• Sonuç bulunamadı

II. Meşrutiyet dönemi gezi kitaplarında “öteki” imgesi ve bu imgeyi oluşturan ögeler (cilt2)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "II. Meşrutiyet dönemi gezi kitaplarında “öteki” imgesi ve bu imgeyi oluşturan ögeler (cilt2)"

Copied!
734
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ GEZİ KİTAPLARINDA ʺÖTEKİʺ İMGESİ VE BU İMGEYİ OLUŞTURAN

ÖGELER

DOKTORA TEZİ

Mürsel GÜRSES

Enstitü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı Enstitü Bilim Dalı : Yeni Türk Edebiyatı

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Yılmaz DAŞCIOĞLU

ARALIK - 2012

(2)
(3)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlâk kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

Mürsel GÜRSES 12.12.2012

(4)

ÖNSÖZ

Bireyler ʺötekiʺlerin kendileri hakkında neler düşündüklerini, ne tür yargılara vardıklarını merak ederler ve bu yargılara olumlu bir yön verebilmek için kendi doğal hallerinden sıyrılarak kılık kıyafetlerine, oturup kalkmalarına ya da konuşmalarına dikkat ederler. Toplumlar da tıpkı bireyler gibi ʺötekiʺnin ʺbizʺ hakkındaki imgelerini önemserler. Bu imgeler hakkında bilgi edinmek için çeşitli kaynaklara başvurur ve tespit edilen olumsuz imgeleri silebilmek için türlü reklam/tanıtım çalışmalarına girerler.

Yabancı ülkelerin edebiyat metinlerinde ya da sinema ürünlerinde ʺbizʺle ilgili imgeleri bulmak kolaydır ve bu konularla ilgili yapılan çalışmalar sayesinde epeyce literatür oluşmuştur. Biz bu çalışmada ise ülkemizde henüz yeterince üzerinde durulmayan ʺbizʺim ʺötekiʺ hakkındaki imgelerimizi incelemeye çalıştık. II. Meşrutiyet dönemi gezi kitaplarının tamamı üzerinde yapılan bu çalışmada yazarların ʺötekiʺ imgesi, imgebilimsel bir yöntemle irdelenmiş ve ortaya çıkan sonuçlar dikkatlere sunulmuştur.

Gerek konunun seçilmesi sırasında, gerekse tezin yazım aşamasında çok değerli fikirleriyle çalışmamıza yön veren danışman hocam Doç. Dr. Yılmaz DAŞCIOĞLU’na teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmamızı bu aşamaya kadar takip eden tez izleme jürisi üyelerim Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖZDEMİR ve Yrd. Doç. Dr. Gülsemin HAZER’e de katkılarından dolayı müteşekkirim. Ayrıca imgebilim hakkındaki sorularıma sabırla cevap veren Doç. Dr. Serhat ULAĞLI ve gezi kitapları hakkındaki engin bilgilerini benimle paylaşan Doç. Dr. Baki ASİLTÜRK’e de teşekkür borçluyum.

Mürsel GÜRSES 12.12.2012

(5)

İÇİNDEKİLER

TABLO LİSTESİ ... viii

ÖZET ... ..ix

SUMMARY ... …x

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: ʺÖTEKİʺ ÜZERİNE KAVRAMSAL BİR ÇERÇEVE ... 13

1.1. Öteki ... 13

1.2. Tarih İçindeki ʺÖtekiʺ ... 19

1.3. Felsefe ve ʺÖtekiʺ ... 36

1.4. Psikoloji ve ʺÖtekiʺ ... 46

1.5. Sosyoloji ve ʺÖtekiʺ ... 58

1.6. Antropoloji ve ʺÖtekiʺ ... 66

1.7. Teoloji ve ʺÖtekiʺ ... 76

1.8. Oryantalizm-Oksidentalizm ve ʺÖtekiʺ ... 99

BÖLÜM 2: GEZİ KİTAPLARINDA AVRUPA ... 107

2.1. Batı Avrupa Ülkeleri ... 109

2.1.1. Almanya ... 109

2.1.1.1. Almanya Tarihi ve Coğrafyası ... 111

2.1.1.2. Almanya Şehirleri ve Almanya’da Şehircilik ... 115

2.1.1.3. Almanya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler ... 131

2.1.1.4. Almanya ve Alman İmgesi... 145

2.1.2. Fransa ... 157

2.1.2.1. Fransa Tarihi ve Coğrafyası ... 160

2.1.2.2. Fransa Şehirleri ve Fransa’da Şehircilik ... 160

2.1.2.3. Fransa’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler ... 180

2.1.2.4. Fransa ve Fransız İmgesi ... 187

2.1.3. Avusturya ... 196

(6)

2.1.3.1. Avusturya Tarihi ve Coğrafyası……….……….…….197

2.1.3.2. Avusturya Şehirleri ve Avusturya’da Şehircilik……….…….199

2.1.3.3. Avusturya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………..…...204

2.1.3.4. Avusturya ve Avusturyalı İmgesi………..……..209

2.1.4. Belçika……….….…214

2.1.4.1. Belçika Tarihi ve Coğrafyası………...215

2.1.4.2. Belçika Şehirleri ve Belçika’da Şehircilik……….…..215

2.1.4.3. Belçika’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………….……..218

2.1.4.4. Belçika ve Belçikalı İmgesi……….219

2.1.5. İsviçre……….……..220

2.1.5.1. İsviçre Tarihi ve Coğrafyası……….…..….221

2.1.5.2. İsviçre Şehirleri ve İsviçre’de Şehircilik……….………....221

2.1.5.3. İsviçre’de Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……….………...226

2.1.5.4. İsviçre ve İsviçreli İmgesi……….……...227

2.1.6. Monako……….….229

2.1.6.1. Monako Tarihi ve Coğrafyası……….…...230

2.1.6.2. Monako Şehirleri ve Monako’da Şehircilik……….230

2.1.6.3. Monako’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler…….………...232

2.1.6.4. Monako ve Monakolu İmgesi……….…...232

2.2. Kuzey Avrupa ve İskandinavya Ülkeleri……….…...234

2.2.1. İngiltere ve İngiltere’ye Bağlı Bir Yer Olarak İskoçya……….……...234

2.2.1.1. İngiltere Tarihi ve Coğrafyası……….…...236

2.2.1.2. İngiltere Şehirleri ve İngiltere’de Şehircilik……….……...238

2.2.1.3. İngiltere’de Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………….…….242

2.2.1.4. İngiltere ve İngiliz İmgesi……….…...244

2.2.2. İsveç……….….251

2.2.2.1. İsveç Tarihi ve Coğrafyası……….………..252

2.2.2.2. İsveç Şehirleri ve İsveç’te Şehircilik……….………..253

2.2.2.3. İsveç’te Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……….……...257

(7)

2.2.2.4. İsveç ve İsveçli İmgesi……….………261

2.2.3. Norveç……….…….265

2.2.3.1. Norveç Tarihi ve Coğrafyası……….….. 266

2.2.3.2. Norveç Şehirleri ve Norveç’te Şehircilik……….……267

2.2.3.3. Norveç’te Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……….…...268

2.2.3.4. Norveç ve Norveçli İmgesi………..……269

2.2.4. Finlandiya……….……270

2.2.4.1. Finlandiya Tarihi ve Coğrafyası...271

2.2.4.2. Finlandiya Şehirleri ve Finlandiya’da Şehircilik……….272

2.2.4.3. Finlandiya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………..…....272

2.2.4.4. Finlandiya ve Finli İmgesi………...273

2.2.5. Danimarka………274

2.2.5.1. Danimarka Tarihi ve Coğrafyası………..274

2.2.5.2. Danimarka Şehirleri ve Danimarka’da Şehircilik………274

2.2.5.3. Danimarka’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler….…………275

2.2.5.4. Danimarka ve Danimarkalı İmgesi………..275

2.2.6. İzlanda……….….276

2.2.6.1. İzlanda Tarihi ve Coğrafyası……….……..276

2.2.6.2. İzlanda Şehirleri ve İzlanda’da Şehircilik………277

2.2.6.3. İzlanda’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………...278

2.2.6.4. İzlanda ve İzlandalı İmgesi………..279

2.3. Doğu Avrupa ve Güneydoğu Avrupa Ülkeleri (Balkanlar)……….……..280

2.3.1. Romanya……….………..280

2.3.1.1. Romanya Tarihi ve Coğrafyası………..…..281

2.3.1.2. Romanya Şehirleri ve Romanya’da Şehircilik………...282

2.3.1.3. Romanya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………287

2.3.1.4. Romanya ve Romen İmgesi……….………290

2.3.2. Bulgaristan………293

2.3.2.1. Bulgaristan Tarihi ve Coğrafyası………...……..295

(8)

2.3.2.2. Bulgaristan Şehirleri ve Bulgaristan’da Şehircilik………...296

2.3.2.3. Bulgaristan’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……...…...299

2.3.2.4. Bulgaristan ve Bulgar İmgesi………...301

2.3.3. Yunanistan………306

2.3.3.1. Yunanistan Tarihi ve Coğrafyası……….309

2.3.3.2. Yunanistan Şehirleri ve Yunanistan’da Şehircilik………...309

2.3.3.3. Yunanistan’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……….309

2.3.3.4. Yunanistan ve Yunan İmgesi………...312

2.3.4. Macaristan……….….…………..313

2.3.5. Makedonya……….………..316

2.3.6. Karadağ……….…………318

2.3.7. Sırbistan……….………...319

2.3.8. Arnavutluk……….………...319

2.4. Güney Avrupa Ülkeleri………..……….………...321

2.4.1. İtalya……….…….…...321

2.4.1.1. İtalya Tarihi ve Coğrafyası………..………322

2.4.1.2. İtalya Şehirleri ve İtalya’da Şehircilik……….325

2.4.1.3. İtalya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………..……338

2.4.1.4. İtalya ve İtalyan İmgesi……….……….……..344

2.4.2. Portekiz……….…....351

2.5. Gezginler ve Bütünüyle Avrupa İmgesi………...…….……….……352

2.5.1. Gezginler ve ʺÖtekiʺ……….…... 352

2.5.2. Bütünüyle Avrupa İmgesi……….……367

BÖLÜM 3: GEZİ KİTAPLARINDA ASYA……….……385

3.1. Güneybatı Asya Ülkeleri……….…….……….….388

3.1.1. Yemen……….…..389

3.1.1.1 Yemen Tarihi ve Coğrafyası………...391

3.1.1.2. Yemen Şehirleri ve Yemen’de Şehircilik……….…...394

3.1.1.3. Yemen’de Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……….…...399

(9)

