• Sonuç bulunamadı

Spor yapan ve spor yapmayan ortoöğretim öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Spor yapan ve spor yapmayan ortoöğretim öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin incelenmesi"

Copied!
111
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

SPOR YAPAN ve SPOR YAPMAYAN ORTAÖĞRETĠM

ÖĞRENCĠLERĠNĠN SALDIRGANLIK DÜZEYLERĠNĠN

ĠNCELENMESĠ

Serkan YILDIZ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

BEDEN EĞĠTĠMĠ VE SPOR ÖĞRETĠMĠ ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. Mehibe AKANDERE

(2)

II ÖNSÖZ

Saldırganlık, hayatın her kademesinde, sokakta, okulda, aile içersinde her geçen gün biraz daha fazlalaĢan önemli bir sorundur. Saldırganlık ve Ģiddet içeren olayların artması, bu artıĢla saldırganlığın okullara sıçraması, okul çağı çocuk ve gençleri de içine alır Ģekilde yaygınlaĢması uzmanların, bilim çerçevesinde önleyici ve kalıcı eylem planları belirlemelerini zorunlu kılmaktadır.

Beden eğitimi dersleri ve okulun sportif aktiviteleri, fiziki geliĢimin yanında sağlıklı yaĢam bilincine varan, sosyalleĢme süreçleri hızlanan, haklarının farkında, çevresindekilere saygılı, kendine güvenen bireyler yetiĢrilmesinde etkisi bilinmektedir. Ġnsanların psikolojik ve fiziki açıdan geliĢtirilmesinde etkisinin tartıĢılmaz olduğu bilinen beden eğitimi ve sporun, eğitim kurumlarında da saldırganlık ve Ģiddetin önlenmesinde, azaltılmasında yada saldırganlığın kontrol altında yansıtılmasında önemli bir rolü olduğunu düĢünüyorum. Bu çalıĢmam da spor yapan ve spor yapmayan orta öğretim öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin ve sporun saldırganlık olgusu üzerinde ki etkisinin nedenli olduğunu görmek amacıyla; spor, psikoloji, kiĢilik, saldırganlık gibi kavramları ve bu kavramların birbirleriyle olan iliĢkilerini açıklayarak, uyguladığımız anketle de bunu pekiĢtirmek istedim. Bu çalıĢmamın benzer konuda araĢtırma yapacak değerli araĢtırmacılara, görevli değerli beden eğitimi öğretmenlerine ve antrenörlere yardımcı olmasını diliyorum.

Öncelikle akademik eğitim düĢüncemde bana fikirleriyle her konuda destek olan Prof. Dr. Ali Muhtar TĠFTĠK‟e Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim dalı, çalıĢma konumun seçimi, planlanması ve yürütülmesinde bana hep destek olan baĢta danıĢmanım Yrd. Doç. Dr. Mehibe AKANDERE‟ ye, görüĢ ve önerilerinden yaralandığım Yrd. Doç. Dr. Oktay ÇAKMAKÇI ve Yrd. Doç. Dr. Halil TAġKIN‟ a Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Öğretim Üyeleri ve Tolga ESKĠ‟ye Ali Fuat Darende Ġlköğretim Okulu Beden Eğitimi Öğretmeni, anket uygulamalarında bana büyük kolaylık gösteren değerli okul müdürlerine, beden eğitimi öğretmenlerine ve ankete katılan öğrencilere, son olarak da bana her daim güvenen, maddi ve manevi açıdan desteklerini esirgemeyen değerli aileme ve canım dostlarıma teĢekkür ederim.

(3)

i 1. GĠRĠġ ... 1 1.1. Spor ... 3 1.2. Psikoloji ... 5 1.2.1. Psikoloji‟nin Tanımı ... 5 1.2.2. Spor Psikolojisi ... 6 1.3. KiĢilik ... 14 1.3.1 KiĢilik Tanımı ... 14 1.3.2. KiĢilik Belirleyicileri ... 16 1.3.3. KiĢilik Özellikleri ... 18 1.3.4. KiĢilik Tipleri... 19 1.3.5. KiĢilik Teorileri ... 20 1.3.6. KiĢiliğin Ölçülmesi ... 24 1.3.7. KiĢiliğin GeliĢmesi ... 29 1.4. KiĢilik ve Spor ... 31

