• Sonuç bulunamadı

Altı atltın yıl

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Altı atltın yıl"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yazarım ız Necdet Selener, bugünkü kuşakların kolay kolay inanamayacakları, fa k a t kendisinin “görgü tanığı” olduğu bir toplumsal kesitimizi anlatıyor.

Altı Altın Yıl

•Necdet Selener - Bütün D ünya•

A

nkara için 1921 yılı Tem­muz ve Ağustos ayları, bir heyecan, bir endişe, bir korku, hatta bir panik dö­ nemi olmuştur.

“Yunan Taarruzu Başlamak Üze­ re”, “Yunan Taarruzu Dört Fırka (Tü­ men) ile Bursa’dan Başladı”, “Afyon- karahisar’da Savunmamız Sürüyor”, “Hayır, Afyon Düştü”, “Kütahya Düş­ tü”, “Eskişehir'de Tutunmaya Çalışı­ yoruz”, “Düşman Eskişehir’e Girdi”... Evet, Ankara panik içinde... Tür­ kiye Büyük Millet Meclisi, "Kon­ ya’ya mı gitsek, Kayseri’ye mi?” diye tartışmalara başlamıştı bile...

İşte Sakarya Savaşı’nın ilk bölü­ mü böyle yaşanmıştır. Meclis, Mus­

tafa Kemal Paşa’yı tüm ordular baş­ kumandanlığına getirmişti.

Önce millete, sonra meclise ve orduya askerî bir dille güvence ve­ rilmiştir:

“Bu kent ve kasabaların düşman eline geçmiş olması elbette ki, bü­ yük kayıptır. Ama bu yenilgi herşe- yin sona ermesi demek değildir:

Hattı müdafaa yoktur, sathı müda­ faa vardır. Vatanın her adım toprağın­ da dövüşecek, gerekirse kanımızın son damlasına kadar vuruşacağız.”

Sonra anlayana ve anlamak iste­ meyene kesin bir uyan:

“Vatan söz konusu olunca gerisi teferruattır.”

Ve hazırlıklar, çalışmalar başladı... 75

(2)

16 sınıfın birden silah altına alınması, Tekâlifi Harbiye Ka­ nunu, herkes nesi varsa borç olarak devlete verecek... Ve bunun gibi birçok ka­ rarlar ve uygulama­ lar... Ve 13 Eylül 1921, Sakarya Mey­ dan Savaşı kazanıldı.

A

nkara, ülke­yi bu kor­

kunç ve

tehlikeli du­ rumdan kurtarabil­ mek için var gücüyle çalışırken İstanbul, kimilerine göre ya­ şamsal bir krizle bo­ ğuşuyordu.

“Ahlaki yozlaşma ve düşüş!”

İstanbul’un büyük gazetelerinden biri bu önemli konuyu ele almış ve “Polis Müdürünün Nazarı Dikkatine” alt başlığı ile şunları yazmıştı:

“Bir millet için en büyük ve en etkili yozlaşmaya yol açan nedenin ahlaktaki düşüş ve yok oluştan ileri geldiğini artık herkes bilmektedir.

Bu satırları yazmaktan maksadı­ mız, özellikle şu son sene içinde memleketimizdeki ahlak anlayışı­ nın ne tehlikeli bir duruma düştü­ ğünü ve sonucun neye varacağını belirterek ahlaksızlığın yayılmasına ve yaygınlaşmasına en etkili bir yol olan umuma açık yerlerde özgürce hareket etmenin elden geldiği ka­ dar sınırlanması ve kayıt altına alın­ ması hususunda ilgili makam ve mercilerin dikkatini çekebilmektir.

Kimse inkar edemez ki İstanbul

ahlak bakımından

korkunç bir kriz ge­ çirmektedir. Evet, İs­ tanbul ahlak kuralla­ rından bütünü ile sıyrılıp çıkmaya baş­ lamıştır.

Dinî ve millî ge­ leneğimiz ve anlayı­ şımızla hiçbir suret­

te bağdaşm ayan

haller ve durumlarla sık sık karşılaşıl­

makta ve bunlar

ciddi olarak kaygı uyandırmaktadır." Ve gazete baklayı ağzından çıkarıyor: “Kaygı veren bu ahlaksızca davranış­ ların en tehlikelisi hanımlarımızın er­

keklerin devam etti­ ği sinema ve tiyatro­ lara ve de eğlence yerlerine, onların bulundukları saatlerde serbestçe gi­ rebilmeleri, erkeklerle birlikte, er­ keklerle diz dize, gösterileri seyre­ debilmeleridir.

