• Sonuç bulunamadı

3. Kök ve Gövde çürüklükleri:

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share " 3. Kök ve Gövde çürüklükleri: "

Copied!
39
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3. Kök ve Gövde çürüklükleri:

Siyah Kök Çürüklüğü: Hastalık etmeni Thielaviopsis basicola dır. Bu Fungal etmenin neden olduğu zarar fide dönemi esnasında meydana gelen bodurlaşmanın miktarına bağlıdır. Şiddetli bodurluk serin ve yağışlı ilkbahar döneminde oluşur. Hastalık hem fide hastalığı , hem de olgun bitki hastalığı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Belirtileri: Fungus fidelerin kök sisteminde ve hipokotil kısmındaki epidermal ve kortikal dokularda yayılır.

Enfekteli dokular siyah bir renk alır. Genellikle enfekteli

ana kök veya kazık kök sağlıklı fidelerinkinden daha

küçük çaplıdır.

(2)

Enfekteli bitkiler 2-4 haftalık bu hastalık

döneminde kalırlar ve sonra enfekteli

epidermal ve kortikal dokuların yerine

periderm dokusu üretilir. Bikaç hafta içinde de

bir çok hastalıklı doku soyulur, dolayısiyle

enfeksiyon belirtilerinin ispatı azalır. Siyah kök

çürüklüğünün içsel yaka çürüklüğü fazı gelişme

safhalarının orta ve son dönemlerinde

meydana gelir. Fide enfeksiyonu devam eder.

(3)

Hastalık etmeni fungus 2 tip spor üretir. Bunlar endokonidiler ve klamidosporlardır.

Endokonidiler konidioforlardan içsel olarak üretilirler. Silindirik şekilde olup, uçları yuvarlaklaşmıştır. Renksiz ve bölmesizdirler.

Bazen zincir oluştururlar. Klamidosporlar kalın

duvarlı, koyu renkli disk şeklindedirler ve zincir

oluştururlar. Her bir zincirde 5-8 adet

klamidospor bulunur.

(4)

Hastalığın Biyolojisi:

T. basicola klamidosporları ile uzun süre toprakta canlı kalabilir. Endo konidiler ise bir kaç ay canlı kalabilir.

Bu nedenle esas etmenin devamlılığını klamidosporlar sağlar. Pamuk bitkileri ilkbahar süresince fide döneminde enfekte edilebilirler.

Enfeksiyon için optimal toprak sıcaklığı 15-20

0

C dir.

Fungus hifleri genellikle kök kıllarından penetre olur

ve endodermise doğru ilerler ve kökdeki yayılma

durur. Enfeksiyondan bir kaç gün sonra endokonidiler

ve klamidosporlar kök yüzeyinde oluşurlar.

(5)

Fungus serin, ıslak ve alkali topraklarda yaygınlaşır. Böyle alanlarda her 1g toprakta 50- 750 propagül gibi yüksek bir inokulum yoğunluğuna ulaşılır.

Savaşımı: Pamuk ekimi toprak sıcaklığının 16

0

C

ye ulaştığı zamanda yapılmalıdır. Düşük toprak

sıcaklığında şiddetli hastalık oluşur. Dayanıklı

çeşit etkili değil, tohum ve toprak ilaçlaması da

ekonomik olmamaktadır. Monokotil bitkilerle

ekim nöbeti en uygun mücadele yöntemidir.

(6)

3.2. Sclerotium Gövde ve Kök çürüklüğü:

Etmen Sclerotium rolfsii tropik ve subtropik bölgelerin

en önemli patojenlerindendir. Arasıra pamukta da

zarara neden olmaktadır. Esas zararı Domates,

Fasulye, biber, yerfıstığı, şeker pancarı ve

kabakgillerde görülür. Etmen fungus çoğunlukla

kumlu veya kumlu killi, nötr veya hafif asit karaterli

topraklarda görülür. Toprak nemi yüksek olduğuında

toprakla temas eden bitki kısımlarında veya toprak

seviyesinin üstünde toprağa yakın kısımda bol

miktarda misel gelişmesi görülür.

