• Sonuç bulunamadı

Rıza Tevfik'ten Nazım'a

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rıza Tevfik'ten Nazım'a"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S a y f a

H

BURHAN

FELEK

RIZA TEVFİK TEN

B

İR takvim yaprağının arkasında — 1 kasım 1978— Rıza Tevfik’in şu şiirini okudum.

Bilmiyordum. Pek içime işledi. Beraberce okuyalım. Bakımz, vatan hasreti nedir ve nasıl ifade edilir?

Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere, Şimdi dağlarında mor sümbül vardır, Ormanlar koynunda bir serin dere, Dikenler içinde san gül vardır. Orda geçti benim güzel günlerim O demleri anıp, bugün inlerim, Destan-ı ömrümü okur, dinlerim, İçimde oralı bir bülbül vardır. Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok, ö y le akar sular, öyle hava yok, Feryadıma karşı aksi seda yok, Bu yangın yerinde soğuk kül vardır. Hey rıza kederin boşundan sakın, Bitip tükenmiyor elem-i aşkın, Sende derya gibi daima taşkın, Daima çalkanır bir gönül vardır.

J

(f

>; / y

Biliyorsunuz, Doktor Rıza Tevfik Bey memleketin yetiştirdiği en büyük şairlerden ve filozoflardan biriydi. Bir yanlış adım attı. İttihatçılarla politika yaptı. Beğenmedi. Karşı tarafa aldılar. Ve orada Sevr Muahede- si’ni imza edenler arasında hain oldu. Ve memleketten kovuldu. Bu iş Lozan’da oldu. Fakat cumhuriyetin 10’ uncu yıldönümünde bütün 150’likler, yani yeni Türkiye’nin siyasî hainleri affa uğradı. Hemen hemen Tıepsi Vatana döndü. Eski itibarlarını Cumhuriyet Türkiye'sinde kazandılar. Fakat Rıza Tevfik bir türlü dönemedi.

I ç Biz, yani Falih Rıfkı Bey merhumun riyaseti altındaki gazeteciler grubu —Nec­ mettin Sadak Bey de vardı— Hindistan’dan dönerken, Kudüs tarikiyle karadan geldik ve o V yol üzerinde Beyrut civarında Cunya adında

bir sahil köyünde oturan Rıza Tevfik Bey’i ziyaret ettik. Sefil denecek bir odada soğuk bir gün, bizi kabul etti. Bu ziyaretten pek mes’ut görünüyordu. Odada bir-iki koltuk, bir-iki kanepe ve koltuğun üzerinde bir soluk Türk bayrağı olan bir küçük yastık dikkatimi çekti. Odada bir küçük mangal vardı. Elimi uzattım, içinde ateş yoktu, sadece soğuk biraz kül vardı. îşte bu yazıdaki şiirde zikrettiği soğuk J kül bu idi.

Sor iuk. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde jsî bir der i varmış. Oradan biraz para alıyormuş. Biraz la Emir Abdullah —şimdiki Ürdün Kralı F üseyin’in dedesi— yardım ediyormuş. Zaruret içinde olduğu belliydi. Karısını ve kendisini memlekete dönmeye ve vatamna kavuşmaya ikna ettik. Döndü, geldi. 9-10 sene mes’ut ve muteber hayat sürdü, kitaplar yazdı.

Milliyet gazetesinde eski dostum ve gazete­ cilikte hocalarımdan biri olan Zekeriya Sertel Bey “ Nazım Hikmet” in son günlerine ait hatıralarım neşretti. Büyük gazetecilerin son nüshası olan bu zat, bu neşriyatla Nazım Hikmet, onun komünistliği, onun efsaneleri ve kendisi hakkında Türkiye’de, herkeste hâkim olan birbirini tutmayan inançları, mümkün mertebe ve bu inanç sahiplerinin düşünce serbestliği nisbetinde gerçek seviyesine indir­ di. Bence böylece büyük bir hizmet görmüş oldu.

Bu hatıralarda hepimiz Nazım’ı daha iyi tanıdık ve onun şiirlerinde, tıpkı Rıza Tevfik’in şiirlerinde burcu burcu kokan vatan hasretini duyduk. Bu üç kişiden Rıza Tevfik hain diye kovulmuştu. Nazım Hikmet önce komünist propagandacısı diye 18 seneye mahkûm olmuş, sonra da bu mahkûmiyetini bitirdikten sonra o devrin son derece şüpheci atmosferi içinde hayatından korkarak kaçmıştı. Haksız da değildi. Kendisi gibi bir komünizan olan Sabahattin Ali, Bulgaristan’a kaçarken öldü­ rülmüştü. Zekeriya Sertel’e gelince, bu zat sosyalistti. Ben yanında çalıştığım sıralarda ve herhalde İspanya iç harbi esnasında bunu bana söylemişti. Ama kaçmasına sebep, 1945’te adamın matbaasını yaktılar, yıktıjar. Çünkü Tan gazetesinde yazı yazan eşi Sabiha Hanım solcuydu. Devrin büyük gazetecileri ve şimdi rahmetle yâdettiğimiz gerçekten vatan­ perver gazeteciler bu tahribi teşvik ettiler. Görüştüğüm Sayın Demirel bile, talebe olarak kendilerinin bu matbaaya sevkedilmiş olduğu­ nu bana söylemişti. Hatta bu arada merhum Tevfik İleri de varmış. Bu hareketi, zamanın CHP İstanbul müfettişinin idare ettiğini öğrenmiştik. E, ondan sonra Zekeriya Bey ve ailesinin Türkiye’de yaşaması mümkün müy­ dü? O da kaçtı.