3.1.1.4. Yemen ve Yemenli İmgesi……….……….……….405

3.1.2. Suriye……….…….…….……….407

3.1.2.1. Suriye Tarihi ve Coğrafyası………..…..…….411

3.1.2.2. Suriye Şehirleri ve Suriye’de Şehircilik……….…….…..…...412

3.1.2.3. Suriye’de Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler….……..……..…421

3.1.2.4. Suriye ve Suriyeli İmgesi………....423

3.1.3. Irak……….………..425

3.1.3.1. Irak Tarihi ve Coğrafyası……….…………...….427

3.1.3.2. Irak Şehirleri ve Irak’ta Şehircilik……….………..………429

3.1.3.3. Irak’ta Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………..………438

3.1.3.4. Irak ve Iraklı İmgesi……….447

3.1.4. Suudi Arabistan………453

3.1.4.1. Suudi Arabistan Tarihi ve Coğrafyası……….……….456

3.1.4.2. Suudi Arabistan Şehirleri ve Suudi Arabistan’da Şehircilik………457

3.1.4.3. Suudi Arabistan’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……….463

3.1.4.4. Suudi Arabistan ve Arap İmgesi………..…468

3.1.5. Lübnan………..……....470

3.1.6. Filistin………...476

3.1.7. Bahreyn……….481

3.1.8. Ürdün………483

3.2. Doğu ve Güneydoğu Asya Ülkeleri………..……….484

3.2.1. Japonya……….484

3.2.1.1. Japonya Tarihi ve Coğrafyası………..……488

3.2.1.2. Japonya Şehirleri ve Japonya’da Şehircilik………….………..…..492

3.2.1.3. Japonya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………..…496

3.2.1.4. Japonya ve Japon İmgesi………..506

3.2.2. Çin………516

3.2.2.1. Çin Tarihi ve Coğrafyası………...…518

3.2.2.2. Çin Şehirleri ve Çin’de Şehircilik………....519

(10)

3.2.2.3. Çin’de Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler….………529

3.2.2.4. Çin ve Çinli İmgesi………..535

3.2.3. Kore………..538

3.2.4. Moğolistan………542

3.2.5. Singapur………545

3.3. Güney Asya Ülkeleri……….……….548

3.3.1. Afganistan……….548

3.3.1.1. Afganistan Tarihi ve Coğrafyası………..550

3.3.1.2. Afganistan Şehirleri ve Afganistan’da Şehircilik………..…..552

3.3.1.3. Afganistan’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………...…554

3.3.1.4. Afganistan ve Afgan İmgesi………559

3.3.2. Hindistan……….…..561

3.3.2.1. Hindistan Tarihi ve Coğrafyası………....564

3.3.2.2. Hindistan Şehirleri ve Hindistan’da Şehircilik………564

3.3.2.3. Hindistan’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………570

3.3.2.4. Hindistan ve Hintli İmgesi………...576

3.4. Kuzey Asya ve Batı Asya Ülkeleri………..………..…….578

3.4.1. Rusya………579

3.4.1.1. Rusya Tarihi ve Coğrafyası……….………...…..581

3.4.1.2. Rusya Şehirleri ve Rusya’da Şehircilik………...582

3.4.1.3. Rusya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler….………....585

3.4.1.4. Rusya ve Rus İmgesi………...………….591

3.4.2. Gürcistan………...593

3.5. Orta Asya Ülkeleri……….……….………595

3.5.1. Türkistan……….…………..596

3.5.1.1. Türkistan Tarihi ve Coğrafyası……….………..….596

3.5.1.2. Türkistan Şehirleri ve Türkistan’da Şehircilik………...……..596

3.5.1.3. Türkistan’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler………....606

3.5.1.4. Türkistan ve Türk İmgesi………...608

(11)

3.6. Gezginler ve Bütünüyle Asya İmgesi………..……….……….…609

3.6.1. Gezginler ve ʺÖtekiʺ………...……….609

3.6.2. Bütünüyle Asya İmgesi………..…..611

BÖLÜM 4: GEZİ KİTAPLARINDA AFRİKA………619

4.1. Kuzey Afrika Ülkeleri………..………... 625

4.1.1. Mısır……… 625

4.1.1.1. Mısır Tarihi ve Coğrafyası………628

4.1.1.2. Mısır Şehirleri ve Mısır’da Şehircilik……….. 633

4.1.1.3. Mısır’da Sosyal Kültürel ve Ekonomik Ögeler……… 643

4.1.1.4. Mısır ve Mısırlı İmgesi……… 649

4.1.2. Libya………652

4.1.2.1. Libya Tarihi ve Coğrafyası………654

4.1.2.2. Libya Şehirleri ve Libya’da Şehircilik………..658

4.1.2.3. Libya’da Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Ögeler……… 667

4.1.2.4. Libya ve Libyalı İmgesi……….671

4.1.3. Sudan……… 674

4.1.3.1. Sudan Tarihi ve Coğrafyası………. 675

4.1.3.2. Sudan Şehirleri ve Sudan’da Şehircilik……… 677

4.1.3.3. Sudan’da Sosyal Kültürel ve Ekonomik Ögeler………680

4.1.3.4. Sudan ve Sudanlı İmgesi………684

4.2. Gezginler ve Bütünüyle Afrika İmgesi………..686

4.2.1. Gezginler ve ʺÖtekiʺ………686

4.2.2. Bütünüyle Afrika İmgesi……….687

SONUÇ………..………..…….691

KAYNAKÇA……….………..706

EK: İNCELENEN GEZİ KİTAPLARI……….718

ÖZGEÇMİŞ……….………720

(12)

TABLO LİSTESİ

Tablo 1: Özne-Öteki İlişkisi………...………15

Tablo 2: Stereotipler……….………..53

Tablo 3: 19. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğunda Irkların Taksonomisi………..72

Tablo 4: Hindistan Demografik Yapısı……….571

Tablo 5: Mısır Nüfusu………...643

(13)

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tez Özeti Tezin Başlığı: II. Meşrutiyet Dönemi Gezi Kitaplarında ʺÖtekiʺ İmgesi ve Bu İmgeyi

Oluşturan Ögeler

Tezin Yazarı: Mürsel GÜRSES Danışman: Doç. Dr. Yılmaz DAŞCIOĞLU Kabul Tarihi: 07.12.2012 Sayfa Sayısı: x (ön kısım) + 718 (tez)+ 2 (ek) Anabilimdalı: Türk Dili ve Edebiyatı Bilimdalı: Yeni Türk Edebiyatı

Edebiyat metinlerinin ʺsadeceʺ bir edebiyat metni olmadığı, yazıldığı türe katkıda bulunmakla kalmadığı bilinen bir gerçektir. Hemen her edebiyat metni, türünü zenginleştirme ve çeşitlendirmeye katkı sağladığı gibi, yazıldığı dönemin sosyal-siyasal hayatını, ortak zevklerini ve dönem paradigmasını anlamaya da katkıda bulunur. Metnin bu çok yönlü yapısı gezi yazıları için de geçerlidir. Gezi yazıları sadece gezilip görülen yerlerin insan ve mekân odaklı anlatıldığı metinler değildir. Gezginler çoğunlukla, dolaştıkları coğrafyanın özelliklerini, o toplumun kültürel, ekonomik ve sosyal hayatını anlatırken çeşitli imgeler aracılığıyla okurunu etkilemeye, kendi bakış açılarını onlara dayatmaya çalışırlar; metinlerini örerken gizli ya da açık bir yönlendirme çabasına girerler.

Bu çalışmada, II. Meşrutiyet döneminde (1908-1923) yayımlanan gezi kitaplarının tamamı incelenmiştir. On beşi Arap alfabeli, yirmi beşi Latin alfabesine aktarılmış toplam kırk gezi kitabı ʺötekiʺ kavramı bağlamında incelenerek dönem Türk gezgininin ʺötekiʺ algısı tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada, gezginlerin eserlerinde sözünü ettikleri kırk üç ayrı ülkenin imgesi tespit edilmekle kalmamış, imgelerin nedenleri disiplinler arası bir yaklaşımla ortaya konmaya çalışılmıştır.

Eserlerden yola çıkarak, II. Meşrutiyet döneminde üç ayrı kıtada çeşitli gözlemlerde bulunan yazarların, Avrupa’nın modern kentlerine, eğitim seviyesine, ordusuna ve sosyal hayattaki düzenine karşı hayranlıklarını gizleyemedikleri dile getirilebilir. Avrupa’nın modern hayatına özenen yazarların benzer yapının Türkiye’de de kurulması gerektiğine dair söylemleri başat bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Asya kıtasını dolaşan gezginler ise burada pek çok açıdan geri kalmış toplumlar görmüşler ve Japonya dışındaki ülkelerden alınacak herhangi bir dersin bulunmadığını tespit etmişlerdir. Bu dönemde Afrika’ya giden gezginler ise bu kıtada yalnızca üç ülkeden söz ederek, Mısır’ın gelişmişliğini ve diğerlerinin geri kalmışlığını okuyucularına aktarmışlardır.

