• Sonuç bulunamadı

Kuran ve sünnette nazar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kuran ve sünnette nazar"

Copied!
89
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

KELAM BİLİM DALI

KUR’AN VE SÜNNET’TE NAZAR

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

DANIŞMAN

YRD. DOÇ. DR. Durmuş ÖZBEK

HAZIRLAYAN

Muharrem KUZEY

044244051015

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER………..……….……….….…I ÖNSÖZ……….……….V KISALTMALAR..……….……….…IV

GİRİŞ

NAZARIN ÖNEMİ VE NAZAR KAVRAMI

I-NAZARIN ÖNEMİ VE ARAŞTIRMANIN AMACI………….………1

II-ARAŞTIRMANIN METODU.………...……….2

III-NAZAR SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI 1-Sözlükte Nazar……….………...…4

2-Terim Olarak Nazar……….………4

IV. NAZARLA İLE İLGİLİ İFADELER 1- Ayn……….……….…...5

2- İsabetü’l-Ayn……….……….……6

3- Parapsikoloji……….……….…….6

4- Psikokinezi……….………...7

5- Sihir (Büyü)……….…...7

V. NAZARIN MAHİYETİ VE MEYDANA GELİŞ ŞEKLİ …..………...10

VI. NAZAR İNANCININ TARİHİ KÖKENİ ……….18

BİRİNCİ BÖLÜM KUR’AN’A GÖRE NAZAR I- YUSUF SURESİ 67. VE 68. AYETLER VE MÜFESSİRLERİN GÖRÜŞLERİ…….19

1. İbn Cerir et-Taberi’ye Göre Ayetlerin Tefsiri………20

2. Fahrettin er-Razi’ye Göre Ayetlerin Tefsiri………20

3. Kurtubî’ye Göre Ayetlerin Tefsiri………...……...25

4. İbn Kesir’e Göre Ayetlerin Tefsiri………..25

5. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a Göre Ayetlerin Tefsiri……….………26

6. Değerlendirme………..26

II- KALEM SURESİ 51. VE 52. AYETLER VE MÜFESSİRLERİN GÖRÜŞLERİ ….27 1. İbn Cerir et-Taberi’ye Göre Ayetlerin Tefsiri……….27

2. Fahrettin er-Razi’ye Göre Ayetlerin Tefsiri………27

(3)

4. İbn Kesir’e Göre Ayetlerin Tefsiri………..32

5. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a Göre Ayetlerin Tefsiri………...32

6. Değerlendirme……….33

III- FELAK SURESİ VE MÜFESSİRLERİN GÖRÜŞLERİ……….33

1. İbn Cerir et-Taberi’ye Göre Surenin Tefsiri………...33

2. Fahrettin er-Razi’ye Göre Surenin Tefsiri………..34

3. Kurtubî’ye Göre Surenin Tefsiri……….35

4. İbn Kesir’e Göre Surenin Tefsiri………35

5. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a Göre Surenin Tefsiri………36

6. Değerlendirme……….36

IV. KEHF SURESİ 38. AYET VE MÜFESSİRLERİN GÖRÜŞLERİ ……..…………..37

İKİNCİ BÖLÜM SÜNETE GÖRE NAZAR I. NAZARLA İLGİLİ HADİSLER………...41

II. SÜNNETTE NAZARA KARŞI KORUNMA YOLLARI………..44

1. Nazardan Korunma yolları ………44

1.1. Nazardan Korunmak İçin Dua Etmek……….45

1.2. Nazardan Korunmak İçin Görülen Güzellik ve İyilik Karşısında Bakanın Hayır Dua Etmesi………46

1.3. Nazardan Korunmak İçin Nazar Değmesi Muhtemel Güzelliklerin Saklanması……46

2. Nazardan Kurtulma Yolları………...47

2.1. Nazardan Kurtulmak İçin Rukye Yapmak………..47

2.1.1. Kur’an Ayetleri İle Rukye Yapma………50

2.1.2. Sünnette Zikredilen Dualarla Rukye Yapma………51

2.2. Nazardan Kurtulmak İçin Abdest Almak……….52

3. Nazarı Değen Kişi Cezalandırılır mı?...54

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KELAM İLMİNE GÖRE NAZAR VE NAZARLIKLAR I. NAZAR HAKKINDA İTİKADİ MEZHEPLERİN GÖRÜŞLERİ…….……….……..56

1. Nazar Hakkında Ehl-i Sünnet’in Görüşü………..……..56

2. Nazar Hakkında Mu’tezile’nin Görüşü………..……….59

(4)

II. NAZAR DEĞMESİNİN GERÇEKLİĞİ ÜZERİNE BİR

DEĞERLENDİRME……….……….61

III. NAZARLA İLGİLİ HALK İNANIŞLARI ………...…69

1. Halk İnanışlarında Nazara Karşı Alınan Tedbirler………79

2. Halk İnanışlarında Nazardan Kurtulma Yolları………...…..70

3. Halk İnanışlarının İtikadi Değerlendirmesi………71

SONUÇ……….74

(5)

ÖNSÖZ

Dinlerin en mükemmeli ve son din olan İslam dininin esasını oluşturan Kur’an-Kerim bu güne kadar aslını, canlılığını ve ilk günkü tazeliğini korumuş, hiç bir değişikliğe uğramamış, kıyametin kopuşuna kadar da hiç bir değişikliğe uğramayacaktır. Çünkü Kur’an’ın koruyucusu Allah’tır.

İşte bu ilahi kaynağa dayanan İslam dininin yegâne gayesi, insanlığı, içinde bulunduğu inançsızlık, ahlaki çöküntü, hurafe ve cehalet bataklığından kurtarıp onları ahlaki olgunluğa, tevhid inancına, doğru ve gerçek bilgiye, kısacası dünya ve ahiret saadetine ulaştırmaktır. Bunun yolu da karşılaştığımız problemleri Kur’an ve Sünnet ışığında değerlendirip gerçek bilgiyi elde etmekten geçmektedir.

Bu yönüyle günümüzde, nazar konusunun da Kur’an ve Sünnet ışığında ele alınması gerektiği kanaati ile bu çalışmamıza başladık. Çünkü nazar konusu cehaletin yani bilgisizliğin etkisi ile bir taraftan dini bilgiler ve kaideler arasına karışmış yanlış inançlar olan “Hurafe” ile boş ve manasız olan, gerçeğe uymayan, doğru ve haklı olmayan, hükümsüz olan “Batıl”ın kuşatması altında yer alırken; bir diğer taraftan da pozitif bilim açısından deney ve gözleme dayanmadığı gerekçesiyle “Hurafe” olarak kabul edilmektedir.

Rahmet ve hidayet kaynağı olan Kur’an’ı incelediğimizde, nazar konusunu açık bir şekilde bildiren bir ayetin bulunmadığını, fakat nazar konusuna işaret eden ayetlerin olduğunu gördük.

Kur’an’ın ilk ve en büyük müfessiri olan sevgili Peygamberimiz (s.a.v), bir taraftan O’nu tebliğ etmiş, açıklamış ve uygulamaya koymuştur. Diğer taraftan da, Kur’an’ın açıkça değinmediği konularda tamamlayıcı rol üstlenmiştir. Bu yönüyle Hz. Peygamber (s.a.v.) pek çok hadisinde “Nazar (göz değmesi)” olayını detaylıca işleyerek, onun hak olduğunu, etkisinin tehlikeli ve büyük boyutlara ulaşabildiğini, bunun yanında nazarın etkisinden nasıl korunulacağını ve kurtuluş reçetelerini izah etmiştir.

Yapmış olduğumuz bu çalışmamızın amacı, Kuran ve Sünnet ışığında nazarın hak olduğu konusunda “Pozitif Bilim”in, zihinlerimizde bıraktığı soru işaretlerine cevap vermekle beraber, toplumda yaygınlaşan bidat ve hurafelerin de dinde yerinin olmadığını ortaya koymak olacaktır.

Bu çalışmanın oluşmasında bana destek veren başta danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Durmuş ÖZBEK ile konuyu hazırlarken göstermiş oldukları ilgiden dolayı Prof. Dr. Şerafeddin GÖLCÜK ve Prof. Dr. Süleyman TOPRAK’a en derin şükranlarımı arz ederim.

Muharrem KUZEY KONYA–2007

(6)

KISALTMALAR

age : Adı geçen eser

agm : Adı Geçen Makale

b. : Bin

bkz. : Bakınız

c. : Cilt

c.c. : Celle Celâlühü çev. : Çeviren

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi h. : Hicri

Hz. : Hazreti

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı ö. : Ölümü

r.a. : Radıyallahu anh

s. : Sayfa

s.a.v. : Sallallahu Aleyhi ve Sellem ŞİA : Şamil İslam Ansiklopedisi

thk. : Tahkik

tsz. : Tarihsiz

v. : Vefatı

vb. : Ve benzeri

vd. : Ve devamı

(7)

ÖZET

Nazar konusunu Kur’an’a arz ettiğimizde, Kur’an’ın temel ilkeleriyle çelişmemektedir. Bununla beraber Kur’an-ı Kerim’de göz değmesi anlamında “nazar” kavramı açıkça geçmemektedir. Fakat müfessirlerin çoğunluğu tarafından nazar değmesine işaret ettiği belirtilen; Yusuf suresi 67. ayeti, Kalem suresi 51. ayeti, Kehf suresi 39. ayeti ve Felak suresi bulunmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v.)in sünnetinde ise, göz değmesi anlamında “nazar” kavramı, nazarın nasıl etki ettiği ve nazardan korunmak için neler yapılması gerektiği konularında açık ve net bilgiler bulunmaktadır. Bundan dolayı nazar konusunda en net ve en doğru bilgiyi bizlere Hz. Peygamber (s.a.v.)in hadis-i şerifleri vermektedir. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.)den gelen bu rivayetler de tevatür derecesine ulaşamamış ahad rivayetlerdir.

