• Sonuç bulunamadı

İlköğretim 6. sınıf görsel sanatlar dersinde müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin öğrenci kazanımlarına etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlköğretim 6. sınıf görsel sanatlar dersinde müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin öğrenci kazanımlarına etkisi"

Copied!
173
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÜZEL SANATLAR ANABİLİM DALI RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

İLKÖĞRETİM 6.SINIF

GÖRSEL SANATLAR DERSİNDE MÜZE KAYNAKLI İŞBİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRETİM YÖNTEMİNİN ÖĞRENCİ KAZANIMLARINA ETKİSİ

DOKTORA TEZİ

Tez Danışmanı Prof. Dr. Alev KURU

Hazırlayan Çağatay AKENGİN

Ankara Haziran, 2011

(2)

Çağatay Akengin‘in İLKÖĞRETİM 6.SINIFGÖRSEL SANATLAR DERSİNDE MÜZE KAYNAKLI İŞBİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRETİM YÖNTEMİNİN ÖĞRENCİ KAZANIMLARINA ETKİSİ başlıklı tezi ... tarihinde, jürimiz tarafından Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim Öğretmenliği Bilim Dalı Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: ... ...

Tez Danışmanı : Prof. Dr. Alev Kuru ...

Üye : ... ...

Üye : ... ...

(3)

ÖNSÖZ

Görsel Sanatlar Eğitimi; çeşitli sanatların ilke ve kuramlarını temel alarak bireylere estetik bir bakış açısı kazandırmayı amaç edinmiştir. Bu eğitim sürecinde algılama, bilgi verme, tasarlama, kurgulama ve yaratım özellikleri ile estetik temel amaçlar, sanatın dili kullanılarak bireylere özellikler kazandırılır. Bu kazandırma sürecinde birincil kaynakları temel alan öğretim yöntemi olarak “müze eğitimi” etkin bir uygulama alanı olarak görülmektedir. Müze ile eğitim, öğrencilerimizde sanat sevgisinin oluşmasında, yaratıcılıklarının ortaya çıkıp gelişmesinde önemli katkılar sağlamaktadır. Sınıflarda durağan şekilde dış dünyadan soyutlanan öğrenci profili, müzelerde farklı etkinliklerde bir araya gelerek birbirlerini, kültürel algılamalarını daha iyi tanıma imkânı ve kaynaşma fırsatı bulabilirler. Bu yönüyle müzeler sadece öğretim programına destek olmakla kalmaz, bireylerin toplumsallaşmasına, daha kültürlü ve birikimli hâle gelmesine de katkıda bulunabilir.

Okul ve sınıf içinde yapılan görsel sanatlar çalışmalarını tamamlamak ve yaşamla bağlantısını kurmak amaçlı müze eğitimi aktiviteleri öğrencilerin sorgulamasına, doğru objeler ile etkileşim kurmasına ve dünyayı daha zengin bir şekilde anlayabileceği araştırma sürecini yaşamasına imkân vermektedir. Müzeler 19. yüzyıl başlarından itibaren, okullarla yakın ilişki içinde olmuşlardır. Müzelerle okulların ilişkisi müzelere yapılan okul gezileri ve müzelerin okullara ödünç nesne vermeleri ile başlamıştır. 19. yüzyılda Avrupa ve Amerika’da eğitim sisteminin ve öğretim programlarının sorgulanmaya başlanması ile öğrenmede birincil kaynakların ve araştırmanın önemine dikkat çekilmesi, müze ve okul ilişkisinin gelişmesini sağlamıştır.

Müze eğitiminin görsel sanatlar eğitimindeki bu öneminin özellikle işbirliğine dayalı öğrenme boyutu ile incelenmesi, bu çalışmanın orijinal yönünü belirlemektedir. “Görsel Sanatlar Dersinde Müze Kaynaklı İşbirliğine Dayalı Öğretim Yönteminin Öğrenci Erişine Etkisi” adlı çalışmanın hazırlanmasında bu alanın değerli yetkin isimlerinin önemli yardım ve katkıları olmuştur.

(4)

Özellikle tez danışmanım Prof. Dr. Alev Kuru’ya teşekkürü bir borç bilirim.Müze eğitimini bizlere benimseten değerli hocamız Prof. Dr. Serap Buyurgan’a ve tez izleme komitesi üyeleri Prof. Dr. Vedat Özsoy ve Prof. Dr.Emin Karip’e katkılarından ötürü müteşekkirim. Ayrıca Yrd. Doç.Birsen Çeken, Yrd. Doç.Dr. Levent Eraslan, Yrd.Doç.Dr. Gültekin Akengin ve ölçme ve değerlendirme uzmanı Ufuk Akbaş’a teşekkür ederim. Bu süreçte desteklerini esirgemeyen aileme de şükranlarımı sunarım.

Haziran 2011

(5)

ÖZET

İLKÖĞRETİM 6.SINIF

GÖRSEL SANATLAR DERSİNDE MÜZE KAYNAKLI İŞBİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRETİM YÖNTEMİNİN ÖĞRENCİ KAZANIMLARINA ETKİSİ

AKENGİN, ÇAĞATAY

Doktora, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı, Resim Öğretmenliği Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Alev KURU

Haziran 2011, V+172 Sayfa

Görsel sanatlar dersinde müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin öğrenci kazanımlarına etkisi konulu çalışmanın temel amacı İlköğretim 6.sınıf görsel sanatlar dersinde öğretmenin kullandığı yöntemle yürütülen ders etkinliklerinden farklı olarak, bu derste somut sanat ve kültür eserlerinin sergilendiği müzelerden işbirliğne dayalı öğretim yöntemi ile bir kaynak olarak yararlanılması sonrası elde edilecek sonuçlar ve buna bağlı olarak geliştirilecek önerileri ortaya koymaktır. Ayrıca bu araştırma, ilköğretim 6.sınıf görsel sanatlar eğitimi dersinde müzelerden, işbirliğine dayalı yöntemle bir kaynak olarak nasıl yararlanabileceğini ortaya koyması ve bu kapsamda örnek ünite, ders planı, işbirliğine dayalı etkinlik örnekleri ile örnek müze rehberi sunması bakımından da önem arz etmektedir.

Araştırma 2010-2011 öğretim yılı güz döneminde Ankara Hayri Erişen İlköğretim Okulunda yapılmıştır. 6. sınıfta eğitim görmekte olan iki farklı şube öğrencileri araştırmanın örneklem grubunu oluşturmuştur. Bu iki şube öğrencilerinden 30’u kontrol ve 31’i deney grubu olmak üzere toplam 61 öğrenci bulunmaktadır. Hangi grubun deney, hangi grubun kontrol grubu olacağı ise kura ile belirlenmiştir. Araştırmada kullanılan başarı testi araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Başarı testi geliştirilirken, görsel sanatlar dersi biçimlendirme sürecindeki kazanımlara dağılımı dikkate alınarak, her kazanıma ilişkin en az bir soruya yer verilmiştir. Araştırmaya katılan gruplara başarı testi yapılarak ve öğrenci görüşü alınarak deneysel işlem öncesi öntest ve öğrenci görüşleri kayıt altına alınmıştır. İşlem

(6)

sonrası son test yapılmıştır. Deney ve kontrol gruplarının hazırlanan sorular doğrultusunda görüşleri alınarak temalar ve alt temalar oluşturularak tablo haline getirilmiş ve yorumlanmıştır. Araştırma dâhilinde deney ve kontrol grupları için elde edilen ölçümler birbirinden bağımsız olarak elde edilmektedir ve her iki gruba ilişkin ölçümlerin dağılımlarına ilişkin varyansların eşitliği Levene F testi ile incelenmiştir.

Araştırma sonucunda işbirliğine dayalı müze eğitiminin uygulandığı deney grubu ile öğretmenin kullandığı yöntem temelli kontrol grubu arasında başarı ve öğrenci görüşleri açısından deney grubu lehine anlamlı bir fark görülmektedir. Ayrıca deney grubundaki öğrencilerin işbirliğine dayalı müze eğitimi sürecinde daha etkili öğrenmelere sahip oldukları görülmüştür. Bu sonuç öntest ve sontest sonuçları arasındaki farkla görülmektedir. Araştırma da elde edilen bulgulara göre ilgili literatür desteği ile işbirliğine dayalı müze eğitiminin, öğretmenin kullandığı yöntemden farklı olarak, özellikle etkili öğrenmeleri desteklemesi açısından, öğretim süreçlerinde kullanılmasına yönelik öneriler geliştirilmiştir.

(7)

ABSTRACT

THE MAIN AIM OF THE STUDY WITH THE TITLE OF THE EFFECT OF TEACHING METHOD ON STUDENT ACHIEVEMENT DEPENDING ON MUSEUM

BASED COOPERATION AT THE COURSE OF VISUAL ARTS WAS TO PUT FORWARD THE RESULTS

Ph. D.,, Depeartment of Fine Arts Education Division of Art Teaching Supervisor: Prof. Dr. Alev KURU

June 2011, V+172 Pages

The main aim of the study with the title of the effect of teaching method on student achievement depending on museum based cooperation at the course of visual arts was to put forward the results to be obtained after benefitting as a method from museums exhibiting concrete art and culture works in the course of visual arts depending on cooperation, different from the course activities carried out through the method teacher uses in this course at primary school 6th grade, and to come up with proposals to be developed accordingly. In addition, this study is of importance in terms of the fact that it gives how to benefit from museums depending on the cooperation in the course of visual arts of the 6thgrade and that it presents sample unite and course plans, and also samples of activities depending on cooperation and sample museum guidebook.

