• Sonuç bulunamadı

Ortaçağ T ü rk - İslâm hastanelerinin mimarî tarihindeki yeri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ortaçağ T ü rk - İslâm hastanelerinin mimarî tarihindeki yeri"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O r t a ç a ğ

T ü r k - İslâm

h a s t a n e l e r i n i n

mimarî

t a r i h i n d e k i

y e r i

Dr. İng. Arslan T E R Z İ O Ğ L U Mimari tarihinde, tapınak, câmi, kilise, saray, ev, türbe, surlar v.s. gibi yapıların ctraflıca incelenmesine rağmen, yakın bir zamana kadar eski devirlerdeki Hastahane yapılarının mimari bakımdan incelenmesine yeteri kadar yer verilmemekteydi. Fakat son yıllarda hastahanelerin Mimarlık ve Tıp tarihi cephesind:n ilmen araştırılması bü-yük bir gelişme kaydeder. Bilhassa ortaçağ-daki Türk-İslâm hastahanelerinin umûmi mi-marlık tarihi ve özel olarak hastahane tari-hindeki ehemmiyeti artık tebarüz etmiş

du-rumdadır.

Tıp kongrelerinde de bu konuya geniş yer verilmektedir. Son olarak 1 Hazi-ran 1967 de Berlinde, Alman Hastahane Tarihi Kurumu (Başkanı Prof. Dr. R. Herr-linger (.şubat 1968 de vefât etti) ile Berlin Tıp Tarihi Kurumunun (Başkanı Prof. Dr. med, Dr. med. h. c. H. Gcerke müşterek otu-rumunda bu konuya geniş yer verildi. Bu il-mî toplantıda benim de, Dr. P. Bachmann ile birlikte bu konuda konferans vermem ricâ edilmişti.

Konferanslardan scnra yapılan tartış-malarda da görüldü ki, bu konu birçok cep-helerden ele alınması gerekli, sadece mimarî tarihince detil. Tın tarihince de büyük bir ehemmiyeti haiz durum arzetmektsdir.

Bilhassa islâm hastahanelerinin Avrupa hastahanelerinin inkişafındaki tesirleri bu-güne kadar yeteri derecede incelenmemiştir. Meselâ İspanyada, İslâm devri sona erdik-ten sonra bib,islâm mimarları Katolik İs-panya Prens ve prensesleri hatta papazları için sadece saray v.s. değil, hastahaneler de yapmışlardır. Meselâ Madrid'te «Hcspital de Latina» hastahanesi, vakfiyesinde de be-lirtildiği üzere İslâm mimarı Hasan (Master Hasan) tarafından inşa edilmiştir.

Giriş kapısı bugün hâlâ durmakta olup islâm mimârisi ile o zamanki Avrupa mima-risinin bir sentezidir. Türk Memlûk hüküm-darı Sultan Kalavun'un Kahirede 1284 de inşa ettirdiği hastahanenin bilhassa Türbe ve Medrese kısımlarında Batı islâm mimarîsi ile Haçlıların Suriyeye getirdikleri geç ro-man ve erken gotik mimarî tesirleri görü-lür. Ama eskiden Fâtimî Halifesi Aziz za-manında yapılmış saraydan tahvil edilen ka-lavun hastahanesi, 4 eyvanlı planı ile selçuk devri medrese, sarayları ve Türk hükümdarı Atabey Nureddin'in Şamdaki Hastahanesinin plânının bir benzeridir.

Kalavun hastahanesindeki bu 4 eyvanlı haç şekilli plânın sonra Avrupada yapılan haç plânlı hastahanelere ve bilhassa Ospe-dale Maggic-re Milano hastahanesi (1457 de inşasına başlandı.) planına tesiri meselesi bir çok kere ele alınmıştır.

Planları 1419 da Rönesans devri mimarların-dan Brunelleschi tarafında yapılan «Ospeda-le degli İnnocenti» hastahanesinde 1418 de inşasına başlanan ve sonra bir müddet câmi olarak kuEanılan Kahiredeki Sultan Muay-yad hastahanesinin tesirlerine Prof. K. S\vo-b o d a ( l ) temas etmektedir.

Ayrıca Höpital Saint- Blaise hastahane-sindeki Kubbe konstrüksiyonu, Kurtubadaki Emevîler zamanında inşâ edilen Caminin mihrabı üzerindeki Kubbenin bir kopyesidir.