Meseleyi kelami açıdan incelediğimizde ise, nazar değmesi, itikadi bir hüküm ifade edecek şekilde “sübutu kat’i, manaya delaleti kat’i” olarak Kur’an ve Hz. Peygamber (s.a.v.)in sünnetinde yer almamaktadır. Ancak sahih hadislerde açıkça yer almasından dolayı nazar değmesi ehl-i sünnet âlimleri arasında genel kabul görmüş bir konudur.

(8)

ABSTRACT

THE EVIL EYE IN KORAN AND SUNNA

When we presented the topic of evil eye to Koran, it conflicts with the basic principles of of Koran. Nevertheless, the concept of “evil eye” that means being affected by the evil eye is not expressly mentioned in Koran, but there are Verse 67 of Surah Yusuf, Verse 51 of Surah Qalem and Verse 39 of Surah Kehf and also Surah Felaq where being affected by the evil eye is determined to be pointed out by most of the interpretors.

And in the sunna of Hz Mohammad (pbuh), there are clear and net knowledges regarding the concept of “the evil eye” that means being affected by the evil eye and about how the evil eye influences and what to do to be protected from the evil eye. Therefore, Hz Prophet’s (pbuh) hadiths give us the clearest and the most accurate knowledges about the evil eye, but these rumours coming from Hz Prophet’s (pbuh) are ahad rumours that could not reach the level of tevatur.

When we examined the topic in respect of word, being affected by the evil eye takes place in Koran and in the sunna of Hz Prophet’s (pbuh) as absolute signification that’s an absolute proof in the way that it would mention any faithful decision. But as it expressly takes place in good hadiths, being affacted by the evil eye is a generally recognized subject among the scholars of faithful friends.

(9)

GİRİŞ

NAZARIN ÖNEMİ VE NAZAR KAVRAMI

I-NAZARIN ÖNEMİ VE ARAŞTIRMANIN AMACI

Dinimiz İslam’ın asıl gayesi insanlığı içinde bulunduğu bunalım, ahlaki çöküntü, inançsızlık, hurafe, batıl inanç ve cehalet bataklığından kurtarıp; onları ahlaki olgunluğa, tevhit inancına, bilgiye, kısacası iki dünya saadetine ulaştırmaktır. Bunun içinde din, insanın sadece Allah ile ilişkilerini değil, aynı zamanda hem diğer insanlarla hem de âlem ile ilişkilerini düzenlemek üzere Allah tarafından konulmuş olan değerler manzumesidir. Bu tariften anlaşılacağı üzere, din, insanın ahlâkileşmesi, bir başka deyişle insanileşmesi içindir.

“Allah ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için yarattı”1 ayet-i kerimesi, dinin gayesinin insanı ahlakî olgunluğa ulaştırmak; insanı, “insan-ı kâmil” haline getirmek olduğunu gösterir.

Yüce Allah, insan için gerekli olan her şeyi, bir taraftan vahiy ile bildirmiş; diğer taraftan da peygamberler vasıtasıyla, bildirdiklerinin sosyal hayata nasıl geçirileceğinin somut örneğini göstermiştir.

İlk insanın ayrıca ilk peygamber olmasının, göz ardı edilmemesi gereken bir manası vardır. Bu mana insan adı verilen varlığın din olmaksızın, insanlığını tam olarak gerçekleştiremeyeceğidir. Bu sebepten yaratılan ilk insana, Allah tarafından bir din gönderilmiş ve bu dinin peygamberi de, bu ilk insan olmuştur. Dinin insanlara ulaştırılması ve öğretilmesi konusunda peygamberin önemi son derece büyüktür. Dini koyan Allah’tır, ama onu eksiksiz bir şekilde insanlığa sunan peygamberlerdir.

Hz. Peygamber (s.a.v.)in öncelikli görevi, Allah’tan aldığı vahyi ve O’nun dininin esaslarını insanlara duyurmaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisine inzal edilen vahyi ve onun uygulamasını temin edecek diğer bilgileri tebliğ ederek vahyin pratik bir hayata dönüşmesini sağlaşmıştır. İşte Hz. Peygamber (s.a.v.) olmadan da İslam dininin doğru bir şekilde insanlığa aktarılmasını düşünmek fevkalade yanlıştır. Çünkü İslam sadece Kur’an’dan ibaret değildir; O, peygamberimizin şahsında açıklanmış, hayata geçirilmiş ve bizzat onun öncülüğünde kurumlaşmış bir dindir. Allah’ın Resulü bir taraftan Kur’an’ı

(10)

tebliğ etmiş, bir taraftan onu açıklamış ve uygulamaya koymuş, diğer taraftan da, Kur’an’ın değinmediği konularda da tamamlayıcı rol üstlenmiştir.

Peygamber Efendimiz (s a v)in dindeki bu rolünü de göz önünde bulundurarak nazar kavramını Kur’an ve özellikle de Sünnet çerçevesinde ele almaya ihtiyaç vardır. Çünkü nazar pozitif bilimin konu ve inceleme alanı içine tam anlamıyla dâhil edilmemiş meselelerden birisidir. Her ne kadar nazar ABD ve Sovyetler Birliğinde parapsikoloji çalışmaları altında 1920 yıllarından itibaren ele alınmaya başlansa da nesnelliği deney ve gözlem yoluyla ispat edilemediği gerekçesiyle pozitif bilim tarafından dışlanmakta ve hurafe olarak değerlendirildiğini görmekteyiz.

Pozitif bilim açısından meseleye bu şekilde yaklaşılırken nazar konusunda meselenin Kuran ve Sünnet çizgisine çekilmesi gerekli olan diğer bir yönü de hurafe ve batıl inançlar tarafından kuşatılmış olmasıdır. Bilim adına nazar değmesinin inkâr edilmesinde ve hurafe olarak görülmesinde bu tür batıl inançların rolü de göz ardı edilmemelidir. Konuyla alakalı batıl inançların başında toplumumuzda sıkça rastlanan nazarlıklar gelmektedir. Nazarlıkları ise “kurşun döktürme”, “tütsüleme” vb. hurafeler takip etmektedir.

Bu batıl inanç ve hurafelerin nereden kaynaklandığı tam olarak araştırıldığı zaman görülür ki, ya İslam güneşinin doğmasıyla daha önce uygulanmakta olan bir takım batıl inançların özellikle putperestlik inancının birer kalıntıları, ya da sonradan uydurularak halk arasında yaygınlaşan düşünce tuzakları olduğu görülmektedir.

Bu çalışmamızda bütün bunları göz önünde bulundurarak nazar konusunu Kur’an ve özellikle de Sünnet çerçevesinde ele alıp ortaya koymayı amaçladık.

II. ARAŞTIRMANIN METODU

Araştırmamızın girişinde konumuzun başlığını oluşturan “Nazar” kavramını sözlük ve terim olarak incelemeye çalıştık. Bunu yaparken önce ansiklopedilerde ve lügatlerde mevcut olan “nazar” maddelerini taradık. Şamil İslam Ansiklopedisi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Lisanü’l-Arap, Sıhah, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü gibi eserler, bunlar arasındadır. Bunun yanında Diyanet Dergisi ve Literatür Periyodik Bilimsel Kitap Dizisi gibi dergilerde nazarla ilgili yapılmış araştırmalardan istifade ettik.

Daha sonra, İslam dinin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’de nazar konusunun yer alıp almadığını, eğer yer alıyorsa nasıl ve ne şekilde yer aldığını inceledik. Bunu yaparken de nazarla ilişkisini tespit ettiğimiz ayetlerin yorumları hakkında değerli

(11)

müfessirlerimizden bazılarının görüşlerine yer verdik. Çünkü bütün müfessirlerimizin görüşlerine yer vermek aynı yorumları tekrar etmek olacağından dolayı danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Durmuş Özbek’in de önerisiyle beş temel tefsir belirledik. Bu belirlediğimiz eserlerde konuyla ilgili yapılan tefsir ve yorumlara çalışmamızda detaylı olarak yer verdik. Bu eserler ise: Taberî (v. 310/922)nin Camiu’l-Beyan’ı, Fahreddin er-Râzî (v. 606/1210)nin Mefatihu’l- Gayb’ı (Tefsir-i Kebiri), Kurtûb’i (v. 671/1272)nin el-Camiu’ li

Ahkami’l-Kur’an’ı, İbn Kesir (v. 774/1372)in Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’i ve Cumhuriyet

dönemi müfessirlerinden Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (v. 1361/1942)ın Hak Dini

Kur’an Dili adlı eserleridir. Ayetlerin meallerin konusunda tefsirlerde yapılan mealler bir

birine yakın olduğundan dolayı ayetlerin sadece başlangıçta meallerini vermekle yetindik. İkinci bölümde ise İslam dininin Kur’an’dan sonra müracaat edilmesi gereken ikinci kaynağı olan Sünnet açısından nazarı ele alıp, konuyla alakalı hadis-i şerifleri ve sünnete yer alan tedavi yöntemlerinden bahsettik. Araştırmamız esnasında, Buhari (v. 256/870) ve Müslim (v. 261/874)in el-Camiu’s-Sahih’leri, Ebû Davud (v. 275/888), Timizi (v. 279/892), Nesâi (v. 303/916) ve İbn Mâce (v. 276/888)nin Sünen’leri, Ahmet b. Hanbel (v. 241/855)in Müsned’i, İmam Malik(v. 179/795)in Muvatta’sı, yararlandığımız temel hadis kaynakları arasındadır.

Temel hadis kaynaklarda, nazar konusuyla ilgili olarak yer alan hadislerin yorumları için ise Nevevi (v. 676/1277)nin el-Minhac fi Şerhi Sahih-i Müslim’i, İbn Hacer (v. 852/1448)in Fethu’l-Bari Şerhu Sahihi’l-Buhari’si ile Ayni (v. 855/1451)nin

Umdetü’l-Kari Şerhu Sahihi’l-Buhari adlı eserlerine başvurduk.