The study was carried out in Ankara Hayri Erişen Primary School in the academic year of 2010-2011 at fall term. The sampling group of the study consisted of the students in 6 classes. These two classes had 61 students. Which one to become test group and which one to become control group was determined through drawing and it was decided that 6/D class would be test group and the other one to be the control group. The achievement test used in the study was developed by the researcher. While developing the achievement test, the dispersion in the acquisitions during the process of formation of visual arts course was paid attention and at least one question was answered concerning each acquisition. The participants were applied achievement test and their opinion was taken, then pre-test and student views before test process were registered. After the process, a post test was carried out. The views of the test and control groups were taken in line with the questions prepared, themes and

(8)

sub-themes were created and tabulated and then interpreted. The measurements obtained for both test and control groups within the study were collected independently and the equality of the variances regarding the measurements of both groups was analyzed through Levene F test.

At the end of the research, a significant difference was found between the test group where cooperation based museum education was applied and the control group where teacher based education was used in favour of test group in terms of achievement and student views. In addition, it was found that the students at the test group had more efficient learning at cooperation based museum education. Such a result is apparent with the different of pre and post test results. Depending on the findings obtained in the research, some recommendations were developed to be used in teaching process in order that cooperation based museum education could be supported benefitting from the related literature, in particular through effective learning different from the method teacher used.

(9)

İÇİNDEKİLER

JÜRİ ÜYELERİ İMZA SAYFASI ...i

ÖNSÖZ ……….………...……..ii

ÖZET ……….………...……iv

ABSTRACT ………...vi

İÇİNDEKİLER ……..………...viii

TABLOLAR CETVELİ ………..…...…xiii

BÖLÜM I GİRİŞ……….1 1.1. Problem Durumu ….………1 1. 2. Araştırmanın Amacı ………...5 1.2.1. Alt Amaçlar ……….……….5 1.3. Araştırmanın Önemi.……….……...6 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ………...6 1.5. Tanımlar ………..7 BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR …………..…………..8

2.1. Müze Kavramı ……….8

2.2. Müzelerin İşlevleri ………13

(10)

2.3.1. Dünya'da ve Türkiye'de Müze Eğitimi ………...21

2.3.2 Müze Eğitiminin Gerekliliği ve Önemi ………...25

2.3.3. Müze Eğitiminin Amaçları ……….29

2.3.4. Müzelerin Sunduğu Eğitim Etkinlikleri ……….30

2.4. Müze Ziyaret Süreci ………...……….32

2.4.1. Okulların Yapması Gereken Hazırlıklar ……….32

2.4.2. Müze Sorumlularının Yapması Gereken Ön Hazırlıklar ………33

2.4.3. Müzede Eğitim Etkinlikleri …..……….…….34

2.4.4. Müze Ziyareti Sonrası Eğitim Etkinlikleri …..……….……...39

2.4.5. Müzede Gerçekleşen Öğrenme Davranışları ..……….…………...40

2.4.6. Müzelerin Öğrenmeye Etkileri ve Müze Eğitiminin Sonuçları ..………42

2.5. İşbirliğine Dayalı Öğrenme Yöntemi ..………46

2.5.1. İşbirliğine Dayalı Öğrenme ve Öğretmenlerin Geliştirdiği Öğrenme Kümeleri ……….52

2.5.2. Her Küçük Grup Çalışması İşbirliğine Dayalı Öğrenme Değildir.……...54

2.5.3. İşbirliğine Dayalı Öğrenme İlkeleri .……….54

2.5.4. İşbirliğine Dayalı Öğrenmenin Dayandığı Teorik Temeller ..…………...58

2.5.5. İşbirliğine Dayalı Öğrenmenin Oluşturulması .……….…60

2.5.6. İşbirliğine Dayalı Öğrenme Teknikleri .……….………...61

(11)

2.6.1. İşbirliğine Dayalı Öğrenmenin Sınıf Ortamında Uygulanmasına İlişkin

Öneriler ……….71

2.6.2. İşbirliğine Dayalı Öğrenme Metodunun Bireyin Sosyalleşmesine Etkisi ………....….71

2.6.3. İşbirliğine Dayalı Öğrenme Sürecinde Ortaya Çıkabilecek Problemler ve Çözümleri ……….74

2.7. İşbirliğine Dayalı Müze Eğitimi ….………..76

2.7.1. Müze Ziyareti Öncesi İşbirliğine Dayalı Öğretim Sürecinin İşlemesi ……….77

2.7.2. Okullar Neler Yapabilir ………..77

2.7.3. Müze Ziyareti Esnasında Yapılacak İşbirliği Etkinlikleri ….………….79

2.7.4. Müze Ziyareti Sonrası Yapılacak İşbirliği Etkinlikleri ………..80

BÖLÜM III YÖNTEM……….81 3.1 Araştırmanın Modeli ………..81 3.2. Çalışma Grubu ………..82 3.3. Verilerin Toplanması .………..….83 3.3.1. Başarı Testi .………83 3.3.2. Görüşme Formu .………...86

3.3.2.1. Görüşme Sonucu Elde Edilen Bilgilerin Analizi…………..…87

(12)

3.3.4. Deney Grubuna Uygulanan Öğretim Yöntemi .………..…88 3.3.5. Kontrol Grubuna Uygulanan Öğretim Yöntemi .………91 3.4. Verilerin Analizi ve Yorumlanması ………..94

BÖLÜM IV

BULGULAR ve YORUMLAR ……….…………95 4.1. Deney ve Kontrol Gruplarına İlişkin Bulgular ………..95

4.1.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Başarı Testi Öntest Puanlarına Göre Karşılaştırılması ………..………..95 4.1.2. Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Öntest ve Sontest Puan Ortalamalarına İlişkin t Testi Sonuçları ………99 4.1.3. Deney Grubundaki Öğrencilerin Öntest ve Sontest Puan Ortalamalarına İlişkin t Testi Sonuçları ………..………100 4.1.4. Deney Grubu ve Kontrol Grubu Öğrencilerinin Başarı Testi Sontest Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ………...101 4.1.5. Değerlendirme ………..105 4.1.6. Verilerin Yorumlanması ………...…106 BÖLÜM V SONUÇ ve ÖNERİLER………132 5.1. Sonuçlar ….………..132 5.2. Öneriler..………...135

(13)

KAYNAKÇA ………137 EKLER .…..………...153

(14)

TABLOLAR CETVELİ

Tablo Sayfa

Tablo 2.1 Müze Eğitiminin Aşamaları………..31 Tablo 2.2. Öğretim Stratejilerinin Hatırda Kalma Oranı ……….50 Tablo 2.3. Rekabetçi, Bireyselci ve İşbirlikçi Sınıf Ortamlarının Karşılaştırılması …………51 Tablo 2.4. İşbirliğine Dayalı Öğrenme ile Geleneksel Gruplar Arasındaki Fark ………59 Tablo3.1. Çalışmada Kullanılan Araştırma Deseni ……….82 Tablo3.2. Madde İçin Yapılacak Değerlendirme ……….84 Tablo3.3. Başarı Testi Deneme Uygulamasından Elde Edilen Madde Güçlük ve Ayırt Edicilik Değerleri ……….………..85 Tablo4.1. Deney ve Kontrol Grupları Başarı Testi Öntest Toplam Puanları İçin Hesaplanan Betimsel İstatistikler ………...……...96 Tablo4.2. Deney ve Kontrol Grubu Başarı Testi Öntest Toplam Puanları Shapiro – Wilk Testi Sonuçları ………..97 Tablo4.3. Başarı Testi Öntest Puanlarının Gruba Göre t Testi Sonuçları

……….……..98

Tablo4.4. Kontrol Grubu Öntest ve Sontest Puan Ortalamalarına İlişkin t Testi Sonuçları ...99 Tablo4.5. Deney Grubu Öntest ve Sontest Puan Ortalamalarına İlişkin t Testi Sonuçları ...100 Tablo4.6. Başarı Testi Sontest Puanlarının Gruba Göre t Testi Sonuçları …………...……..101

(15)

BÖLÜM I

GİRİŞ

1.1. Problem Durumu

Çağımız, bireylerin ve toplumların bilgiye olan gereksinimlerini artırmıştır. Bu gereksinimlerin karşılanabilmesi için ise bireyin bilgiye ulaşabilmesi, değişen şartlara ayak uydurabilmesi ve üretebilmesi, alacağı eğitimin niteliğinin de önemini ortaya çıkartmıştır. Çünkü nitelikli bir eğitim, bireylerin zihinsel ve el becerilerini, yaratıcılıklarını geliştirerek içinde bulunduğu ortama uygun davranış biçimleri kazanmasına yardım edebilir. Bu bağlamda ülkemizde Milli Eğitim sisteminin temel amaçları arasında, gençlere yetenek ve ilgilerine uygun, kendilerini verimli, mutlu ve başarılı kılacak bir meslek kazandırma yer almaktadır (Çetinkaya, Bal, Erbil, Armağan, Tankılıç, Günay, 1999).

Eğitim bireyin davranışlarında istendik değişiklikler olarak tanımlanır. Bu genel tanım günümüzde, bireyin meslek öncesi, mesleği uygularken ve meslek sonrası aldığı eğitim olarak sıralanmıştır. Küçükahmet’e (2003) göre bu süreç yaşam boyu eğitimdir. Bireyin yaşam boyu aldığı eğitim sürecinde sanatın, matematik, fizik, biyoloji v.b gibi diğer alanlar kadar kendini hissettirdiği söylenilebilir. Fakat sanat, diğer alanlara oranla farklı bir iletişim aracı olarak kabul edilebilir. Sanat farklı kültürlerden, ülkelerden, farklı sosyal, etnik gruplar arasında köprü kurar ve insanlar arasındaki farklılıkları, çatışmaları ve baskıları bir tarafa bıraktırarak, onların birlikte yaşayabilmesini sağlar. Bu anlamda sanatın, tüm dünyanın paylaştığı ortak bir dilin oluşmasını sağladığı söylenebilir.