Bu üç kişi, Rıza Tevfik, Nazım Hikmet ve Zekeriya Sertel kaçtıkları zamana göre birer hain veya müfsid idiler. Devrin yaygın inancı bunları böyle görmüştü.

Rıza Tevfik’i, bilhassa Falih Rıfkı Bey’ - in ısrarıyla memlekete alabildik. Nazım, Zekeriya Bey’in hatıralarında dediği gibi komünist veya sosyalist veya gururuna yedi­ remeyen nfidim komünist olarak memlekete dönmek istedi, dönmedi. dönemedi. Ve dönemediği için, içini memleket hasreti yaktı, kabul edecek, edebilecek bir atmosfer veya duruma hâkim bir kişi bulunsaydı, o da dönecek ve gurbette yazdığı şiirlerin daha nelerini yazacaktı.

Bunun emsali Avrupa’da da görülmemiş midir? André Gide’in “ Moskova Dönüşü” adlı eserinde ve İspanya harbinde solcularla

(2)

24 KASIM 1978

B aş tarafı 2 Sayfada

birlikte Franco’ya karşı harp etmiş olan Fransız mütefekkiri André Malraux bunun örneği değil midir?

Kader böyleymiş. Demek Nazım’ın ölünce­ ye kadar çağladığı vatan hasretinin yaygın­ lığını hissetmemek kabil değildir.

Zaten aziz okuyucular! Dünyanın hiçbir yerinde hem şair, hem politikacı, inançlı politikacı, koyu politikacı çıkmamıştır. Ne­ den? Çünkü, birisi hassas olur, öteki eski tabirle dessas. Yani birisi duygularına, hislerine kulak verir, öteki hile ve desise seslerine...

Bu yazımla hiç kimsenin inancına tecavüz etmek istemiyorum ama bazen bir toplum, olduğu gibi esassız, hiç değilse çok abartılmış yanlış rivayetlere kapılıp gidiyor. Nazım Hikmet de bunun bir kurbanı olmuştur sanıyorum. Hatta ona Zekeriya’ nın anlattı­ ğından evvelki haliyle inanmış ve o inançta ayak diremiş olabilecekler dahi... Belki ben de bu hükmümde yanılıyorum. İnsan bu! Eski­ lerin dediği gibi beşer, şaşar. Şu halimize bakıp zaten hep şaşıyoruz. Biz bu muyduk?

Referanslar

Benzer Belgeler

Vücudun iç sıcaklığı yüksek olduğu için, mantıken ısı kaybı ile ilgili me- kanizmaların çalışmaya başlaması veya ısı üretici mekanizmaların durdurulması

Çalışma arkadaşı olarak pek kolay değil, çok dikkatli olmak lazım.. Ken­ disi perfeksiyonist olduğu için etrafın­ dan da böyle şey

BACKGROUND AND PURPOSE: To evaluate clinical variables for diagnosing childhood acute pyelonephritis (APN) when technetium-99m dimercaptosuccinic acid (DMSA) scintigraphy is

Bu nakillerde bir vericiden alınan kök hücreler alıcının kendi kök hücrelerinin yerine konuyor, ancak önce alıcının kendi kök hücrelerinin radyasyonla ya da ilaçla

Çün­ kü Türkçe, fakat pek acemi ve bo­ zuk bir Türkçe ile söylemmiş bir­ çok değersiz lâflarla dolu müntehi- Uat kitapları okudum ki adları be­

Merhum Albay Hasarı Rıza Bey’in kızı, merhum Yarbay Asım Bey’in eşi, merhume Ahsen Hanım’ın kardeşi, merhum General Necip Zobu, şehit Cevdet Rıza,

O halde bü yük vapurlardaki kumaşlı yerler lüks m u’ Birçok zaman yolcuların haklı isyanlarını mucip olan bu nokta da ehemmiyetle dikkate alınmalıdır.

Bu karşılamaya varsanız , hemen diyim ki size,b iz çok - tan bıraktık bıyık altından gül­ m eyi, 142 dişim izle birden gü­ lüyoruz.. Bu da ancak zekamızı