Üçüncü bölümde ise nazar konusuyla alakalı itikadi ekollerin görüşlerine yer vererek nazarı kelami açıdan ele alıp, nazar değmesine inanmanın itikadi hükmünü inceledik. Bunu yaparken de “haber-i vahidin” itikatda delil olup olamayacağıyla alakalı olarak kelam âlimlerinin görüşlerine ulaşma noktasında Yusuf Şevki Yavuz’un Diyanet İslam Ansiklopedisinde ki “haber-i vahid” maddesi ile Tevfik Yücedoğru’nun Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinde ki “İtikadi İlkelerin Tespiti” konulu makalelerinden istifade ettik.

Yine bu bölümde halk arsında nazardan korunmak için takılan nazarlıklar ile nazar değmesini tedavi etmek için başvurulan yöntemlerin de itikadi açıdan sakıncalarını ve zararlarını ele aldık. Nazarla alakalı halk inanışlarının tespiti için ise, Fatma Ahsen Turan’ın “Anadolu’daki Adet ve Uygulamalar” adlı makalesi ile Zeki Başar’ın

(12)

III. NAZARIN SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI

1. Sözlükte Nazar

Nazar, Arapça bir kelime olup; “N-Z-R” kökünden gelen bir mastardır. “Bakmak, görmek, gözün algılaması, göz ile mülahaza etmek, bakış atmak, bakışlarını çevirmek, yan bakış, iltifat, itibar, niyet, beklemek, düşünmek, tasarlamak, aklından geçirmek, dikkatini vermek…”2 gibi anlamlara gelir. Türkçeye geçerken mana değişikliğine uğramış ve “ayn=göz” kelimesi karşılığında kullanılmaya başlanmıştır.3

Nazar kelimesi, Türkçe’de ise kem göz manasına gelmekle beraber daha ziyade gelme, uğrama, değme ve etme fiilleriyle birlikte; nazara gelme, nazara uğrama, nazar değmesi ve nazar etme şeklinde kullanılmaktadır.4

Yine Türkçe’de beğenilen bir şeye kıskançlıkla bakmak ve zarar verecek şekilde onu etkilemek manasında “nazar etmek (göz değmesi)”, Arapça’da ise “nazra (isabetü’l-ayn)” şeklinde kullanılır.5

Göz değmesin diye takılan mavi boncuk veya bunun yerine tutan başka şeye “nazar boncuğu” denilmektedir. “Nazarlık” ise göz değmesinden korunmak için kullanılan şeyler için genel bir ifadedir.6

2. Terim Olarak Nazar

Istılahta ise nazar, güzel bulunan bir şeye hasetle bakmaya ve bakılanında bundan zarar görmesine denilir.7

İlyas Çelebi nazarı terim olarak şu şekilde tarif etmektedir: “Bakma neticesi bakılan şeyin etki altına alınması, bazı insanların bakışlarında bulunduğuna inanılan zararlı gücü ifade eder.”8

2 İbn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemelü’d-Din Muhammed b. Mükerrem, Lisanu’l-Arab, Daru’s-Sadr, Beyrut,

1968 V/215; Cevheri, İsmail b. Hammad, Tacü’l-Lügati ve Sıhahı’l-Arabiyye, Daru’l-İlmi’l-Meleyin, Beyrut, 1984, II/830; Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Doğuş Ltd. Şti. Matbaası, 1970, s. 971; Parlatır, İsmail, Gözaydın, Nevzat, Zülfikar, Hamza, Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1998, II/1635.

3 Erboğa, Halid, Güç, Ahmed, ŞİA, “Nazar Maddesi” Şamil Yayınevi, İstanbul, 1990, V/59. 4 Erboğa, Güç, a.g.m., V/59.

5 Gürkan, Salime Leyla, DİA, “Nazar Maddesi”, XXXII/443, İstanbul, 2006.

6 Devellioğlu, a.g.e., s. 971; Parlatır, Gözaydın, Zülfikar, a.g.e., II/1635; Karaçizmeli, M.Talat, “Toplumsal

Zaaflarımızdan Nazar Boncuğu” Diyanet Dergisi, Temmuz, 1995, 55. sayı, s.37.

(13)

Karaçizmeli de nazarı şöyle tarif etmektedir: “Doğuştan kendilerinde bulunan bir özellikle, bazı kimseler, bakışlarını yahut düşüncelerini, insan, hayvan veya herhangi bir eşya üzerinde yoğunlaştırarak, onları adeta manyetize edip olumsuz bir etki meydana getirirler ki, işte buna “nazar” ve diğer bir değişle “göz değmesi” diyoruz.”9

Türk Dil Kurumunun yayınlamış olduğu Türkçe sözlükte ise “Belli kimselerde bulunduğuna inanılan; insanlara özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala-mülke, hatta cansız nesnelere de zarar veren bakışta ki çarpıcı ve öldürücü güç,”10 olarak tarif edilmektedir.

Nazar kavramı, daha çok kıskançlık duygusunun eşlik ettiği zarar verici etkiye sahip göz ve bakışla ilişkilendirilse de herhangi bir canlı yahut objeye yönelik hayranlık ve övgü sözleri de etkisi açısından nazar kapsamında görülmüştür.11

Nazar, yukarıda da belirtildiği üzere Arapça bir kelime olduğu halde dilimizde, Arapçıdaki “İsabetü’l-Ayn” terkibinin karşılığı olarak “göz değmesi ve bakmak neticesi, bakılan şeyi maddi ve manevi yönden etkilemek” 12 manasında kullanılır.

“Nazratün” tabiri ise cinin bakması neticesinde meydana gelen göz değmesi için kullanılmaktadır.13

Sonuç olarak nazarı şu şekilde tarif edebiliriz: Bazı kimselerin, bakışları ile baktıkları insan, hayvan, bitki ve eşyada meydana getirdikleri maddi ve manevi tesire denir.

IV. NAZARLA İLGİLİ TERİMLER

1. Ayn=Göz (De

ğmesi)

Sözlükte; göz, göz değmesi, aslı, kendisi, bir şeyin eşi, tıpkısı, kaynak, casus, lider, reis, yön, cihet, güneş, nakit para, dirhem, şahit ve pınar anlamlarına gelmektedir.14

8 Çelebi, İlyas, İslam’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, “Nazar Maddesi”, İFAV Yayınları,

İstanbul, 1997, III/451.

9 Karaçizmeli, a.g.m., s. 37.

10 Parlatır, Gözaydın, Zülfikar, a.g.e., II/1635. 11 Gürkan, a.g.m. , XXXII/443

12 Kırca, Celal, Din ve İlim Açısından Nazar, Diyanet İlimi Dergisi, 22. sayı, 1986, s. 40. 13 İbn Manzur, a.g.e., V/ 219-220; Cevheri, a.g.e., II/831.

14 İbn Manzur, a.g.e., XIII/301-309; Cevheri, a.g.e., VI/2170-2171; Devellioğlu, a.g.e., s. 70, Kendurî, Velid

Muhammed, “el-Hasedü ve’l-Aynü fi Davi’s-Sünneti’n-Nebeviyyeti”, Mecelletü’ş-Şeriati ve’d-Diraseti’l-İslamiyyeti, Kuveyt, 1999, 37. sayı, s. 73-74.

(14)

Arapçada, nazarı değen kişiye Âin”, çok ve şiddetli nazarı değen kişiye “el-Mi’yên” , nazar değen kimseye de “el-Meîn” ve “el-Me’yûn” denmektedir.15

Terim olarak “Ayn”, gözü değen kişinin hoşlanarak ve kıskanarak baktığı zaman, bakılan kişide Allah’ın elem ve helak yaratmasıdır.16

İbn Manzur (v. 711/1311), “Ayn” kelimesini göz değmesi anlamında izah ederken; “Bir kimseye düşmanlık veya hasetle bakılarak kendisine ayn (göz) isabet etmesi ve bu ayn isabet etmesi sebebiyle hastalandığı zaman; falan kimseye ayn isabet etti denir,”17 demektedir.

Sonuç olarak, Arapçada “Ayn” kelimesi Türkçede ki nazar yani göz değmesinin karşılığı olarak kullanılmaktadır.

2.

İsabetü’l-Ayn = Göz Değmesi

İsabetü’l-Ayn izafet terkibi olarak göz değmesi anlamına gelmektedir.18 İbn

Manzur ayn kelimesiyle isabetü’l-ayn kelimesi arasındaki farkı izah ederkan; “ayn” kelimesine “göz ile nazar etmektir” derken, “İsabetü’l-Ayn” tabirine ise, “nazarla şiddetli isabet etmek” anlamındadır,19 der.

3. Parapsikoloji (Parapsychology)=Tabiatüstü (Ola

ğanüstü) bilimi

Parapsikoloji; Mevcut bilimsel verilerin veya yasaların ışığı altında açıklanmayan (telepati, duygu ötesi algı, psikokinezi vb. gibi) normal ötesi olguların sistemli incelenmesi.20 Bu konuda Osman Pazarlı şu ifadeleri kullanmaktadır: “Dünyanın hemen her yerinde milyonlarca insan, gerek folklor olarak, gerekse dinî bir inanç olarak nazarı tanımakta ve ona inanmaktadır. Nazarla ilgili olayları anlatan haberler de tevatür derecesine ulaşmaktadır. Nazarın mahiyetinin bilinmemesi, onu inkâr etmeyi gerektirmez. Nazar gibi mahiyeti henüz anlaşılmamış nice olaylar vardır. Tabiî hayatta ve zihin

15 İbn Manzur, a.g.e., XIII/301; el-Esmer, Râcî, İsabetü’l-Ayni, Cerves Bürs, Trablus-Lübnan, 1991, s. 12. 16 Kendurî, a.g.m., s.75.

17 İbn Manzur, a.g.e., XIII/301. 18 Devellioğlu, a.g.e., s. 538. 19 İbn Manzur, a.g.e., XIII/301-302.