Sanatın insan ve buna bağlı olarak toplum ile ilgili olmasının, bilimsel araştırmalara imkân vermesinin, onun diğer bilim dallarıyla alışverişi sağladığı da söylenebilir. Bu alışveriş imkânının, sanatın iletilebilir bir olgu olduğunu ortaya koyabileceği gibi, sanatın iletilebilir olması da sanat eğitimine imkân verebilir. İlk

(16)

insanların yaptıkları sanat eserlerinden bu güne kadar yapılanlar ve yapılmakta olanlarla ilişkili her şeyin bir araştırma ve ders konusu olduğu söylenilebilir. Bu derslerin bireylere, özellikle de çocuklara verilmesi önemli olabilir. Çocuğa verilmesi gereken görsel sanatlar eğitimi, eğer zamanında verilmezse, bireyin estetik duyarlılık, karşı görüşlere saygı, farklı kültürlere değer verme ve sanat eserlerini koruma, evrensel olarak bir değeri paylaşma gibi davranışları kazanamamasına neden olabilir. Çocuğa bu dönemde sanat eğitimi verilmediğinde oluşan eksikliğin, bireyin ileriki yaşamında dezavantajlar oluşturabileceği gibi, içinde yaşadığı toplumu da olumsuz etkileyebileceği söylenebilir. Çünkü görsel sanatlar eğitimi, bireylere çevrelerinde olan olayların ve nesnelerin veya sembollerin ne anlama geldiklerini anlayabilmeleri için gerekli olan becerileri kazanabilmelerine yardım eder (NAEA,1994). Ayrıca görsel sanatlar eğitimi gereksinimi sadece bireylerin elde edebileceği becerileri kazanması için değil, aynı zamanda “gerek okul öncesinden üniversite düzeyine kadar uygulanan örgün; gerekse boş zamanları değerlendirme, bir hobi alanı olarak yaygın biçimiyle müzelerde, beşikten mezara ya da ömür boyu sürebilecek niteliğiyle geçen yüzyılın olduğu gibi, bilgi ve iletişim çağı olarak nitelenen yirmibirinci yüzyılın da en önemli eğitim alanlarından biri olmaya devam edecektir” (Özsoy, 2003).

Ülkemizde görsel sanatlar eğitiminin sorunlarının, okul öncesi eğitim döneminden başlayıp üniversiteye kadar sürdüğü söylenilebilir. Ancak, özellikle ilköğretimde çocukların görsel sanatlar eğitimi ile ilgili sorunları çok önemlidir. Çünkü bu dönem çocuklarının sanatsal öğrenme yaşantıları canlı tutulmalıdır. Öğrenme yaşantısının canlı tutulması için öğretim yöntem ve tekniklerinde farklı uygulamalar yapmak ve eğitim ortamını çeşitlendirmek gerekmektedir (Balcı, 1996). Eğitim ortamlarının çeşitlendirilmesinde müzeler önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de görsel sanatlar eğitiminin sorunlarından birinin de uygulanan yöntemlerin çeşitliliğinin sınırlılığı olduğu kabul edilebilir. Görsel sanatlar eğitiminde, genellikle teknik özelliklerine göre ele alınırsa; gezi – gözlem, gösteri, soru- cevap, kopya, oyunlaştırma, çözümleme ve birleştirme, bilgisayar destekli bellek eğitimi, kolaydan zora, yakından uzağa, psikolojik ve müzikli yöntemlerin kullanıldığı görülür (Erbay, 2000). Bunların dışında görsel sanatlar eğitiminde son yıllarda özellikle ABD gibi gelişmiş ülkelerde çok alanlı sanat eğitimi yönteminin kullanıldığı görülmektedir. Çünkü Eisner’e (1998) göre çok alanlı sanat eğitimi programları, böyle bir uygulamaya tabi olan gençlerin zihinsel olarak sanat formlarını anlamaya ve yeteneklerini geliştirmeye teşvik eder.

(17)

Görsel sanatlar eğitimi sürecinde öğretmen, yukarıda belirtilen yöntemleri kullanabilir ve bunları kullanırken okul, öğrenci ve teknik imkânları göz önüne alarak değişiklik yapabilir. Bu değişiklik sadece yöntemlerde değil, aynı zamanda eğitim ortamı, kaynak ve araç-gereçler de olabilir. Günümüz görsel sanatlar eğitiminde alternatif eğitim ortamı ve kaynaklarının özellikle gelişmiş batı uluslarında kullanıldığı görülmektedir. Bunlar arasında müzeler ve galeriler başta gelmektedir. Müzelerden bir kaynak olarak yararlanılmasında bu kurumların “eğitim” rolünün etkili bir unsur olduğu kabul edilebilir. Çünkü müze, çocuklara okulların verdiği estetik mantığını daha açık biçimde verir. Bu yaklaşım eğitim anlayışında da bir yeniliği ifade etmektedir.

Dünyada, müzenin yeni rolü, onların özel olarak toplumun sosyal fonksiyonlarının yerine getirildiği bir yer olmasının yanında kültürel yaşamın farklı düzeylerinde başka görevleri de üstlenmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Onlar, eğitim ve okullar ile doğrudan işbirliği yaparak pedagojik amaçların yerine getirilmesi ve müzedeki yeni bilgileri elde etmek için araştırmalara cevap verebilecek gerekli yeterliliklere sahip olması ve turistlerin yoğun olduğu yerlerde doğrudan büyük sergilere teşebbüs etmeye kadar bir dizi etkinliği gerçekleştirmektedirler (Maroevic, 1990). Ayrıca bu kurumların yaratıcılığı geliştirmek için bir alan ve somut olmayan kültürel mirası korumak için uygun bir yer olduğu kabul edilmektedir (Yoshida, 2004).

Müzeler eskiden varolan sorumlulukları yanında, bugün çok daha önemli bir misyonu, eğitim misyonunu üstlenmiştir. Çünkü müze ziyaretlerinin sürekli olması, kültürlerarası iletişimin canlı tutulabilmesi ve eğitim bütünlüğü içerisinde önemli bir rolünün olduğunu benimsetebilmesi için eğitsel misyonunu yerine getirmek zorundadır. Müzelerin eğitimdeki önemi noktasında yapılan araştırmalar göstermiştir ki artık öğrenme, kitapla veya okulla sınırla değildir. Bireylerin hem duyuşsal hem devinişsel hem de bilişsel yönden eğitilebilmeleri için müzelerin uygun mekânlar olduğu kabul edilmektedir (Buyurgan ve Mercin, 2005: 61).

Erbay’a (2001) göre, görsel sanatlar eğitiminde müzelerin öneminin farkında olan pek çok ülkenin (İngiltere, Fransa vb.) ilköğretim ders programlarında müze gezileri yer almaktadır. Örneğin ABD’de Chapman’ın (2004) yaptığı bir araştırma sonucuna göre, ilkokulların %65’i sanat eğitimi aktivitelerinde okul programlarının ardından hemen gerçekleştirilecek alan gezilerini desteklemektedir. Bu geziler, ders konularını kapsamaktadır. Müzede öğrenciler için çalışma mekânları, sınıf ortamından

(18)

yaşam içine taşınmıştır. Çünkü Varış’ın (1988) da belirttiği gibi yaratıcılığın gelişmesi için açık ve rahat bir atmosfer gerekir. Çocukların kendi kendilerine tecrübe edip keşfetmeleri gerekir. Bu anlamda çeşitli malzeme ve tecrübeler ile uyarılmış bir çevre programa yardım edebilir. Ayrıca müzeler somut eserleri sunarak tam öğrenmenin gerçekleşmesine katkıda bulunabilir (Michael, 1983). Böylece birey algılamayı içselleştirebilir; görme, işitme, dokunma, tatma, koklama ve eylemde bulunma gibi olumlu tüm etkinlikleri gerçekleştirme fırsatı bulabilir.

Türkiye’de görsel sanatlar eğitiminde müzeler bir eğitim ortamı olarak daha yaygın kullanılması gerektiği söylenebilir. Bunun oluşması, eğitim kurumlarının müzelere ilgi göstermesine bağlı olduğu kabul edilebilir. Ancak okulların müzelere ilgi gösterebilmesi için özellikle ders öğretim programlarının daha uygun hale getirilmesi gerekir. Çünkü Mercin (2002) ve Ata’nın (2002) yaptıkları araştırma sonuçlarında, öğretmenlerin “ders programlarının elverişli olmamasının, kendilerinin müzeleri hem görsel sanatlar eğitimi hem de tarih eğitimi amacıyla kullanmamalarında en önemli neden olarak gördükleri” saptanmıştır. Bu derslerde müzelerden yararlanılmamasında ders programlarının etkisinin olduğu görülmektedir. Çünkü programlar, öğretmenin sorumlu olduğu konu, hedef ve yöntemlerin sistematik biçimde yürütülmesini sağlayabilir. Bu yüzden, ilköğretim görsel sanatlar eğitimi dersi için hazırlanan programda yer alan müfredat konularının bir kısmının alternatif öğretim kaynaklarından (müze) ve alana yönelik farklı öğrenme kuram ve öğretim yöntemlerinden yaralanılmasının gerektiği söylenebilir.

Bilginin ezbere dayalı olmaması ve kalıcı hale getirilmesi, onun başkalarına öğretilmesi veya kullanılmasıyla olur. Ayrıca yaparak- yaşayarak, tartışarak, göstererek de elde edilen bilginin kalıcılığının arttığı bilinmektedir. Bireyin aktif olarak katılımının olmadığı bir ortamda öğrenme yaşantıları istenilen düzeyde olmayabilir. Hâlbuki müzelerin, öğrencilerin aktif katılımlarını sağlayan etkinliklerin uygulanabilmesine olanak verdiği söylenebilir. Bu etkinliklerin işbirliğine dayalı öğrenme yöntemleriyle de paralellik gösterdikleri söylenebilir. Örneğin müzede; işbirliğine dayalı öğrenmenin özelliklerine uygun etkinlikler, sınıfta küçük gruplar halinde gözlemler yapmaları ve grup bireyleriyle paylaşmaları şeklinde yapılabilir.

