, sevdiğimiz birinin sesi, hasretle yolunu gözlediğimiz dostun ayak sesi, bunları biz okurken dahi sesin sessizliği iç huzurumuzu nasıl artırıyor.

İnsandaki bu ses lisanı dildir. Bunun yanında bir de lisanı hal vardır. Yani jest ve mimik dediğimiz kavramlar. Bir de gönül dilimiz yok mu? Gönülden gelip bir yol üstünden gönüle giden ses.

(15)

Böyle donanmış bir ses hedefi 12 den yakalayan bir sestir. Bunun üstüne bir de sabırlı olmayı, yanı mesajın maya tutması için beklemeyi eklersek işte bu ses ilaç da olan zehir de olan sestir.

Korkunç bir sayhanın (gürültünün) helak ettiği, Hz.

Salihin Semud ve Hz. Şuayb’ın Medyen kavimleri Kur’anda anlatılmaktadır.

Kur’an’da yer alan “sayha”lann hepsi hakiki manasıyla bir bağırtıyı ifade etmekte ve gerçekten helak edici güce sahip bir sese işaret etmektedir.

Konumuzla ilgili bazı ayetler şunlardır.

Hûd: 11.67 -Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

Hûd: 11.94 -(Azap) emrimiz gelince, Şu'ayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

Hicr: 15.73 -Derken güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi.

Hicr: 15.83 -Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses yakalayıverdi.

Müminûn: 23.41 -Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah'ın rahmetinden uzak olsun!

Ankebût: 29.40 -Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var.

Onlardan suda boğduklanmız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

Kâf: 50.42 -O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış günüdür.

Sür’a üfürme ile ilgili:

Zümer: 39.68 -Sûr'a üflenir ve Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar.

Nemi: 27.87 -Sûr'a üfurüleceği ve Allah'ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarım bükerek O'na gelirler. Bazı ayetlerin okunmasının şifa etkisi taşıdığım da yine Kur’andan ve Hadisi şeriflerden öğrenmekteyiz. Konunun bu bölümü işin ehilleri tarafından incelenmesi gerektiğine inanıyorum.

Ses dalgalarıyla su, petrol ve doğalgaz gibi maddelerin tespitine çalışan sismik araç.

Ses dalgası teknoloji ve tıp alanında Ultrasaund ve Sonar cihazlarında yansıdığı cisimlerin görüntülerine dönüştürülerek de İnsanoğluna hizmet etmiyor mu? Benzer şekilde yer altındaki petrol ve madenlerin araştırılmasında da ses dalgalarından yararlanıldığım biliyoruz.

Ultrason cihazıyla muayene.

Günümüzde gelişmiş ülkeler birçok alanda ses eneıjisinden yararlanmaktadır. Sesin büyüleyici ve vesvese veren etkisini biliyoruz.

Süblüminal mesajlar ses eneıjisi ile aktarılmakta ve toplumda algı yönetimi yine bu yöntemlerle kontrol edilmektedir

Sonar İle su altındaki cisimlerin yerleri tespit ediliyor.

Ses bizi hayra da şerre de götüren bir davettir.

Başarılı olmanın yolu da belki budur. Hangi alanda başarı elde etmek istiyorsak başarının kanunu buradadır. Bu başarı boyutu ışık hızı ile sınırlandırılmış dünya yaşamı için Âdemoğluna konulmuş bir Sünnetullahtır. Ancak insan boyut değiştirip yapıp ettiklerinden Surun sesi ile kaldırılıp hesap verecektir. Kim zerre kadar hayır yapmışsa onun karşılığım kim de zere kadar kötülük yapmışsa onun karşılığını görecektir.

Zira mülkün sahibinin hayatı ve ölümü var etmekteki muradı kimin Salih amel işleyip işlemediğini ortaya çıkarmaktır. Descartes’m

“ Düşünüyorum öyleyse varım” ifadesinin doğrusu

“ Sesim varsa varım!” olmalı gibime geliyor. Varlığı teyit etmek için kullanılan “ Sesimi duyan var mı?”

veya “ Duyuyorsan ses ver!” gibi ifadeler bunu göstermiyor mu?