(15)

hayatında bugünkü ilmî metotlarımızla açıklanması mümkün olmayan olaylara metapsişik veya parapsikoloji denir.”21

4. Psikokinezi (Psychokinesis)

Parapsikoloji de düşünce gücüyle olayları kontrol etmeye ya da nesneleri hareket ettirme ya da şekillerini değiştirme (metal kaşığı eğme, yemek tabağını masanın bir başından diğer başına hareket ettirme gibi) yetisi22 olarak tarif edilen psikokinezi nazar kavramının Batı’daki ifadesidir.23

Nazar konusunun pozitif bilimlerin yöntemleri ile açıklama imkânı bulunmamaktadır. Normal sınırlar çerçevesindeki duruş, düşünüş ve davranışları aşan olayları inceleyen parapsikoloji nazarı psikokinetik (telekinezi) olaylar içinde mütalaa etmekte ve bu tür hadiseleri birer vakıa olarak kabul etmektedir. Meydana gelişlerini ise bedenin elektromanyetik güç alanına sahip olması, elektromanyetik ışıklar yayan gözlerin bu alanı etkilemesi, özenme, imrenme ve haset gibi duyguların bu tür bakışları beslemesi, bakışlardaki duygu yoğunluğuna paralel biçimde nazarın gücünün artması şeklinde açıklamaktadır.24

Pisikokinezi ile nazarı aynı anlamdaymış gibi değerlendirenler bulunsa da aynı anlamı ifade etmemektedir. Çünkü pisikokinezi kontrollü ve disiplinli bir faaliyet ifade etmektedir.

5. Sihir=Büyü

Sözlükte; büyü, büyücülük, gözbağcılık, sebebi ve kaynağı gizli durum, şiir ve güzel söz söyleme gibi insanı meftun eden hüner gibi anlamlara gelmektedir.25 Arapçada sihir/büyü yapan kimseye “Sâhir” ve “Sehhar” denilmekteyken,26 Türkçede “Sihirbaz” ve “Büyücü” ifadeleri kullanılmaktadır.27

21 Pazarlı, Osman, Din Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990, s.202. 22 Budak, Selçuk, a.g.e., s. 621.

23 Kırca, Celal, a.g.m., s. 42. 24 Kırca, Celal, a.g.m., s. 42-44.

25 Manzur, a.g.e., IV/348; Cevheri, a.g.e., I/305; Devellioğlu, a.g.e., s. 1141. 26 Manzur, a.g.e., IV/348; Cevheri, a.g.e., I/305.

(16)

Terim olarak sihir; göz bağcılık ve hile yolu ile insanları manyetize ederek tabiat kanunlarına aykırı olaylar ortaya koyma sanatını ifade etmek için kullanılır ki; onda hakkı batıl, batılı hak; hakikati hayal, hayali hakikat gösterme uğrunda ortaya konan esrarengiz bir yanıltma çabasıdır.28

Fahrettin Razi de sihri; “Sebebi gizli olan, hakikatinin aksine tahayyül edilen göz boyama ve aldatma amacı ile yapılan her şeye isim olarak verilir,”29 diye tarif etmektedir.

Sonuç olarak sihri şöyle tarif edebiliriz: Gizli bir sebeple gerçeğin hilafını tahayyül ettirip aldatan, şarlatanlık, yaldızcılık, göz boyamacılığı, aldatmacılık gibi menfi yolda cereyan eden herhangi bir şey demektir.

Fahrettin Râzi, tefsirinde sihrin sekiz çeşit olduğunu kaydetmekte ve bunları söyle sıralamaktadır:

1- Keldânîlerin sihri: Semavî kuvvetlerle yere ait güçlerin birbirine karıştırılarak yapıldığı söylenilen ve tılsım denen şeylerdir.

2- Ashâb-ı evhamın ve kuvvetli nefislerin sihri: Buna inananlar, insandaki "ben" üzerinde dururlar. Bunun mahiyetini araştırırlar. Ruh-ceset münasebetini incelerler. Bunlar öyle inanır ki, insan ruhu terbiye ve tasfiye ile güç ve tesir kazanır, başkasının göremeyeceği gizli ve kapalı şeylere ıttıla peyda edebilir, hariçte tesir hâsıl edebilir. Böylece kişi istediği birçok şeyleri yapmaya, canlı ve cansız eşya, hayvan ve insan üzerinde kendi bedeninde olduğu gibi, bazı tasarruflarda bulunmaya muktedir olur. Razi, Nazarı bu çeşit sihrin varlığına delil olarak göstermektedir.

3- Arzdaki ruhlardan yardım görerek yapılan sihir: Buna “azâim” veya “cinleri emir altına alma da” denir. Bu çeşit sihrin cinlerin yardımıyla gerçekleştirildiği söylenmektedir.

4- Tahayyülât ve gözbağcılık denen sihir: Bu sihir, his yanılmasına dayanır. Buna örfen pek sihir denmez. Her çeşit el çabukluğu, hokkabazlık buraya girer. Trende giderken ağaçların ve telefon direklerinin arka istikametine koşarak gittiklerini zannetmek, hızla, çevrilen fitili daire görmek, su içindeki bir cismin daha büyük görünmesi gibi his yanılmaları neviden aldatmacalar bu çeşit sihre girer

5- Çeşitli sanat oyunlarına dayanarak yapılan aletlerin yardımıyla ortaya konan acayip işler: Firavun'un sihirbazlarının böyle yaptığı tahmin edilir. Rivayete göre bunların ipleri değnekleri cıva ile imal edilmiş ve altlarından hararet verilince veya güneşin tesirine maruz kalınca ısınmaya başlayan ipler, değnekler harekete geçip kaymıştır.

28 Bulut, Mehmet, İslam’da İnanç ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, “Sihir Maddesi” , İFAV Yayınları,

İstanbul, 1997, IV/125.

29Fahrettin Razi, Tefsir-i Kebir, çev. Suat Yıldırım, Lütfüllah Cebeci, Sadık Kılıç, C. Sadık Doğru, Akçağ Yayınları,

(17)

6- Bazı ilaç, ot ve cisimlerin kimyevi hassalarından istifade ederek yapılan sihir: Uyuşturucuların sarhoş etmesi gibi, bazı cisimlerdeki bu çeşit tesirler inkar edilemez.

7- Kalbi bağlamak suretiyle sihir: Yani sihirbaz çeşitli şarlatanlık ve dalaverelerle bir kimseyi kendine bağlar, onu sevgi ve korku gibi kuvvetli hislerle tesir altına alır, yapmak istediğini yapar. Sözgelimi İsm-i Azamı bildiğini, cinleri istihdam ettiğini, simya ilmini bildiğini, toprağı altın yapabileceğini vs. söyler, kerametten, ticaretten, sanattan, maharetten, menfaatten bahseder, kişiyi kendine bağlayıp aldatır.

8- Koğuculuk, gammazlık, kışkırtıcılık, şantaj vb. akla gelebilecek yollar: Bu çeşit yollarla insanları birbirine düşürmek, böylece kendi hesabına çıkar sağlamak da bir başka sihir çeşidi olarak gayr-i meşru işlere vasıta yapılmaktadır. Sihrin halk arasında en yaygın olanı budur.30

Buraya kadar kaydettiğimiz hususlardan sihrin başlıca iki kısma ayrıldığını görüyoruz. Birinci kısım sırf yalan, hile ve aldatmadan ibaret olan sihir iken, ikinci kısım da bazı gerçekleri kötüye kullanarak yapılan sihirdir.

Bazı “Ehl-i Sünnet” âlimleri ile “Mu’tezile” âlimlerine göre sihrin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur, hile, aldatmaca ve gözbağcılıktan ibarettir. Aksi halde peygamberlerin meziyetleri ile sihir arasında mahiyet farkının bulunmadığını kabul etmek gerekir. Yine sihirle cismi ve hayatı yaratmaya kadir kimselerin varlığını kabul edersek, bu kimselerin yorulmadan çok büyük servetle elde etmeleri gerekirdi. Ancak sihir yaptığını iddia eden kimselerin az bir mal elde etmek için bile son derece çalıştıklarını görürüz.31

Ehl-i Sünnet âlimlerinin çoğunluğuna göre ise sihrin gerçek yönü ve etkisi vardır.32 Fakat Allah Teâlâ’nın dilemesi olmadan sihrin kimseye zararı dokunmaz. Bu yönüyle mümine düşen görev -Felak ve Nas surelerinde açıklandığı üzere- sihirle uğraşmaktan, sihir yapmaktan uzak durmak ve her türlü kötülüğe karşı Allah’a sığınmaktır.

İslam âlimlerini çoğunluğu, sihri öğrenip, öğretmenin ve yapmanın haram olduğu, haramlığını inkâr edenin dinden çıkmış sayılacağı kanaatindedirler. Şayet mahiyetinde, küfrü gerektiren bir şey varsa bunun da küfür olduğunu söylemişlerdir.33

Sihirle ilgi yapmış olduğumuz bu kısa değerlendirmeden sonra konumuzla olan münasebetine geçecek olursak; her ikisi de, meydana geliş şekli maddi sebeplerle açıklanamayan harikulade olaylar olup, Hz. Peygamber (s.a.v.) her ikisinden de Allah’a sığınmış ve müminlere de bunu tavsiye etmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.)i hem sihir

30 Fahrettin Razi, a.g.e., III/262-273.

31 Bulut, a.g.m., IV/126; Fahrettin Razi, a.g.e., III/263; ŞİA, “Sihir Maddesi”, V/421. 32 Bulut, a.g.m., IV/126; ŞİA, “Sihir Maddesi”, V/421.

(18)

hem de nazarla etki altına alınmak istenmişler fakat Allah’ın izniyle başarısız olmuşlardır.34

Bu benzerliklere rağmen sihirle nazarın aynı şey olduğu söylemek mümkün değildir. Fakat Razi’nin zikrettiği sihir çeşitlerinin ikincisi olan güçlü ruh sahiplerinin sihri ile nazar arasında bir benzerliğin olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Razi, Nazarı, bu çeşit sihrin varlığına delil olarak göstermektedir. Çünkü her ikisinde de herhangi bir malzeme ve alet kullanmadan karşıdakini etkileme söz konusudur.