(7)

Miselyum biyokimyasal olarak oldukça aktiftir. Yüksek bitkiler için toksik olan oksalik asit, poligalakturase ve sellulozik enzimler üreterek konukçu hücre duvarını ayrıştırır.Dokuyu yumuşatır ve öldürür. Ölü hücrelerle ve zayıflatılmış erimiş dokular kanser veya çürümüş zonlar meydana getirir. Genellikle bu zon gövde kök boğazını kuşatır. Konukçu bitki aniden solar ve ölür.

Ölü bitkilerin tabanı etrafında kalıcı bir ıslaklık ve

gölgeyle fungus gövdenin yukarı kısmına doğru

ilerler.Buralarda pamuğumsu beyaz renkli miselyum

yüzeysel bir şekilde çepe çevre gövdeyi sarar.

(8)

3.3 Kömür Çürüklüğü:

Etmen Macrophomina phaseolina sıcak ve ılık iklim

bölgelerini seven bir fungusdur. Oldukça geniş alana

yayılmıştır. Hastalık daha çok olgun bitkilerde

görülmekle birlikte fidelerde de hastalığa rastlanır. O

halde bu hastalık bir bitkinin fide devresinde başlayıp

ölümüne kadar sürüp giden bir hastalık olarak

nitelendirilebilir. Ancak hastalığı her bitkinin fide

devresinde mutlaka görmek gerekmez. Bazen hasta

bitki hiç bir belirti vermeden çicek dönemine kadar

gelir ve hastalığın ilk belirtileri o zaman meydana

çıkar. Ergin bitkilerde hastalık köklerle birlikte kök

boğazında ve gövde de görülür.

(9)

Belirtileri ve Biyolojisi:

Hastalıklı kökler önce kahverengileşir, sonra siyahlaşarak çürürler. Esas köklerin çürümeye başlaması ile sekonder kökler gelişmeye başlar.

Çürüklük bitkinin kökboğazından gövdeye

geçer ve gövde içerisinde yukarı doğru devam

eder. Bu bir kuru çürüklüktür ve sapın öz

kısmını kaplar. Bu belirtiden dolayı hastalığa

özü kuru hastalığı denir. Kök ve gövdedeki

zararlanmaya bağlı olarak bitkide genel bir

solgunluk görülür.

(10)

Pamuk bitkisinin kurumaya başlaması ile kök ve

gövdede bol miktarda fungusun sklerotileri

oluşur. Sklerotiler yaklaşık küreseldir. Yüzeyleri

kırışıktır. Bunlar ölü bitki artıklarıyla toprağa

geçer ve toprakta 3 yıl canlı kalabilir. Bitki kök

boğazından gövdeye doğru ilerleyen lezyonlar

oluşur. Bu lezyonların üzerinde siyah

noktacıklar görülür. Bunlar etmenin dokuya

gömülü piknitleridir. Büyüklük, şekil ve renk

olarak sklerotilere benzer.

(11)

Piknitler olgunlaşınca ostiol kısmından ovalimsi

konidiler serbest hale geçerler ve uygun

şartlarda çimlenerek yeni enfeksiyonları

gerçekleştirirler. Aynı şekilde topraktaki

sklerotilerde uygun şartlarda çimlenerek

oluşturduğu misellerle bitkileri kök ve kök

boğazından enfekte edebilirler. Etmen saprofit

olarak misel halinde de kışlayabilir. Miseller

gençken hiyalin yaşlandıkça koyulaşır.

(12)

Savaşımı: Kültürel mücadele olarak, bitkiyi su

stresine sokmamalıdır. Çünkü sıcaklıklar

yükselince ve bitkiler kuraklık stresine girdikce

hastalık şiddetlenir. O nedenle su teminini en

uygun şekilde sağlamalıdır. Toprak organik

maddece zenginleştirilmeli ve tercihan çiftlik

gübresi verilmelidir. Bu şekilde hem toprağın

su tutma kapasitesi yükseltilir hemde

antagonist mikroorganizmalar daha etkili olur.