13

(16)

Hörmet ÇOBAN Kimya Öğrt.

BİLİMDE BİR DEVRİM NANO TEKNOLOJİ

“Nano” Yunancadan ve Latinceden alınmış bir sözcüktür ve anlamı cüce demektir. Ayrıca kısaltma olarak milyarda bir olarak da kullanılır. Buna göre nano metrik sistemin içinde bir metrenin milyarda biri veya bir milimetrenin milyonda biridir. Nano sayısal olarak milyarın biri (1/1.000.000.000) yani 10A9 (on üzeri dokuz)’un l ’i değerindedir. Maddelere, milimetrenin milyonda biri büyüklüğündeki yapılara inerek yeni sentez özellikleri kazandıran bu teknoloji, yakın gelecekte tüm dünyanın sanayi kollarına ve insan hayatında her alana yön verecektir. Nano Teknoloji, Atom ve molekül ölçeğinde özel yöntem ve tekniklerle yapıların, materyallerin ve araçların inşa edilmesini; bu ölçeğin bazı temel özelliklerinden yararlanma kabiliyetini ifade eder. Nanoteknolojinin gelişimi, insanların bir maddeyi atomik boyutlarda inceleme isteğinden doğmuştur.

Bunun için çalışmalar yapan bilim adamlarında birisi olan Amerikalı fizikçi Richard Feynman, geleceğimizin etkileyecek bu teknolojiyi yani nanobilim ve nanoteknoloji devrini başlatan kişi olarak tarihe geçmiştir.

Nanoteknolojinin alanı oldukça geniştir ve genişlemektedir. Günümüzde fizik, kimya, biyoloji, bilgisayar, malzeme bilimi, elektronik gibi alanlarda kullanımının yanında, tıp alanında da oldukça çarpıcı gelişmelere imkân sağlamaya başlamıştır. Gelişmekte olan bir teknolojidir, kısıtlı sayıda uygulamaları olsa da gelecek adına çok daha geniş yelpazelere yayılacağı ortadadır.

Ş ek ill: Çiçek Şekilli Laktoperoksidaz-Cuz+Hibrit Nano Yapıların Genel Görünümü.

Şekil 3: Kendi kendini temizleyen nano halı.

Şekil 2: Erciyes Üniversitesi Nano Teknoloji Araştırma Merkezi.

(17)

Nano Teknolojinin Yararları Nelerdir?

Daha az maliyet ve daha fazla üretim sağlamlabilir. Yaşam kalitesinin artmasında önemli bir etkendir.

Daha sağlıklı ve güvenli bir yaşam sunar. Zaman ve maliyet kaybı en az seviyelere düşeceği düşünülebilir.

Bugün hayal gibi görünse de, kullandıklarımızdan binlerce kat hızlı bilgisayarlar, damarların içinde ilerleyerek hastalıkları tedavi edecek nano aygıtlar, organların içinde ameliyat yapabilecek robotlar bu teknolojiyle birer uzman gibi tedavi sağlayacaklardır. . Özellikle tıp alanında bu şekilde nano teknoloji hızla kullanılır hale gelmiştir. Uzmanlar bilimde bir devrim olarak ifade edilen nano teknolojinin bu sorun karşısında işe yarayıp yaramayacağını smamak üzere, önce kobay olarak belirlenen hamsterlerin görüşü sağlayan optik sinirlerini kesti. Böylece kemirgenler kör oldu. Bunun ardından kopuk olan noktaya nano tanecikler yani mikroskobik büyüklükte tanecikler içeren bir sıvı enjekte edildi. Sıvının yardımıyla sinirler kendilerini onardı ve görüş imkânı geri kazanıldı. Bunun dışında yine nanoteknoloji ile hareketleri şarj edilmiş elektrik ile sağlanan yapay kaslar, betondan daha dayanıklı plastik binalar, çok daha hafif ve gelişmiş silah sistemleri gelecekte karşımıza çıkacaktır. Enerji konusundaki temel sıkıntı olan enerji sarfiyatı sıfıra inebilecek ve zararlı her tür atıktan kurtulmak mümkün olacaktır. Nanomateryallerin üretimi ile birlikte çok daha dayanıklı ulaşım araçları ve kirlenmeyen, paslanmayan eşyalar; hatta kendi kendini temizleyen giysiler üretilebilecektir. Gelecekte en büyük sorunlardan biri olacak olan kullanılabilir su kaynaklan da, bu teknoloji ile kendisini yenileyebilecektir.