1.4.1. Sporun KiĢilik Üzerine Etkisi ... 32

1.4.2. Spor Yapan ve Yapmayanların KiĢilik Özellikleri ... 34

1.5. Saldırganlık ... 35

1.5.1. Saldırganlıkta Temel Olgular ... 35

1.5.2. Saldırganlığın Kaynağı ve OluĢumu ... 41

1.5.3. Saldırganlığın Yönü ve Türleri ... 49

1.5.4. Saldırganlığın Psikolojik Nedenleri ... 55

1.5.5. Saldırganlığın Spor Üzerindeki Yansıması ... 61

2. GEREÇ VE YÖNTEM ... 71

2.1. Araçların Yöntemi ... 71

2.2. AraĢtırma Grubu ... 71

2.3. Veri Toplama Araçları ... 71

2.4. Ġstatistiki Analiz ... 72 3. BULGULAR ... 74 4. TARTIġMA ve SONUÇ ... 84 5. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 93 6. ÖZET ... 94 7. ABSTRACT ... 95 8. KAYNAKLAR ... 96 9. EKLER ... 99 ĠÇĠNDEKĠLER

(4)

ii 9.1. Anket Formu ... 99 10. ÖZGEÇMĠġ ... 106

(5)

1 1. GĠRĠġ

Spor, ferdin kabiliyeti çerçevesinde, belirli kurallar içinde araçlı ve araçsız, ferdi veya toplu, rekabet ve dayanıĢmaya bağlı kültürel bir olgudur (Beyleroğlu 2001).

Günümüzde spor, insanı ilgilendiren birçok bilim dalı ile ilgilidir. Bu nedenle, spor bilim dalı multidisipliner bilim dalı olarak nitelendirilebilir. Eğitim, hekimlik, ekonomi, sosyoloji, psikoloji, felsefe, hukuk, biyoloji, politika, beslenme, antropoloji, ergonomi, fizyoloji, farmakoloji, biyogenetik, biyomekanik gibi alanlarla etkileĢim olan çok yönlü bir bilim dalıdır (Afyon ve Tunç 1997).

Saldırganlık da bir davranıĢ olarak bireyin bir ihtiyacını gidermesine dönük eylemsel bir ifadedir. Örneğin engellenen ve hedefine ulaĢması zorlaĢtırılan birey eğer tek çare ve çözüm olarak saldırganlığı görüyor ve bu davranıĢı sonucunda da bir çözüm umuyorsa (beklentisi yüksek ve elde edilecek sonuç birey için değerliyse) saldırganlık gösterebilir. Saldırganlık, genel olarak, karĢısındakine zarar vermek amacı ile bir kiĢi ya da bir grup tarafından gerçekleĢtirilen davranıĢ olarak tanımlanmaktadır. Bunun sonucu olarak saldırıya, bir kiĢinin diğerine verdiği bilinçli zarardır diyebiliriz (Beyleroğlu 2001).

Saldırganlık insanlarda, değiĢik Ģekilde ortaya çıkan bir davranıĢ biçimidir. Bu davranıĢı harekete geçiren nedenlerle, onu bazı davranıĢ Ģekillerinden ayırmak oldukça zordur. Çünkü saldırganlık tahrip etmek, yaralamak, yok etmek öfke nefret gibi tutumların yanı sıra, çeĢitli sözel tepkiler seklinde kümeleĢmiĢ davranıĢlar olarak karsımıza çıkmaktadır. Ayrıca saldırganlık, değiĢik tepkileri kapsayan tutumlarla ilgili durumları ve heyecan yoğunluğunu ifade etmek için de kullanılan bir kavramdır (Köksal 1991).

Saldırganlığı tetikleyen nedenlerden biri de hayal kırıklığı, birbaska deyiĢle engellenmedir. Saldırgan davranıĢ, engellenme duygusuna yapılan tipik bir davranıĢtır. Saldırgan davranıĢlardan bazıları engellenme duygusunu ortaya çıkaran durumun ortadan kalkmasına yardımcı olurken, bazılarıysa durumu daha da kötüleĢtirir (Cüceloglu 2005).

(6)

2 .

Bir kiĢilik özelliği ve davranıĢ Ģekli olarak saldırganlık, değiĢik psikolojik algılar ve sosyal problemler sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu araĢtırma, gerek sosyal hayatta gerekse sosyal hayatın bir parçası olan sporun, kiĢilerdeki saldırganlık dürtülerinin olumlu bir Ģekilde dıĢa vurmasını sağlaması, bunun ortaöğretim öğrencileri üzerindeki eğitici katkıları, farklı branĢlarda spor yapan ortaöğretim öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin incelenmesi ve spor yapmayan ortaöğretim öğrencileri ile karĢılaĢtırılması sonucunda elde edilen bulguların, öğrencilerin kiĢilik geliĢiminde, saldırganlık düzeyinin belirlenmesinde, aynı zamanda bu alanda yapılacak benzer araĢtırma ve uygulamalara da yardımcı olacaktır.

Okulun iĢlevlerinden birinin bireylere toplumda rastlanan istenmeyen davranıĢlardan temizlenmiĢ bir çevre sunmak olmasına karsın, okullarda zaman zaman hırsızlık (çalma), okula ve okulun eĢyalarına zarar verme, Ģiddet ve saldırganlık, vb. gibi istenmeyen davranıĢlar meydana gelmektedir (Ögülmüs 1995).