(13)

Hastalıklı bitkiler kökleri ile sökülüp imha edilmeli, hastalıklı bitki artıkları tarlada bırakılmamalıdır.Sık ekimden kaçınılmalıdır.

Kimyasal mücadelesi olarak tohum ilaçlaması bir nebzede olsa hastalığın azaltılmasına yardımcı olur. Bunun içinde PCNB ve Carbendazim ile tohum ilaçlaması yapılabilir.

Biyolojik mücadelesinde Yapılan bir çalışmada

Stachybotris atra invitro şartlarda etmene etkili

bulunmuş fakat in vivo şartlarda etkili

olmamıştır.

(14)

4. KOZA ÇÜRÜKLÜKLERİ

Özellikle Yüksek nemin hüküm sürdüğü ve güçlü

bir vejatatif gelişmenin görüldüğü yerlerde koza

çürümelerinden dolayı önemli kayıplar

meydana gelmektedir. Çürümüş kozalarda

200’ün üzerinde mikroorganizma izole

edilmiştir. Bunların bir kısmı enfekteli kozalar

üzerinde gelişen sekonder organizmalar iken

pek çoğuda böcek zararından ve kozalar

olgunlaşmadan dikiş yerlerinden

ayrılmalarından sonra koza çürüklüğüne neden

olan yara patojenleridir.

(15)

Koza çürüklüğüne neden olan etmenler

Alternaria sp. Fusarium moniliforme Ascochyta gossypii Nematospora gossypina Rhizopus nigricans Nigrospora gossypina Colletotrichum capsici Trichothecium roseum Colletotrichum gleosporoides Aspergillus sp

Diplodia gossypina Cladosporium sp

(16)

Gerçekte çoğu saprofit olan yukarıdaki etmenler çeşitli nedenlerle kozayı enfekte etme olanağı bularak çürümeyi oluştururlar.

Kozalardaki enfeksiyonu şu 3 yoldan biri ile gerçekleştirirler:

1.Bozulmamış kozaların direkt penetrasyonu ( Diplodia gossypina)

2.Böcekler üzerinde bulunan bazı fungusların

böceklerle beraber koza içerisine girmeleri ile

( Nematospora gossypina) taşınır.

(17)

3.Kozaların dış kabuklarının böcek veya değişik etkenlerle yaralanmalarıyla fungusların enfeksiyonu gerçekleşir( Rhizopus nigricans, Aspergillus sp., Cladosporium sp. ).

Koza enfeksiyonu için en önemli şartlar şunlardır:

• Bitkilerde uzun süre serbest nemin hüküm sürmesi

• % 75 nemin üzerindeki nispi nemin uzun bir peryot devam etmesi

• Düşük ışık yoğunluğu

• Yüksek sıcaklık

(18)

Savaşımı: Kültürel önlemler olarak; Bitki örtüsündeki nemin düşürülmesine yardımcı olacak tedbirler alınmalıdır. Tohumu yüzeysel bulaşmalara karşı aside daldırma işlemide etkili olur. Bitki sıklığını azaltmak için aralıklı ekim yapılmalıdır. Kimyasal Mücadele de böcek zararı sonucu oluşan koza çürüklüğüne karşı böceklerle uygun bir insektisitle mücadele edilmelidir. Yüzey ilaçlamaları çok etkili ve ekonomik değildir.

Depolanacak tohum veya tohum kabuğunun

nem içeriği % 11’in altına düşürülmelidir.

(19)

5. YAPRAK HASTALIKLARI

Koza olumu devresine kadar normal gelişen pamuk bitkisi bol miktarda yaprak oluşturmaktadır. Bu yaprakların geniş yüzey alanına sahip olmaları ve yoğun bir gölgeleme yapmaları bitki çevresinde nemli bir mikroklimanın oluşmasına neden olurlar.

Meydana gelen bu mikroklima yaprak

yüzeyinde pek çok mikroorganizmanın

yaşaması için uygun bir ortam olarak kabul

edilir. Bu organizmaların çoğu patojen değildir.