Her alanda nano teknoloji uygulanabildiğini söyledik peki ya gıdalarda nano malzeme var mı? Evet, doğal olarak oluşan nano malzemeler gıdalarda da bulunabiliyor. Bunlara en iyi örnek; sütteki proteinler.

Erciyes üniversitesi nanoteknoloji araştırma merkezi olan ERNAM’ da yüksek lisans çalışmalarımda ortaya koyduğum bir araştırmamı sizlerle paylaşmak isterim. Sütte bulunan Laktoperoksidaz sistemi bakteri, mantar ve virüsler de dâhil olmak üzere çeşitli mikroorganizmalar üzerinde bakterisidal (bakterileri öldüren) ve bakteriyostatik (bakteri üremesini durduran) aktiviteye sahiptir. Ancak enzimin doğal yapısı gereği ortam şartlarından çok çabuk etkilenerek bozulmasından kaynaklı laktoperoksidazm bu özelliğinden her koşulda yararlanılamamaktadır. Bu amaçla Laktoperoksidazm karakteristik özelliklerini geliştirmek için bir çalışma daha ortaya koyulmuş olup nanoteknoloji ile çiçek benzeri yapılar elde edilmiştir. Bu çiçek şekilli yapılar daha önceki bilim insanlarının çalışmalarında nanoflower adım almış ve doğal yapısında taşıdığı karakteristik özelliklerinden daha ileri bir boyuta taşınmıştır. Bu mükemmel teknolojiyi geliştirmek de siz gençlerimizin hayal gücü ve çalışmalarına bırakılmıştır.

Bilim adamlarının hayal ve bilgi dünyasına açık birçok yenilikle, belki de doğada taklit edilemeyen hiçbir şey kalmayacaktır. Maddelerin nano dünyalarının makro dünyalarından farklı olduğunu düşündüğümüzde kimyasal birçok reaksiyonun da açığa çıkma olasılığı doğmuş olacaktır. Böylelikle nanoteknoloji için, çağımızın anahtar teknolojisi olduğunu söyleyebiliriz.

Şekil 4: N anoteknolojik yan m ayan kum aşlar. Şekil 5: N anoteknolojik pil.

5

(18)

MEHMET BAL ■

Matematik Öğretmeni PI SAYISI

Bana göre pi sayısı matematiğin en büyük sembolüdür. Bu sebeple 3. Ayın 14 nü Dünya matematikçiler Günü olarak kutlarız. Peki, pi sayısı nereden gelmiştir, tarihte nasıl

kullanılmıştır.

Pi sayısı, bir dairenin çevresinin çapma bölümü ile elde edilmiş o la ^ b ir sayıdır.J ^ fo ra n her daire için aynı değeri aldığından

n

sayısı matematiksel bir sabittir^G ünlük kullanımda genellikle

n

~ 3,1416 olarak ifade edilmesine rağmen gerçek değerimi ifade etmek"!için periyodik olarak tekrar etmeyen sonsuz sayıda basamağa ihtiyaç v arjiır| "

Pi sayısının nasıl ve kim tarafından bulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bunun nedeni pi I sayısının farklı devirlerde farklı milletler tarafından kullanmasıdır. Babillerden beri Orta Doğu ve Akdeniz uygarlıklarının pi sayısının varlığından haberdar oldukları bilinmektedir ve farklı uygarlıklar pi sayısı için farklı sayılar kullanmıştır.

Eski medeniyetler ele aldıkları her dairenin çevresinin çapma bölünmesi sonucunda sabit bir oran elde edildiğini görmüştür. Bu durumu gizemli bulan eski medeniyetler bu nedenden dolayı Pi sayısı üzerinde uzun yıllar boyunca hatırı sayılır çalışmalar yapmıştır.