Okulda Ģiddet ve saldırganlık, diğer istenmeyen davranıĢlar gibi okuldaki eğitim çabalarını olumsuz yönde etkilemesinin yanı sıra, öğrencilerin karĢılanması gereken temel gereksinimlerinden biri olan güvenlik gereksinimini de tehdit ettiği için, istenmeyen davranıĢlar arasında ön sırada gelmektedir (Ögülmüs, 1995).

Bu araĢtırmada; spor, psikoloji, kiĢilik, kiĢilik ve spor iliĢkisi, saldırganlık ve saldırgan davranıĢları açıklamaya yönelik kavramlar ve kuramlar açıklanmaya çalıĢılarak, spor yapan ve spor yapmayan ortaöğretim öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin ve sporun saldırganlık olgusuna etkisinin incelenmesi amaçlanmıĢtır.

(7)

3 1.1. Spor

Ġnsanlar toplumsal bir ortamda sürekli davranıĢlar gösterir. En önemli özelliklerinden biri sürekli olarak hareket etmeleridir. Bu davranıĢlar toplumsal iliĢkilerlinde, yaĢamı sürdürme çabasında, eğlenme ve dinlenme etkinliklerinde görülür. DavranıĢların belli amaçları vardır. Bu amaçlar özetle varlığını denge içinde sürdürmek ve uyumdur (Doğan 2005).

Ġlkel devirlerde her yaĢtaki insanlarla çocuklar bir takım hareketleri, yani vücut çalıĢma ve alıĢtırmalarını tabii olarak ve tabii olaylar karĢısında zorunlu olarak yaptıkları bir gerçektir. Uzun süre amaçsız olarak yapıldığı kabul edilen bu hareketlerin, sosyal ve kültürel geliĢmeyle beraber zamanla Ģuurlu ve belirli amaçlara uygun, kiĢilerin beden ve ruh yapılarına, eğitici bir değer ve nitelik kazandırdığı ortaya çıkmıĢtır. Medeniyetin ilerlemesi sayesinde beden eğitimi ve spor da çeĢitli ilim dallarındaki geliĢmelerden faydalanarak, kiĢilerde birlikte yaĢama, mücadele ve baĢarı kazanma ruhunun geliĢmesine hizmet edici metot ve prensipler bütünlüğü haline dönüĢmüĢtür (Keten 1974).

Spor, çok önceleri az değerli bir konumdayken, bugün toplumun merkezinde yer alan ve çok değer verilen bir kurum haline gelmiĢtir (Kılcıgil ve Partal 2003).

Sporun Mahiyeti: Spor sözcüğü Latince kökenli olup OF: Delport ve ME: Disport sözcüklerinin kısaltılmıĢ Ģeklidir (BaĢer 1998).

Sözcük kökeni (etimolojik) olarak spor kelimesi, disport (“dis” ve “portare”) kelimesinden türemiĢtir; iĢten uzak durmak anlamına gelir (Özbaydar 1983).

Ġngilizce‟ de önceleri “Disport” yada “Desport” biçiminde yer almıĢ, zamanla ilk hecelerinin aĢınması sonucunda tek heceli “Sport” sözcüğüne dönüĢmüĢtür. Ortaçağ‟da Fransızca‟da aynı sözcükten, eğlenmek ve zevklenmek, top oyunları ve Ģahinle yapılan avlar anlamında “Se Desporter”, “Se Deporter” biçiminde yararlanılmıĢtır (Çıdam 1996).

(8)

4 BaĢka türlü söylersek, spor ağır iĢ değil, eğlence anlamına gelir. ÇalıĢma ile oynama arasındaki tek fark, tutumdaki değiĢikliktir. Spordaki tutum oyun tutumudur; onu yaĢarken duyulan zevktir; sadece elde edilen sonuç söz konusu değildir. Bununla birlikte doyurucu sonuçlar her zaman oyuna katılmanın verdiği zevki çoğaltır. Burada söz konusu edilen spor, az veya çok dakiklik, incelik isteyen beden hareketlerinin doğrudan kendisinden zevk alınırken, eğlendiren hatta dinlendiren ve genellikle bazı kurallara uyularak yapılan bir eylemdir. YarıĢma tarzında olabilir de, olmayabilir de. YarıĢma tarzında olursa ilgiyi ve performansı artırıcı bir motivasyon (güdülenme) da söz konusudur (Özbaydar 1983).