(20)

Pamukta yaprak leke hastalığına neden olan 20 ye yakın primer patojen vardır. Bunlardan bazıları

Alternaria alternata Ascochyta gossypii

Alternaria gossypina Puccinia cacabata

Alternaria macrospora Puccinia shedonnardi

Cercospora gossypi Phakopsora gossypii

(21)

Alternaria Yaprak Lekesi : Yukarıda belirtilen 3 Alternaria türü pamuk bitkisinde teşhis edilmiştir.

Hastalığın ilk belirtileri yeni toprak yüzeyine

çıkan fidelerin kotiledon yapraklarında leke

şeklinde görülür. Fungus kotiledon ve uç

sürgünleri enfekte ettiğinde fide yanıklığına

neden olur. Bu evre hastalığın en tahripkar

evresidir. Kotiledonlarda küçük kahverengi

dairesel lekeler oluşur. Bu lekelerin etrafı mor

bir renk kuşağı ile çevrilir.

(22)

Uygun şartlarda lekelerin büyüklüğü 10 mm ye ulaşır. Lekelr diğer yapraklarada geçer. Daha yaşlı yapraklarda lekelerin nekrotik merkezinde konsantrik halkalar daha belirginleşir. Rutubetli şartlarda nekrotik doku fungusun sporulasyonu sonucu isimsi siyah bir renk alır. Hassas çeşitlerde yaprak dökümü de görülebilir.

Hastalık etmeni fungusun Misel ve konidileri

koyu renklidir. Konidiler oldukça büyük enine ve

boyuna bölmelidir. Alternaria alternata türü

uzun konidi zincirleri oluşturur.

(23)

Savaşımı: Hastalıklı bitki artıkları ve kendi

gelen bitkiler imha edilmelidir. Münavebe

yararlı olabilir. Enfekteli bitkilerden elde edilen

tohumlar ertesi yıl kullanılmamalı. Sulamayı

düzenli yapmalı. Dengeli gübreleme yapılmalı

fazla N lu gübrelemeden sakınılmalı Klı

gübreler ihmal edilmemeli. Bakırlı ilaçlar veya

Zineb, Mancozeb, Captafol terkipli ilaçlarla

püskürtme şeklinde 10 gün ara ile ilaçlama

yapılabilir.

(24)

Ascochyta Yanıklığı: (Ascochyta gossypii )

Fungus kotiledon ve diğer yapraklarda, yaprak sapı ve

kozalarda lekelere neden olur. İlk lekeler ortası beyaz-

açık kahve etrafı siyah kahverengi yuvarlak lekeler

şeklinde görülür. Bu lekeler yaprağın büyük bir

kısmını kaplayacak şekilde büyür ve bunun

sonucunda da yaprakta büyük parlak kahverengi

nekrotik doku alanları meydana gelir. Petiol ve

saplarda ise 6-7 cm uzunluğunda çökük yara şeklinde

lekeler halinde görülür. Saplardaki bu belirtiler dolu

zararına benzer.

(25)

Pamukta Pas Hastalığı:

Pamukta enyaygın görülen pas türü Puccinia cacabata dır. Macrocyclic bir pas türüdür.

Pycnium( Spermagonium ) ve aecidial dönemleri pamuk ve pamuğun yabani türlerinde Üredial ve telial dönemleri bir çayır bitkisinde geçmektedir.

Basidiosporların pamuğu enfeksiyonundan 4-6

hafta sonra yapraklarda açık yeşil lekeler

görülür. Bu lekeleri takiben parlak sarı pycnium

lar oluşur. Daha sonra yaprağın alt yüzeyinden

aeciumlar ve içlerinde aecidiosporlar oluşur.

(26)

Puccinia cacabata

Bu yapılar yaprak altında çıkıntılar oluşturur. Enfeksiyon şiddetli olduğunda yapraklar kıvrılır ve dökülür.