Babiller’in matematik geçmişi incelendiğinde Pi sayısını 3,125 olarak kullandıkları görülmektedir. Eski Yunan medeniyetleri ise bu sayıyı 3,162 olarak kullanmıştır. Görüldüğü üzere matematik açıdan bir sıkıntı oluşturmayacak değerleri eski medeniyetler bulmuş ve çeşitli matematiksel işlemlerde kullanmışlardır.

1400'lü yıllara gelindiğinde İran asıllı bilim adamları Pi sayısının yaklaşık olarak virgülden sonraki 16 basamağını doğru olarak tespit etti. 1600'lü yılların başında ise Alman asıllı bilim adamı olan LudolphvanCeulen Pi sayısının virgülden sonraki toplam 20 basamağını buldu. Bulunan sayı yeterli bir sayı olduğundan uzun yıllar boyunda bu şekilde kullanıldı. Daha ileriki yıllarda çeşitli ölçüm cihazlarının geliştirilmesi ile birlikte Pi sayısının sonsuz tane rakamdan oluşan virgülden

sonraki değerleri elde edilmiştir.

C A N A N OZ

BİYO LO Jİ Ö Ğ R E T M E N İ

K O L A Y G E L S İN

B en size e n g e llilik n e d ir o n u a n la tm a y a c a ğ ım . Y a şa m a d a n a n la y a m a y ız bazı d u y g u la rı.

A rk a d a ş ım , b eyin k a n a m a sı g e çird i.Ş u a n d a te k e rle k li s a n d a ly e ile d e v a m e d iy o r h a y a tın a . T ab ii ki so n ra d a n en gelli o lm a k o n u ç o k y ıp r a ttı.

K a b u lle n m e k , u zu n yılla rın ı aldı.

G e ç e n ya z k e n d isiy le ilg ile n m e m i iste d i.O 'n u bir a lışv e riş m e rk e z in e g ö tü r d ü m . S a d e c e a s a n sö rü n ö n ü n d e b e k le rk e n bile şu n u a n la d ım ; ç o ğ u m u z en g elli in sa n la rı hiç a n la m a m ışız . G e n ç le rd e n , sıra bize g e lm e k b ilm ed i.

Sağlıklı o lsa m k o şard ım d e d i.

B iraz d u y a rlı,h is s e d e re k y a şa m a y ı ö ğ re n m e m iz g e re k iy o r.

B ak arak d eğ il, g ö re re k v e h iss e d e re k y a ş a m a y ı.

Ç e v re m izd e k i en g elli in sa n la rın h a ya tla rın ı k o la y la ştıra ca k k ü çü k d o ku n u ş ve d a v ra n ış la r için . Kolay gelsin ...

(19)

ABDULLAH YÜCEL PROJE 9-C

BEDENLER ENGELLİ OLABİLİR. RUHLAR A SL A ...

ENGELLİLERLE İLGİLİ SÖZLER

Engellinin silahı sab ırd ır.

En büyük engel sevg isizliktir.

Y a p a ca k larım sın ırlı, am a ufkum geniş.

H içbir engel A lla h 'a (c .c .) kul o lm aya engel değildir.

Yaşam kimse için aynı olmuyor. Kimi kısa, kimi uzun, kimi sarışın, kimi esmer, kimi çalışkan, kimi tembel, kimi güzel, kimi çirkin... Bir de daha farklı olanlar var. Kimi göremiyor, kimi duyamıyor, kimi yürüyemiyor, kimi sizler gibi düşünemiyor, kimi konuşamıyor ama herkesin duygulan var herkesin özel bir yanı var yetenekleri var. Kimileri güzel şarkı söyler kimileri söyleyemez, şarkı söyleyemeyen de çok güzel konuşabilir. Yani rabbimiz her insana ayn özellikler vermiştir. İşte tam da bu noktada insanların engelliliklerine değil de hayata anlam katan güzelliklerine odaklanabilmeyi başarabilirsek hem kendi adımıza hem de karşımızdaki insanlar adına ışığı sevinci ve mutluluğu yaymanın hazzını gönül âlemimizde hissedebiliriz.