(2)

Bursadaki Yıldırım Bayezid Darüşşifası-nın plaDarüşşifası-nına, sonra Dresden'de 1536 da inşa edilen St. Jacob's Hastahanesinin planının ne kadar benzediğine evvelce benim tarafım-dan «Arkitekt» mecmuasında yayınlanan bir yazı serisinde temas edilmişti. (Bakınız, Ar-kitekt 1964 No. 315, S.86-87)

Zaten X ve X I yüzyıllarda Razi'nin, İbni Sina'nın, Farabi'nin ve diğer islâm âlim-lerinin eserâlim-lerinin Güney İtalya ne İspanya-daki Hıristiyan tercüme merkezlerinde ter-cümelerin inyapılmaya başlanmasıyla, Avru-padaki tıbbî ve ilmî ilerlemenin başladığı düşünülürse, hastahane mimarisi sahasında da islâm tesirlerine şaşmamak icap eder.

Öyleki, Avrupada ilk olarak akıl hasta-larının, hastahanede tedavisi de ancak XV. yüzyıl başlarında islamiyetin tesiriyle İspan-yada ve İngiliterede başlar.

İlk olarak 1866 senesinde Dr. F. Faik en eski psikiyatrik hastahanenin Bağdal'da XII. yüzyılda işletmede olan İslâm hasta-hanesinin olduğunu Ber.jamin von Tud;la isimli bir yahudinin Seyahatnamesini (XII. yüzyılda yazmıştır) mehaz göstererek ispata teşebbüs etmiştir. 1871 senesinde Dr. J. B. Ullersperger'de «İspanya'da tarihi» isimli eserinde bu iddiayı çürütmeye kalkışarak, ilk deliler hastahanesinin 1409 da işletmeye açılan «Hospital General Valencia» hasta-hanesi olduğunu ileri sürerse de, kendisi de bu eserinin birçok kısımlarında İspanya psikiyatrisinin ancak İslâm tıbbının tesiri ile gelişmiş olabileceğini de belirtir.

Bu ilmî münakaşa Dr. B. Juhn tarafın-dan 1956 senesinde CİBA-Symposium mec-muasında en eski psikiyatrik müessesenin

1403 senesinde 6 akil hastasının yat rıMığı Londra'nın Bethlehem hastahanesi olduğunu iddiasıyla tekrardan alevlendi.

İspanyalı psikiyatri mütehassısı hekim-lerden Prof. Dr. A. Vallejo N A G E R A ve Dr. F. Domingo SİMO bu iddiayı vesika-larla -çürütmeye -çalışarak, -Valenciadaki hastahanenin en eski psikiyatrik müessese olduğunu iddia ettiler. (3)

Heidelberg Üniversitesi Tıp tarihi

Do-çenti Dr. Jetter (4) ise «İslâm Hastahane-lerinin Mimârisine» dair yayınladığı bir makalede, islâm müellifi Makrizî'nin X V . asırda yazdığı eserine istinâden daha 872 -874 senelerinde Kahirede, Türk asıllı Ahmed İbni Tulun'un (veya Tolon) yaptırdığı Bi-maristan'da (Hastahanede) delilerin tedavi edildiğini belirterek, en eski psikiyatrik mü-essese sıfatı için İspanyollarla, İngilizlerin çekişmesinin gülünçlüğüne işaret etti. Bu mevzu üzerine Düsseldorf Tıp fakultesinde-de bir Tıp doktora tezi bu arada yapılmış bulunmaktadır. (5) Meselenin aktüel olması ve şimdiye kadarki yayınlarda İslâm hasta-hanelerinin tatmin edici olarak incelenmemiş olması, beni de bu sahada Berlin Teknik Üni-versitesinde -doktora -tezi -yapmaya teşvik etti. Zaten 1961 senesinden beri bu sahada lüzumlu doküman toplamağa başlamıştım. Bu mevzu ile ilğili Dr. Ahmet İsa Bey'in. Sayın Prof. Dr. Süheyl Ünver'in, Yüksek Mimar Sedat Çetintaş ile Prof. A. Gabriel'in değerli çalışmalarının etüdü ilk olarak ele alındı. Bu arada çeşitli müessese, Müze ve kütüphanelerden yardım görmek mevzuun işlenmesini kolaylaştırdı. 16. Ocak 1967 tarihinde «En eski psikiyatrik hastahanele-rin nerde teşekkül ettiği sorusu ve Avrupa-daki hastahanelere tesirleri gözönünde tutu-larak «Ortaçağ İslâm Hastahanelcri» isimli tezimi Berlin Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanlığına sundum.