Güçlü ruh sahiplerinin sihri ile nazar değmesi arasında ki en önemli fark bu çeşit sihir de karşı taraftakini etkileyebilmek için, ruhun belli bir terbiyeden geçirilerek bilinçli bir şekilde sihre hazırlanması amaçlanır iken genel itibariyle nazar da ise bilinçsizlik hali söz konusudur. Fakat nazar değdirmek amacıyla müşriklerin Hz. Peygamber (s.a.v.)e yaptıkları gibi önceden bir hazırlık ve bilinçli bir şekilde zarar verme isteği söz konusu ise bu genel anlamdaki nazardan farklı olarak bir sihir çeşidi haline gelmektedir.

VI. NAZARIN MAHİYET VE MEYDANA GELİŞ ŞEKLİ

Nazarın sözlük ve terim anlamını açıkladıktan sonra, burada ise, konuyu daha iyi anlaya bilmek için, nazarın mahiyeti ve meydana gelişi ile alakalı görüşleri vererek nazarın nasıl meydana geldiğini açıklamaya çalışacağız.

Nazar kavramı bu gün için pozitif bilimin metotları ve kurallarınca açıklanamadığından dolayı mahiyeti ve meydana gelişiyle alakalı kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Fakat konuyla alakalı gerek İslam âlimlerinin gerekse parapsikolojiyle uğraşan bilim adamlarının farklı yorum ve tespitleri mevcuttur. Bunlardan bazılarını şunlardır:

İbn Kayyım el-Cevzi (v. 751) nazarı ruhun karşı bedene olan etkisi ile açıklar ve nazar hadisesinin ruhi bir olay olduğunu ifade ederek bu durumu şöyle izah eder: “Şüphesiz ki Allah Teala beden ve ruhlarda çeşitli güç ve tabiatlar yaratmış, birçoğuna da özellikler ve etkili şekiller vermiştir. Akıl sahibi bir kimsenin ruhun bedene olan tesirini kabul etmemesi mümkün değildir. Nazar olayında meydana gelen etki her ne kadar göze nispet edilse de gerçekte ruha aittir. Ruhların tabiatı, gücü, nitelikleri ve özellikleri

34 Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, Sahihu’l-Buharî, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981, Tıp, 47, 49,

50 (5/2174-76); Müslim, Ebu’l-Hüseyin b. Haccâc, Sahih-i Müslim, thk. Muhammad Fuad Abdülbaki, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992, Selâm, 43 (1719), ; Fahrettin Razi, a.g.e., XXII/78; Kurtûbi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Câmi li Ahkâmi’l-Kur'an, çev. M. Beşir Eryarsoy, Burç Yayınları, İstanbul, 2003, XVII/575.

(19)

birbirinden farklıdır. Haset eden karşısındakini çekemeyen, kişinin ruhu haset edilen kişiye açıkça zarar verir. Gerçekte nazarın esası budur. Çünkü haset eden nefiste habis bir oluşum meydana gelir ve haset edinilenle karşılaşarak ona etki eder.”35

Nevevî nazarın mahiyetiyle alakalı olarak Maziri’nin şöyle söylediğini aktarmaktadır: “Nazar esnasında nazarı değen kişiden bir zehir çıkar ve kendisine nazar değen kişiye ulaşır. Ayrıca nazarı değe kişi baktığında gözünden bir sıcaklık, ateş çıkar, vücudunu hararet basar ve zarar verir. Tıpkı beyaz benekli yılanlardan çıkarak insanlara ulaşan zehirli güç gibi, bu çeşit yılanlar insana bir göz attığında tıpkı nazar gibi insana zarar verir.”36

Fahreddin Razi de İbn Kayyım gibi nazarın ruhi bir hadise olduğunu söylemekle beraber nazarın kıskançlık ve hasetten dolayı meydana gelebileceği gibi aşırı bir sevgiden dolayı da meydana gelebileceğini söylemektedir. Razi, bu durumu da şöyle izah eder: “Bir kimse bir şeyin güzel olduğunu güzelliği üzere kalmasını ister ve yine bazen de, haset eden kimsenin düşmanının elindeki şeye karşı haset duyduğu zaman ki gibi onun o güzelliği üzere kalmasını istemez. Binaenaleyh, birinci durum olursa bu kimsede, bu güzel görme esnasında o güzelliğin kaybolacağına dair şiddetli bir korku meydana gelir. Şiddetli korkuda, ruhun, kalbin içinde sıkışıp kalmasını iktiza eder. İşte o zaman ruh ve kalp çok ısınır. O zaman, ruh-i bâsire de, kuvvetli ve sıcak bir hal meydana gelir. İkinci durum söz konusu olduğunda bu güzel görme esnasında şiddetli bir haset ve bu nimetin düşmanın elinde olması sebebiyle de büyük bir hüzün, keder meydana gelir. Hüzün ve kederde yine ruhun kalp içinde sıkışıp kalmasına sebep olur. Bu durumda da şiddetli bir ısınma meydana gelir.37” İşte bu ruhun ısınması, gözler aracılığı ile karşı tarafa ulaşarak onu etkilemektedir.

İbn Haldun (v. 808/1406) Mukaddime adlı eserinde nazarı nefsi ve ruhi bir tesir olarak ifade edip, göz değmesinin gayr-i ihtiyari olarak vuku bulduğunu söyler ve bu durumu şöyle izah eder: “Göz değmesi de nefsi ve ruhi olan tesirler gibidir. Göz değmesi, bir kimsenin gözüyle herhangi bir insanı veyahut bir durumu gördüğünde son derece beğenip, son derece güzel bularak o nesneye bakmasının bir sonucu olarak, o nesne ve o varlıklara bu şekilde bakan kimsenin nefsinin, yani ruhunun tesir etmesinden ibarettir. İstidat sahibi olan kimsenin gözüyle, bu suretle son derece güzel bularak bakmasından kıskançlık doğar. Bu kıskançlık o güzelliği o varlıklardan çekip almak istemek olduğundan bu, o varlığın hal ve durunun bozulmasına tesir eder. Böylece göz değmesi tabi ve

35 İbn Kayyım, Muhammed b. Ebi Bekir b. Kayyım el-Cevziyye, Zadü’l-Mead fi Hedyi Hayri’l-İbad, çev. Muzaffer Can, Cantaş Yayınları, İstanbul, 1991, IV/1787.

36Nevevi, Ebu Zekeriya Yahya b. Şeref, Şerhu sahihi Müslim, Daru’l-İlm, Beyrut 1972, XIV/171.

(20)

yaradılıştan gelme bir özelliktir. Göz değmesi özelliğinin tesiriyle yukarıda andığımız tesirler arasında ayrılık şudur: Göz değmesi tabiat ve yaradılıştan gelme bir özellik olduğu için değişmez, bakan kimsenin o varlığa tesiri istek ve dileğine de bağlı değildir. Bu özellik gayret ve emek sarf etmekle de elde edilmez, yukarıda anladığımız tesirler arasında her ne kadar tabii olanları ve yaradılıştan gelenleri var ise de tesir ede bilmesi için istidat sahibinin tesiri istemesi ve düşünmesi gerekir. Bu tesirlerin yaradılıştan gelen tarafı tesirin istidat sahibinden çıkması kuvvetidir, bu çıkışın kendisi ise yaradılıştan gelme bir hal değildir. Bundan dolayı bilginler sihir ve keramet ile adam öldüren kimse öldürülür ise de, gözünün değmesi ile bir kimsenin ölümüne sebep olan kişi öldürülmez, derler. Bunun sebebi göz değmesi halinin göz sahibinin ihtiyar ve arzusuna bağlı olmadan bu özelliğin yaradılıştan gelme bir hal olup, değmenin zorla ondan sadır olmasıdır.”38

Konyalı Mehmet Vehbi Efendi (v. 1949), nazarın mahiyetini ve nasıl gerçekleştiğini şöyle izah ediyor: “Nazar, bir cismin diğer bir cisme tesir etmesidir ki, bu da bir gerçektir. Mesela, yılan ve akrep gibi zararlı yaratıkların ısırmaları esnasında o zehrin etkisiz bir hale getirilmesinde doktorların onu tedavi için verdikleri ilaçların her birinin ayrı ayrı tesiri, hep bir cismin diğer cisme tesiri kabilindendir. Şu halde bir şahsın gözünden çıkan ufacık bir cevherin diğer bir şahsa isabetle mavzer kurşunu gibi onu helak ve ifsat etmesinde aklın kabul edemeyeceği bir engel yoktur.”39

Yazır, ise farklı bir değerlendirme yaparak bakışların niyet ve düşünceye bağlı olarak iyi ve yakutta kötü bir şekilde karşı taraf üzerinde hükmünün olduğunu, bununda manevi bir etki olabileceği gibi maddi bir müdahalenin de söz konusu olabileceğini söyler ve bunu şöyle açıklar: “Öfkenin bedende bir hükmü ve tesiri olduğu gibi, gözlerin de karşılarındakine bakışlarına göre, iyi veya kötü bir hükmü vardır. Kimi elektrik gibi dokunur, çarpar, mıknatıslar, manyetize eder; kimi tutkun olur, kimide aldığı etkiyle kıskançlığından bir öfkeye düşer, türlü türlü suikastlara, tuzaklara kalkışır ki maddi ve manevi bunun hangisi olursa olsun hedefine ulaştığında göz isabet etmesi göz değmesi veya nazar denilen şey olur.”40 Yazır, bu yorumuyla manevi bir mesele olan nazar konusunu pozitivist bir şekilde izah etmektedir.

Nazarın mahiyeti ve meydana gelişini anlayabilmek için, nazarın varlığını kabul eden İslam âlimlerinden bazılarının görüşlerini naklettikten sonra, son dönemlerde konuyu biyoenerji açısından inceleyen bazı bilim adamlarının görüşlerini de elealıcaz. Bunların

38 İbn Haldun, Abdurrahman Ebu Zeyd Veliyyüddin, Mukaddime, çev. Zakir Kadini Ugan, MEB,

İstanbul,1986, III/19.