(19)

Görsel sanatlar öğretmenlerinin müzelerden bir kaynak olarak işbirliğine dayalı öğrenme yöntemine göre hazırlanmış etkinlikleri kullanmaları görsel sanatlar eğitimi dersini uygulayabilmeleri için örnek programların hazırlanmasının ve program oluşturma konusunda araştırmalar yapılmasının önemli olduğu ifade edilebilir.

Görsel sanatlar eğitimi dersi programının işbirliğine dayalı öğrenme yaklaşımına göre hazırlanmış etkinliklere göre uygulanması da ders programında yer alan becerilerin, bireylere kazandırılabilmesi bakımından önemlidir. Çünkü bir öğrenme ortamı olarak kabul edilen müzelerde öğrencilerin işbirliğine dayalı etkinlerde bulunması öğrencilerim hem çağdaş bir öğretim yapmalarına hem de işbirliği, işbölümü ve iletişim gibi çağın gerekli becerilere ulaşmalarını destekleyebilir. Dolayısıyla müze kaynaklarını kullanarak işbirliğine dayalı öğrenme yaklaşımına göre hazırlanmış etkinliklere göre görsel sanatlar dersinin uygulanması, bu uygulama sonrası bulgular elde edilmesi ve öneriler geliştirilmesi bir ihtiyaç olarak görülmüştür.

1.2. Araştırmanın Amacı

Araştırmanın amacı “Görsel Sanatlar Dersi’nde müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin öğrenci erişine etkisi nasıldır?” sorusuna cevap aramaktır. Araştırmanın alt maçları ise şunlardır:

1.2.1. Alt Amaçlar

1. Müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin öntest-sontest puanları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?

2. Müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin uygulanmadığı kontrol grubu öğrencilerinin öntest-sontest puanları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?

3. Müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin sontest puanları ile müze kaynaklı işbirliğine dayalı öğretim yönteminin uygulanmadığı kontrol grubu öğrencilerinin sontest puanları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?

(20)

1.3. Araştırmanın Önemi

Görsel sanatlar eğitiminde müzelerden bir öğretim kaynağı olarak yararlanılması gelişmiş batı ülkelerinde 19. yüzyılın başından beri gerçekleştirilmektedir. Ancak Türkiye’de yapılan araştırmalara göre (Nirven,1991; Belen,1992; Kılıç,1999, Buyurgan, 2002; Altun, 2003) müzelerin ilköğretim ve ortaöğretimde genel olarak tüm derslerde, özel olarak resim dersinde kaynak olarak kullanıldığı tam olarak söylenemez. Hâlbuki müzelerin, insanlık tarihini nesnelerle sunarken, yaratıcı düşünceye sahip insanların yetişmesine katkıda bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca müzelerin, yaratıcı düşünceyi motive ederken, geleceği yönlendirecek estetik değerlerin yerleşmesini de sağladığı görülür (Atagök, 2000).

Araştırma, ilköğretim 6.sınıf görsel sanatlar dersinde öğretmemin kullandığı yöntemle yürütülen ders etkinliklerinden farklı olarak, bu derste somut sanat ve kültür eserlerinin sergilendiği müzelerden bir kaynak olarak yararlanılması sonrası elde edilecek sonuçları ve buna bağlı olarak geliştirilecek önerileri ortaya koyması açısından önemlidir. Ayrıca bu araştırma, ilköğretim 6.sınıf görsel sanatlar eğitimi dersinde müzelerden bir kaynak olarak nasıl yararlanılabileceğini ortaya koyması ve bu kapsamda örnek ünite, ders planı, işbirliğine dayalı etkinlik örnekleri ile örnek müze rehberini sunması bakımından da önemlidir.

Bu araştırma, görsel sanatlar dersinde müzelerden yararlanılması sonucunda öğrencilerin derse yönelik akademik becerilerinin ve kalıcılıklarının ölçülecek olması bakımından önemlidir. Ayrıca görsel sanatlar dersinin uygulanacak etkinliklere yönelik durumu belirlenerek ileride yapılacak yeniliklerin ne yönde olması gerektiğine yönelik fikir verebilmesi açısından da önemlidir.

1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

Deney ve kontrol grubunda M.E. B’in ön gördüğü içerik kazanımları eksiksiz olarak verilmeye çalışılmıştır. Kontrol grubunda içeriğe uygun yöntem ve teknikler kullanılmıştır.

Araştırmacı tarafından deney veya kontrol grubu lehine farklılık oluşturabilecek bir çabadan uzak durulmuştur.

(21)

Bu araştırmada elde edilen veriler, başarı testinden elde edilen puanlarla sınırlıdır.

1.5. Tanımlar

Müze: Kültürel değerleri taşıyan unsurlardan oluşan bir bütünü çeşitli biçimlerde korumak, incelemek, değerlendirmek ve bunları özellikle halkın beğenisini yükseltmek ve eğitmek amacıyla kamu yararına yönelten sürekli bir kurumdur" ( Kültür ve Turizm Bakanlığı. 1984) .

İşbirliğine Dayalı Öğretim Yöntemi: İşbirliğine dayalı öğrenim yöntemi (cooperative learning), “ortak öğrenme amaçlarını maksimum düzeyde gerçekleştirmek üzere öğrencilerin küçük gruplar hâlinde (2-6 kişilik) işbirliği içerisinde birlikte çalışması esasına dayalı interaktif bir öğrenme-öğretme metodu” olarak tanımlanmaktadır.

Müze Eğitimi: Öğrenme ortamları olarak müzelerin işe koşulması ve öğrenme konularının gerçek ortamında işlenmesi sürecidir. Zaman ve mekân içinde insanları anlama, kendini anlama, geçmişi bugünü ve geleceği anlamlı bir şekilde ilişkilendirme amaçlıdır. Etkin katılım gerektiren yaparak yaşayarak öğrenme özelliği taşır.

İşbirliğine Dayalı Müze Eğitimi: Müze eğitimi sürecinde planlama, uygulama ve değerlendirme sürecinde, öğrencilerin gruplar yolu ile rol alması ve böylece davranış kazanmalarıdır. Gruplar yoluyla öğrencilerin müze ortamında birlikte çalışmaları sürecidir. Öğrenciler işbölümü, dayanışma, birlikte hareket etme sinerji gibi özellikleri bir öğrenme ortamı olarak kabul edilen müzelerde kazanır.

(22)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Müze Kavramı

Müze kelimesine ilk çağlarda Ege havzasında büyük bir medeniyet kurmuş olan Akalar’ın lejantlarında rastlanır. Müze fikri, ilk defa bir bilimsel amaca hizmet edecek bir saha teşkil etmekten ziyade, insanların güzel sanatlara ruhen bağlı olmalarından doğmuştur. Akalar’ın en büyük tanrısı Zeus’un (Romalılar buna Jupiter derlerdi) Muses- Müz denilen dokuz tane kızı vardı. Bu kızlardan her biri güzel sanatlardan birini himaye ederdi. Pindus Dağı’nda otururlardı. Müzler daha sonra Olimp’in yamaçlarında Parnasos’a gelerek yerleşti. Müzeler bu tepede onlara tahsis edilmiş binada (müze) barınırlardı (Buyurgan ve Mercin, 2005: 29).

Mitolojik söylemin dışında müze, kelime anlamı olarak Yunanca "mousesion" kelimesinden türemiş olup, Yunan mitolojisinde Musa'lar (İlham Perileri) adı verilen tanrıçalara adanan tapınak ve Atina'da Musa'lara ayrılan tepe anlamına gelmektedir (Alpagut, 2003). Riviere'in (1962) tanımına göre kültürel değerlere sahip bir bütünü çeşitli araçlarla korumak, incelemek, değerlendirmek ve öncelikle halkın estetik beğenisinin yükselmesi ve eğitimi için sergilemek amacıyla kamu yararına çalışan, sanata, bilime, tarihe, sağlığa, teknolojiye ait koleksiyonları bulunan sürekli kurumlardır.

Müze kurumu ülkemizde de çağın gereklerine uygun bir seyir izlemeye başlamıştır. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan ‘’Müzeler İç Hizmetler Yönetmeliği’’nde müze, kültür varlıklarını tespit eden, bilimsel yöntemlerle açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve\veya geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, bedii zevkini yükselten, dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan daimi kuruluştur (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1990, Madde 4).

(23)

Müzeler, sergiledikleri eserler ve buluşları, fikrî ve ruhî inançlarının görsel örneklerini gözümüzün önüne seren, özellikle donuk ve bulanık kalmış olan görüş ve düşünceleri açıklığa kavuşturmayı sağlayan kurumlardır (Rose, 1956).

Müzelerin eğitim ve öğretimdeki yeri aşamalı olarak bugünkü konumuna ulaşmıştır. Tucker’e, (1996) göre çağdaş sanatları da kapsayacak şekilde genişleyen müze ve onun eğitim bölümleri, halka ulaşabilecek yayınlarıyla, sınıf içinde ve dışında öğrencilerle doğrudan etkileşim sağlayan yenilikçi materyalleriyle, on-line programlarıyla ve sanat eğitimi uygulamalarını teşvik eden yenilikçi özellikleriyle, konferans ve sempozyumlarıyla, aktiviteleri ve sergilerine davet etme ve katılımlarıyla oldukça farklılaşmıştır (Akt. Mercin, 2006).

Zamanla farklı bakış açılarının katkılarıyla geniş bir yelpazeye kavuşan müze tanımları, birbirlerini destekleyen zenginleştiren bir konuma ulaşmıştır.

Müzelerin sürekliliği gözeten, araştırıcılığa, yaratıcılığa sevk etme amaçlarını esas alan (Atagök,1999) müze kavramına şöyle bir tanımla yaklaşıyor: ‘’Müze, toplumun bilimsel ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceğini biçimleyecek öğeleri araştıran, toplayan, koruyan, sergileyen, belgeleyen, yaşatan ve yönlendiren yaygın bir eğitim kurumudur.’’