Spor etkinlikleri belli kurallara uyularak yapılır. Spor sağlık için, boĢ zamanları değerlendirmek için, eğlenmek ve hoĢça zaman geçirmek için, günlük yaĢamın stresinden kurtulmak için, toplumsal bir etkinliğe katılmak için yapılabildiği gibi; yarıĢma amacıyla da yapılabilir. YarıĢma amacı taĢımayan spor etkinliklerinde performans üzerinde pek durulmaz. Bazı spor etkinlikleri grupla (top ile oynanan/yapılan spor dalları), bazıları bireysel (yüzme/kayak) olarak ortaya konur. YarıĢma sporlarında performans düzeyi önemlidir. YarıĢma, bir rakiple yada bir rakip takımla olabildiği gibi, bireyin kendisinin yada baĢkasının en iyi derecesiyle yarıĢma biçiminde de olabilir. YarıĢma amacı olsun yada olmasın, spor etkinlikleri yeteneği, yaratıcılığı, çalıĢmayı gerektirir (Doğan 2005).

Yukarıda belirtilen bazı genel özelliklere göre spor, “amaçlı, belli kurallara ve teknik yöntemlere bağlı olan, yapanlarda olduğu kadar izleyenlerde de haz duyma ve coĢku gibi gereksinimleri doyuran, sporcuları ve izleyenleri bütünleĢtiren bir etkinlikler kümesidir” (Doğan 2005).

Spor; bireyin, biyolojik kökenli içgüdülerinin neden olduğu dürtülerin amaca ulaĢmasını sağlarken aynı zamanda temel gereksinimleri de karĢılayan bir davranıĢ biçimidir. Amacı ise; bireysel, toplumsal yada ekonomik olabilir (BaĢer 1998).

Yenme ve muktedir olma gibi, insanın Ģuuraltı arzularının tatminini amaç edinen, belirli kurallar içersinde yapılan, rekabete dayalı, sosyalleĢtirici, bütünleĢtirici, fiziki, zihni ve ruhi faaliyetlerin bütünüdür (ġahin 2005).

(9)

5 Spor tanımlarının bazıları, spor alanını aĢırı Ģekilde dar hale getirmekte, sporu sadece elit düzeyde antrenman almıĢ sporcularla sınırlamakta ve özellikle hafta sonlarında, rekreasyonel düzeyde spor katılımlarını dikkate almamaktadır. Sporlara rekreasyonel düzeyde katılanlar, profesyonel ve olimpik düzeyde katılanlardan daha fazladır. Spor hangi düzeyde tanımlanırsa tanımlansın, hangi düzeyde yapılırsa yapılsın, katılanların duygu, düĢünce ve davranıĢları (psikolojik durumlarını) üzerinde etkili olmaktadır (Konter 2006).

Spor çok yönlü bir kavram olduğundan, sporun tanımı konusunda değiĢik yazarlar, farklı tanım ve görüĢler ortaya koymuĢlardır. Bunun sebebi ise, sporun kapsamı, branĢları, hedefleri, içerikleri ve yapılıĢ biçimlerinin farklı biçimde algılanıp değerlendirilmesindendir (Yetim 2006).

Yukarıdaki tanım ve açıklamaların ıĢığı altında sporu Ģöyle toparlayabiliriz: Spor; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın temel unsuru olan insanın beden ve ruh sağlığını geliĢtirmek, kiĢiliğin oluĢumunu, karakter özelliklerinin geliĢimini sağlamak, bilgi, beceri ve yetenek kazandırarak çevreye uyumu kolaylaĢtırmak, kiĢiler, toplumlar ve uluslar arasında dayanıĢma, kaynaĢma ve barıĢı sağlamak, kiĢinin mücadele gücünü arttırmak yanında belirli kurallara göre, rekabet ölçüleri içersinde mücadele etme, heyecan duyma, yarıĢma ve yarıĢmada üstün gelme amacıyla yapılan faaliyetler olarak tanımlanabilir. Bu özelliklerinden dolayı çağımızda spor çok yönlü, çok faydalı, çok amaçlı ve çok çeĢitli boyutlar kazanmıĢ ve evrenselleĢmiĢtir (Yetim 2006).

1.2. Psikoloji

1.2.1. Psikoloji’nin Tanımı

Genel anlamda psikoloji: Ġnsan ve hayvan davranıĢlarını inceleyen bilim dalıdır (ġahin 2005 ).

Psikoloji bilgisi, insanın kendisi ve baĢkalarının davranıĢlarını, hem kendi hem de baĢkaları için doğru ve faydalı bir Ģekilde yorumlama, ayarlama ve kullanmada iyi bir temel teĢkil eder (Baumann 1994).