39 Mehmet Vehbi Efendi, Hulasatü’l Beyan fi Tefsiri’l-Kur’an, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1966. VII/2553. 40 Yazır, Muhammed Hamdi Elmallılı, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dağıtım, tsz. , İstanbul, VII/293.

(21)

başında uzun yıllar Azerbaycan’da kalan ve biyoenerji ile alakalı araştırmalar yapan Prof. Dr. Ahmet Maranki ve Elmas Maranki çiftidir. “Kozmik Bilim ve Bilinçte Yaşam Enerjisi” adlı eserlerinde konuyu şöyle izah etmektedirler: Her insanın bedeninden yayılan manyetik enerji alanı vardır. Bu, bazılarında negatiftir. Bazılarında da pozitiftir. Negatif enerji yüklü birisi insanların aurasını düşünce ve bakışlarıyla delebilip, onun bedenine girip enerjisini emebilir, o insanı bitkin düşürebilir, hastalandıra bilir, hatta ölüm derecesine getirebilir.41 Semiyon-Velantino Kirlian adlı Rus bilimcisi çift, Kirlian fotoğrafı ile canlılardan yayılan enerjiyi (aura) tespit etmiştir.42 Yapılan onlarca deney neticesinde, deneklerin muhtemel emosyonel vaziyetlerinde yani farklı duygu hallerinde yapılan ölçümler ve çekilmiş görüntüler bize gösterir ki, bu ışıklanmadaki çeşitli renkler ve parlaklıklar deneğin psişik vaziyeti bağlı olarak değişmektedir.43 Kozmik bilme göre nazar yani menfi bakıştan korunmamız lazım. Bakış bir enerji olup müspet olursa müspet, menfi bakılırsa ineğin ölmesi, baktığımız insanların kayıp düşmesi, kırılmalar gibi hadiseler her an bizi mağdur edebilir.44

Altan Altanoğlu “Düşüncenin Enerjiye Dönüşümü” adlı eserinde nazarın “Gözden beyne gönderilen mesajların, beyinde düşünce sistemiyle enerjiye dönüştükten sonra yine gözden çıkarak hedefine doğru büyük bir hızla ilerleyip menzilinde meydana getirdiği tahribat”45 olarak ifade edip şöyle açıklamaktadır: “Dikkatli bakışlar, bir kişi üzerinde yoğunlaştığına da muhatap konumunda olan kişi rahatsız olur. Yoğun ilgi ve dikkat kişinin cesaretini kırabilir. Kişiye eleştiri gözüyle bakılması onun dengesini yitirmesine ve sınırlamalarının farkına varmasına neden olabilir. Böylece korku ve ürperme olayı meydana gelir. Kin, nefret, kıskançlık ve çekememezlik duygularıyla dolu olan bakışların hedefi haline gelen kişide korku ve ürperme, yüzünde sararma, kalp atışlarının hızlanması gibi belirtiler görülür. Korku ve ürperti yapılmaması ve söylenmemesi gereken şeyler yaptırır ve söyletir; rahat ve dengeli olmak gerekirken tam tersi duyguları hissettirir. Herkes bu atmosferden kurtulup güven ve huzurla yoluna devam etmek ister. Ancak bu hemen mümkün olabilir mi? Çünkü üzerinde yoğunlaşan enerjinin düşüncenin enerjiye dönüşümünün etkileri vardır.”46

Nazarın varlığını bilimsel olarak ispatladığını idda eden Gökhan Hani “Her

Yönüyle Nazar Tahlili” adlı eserinde nazarın meydana geliş şeklini negatifin (-) pozitif (+)

41 Maranki, Ahmet-Elmas, Kozmik Bilim ve Bilinçte Yaşam Enerjisi, Mozaik Yayınları, 2005 s.36. 42 Maranki, Ahmet-Elmas, a.g.e., s.51.

43Maranki, Ahmet-Elmas, a.g.e., s.54 . 44 Maranki, Ahmet-Elmas, a.g.e., s.224. 45 Altanoğlu, a.g.e., s. 22.

(22)

üzerinde tamamen bilinçsiz bir şekilde meydana gelmesi olarak açıklayıp, şöyle izah etmektedir: “İnsan vücudunun en önemli tarafı ve dış dünyaya açılan kapısı olarak gözlerin oluşturduğu nazar etkisinin nasıl oluştuğunu ve genel tanımı olarak; etkileyenin (insan) ve etkilenenin (insan) üzerine iki tarafında bilinçsiz olarak farkına varmadan, etkileyenin (insan) etkilenen (insan) üzerinde gözleriyle yoğunlaştığı etkilenene ait olan güzel, çekimli, muhteşem, süper, hoş, iyi, yeni olan nesneler üzerinde etkileyen fizyolojik çekimi artırıcı negatif (-) etkinin, etkilenen üzerindeki yoğunlaşmış halinin oluşturduğu ters tepki kayıpla veya zararla sonuçlanma etkisine nazar denir. Nazarın oluşabilmesi için hem etkileyenin hem de etkilenenin bilinçsiz yani farkına varmadan oluşturmaları gerekir. Nazarın oluşmasında ilk etken bilinçsiz olmasıdır. Nazar bilinçli olarak meydana gelmez. Çünkü etkileyenin üzerindeki negatif (-) göz akım dalgası etkilenenin üzerindeki (+) pozitif göz akım dalgasını harekete geçirmeyip, nötrdeki (0) yüksüz bölgede ters tepki oluşturmaz. Nazarın oluşabilmesi için etkileyenin negatif (-) göz akım dalgasının, etkilenenin pozitif (+) akım dalgasını bilinçsiz olarak etkileyerek nötr (0) yüksüz bölgede ters akım oluşturarak kayıp veya zarar vermesi gerekir. Ters tepki nazar oluşumunda ikinci etken olarak düzenlilik kazanır. Nazarın birinci etkeni bilinçsiz oluşması, ikinci etkeni ise ters tepki oluşturarak şekilde meydana gelmesi. Ters tepki bilinçsiz olarak etkileyen ve etkilenenin üzerinde meydana gelen fiziksel akımların negatif (-) dalgaların, pozitif (+) dalgalara karşı akım dalgaları yollaması, pozitif (+) dalgaların içine girerek bu dalgalara nötr kısmına çekerek, zıtlık oluşturarak etki-tepki boyutuna zarar vererek ters tepki vermesi durumudur.”47

Bunun grafikse açılımını ise şöyle yapmaktadır:

1. Nazar oluşumunda, etkileyen (insan) ile etkilenenin karşılaşması grafiği.

NÖTR

Etkileyen (insan) Negatif Pozitif Etkilenen (insan)

(-) negatif göz (-) (+) (+) pozitif göz akım dalgası Eşit Eşit akım dalgası

(O)

Çevre Yüksüz Çevre

(23)

2. Nazar oluşumunda, etkilenenin (insan), nötr kısmına yaydığı psikolojik veya fizyolojik beğeni, ilgi ve çekicilik akımı.

NÖTR

Negatif Pozitif

Etkileyen (insan) (-) (+) Etkilenen (insan) (-) negatif göz (+) pozitif göz akım dalgası Eşit Eşit akım dalgası

(O)

Çevre Yüksüz Çevre

Not: Etkilenen insan pozitif (+) göz akım dalgası, nötr kısmına yani çevreye psikolojik veya fizyolojik beğeni, ilgi ve çekicilik yayar. Bu aymayı istemlide yapsa istemsizde yapsa nazar oluşumunda habersiz yani (bilinçsiz) olduğundan etkilenen (insan) göz akım dalgasına nötre yani çevreye yayar.

3. Nazar oluşumunda, etkilenen (insan), psikolojik veya fizyolojik beğeni, ilgi ve çekicilik akımı oluştururken etkileyen (insan) negatif (-) göz akım dalgası psikolojik veya fizyolojik istem ve ihtiyaçlarının oluşturduğu bilinçsiz akım oluşturur.

NÖTR

Negatif Pozitif

Etkileyen (insan) (-) (+) Etkilenen (insan) (-) negatif göz (+) pozitif göz akım dalgası Eşit Eşit akım dalgası

(O)

Çevre Yüksüz Çevre

(24)

4. Nazar oluşumunda, etkilenen (insan) psikolojik veya fizyolojik beğeni, ilgi ve çekicilik akımı oluştururken, etkileyen (insan) negatif (-) göz akım dalgası psikolojik veya fizyolojik istem ve ihtiyaçlarının oluşturduğu bilinçsiz akım etkilenen (insan) pozitif (+) akım dalgası yoğunlaşır.

NÖTR

Negatif Pozitif

Etkileyen (insan) (-) (+) Etkilenen (insan) (-) negatif göz (+) pozitif göz akım dalgası Eşit Eşit akım dalgası

(O)

Çevre Yüksüz Çevre

Not: Etkileyen (insan) negatif (-) akım dalgası, etkilenen (insan) pozitif (+) akım dalgasına karşı psikolojik veya fizyolojik istem, ihtiyacı fazla olduğundan ve pozitif (+) göz akım dalgasının beğeni, ilgi ve çekiciliğini nötre (çevre) ilettiğini savunmasını elden bırakarak negatif (-) akım dalgasının pozitif (+) akım dalgasını yakalanmasına olanak tanır. Yoğunlaşma negatif dalgasının, pozitif (+) dalgaya olan hücumudur, saldırısıdır. Nötrdeki eşitliği bozmasıdır.

5. Nazar oluşumunda etkileyen (insan) negatif göz akım dalgası ve etkilenen (insan) pozitif (+) göz akım dalgasına yoğunlaştıktan sonra etkilene (insan) pozitif (+) göz akım dalgasını nötr (çevre) kısmında tahrip ederek hapse alır.

NÖTR

Negatif

Etkileyen (insan) (-) Pozitif Etkilenen (insan) (-) negatif göz (+) (+) pozitif göz akım dalgası Eşit Eşit akım dalgası

(O)

(25)

6. Nazar oluşumunda, etkileyen (insan) negatif (-) göz akım dalgası etkilenen (insan) pozitif göz akım dalgasına yoğunlaşarak nötr (çevre) kısmında tahrip ederek hapse alır sonra ters tepki oluşturarak etkilenene (insan) kayıp veya zarar verir.

NÖTR

Negatif

Etkileyen (insan) (-) Pozitif Etkilenen (insan) (-) negatif göz (+) (+) pozitif göz akım dalgası Eşit Eşit akım dalgası

(O)

Çevre Yüksüz Çevre

Not: Etkilenen (insan ) göz akım dalgası nötrde (çevre) tahriş edilerek hapse alınıp, ters tepkiyle kayıp ve zarar görmesi, etkilenen üzerinde etkisinde nötrden (çevrede) etkilenen üzerine de gelebilir. Ters tepki kuvvetli ve tesirli ise etkilenen üzerine de gelebilir. Ters tepki kuvvetli ve tesirli ise etkilenenin (insan) vücudunu da etkileyebilir ve ölümcül de olabilir. Nötr (çevre) deki eşitlik bozulup, eşitsiz duruma geliyor.48

Bu yorumlar ışığında sonuç olarak şunları söyleye biliriz: İnsan bakışı, düşünce ve niyete göre karşı taraf üzerinde bir etki meydana getirmektedir. Genel itibariyle nazarın haset ve kıskançlık dolu bakışlarla meydana geldiği ifade edilirken, haset olmaksızın herhangi bir şeyin hoşa gitmesi ve beğenilmesiyle de meydana gele bileceği ifade edilmektedir. Nitekim kişinin kendi çocuğuna, malına veya arazisine nazarının değe bileceği söylenmektedir.

Göz değmesi hadisesinde karşı tarafta meydana gelen etkiyi İslam âlimleri ruhi ve manevi bir etki olarak açıklarken, biyoenerji alanında araştırma yapan bilim adamları da aynı durumu negatif enerjinin karşıdaki kişiyi etkilemesi olarak izah etmektedir. Ruhun veya enerjinin karşı tarafı etkilemesi de gözler aracılığı ile olmaktadır. Çünkü bakılan şeye karşı içte oluşan haset, kıskançlık, hoşlanma ve beğenme gibi duygu ve düşüncelerin dışa yansıması gözler aracılığı ile gerçekleşmektedir.

(26)

Nazarın gayr-i ihtiyari olarak gerçekleştiği ifade edilmekle beraber tefsir kaynaklarında yer alan “Göz değmesi, Esed oğulları sülalesinde meşhurdu. Mesela onlardan birisi, üç gün yemek yemez, kendisine rastladığı her şey hakkında “Bu gün bunun gibisini görmedim” der de, o şeyi de böylece nazarlardı.”49 rivayeti bilerek ve isteyerek de nazarın meydana gele bileceğini göstermektedir.

V. NAZAR İNANCININ TARİHİ KÖKENİ

Nazar inancı çok farklı ülkelerde ve kültürlerde kabul görmüş bir inançtır. Bundan dolayı nazar inancının kökenini ve başlangıç tarihini kesin hatlarla belirlemek pek mümkün olamamaktadır.

Nazar konusunda en kapsamlı çalışmayı yapmış olan Alan Dundes nazarın Mezopotamya kökenli bir inanış olduğunu ve su-hayat, kuraklık-ölüm ilişkisi çerçevesine giren bir telakkiye dayandığına işaret eder.50 Nazar inancının yaygınlığına ilişkin coğrafi bir inceleme yapan Seligman ise bu inancın Tevrat zamanından beri mevcut olduğunu ve Ortadoğuda, Arap kaynaklarında ve Avrupa’nın her tarafında yaygın olduğunu göstermiştir. 51

Eski Sümer, Babil, Mısır, Grek, ve Roma kültürlerinin yanı sıra Sami, Pers, Hint ve çeşitli Avrupa kavimlerini kapsayan geniş bir coğrafya üzerinde hem geçmişte hem de günümüzde yer alan bu inanışın başlangıcı tam olarak bilinmemekle beraber milattan önce 4000 yılına kadar gittiği kabul edilmektedir.52

Konuyla ilgili yapılan araştırmalar nazar inancının Uzakdoğu, Güney Afrika, Avustralya, Amerika’nın yerli toplumlarınca bilinmediği ve bunlara girişin geç tarihlerde ve Avrupa kanalıyla gerçekleştiği ileri sürülmektedir.53

Bu araştırma ve değerlendirmeler ışığında nazar inancının Ortadoğu merkezli olduğu ve dünyanın pek çok yerine de buradan yayıldığı görüşü ortaya çıkmaktadır.

“Giriş Bölümü”nde nazarın ve nazarla ilgili kelimelerin lügat ve terim anlamlarını verdikten ve mahiyetine ait görüşleri aktardıktan sonra şimdi de nazarın Kur’an’da geçip geçmediğini; geçiyor ise hangi surelerde ve ne şekilde geçtiğini ayet ayet inceleyeceğiz.

49 Fahrettin Razi, a.g.e., XXII/78.

50 Gürkan, a.g.e, “Nazar Maddesi”, XXXII/444 ( A. Dundes, Wet and Dry, the Evil Eye’den naklen). 51 Altanoğlu, B. Altan, Düşüncenin Enerjiye Dönüşümü, İnkilâp Yayınları, 1999, s. 50 (Seligmsn, Evil

Eye’den naklen).

52 Gürkan, a.g.e, “Nazar Maddesi”, XXXII/444.

(27)

BİRİNCİ BÖLÜM KUR’AN’DA NAZAR

Kur’an’ı incelediğimizde terim anlamı itibariyle nazarın yani göz değmesinin Kur’an’da açıkça bulunmadığını görüyoruz. Bununla beraber Kur’an’da nazara işaret eden dört tane ayet-i kerimenin oluğunu konuyla ilgili rivayetlerden ve değerli müfessirlerimizin tefsirlerinden öğreniyoruz.

Nazar konusuna işaret eden ayetlere gelince; bunlar, Yusuf suresindeki 67. ve 68. ayetler, Kalem suresindeki 51 ve 52. ayetler, Kehf suresi 39. ayet ve Felak Suresidir.

Metot kısmında da belirttiğimiz üzere, değerli müfessirlerimizin görüşlerine geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki burada bütün müfessirlerin görüşlerini aktarmamız aynı şeyleri tekrar anlamına geleceğinden dolayı Muhammed İbn Cerir et-Taberi’nin Camiu’l-Beyan an Te’vili Ayi’l-Kur’an, İbn Kesir’in Tefsiru’l-Kur’an, Fahreddin er-Razi’nin Mefatihu’l-Gayb, Kurtubi’nin el-Camiu li Ahkamil Kur’an ile Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili adlı eserleri esas almayı uygun gördük.

I. YUSUF SURESİ 12/67. VE 68. AYETLER VE MÜFESSİRLERİN GÖRÜŞLERİ

ِنِإ ٍءْ َ ِ ِّا َ َُ ُِْأ ََو ٍَ !َ"َ#$ ٍباَ&ْ'َأ ِْ ْا&ُُ(ْداَو ٍ*ِ+اَو ٍبَ' ِ ْا&ُُ(ْ*َ, َ- . َِ' َ/ َلَ َو

.آَ&َ, ِْ2ََ ِِّ .-ِإ ُُْ3ْا

َن&ُآَ&َ#ُ4ْا ِ5.آَ&َ#َ2َْ6 ِْ2َََو ُ7ْ

َنَآ . ُه&ُ'َأ ُْهَ!ََأ ُ:ْ2َ+ ِْ ْا&َُ(َد .4ََو

َأ .ِـََو ُ<َْ4.َ َ4 ٍِْ وُ=َ ُ.ﻥِإَو َهَ?َ َب&ُ@ْAَ/ ِBْ"َﻥ ِ6 ًَDَ+ .-ِإ ٍءْ َ ِ ِّا َ ُEَْ ِْFُ/

َ!َGْآ

َن&ُ4َْAَ/ َ- ِس.ا

54

“Dedi ki, (Yakub (as)): Oğullarım, hepiniz bir kapıdan girmeyin. Ayrı ayrı kapılardan girin. Bununla beraber, Allah katında size bir faydam olmaz. Hüküm ancak Allah’ındır. Ben, O’na tevekkül eltim. Tevekkül edenler de yalnız O’na tevekkül etsinler. Babalarının kendilerine emrettiği yerden girdiler. Bu, Allah katında onlara bir fayda sağlamazdı. Ancak Yakub içindeki dileği meydana çıkarmış oldu. O, şüphe yok ki, kendisine öğrettiğimiz için ilim sahibi idi. Ama insanların çoğu bitmezler.”55

54 Yusuf, 12/67-68. 55 Yusuf, 12/67-68

(28)

1. İbn Cerir et-Taberi’ye Göre Ayetlerin Tefsiri ve Açıklaması:

Taberî’nin beyanına göre, Yakub (a.s.), oğulları yiyecek temin etmek için yola çıkmak istediklerinde “Ey oğullarım, Mısır’a hepiniz bir kapıdan değil farklı farklı kapılardan girin” dedi. Çünkü rivayet edildiğine göre onlar güzel ve gösterişli erkekler idi. Bundan dolayı bir adamın oğulları olarak hep beraber bir kapıdan Mısır’a girdikleri zaman onlara “nazar” isabet etmesinden korktu. Bundan dolayı onlara farklı kapılarda girmelerini emretti. Fakat Yakub (a.s.) oğullarına böyle tavsiyelerde bulunuyor, diğer yandan da yalnız Allaha güvenilmesi gerektiğine, onun takdirinin, her şeyin üstünde olduğuna dikkatleri çekiyordu.56

Taberi bu görüşü zikrettikten sonra, İbn Abbas, Muhammed b. Ka'b, Mücahid, Dehhak, Süddî, İbn İshak ve Katade’nin de bu kanaati belirttiklerini ve Yakup’un (a.s.) nazardan endişe ederek böyle bir tavsiyede bulunduğunu, nakleder.57

Ayet-i kerimede geçen: "Fakat Yakub’un tavsiyesi, içinde gizlenen bir his idi onu

dışarı vurdu..."58 İfadesini ise Taberî şöyle izah edilmektedir: “Çeşitli kapılardan girmeleri,

Yakub’un oğullarından, Allanın dilediği herhangi bir şeyi uzaklaştıracak değildi. Ancak, Yakub’un içinde, oğullarına karşı bir his bulunuyordu ki o da, çocuklarına nazar değeceği korkusuydu. İşte bu sebeple bu duygulanı dile getirdi.” 59

2. Fahreddin er-Razi’ye Göre Ayetlerin Tefsiri ve Açıklaması:

Fahreddin er-Râzî, eserinde ayetin tefsiri noktasında üç görüşün olduğunu ileri sürmüştür:60

Birinci görüş: Cumhur-u müfessirinin görüşüdür. Yakub (a.s.), onlara göz değmesinden korkmuştur.