Benim adım Abdullah Yücel. Ben doğuştan yürüme engelliyim, ama bu engelimin bana engel olmasına asla izin vermiyorum. Hayata hep pozitif bakmaya çalışıyorum. Yaşamayı ve etrafımdaki insanlarla sevinçleri, hüzünleri, acı- tatlı anılan kısaca hayatı paylaşmayı seviyorum.

Efendimiz (A.s.) “La râhate fiddünya: yani; ”Dünya hayatında rahat yoktur” buyurarak dünya hayatınm bir oyun ve oyalanma yeri olduğunu asıl olanın ahiret yurdu olduğunu, geçici dünya hayatında yaşadığımız dert ve sıkıntılara aldırış etmeden gözlerimizi ahiret hayatınm ebedi nimetlerine yöneltmemiz gerektiğini bizlere hatırlatmıştır.

Ben de kendi hayatımda karşılaştığım zorluklara hep olumlu tarafından bakmaya çalışıyorum. Okul hayatım boyunca arkadaşlanm tarafından çoğu zaman çok iyi karşılandım onlar bana genellikle çok iyi davrandılar. İyi şeylerin yanında yaşadığım zorluklar da oldu; caddelerde bazen ihtiyacım olan rampayı görememek, asansörün olmaması sebebi ile bazı katlara çıkamamak gibi. Bazı durumlarda hiç

beklemediğim insanların olumsuz davranışları da ister istemez beni üzdü. Ama bunlara aldırış etmemeyi de öğrendim. Mademki benim her halimi gören var ve ahirette benim çektiğim her sıkıntının karşılığını verecek olan rabbim var. O’na inandım. O ’na güvendim. “Allah var gam yok” sözü benim en çok beğendiğim sözdür.

Okullar açılırken hangi okul olabilir acaba diye endişe ile okulları araştırdığımızı hatırlıyorum. A blok okul girişinde önceden yapılmış olan rampanın varlığı, laboratuvarlann bulunduğu B blokta asansör bulunması ve dini konularda kendimi geliştirebileceğim düşüncesi benim bu okulu seçmemin en önemli sebepleri arasmdadır.Bu yıl geldiğim Kayseri Anadolu İmam Hatip Lisesini öğretmenlerini, idarecilerini, görevlilerini ve aynı sıralarda okuduğum arkadaşlarımı Allah (c.c.) için çok seviyorum Rabbim hepsinden razı olsun. İyi ki varsınız. Ve Rabbim Ahiret gününde de sizlerden beni ayırmasın. Selam ve dua ile.

(20)

İlyas Han ŞAHİN TARİHÇİ/YAZAR

TARİHİN BİZE ÖĞRETTİKLERİ

Tarih bir milletin hafızasıdır. Geçmişidir, yaşadıklarıdır ve öğrendikleridir. Öğrenilmiş zamanı idrak eden bireyler Tarih öğretiminin temel amacıdır. İdrak; günümüz dünyasında içselleştirilmiş bilgi, davranışa dönüşmüş bilgi gibi ifadelerle tanımlanır. Sadece bilen bireyler olmak asla yeterli değildir.

Bilmek yani ilim sahibi olmak öğrenme sürecinin yansıdır. Asıl diğer yansı ise ilim ile mamul olmak, bildiği ile amel etmektir. Yüce Kitabımız Kur’an bildiğiyle amel etmeyenlere karşı gayet sert bir üslupla uyarır ve Kitap yüklü merkepler ifadesini kullanır. İlmi ile mamul olmayan ilim adamı, hangi alanda çalışırsa çalışsın, bu çalışması ürün odaklı olmadığı için beyhudedir. Ürün odaklı çalışmayan, ortaya müspet bir sonuç ile çıkmayan çalışmalar İslami ya da başka alanda olsun, muteber kabul edilmez. Tarih ilmi de bu minvalde değerlendirilebilir. Tarih bilmek, tarih şuuruna vakıf olmak elbette bizlere çok şey kazandıracaktır. Bunlardan ilki, milli şuurdur. Milletimizin tarihten gelen değerlerine olan bağlılığını modemitenin güncellenen anlayışla birleştirmesi ile ideal öğrenmeye tabi bireyler çıkacaktır ortaya.