(10)

6 Psikoloji, insan davranıĢının altında yatan temel nedenleri bulmaya çalıĢan bilimsel çabaya verilen addır. Psikoloji bir tek kiĢi, bir tek davranıĢla ilgilenmez. Ġnsan davranıĢlarının değiĢik yönlerini gösterir ve daha karmaĢık davranıĢları konu edinir. Ġnsan doğumundan ölümüne kadar birey olarak yaĢantısını sürdürdüğü toplumda sosyal iliĢkiler ve iletiĢimler yumağı ve odağı içinde bulunan insan psikoloji biliminin yardımıyla önce kendini sonra da diğer insanları tanıyarak, çok yönlü ve karmaĢık yaĢam biçimini yönlendirmesine yardımcı olur. Psikoloji bugün hayatın her alanında kendisini hissettiren bir bilim dalıdır; reklamlardan, zayıflama rejimlerine, personel seçiminden iĢ veriminin artırılmasına ve modern yönetim ilkelerinin iĢletmelerde uygulanmasına kadar geniĢ bir alana yayılmıĢtır. Psikoloji insan davranıĢlarının bilimi olduğundan bireyin değiĢik türlerden davranıĢlarını sürekli olarak inceler ve ilgilenen bireye, kendi davranıĢlarını daha iyi anlayabilme olanağı verir. Bu Ģekilde bilinçlenmiĢ bir eĢ, ana, baba, yönetici veya iĢveren daha sağlıklı davranma olanağına sahiptir (Cüceloğlu 2005).

Bireyin psikoloji biliminin temel kavramlarını bilmesinin hem kendisine hem de içinde yaĢadığı topluma getireceği yararları iki temel grupta toplayabiliriz. Kendi davranıĢlarının alanını inceleyen ve psikolojinin temel kavram ve süreçlerini öğrenen birey kendi davranıĢ, düĢünce ve duygularını daha iyi anlama olanağı bulur. Toplum olarak daha sağlıklı ve demokratik bir düzen olmayı kolaylaĢtıran yazarlar, psikoloji ve davranıĢlarının altında yatan nedenleri daha iyi anlayabilir (Cüceloğlu 2005).

1.2.2. Spor Psikolojisi

Spor psikolojisi, psikolojik olgu ve prensipleri, spor alanındaki insan davranıĢlarına uygulamaya çalıĢır (Özerkan 2004).

Özellikle yirminci yüzyılda spor etkinlikleriyle ilgili çok sayıda kural getirilmiĢ, sporculardan beklentiler çok yükselmiĢtir. Getirilen her kural sporcuyu bedensel ve ruhsal yönlerden zorlamıĢtır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında iletiĢim araçlarının hızla geliĢmesi, sporun amaçları arasına propagandayı ve reklamı da sokmuĢtur. Toplumun spora ilgisinin artmasıyla, spor bir kazanç kapısı ve ticari sektör durumuna gelmiĢtir. Tüm bunlar sporcularının antrenman biçimlerini,

(11)

7 güdülenmelerini, performans düzeylerini, verimliliklerini, kiĢilik özelliklerini, sporcu seçimini bilimsel olarak daha iyi ve yakından incelemeyi kılmıĢtır (Doğan 2005).

Spor psikolojisi bu gereksinmeyi gidermek için geliĢtirilmiĢtir. Temel olarak spor toplumsal bir etkinliktir, sporcularında bedensel-ruhsal-toplumsal yönlerden incelenmesi kaçınılmazdır. On dokuzuncu yüzyılın sonunda ve yirminci yüzyılda spor psikolojisiyle ilgili çalıĢmalar baĢlamakla birlikte, bunun çok eskilere dayandığı kabul edilmektedir (Doğan 2005).

Spor psikolojisi, psikolojik olgu ve prensipleri spor alanındaki insan davranıĢlarına uygulamaya çalıĢır. Sporla dünyanın her tarafında, her uygarlık düzeyinde gerek sporu yaparak, gerekse seyircisi olarak pek çok insan ilgilenmektedir. ĠĢte spor psikolojisi bu evrensel faaliyet alanının bir çok sorununu ele alır, ortaya çıkardığı deneysel ve teorik sonuçları, özellikle sporcuların eğitiminde bilimsel yöntemlerin geliĢtirilmesine katkı amacıyla eğitimcilerin hizmetine sunar (Özbaydar 1983).

Ġnsanın gerek spor yapan kiĢi olarak, gerekse sadece seyirci olarak motivasyonları ve heyecan davranıĢları spor psikolojisinin önemli bir bölümünü oluĢturur. Spor performansları ve yarıĢmalarla ilgili olarak insanların psiko-sosyal ya da grup davranıĢları da bir baĢka ilgi alanıdır (Özbaydar 1983).