Eserlerin tamamı göz önüne alındığında, II. Meşrutiyet dönemi Türk aydınlarının bu ülkeleri turist gibi dolaşmadıkları, gezdikleri ülkelerden çeşitli dersler çıkartarak yeni kurulacak modern Türk devletine yol göstermeye çalıştıkları, kendi öznel imgelerini nesnelleştirme çabasına girerek kamuoyu oluşturmaya çalıştıkları dile getirilebilir.

Anahtar Kelimeler: II. Meşrutiyet dönemi, gezi kitabı, imge, öteki

(14)

Sakarya University Insitute of Social Sciences Abstract of phD Thesis Tıtle of the Thesis: The Image of “the Other” in the Second Constitutional Period Travel Accounts and the Factors That Constitute This Image

Author: Mürsel GÜRSES Supervisor: Assoc. Prof. Yılmaz DAŞCIOĞLU Date: 07. 12. 2012 Nu.of pages: x(pre text)+718(main body)+ 2 (attachment) Department:Turkish Language and Literature Subfield: New Turkish Literature

It is a fact that literary texts are not “only” literary texts but also they contribute to the genre in which they are written. As almost all the literary text contributes to diversify and enrich its genre they also contribute to understand common grounds, socio-political life and epoch paradigms of the period that it is written. This multiple structure of the text is also valid for travel writings. Travel writings are not only space and people oriented texts that tell about the places visited and seen. Travellers try to impress their readers and try to impose their viewpoints while they mostly tell about the features of the geographies they travel and socio- economic and cultural lives of those societies; they make efforts of hidden or explicit manipulations while they build their texts.

All of the travel accounts that were published in the Second Constitutional period (1908 – 1923) were studied in this study. “Other” perception of Turk traveller of the period is tried to be ascertained by analysing forty travel books of fifteen with Arabic alphabets and twenty five Romanised ones in the context of “other” concept. Not only “other” images were of forty three countries mentioned in travellers works were determined in this study, but also causes of the images were tried to be put forth.

Writers who made their observations in three continents could barely cover up their admiration in Europe’s modern cities, level of education, armed forces and order of social life based upon the works. Speeches of writers concerning that similar structure of Europe which they admire to its modern life should also be established in Turkey come as a dominant factor. Travellers who travelled Asia saw underdeveloped nations on several counts and ascertained that there were no countries to learn from except Japan. In this period, travellers, who went to Africa mentioned only three countries in this continent and cited the development of Egypt and underdevelopment of others to their readers.

When all of the works are taken into account it can be spoken out that the second Constitutional period Turk intelligentsia did not travel these countries as tourists, they tried to lead the way to the modern Turk state which would be established soon by learning various lessons from the countries that they have travelled, and tried to create public opinion by objectivising their own subjective images.

Keywords: Second Constitutional period, travel account, image, the other

(15)

GİRİŞ

Yazmak dâhil olmaktır. Varlığa, yokluğa, geçmişe ve geleceğe müdahil olmaktır.

İnsanoğlu yazarak yazının bu eylemsel yönünden yararlanmakta ve gerek yaşadığı çağa gerekse çağlar sonrasına kendince müdahale etmektedir. Diyeceklerini sözde bırakmayan, onları yazıya geçirerek kalıcı olmasını sağlayan insan, aynı zamanda geniş bir okur kitlesine seslenme fırsatı bulmaktadır. Gezip gördüğü coğrafyayı ve gözlemlediği insanları yazısına konu edinen gezginin de yazının bu eylemsel yönünü öncüllediği, o yöre ve insanı hakkında kimi imgeler oluşturarak toplumsal bilince müdahil olmak istediği, yazı sayesinde bunu hem yaşadığı döneme hem de gelecek nesillere ulaştırdığı hatırdan çıkartılmamalıdır. Bu bağlamda, gezdiği yerler hakkındaki izlenimlerini yazmayı tercih eden gezginlerle, etmeyenler arasındaki temel farkın işte bu müdahil olma tercihi olduğu dillendirilebilir. Hiç kuşkusuz her dönemde gezi kitapları sayısının kat kat üstünde gezginler olmuştur; ancak bu gezginlerin çok azı hatıralarını kaleme almayı tercih etmiştir. İşte bu tercih, söyleyecekleri olan, yazdıklarıyla okuruna mesaj verme kaygısında olan bireyin tercihidir.

İncelememize konu edindiğimiz II. Meşrutiyet dönemi gezi kitapları da bu dönem Türk aydınlarından bir bölümünün izlenimlerini yazmayı tercih etmesi ile meydana gelmiş ürünlerdir. Çıkarımlarımıza göre, II. Meşrutiyet dönemi yazarlarının izlenimlerini yazmayı tercih etmesi dönemin bir arayışlar dönemi olmasıyla yakından ilgilidir. Bu dönemin aydını Osmanlı Devleti’nin yıkılmak üzere olduğunu görmekte ve yıkılışa dur diyecek değişik yöntemler üzerinde kafa yormaktadır. İşte gezdiği yerlerde yıkılışa dur diyecek yöntemlere yoğunlaşan gözler, kimi tespitlerle ülkelerine dönmekte ve bunları okuyucusuyla paylaşarak bir kamuoyu oluşturma çabasına girmektedir.

II. Meşrutiyet dönemi (1908-1923)1 Türk tarihi, siyaseti, edebiyatı, kültürel hayatı açısından büyük önemi olan bir zaman dilimidir. Bu dönem üzerine araştırma yapan birçok araştırmacı dönemin Türk tarihi içindeki yerini ve önemini sık sık dile getirmişlerdir. Örneğin Mümtaz Turhan,

1Kaynaklar II. Meşrutiyet dönemini 1908-1918, 1908-1922, 1908-1923 gibi farklı tarihler arasında göstermektedir. Biz edebiyat çevrelerinde daha yaygın kabul gören 1908-1923 arası tarihi, II. Meşrutiyet dönemi olarak almayı uygun gördük. Bu yüzden incelediğimiz gezi kitaplarının 10 Temmuz 1908 Kanun-ı Esâsi’nin ilanı ile 29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilanı arasında yayımlanmış olmasına dikkat ettik.

(16)

ʺMemleketi gelecek değişmelere zihnen hazırlayan, ictimaî şuur ve benliği kuvvetlendirmek suretiyle milli mukavemeti arttıran, milliyetçiliğin temellerini atan, milli bir edebiyat ve fikir hareketini meydana getiren böyle bir devir olmadan bugünkü inkılâbın vukuunu düşünmek, ictimaî oluş ve tarihi realiteyi kavrama bakımından kolay değildir. Onun için bu devrin garplılaşma hareketimizde mühim bir mevkii olması icap eder.ʺ (Turhan, 1969: 273)

ya da ʺbugün kabul edilmiş hiçbir unsur yoktur ki o vakit üzerinde konuşulmamış, yazılmamış ve münakaşa edilmemiş olsunʺ (Turhan, 1969: 291) diyerek bu dönemin önemini ortaya koymaktadır. Ahmet Turan Alkan ise onu ʺkonsantre Cumhuriyet tarihiʺ (Alkan, 1992: i) olarak nitelendirirken on beş yıllık zaman dilimine bütün bir cumhuriyet tarihinin sığdırılmış olmasına gönderme yapmaktadır. Hilmi Ziya Ülken bu dönemin ilk günlerinde ʺfikir hayatının bir anarşi manzarasıʺ (Ülken, 2005: 139) gösterdiğini dile getirirken dönemin kaotik düşünce yapısına gönderme yapmakta, Celâlettin Vatandaş, ʺII. Meşrutiyet’in Türk siyasi hayatına getirdiği en mühim yeniliklerden birisi Millî Hâkimiyet prensibidir.ʺ (Vatandaş, 2008: 58) derken milli hâkimiyet düşüncesini öne çıkartmaktadır. Baran Hocaoğlu da, ʺparlamenter ve anayasal düzen içerisinde farklı düşünce ve ideolojilere sahip partilerin temsil hakkı elde ettiği çok sesli, kozmopolit ve çoğulcu bir dönemʺ (Hocaoğlu, 2010: 15) olarak adlandırdığı bu dönemde çok partili hayata geçişi öncüllemektedir. II. Meşrutiyet’in imparatorluktan cumhuriyete geçiş dönemi olduğunu, Türk inkılâbının hazırlayıcısı olduğunu ise Tarık Zafer Tunaya şu sözleriyle dile getirmiştir:

ʺII. Meşrutiyet on senelik fiili ömrüne karşılık birkaç devletin tarihini dolduracak kadar siyasal ve sosyal olaylara sahne olmuştur. Onun asıl önemi, kendisinden sonra gerçekleşen hareketlerin insanlarını yetiştirmesi, imparatorlukla cumhuriyet rejimi arasında bir geçiş devresi mahiyetine sahip olmasıdır.ʺ (Tunaya, 1989: 176) Araştırmacıların hemen hepsi çeşitli ifadelerle bu dönemin önemini vurgulamışlar ve Tanzimat’ın II. Meşrutiyet’i hazırladığı gibi, II. Meşrutiyet’in de Cumhuriyet’i hazırladığını dile getirmek istemişlerdir.

Hiç kuşkusuz bu dönemde basılan kitapların, yayımlanan gazete ve dergilerin incelenmesi, gerek o dönemi gerekse cumhuriyetin kuruluş felsefesini anlamak bakımından büyük önem taşımaktadır. II. Meşrutiyet döneminde ortaya konan gezi

(17)

kitapları da bu bağlamda değerlendirilmeli ve dönem paradigmasını anlamada önemi bulunduğu kabul edilmelidir. Yüzyıllar boyunca gezi konusunda isteksiz davranan Türklerin bu dönemde geziye yönelmesi, yayımladıkları kitaplarla izlenimlerini paylaşması ve ʺötekiʺ milletler hakkında kimi imgeler oluşturması Türk aydınının bu dönemde ne tür bir düşünce yapısında olduğunun ipuçlarını vermektedir.