Savaşımı: Kimyasal mücadele olarak enfeksiyon başlamadan önce

koruyucu fungisitlerden Zineb, Maneb veya Mancozeb biri ile 14

gün aralıklarla ilaçlama yapılabilir. Dayanıklı çeşit kullanmalı,

biyolojik mücadelede Tuberculina persicina nın etkili olduğu

bildirilmektedir.

(27)

AYÇİÇEĞİ HASTALIKLARI

(28)

Ayçiçeği (Helianthus annuus L.), günümüzün en önemli yağ bitkilerinden biridir. Ayçiçeği yağı

yemeklik kalitesi yönünden tercih edilen bitkisel yağlar arasında ilk sırayı almaktadır. Dolayısıyla Dünya’ da birçok ülkede ekonomik düzeyde

tarımı yapılmaktadır. Yurdumuzda da yıllara göre

değişmekle beraber yaklaşık 575.000 ha alanda

ayçiçeği ekilişi yapılmakta, üretim 900.000 ton ve

ortalama verimde 156.5 kg/da civarındadır.

(29)

Türkiye’ deki ayçiçeği ekiliş alanlarının %73’ ü

Trakya-Marmara, %13’ ü İç Anadolu, %19’u

Karadeniz, %3’ ü Ege ve %1’i Doğu ve Güneydoğu

Anadolu Bölgelerindedir. Ülkemizde kişi başına

yaklaşık 12 kg civarında bitkisel sıvı yağ tüketimi

vardır. Oysa AET ülkelerinde kişi başına yıllık yağ

tüketimi 24 kg civarındadır. Ülkemizdeki kişi başına

yağ tüketimi AET ülkelerine göre az olmasına

rağmen, yinede yağ bitkileri üretimi

yetersizliğinden her yıl 200 bin tonun üzerinde

bitkisel yağ ithalatı yapılmaktadır.

(30)

Ayçiçeğinde üretim alanları hemen hemen en

yüksek sınıra dayanmıştır. Bu nedenle ayçiçeği

üretiminde hedeflenen miktarlara

ulaşabilmenin yolu önemli oranda birim

alandan alınan tane ve yağ verimlerinin

artırılmasıdır. Ayçiçeği tarımında verimliliğin

artırılması yüksek verimli ve kaliteli tohumluk

kullanımının yaygınlaştırılması ile birlikte,

yetiştirme tekniklerinin eniyi şekilde yapılması,

hastalık ve zararlılarla gereği gibi mücadele

edilmesine bağlıdır.

(31)

Ayçiçeği bitkisi kazık kök yapısı ile kurağa toleranslı bir bitki kabul edilse de yazlık bir bitki olması ve bu mevsimde de yeterince yağış düşmemesi sonucu oluşan kuraklık dekardan alınan verimi oldukça düşürmektedir.

Ortalama yıllık yağışı 500 mm ve daha çok olan

yerlerde sulamaya gerek duyulmadan da

ayçiçeği tarımında bitkisel üretim

yapılabilmektedir. Bitkinin yetişme döneminde

toprakta belli miktarda suya ihtiyaç vardır. Bu

su toprağa genellikle yağışlarla düşmektedir.

(32)

Yağışlarla toprağa düşen su yeterli olduğu sürece sulamaya gerek yoktur.

Fakat ayçiçeği yetişme

döneminde toprakta su

yetersiz olursa,

hedeflenen yüksek

verimin alınabilmesi için

su ihtiyacının sulama yolu

ile karşılanması

gerekmektedir.

(33)

Fungal hastalıklar

Alternaria yaprak

yanıklığı, gövde lekesi, tabla çürüklüğü

Alternaria alternata = A. tenuis A. helianthi = Helminthosporium helianthi

A. helianthicola A. leucanthemi A. tenuissima A. zinniae

Botrytis tabla

çürüklüğü( gri küf) Botrytis cinerea

Botryotinia fuckeliania [teleomorph]

Kömür çürüklüğü Macrophomina phaseolina =

Sclerotium bataticola = Rhizoctonia

bataticola

(34)

Mildiyö Plasmopara halstedii P. helianthi f. helianthi

Fusarium sap çürüklüğü

Fusarium equiseti

Gibberella intricans [teleomorph]