Spor Psikolojisi’nin Tarihçesi

Her ne kadar spor psikolojisinin ortaya çıkıĢ tarihi olarak 19. yy sonları gösterilse de birçok yazar kökenini antik çağa, Sokrates, Platon ve Aristo‟ya kadar götürmektedir. Örneğin, Corlett, baĢarılı performansın ancak belli becerilerle sağlanabileceğini savunan teknik tabanlı (tecnique-driven) görüĢü, Sokrates‟in düĢünceleriyle kıyaslayarak spor psikologunun eğitiminde Sokrates‟in felsefesinin rolünü taĢımaktadır. Sokrates‟in “kendini bilme” konusunda söylemiĢ olduğu “ neyi bildiğini veya neyi bilmediğini bilme”, sporda, “neyi yapabileceğini bilme ve neyi yapamayacağını bilme” Ģeklinde ele almaktadır. Spor psikolojisiyle ilgili felsefeciler yalnız antikçağla sınırlı değildir. Ġngiliz J. Lock, Alman G.Muts, Ġsveçli Pestalozzi gibi felsefeci ve eğitimciler de eserlerinde insan yaĢamında oyun, spor ve egzersizin

(12)

8 rolu ve zihinsel sağlık konularıyla bilgiler vererek spor psikolojisinin bir anlamda felsefi temellerini oluĢturmuĢlardır (Tiryaki 2000).

Spor psikolojisi tarihinde Victorya döneminin (1819–1901) önemli bir yeri olduğuna inanılmaktadır. Bu dönemde yayınlanan kültür dergilerinde, spor psikolojisi ile ilgili ama deneysel tarzda olmayan çok sayıda yazı yayımlanmıĢtır. Bu yayınlarda dile getirilen konular daha çok değiĢmez sportif özellikler, sportif performansın psikolojik boyutu, sağlıkta egzersizin önemi, sporda yaĢ, cinsiyet ve kültürün rolü konularında yoğunlaĢmaktaydı (Tiryaki 2000).

Türkiye’de Spor Psikolojisi

Türkiye‟de spor psikolojisiyle ilgili ilk yayına 1943 yılında Maarif Vekilliği, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü tarafından tercüme ettirilerek yayımlanan “ Sporun Fizyo-Patalojisi” isimli kitabın 173–178 sayfalarında rastlandığı belirtilmekle birlikte, yine 1943–1944 yıllarında Ġstanbul‟da bugünkü adıyla Robert Kolejinde Beden Eğitimi öğretmenliği yapan ve spor eğitimini Macaristan‟da yapmıĢ Ġlhami Polater‟in Ulus Gazetesinde spor psikolojisiyle ilgili yazılar yazdığı bilinmektedir. Daha sonra Lütfü Öztabağ tarafından 1973 ve 1974 yılında yayımlanan iki eserle karĢılaĢılmaktadır. Bunlar Spor Psikolojisi ve Antrenörlük Psikolojisi‟dir. Bu alanda yayımlanan üçüncü eserle spor psikolojisinin akademik bir disiplin olarak Türkiye‟de baĢlangıcı hemen hemen aynı yıllara rastlanmaktadır.

Türkiye‟de spor psikolojisi alanında ilk yüksek lisans ve doktora programı 1982 yılında Ege Üniversitesinde baĢlamıĢtır. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu asistanları ve öğretim görevlilerinin bir kısmı öğretim programı Prof. Dr. Süleyman Çetin Özoğlu bu alanda ilk yüksek lisans ve doktora tez yöneticiğilini üstlenmiĢtir. Ayrıca Özoğlu‟nun Cratty ve Alderman‟ın eserlerine dayalı teksir yayınıda bu alandaki ilkler arasında gösterilebilir (Tiryaki 2000).

Bugün ülkemizde spor psikolojisiyle ilgili olarak yazılmıĢ yirmi kadar kitap bulunmaktadır. Makalelerin sayısında, özellikle 1980‟li yılların sonunda belirgin bir artıĢ olduğu görülmektedir. Türkiye‟de spor psikolojisi 1986 yılından beri düzenlenmekte olan spor hekimliği kongreleriyle, 1990 yılından beri düzenlenmekte

(13)

9 olan ulusal spor bilimleri kongrelerinde yer almakla birlikte alana özgü uluslar arası nitelikte ilk sempozyum Ekim–1997 yılında Mersin Üniversitesi Fen –Edebiyat Fakültesi Beden Eğiti ve Spor Bölümü tarafından Mersin‟ de düzenlenmiĢtir. Yine uluslar arası katılımlı ilk spor psikolojisi kursuda Aralık–1997 yılında Ankara‟da Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu tarafından yapılmıĢtır (Tiryaki 2000).