Halbuki çok değil, daha bir sene önce, İstanbul’un serbest bir çevre­ sinde yetişmiş olan bir hanım kızı­ mız sinemada bir filmi erkeklerle birlikte seyretmek isteğine yenilmiş, fakat şapka giymeye ve bayan kıya­ fetiyle gitmeye cesaret edemeyerek erkek elbisesi ile sinemanın kapısın­ dan girerken polis tarafından görül­ müş ve hemen yakalanarak karako­ la götürülmüştür.

‘Geçmiş zaman olur ki hayali ci­ han değer’ derler. İtiraf etmek zorun­ dayız ki, aradan bir sene gibi kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen o günleri arayacak dunıma düştük.

Müslüman hanımların eğlence yerlerine ve sinemalara gitmelerini engellemeye çalışan Polis M üdürü Miralay Esat Bey

(3)

Bu konuda özellikle polis m ü d ü r l ü ğ ü görevini üst­ lenmiş bulu­ nan sayın Mi­ ralay Esat Be- y e f e n d i ’n i n önemle dikka­ tini çeker, va­

kit geçirme­

den etkili ted­ birler almasını bekleriz.” T e v h i d - i Efkâr gazete­ sinin 25 Hazi­ ran 1921 ta­ rihli sayısında çıkan bu yazı üzerine polis müdürü 6 T e m m u z ’d a aynı gazeteye

yaptığı açıklamada şöyle demiştir: “Beyoğlu ve civarında birçok müslüman hanımların şerefleri ile uygun olmayan bir halde eğlence yerlerine, sinemalara gittiklerini öğ­ renmiş bulunuyorum. Bu gibi hare­ ketleri hoşgörü ile karşılamak söz konusu olamaz.

Bunlara karşı şiddetle hareket et­ meye karar verdim.”

Bu olayda İstanbul’un 1921 yılının kara günlerinden, özellikle o yıl için­ de, İstanbul’daki “müslüman Türk hanımlarına” uygun görülen baskılar­ dan kısa fakat gerçek bir örnek...

Sonra ne oldu?.. Yıllar birbirini izledi... 26 Ağustos 1922 Büyük Ta­ arruz. 30 Ağustos Dumlupınar Mey­ dan Savaşı kazanıldı. 9 Eylül Türk süvarileri İzmir’de. 11 Ekim Mudan­ ya Mütarekesi. 17 Kasım Vahdettin

İngilizler’e sığı­ la ra k İstan­ bul’dan ayrıldı. 20 Kasım Lozan g ö r ü ş m e l e r i başladı. Evet 1922 yılının son beş ayı içinde tüm bunlar ve daha birçokları g e r ç e k l e ş t i .

1923 yılı da on­ dan geri kalma­ dı: 4 Şubat 1923 Lozan’da görüş­ meler kesildi. 23 Nisan konferans yine toplandı. 6 Ekim Sefer Paşa ve birlikleri İs­ tanbul’da.

1924 yılında

iki büyük olay: 1) 3 Mart’ta halifeliğin kaldırıl­ ması kanunu ile Osmanlı hanedanı­ nın Türkiye dışına çıkarılmasını ön­ gören kanun kabul edildi.

2) 24 Temmuz’da Lozan Barış Görüşmeleri tamamlandı ve kapitü­ lasyonlar kaldırıldı.

/ / - y r - j- atan söz konusu olun- * * \ / ca gerisi teferruattır”

\ / demişti Türkiye Bü-

^ yük Millet Meclisi

Başkanı ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa. Bu sözleri söylediği günden bu 24 Temmuz 1924 tarihi­ ne dek neler başarmıştı Ankara? İş­ te yukarıdaki tablo bu başarının bir özetini vermektedir. Ya İstanbul? İstanbul o yılları işgal altında geçi­ riyor olmasına karşın karınca kara­ rınca 4)irşeyler yapmaya çalışmıştı...

İlk Hanımlar Orkestrası ’n m dört keman virtüözü Nimet Hanım (sol üst),

Saliha Hanım (sağ üst), İhsan Hanım (sol alt) ve “Güzel sesli Hadiye” olarak

tanınan Hadiye Hanım

(4)

Bütün Dünya •Kasım 2001

“İstanbul’da Darülelhan’ın ve canla başla çalışıp ona can veren büyük müzik üstadı Musa Süreyya Bey’in hazırladığı ilk ‘Hanımlar Or­ kestrasının Galatasaray Lisesi Kon­ ferans Salonu’nda verdiği ilk bölü­ mü Batı klasikleri, ikinci bölümü Türk klasik müziği konseri, dinle­ yen hanımefendi ve beyefendileri büyülemiştir. Hele genç hanımlar­ dan kurulu koronun yarattığı ses alemi herkesi hayran bırakmıştır.”