Vatan sevgisi, devlete olan bağlılık, dini değerlere verilen önem ve değer gibi mefhumların bir eriyik halinde vücuda enjekte edilmesi tarih marifetiyle olur. Geçmişi kutsamak, dokunulmaz yapmak ya da abartmak günümüzde ayrı bir sorun teşkil eder. Sadece duygusal bir bağlılık ve vizyonsuz, şuursuz bir sevgi, geçmişin bilgisini işlevsiz kılacaktır. Geçmişimize sahip çıkmak ondan ders almak adına yapacağımız her faaliyetin ana hedefi günümüze güncelleyerek ibret alıp gelecek için ders çıkarmaktır.

Günümüzde insanlar artık sadece genel tarih bilgisi dışında bulundukları yerlerin tarihi geçmişi ile de ilgilenmekteler. Kent tarihi dediğimiz ayrı bir uzmanlık alanı bu ihtiyacın doğurduğu bir alandır.

Üzerinde yaşadığımız toprakların geçmişini bilmek, bu topraklarda yaşanan hikâyeleri bilmek bizim için önemlidir. Kentimizde tarihi camileri, medrese ve türbeleri incelemek, yapılış zamanından günümüze kadar geçirdiği badireleri öğrenmek kısaca tarihi eserlere dokunmak bizleri eğer heyecanlandırmıyorsa maalesef kayıptayız demektir. Unutmamak gerekir ki bizlerin maddi bir ciheti yanında manevi bir cihetimizde vardır ve doyurulması, önemsenilmesi gerekir. Manevi değerlerimize olan bağlılığımızı bağnazlıktan korumanın en doğru yolu bilgilenmek ve şuurlanmaktır. Milli şuurun önemini idrak etmiş bireylerin ülkesine, devletine daha sadıkane bir çalışma yürüttükleri gerçeği asla unutulmamalıdır.

Bağnaz bir insan görüneni yargılarken şuurlu insan görünenin ardındaki serüveni merak edendir.

Görülenin hikâyesini ise bizlere tarih anlatır. Analitik düşünme, deneysel düşünme, şartların ışığında değerlendirme ve ürün odaklı olma gibi özellikleri kazanmış bireyler olmak zorundayız. Eğer İslam dünyası bugün modem gelişmeleri geriden takip ediyorsa bu suçun müsebbibi birazda tarihten ders almayışımızdan gelmektedir. Peki, nedir tarihten alınması gereken dersler? Bize göre ilk alınması gereken ders geçmiş milletlerin başına gelen musibetlerin ve devletlerin yıkılma sebeplerinin analiz edilerek, günüme has bir hale getirilmesidir. İlerlemek, modernleşmek, kalkınmak. .Hepsine tamam ama geçmişimizle, manevi değerlerimizle beraber bunu gerekleştirmek. Kalbi boş bırakıp beyinle meşgul olursak, duygusuz, sevgisiz ama teknik başarısı olan nesiller yetiştiririz. Başarılı ama merhametten yoksun bir dünya bizim istediğimiz bir dünya değildir. Yakın tarihimizde yapılan 2 büyük dünya savaşında yerle bir olan devletlerin kısa zamanda ilerleyip geliştiklerini hayret ile görürüz. Ama tarih bilirsek bu devletlerin kalkınmada nasıl bir bilimsel ve insani çaba harcadıklarını görürüz. Bilimsel çabalarını fenden, insani çabalarını ise sosyal ilimler ile geliştirmişlerdir.

Ezcümle, geleceğin sağlam ve güçlü Türkiyesi bizlerin tarih şuurunun imanı ve insani değerleriyle birleşmesin eseri olacaktır. Bu eserde birinci öğretmenlerimizindir. Öğrencilerimizin hayatına dokunmak için onların kalbine nüfuz etmemiz gerekir. Zaman az, yapacak iş çok. Çok çalışmamız gerekiyor.

Öğrencilerimizin bu zamanı iyi değerlendirmeleri ve vazifelerinin idrakinde olmaları gerekiyor.

Okullarımız bu idraki hatırlatan ilk basamaklardır. Öğrencilerimizin görevi öğrenmek ve öğrendiğini hayata geçirmektir. Bu görev asla ihmal edilmemelidir.