Spor psikolojisi tarihine bakıldığında bu tarihsel süreçte erkeklerin ön plana çıktığı görülmektedir. Bu ebetteki ülkemizde olduğu kadar diğer ülkelerde de toplumsal yapıda kadının konumu ile iliĢkilendirilebilir. Beden eğitimi ve spor alanında kadının çok geç yer aldığı bilinmektedir. Günümüzde genellikle kadınlar için en uygun spor dallarından birisi olarak gösterilen voleybolda bile kadınların olimpiyatlara kabul edilmesi 1964 yılında olmuĢtur. Genellikle 1960l‟lı yıllardan sonra kadınların beden eğitimi ve spor alanında etkin olarak yer aldıklarını görmekteyiz. Spor psikolojisi alanında da yer almaları aĢağı yukarı bu tarihlere rastlamaktadır. Diğer taraftan Amerikan Psikoloji Derneği ilk kadın baĢkan olarak Mary Calkins 1905 yılında seçilirken 1921 yılında Margarete Washburn bayan olarak ikince kez bu unvana layık görülen bayan olmuĢtur. Spor psikolojisi alanına bayanların yaklaĢık kırk yıl sonra girmiĢ olmalarında da “ spor ve kadın” olgusunun toplumsal ele alınıĢı bir faktör olarak düĢünülmektedir. 1960‟lı yıllardan baĢlayarak bayan sporcuların atletizm de olduğu gibi birçok spor disiplininde, derece olarak erkeklerle aralarındaki farkı çok kapattıkları bilinmektedir. Kadın rolüne iliĢkin toplumsal yapı ve tutum değiĢtikçe, kadınlar da her alanda olduğu gibi spor psikolojisi alanında da etkin olarak yer alamaya baĢlamıĢlardır. Hatta bunlardan D. V. Haris gibi isimlerin spor psikolojisinin ayrı alt bir disiplin olmasında büyük rol oynayan isimler olduğu bilinmektedir. Daha sonra D. Gill gibi birçok bayanın 1980‟ yıllarından baĢlayarak günümüzde de uluslar arası bir çok spor psikolojisi dergilerinde editörlük yaptıkları, J. L. Duda, D. L. Feltz, T. K. Skanlan gibi isimlerin spor psikolojisinin pek çok konusunda önde gelen isimler olduğu söylenebilir (Tiryaki 2000).

Ülkemiz spor psikolojisi tarihinde çok erken yer aldığını görmek sevindiricidir. Hatta bu alanda çalıĢan iki bayan akademisyenin Ģuanda profesör olduğunu görmekteyiz. Bu kiĢiler Dr. Hülya Gökmen ve Dr. Füsun Öztürk Kuter‟dir.

(14)

10 Ayrıca Dr. Perican Bayar, Dr. Nimet HaĢıl, Dr. Zeynep Aygül, Dr. Leyla Tavacıoğlu, Dr. Hülya AĢcı, Emine Çağlar gibi pek çok ismin bulunması övünülecek bir durum ve alanın geleceği için umuttur (Tiryaki 2000).

Spor Psikolojisi’nin Konuları

Spor psikolojisinin temeli, eğitim psikolojisine dayanır. “Beden hareketlerinin psikolojisi, eğitimin uygulamalı psikolojinin bir alt dalı olarak kabul edilir”. Birinci Dünya SavaĢı sırasında ve savaĢtan sonra Giessen R. Sommer tarafından, beden hareketlerinin psikolojik ve fiziki açıdan incelenmesiyle ilgili olarak ilk çalıĢmalar baĢlatılmıĢtır. Bu çalıĢmalardaki temel eğilim, vücut yapısının güçlendirilmesi ve zirve sporunda performansın psikolojik olarak kavranmasına ait alınacak tedbirlerin geliĢtirilmesidir (Baumann 1994).

Performans sporcuları, gittikçe psikolojinin ilgisini çekmeye baĢlamıĢ ve psikologlar, zirve sporundaki ruhi yüklenmelerin sınırına ulaĢan çalıĢmalardan insan davranıĢlarının sevk ve idaresi hakkında ayrıntılı bilgiler öğrenebileceklerini düĢünmüĢlerdir. Sporcuklar bile psikolojik bilgileri dikkate aldıkları ve bunlara uygun davrandıkları takdirde, daha yüksek performans göstermelerinin mümkün olduğunu fark etmiĢlerdir. 1960 yılından sonra, performans sporunun dinamik bir Ģekilde geliĢmesiyle birlikte, spor psikolojisinde de bir değiĢme olmuĢtur. “BaĢarıya yönelme” ilkesi spor faaliyetinin tabiatında vardır. Bu sebeple spor psikolojisi, yalnız sporla ilgili performansın ilkelerini değil aynı zamanda bu performansın artırılmasındaki Ģartları da araĢtırmak zorundadır. Bu sınırlayıcı ve aynı zamanda performans sporunu hedefleyen nitelendirme, sporun hemen hemen bütün alanlarına yayılması ve geniĢlemesi sayesinde, spor psikolojisinin kendisini daha iyi ortaya koymasına yol açmıĢtır. Kitle, okul ve serbest zaman sporuyla (mesela yaĢlılar, özürlüler, rehabilitasyon veya yeniden toplumsallaĢtırma sporu) psikolojiden beklentileri, performansı belirleyen psikolojik Ģartların analizinden baĢka daha uzak ve geniĢ hedefleri de kapsamaktadır. Bu hedefleri ise, adı geçen alanlarla ilgili faaliyet Ģartlarının özellikleri, kiĢiliği tanımlayan faktörler ve ilgili sosyal yapısıyla birlikte mevcut spor durumudur (Baumann 1994).