İşte 1921 yılı İstanbulu’nun o ha­ şin ve kara yazılarıyla, çok değil üç yıl sonra bir dergide okuduğumuz hayat dolu, güven dolu bir yazı.

Dergi bununla da yetinmiyor, konserde dinlediği ve tanıştığı üç ke­ man virtüözü ve güzel sesli bir şarkı­ cı hanımın fotograflannı da basıyor.

Gelelim 1925 yılına...

Ankara’da bu yıl içinde Aşar Ver­ gisi kaldırılıyor, radyo istasyonu ku­ ruluyor, Kıyafet ve Şapka Kanunları kabul ediliyor, tekke, zaviye ve tür­ beler kapatılıyordu.

Bu kanunlann, her birinin yaşam­ sal, ekonomik ve sosyal etkisi olan tüm bu kararların alınması ve uygula­ maya konulması için bir yıl yetmişti...

O

ndan önceki ve ondan sonraki yıllar gibi... 1926 yılında önem taşıyan yal­ nızca bir kanun kabul edil­ di. Ama ne kanun... Birçok geleneğe, birçok sosyal alışkanlığa karşı çıkan, ülkeye ve ulusa yeni bir görüş, yeni bir yaşam biçimi getiren bir kanun:

Medeni Kanun!..

Tüm bu kanunlar, bu değişiklik­ ler, İstanbul’da bile etkisini göster­ meden edemezdi. Bir, iki yıl önce keman virtüözü hanımların verdiği konsere, beyler gibi, beylerle bir­ 78

likte hanımlarımızın da gitmesi, hiçbir biçimde garipsenm ediği, normal karşılandığı gibi, 1927 yılın­ da bayanların yaşam alanında er­ keklere rakip olmaya başladıkları­ nı, biraz sevinç ama biraz da korku ve endişe ile belirten yazılar çıkma­ ya başlamıştır:

/ / w ^ rkeklerin sert bir bakış,

* * I J emir veren bir tavırla

oturdukları koltuklarda genç kızlanmız gülüm­ seyen, süzgün bir bakışla oturuyor­ lar. Aynı görevi daha sevimli, daha hoş bir biçimde yerine getiriyorlar.

Genç kızların yaşama atılmaları, farklı düşüncelerin oluşmasına ne­ den oldu. Emeklilerimiz ‘İşte kıyamet alametleri...’ dediler. Yaşlı kadınlar ‘Felaketimiz hep bunar yüzünden başımıza geldi’ düşüncesini ileri sür­ düler. Genç kadınlara, genç kızlara gelince onlar deli gibi sevindiler:

Esirlikten kurtulduğumuzu bil­ diren ilk ışık’ dediler.”

Bu ışık hemen yayılmaya başladı ve genç kızlarımız çekinmeden gü­ zellik yarışmalarında boy gösterdiler. Nereden nereye: Sinemaya gir­ mek istediği için yakalanıp karakola götürülen genç kadından, konser ve­ ren, iş yaşamına atılan ve güzellik ya- nşmasına katılan genç kızlanmıza...

Ve tüm bu değişiklikler Anka­ ra’da 1921-1926 yılları arasında, yal­ nız altı altın yılda gerçekleşti.

İstanbul bir yıl gecikti. 1927 yı­ lında Ankara’ya ayak uydurabildi. Eh!.. Kadı kızında da bulunan kusu­ run bu kadarı, İstanbul’a çok görül­ memişti, o günlerde bile...»

| Yazarımızın “sizin için özel” adresi:] Necdet Seleııer i' buıund uııva.cı »nur

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hikâye, roman, deneme, inceleme türlerinde 15 eser yayınlamış bulunan Burhan Arpad, çağdaş Alman dili edebiyatlarından yap­ tığı (Remarque, S. yazarlardan

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil

Nâzım 10 Eylül 1959'da Rusça kaleme aldığı vasiyetnamesinde, en değerli mirası olan eserlerinin telif hakkının üçte ikisini karım Münevver ve oğlum Mehmet'e diyerek

Bunları lıemen takip eden Mehmet Ziyaettin Efen­ di, yani Mehmet Reşadın büyük şehzadesi daha cazip, emniyetli ve kendisi için bir takım tehlikeleri göze

Eserlerinde tasvir gerçekliği ağır basan Fausto Zonaro İstanbul’un tarihi semtlerini, camilerini, çeşmelerini, düğünlerini, bayramlarını seyyar satıcılarım,

parmak proksimal falanks tabanının radyal yüzünde uzama ile sınırlı bulgular gözlenirken, genin tamamı etkilendiğinde; elde orta falankslarda kısalık, 2.. parmak

' y \ Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy’un da katılacağı törenlerde, Boğaz’ın son kömürlü gemileri olan. “Anadoluhisarı”