Prof. Dipl. İng. Peter Poelzig'in baş-kanlığında Mimarlık Tarihi profesörü Dr. İng. Dr. phil. Hans Reuther ve Tıp ve hasta-hane tarihi profesörü Dr. med. Dr. phil Ro-bsrt Herrlinger'den müteşekkil bir Doktora tezi inceleme Komisyonu, tezimi tetkik için teşekkül etti. Alman Hastahane tarihi kuru-mu Başkanı Prcf. Dr. Dr. Robert Herrling-er'in arzusu üzerine, (bu yazının başmdada bahsedilen), Alman Hastahane Tarihi Kuru-mu ile Berlin Tıp Tarihi KuruKuru-munun tertip ettiği Kongrede, Berlin 1 Haziran. 1967 ta-rihinde Doktora tezimi konferans olarak verdim. Bu toplantıya iştirak eden profesör-lerin yaptıkları tenkitler gözönünde tutula-(1) Swcbcda, K. — Berührungen der christüch abendlandischen Kunst mit der İslâm, Alte und Neue Kunst 1 (1952) S.30 (2) Lambert, Elic — Le coupoks hispa-r.o-mo.csque de l'hopital Saint-Blaise et de Saint-Croix d'oleron, in «L'architecture» (1926) pg. 323-324

(3) Nâgera, A. Vallejo — Die Griin-dung der ersten Jrrenanstalten in Spanien, CİBA-Symposium, mecmuası, (1957) Cild 5, Nr.4, Sayfa 1 3 1 - 1 3 2

(4) Jetter, D. — Zur Architektur isla-miseher Krankenhâuser, Sudhoffs Archiv 45 (1961) Sayfa 261 - 2 7 3

(5) Bay, E l l e n — İslamische Kranken-hliuser im Mittellalter unter besonderer Berücksichtigung der Psychiatrie, Tıp Dok-tora tezi, Düsseldorf (1967)

(2)

ARK. — 115

A

2 0 0 D E Ğ İ Ş İ K R E N K

2 0 D E Ğ İ Ş İ K E B A D

M O Z A İ K v e S E R A M İ K S A N A Y İ İ A . S

G ü v e n e b i l e c e ğ i n i z y e g a n e k a p l a m a m a l z e m e s i d i r

A t a t ü r k B u l v a r ı , E m l â k B a n k a s ı P a s a j ı N o . î B A k s a r a y 21 11 - 22 0 6 25

İ s t a n b u l

rak doktora tezimi tekrardan yazarak, inceleme komisyonuna sundum. Ne yazık ki Şubat 1968 tarihinde bu komisyona dahil Prof. Br. Dr. R. Herrlinger'in Kalb Sekte-sinden ani olarak vefatı ile, komisyonun ye-niden teşkili yoluna gidildi. Ölen bu profe-sörün yerine Berlin Tıp Fakültesi, Tıp tari-hi Enstitüsü direktörü, aynı zamanda B;r!in-de yeni inşa edilen Steglitz üniversite klini-ğinin Direktörü saym Prof. Dr. med. Dr. med. h. c. H. Goerke bu vazifeyi üzerine al-dı. Böylece yeniden teşkil edilen komisyon beni 10 Temmuz 1968 de Sözlü imtihana davet etti. Bu imtihan neticesi tezimin Dok-tora tezi olarak kabul edilerek bastırılmasına karar verildi.

Bu 300 sayfalık Doktora tezimin ön-söz kısmında şimdiye kadar İslâm Hastaha-neleri hakkında yapılmış mimari ve tıbbî araştırmaların kısa olarak tarihçesi yapıla-rak, tezdeki islâm hastahanelerinin incelen-mişinde takip edilen metoda dair bilgi veril-mektedir. İlk giriş bölümünde İslam öncesi devirlerdeki Bedeni ve. akıl hastalarının te-davisiyle uğraşan müesseseler kısaca gözden geçirilmekte, sonra İslâm - hastahanelerinin mahiyeti, işleme ve crganisaticnu incelene-rek, mimâri mencinin nerede aranması lâ-zım geldiği meselesine temas edilmektedir. Bunu takip ed:n 7 Bölümde ise, Emevi,

Abbasî, Selçukî, Memluklar, Moğollar (İl-hanlı, Timur ve Akkoyunlu) Osmanlı devir-lerinde, 706 senesinden 1616 senesine kadar Hindistandan, İspanyaya kadar sahada kuru-lan en önemli İslâm hastahaneleri incelen-mektedir. Son özet bölümünde İlk devir is-lam hastahaneleri ile, Selçuk, Osmanlı dev-ri ve İspanya Hastahaneledev-ri, yapı (Şehircilik, Plan, Konsîrjktion, Mimâri), Organisaticn ve Tıbbî tedavi metodları bakımından mu-kayes: edilmektedir.