Diğer taraftan uluslararası genel kabul görmüş tanımlamalara baktığımızda da genel olarak ortak bir noktada buluşulduğu anlaşılmaktadır. Uluslararası kurum ve kuruluşlar arasında önemli yer tutan, tanımlar aşağıda belirtilmiştir;

Uluslararası Müzeler Birliği (The International Council of Museum) ICOM'a göre; "Müze, toplumun ve toplum gelişiminin hizmetinde olan araştırma, eğitim, eğlence amaçları ile insana ve çevresine ilişkin maddi kanıtları toplayan, muhafaza eden, araştıran, ileten, sergileyen, kamuya açık olan, kâr amacı gütmeyen bir kurumdur’’.

İngiltere Müzeler Birliği (The Museum Association of United Kingdom) 'nin tanımı ise; “Müze kamu yararı için maddi kanıtları ve bu kanıtlarla ilişkili bilgileri toplayan, belgeleyen, muhafaza eden, sergileyen ve yorumlayan bir kurumdur” şeklindedir.

(24)

Amerikan Müzeler Birliği'nin (The American Association of Museum) tanımı da şöyledir; "Müze, varlığının başlıca amacı geçici sergiler düzenlemek olmayan, federal ve eyalet vergilerinden muaf olan, topluma açık olup, toplum çıkarları çerçevesinde yönetilen, sanatsal, bilimsel, tarihsel ve teknolojik materyaller de dâhil olmak üzere, eğitimsel ve kültürel değerlere sahip nesne ve örnekleri koruyan, inceleyen, yorumlayan, bir araya getiren ve toplumun öğrenmesi ve eğlenmesi için sergileyen kar amacı gütmeyen daimi bir kurumdur. Bu nedenle müzeler ihtiyaçları karşılayan botanik bahçelerini, zooloji parklarını, akvaryumları, tarihî kuruluşları, tarihî evleri ve mekânları da kapsamaktadır" (Gerçek, 1999).

Ülkemizde 1976 yılında Kültür Bakanlığı’nca uygulamaya başlanan ‘’Müzeler İç Hizmet Yönetmeliği” metninde de şu şekilde bir müze tanımına rastlanır: “Kültürel değer taşıyan unsurlardan kurulu bir bütünün korumak, incelemek, değerlendirmek, özellikle halkın eğitimi, öğretimi ve dünya görüşünün yenilenmesi için sürekli sergileme yapan ve çoğunluğun kamunun yararına yönelten daimi kuruluşlara müze adı verilir”.

Müzeler İç Hizmet yönetmeliği’nde müzenin tanımı ise "Kültür varlıklarını tespit eden, ilmi metotlarla açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, zevkini yükselten, dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan daimi kuruluştur", şeklinde yapılırken, Başaran (1996) müzeyi "kültürel değeri olan buluntulardan oluşmuş bir bütünü çeşitli vasıtalarla korumak, incelemek, değerlendirmek ve özellikle halkın estetik zevkinin yükselmesi ve eğitimi için teşhir etmek amacıyla, kamu çıkarları için idare edilen kuruluşlar" olarak, Alpözen( 1998), "dünya mirasının korunduğu mekânlar" olarak, Vardar (1996) ise "belirlediği içerik ve program çerçevesinde barındırdığı ve barındıracağı varlıkları kişiye zevk vermek, bilgi ve bilinç kazandırmak, eğitmek, duyarlılık ve heves aşılamak amacıyla inceleyen; içeriklerini açıklayan, araştıran, gelecek kuşaklara aktaran ve onları sergileyip tanıtan, kâr ve kazanç beklentisi olmayan, tarihsel zenginliği motive eden, bilimsel ve kültürel devamlı kuruluşlar" olarak tanımlamaktadır. Müzelerin işlevleriyle ilgili tanımlama ve bakış açısı farklılıkları birbirini izlemektedir.

Riviere (1962) müzeyi; "Kültürel değere sahip bir bütünü çeşitli araçlarla korumak, incelemek, değerlendirmek ve özellikle halkın estetik beğenisinin yükselmesi

(25)

ve eğitimi için sergilemek amacıyla kamu yararına çalışan sanata, bilime, tarihe, sağlığa, teknolojiye ait koleksiyonları bulunan sürekli kurumlar olarak tanımlamıştır.

Müzelerin eğitsel yönü ele alınarak yapılan bir tanıma göre ise müzeler, "Gözlem, mantık, yaratıcılık, hayal gücü ve beğeni duygusunun oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunabilecek başlıca yaygın eğitim kurumlarıdır." (Atagök, 1999; Akt. Buyurgan, Mercin ve Özsoy, 2005).

Müzelerin oluştuğu ilk zamanlardan sonraki hedeflerinde bazı açılımlara ve genişlemelere rastlarız. Toplumun eğitim ve öğreniminin zenginleştirilmesi, estetik duygularının geliştirilmesi, geçmişle gelecek arasında ki bağların yorumlanması, toplumun ve halkın zamanlarını eğlenerek ve eğitilerek kullanması gibi yönelimler görülür. Dolayısıyla müzeler de toplama, koruma, değerlendirme, araştırma, yönlendirme ve sergilemeyi daha ön plana çıkaran bir anlayış görülür.

Eğitim ve öğretim yöntem ve teknolojilerinin gelişimine paralel olarak, müzelerin işlevleri de yeni durumlara uyarlanmada geri kalmaz.

Günümüzde müzeler birer yaygın eğitim kurumu olarak halkı eğitmeyi, kültür ve bilimi topluma aktarmayı hedefleyerek, iletişim ve halkla ilişkileri başlıca yöntemler olarak kullanmaya yönlenmişlerdir (Gerçek,1999).

Çağımızda artık müze kavramının boyutları genişlemiş, aşmış, toplumu eğitme, kültürleme gibi görevleri de üstlenerek yaygın eğitim kurumu niteliği kazanmıştır. Bunun sonucunda koruma ve belgelemenin yanı sıra eğitim, tanıtım ve topluma dönük iletişimin önemi artmıştır (Atik, 1999).

Müzeler tarih içerisinde şekillenen birçok olgunun resmî himaye edicisi durumunda iken işlevsel bir rol bürünerek gelişimlerini sürdürmektedirler. Müzeler; nesillerin tarihî okulları, tarihî evleridir. Müzeler, asırlar içinde meydana gelen gelişme ve dönüşümleri insanın gözü önüne dizen araçlardır (Baltacıoğlu, 1995, Akt., Bostancı, 2002).

Müze Kavramı 15. yüzyılın sonunda doğmuştur. Müzelerin sayısı ancak 1950’lerden itibaren önemli artış göstermiş ve Avrupa’ya yayılmıştır. Diğer kıtalara yayılımı bir yüzyıl daha sonradır (Pomian, 2000). Günümüzde müzelerin sayıları çok

(26)

fazlalaşmaktadır. İlk zamanlarda çoğunlukla arkeoloji ve etnoğrafya ağılıklı olan müzeler, şimdilerde yüzlerce türe ulaşmıştır (Buyurgan ve Mercin, 2005:31).

Türkiye'de müzeciliğin tarihine bakıldığında; Avrupa'dan yüz elli yıl sonra eski eserlerin belirli mekanlarda depolanmasıyla başlamıştır (Yaraş, 1996:64; Atasoy, 1999:7). İlk dönemde Sultan Abdülmecid 1845 yılında Yalova civarında yaptığı bir gezide üzerinde İmparator Constantinus'un adının bulunduğu yazıtlı başlıkları toplatıp İstanbul'a gönderilmelerini istemiştir (Atasoy, 1984). Tophane- i Amire Müşiri Ahmet Fethi Paşa da, bu taşları Harbiye Ambarı olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi'nde koruma altına almıştır (Başaran, 1996: 17, Yücel, 1999:30-31, Tekeli, 1998:13). Daha sonra buranın düzenlenmesi ve "müze" haline getirilmesi ise, Ali Paşa'nın sadrazamlığı zamanında olmuştur (Ogan, 1947:4-8, Atasoy, 1984:1458). Aya İrini Kilisesi'nde oluşturulan müzeye ilk olarak Edward Goold müze müdürü olarak tayin edilmiş, ardından sırasıyla Tarenzio ve Alman Dethier müze müdürü olmuştur (Atasoy, 1984).

Osman Hamdi Bey’e kadar dış destekli olan müze kurumu düzenleme ve yürütme evresi, Osman Hamdi Bey’le yeni bir aşamaya ulaşır. 1881'de Dethier'in ölümüyle Türk Müzeciliğinde 2. dönem olan "Osman Hamdi Bey Dönemi" başlamıştır. Paris'te on iki yıl resim öğrenimi gördükten sonra, çeşitli devlet memurluklarında bulunmuştur. Osman Hamdi Bey, müze müdürlüğünün yanında, Sanayi - i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) müdürlüğünü de üstlenerek, gelecek yılların büyük müzesini kurmak için 1881’den itibaren çalışmalarına başlamıştır. İlk olarak, Çinili Köşkü onartmış, ardından bugün "Eski Şark Eserleri Müzesi" olarak adlandırılan o zamanki adıyla "Güzel Sanatlar Okulu"nu inşa ettirmiştir (Atasoy, 1984). Bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri olarak bilinen binayı yaptırmıştır. 1910 yılından ölümüne kadar müze müdürlüğünde kalan Osman Hamdi Bey, ülkemizde müzeciliğin modernleşmesi yönünde büyük çabalar göstermiştir (Atasoy, 1984).

Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte birçok alanda olduğu gibi müzecilikte de atılım yapma duygusu öne çıkar. Müzeciliğin 3. dönemi olarak kabul edilen Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Topkapı Sarayı'nın mevcut eşyası ile birlikte 1 Nisan 1924'te müze olarak hizmete açılması kararlaştırılmıştır. Ayasofya Camii müzeye dönüştürülmüş, Atatürk'ün emriyle Cumhuriyet Dönemi'nin ilk müze binası olan Ankara Etnoğrafya Müzesi halka açılmış ve 1950 yılında temel amacı müzeler ve

(27)

müzeciler arasındaki işbirliğini güçlendirmek, müzecilik konusundaki standartları oluşturmak, uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak bilgi alışverişini sağlamak ve halk eğitimini geliştirmek şeklinde özetlenebilecek olan, Uluslararası Müzeler Konseyi "ICOM"un Türkiye Millî Komitesi kurulmuştur (Atasoy, 1984:1465 – 67, Gerçek, 1999: 16 ).

Son dönemde ise, 1960'lı yıllardan itibaren müze binalarının yapımı hızlanmıştır. Tasarım olarak aynı olmalarına karşın, bu müzelerde sergileme tekniklerinde (koruma, ışıklandırma, depolama vb.) önemli bazı yenilikler de göze çarpmaktadır (Atasoy, 1984).

Bugün ülkemizde Kültür, Savunma, Ulaştırma ve Sağlık Bakanlıklarına bağlı müzeler, Büyük Millet Meclisi'ne bağlı saraylar, Vakıflar Genel Müdürlüğ’üne bağlı müzeler, belediye müzeleri ve bazı özel müzeler olmak üzere çok sayıda müze bulunmaktadır. Bu müzeler: Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzeleri, Sanat ve Modern Sanat Müzeleri, Güzel Sanatlar Müzesi, Saray Müzeleri, Doğa Müzeler, Fen Bilimleri Müzesi, Devrim Müzeleri, Askeri Müzeler, Üniversite Müzeleri, Özel Müzeler, Açık Hava Müzeleri, Tarih Müzeleri, Teknoloji Müzeleri, Bölge Müzeleri, şeklinde gruplandırılabilir (Atasoy, 1999).

2.2. Müzelerin İşlevleri

Günümüzde ağırlıkla eğitim işlevi ile gündeme gelen müzelerin farklı işlevleri olduğu görülmektedir (Buyurgan ve Mercin 2005).

Müzelerin Toplama İşlevi: Müzelerin eserleri bir çatı altında toplama isteği, onların zaman ve mekânda, dağınık bir takım objeleri kolaylıkla izlenmesini sağlamak amacından kaynaklanmaktadır. Müzeler, eskiden olduğu gibi günümüzde de işlevsel amaçlarından biri olan toplama görevini farklı biçimler de yerine getirmektedirler. Toplama işlevlerini, satın alma, kazılar sonucu elde etme, bağış yapma ve değiş tokuş yoluyla yerine getirmektedirler.

Müzelerin Belgeleme (Arşivleme) İşlevi: Müzelerin bu işlevi, koleksiyonlarındaki eserlerin hem kolayca bulunabilmeleri, hem de kaybolmamalarını

(28)

sağlamak içindir. Belgelemede farklı yöntemler kullanılabilir. Yapılacak belgelemeler, eserlerin kronolojik sıralamasına göre olabileceği gibi, yine kronolojik sıraya göre belli dönemler ciltler hâlinde saptanabilir. Koleksiyonlardaki eserlerin tek tek etiketlenmesi ve bunların fotoğraflanması çok yararlı olur. Hatta günümüzde teknolojik araç-gereçlerden (slâyt, video kamera, CD, bant kayıtları vb.) yararlanılarak, belgelemenin daha kalıcı ve işlevsel olması sağlanabilir.

Müzelerin Koruma İşlevi: Müzelerin koleksiyonlarındaki eserleri koruma işlevi belki de en zorudur. Çünkü yüzyıllar önce yapılmış birçok eşya ya da eser, hem iklim hem de kimyasal özellikler dolayısıyla, bozulmaya ve çürümeye yüz tutmaktadır. Müzelerdeki koruma işlevi üç kısımda ele alınmalıdır: Konservasyon, restorasyon ve depolama.

Müzelerin Sergileme İşlevi: Sergileme, müzedeki eserlerin insanlarla buluştuğu bölümü oluşturur. Müzelerin yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi ziyaretçisinin çokluğuna ve fonksiyonlarını yerine getirebilmesine bağlıdır.

Müzelerin Eğitim İşlevi: Müzeler eskiden var olan sorumluluklarının yanı sıra, bugün eğitim görevini de üstlenmişlerdir. Çünkü müze ziyaretlerinin sürekli olması, kültürlerarası iletişimin canlı tutulabilmesi ve eğitim sürecinde önemli bir rolü olduğunu benimsetebilmek için eğitsel görevini yerine getirmesi gerekmektedir.

Müzelerin eğitim işlevlerinin kapsamı geniştir. Öğrenciler açısından müzenin eğitsel görevinin, onları sadece müzede gezdirmekten ibaret olmadığı, müzede eğitim programları ve müze dışı eğitsel etkinlikleriyle bir bütün olduğu, ayrıca halk eğitimiyle toplumu aydınlatma, bilginin yaygınlaştırılmasını sağlama gibi görevleri bulunduğu için önemlidir (Onur, 1999).

Atagök (1999) müzelerin eğitimdeki yerini şöyle ele almıştır: 20.yy. ortalarında müzecilikte asıl amaç, kültür ve bilimin, toplumun tümüne aktarılması olarak gelişim göstermiş, bu nedenle müzecilikte "eğitim" toplama, koruma, araştırma, değerlendirme ve sergilemeyi yönlendiren bir işlev olarak önem kazanmıştır. Yine konuya ilişkin olarak Atagök'ün (1999) tespitleri ise şöyle olmuştur: Özellikle ABD ve Almanya örneklerinde müzelerin eğitim programları üç grupta toplanmıştır:

(29)

- Gençliğe ve çocuğa yönelik eğitim - Mesleki eğitim

Bu noktada müzelerin her bireye ulaşamayacağı anlaşılınca, kurumlarla işbirliği yapılarak bireylere ulaşma imkânı üzerinde durulmuştur. Bu programlar, çocuklar daha çok küçük yaşlarda iken, yani ana sınıflarından başlayarak, müzelerin bir eğitim kurumu olduğu fikrini aşılanmaya çalışılmakta ve böylece onların ileriki yaşamlarında müzeleri ziyaret etmeleri ve eğitim amaçlı kullanabilmeleri amaçlanmaktadır. Bireylerin sanata, sanatçıya, sanat eserine saygıyı daha küçük yaşta öğrenmeleri, sanatsal yetenek ve yaratıcılıklarının ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi, duygulu, nazik ve zevkli birer yurttaş olmaları gerçek anlamda verilecek sanat eğitimiyle mümkün olacaktır. Bu amacı gerçekleştirmede okulların ve sanat kurumlarının yanısıra müzeler de etkili olmaktadır (Özsoy, 2001).

Rebetez'e (1969) göre müzelerin işlevleri şöyledir: • Müze bir şeyler öğretmelidir,

• Kişinin yaratıcı güçlerini geliştirmelidir, • Kişiyi topluma kazandırmalıdır,

• Boş zamanlarla ilgili faaliyetlerde bulunmalıdır.

2.3. Müze Eğitimi

Geçmiş zamanlarda müzelerin koruma, araştırma, sergileme işlevlerini yerine getirirken fırsat eğitimini de gözönünde bulundurduklarını, müzecilik tarihi bize aktarmaktadır. Müze gezen insanlar bilgilenirken doğal olarak da bir eğitim süreci yaşamaktadırlar.

Müzeler günümüzde de aynı işlevi sürdürmekle birlikte örgün ve programlı eğitim boyutunu da dikkate almaktadırlar. Eğitim- öğretim yöntemlerindeki gelişmelere göre bu boyutların genişleyebileceğini söylemek de mümkün olabilir.

(30)

Başlangıcından bu yana toplumsal gelişmelerden etkilenen müzeciliğin hedefleri ve işlevlerinde de değişiklikler olmuştur. "20. yy ortalarında müzecilikte asıl amaç kültür ve bilimin toplumun tüm kesimine aktarılması olarak gelişmiş, bu nedenle eğitim, toplama, koruma, inceleme, değerlendirme ve sergilemenin önünde yönlendirici etkinlik olarak biçimlenmiştir. Günümüzde ise müzeler birer yaygın eğitim kurumu olarak halkı eğitmeyi, kültür ve bilimi topluma aktarmayı hedefleyerek iletişim ve halkla ilişkileri başlıca yöntemler olarak kullanmaya yönelmişlerdir. Müze sadece bir bina ve koleksiyon değildir; müze toplar, fakat bir depo değildir; müze korur, fakat bir buzluk değildir; müze belgeleri oluşturur, fakat bir kütüphane değildir; müze eğitir, fakat bir okul değildir. Müzeler üstlendikleri görevleri nedeniyle, birer açık üniversite, herhangi bir ailenin tüm fertlerinin eğlenerek öğrenebileceği öğrenmenin bir zevk olabileceği kültür merkezidir (Atagök, 1990).

Müze eğitimi çocuklara, okulların verdiği estetik ve etik mantığını daha açık biçimde verir; estetik mantığı uygulamaları, bir sanat müzesinde onların yaptığı çalışmaları tanımlamak için kullandıkları sanatsal terimlerden dolayı daha ivedi biçimde görülebilir. Fakat Dewey’in estetik deneyim kavramı nesnelere bağlı olarak sınırlandırılamaz ve başka müze türlerinde aynı ölçüde uygulanamaz. Ancak, sonuç olarak müze eğitimi dünyasında, müze eğitimi programı hakkındaki söylemler, çeşitli ziyaretçiler, farklı içerikler, yeni teknolojileri eskisinin yerine koyma “yaşam boyu öğrenme” kavramına uygundur (Vallance, 2004:345-351, Buyurgan ve Mercin,2005: 96).

Bu olgunun ulaştığı yeni aşamaları da görmekteyiz. Müze eğitimi; her yaş grubundaki bireylerin öğrenmesi için birincil kaynaklardan yararlanmasına imkân veren; görerek, inceleyerek, hatta dokunarak öğrenmeyi sağlayan; eğlendirerek, heyecanlandırarak öğrenmeye istekliliği arttıran; duygusal yaşantılar sağlayan; geçmiş ve gelecek arasında köprü kuran; sadece müze içerisinde değil aynı zamanda müze dışında da eğitsel amaçlı birçok etkinlik fırsatı veren bir eğitim olgusudur (Mercin, 2006).

Müze eğitiminin zamanla gelişmiş yöntemleri ve ilkeleri bu eğitime temel oluşturmaktadır. Bunlar,

(31)

b) İnsanlar yaparak, yaşayarak öğrenir,

c) Anlamlı öğrenme bilişsel bir süreci gerektirir, d) Öğrenme dili kullanmayı gerektirir,

e) Öğrenme sosyal bir faaliyettir ve ortamla bağlantılıdır, f) Öğrenmek için bilgiye ve zamana ihtiyaç vardır, g) Güdülenme öğrenmenin temel öğesidir.

Müze eğitimi, özellikle zaman ve mekan içinde kendini ve insanları anlama, kültürel mirası devam ettirme, geçmişi, bugünü ve geleceği anlamlı bir biçimde ilişkilendirme, kültürel varlıkları, eski eserleri anlama, koruma ve yaşatma, kendi kültürünü ve farklı kültürleri çok yönlü ve hoşgörülü bir yaklaşımla tanıma ve anlama, müzeyi bir yaşam biçimi haline getirme ve müzelere birer yaşayan kurum niteliğini kazandırma, kültürlerarası anlayış ve empati geliştirme gibi hedeflere hizmet etmektedir. Bu hedefler doğrultusunda müzede yapılacak eğitim etkinlikleri bireye objelerle algıları ve ilgiler yoluyla etkileşim kurma, gözlem yapma, düşünce ve duyguları ifade etme, hayal gücünü kullanma, kendi yaşamına bağlama, bilgilenme, yaratıcılığı geliştirme, müzenin bakış açısını ya da mesajını görme ve anlamlandırma, objeleri okuma, kültürel değerleri ve yaşamı paylaşma, gerçeği arama, uygulamalar yapma ve değerlendirme gibi özellikleri kazandırmayı sağlar.

Müzelerin yaşanan hayatın bir parçası olduğu fikri gitgide yaygınlaşmaktadır. Müzeler sürekli çoğalan ve gelişen amaç ve görevler doğrultusunda çalışmalar yapmaktadırlar. Müzelerde ve galerilerde eğitim yapmak, müzenin koleksiyonları ile müze ziyaretçisinin gereksinmeleri ve ilgileri arasında ilişki kurmaktır. Her grubun ve her bireyin gereksinmeleri ve ilgileri farklıdır (Hooper ve Greenhill, 1999: 63).

Birçok ülkede müzeler önce, okullara ödünç malzeme ve ürettikleri kopya eşyaları vererek okullarda müze köşesinin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır. Gönüllü öğretmenlere müze bilimi ve kendi müzeleri hakkında bilgiler vererek müze eğitim ilişkisini başlatmışlardır. 1894-1895 yıllarında İngiltere'de ilk eğitsel müze açılmıştır

(32)

(Haslemere Müzesi) . Okulların bu müzeyi ziyaret etmeleri ile okul müze işbirliği gerçekleşmiştir (San, 2001).

Farklı ülkelerdeki uygulamaların etkileşim içinde olduğuda anlaşılmaktadır. Çağdaş müze anlayışında, her etkinlik potansiyel bir eğitim yaşantısı olarak görülmektedir. Eğitim planları yapılmakta ve gerçekleştirmektedir. Müzelerde yürütülen eğitim hizmetleri, genellikle eğitim bölümleri ve müze eğitimcileri tarafından yürütülmektedir. Batı ülkelerinde çocuklara ve yetişkinlere yönelik programlı olarak bilim ve sanat kursları düzenlenmektedir (Seidel ve Hudson, 1999: 55).

Amerikan Müze Topluluğu (AAM) nun 1984’te " Yeni Yüzyıl İçin Müze" konulu raporu yayımlamıştır. Yayımlanan bu raporda, müze eğitiminin işlevi üzerinde önemle durulmuş, okul müze işbirliğine değinilmiştir. Aynı raporda, müzelerin görsel, bilimsel ve tarihsel kültür merkezleri olduğu ve burada, insanların düşüncelerini sentezlemeyi, fikirler oluşturmayı, estetik ve kültür duyarlılığı şekillendirmeyi öğrendikleri belirtilmiştir. Eğitimci Newson ve Silver (1978) müze eğitimcilerinin amaçlarını (Zeller, 1985) müzeleri tekdüzelikten çıkarıp, insanların ev gibi hissetmelerine ve değerlerini anlamalarına yardımcı olarak, anlayışlarını keskinleştirmek yoluyla, sanatı kavramaları ve zevk almaları için farklı seçenekler sunmak şeklinde özetlemiştir.

Farklı seçenekler sunma olgusunun, ilgileri harekete geçirmede bir etken olduğu anlaşılmaktadır.

Müzelerin toplama, sergileme ve koruma gibi görevlerinin herkes tarafından bilinmesine karşın ‘‘eğitim’’ fonksiyonunun dile getirilmesi, müzelerin cansız bir kurum olmaktan çıkartılıp, yaşayan bir kurum olmasının görülmesini sağlamıştır (Mercin, 2006). Günümüzde müzelerin sadece arkeolojik buluntuların ve sanat eserlerinin, yabancılar, yerel halk ve okula giden çocuklar tarafından gezildiği sergilemeler olmaktan çıktığı ve müzelerin eğitim görevini üstlenmesi gerekliliği bir gerçektir. Müzelerin yıllardır süregelen gizil misyonu eğitim; açıktan, sistematik ve kapsamlı bir biçimde ele alınmaya başlanarak bu konuda gerekli çalışmaların yapılması tartışmaları gündeme gelmiştir.

(33)

Müzelerin eğitim rolü John Ruskin'in 1857 yılında İngiltere Parlamentosu’na müzelerin çalışan sınıfın eğitiminde kullanılmasını önermesiyle başlamıştır. Yüzyılın başından beri ABD'de halk eğitimi için müzelerden yararlanılmaktadır. 1909-1929 yılları arasında New York Müzesi yöneticiliği yapan John Cotton Dana, müzelerin eğitimde toplumsal sorumluluğu olduğu ve bunun öncelikli misyon olması gerektiğini savunuyordu. Müze eğitimcisi olan Arthur Parker ilk kez psikolojik etkenlerin eğitim açısından kullanılmasını sağlamıştır (Shabbar, 2001).

Bu tür yaklaşımlardan anlaşılıyor ki müzeye yüklenen eski anlamlar, müzenin yaşayan varlık olduğu gerçeğiyle değişebilmektedir.

Müze eğitimi temel eğitimde ve yaşam boyu eğitim sürecinde yaşantılara dayalı, çok yönlü öğrenme sağlayan ve yaşam alanı olarak müzelerin etkin kullanımını içeren eğitim türüdür. Doğal oluşumu içerisinde, önceleri tarihi yapılarda koleksiyonlarını koruyup sergileyen müzeler, giderek çağdaş müzecilik doğal oluşumu içerisinde müzecilik anlayışı ile yeniden yapılanmış, bunun ötesinde saklayacakları eserlere göre tasarımı yapılmış yeni binalarda, yer alan yaygın eğitim kurumları durumuna gelmişlerdir (Atasoy, 1994). Günümüzde müze eğitimi "yorum, açıklama ve programlar sunarak ya da anılar, duygular ve düşünceler yaratma yoluyla, izleyenlerin yaşantılarıyla ilişkili anlam çıkarmalarını sağlayarak, koleksiyonlardan öğrenmelerini sağlama süreci" olarak tanımlanabilir (Moffat ve Wollard, 1999).

Müzelerin amacı ve konuları, sergileri, objeleri, ortamı, çevresi, insanı merkeze alan ve disiplinler arası yönleriyle temel eğitim kuramları ve ilkeleri ışığında aktif bir öğrenme ve gelişme alanıdır. Müze eğitimi; her yaş grubundaki bireylerin öğrenmesi için birincil kaynaklardan yararlanmasına imkân veren; görerek, inceleyerek, hatta dokunarak öğrenmeyi sağlayan; eğlendirerek, heyecanlandırarak öğrenmeye istekliliği arttıran; duygusal yaşantılar sağlayan; geçmiş ve gelecek arasında köprü kuran; sadece müze içerisinde değil aynı zamanda müze dışında da eğitsel amaçlı birçok etkinlik fırsatı veren bir eğitim olgusudur (Mercin, 2006).

Müzede yapılan eğitim, okuldaki eğitimi zenginleştirici, destekleyici ve tamamlayıcı bir potansiyele sahiptir. Müze eğitimi zihinsel kavrayış yanında empatik bağlar kurmayı, merak etmeyi, eleştirel bakmayı ve pratik beceriler kazanmayı da sağlayabilmektedir (Seidel ve Hudson, 1999: 9).

(34)

Müze eğitim bilimi, müzeciliğin, özellikle toplumun çeşitli birimlerine (çocuklara, gençlere, yaşlılara ve çeşitli eğitim düzeyindeki insanlara) sergileme, bilgi verme, açıklama ve kanıtlama işlemiyle ilgili bölümünün örgün ve yaygın eğitimle birleşmesi çalışmalarını kapsar. Ayrıca yöntem araştırmalarını da içermektedir (Modan, 1995:8).

"Çağdaş toplumlarda müzeler, birer yaygın eğitim kurumu olarak halkı eğitmeyi hedeflemektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için de yöntem olarak halkla ilişkilerini ve iletişimi kullanmaya yönelmiştir" (Maccario, 2002).

Dünyadaki gelişmelerden uzak durması mümkün olmayan eğitim sistemimizin de bu alandaki yenilikleri izleyeceği açıktır.

Ülkemizde müze eğitimi 1982 yılında I. Milli Kültür Şurası’nda "Müze Eğitim"in vurgulanması ile başlar ve büyük müzelerde çocuk bölümlerinin kurulmasına değinilir. 1986, 1992 ve 1995 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı müzeler ile ilgili yönergeler yayınlar, 1990 yılında Antalya Arkeoloji Müzesi’nde, 1995'de ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde çocuk bölümleri kurulur. 1997'de Anakara Üniversitesi Müze Eğitimi Anabilim Dalı öğretime başlar. 2000 yılında ise Eğitim Fakülteleri Resim-İş Eğitimi Ana Bilim Dallarında "Müze Eğitimi ve Uygulamaları" dersi okutulmaya başlandı (S. Buyurgan ve U. Buyurgan 2001).

Bugün müzelerdeki her etkinlik potansiyel bir eğitim yaşantısı olarak görülmekte, hem de doğrudan eğitim planları planlanmakta ve gerçekleştirmektedir. Müzelerde yürütülen eğitim hizmetleri, genellikle eğitim bölümleri ve müze eğitimcileri tarafından gerçekleştirilmektedir. Müzelerin eğitim hizmetlerinin başında da programlı etkinlik eğitimleri gelmektedir. Batı ülkelerinde pek çok müze, çocuklara ve yetişkinlere programlı olarak bilim, sanat kursları düzenlemektedir (Seidel ve Hudson, 1999).

Günümüzde müzeler, boyutlarını daha da aşmış, toplumu eğitme, kültürleme gibi görevleri de üstlenerek yaygın eğitim kurumu niteliği kazanmıştır. Bunun sonucunda koruma ve belgelemenin yanı sıra, eğitim, tanıtım ve topluma dönük iletişimin önemi artmıştır" (Atik, 1999).

Bu açıklamalardan da anlaşılacaği gibi soyut algılamaları, somutun algılamaları eşliğinde yerine oturtmak gibi pozitif bir durumun ortaya çıktığı söylenebilir.

(35)

2.3.1. Dünyada ve Türkiye'de Müze Eğitimi

Dünyada müzecilik ve müze eğitiminin gelişim evreleri değerlendirildiğinde müzelerin ve eğitim programlarının toplumun ihtiyaçlarıyla paralel olarak geliştiği, gerek yetişkinlerin gerekse çocukların eğitiminde müzelerin aktif rol oynadığı görülmektedir (Çiftçi 2006).

Her olgu gibi müze ve eğitim konusununda tarihi evreleri ve gelişme süreci bulunmaktadır.

Müze eğitiminin gelişimine bakıldığında; 19. yüzyıldan itibaren Avrupa ve Amerika'daki ülkelerin kültür politikalarında ele alınmaya başlandığı görülmektedir. 19. yüzyılın başında müzeler ve galeriler eğitim kuruluşları olarak görülmüş, Birinci Dünya Savaşı sırasında müzeler, çocuklara eğitim vermede ve sergiler yoluyla genel halka önemli fikirleri iletmede büyük rol oynamıştır (Hooper ve Greenhill, 1999: 19).

Müzecilikteki değişimler ve eğitim anlayışındaki değişimler paralellik göstermektedir. Nesneyle ders yapmak 19. yüzyılda eğitimin en büyük özelliğiydi. Anlaşılması istenen nesnelerin ilk olarak duyular aracılığıyla, ikinci olarak önceden bilinen şeylerle ilişki kurarak, üçüncü olarak kavramak ve anlamakla son olarak da eleştirel gözle ele almak suretiyle sunulması müzelerin eğitim kurumları olarak algılanmasında derin etki yaratmıştır (Hooper ve Greenhill, 1999: 25).

19. yüzyılın sonlarına doğru eğitim imkânlarının artması ve öğretim yöntemlerinde ki değişiklikler, müzelerle okullar arasındaki ilişkilerin gelişmesini sağlamıştır. Buna paralel olarak müze eğitimindeki gelişmeler, müze içinde öğretim ve nesnelerinin okullara gönderilmesi için ödünç verme servislerinin oluşturulmasıyla gerçekleşmiştir. Okullara ödünç verme hizmeti ilk olarak Liverpool (1884)'da gerçekleştirilmiştir (Hooper ve Greenhill, 1999: 49).

Birçok ülkede müzeler önce, okullara ödünç malzeme ve ürettikleri kopya eşyaları vererek, okullarda müze köşesinin oluşmasına katkı sağlamışlardır. Gönüllü öğretmenlere müze bilimi ve kendi müzeleri hakkında bilgiler vererek müze eğitim ilişkisini başlatmışlardır. 1894-1895 yıllarında İngiltere'de ilk eğitsel müze açılmıştır (Haslemere Müzesi). Okulların bu müzeyi ziyaret etmeleri ile okul-müze işbirliği gerçekleşmiştir (San, 1998).

(36)

20. yüzyılın başlarından itibaren müze eğitimi bir uzmanlık alanı haline gelmiştir. Müzelerde psikolojik etkenlerin, eğitim açısından etkili bir şekilde kullanımını, ilk kez 1905-1945 yılları arasında müze eğitimcisi olan Arthur Parker denemiştir. Parker, müzelerin mümkün olduğu kadar çok kişiye hitap edebileceğinin ve gerek uzun, gerekse kısa vadeli ilgi çekici programlar hazırlayarak, yerel halkın kültür düzeyini yükseltmekte kullanılabileceğini ileri sürmüştür (Shabbar 2001).

Miers, Markham, Rosse, Wright, Drew tarafından hazırlanan raporlar müzelerin amaçları, nitelikleri ve işlevlerini tartışmaya açarak müze eğitim felsefesinin gelişmesinde etkili olmuşlardır. 1960'ların sonunda müzelere eğitsel ziyaretler artınca talep artışını karşılamak için öğretmenlere kaynak paketleri ve özel yöntem kursları yapılması da dâhil olmak üzere yeni yöntemler geliştirilmiştir. 1970'lerdeki önemli gelişme çevresel eğitim, yani doğal çevreyle ilgili çalışmalardır. Koruma eğitimine ilgi artmış, açık hava müzeleri gelişmiştir. 1970'lerin ortasında profesyonel bir kimlik ortaya çıkmaya başlamış, 1990'ların başlangıcında büyük ulusal müzelerin, taşra müzelerinin ve bağımsız müzelerin çoğunun son derece deneyimli ve uzman personelden oluşan yerleşik müze eğitim birimleri açılmıştır (Hooper ve Greenhill, 1999: 182-184).

1984'de Amerikan Müze Topluluğu (AAM) "Yeni Yüzyıl İçin Müze" adlı raporu yayımlamıştır. Müze liderlerinin özel komisyonu tarafından yayımlanan bu raporda, müze eğitiminin işlevi üzerinde önemle durulmuş, okul müze işbirliğine değinilmiştir. Aynı raporda, müzelerin görsel, bilimsel ve tarihsel kültür acenteleri olduğunu ve burada, insanların düşüncelerini sentezlemeyi, fikirler oluşturmayı, estetik ve kültür duyarlılığını şekillendirmeyi öğrendikleri belirtilmiştir (Zeller 1985).

Günümüzde de müze eğitiminde kullanılan yöntemler arasında önemli bir yere sahip olan dramanın müzede uygulanmaya başlaması 1890'larda İsveç'te ilk açık hava müzesinin Artur Hazelius tarafından açılması ile gerçekleşmiştir. Bu müzede yorumcular tarihsel kostümler giyip geçmişte insanların nasıl yaşadığını anlatıp bir müze rehberi gibi hareket etmişlerdir. 1870'lerde Minnesota Bilim Müzesi'nde aktörler ilk olarak kısa tarihsel monologlar oynamışlardır. Bu deneyimden sonra 1984 yılında aynı müze kendi tiyatro bölümünü açmıştır. 1980'lerde Amerika'da "Yaşayan Tarih" olarak adlandırılan aktivitelerin bazı biçimlerinin içinde yer aldığı sekiz yüz alan yer almaktadır ( Earl 1997).

Referanslar

Benzer Belgeler

sınıf öğrencilerinin okumaya yönelik tutum, ilgi ve alışkanlıkları ile farklı türlerdeki metinlerde okuduğunu anlama başarısını ortaya çıkararak durum tespiti

Teknik Eğitim “ileri düzeyde fen matematik bilgisi ile uygulamalı teknik yetenekleri gerektiren, meslek hiyerarşisinde orta ve yüksek kademeler arası düzey için

Bu bölümde öğretman adaylarının cinsiyet ve bölümleri, kişisel mobil cihazları, bu cihazlar üzerinden sürekli internet bağlantısı durumları,

Bu araştırmada demografik değişkenlerin ebeveyn katılımına olan etkisi incelenmemiş; bunlarla ilişkili olduğu değerlendirilen rol yapısı, öz yeterlik algısı,

Yapılan denemelerde tahar analizi kavramına ulaşılmış, tahar planının analiz edilerek farklı sistemlerde kullanılabileceği, her farklı sistemde birkaç farklı

Bu araştırma Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Anabilim Grafik Eğitimi Bilim Dalında, Prof. Ahmet Atan danışmanlığında

Elde edilen bu sonuç, Merrill’in de (1991c) belirttiği “ÖEK’na göre gerçekleştirilen bilgisayar destekli öğretim tasarımının, birinci nesil öğretim tasarım yöntemi

Bireyin çevresindeki olay ve objelerle etkileşimi sonucunda elde ettiği bilgileri, kendisinde var olan eski bilgilerle ilişkilendirerek yeni bilgi olarak yapılandırması