F. solani

Nectria haematococca [teleomorph]

Microdochium tabacinum = Fusarium tabacinum

Monographella cucumerina [teleomorph]

Fusarium solgunluğu

Fusarium moniliforme

Gibberella fujikuroi [teleomorph]

F. oxysporum

(35)

Myrothecium yaprak

ve gövde lekesi Myrothecium roridum M. verrucaria

Phialophora sarılığı Phialophora asteris

Phoma siyah gövde hastalığı

Phoma macdonaldii

Leptosphaeria lindquistii = P. oleracea var. helianthi-

tuberosi [teleomorph]

Phomopsis

kahverengi gövde kanseri

Phomopsis spp.

P. helianthi

Diaporthe helianthi [teleomorph]

(36)

Phymatotrichum kök

çürüklüğü Phymatotrichopsis omnivora = Phymatotrichum omnivorum Phytophthora gövde

çürüklüğü Phytophthora spp.

P. drechsleri

Külleme

Erysiphe cichoracearum Oidium asteris-punicei [anamorph]

E. cichoracearum var. latispora Oidium latisporum[anamorph]

Leveillula compositarum f.

helianthi L. taurica

Oidiopsis sicula [anamorph]

Sphaerotheca fuliginea

(37)

Pythium fide

yanıklığı ve kök çürüklüğü

Pythium spp.

P. aphanidermatum P. debaryanum

P. irregulare

Rhizoctonia fide yanıklığı

Rhizoctonia solani

Thanatephorus cucumeris [teleomorph]

Rhizopus tabla çürüklüğü

Rhizopus arrhizus = R. nodosus R. microsporus

R. stolonifer = R. nigricans

(38)

Pas Puccinia helianthi P. xanthii

Uromyces junci Sclerotinia sap dibi,

sap ve tabla

çürüklüğü, solgunluk

Sclerotinia sclerotiorum = S.

libertiana = Whetzelinia sclerotiorum

Sclerotinia sap dibi çürüklüğü ve

solgunluk Sclerotinia minor Sclerotium sap dibi

çürüklüğü ve

solgunluk ( Güneysel yanıklık)

Sclerotium rolfsii

Athelia rolfsii [teleomorph]

(39)

Septoria yaprak

lekesi Septoria helianthi

Verticillium

solgunluğu Verticillium albo-atrum V. dahliae

Beyaz pas Albugo tragopogonis = Cystopus tragopogonis

Sarı pas

Coleosporium helianthi

C. pacificum = C. madiae

Peridermium californicum

[anamorph]

Referanslar

Benzer Belgeler

Bitkinin genelde toprak üstünde gelişen ve yaprak, çiçek gibi organlarını taşıyan kısmı gövde olarak tanımlanır.. Gövde evrim sürecinde özellikle

Dünya Sağlık Örgütü‟ne göre bitkisel ilaç, bitkisel drog veya karışımları olduğu gibi bunların değişik preparatları halinde, etkili kısım olarak taşıyan

• Virülans sabit bir özellik değildir: Yıllara göre salgın şiddeti farklı olabildiği gibi, konağı savunma mekanizmasına bağlı olarak değişiklik gösterir....

Bazı cinsleri de ( Streptococcus ) süt endüstrisinde faydalı bakteriler olarak bilinen starter bakteri suşlarını içine aldığı gibi, insanlarda hastalık yapan patojenleri ve

• Diş plağı, diş apseleri, enfekte kök kanalının sorumlu patojenleri olmasının yanında üregenital kanal, solunum yolları ve bağırsaktan da izole edilirler...

Bir başka deyişle, veri kümesini bir bütün olarak görmemizi ve aşağıdaki özellikleri fark etmemizi sağlar... Bu veri setinin gövde-yaprak gösterimi

ATROFİ ŞEKİLLERİ Fizyolojik Atrofi •Lokal/Genel Atrofi •Senil Atrofi Patolojik Atrofi •Lokal/Genel Atrofi •İnaktivite atrofisi •Vasküler atrofi •Basınç

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu