• Sonuç bulunamadı

Bilge bir dost üstüne

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilge bir dost üstüne"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

• 7 7 ' 0 * 3 * - ^

. /

y \/

f ç/

---

CUMHURİYET

T M k .1972

Olaylar ve görüşler

Bilge bir dost üstüne

görü n ü şü 11« ufak tefek, k a b u ğ u n a büzülm üş, am a İçinin gücü İle b ir dev kİ, alabildiğine d ü n y ay a açılm ış.

B üyük v a k a rın ı alçak gönüllülükle, ih tira sım da sâkin b ir ö lçü lü k le gizlem eye çalışan, hem ih tisas adam ı, hem çok y a n lı; hem u lu s la ra ra sı çap ta b ir A m m * H u k u k u bilgini, hem çağ ın ın fik ir ve sa n a t h a re k e tle rin i içtenlikle İzleyen b ilin çli b ir aydın.

Çoğu gerçek bilge gibi, hem biraz b u ru k , hem yine onlar gibi h ü m u ra, İroniye, neşeye açık. H em to leran slı, hem tavizsiz. H em a ş ın nâzik, hem sert ceviz.

ö y le çelik b ir ira d e ve e n e rji ki, y a ra tılışın d a k i m u tsu zlu ğ u yenm iş, en zor k o ş u lla r içinde k e n d in i y etiştirm iş, ü stelik de o rtam ın ın zavallı ş a rtla n d ırm a la rın ın çoğundan sıyrılıp dünya ö lçüsünde b ir seviyeye erişm iş.

ö y le y am an b ir bilim sel vicdan ve ta r ih i sorum luluk d u y ­ g usu ki, çek im ser ve te d irg in y a ra tılışın a k arşın , onu zam an zam an çok y ü re k li çekişm elere zorlam ış, h e r b u n alım dönem i­ mizde, h ak k ın , h u k u k u n sözcüsü olarak, bu k a v ra m la ra h er zam an ay n i titiz özeni p ek gösterem em iş, sadece günü ve g örü­ n ü şü k u rta rm a y a k alk m ış p o litik a c ıla rla sü rtü şm e le re g ö tü rm ü ş. ö y le geniş kap sam lı b ir h u k u k k a v ra y ışı ve sentez yeteneği M, b ü tü n o lay ları hep y u k a rıd a n el a ta ra k d eğerlendirm iş, onları ta r ih içindeki y e rin e o tu rtm a y ı a d e t edinm iş.

İş te benim tan ıd ığ ım S ıd d ık Sam ! O nar.

Tarihî sorumluluk duygusu

Y u k a rıd a to leran s sözü e ttik . Bu to le ra n s onun inandığı, yani m üesseselerin b irb irin i denetlediği d e m o k ra tik rejim in g e re k tir , diğl to leran stı. Y oksa İnandığı, d ü şü n celerin d en en küçük b ir fe d a k â rlık değildi. H em dem o k rasi y o lu y la b aşa geçen, hem de b u k a rm a şık re jim in k o ş u lla n içinde d ev leti y önetem eyip oyun bozanlığa k alk an m ız ık ç ıla r h e r seferinde Ö n a r’ı k a rş ıla rın d a diklenm iş b u ld u la r. H iç b ir b ask ı ona k en d i deyim iyle »hayatı b ah asın a dahi olsa inanm adığı fik irle ri onaylatam adı». O n a r’ın en b ü y ü k k o rk u su ta r ih önünde ödevini yap m am ış b ir h u k u k ­ çu olm aktı. Bu b ü y ü k k ay g u n u n y a n ın d a şu v eya b u , geçici k u v v e tin hışm ı e lb e tte onu y ıid ıram azd ı. H e r ik tid a r, ü stü n e tırm a n ıp çıktığı re jim le baş edem em eye, h u k u k dışı, oyun dışı te d b irle re b a şv u rm a y a k alk ın ca b ir k e re b u b ü y ü k o to riten in , h u «H ocaların H o c a su n m onay ın ı (fe tv a sın ı) alm ayı denedi. Ç eşitli ik tid a r la rla b u zoraki ilişk ileri ya ae rt sü rtü şm e le r, k a r ­ şılıklı m ey d an o k u m alar, ya da devletin içinde bu lu n d u ğ u b u ­ nalım ı h a fifle tm e k için onun babaca u y a rıla rı, y a rd ım la rı He sonuçlandı.

Y ine y u k a rd a on u n için b u ru k deyim ini k u llan d ık , Ü stadın sism ograf gibi ince a lg ıla rı b azen giderek k ü sk ü n lü k halini a lırd ı. K ü sk ü n lü k d ey ip geçm eyelim . K üsebilm ek h e r b ab ay i- ğitin h a rc ı d eğ ild ir. K üsebilm ek, tu ta rlı b ir k işilik is te r her şeyden önce. K ü seb ilm ek b ir ta k ım ilk e le ri olm ak onlard an f e ­ d a k â rlık etm em ek d e m e k tir. H a tta h a tta , k ü seb ilm ek b ir t a ­ kım in san lara , m üesseseler# sıcak b ir g ü v e n y a tırım ı yapm ış

ve hayal k ırıklığına uğram ış olm anın hakli b ir öfkesi de sayı­ lab ilir. Yüze gülücülüğün, giden ağam , gelen paşam cılığın, bü­ tü n d ü n y a ile yüzsüzce b ir barışıklığın a t oynattığı b ir ayd ın lar o rtam ın d a sade küsebilm ek bile insanı tavizcilerden ay ıran bir n ite lik oluyor. T evfik F ik reti kü sk ü n lü k lerin d en ay rı d ü şü n e­ b ilir m isiniz?

E lb e tte bu k a d a r duygulu, alıngan bir insan, m esleki b aşa­ rısın ı tü m duygusuzluğun üzerine k u rm u ş bazı hışır p o litik a­ cılarla çatışınca, h u k u k en , m an tık en yenilip hep bu İkinciler, am a y a ralan an , küsen, k ırıla n ve y ıp ran an da hep Sıddık Sami oluyordu.

Politikacılarla

B ir k eresinde C u m h urbaşkanlığı söz konusu edilm işti. P re s­ tiji, otoritesi, so ru m lu lu k d uygusu ve hepsinin de ü stü n d ek i y u rtse v e rliğ i ile elbet bu o n u rlu m akam a en lâyık m em leket çocu k ların ın başında geliyordu. Ne v ar ki, bu tek lif b ir vefa ya da ünlem e nedeninden doğm am ıştı. O sırad ak i ik tid a rın , o sırad ak i siyasal çık arı, b ir sü re için D evlet B aşkanlığına t a ­ rafsız b ir şahsiyetin geçirilm esini yeğ görm üş olacaktı. Y am an sezgisi ile işin içyüzünü ve belli gelişim ini k eşfetti. A racılara k ü rsü sü n d e k alm ay ı tercih ettiğ in i bildirdi. Daha sonra ro m an ­ tik y o ru m cu lar k ü rsü sü n ü d ev letin en yüce m evkiine tercih edişini, onun alçak g ö n ü llü lü ğ ü n e, ru h olgu n lu ğ u n a ve d o ygun­ luğuna verdiler. Bu n ite lik le r onda v a r olm akla b irlik te , O n a r’ın bu jesti, çok d ah a ile ri ve m eşru b ir görüşle, güvenm ediği p oliti­ k acılara a le t olm am a ve ilerisi için u y arıcılık ödevini y a p a b il­ m e olanağını elde tu tm a k için kendini h arcatm am a kaygusun- dan geliyordu.

S ıd d ık Sam i O n a r’m çeşitli dönem lerde çeşitli ik tid a rla rla sü rtü şm eleri ilginç b ir b ahis tu ta r . CHP d ev rin d e k ü rs ü le rin ­ den edilm ek İstenen üç hoca yüzü n d en d ev rin B aşbakanı Haşan S a k a ’yı ne u y g a r b ir y ü re k lilik ve sözü p e k lik le su stu rd u ğ u n u

Haldun TANER

b ir arkadaşı bu sütu n lard a can lan d ırd ı. DP ile ve 27 M ayısçı- larla olan ilişk ilerin i ve sü rtü şm elerin i anlatm ak da yine bize değil, o olaylara yakından katılm ış ark ad aşların a, doçentlerine düşer sanıyorum

27 Mayıs öncesi

Ben b u rad a sadece Sıddık Sam i O n ar’ın h ay atın d a onu en Çok üzen b ir olayı h a tırla tm a k la yetineceğim 27 M ayıs öncesi öğrenci k ay n aşm aları sırasında Ü niversiteye giren polisleri, o zam an re k tö r bu lu n an Sıddık Sam i bahçede karşılam ıştı. M ak­ sadı öğrencileri, polissiz bizzat y a ttştırm a k ve b ir olayın ç ık ­ m asını önlem ekti. Tam bunu ödevlilere an latm ak üzere idi ki, başına b ir cop yedi. Sendeledi ve düştü.

Onu. kendini bilm ez, b ir m anyak olduğu sonra Y assıada d u ru şm a la rın d a o rtay a çıkm ış b ir ödevliden yediği bu cop d e ­ ğil, kendini desteklem ediği için ü n iv ersitey e ve p rofesörlere k aracü p p eliler diyen, karaçalan bir ik tid a rın Ü niversite R ektö­ rü n e reva gördüğü bu ham d a v ra n ış yıkm ış, m ahvetm işti. E vinde dinlenm esi gereken ilk g ü n ler inadına m akam arab ası ile gezdi. H u k u k dışı d a v ra n ışla rın ı b ü sb ü tü n a rttırıp azıtan b ir ik tid a rın son m arifeti o larak , yaraladığı rek tö rü m illete adeta te şh ir ediyordu.

Ben hukukçu değilim. Onun öğrencisi de olmadım. Ama kendi­ siyle yine de büyük hukukum uz vardı. Bir başka insanın anısına bü­ yük vefa ile bağlanmış olmak bizi de birbirimize bağlardı. M ütare­ ke yıllarında H ukuk Dekanı ve D evletlerarası H ukuk Profesörü b u ­ lunan Ahmet Selâhattin, Sıddık Saminin cevherini ilk keşfeden ho­ cası idi. T ürk istiklâlinin ilk hukukî savunucusu, bu genç ve ateşli hocaya Sıddık Sami O nar büyük hayranlık duyardı. T ü rk istiklâli konusundaki büyük titizliği, hukuki, idari, İktisadî ve kültürel em ­ peryalizme karşı taassup derecesine varan meşru nefreti hep bu ateş­ li hocasına borçlu olduğunu te k ra r ederdi. Odasından eksik etm e­ diği portresinin zor anlarda kendine güç verdiğini söylerdi, işte biz ikimiz, otuz dokuz yaşında ölen bu büyük yurtsever hocanın sulbün­

den gelme iki kardeş gibiydik. O. Ahmet Selâhattin'in en gözde öğ­ rencisi, eseri, bir bakıma manevi oğlu, bense sadece öz oğlu idim. Bundan ötürü yaşamımız boyunca onunla bir ağabey - kardeş iliş­ kisini hiç kopuksuz sürdürdük.

Bir anı

Cop olayının hemen haftasında idik. Geçmiş olsuna gitmiştim. Kaşının üstünde hâlâ bandaj vardı. Onu hiç bu kadar karam sar ve um utsuz görmemiştim. Beni yanına oturttu Kolumu tu ttu Kendine özgü nazik, yumuşak ses tonu ve tane tane konuşması ile:

— Baban, Sevr’i imzalayan iktidara karşı derslerinde, nutukla­ rında başm akalelerinde ve halk m itinglerinde ateş püskürüyordu, dedi. Daha ortalarda milli hareket yoktu. O bir başına T ürkiye’nin neden T ürklerin olması gerektiğini bütün hukuki gerekçeleri ile dün­ yaya anlatm aya çalışıyordu. Bu sırada Vahdettin sarayda bir Ş û - ra y -ı Saltanat topladı. Bu S ûra’ya üniversite temsilcisi olarak Ah­ m et Selâhattin Bey katıldı, tik sözü o aldı ve Sultanın suratına karşı, «Artık Sûray-ı Saltanat toplamanın zamanı çoktan geçmiştir. A rtık devir. Sûray-ı Millet toplama devridir» diye haykırdı. Padişahın aşı­ rı öfkelendiğini sonradan öğrendik. Sonra baban öldü. Ailesi onu doğduğu Üsküdara defnetm eye hazırlanıyordu. Ona diş bilemesi ge­ reken V ahdettin’in. babanın ölümü haberini aldığı zamanki tepkisi! ne oldu bilir misin? «Çok yazık oldu» dedi. «Çok ham iyetli, vatan ­ perver b ir hoca idi». Ve irade etti: «Fatih Külliyesine, Ceddimin ya­ nına defnedilsin» Dediği yapıldı. Sıddık Sami O nar’m hüzünlü sesi burada durdu, sonra yüksek sesle ekledi: «Şimdi b ir o zihniyete baki, b ir de bugünkü vahşete. Ben ölsem belki b u n lar ölümü bile ortada bırakırlar.»

Zeki Şahin’in copu onu bu rütbe içten üzmüş, etkilemişti. Onar’m zaafları, yanlışları, hiç mi olmadı? Elbette oldu. B u n ­ ları konuşm anın yeri her halde bir kardeşin ağabeye bu son selâm yazısı değildir. O nar h er ne kadar kendini bu ortam ın birçok şart­ landırm asından kurtarabilm işse de, yine de toplumsal b ir ürün ola­ rak o ortam ın bazı ortak kusurlarından büsbütün sıyrılamam ıştı. Ama bunları da beşeri saym ak gerekir. Bu ufak tefek aksam alar bir yana, yine en tutarlı en yürekli bilginlerimizin ön safında gelir.

Sıddık Sami Onar, Âmme H ukukunu bir Kamu Hukuku, bir Dev­ let Felsefesi haline getirm işti. T ürkiyede hukukun tam bir sentezi­ ne varan ve hukuk dallarının ihtisaslaşmasında en yapıcı rolü oy­ nayan insandı. Özgür üniversitenin ilk rektörü olarak, bu henüz kâ­ ğıt üzerindeki özgürlüğü hayatta işleyişte de gerçekleştirmeyi. Öz­ gür Üniversiteyi, ağırlığı olan, saygı ve güven duyulan bir beyin ha­ line getirmeyi, kendine başlıca iş edinm işti. Bu uğurda da nahif bünyesinin gücünü aşan tükenm ez b ir enerji ile didinmişti.

Alain, insanı hayvandan ayıran duyguların başında vefayı savı­ yor. O nar’ın ölüm ünden sonra yazılan ve söylenenler, bize bir şeyi daha gösterdi: Vefa duygusunun köklerinin toplumum uzda tam ola­ rak kurum adığını. Yüce insanlar insana yücelik, vefalı insanlar ve- falılık aşılıyor galiba da ondan.

O sağ olduğu sürece en zor durum larda herkes onun ağzına ba­ kardı. Herkeste bir güven vardı. Bir haksızlığa, bir adaletsizliğe kar­ şı o m uhakkak direnir, bilimin, aklın, hakkın yolunu efendice gös­ terir, diye. Şimdi bu duygum uz da öksüz kaldı. Hem de, ona en çok ihtiyaç duyulan b ir dönemde.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ortaya konan veri'erc göre ge- nel yerleşme plârn kararlaştırıldıktan son- ra; fabrika kısmında makine- yerleştirmesi, nin ve imalâtın gerektirdiği kolon aralık-.. ları

Konunun büyüklüğü ve mesuliyeti için- de küçükten büyük, toplu bir oluşuma, gaye birliğine gidişin sanatkâr üzerindeki etkisi ve düşüncenin kayalar üzerine işlenişi

Ocak 1967 tarihinde «En eski psikiyatrik hastahanele- rin nerde teşekkül ettiği sorusu ve Avrupa- daki hastahanelere tesirleri gözönünde tutu- larak «Ortaçağ

Bunlar beyaz zemine yaprak kıvrımları içinde büyük hatailer halinde yeşil, mavi, kırmızı renklerin verdiği ahenk ve desen- deki hareket fevkalâde güzeldir.. Bu panolar sağ

Dergimizde fotoğrafı si görülen Sinan heykeli etüdü, (Tezkire- tül-Bünyan) da Sinanı tasvir eden bendin heykel- traşa ilham ettiği bir neticedir.. Malûmdur ki Sâi

Türk işleme- lerinde umumî bir kaide olan kompozisyon yani terkip usullerine son derece riayet edilmiştir.. Pek mütenevvi olan nakışlar daima o nizam dairesinde

Hiç değilse bile b u vilâyetler belediyelerinin v e hususî idarelerinin bütçelerine birer yüksek mi- marlık tahsisatı konulmasının temini için Başvekâlet- ten

Plânları büyük bir itinâ ile yapılmış olan Köprülülerin yalısı, her zaman için tatbik edilebilecek nümunelik bir inşa tipi teşkil eder.. Dıvarlarının, tavanlarının