Türklerin gezmedikleri, gezenlerinin de gözlemlerini kaleme almadıkları önceden beri söylenegelmiştir. Gerçekten de Türkler, özellikle de Osmanlı Türkleri, ʺseyahat etmeyi sevmez; hiç sevmemiştir. Onlara göre yolculuk ancak savaş, dolayısıyla ‘gaza’ geleneği içinde ya da resmi bir görev bağlamında anlam taşır.ʺ (Yavuz, 2001: 137) Evliya Çelebi’yi müstesna tutarsak merkezden/İstanbul’dan ayrılmayı, taşraya/dışarıya açılmayı bir züll gören Osmanlıların, merkezin artık kendi toprakları değil de Avrupa olduğunu anladıktan sonra geziye çıkmaya başladıklarını söyleyebiliriz. Yirmisekiz Çelebi Mehmet’in Paris Sefaretnamesi merkezin Avrupa’ya kaydığı dönemin ürünü olması yönüyle öncü bir eserdir. Ancak gezilerin ve gezi eserlerinin çoğalması için 19.

yüzyılı beklemek gerekecektir. 19. yüzyıl bu bağlamda bir dönüm noktasıdır. ʺTanzimat döneminde dışa açılmanın nispeten genişlemesi sayesinde devlet adamları, denizciler, askerler, memurlar, edebiyatçılar, doktorlar dünyanın kimi zaman en uç noktalarına kadar seyahat etmişler ve bu seyahatlerinin hatıralarını kaleme almışlardır.ʺ (Asiltürk, 2000: 36) Kuşkusuz bu gezilerin önemli bir bölümü resmi bir devlet işini görmek amacıyla gerçekleştirilmiştir ancak sonuç yine de değişmez: Türkler gezmeye başlamıştır!

1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’ten sonra gezilerin sayısında gözle görülür bir artış olmuştur. Meşrutiyetin getirdiği serbestlikten yararlanan pek çok gazetecinin, yazarın bu dönemde yurt içi ve yurt dışı gezisine çıktığı dikkat çekmektedir. Ahmet İhsan Tokgöz bu durumu Matbuat Hatıralarım’da şöyle anlatır:

ʺ31 Mart’ın heyecanlı haftaları geçip de işler doğal akışına girdikten sonra, uzun yıllardır gezi özgürlüğünden yoksun bırakılan Türklerde geziye çıkma istekleri uyanmıştı. Sırasıyla Avusturya, İtalya, Fransa ve Almanya’ya yolculuklar düzenlendi. Bunları düzenleyen gruplar ve komiteler çok yolcu kaydederek ucuzluklar sağladığı için katılanlar çok olmuştu.ʺ (Tokgöz, 1993: 204)

(18)

Yapılan gezilerin nicelik bakımından çokluğu gezi kitaplarının sayısında nisbî bir artışı beraberinde getirmiştir. II. Meşrutiyet döneminde (1908-1923) gezgin sayısı görece artmıştır ancak her gezgin hatıralarını kaleme almadığı için yazılan/basılan gezi kitabı sayısı kırkla sınırlı kalmıştır.2

Bu çalışmada gezi kitapları ve hatıra kitapları bibliyografyaları ile kütüphaneler taranarak 1908-1923 arası dönemde biri yazma diğerleri basma eser olmak üzere toplam kırk gezi kitabının varlığı tespit edilmiş ve bu eserler incelemeye alınmıştır.

Bibliyografyalarda gezi kitabı olarak geçen ancak okunduğunda gezi kitabı olmayan birkaç eser incelemeye dâhil edilmemiştir. Örneğin Nurettin Tevfik’in Menfâdan Avdet’i (1324),yazarı söylenmeyen ancak okuduğumuzda Mustafa Fazıl Paşa’nın Sultan Abdülaziz’e yazdığı Paris’ten Bir Mektub’unun 1326 tarihli baskısı olan eser, Ali Fahri’nin Emel Yolunda: Hatıralar ve Seyahat İzlenimleri (1328), Romanya’ya yapılacak bir gezinin broşürü olan Romanya Seyahati (1912), Ali Fahri’nin Elvâh-ı Siyâh’ı (1334), Ali Fuad Erden’in, Paris’ten Tih Sahrasına (1336) adlı savaş hatıraları ve Ali Kemal’in Ömrüm’ü (1920) bibliyografyalarda gezi kitabı olarak nitelendirilmiştir; ancak bu eserler gezi kitabı özellikleri taşımamaktadır, bu yüzden incelemeye dâhil edilmemiştir.

Aynı zamanda bu dönemde ikinci baskısı yapılan Ali Kemal’in Paris Musâhabeleri (birinci baskısı 1899, ikincisi 1915) ile Tunalı Hilmi’nin Makedonya’sı (birinci baskı 1898, ikincisi 1911) dönem paradigmasını yansıtmayabilir endişesiyle inceleme dışı tutulmuş; bibliyografyalarda adı geçen ancak hiçbir yerde bulunamayan Hasan Bahri’nin Avrupa’da Türk (İstanbul-1327), Sadri Maksudi Arsal’ın Anglige Seyahat (Kırım-1912) ve Refik Nevzat’ın Seyahat-i Hazıra-i Meşume (Paris-1911) kitapları da incelenememiştir.3 İncelemenin omurgasını ʺötekiʺ imgesi oluşturduğundan, bu dönemde Bursa, Trabzon ya da Konya gibi Anadolu kentlerine yapılan geziler ve bu

2Gezi ve hatıra kitapları bibliyografyaları için bkz. Baki Asiltürk ʺTürk Edebiyatında Gezi Kitapları Bibliyografyasıʺ Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 2, İstanbul 2000, s.209-240, İbrahim Olgun, ʺGezi Kaynakçasıʺ, Türk Dili Gezi Özel Sayısı Mart 1973, s.717-726, Nurullah Çetin, ʺTürk Gezi Edebiyatına Genel Bir Bakışʺ, KIBATEK Gezi Edebiyatı Sempozyumu Kitabı, Ankara 2006, s.17-42, Murat Hanilçe, ʺII. Meşrutiyet Dönemine Dair Hatırat Bibliyografyası Denemesiʺ, bilig Güz/2008, s. 147-166, Cevdet Türkay, İstanbul Kütüphaneleri’nde Osmanlılar Devrine Aid Türkçe-Arapça-Farsça Yazma ve Basma Coğrafya Eserleri Bibliyografyası, Maarif Vekâleti, İstanbul, 1958, https://www.yazmalar.gov.tr/

3ʺTürk Edebiyatında Gezi Kitapları Bibliyografyasıʺ adıyla şu ana kadar yapılan en geniş gezi kaynakçasını hazırlayan Baki Asiltürk, 2 Ocak 2012 tarihinde kendisiyle yaptığımız görüşmede, bu kitapları kendisinin de göremediğini, bazı gezi kitaplarının sadece ismen var olduğunu belirtmiştir.

(19)

gezilere ait kitaplar da incelemeye dâhil edilmemiştir. Bu dönemde Anadolu coğrafyasını anlatan dokuz ayrı gezi kitabının varlığı tarafımızdan tespit edilmiştir;

ancak sözünü ettiğimiz gerekçeden dolayı eserler incelemeye alınmamıştır.

II. Meşrutiyet döneminde basılıp tam anlamıyla gezi kitabı özelliği taşımayan birkaç eser ʺötekiʺ kavramına katkısından dolayı incelemeye dâhil edilmiştir. Örneğin Ahmet Cevdet ve Celâl Esâd’ın birlikte hazırladıkları Şehremâneti Celîlesine, 329 Senesinde Avrupa’ya Vukû Bulan Seyâhatimiz Esnasındaki Tedkikât-ı Fennîyeye Ait Rapor (1330) adlı eser, Avrupa’nın büyük kentlerindeki belediyecilik faaliyetlerini anlatan ve ʺötekiʺnin kentleşmedeki başarısını dönemin yetkililerine sunan bir rapordur. Selanikli Şemseddin’in Makedonya (1324), Hasan Bedrettin’in İtalya Nedir? (1329), Âvânzâde Mehmet Süleyman’ın Almanya Devleti (1335) adlı eserleri de masa başında hazırlanan gezi kitaplarıdır. Bu eserlerin incelemeye dâhil edilmesinin nedeni, en az gezilerek yazılanlar kadar ʺötekiʺ imgesine katkıda bulunmalarıdır.

İncelememize II. Meşrutiyet dönemi gazetelerinde ya da dergilerinde tefrika edilmiş, o dönemde kitap olarak basılma fırsatı bulamamış, ancak cumhuriyetten sonra kitap biçimine getirilmiş eserleri de dâhil ettik. Bundaki amacımız, dönem gezi türü ürünlerini mümkün oldukça dışarıda bırakmamak ve ʺötekiʺ imgesi hakkında kuşatıcı bir tespitte bulunabilmektir. Örneğin, Cenab Şahabeddin’in Âfâk-ı Irak adıyla yayımladığı gezi yazıları yazarın 1914 yılında yaptığı Irak gezisinin izlenimleriyle oluşmuştur. Âfâk-ı Irak’ı 2002 yılında Latin alfabesine aktararak yayımlayan Bülent Yorulmaz’ın belirttiği gibi eser, Tasvir-i Efkâr gazetesinde tefrika edilmiş ancak kitap olarak yayımlanmamıştır. Yine aynı yazarın o dönemde kitap haline getirilmemiş bir diğer eseri Suriye Mektupları da incelemeye dâhil edilmiştir. Cenab Şahabeddin’in Suriye Mektupları yazarın Sabah gazetesine gönderdiği yazılardan oluşmaktadır.

Yazarın Suriye hakkındaki izlenimleri 8 Kânunusani 1334 ile 8 Şubat 1334 (8 Ocak 1918-8 Şubat 1918) tarihleri arasında bu gazetede yayımlanmış; ancak yazılar kitap haline getirilmemiştir. Bu gezi yazıları 1991 yılında Baki Top tarafından hazırlanan yüksek lisans teziyle Latin alfabesine aktarılmıştır. Ferit Kam’ın Avrupa Mektupları da II. Meşrutiyet döneminde dergilerde kalmış, sonrasında kitap haline getirilmiştir.

Sebilürreşad dergisi tarafından 1913 yılında Avrupa’ya gönderilen yazar, Avrupa hakkındaki izlenimlerini mektuplar şeklinde Sebilürreşad dergisine göndermiş ve bu

(20)

yazılar 19 Şaban 1331- 4 Safer 1332 tarihleri arasında yayımlanmıştır. Bu mektuplar Avrupa Mektupları adıyla 2000 yılında Nergiz Yılmaz tarafından kitaplaştırılmıştır.

Yazarların ölümünden sonra kitap haline getirilen bu üç eser de incelemeye dâhil edilmiştir.

Tezin Amacı

Bu tezin amacı, henüz tamamı incelenmemiş olan II. Meşrutiyet dönemi gezi kitaplarını incelemek, bu eserleri gün yüzüne çıkartmak ve dönem yazarlarının ʺötekiʺne bakışını anlamak şeklinde özetlenebilir. İmparatorluğun son on beş yılı demek olan II.

Meşrutiyet ile Cumhuriyet arası dönemde kırk gezi kitabı bulunması, bunların birçoğunun Latin alfabesine aktarılmamış olması bizi böyle bir tez hazırlamaya sevk etmiştir. Çalışmanın tek amacı edebiyat sahasına katkıda bulunmak değildir. Amacımız, daha önce bütünüyle incelenmemiş olan II. Meşrutiyet dönemi gezi kitaplarının tamamını imgebilimsel bir yöntemle incelemek ve sonuçlarını edebiyat, siyasetbilim ve uluslar arası ilişkiler disiplinleriyle paylaşmaktır. Kimisi bu döneminin karmaşık siyasal ve sosyal ortamından kaçmak için, kimisi görevli olarak, kimisi de turistik bir gezi yapmak amacıyla yurt dışına çıkan dönem yazarlarının kendi gözlemleriyle oluşturdukları II. Meşrutiyet dönemi gezi kitaplarını ʺötekiʺ kavramı bağlamında incelemek, gerek edebiyat sahasına gerekse siyaset ve uluslar arası ilişkiler alanlarına katkıda bulunacaktır. İncelenen gezi kitaplarından on beşi Arap alfabeli metinlerdir.

Çalışmanın amaçlarından bir tanesi de unutulmaya yüz tutmuş bu metinlerin tekrar gün yüzüne çıkartılması ve edebiyat camiasının dikkatlerine sunulmasıdır.

Tezin Önemi

Türkiye’de gezi türü bugüne kadar çeşitli bilimsel çalışmalara konu olmuştur. Başta yüksek lisans ve doktora çalışması olmak üzere birçok çalışmada gezi edebiyatı ürünlerinin incelendiği görülmektedir. Ancak bunların önemli bir bölümünün Evliya Çelebi Seyahatname’sine odaklandığı dikkat çekmektedir. Tespitlerimize göre bugüne kadar gezi edebiyatı üzerine yapılan yüksek lisans ve doktora tezi sayısı yetmiş ikidir.

Bunlardan yirmisi Evliya Çelebi Seyahatname’sinin değişik yönlerden incelenmesi şeklinde yapılmıştır. Otuz sekiz tez ise yabancı kaynaklı gezi kitaplarının incelenmesi biçimindedir. Hem bu tezlerin hem de geriye kalan on dört tezin önemli bir bölümünün tarih, sosyoloji, dilbilim, sanat tarihi, müzik, kamu yönetimi, batı dilleri ve edebiyatı

(21)

gibi ayrı anabilim dalları tarafından yaptırıldığı göz önüne alındığında, gezi kitaplarının bir Türk edebiyatçısının gözüyle incelenmesi çok az çalışmayla sınırlıdır denilebilir.

Edebiyatçı gözüyle yapılan çalışmalar arasında ise Baki Asiltürk’ün Türk Edebiyatında Avrupa Seyahatleri: 1839–1923 ve Yasemin Dinç Kurt’un Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Gezi Türünün Gelişimi (1920–1980) adlı doktora tezleri öne çıkmaktadır.

Ancak Baki Asiltürk’ün çalışması Tanzimat’tan Cumhuriyet’e sadece Avrupa’ya yapılan gezileri kapsadığından II. Meşrutiyet dönemi gezi kitaplarının büyük bölümü inceleme dışı bırakılmıştır. Yasemin Dinç Kurt’un çalışması ise Cumhuriyet dönemini (1920–1980) kapsamaktadır.

Bizim çalışmamızın önemi incelediği konudan, yönteminden ve farklı alanlara yaptığı katkıdan ileri gelmektedir. Öncelikle, II. Meşrutiyet dönemi gezi kitapları daha önce bütünüyle herhangi bir çalışmaya konu olmuş değildir. Baki Asiltürk’ün Osmanlı Seyyahlarının Gözüyle Avrupa (2000) adlı çalışması gezi alanında öncü çalışmalardan birisi olmakla birlikte yalnızca Avrupa’ya yapılan gezileri incelemesi ve birtakım gezi kitaplarını da inceleme dışı bırakması nedeniyle alana sınırlı bir katkıda bulunmuştur.4Biz ise çalışmamızda II. Meşrutiyet döneminin tüm gezi kitaplarını incelediğimizden Avrupa, Asya ve Afrika üzerine yazılan kitapların tamamını inceleme fırsatı bulduk.

Çalışmanın yöntemi de önemini vurgulayan bir başka unsurdur. Zira bu çalışmada ülkemizde henüz yaygınca kullanılmayan imgebilimsel yöntem uygulanmıştır.

Tespitlerimize göre Herkül Millas’ın Türk Romanı ve ʺÖtekiʺ-Ulusal Kimlikte Yunan İmajı (2000) adlı çalışması imgebilimsel yöntemle hazırlanmış ilk doktora tezinin kitaplaştırılmış biçimidir. Emel Aksoy’un Zadie Smith'in White Teeth Adlı Romanının Çevirisindeki "Öteki" Kavramına İmgebilimsel Yaklaşım (2007) ve Umut Düşgün’ün En Eski Türk Şiiri Metinlerinin İmgebilim ve Deyişbilim Yöntemleriyle İncelenmesi (2011) adlı yüksek lisans tezleri de bu yöntemle yapılmış diğer araştırmalardır. Bizim görebildiğimiz kadarıyla bu tezler dışında imgebilimsel yöntemle hazırlanmış tez

4Asiltürk bu çalışmasında, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar Türk yazarlarının Avrupa’yı nasıl anlattıklarını gezi kitaplarından, gezi yazılarından, şiirlerden ve makalelerden yola çıkarak ortaya koymuştur. Yazar, II. Meşrutiyet döneminde Avrupa üzerine yazılan gezi kitaplarından on dördünü incelemiştir. Biz çalışmamızda Avrupa hakkındaki kitaplardan on dokuzunu inceleme fırsatı bulduk.

(22)

yoktur. Dolayısıyla imgebilimsel yöntem gibi birçok disipline başvurmayı gerektiren zor bir yöntem ilk kez bir Yeni Türk Edebiyatı doktora tezinde uygulanmaktadır.

Çalışmayı önemli kılan bir başka neden de çeşitli alanlara yaptığı katkıdır. Bu çalışma, incelediği metinler nedeniyle edebiyata, çıkardığı sonuçlar nedeniyle de tarihe, siyasetbilimine ve uluslar arası ilişkilere katkıda bulunmaktadır. İncelenen gezi kitaplarında kırk üç farklı ülkenin imgesi tespit edilmiştir. Daha önce yapılan hiçbir çalışmada bu kadar çok ülke hakkında imge tespit edilmemiş ve bu imgelerin nedenleri üzerinde durulmamıştır. Bu kırk üç ülke günümüzde de ülkemizin yoğun ilişkiler içinde bulunduğu ülkelerdir. Dolayısıyla Türklerin yaklaşık yüz yıl önce bu ülkeler hakkındaki imgeleri,ʺötekiʺni nasıl algıladıkları ve bu algının nedenleri adından söz ettiğimiz disiplinlere katkıda bulunmaktadır.

Tezin Yöntemi

Bu çalışmada yöntem olarak imgebilimsel yöntem tercih edilmiştir. İmgebilime geçmeden önce bir imge tanımı yapmak yararlı olacaktır. ʺİmgeʺ sözlüklerde hayal, hayal etme, resim, düş, heykel, görüş, görme, uzak görüş, düşsel görüntü gibi anlamlara gelmektedir. (Meydan Larousse, 1990: 286) İngilizcedeki ʺimageʺ sözcüğüyle aynı anlamda kullanılmakta olan kavram, İngilizce-Türkçe sözlükte, 1-resim, 2-görüntü, hayal, imge, 3-fikir, kavram, izlenim, 4-şekil, suret, görünüş, bir şeyin benzeri, 5-aynı, tıpkı, benzer, kopya, 6-simge, sembol, timsal, remiz, işaret, alamet, 7- örnek, numune, mücessem şekil, 8-tasvir, bir şeyin yazı veya sözle tanıtımı, 9-put, sanem, tapıt, heykel, 10-benzetiş, teşbih, mecaz, 11-(bir kimse hakkında) toplumun kanaati, kamuoyu gibi çok değişik anlamlara gelmektedir. (Atalay, 1999: 1750)

Bu anlamların dışında psikolojide ʺDuyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imajʺ ya da ʺDuyularla algılanan, bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylarʺ (http://tdkterim.gov.tr/bts/) anlamlarına gelmesi onun insan psikolojisiyle bağlantısını ortaya koyduğu gibi aynı zamanda tek bir imge tanımı yapmanın da ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır. Bu zorluğuna rağmen genel olarak imge, ʺdış dünyadan gelen uyarıcıların etkisiyle algılama, yordama ve dışavurum süreçlerinin gerçekleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan öznel bir doğrunun sembolik ifadesiʺ (Ulağlı, 2006: 5) olarak tanımlanabilir. ʺBilinçaltının istemli ya da istemsiz olarak belirli çağrışımlarla dışa vurumuʺ (Ulağlı, 2006: 4) olarak ortaya çıkan

(23)

imgeler kalıp yargılardan, korkulardan ve nefretlerden beslenir. Bireyin bir başkası için oluşturduğu imgeler bilinçaltıyla, değer yargılarıyla, düşünce ve inanç dünyasıyla, önyargılarla, stereotiplerle, deneyimlerle, korkularla, rekabetle ve daha pek çok etkenle hayat bulduğundan, nesnellikten oldukça uzak bir görünümdedir.

İmgebilim ise kısaca ʺdiğer sosyal bilimlerin verilerini kendi içinde değerlendirip, incelenen kavrama, disiplinler arası bakış ve analiz olanağı veren yeni bir bilim dalıdır.ʺ (Ulağlı, 2006: 45) İmgebilim-ʺÖtekiʺnin Bilimine Giriş kitabının yazarı Serhat Ulağlı, bu bilim dalını enine boyuna incelemiş ve kavramın psikanalizmden esinlenerek ortaya çıktığını belirtmiştir. Onun dediğine göre,

ʺ20. yüzyılın başlarında Freud'un, bireyin davranış ve düşünüş tutumlarını etkileyen bilinçaltındaki bastırılmış dürtüler olduğunu varsayan, psikanalist yaklaşımında kullanılan imge incelemesi kuramından esinlenen imgebilim (Fr.

İmagologie, İng. imagology) kuramı, adını Latince'de imge anlamına gelen 'imago' ve bilim anlamına gelen 'logos' kelimelerinden alır.ʺ (Ulağlı, 2006: 22)

Ulağlı'ya göre imgebilimin en önemli özelliği, imgenin kendisinden daha çok doğuş nedeni üzerinde durmasıdır. İmgenin neyi temsil ettiği bir imgebilim araştırmacısının tek araştırma konusu değildir. İmgebilim araştırmacısı öncelikle gerçekle kurgusal arasındaki bağıntıyı vermeye çalışmalıdır. Bir başka deyişle yazar tarafından esere taşınan olguların ya da betimlemelerin tarihsel, sosyolojik gerçekliği imgebilimcinin inceleme konusu değildir. İmge araştırmacısı sunum nasıl yapılmış ve yazarın bu olguyu olduğundan farklı veya aynen görmesini sağlayan faktör nedir gibi sorular üzerinde durmalı ve bu sorulara bir yanıt aramalıdır. Diğer bir deyişle imgebilimcinin amacı, yazar tarafından aktarılan bir imgeyi desteklemek veya karşı çıkmaktan çok, onu doğuran mantaliteyi ortaya koyabilmek olmalıdır. (Ulağlı, 2006: 46) Aynı konuya benzer sözlerle değinen Herkül Millas da, imge araştırmasının amacının, imgenin gerçeklikle uyumunu ya da uyumsuzluğunu değil, onun mantığını bulup göstermek olduğunu belirtmiştir. Ona göre, ʺİmajın gerçeklikle ilişkisi o denli önemli değildir;

önemli ve temel olan bu imajların hangi model ve proje içinde oluştuğu, hangi toplumsal gereksinimlere yanıt verdiği, hangi ideolojilere, nasıl hizmet ettiğidir.ʺ (Millas, 2000: 6)

(24)

İmgebilimin bir diğer özelliği disiplinlerarasılığa önem vermesidir.

ʺBir imgeyi yazar, toplum, ideolojiler, sosyal ve tarihsel olaylar, inançlar doğurur.

İncelenecek olan imgeyi yalnız bir bilim dalının verilerine göre açıklamaya çalışmak onu oluşturan diğer faktörlerin göz ardı edilmesi anlamına gelebilir.

Epistemolojik bir yöntem uygulanarak disiplinlerarası bir inceleme yapılmalıdır.

Tarih, sosyoloji, teoloji, psikoloji, etnoloji ve politoloji gibi bilimlerin verilerinden faydalanarak imgenin oluşumundaki bütün faktörler göz önüne serilmelidir.ʺ (Ulağlı, 2006: 47)

Millas'a göre de imge araştırmaları birkaç bilim dalının yöntemlerini ve bulgularını içeren çalışmalardır.

ʺBir imaj çalışması şu alanları kapsayabilir: 1)bütün olaylar tarihsel bir çerçeve içinde geliştiklerine göre tarih ve tarih bilimini; 2)ilgili ülkenin edebiyat ve kültür tarihini; 3)özellikle bilinçaltı, peşin yargı, fobiler gibi konuların işlenişi açısından ruhbilimi ve toplumsal ruhbilimi; 4)kullanılan sözcüklerin ve kavramların açıklanmasına ışık tuttuğu derecede felsefe ve semiyolojiyi; 5)ulusal düzeyde ilişkilerin gelişimini açıkladığı derecede uluslar arası ilişkileri; 6)ulusal kimlik, yurttaşlık, düşman/dost gibi kavramlara açıklık getirdiği derecede siyaset bilimini.

(Millas, 2000: 3)

İmge araştırmalarının temel amaçlarından biri ʺötekiʺnin imgesiyle birlikte onu imgeleyenin düşünce yapısını ortaya çıkartmak olmalıdır. ʺÖtekiʺnin imgesi her şeyden önce yazarın öznel algılarıyla oluşmuştur. Bu yönüyle ʺÖtekiʺ, ʺbenʺin kurgusundan, yazarın algısından ibarettir. Bir başka deyişle ʺötekiʺ, ʺbenʺi ele verendir. ʺÖtekiʺ bu konumuyla aslında ʺötekiʺni değil, o imgeyi oluşturan toplumu açıklamaktadır.

Dolayısıyla ʺötekiʺ yazarın ve yazarın yetiştiği toplumun ne olduğu konusunda çok önemli ipuçları barındırmaktadır. Ulağlı'nın da belirttiği gibi, edebi metinlerde imgeler, yazar ile bilinçaltı, yazar ile toplum ve son olarak yazar ile okur arasındaki ilişkiyi ortaya koyan elemanlardır. Yazarın geçmişinden, bastırılmış dürtülerinden, inançlarından ve deneyimlerinden oluşan imgeler yazarın kişiliğini bizlere tanıtan anlamlı yapılardır. Yazar eserine yerleştirdiği imgeler ile okuruna kendi toplumunun siyasal, sosyal ve kültürel tablosunu sunar. (Ulağlı, 2006: 4) Bütün bunlar dikkate alındığında imgebilimsel yöntemin ʺötekiʺnin imgesini vermekle yetinmediği, ʺötekiʺne bakarak ʺbizʺim kimliğimizi de ortaya koyduğu meydana çıkmaktadır. Bu çalışmada da

(25)

imgebilimsel yöntem uygulanarak II. Meşrutiyet dönemindeki ʺötekiʺ algısı tespit edilmiş, bununla da yetinilmeyerek ʺötekiʺ üzerinden biz'im kimliğimiz okunmaya çalışılmış ve neden bu tür imgeler geliştirdiğimiz üzerine yargılarda bulunulmuştur.

Çalışmada ülkeler alfabetik sıraya göre değil, hacim sırasına göre incelenmiştir. Her bölümde üzerine en çok eser bulunan ülkeden, en az bulunana doğru bir sıralama yapılmıştır. Bir ülke tarihi, coğrafyası, kentleri ya da sosyal hayatı bağlamında incelenirken mümkün oldukça eserlerin kronolojik sırasına dikkat edilmiştir. Ancak kimi durumlarda bu mümkün olmamıştır. Örneğin o dönemde basılan ilk gezi kitabında, kentin sadece müzesinden söz edilmiş, diğer yönlerine hiç değinilmemiş olabilmektedir.

Hâlbuki bir şehri tanıtmaya müze ile başlamak doğru değildir. Öncelikle eğer diğer eserlerde varsa kentin bulunduğu konum, nüfusu, jeopolitik ya da ticari önemi dillendirilmeli, müze gibi tali bir konuya sonra girilmelidir. Biz çalışmada önem sırasına dikkat ettiğimizden, kimi yerlerde kronolojik sırayı bozmak zorunda kaldık.

Yukarıda kimi özelliklerine değindiğimiz çalışmamız dört bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde ʺötekiʺ kavramının ne olduğu genel hatlarıyla çizilmeye çalışılmıştır.

Bu bölümde kavramın çok yönlülüğü dikkate alınarak, tarih, felsefe, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve teoloji disiplinlerinden yararlanılarak ʺötekiʺ anlamlandırılmaya çalışılmış, ayrıca kavramın oryantalizm ve oksidentalizmle bağlantısı ortaya konulmuştur. İkinci bölümde II. Meşrutiyet döneminde Avrupa'yı anlatan dokuzu Arap alfabeli on'u Latin alfabesine aktarılmış toplam on dokuz gezi kitabı incelenmiş, yirmi iki ayrı Avrupa ülkesinin imgesi, nedenleriyle birlikte tespit edilmiştir. Üçüncü bölümde Asya kıtasını anlatan üçü Arap alfabeli on üçü Latin alfabesine aktarılmış toplam on altı gezi kitabı incelenmiş ve on sekiz ülkenin imgesi nedenleriyle birlikte tespit edilmiştir. Dördüncü bölümde de Afrika üzerine yazılan gezi kitapları incelenmiştir. II. Meşrutiyet döneminde Afrika üzerine yazılan beş gezi kitabı vardır. Bunlardan üçü Arap alfabelidir, ikisi de Latin alfabesine aktarılmıştır. Bu eserler incelenerek üç farklı ülkenin imgesi tespit edilmiştir.

Araştırmamızda ʺötekiʺnin imgesi tespit edilirken gezginlerin o ülkenin tarihi, coğrafyası, şehirleri; toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik hayatı hakkında anlattıkları da dikkate alınmıştır. Bahsedilen ögelere ayrı alt bölümler açılmasının nedeni, bunların tamamının ülkenin imgesini oluşturmada çok büyük etkileri bulunmasıdır. Bir gezgin

(26)

dolaştığı ülkenin tarihini ve coğrafyasını ya da şehirlerini tanıtırken ülkenin imgesine yararı olacak biçimde aktarımlarda bulunmaktadır. Örneğin Almanya’nın tarihini anlatan gezginler sadece Alman tarihi hakkında okuyucularına bilgi vermeyi amaçlamamışlardır. Almanya tarihi anlatılırken, Almanların tarih boyunca karşılaştıkları her güçlüğü sabırla, metanetle atlattıkları özellikle vurgulanmıştır.

Gezginler, eser içinde alttan alta Almanların daha önce karşılaştığı her güçlüğü nasıl atlattıysa I. Dünya Savaşı’nda da karşılaşacağı güçlükleri öyle atlatacağını ve bu savaşta kesinlikle başarılı olacaklarını işaret etmişlerdir. Bu da yenilmez Alman imgesine katkıda bulunduğu gibi, savaşa Almanya’nın yanında girilmesi noktasındaki kamuoyu oluşturma çabasına da katkıda bulunmaktadır. Benzer şekilde ülkelerin coğrafyası da o toplumun imgesinde büyük bir öneme sahiptir. Örneğin gezginler, bedevilerle çölü birbirinden ayrı düşünmemişlerdir. Bedevi imgesini oluşturan en önemli etkenlerden biri hiç kuşkusuz yaşadıkları çöl hayatıdır. İçinde bulunulan coğrafyanın bedevinin yeme içmesinden kılık kıyafetine, barınma şekillerinden temizlik anlayışına kadar her şeyine etki ettiğini düşünen gezginler, bahsedilen bedevi imgesini bütünüyle aktarabilmek amacıyla ülkenin coğrafyasına uzun uzun değinmişlerdir. Tarih ve coğrafya hakkında dile getirdiklerimiz şehircilik, eğitim, ordu ya da ekonomi için de geçerlidir. Gezginler, ülkeyi hemen her yönüyle tanıtırken, bunları sadece kuru bir bilgi olsun diye değil, oluşturmaya çalıştıkları imgeye katkıda bulunsun diye aktarmışlardır.

Bu bakımdan, çalışmamız içinde karşılaşılan her bir ögeye yüklendiği misyon gereği belli bir değer verilmiş ve bunun imgeye olan etkisi oranında üzerinde durulmuştur.

(27)

BÖLÜM 1: ʺÖTEKİʺ ÜZERİNE KAVRAMSAL BİR ÇERÇEVE

Dünyayı algılayan ʺbenʺ ile ʺbenim dışımdakiler/ötekiʺ ayrımı (özne-nesne düalitesi) kişisel ve toplumsal davranışların anlamlandırılması bakımından son derece önemlidir.

Bir gezginin ʺbenim dışımdakilerʺi anlamlandırması süreci sonunda ortaya çıkan gezi kitaplarını yorumlamak için, ilkin ʺbenʺ ve ʺötekiʺnin temel bir betimlemesinin yapılması gerekmektedir. Gezginin gezip gördüğü coğrafya ve yöre insanı hakkındaki algısını etkileyen temel dinamikler, felsefi düşüncesi, ırksal yaklaşımı, dini inancı, yetiştiği sosyo-kültürel ortam, psikolojik durumu, dönemin tarihsel ve sosyolojik paradigması ve biyografisidir. Dolayısıyla bu bölümde ʺben ve ötekiʺ ilişkisi salt bir disiplinin verileriyle değil felsefe, antropoloji, teoloji, tarih, sosyoloji, psikoloji disiplinleri bağlamında açıklanmaya çalışılmıştır.

1.1. ʺÖtekiʺ:

Türk Dil Kurumu’nun güncel sözlüğünde ʺdiğeri/öbürüʺ anlamına gelen ʺötekiʺ zamiri, toplumbilimsel yönüyle de ʺMevcut kültürün içinde dışlanmış olanʺ anlamında kullanılmaktadır.(http://www.tdk.gov.tr/) İngilizce’de ʺthe otherʺ olarak kullanılan aynı kavram, bu dilde de ʺdiğeri/başkasıʺ anlamına gelmektedir. Türkçe’de ʺötekiʺ sözcüğü etimolojik olarak ʺöteʺden köken aldığından, kavramın kendisi doğal olarak bir ʺötelemeʺyi, ʺdışlamaʺyı içermektedir. Köken itibariyle pejoratif bir anlamla ortaya çıkan ʺötekiʺ, ʺbaşkaʺlığı, ʺfarklıʺlığı ya da ʺdiğeriʺ olmayı değil, ʺdüşmanʺlığı ve ʺdışlamaʺyı öncüllemektedir. Hâlbuki ʺötekiʺ, temelde farklı olandır. Farklı olan her şeyin düşman olması gerekmediği için kavramın her zaman pejoratif anlamda kullanılması yanlış olmaktadır. Ancak az önce de belirttiğimiz gibi kavram etimolojik olarak bir dışlamayla doğduğundan kaçınılmaz olarak pejoratif anlam toplum tarafından kabul görmektedir.

Her disiplinin ʺben ve ötekiʺ algısına yaklaşımları farklı olmakla birlikte temelde ʺben ve ötekiʺ ilişkisi bir retorik sorunudur. Varlığın bir başka varlık veya kavram üzerine düşünüp onu anlamlandırma çabası sonucunda ona bir ad koyması söz konusu olmaktadır. Bir şeye bir ad koymak ise, onu diğerlerinden başkalaştıran ya da ayırt eden özelliklerini saptamaktır. Bu, zorunlu olarak farklılığı beraberinde getirir. Şerif Mardin’in belirttiği gibi dünya ve hayatla ilgili söylemimizi farklılıklar üstünde

(28)

temellendirmiş olan ʺtasnifʺ sistemine dayandırmaktayız. ʺBu işlemi yapabilmemizi sağlayan yollardan biri adlandırmadır; bu bilmeye, kavramaya yönelik temel insanî işlemle baş edebilmemizi sağlayan şey adlardır.ʺ (Mardin, 1999: 23)

Adlar, varlıkları tanıtmaya yarayan sözcükler olup kendi varlıklarını farklılığın varlığına borçludur.5 Bu farklılık dilimizin yapısının içinde yaşam alanı bulur. Çevremizde gördüğümüz bir ağaca ağaç, suya su, çiçeğe çiçek diyerek dünyayı algılamaya, algıladıklarımızı da sınıflandırmaya çalışırız. Bu sınıflandırmayı yaparken ise merkeze kendimizi/ben’i koyarız. Ben’i merkeze alan söylemlerde geride kalanların nesne olması gerekmekte böylece farklı olan her şey nesneleştirilerek ötekileştirilmektedir. Özne- nesne düalitesi denilen problematiğin kökeninde bu adlandırmayı kimin yaptığı yatmaktadır. Yani neyin özne, neyin nesne olduğu adlandırmayı kimin yaptığıyla ilgilidir.ʺHer ben adılı değişik öznelerde farklı kimlikleri belirtir ve yeni anlamlandırma yaratır. Herkes ʺbenʺ ya da ʺsenʺ diye farklı bir kişiyi anlatır.ʺ (Günay, 2002: 27) Adlandırmayı yapan ʺbenʺise ben’in dışındaki her şey nesneleşmekte/ötekileşmektedir.

Adlandırmayı yapan değiştikçe ʺötekiʺ de değişmekte, böylece ʺhepimiz ötekiyizʺ sonucu doğal bir çıkarsama olmaktadır.

Ahmet Bozkurt, ʺHer kimlik mutlaka kendisini yeniden kurgulayacağı karşıt bir imgeye muhtaçtır. Bu karşıt imge ise sonuçta o kimliğin karşısındaki aynaya yansımış negatifinden başka bir şey değildir.ʺ (Bozkurt, 1999: 133) diyerek ʺötekiʺnin, ben’in karşısındaki ama aynı zamanda onu açıklayan bir kavram olduğuna işaret etmektedir.

Her şey karşıtıyla anlam bulur. Soğuğun soğuk olarak adlandırılabilmesi için sıcağın var olması gerekmektedir. Bu nedenle de ʺötekiʺnin varlığı ben’in sürekli olarak kendini tanımasının, yapılandırmasının zorunlu koşuludur.ʺÖteki, ben’in var olabilmesi, ayakta durabilmesi için var edilmek, icat edilmek zorundadır. Ben varlığını ötekine borçludur.ʺ (Kaplan, 2000:8)

Ben ve öteki ilişkisinin bu paradoksal boyutu yani ben’in ʺötekiʺni inşa ederken ʺötekiʺnin de ben’in kimliğini belirlemesiʺözden çok güç ve retorik meselesidir.ʺ(Uluç, 2009: 36) Günümüz dünyasında, gücü elinde bulunduran adlandırmayı yapıp ʺötekiʺni

5Farklılığın olmadığı varsayıldığında adlandırma kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Kâinatta her şeyden sadece bir tane olsaydı iki diye bir rakamı adlandırmazdık. Benzer şekilde dünyada farklı milletten insanlar yaşamaktadır.

Hâlbuki insan türünün tek örneği Türkler olsaydı hem hiç kimse ben Türk’üm demez, hem de İngiliz, Alman gibi millet isimleri var olmazdı.

(29)

dışlamakta, böylece merkeze kendisini koyarak özne konumuna yükselmektedir. Güç merkezli özne-öteki ilişkisi aşağıdaki tabloda tespit edildiği gibi bir durum arz etmektedir.

Tablo 1: Özne-Öteki İlişkisi

ÖZNE ÖTEKİ

Kural koyan Kurallara tabi olan

Yazan Okuyan

Konuşan Dinleyen

Planlayan Planlamaya uyması beklenen

Strateji geliştiren Taktik geliştiren

Akılcı olan Duygusal olan

Sınırları tanımlı olan Değişebilir, muğlak olan

Katı olan Esnek olan

(Demirtaş vd. 1996: 39)

Yukarıdaki taksonomi öznenin iktidara sahip olduğunu, dolayısıyla strateji geliştirebilme gücüne eriştiğini, karşıtı olan ʺötekiʺnin ise sadece taktik geliştirebildiğini imlemektedir. Bu göstergede,

ʺöznenin güçsüzlüğü ise kendisini tanımlayabilmek için mutlaka bir öteki’ne gereksinim duymasıdır. Tabi öteki de kendi ötekisini ya da ötekilerini seçebilmekte ve seçtiği anda/yerde özneleşmektedir. Böylece mikro iktidarlar, farklı ve yeni tanımlı ötekiler sürekli olarak yeniden üretilmektedir.ʺ (Demirtaş vd. 1996: 39)

İlerleyen bölümlerde daha ayrıntılı göreceğimiz gibi Batı-Doğu ilişkisinde özne konumunda olan Batı’nın yaklaşık son beş yüz yıldır nesne konumuna indirgediği Doğu’yu ötekileştirmesini anlamlandırmakta yukarıdaki taksonomi daha pratik bir işlev görecektir.

Peki, ʺötekiʺ denilen şey tek ve mutlak bir adlandırma mıdır yoksa ʺötekiʺne farklı türlü yaklaşımlar mı söz konusudur? Bu konuda uluslar arası ilişkiler uzmanı Fuat Keyman’a

(30)

kulak vermek yerinde olacaktır. Keyman, ʺGloballeşme, Oryantalizm ve Öteki Sorunuʺ adlı kuşatıcı makalesinde hem uluslararası ilişkiler kuramları hem de farklı felsefî modernite söylemleri bağlamında Batı-dışı farklı kültürler ve bölgeler üzerine yapılan çalışmalarda ve çözümlemelerde dört farklı öteki modeli tespit etmektedir:

A-Ampirik/Kültürel Bir Nesne Olarak ʺÖtekiʺ:

Keyman’a göre bu şekilde yaklaşıldığında ʺötekiʺ, üzerine bilgi toplanması gereken ve bu bilgilerle açıklanabilecek bir nesne olarak görülür. Buradaki amaç, hakkında sözde nesnel ve gerçeklere dayanan bilgi sağlayarak ʺötekiʺ olanı açıklamaktır. Bu açıdan, her ne kadar nesnel ve kanıtlara dayanan bilgi arayışının diğer özne durumlarının ve kültürlerinin daha doğru bir şekilde anlaşılmasını sağladığı varsayılsa da böyle bir arayış farklı olana konuşabilen, düşünebilen ve tartışabilen bir özne konumu vermez.

Aksine, hakkında bilgi toplanan, farklı olan, bilgi toplama süreci başlamadan özne konumunu kaybetmiş ve nesneleşmiştir. Böylece, farklılığa ampirik/kültürel bir nesne olarak yaklaşıldığı zaman, farklı olan hem ampirik bir nesne, hem de kültürel bir nesne olarak kavramsallaştırılır. Bu durumda farklı olan tarihselliğinden, özgüllüğünden kopartılarak ʺötekiʺleştirilir. Bu ʺötekiʺleştirme süreci içinde, farklı olan sabit bir kültürel kimliği olan bir referansa dönüşür. Daha somutta da, farklı olan modern benliğin ʺötekiʺsi, özünde de modern öznenin sahip olduklarından, yani rasyonaliteden, moderniteden, akıldan, ilerlemeden yoksun Batılı olmayan bir kültürel kod, denetlenmesi ve moderne dönüştürülmesi gereken bir nesnedir. Bundan dolayı ʺötekiʺ, ne olduğundan ziyade ne olmadığı açısından tanımlanır. Var olma koşulunun modern benliğin sahip olduğu her şeyden yoksun olduğunu gösterdiği kültürel bir nesneyi oluşturur. Bu ʺötekiʺye yaklaşma modeli medeniyetler çatışması tezine içseldir, bu tezin farklı medeniyetlere yaklaşımını belirler. (Keyman, 2002: 20)

B- Bir Varlık/Varoluş Olarak ʺÖtekiʺ:

ʺLiberal uluslar arası ilişkiler kuramında, bağımlılık ve bağımlı kapitalist gelişme kuramlarında ve yorumlayıcı ve varoluşçu modernite söylemlerinde kullanılan varlık olarak öteki, hem farklılığa bir varoluş durumu, bir varlık olarak yaklaşır, hem de ‘öteki’yi modern benliğin yaratılmasına katkıda bulunan ‘görünmeyen benlik’ olarak tanımlar.ʺ (Keyman, 2002: 20)

(31)

Bir yorumcu ya da varoluşçu sadece ʺötekiʺ hakkında yazmaz; aynı zamanda kendi ʺbenliğininʺ kültürel ve tarihsel ikilemlerini araştırarak ʺötekiʺ ile yeni ilişkileri keşfetmeye çabalar. ʺÖtekiʺnin bu şekilde kavranışı hem ampirik bilgi toplama tarzından, hem de ʺötekiʺnin ayrıcalıklı modern benlik içerisinde kültürel olarak eritilmesinden radikal bir şekilde ayrılır. Ancak ʺötekiʺyi tarihsel bir varlık, ʺgerçekʺ bir tarihsel varoluş olarak görmekle gerek yorumcu gerekse varoluşçu söylem modernite rejimi içerisinde çalışır; benlik/öteki karşıtlığını sürdürür ve söylemsel bir kurgu olarak ʺötekiʺ kategorisiyle bağlarını kopartamaz.(Keyman, 2002: 20)

C-Söylemsel Bir Kurgu Olarak ʺÖtekiʺ:

ʺBatı-dışı ötekinin Batılı modern benliğin oluşumundaki katkısı, modern benlikle tarihsel ilişkisi, daha da önemlisi modern benliğe dışsal değil, aksine ‘içsel’

niteliği yukarıda anlattığımız modellerin göz ardı ettiği olgulardır. Edward Said’in etkili kitabı Oryantalizm, Batı-dışı ötekinin Batılı modern benliğin kurulma sürecine içsel yapısını anlatır, modern benliğin nasıl farklı olanı ötekileştirerek kurulduğunu tarihsel ve söylemsel olarak çözümler.ʺ (Keyman, 2002: 21)

Said’e göre, Aydınlanma sonrası dönemde Avrupa kültürü, kendi gücünü ve kimliğini, kendisini Doğu (Orient) olarak tanımladığı kimlik konumuna karşı konumlandırarak kurmuştur. Oryantalizm Batı’nın Doğu’yu söylemsel düzeyde kurarak ve Batı-karşıtı geleneksel kimlik olarak üreterek kendi hegemonyasını dünya üzerinde kurma süreci ve dolayısıyla da farklı olanın ʺötekiʺleştirilmesidir. Doğu ve Batı arasındaki epistemolojik ve ontolojik ayrım temelinde ʺötekiʺ, Avrupa’nın maddi uygarlığının ve kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak kurulur. Batı böylece kendisini modern, gelişmeci, kalkınmacı, demokratik ve bireyci gösterirken, farklı olana kendisinin zıttı nitelikler yükler: geleneksel, fanatik, azgelişmiş, toplulukçu, otoriter. Böylece farklı olan Batı’nın ʺötekiʺsi konumuna getirilir ve Batı tarafından üretilir.

ʺOryantalizm Doğu’yu ya da geleneksel olanı anlatmaz; onu Batı gözüyle kurar ve yeniden kurar ve bu süreç içinde de Batı’ya ve modern olana, daha doğrusu bu benliğin dünya üzerinde hegemonyasını kurma sürecine içseldir. Sonuçta, öteki bir nesne ya da varlık değil, ‘söylemsel bir kurgu’dur. Oryantalizm, kurumsal, siyasal, ekonomik, kültürel, söylemsel ve tarihsel olarak Batı epistemolojisinin Doğu’yu algılama, onu söylemsel olarak kendi zıttı olarak kurma, böylece de kendi benliğini

Referanslar

Benzer Belgeler

As expected, for all the injectors, NOx emissions increase and soot levels decrease as start of injection is advanced, due to more fuel injected inside the combustion

Seyrek olarak yaprlan bir krsrm aragtrrmalar da, okurlann haber b6iii- miine iligkin goriiglerini ve bu boliime ait ilgi ve beklentilerini olugturur' Bu tip bir

Mehmed Şakir’in manzum Mesnevi çevirisinin Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’nde kendi el yazısıyla bulunan nüs­ hası,

Başlangıç saati : 10:45 Bitiş saati : 10:55 Toplam süre : 10 dakika. 52. Paul : Kathleen’s still not her usual

İncelenen İbrahim Alâettin Gövsa’nın “Çocuk Şiirleri”, Ali Ulvi Elöve’nin “Çocuklarımıza Neşideler” ve İbrahim Aşkî Tanık’ın “Çocukların Şiir

Cardiff tekniğinin küçük ve orta büyüklükteki insizyonel hernilerin primer tamirinde kullanılabileceği, 10cm.den büyük insizyonel herni ve tekrarlayan insizyonel

genel klinik muayene bulguları (vücut sıcaklığı, kalp ve solunum frekansı ile rumen hareketleri sayısı) ile serum B 12 vitamini ve kobalt düzeylerinin.

Ancak 1908 yılında ilan edilen yeni sistemin oturması zaman aldığı için devlet 1908-1914 yılları arasında ciddi sıkıntılar yaşamış 6 yıl gibi kısa bir süreçte