Derdi olan, hayali olan, gelecek inşasmda eser müsebbibi olmak isteyen tüm öğretmenlerimize ve öğrencilerimize selam ve dua ile ...

(21)

Hayriye TÜRKMEN Kimya Öğrt.

İNSAN ELİ İLE YAPAY SEÇİLİM OLMASAYDI ŞİMDİ TÜKETTİĞİMİZ MEYVE VE SEBZELER NASIL GÖRÜNECEKTİ?

Günümüzde tükettiğim iz m eyvelerden oluşan bu resimdeki m eyveler N e kadar güzel ve sağlıklı görünüyorlar değil mi? B ir sonraki sefere dilimlenmiş bir karpuzu yahut portakalı yerken şunu düşünün: Severek tükettiğim iz sebze ve m eyvelerin gerek şekli gerekse tadı çok uzun zaman önce böyle değildi. Günümüzde GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) kavram ı insanlar tarafından sıklıkla tartışılmaktadır. Dönem dönem gündemimizi oluşturan G D O ’yu savunan ve destekleyen uzm anlar olduğu gibi G D O ’dan uzak durulm ası gerektiğini ifade eden uzm anlar bir hayli fazladır. GDO tartışm alarım kim kazanır bilinm ez am a insan eliyle yüzyıllardır yapılan seçimli üretim, günüm üzdeki meyve ve sebzelerden bazılarını oldukça etkilemiş görünüyor.

Nedir bu seçimli üretim?

Seçimli üretim i kısaca, bir canlı topluluğunda olması istenen belli bazı özelliklerin, yeni nesillere aktarılması için söz konusu özellikleri en yüksek düzeyde taşıyan bireylerin çiftleştirilmesi olarak tanımlayabiliriz. İnsanoğlu binlerce yıldır ekinlerden daha iyi ürün almak ve süs bitkilerinin belirli renk ve biçim lere sahip olması gibi sebeplerle seçimli üretim olayını kullanmaktadır. Y apay seçilim sonucunda istenilen özelliklere sahip ekinler daha fazla üretilmeye başlanmış, bu durum yabani m eyve ve sebzelerin ehlileştirilmesine ve ilk hallerinden oldukça farklı bir tat ve şekle bürünm esine sebebiyet vermiştir.

M uzdan tutun m ısıra kadar işte insanların yetiştirmeye ilk başlam asından günümüze gelene kadar geçen zam an içerisinde tam am en değişen yiyeceklerin bazıları:

Sol fotoğrafta yaklaşık 7000 yıl önce Papua Yeni Guinea sınırlan içinde yetiştiğine inanılan yabani muzu görmekteyiz. Vahşi muzların Güneydoğu Asya bölgesinde de yetiştirildikleri bilinmektedir.

Görüldüğü gibi sert tohumlar modem ürüne ters bir şekilde muzun içindeler.

Sağ fotoğrafta ise Musa acuminata ve Musa balbisiana adlı yabani m uzlann çaprazlanması ile oluşan modem muzu görmekteyiz. Modem muzun daha kavranabilir bir şekli vardır. A talan ile karşılaştınldığmda, bu meyvenin daha küçük tohumlann olduğu, tadının ise daha lezzetli olduğu görülmektedir.

(22)

Sol fotoğrafla yabani havucu görm ekteyiz. İlk H avuçların lO .yüzyılda İran ve A nadolu coğrafyasında yetiştirildiği bilinm ektedir. Ç atallı b ir k ök yapısı, m o r ve beyaz renkten oluşan ince b ir gövde; yabani havucun belirgin özellikleri olarak karşım ıza çıkıyor.

Sağ fotoğrafta ise m o d em havuç gözüm üze çarpıyor. Ç iftçiler yapay seçilim ile beyaz köklü ve iki yılda b ir çiçek v eren yabani havucu, fotoğrafla gördüğüm üz turuncu ve h er kış hasat veren havuçlara dönüştürm üşler.

Sol fotoğrafla yabani patlıcanı görm ekteyiz. B ilinen ilk patlıcanların günüm üz Çin coğrafyasında hasat edildiği biliniyor. Tarihten b u yana rastlanan patlıcanın yabani türlerinin sarı, beyaz renklerde olduğunu ve şeklinin b ir eriği andırdığını söyleyebiliriz.