56 Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Câmiu’l-Beyan, çev. Hasan Karakaya, Kerim Aytekin, Hisar Yay.

İstanbul 1996, V/38-39.

57 Taberî, a.g.e. , V/38-39. (Müfessir zikrettiğimiz alimlerden konuyla ilgili bir birine benzer pek çok

rivayetzikretmetedir.)

58 Yusuf, 12/68.

59 Taberî, a.g.e. , V/38-39.

(29)

Razi’nin cumhurun görüşü olarak zikrettiği bu görüş aynı zamanda kendi görüşüdür. Bu sebepten dolayı müfessir bu konuyu detaylı olarak iki noktadan ele alarak inceler:

Birinci noktada “Göz değmesinin” hak olduğunu ifade eder ve buna delil olarak ta şu rivayetlere yer verir:

1- Geçmiş müfessirler, bu ayetten maksadın bu mana olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.

2- Peygamberimizin (s.a.v.) Hasan ve Hüseyin (r.a.)i koruması için Allah’a sığındığı ve “Sizi Allah’ın yüce kelimeleri hürmetine her türlü şeytandan, zararlı hayvandan, hasetle bakan gözden Allah’a emanet ediyorum”, dediği, İbrahim, İsmail ve İshak’ın (a.s.) da böylece sığındığını söylediği rivayet edilmektedir.61

3- Ubâde b. Sâmit de bir gün sabahleyin Hz. Peygamber (s.a.v.)in huzuruna girdiğinde, kendisini şiddetli bir acı içinde gördüğünü, akşamüzeri tekrar uğradığında ise sağlığına kavuşmuş halde bulduğunu, Rasûlullah (s.a.v.)ın; Cibril (a.s.) geldi, bana efsun yaptı ve: “Allah’ın adıyla seni rahatsız edecek her şeyden efsunladım. Her türlü gözden ve kıskanandan Allah sana şifa versin, dedi de, iyileştim.”62, buyurduğunu naklediyor.

4- Rivayete göre Cafer b. Ebi Talib’in oğulları güzel çocuklarmış. Bunun üzerine Esma (r.a.): Ya Rasülüllah, bunlara çok göz değiyor. Onları göz değmesine karşı efsunlayayım mı? Dediğinde Hz. Peygamber (s.a.v) ona, “evet” demiştir.63

5- Peygamber efendimizin bir defasında Ümmü Seleme’nin evine girdiğinde orada rahatsızlığı olan bir çocuk gördüğü, kendisine göz değdiği söylendiğinde, onu göz değmesine karşı efsunlamıyor musunuz? Dediği rivayet edilmektedir.64

6- Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Göz değmesi haktır. Eğer kaderin önüne geçecek bir şey olsaydı, göz değmesi geçerdi.”65

7- Bu konuda Hz. Aişe (r.a.) şöyle bildirmektedir: Hz. Peygamber (s.a.v.), gözü değene abdest almasını söyler, bu sudan da göz değen kimsenin yıkanmasını tavsiye ederdi.66

61 Buhârî, a.g.e. , Enbiya, 10 (3/1219); İbn Mace, Muhammed b. Yezid, Sünen, thk, Muhammad Fuad

Abdülbaki, Dâru ihyâi’l-Kütübi’l-Arabiyye, tsz. Tıb, 36(2/1164).

62 Ahmed b. Hanbel, Müsned, , thk. Ahmed Muhammed Şakir, Daru’l-Hadis, 1. Baskı, Kahire, 1995, V/323;

Müslim, a.g.e. , Selam, 40 (2/1718).

63 Müslim, a.g.e, Selam, 60 (2/1726).

64 Buharî, a.g.e, Tıb, 54 (5/2178); Müslim, a.g.e, Selam, 59 (2/1725). 65 Buharî, a.g.e, Tıb, 36. (5/2167); Müslim, a.g.e, Selam, 41-42 (2/1719).

66 Müslim, a.g.e., Selam, 42 ( 2/1719); Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa, Sünen, Çağrı Yayınları. İstanbul,

(30)

İkinci noktada ise müfessir nazarın hak olduğunu ispatlamak için mahiyetini değişik görüşlere yer vererek izah etmektedir. Çünkü göz değmesini inkâr eden Ebu Ali el-Cübbâî (v. 303/915-6)nin inkarına dair hüccet bir yana, şüpheden başka bir şey zikredemediğini fakat göz değmesini kabul edenlerin onun mahiyeti hakkında birçok izah yaptıklarını söyleyerek bu görüşleri şu şekilde özetlemektedir.

1- el-Hafız şöyle diyor: “Gözden parçacıklar çıkar ve beğenilen şahsa doğru giderek ona ulaşır ve ona tesir eder. Bunun tesiri onda, -tesir etme ciheti her ne kadar başka ise de- akrep sokmasının, zehrin ve ateşin yakmasının tesiri gibi görülür.” Kadi (v. 415/1025): “bu görüş zayıftır; çünkü eğer durum onun dediği gibi olsaydı, bunun güzel olmayan kimse üzerinde de, güzel olan kimse üzerindeki gibi müessir olması gerekirdi,” demiştir. Bil ki bu itiraz zayıftır, çünkü bir kimse bir şeyin güzel olduğunu görse, kendi çocuğunu ve bahçesini güzel gördüğü zamanki gibi, onun o güzelliği üzerine kalmasını ister ve yine bazen de, haset eden kimsenin düşmanını elindeki şeye haset duyduğu zamanki gibi, onun o güzelliği üzere kalmasını istemez. Binaen aleyh, birinci durum olsa, bu kimsede, bu güzel görme esnasında, o güzelliğin kaybolacağına dair şiddetli bir korku meydana gelir, şiddetli korku da, ruhun, kalbin içinde sıkışıp kalmasını iktiza eder. İşte o zaman ruh ve kalp çok ısınır. O zaman, ruh-i basire de, kuvvetli ve sıcak bir hal meydana gelir. İkinci durum söz konusu olduğunda bu güzel görme esnasında, şiddetli bir haset; ve bu nimetin düşmanın elinde olması sebebiyle de büyük bir hüzün, keder meydana gelir. Hüzün ve keder de, yine ruhun kalp içinde sıkışıp kalmasına sebep olur. Bu durumda da şiddetli bir sıkışma meydana gelir. Binaenaleyh, böylece sabit olur ki, bu kuvvetli olan güzel görme esnasında ruh, gerçekten ısınır ve böylece, güzel görmediği zamanki durumun aksine, gözün şuaları da ısınır. Çünkü bu ısınma, o zaman meydana gelmez. Böylece bu iki durum arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. İşte bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.), gözü başkasına isabet edene abdest almasını, kendisine göz isabet edene de yıkanmasını emretmiştir.

2- Ebu Haşim ve Ebu’l-Kasım el-Belhi şöyle demişlerdir: “Göz değmesinin hak olması imkânsız değildir. Bunun izahı şöyledir: Gözü (değen) kimse bir şeye bakıp, güzel bularak ona hayret ettiğinde, onun menfaati, kalbi o şeye bağlanıp kalmasın diye, Allah’ın o şahsı ve şeyi değiştirmesindedir. Binaenaleyh, bu durum imkânsız değildir. Sonra şu da uzak bir ihtimal değildir: Eğer o kimse, bu esnada, Rabbini hatırlasa ve o kimseye hayran olmaktan yüz çevirerek Rabbinden korunmasını istese, işte o zaman, onun için uygun olan şey tahakkuk eder. İşte bu devamlı ve muttarid olunca, hiç şüphe yok ki “ayn haktır’” denilmiştir.”

Referanslar

Benzer Belgeler

Huawei Ascend D: Dünyanın En Hızlı Cep Telefonu Huawei, dünyanın en hızlı cep telefonunu, yine kendi üretimi olan K3V2 dört çekirdekli 1,5 GHz hıza sahip

KOAH tanımı GOLD (Global initiative for chronic obstructive lung disease) kriterlerine göre yapıldı; Solunum fonksiyon tesati (SFT) ile FEV1/FVC oranının %70’in altında oluşu

Düflük DLCO, TLC, RV, FRC, PEF de¤erleri ve normal FEF 25-75 de- ¤erleri de restriktif tipte solunum fonksiyon bozuklu¤u kriteri olarak kabul edildi (4)..

Bu vurgularla yazar, Minûçihrî-yi Damgânî’nin şiir felsefesinin kodlarını ifşa ederken, aynı zamanda klasik şiirin müşterek temel kaynak olarak Arap şiirinden

Hastal›k de¤iflik belirtilerle ortaya ç›kabilir.6,7 Bafll›calar›; uyuflma ilk bulgudur, önce kolda daha sonra bacakta ve gövdede ortaya ç›kar, a¤r› genellikle

Based on these results, it is suggested that osthol could inhibit P-388 D1 cells in vivo and induce apoptosis in HeLa cells in vitro, and that osthol is good lead compound

請說明如何評估呼吸器脫離困難(Difficult weaning from mechanical

Eğitim teknolojileri standartlarına yönelik öz-yeterlilik ölçeği alt boyutu olan dijital vatandaşlığı tespit etmek ile okul etkililiği öğretmen, öğrenci,