Son Söz bölümünde İslâm hastahane-lerinin mimâri ve tıbbi yönlerden Avrupa-daki hastahanelere tesirler edebilecek kadar mükemmel yapı, ve organisationuna işaret edilmektedir.

Ayrıca sen kısmında Ek olarak önemli Türk hastahanelerinin vakfiyelerinin önemli sayfalarının fotoğrafları ile geniş bir Litera-tür Listesi verilmektedir. Eserin son sözün-dede işaret edildiği veçhile bu çalışma, bu alanda ileride yapılacak çalışmalara öncü mahiyetindedir.

Eğer bu doktora tezimizle hiç olmazsa ortaçağ Türk - İslâm hastahanelerinin mi-marî ve tıp tarihindeki ehemmiyetini akset-tirebildiisek bizim için ne mutlu.

Berlin, 27. 7. 1968

H a b e r l e r :

Efes'de Hera'nın heykeli bulundu

(Milliyetten) Efes'de bu yıl yapılan kazılarda, tanrı-lar tanrısı Zeus'ün eşi ve kızkardeşi Tanrıça Hera'nın fildişinden yapılmış bir heykeli ile Roma İmparatoru Augüst ve eşi Livia'nın yarım büstleri, İskender'in generallerinden Efes'in kurucusu Lizi Mahos'un heykelleri bulunmuştur.

Çok değerli eserlerin bulunduğu bu yıl-kı kazılarda ayrıca, Mısır'lı bir rahibe ait bronz heykel ile etrafı fresklerle süslü bir zengin evine de rastlanmıştır.

Milyonlarca lira değerindeki Tanrıça Hera'nın fildişinden yapılmış heykeli, bir başka fildişi heykelle birlikte Hadriana Ma-bedi yakınlarında bulunmuştur. Bir çökme sonucu parçalanmış olarak bulunan iki fildişi heykelin bütün parçaları ortaya çıkmıştır. Heykellerden birinin Tanrıça Hera'ya ait olduğu tesbit edilmişse de, ikincisi teşhis edüememiştir. Beş yüzer parçalık fildişin-den yapılmış heykellerin restore edilmesi için çalışılmaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sanat Antropolojisi dersi, ilk ampirik alan araştırması uygulamalarından bu yana antropolojik toplulukların sanat formları ile muhatap olan sosyal antropolojinin bu

Antik Yunan felsefesi dinamik bir yapı sergilerken, Ortaçağ felsefesi mutlak hakikatleri bulmuş olduğuna inanan statik bir felsefedir... Ortaçağ

 Yukarıda söz konusu olan siyasi ve toplumsal olaylar sonucunda Ortaçağ modern döneme bilimsel ve kültürel geniş bir miras bırakmıştır. Bunlar bize hem bilimsel

 Matematik: Aritmetik ve geometri gibi maddeden ayrı olarak düşünülen, fakat maddeden bağımsız olarak varlığı bulunmayan nesneleri inceler.

 Hârizmî ile çağdaş ya da ondan biraz daha önce yaşamış olduğu düşünülen, Hazar Denizi civarından geldiği öngörülen ve tarihte Türk mahlasını kullanan ilk bilgin

feodal beyler de kendilerinden daha güçlü bir feodal beyin korumasına girerler; böylece kendi topraklarının sahipliğini ona verir, ama yararlanma hakkını ellerinde

olmak üzere beş ayrı süreçte incelenmektedir [2], [3], [4]. Ancak belirtmek gerekir ki; insanoğlunun su yüzeyi ile olan ilişkisi antik dönemlerin çok öncelerine, ilk

●Haçlı seferlerine karşı Anadolu Selçuklu Devleti, Musul Atabeyliği ve Eyyubiler gibi Türk Devletleri tepki ve direniş gösterirken Abbasiler sessiz