Sağ fotoğrafta ise m o d em patlıcanı görebiliyoruz. Seçim li ü retim ile dikenlerden kurtulunularak boyut olarak daha büyük, şekil olarak uzunluğu genişliğinden daha büyük olan b ir sebze tü rü elde edildi.

(23)

A lttaki resim de G iovanni Stanchi tarafından yapılm ış 17.Y üzyıla ait b ir karpuz tasvir edilm ektedir. G ünüm üzdeki karpuzlarla kıyaslandığında o yıllarda tasvir edilen karpuzun içinin k o f ve altı tane üçgenden m eydana geldiğini görm ekteyiz. Bazı insanlar, S tanchi'nin eserinde yer

alan karpuzun olgunlaşm am ış olduğunu düşünse de resim deki belirgin siyah tohum lar karpuzun olgunlaştığını kanıtlar niteliktedir.

D iğer taraftaki resim de ise günüm üz m odem karpuzu yer alm aktadır. Z am anla insanlar; içi etli, daha sulu ve renkli karpuzlar yetiştirebilm eyi seçim li üretim yoluyla başarabilm işler.

Tüm b u örneklerden görüyoruz ki çiftçilerin çok sık kullandığı seçici eşleştirm e m etodu, uzun vadeli sonuç veren ve yetiştirilen hasatların, süreç içerisinde istenilen özellikleri kalıtım yoluyla kazandığı b ir yöntem dir. T eknik olarak yapay seçilim ile üretilen canlılar G D O sınıfına alınm akta ve G D O olarak değerlendirilm ektedir. B u durum da, var olan tüm zirai ürünler de, doğrudan gen m üdahalesi olm aksızın genetiği değiştirilm iş organizm alardır. GDO zararlı m ı?

Y oksa gerekli m i? konularını tartışm adan önce biz tüketicilerin gen transferi olm adan da yapay seçilim ile yüzyıllardır üretim yapıldığını iyi kavram ası gerekm ektedir.

Kaynaklar:

-https://terraekoloji.org/2016/01/22/gida-genetigi-binlerce-yil-boyunca-degistirilmemis-olsaydi-simdi- tukettigimiz-bitkiler-nasil-gorunecekti

https://www.businessinsider.com/foods-before-genetic-modification-2015-8 https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.3109/07388551.2013.823595

Referanslar

Benzer Belgeler

Peygamber’in (s.a.s.) , Cibril’den öğrenmeye muhtaç olduğu âyet- ler vardı Zira O, Resûlullah’ın müşahede etmediği ahvali müşahede edi- yordu. Bize göre

SELÇUKLU BELEDİYESİ: İlçe Belediyesi olarak yetki sınırları içerisinde halkın her türlü ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında faaliyet gösteren bir kurum

1 Bilimsel bilgiye ulaşma yöntemleri olarak deney, gözlem (Nitel veya nicel), akıl yürütme (Rasyonel dü- şünce) yöntemlerinin üçü de kulla- nılabilir. Cevap E 2

Daha, 1924 yılında, Devrimci önderimiz ATATÜRK: «Dünyada her şey için, ' medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en ' hakiki mürşit ilimdir, fendir, ilim

2-İlköğretimde BURSLU olarak öğrenim görenler, önceden BURSLU olduğuna dair resmi yazıyı, mezun olduğu okuldan alarak kayıt sırasında teslim edecektir. 2019

Farklı işaretli sayılar toplanırken sayıların mutlak değerleri alınıp toplanır, mutlak değerce büyük olan sayıdan diğer sayı çıkarılıp ve mutlak değerce büyük

Bir söz söylediği zaman iyice anlaşılsın ve yanlış anlaşılmasın diye sözünü üç defa tekrar ederdi.. Bir topluluğa selam vereceği zaman üç defa selam

Fatih Belediyesi Sulukule Sanat Akademisi, Gençlik Senfoni Orkestrası’nın çalgıları başta olmak üzere, bünyesinde bulunan ve özellikle HOBİO eğitimlerinde kullanılan binin