(15)

11 ġekil 1.1. Spor psikolojisinin önemli konuları (Baumann 1994).

Spor psikolojisi, esas konusu olan yüksek performans sporundan hareketle kendi ilgi ve etki alanını geniĢletmiĢtir. Günümüzde spor psikolojisi, psikolojik modellerin sporda uygulanabilirliğini kontrol etmeye, bağımsız yöntemler geliĢtirip spora özgü hedefler belirleyerek genel psikoloji, geliĢim ve kiĢilik psikolojisiyle sosyal psikoloji gibi psikoloji biliminin alt dallarından vazgeçmeden kendi genel geçerliliğini güçlendirmeye çalıĢmaktadır. Spor psikolojisinin en önemli konuları Ģekil 1.1. de gösterilmiĢtir (Baumann 1994).

Spor Psikolojisi’nin Alanları

Spor psikolojisinin çalıĢma alanları bir anlamda tanımında yer almaktadır. Bu alanlar ve spor psikolojisinin kendisi teknoloji ve iletiĢim araçlarının geliĢmesine koĢut olarak ortaya çıkan büyük izleyici kitlesinin bir ürünü olarak görülebilir. Spor psikolojisinin çalıĢmaları üç alanda yoğunlaĢmaktadır (Koruç 1992):

a. Performansı artırıcı uygulamalar: Sporcu seçimi, kiĢilik, güdülenme, konsantrasyon, özel karĢılaĢma stratejileri.

b. Teknik öğrenimi hızlandırıcı uygulamalar: Motor öğrenme çalıĢmaları, zihinsel antrenman, psikoregülasyon çalıĢmaları.

Performans sporu Kitle sporu

Okul sporu Spor psikolojisi Serbest zaman sporu Özel gruplarda spor

(16)

12 c. Performansın önündeki ruhsal engellenmeleri kaldırmaya yönelik uygulamalar: Stres, anksiyete, heyecan, sürantrenman (Koruç 1992).

Bu uygulamalar spor psikolojisinin spor bilimleri içinde yer almasını sağlamıĢ ve günümüzde uzmanlık gerektiren alanlar durumuna gelmiĢtir (Koruç 1992).

Spor Psikolojisi’nin Geleceği

Son zamanlara kadar psikolojisinin geliĢme, daha baĢarılı ve sağlıklı olma, önleme, beceri geliĢtirme, daha iyi performans ortaya koyma ve kendini gerçekleĢtirme gibi olumlu konulara odaklanmaktan çok olumsuz konulara, hastalık ve rahatsızlıkla ilgili problemlere odaklandığını söyleyebiliriz (Konter 2006).

“ Spor ve Egzersiz Psikolojisi”, yaĢamın birçok alanında olumlu olan konulara yoğunlaĢabilir, hem araĢtırma hem uygulama boyutlarıyla yararlar sağlayabilir. Örneğin; kendine güven geliĢtirme, imgeleme, motivasyon, hedef belirleme, dikkat ve konsantrasyon vb (Konter 2006).

“ Spor ve Egzersiz Psikolojisi” toplumun bütünleyici bir parçasıdır ve kiĢinin kendini araĢtırması, değerlendirmesi, düzenlenmesi, kapasitelerinin farkına varması, gerçekleĢtirmesi, zevk ve doyum üretmesi açısından da önemli katkılarda bulunabilir.

“ Spor ve Egzersiz Psikolojisi” yaĢama mücadele ve zevk katmanın yanı sıra yaĢam kalitesine yardımcı olacak potansiyellere de sahiptir. “ Spor ve Egzersiz Psikolojisi” ile kiĢilerin ve grupların olumlu deneyimlerine odaklanabilir. Kendi içinde uzmanlıklara ayrılan bir anlamdır, kendi içinde daha da özelleĢmektir ve bu geliĢim gelecekte de devam edecektir. Gelecekte spor psikolojisinin hem teorik hem de pratik geliĢimi daha öte uzmanlık alanlarının ortaya çıkmasına olanak sağlayacaktır. Spor psikolojisinde uzun süreli izlemeyle birleĢtirilen, kısa süreli odaklanmaların daha çok önem kazanacağı söylenebilir. Gelecekte psikolojik beceri antrenmanlarının gizemli ya da olağan dıĢı uygulamalar olmaktan çıkarak günlük

(17)

13 çalıĢma ve antrenman programları içerisine daha çok gireceği de ileri sürülebilir (Konter 2006).

Gelecekte spor psikolojisi uzmanları; daha özel, olağan dıĢı ve zorlu konularda uzmanlaĢmaya gidebilir. Çocuk ve gençlerin sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetiĢmesi için “ Spor Psikolojisi” uzmanlarının kulüp, aile ve okul iĢbirliği ile çalıĢmasının daha verimli hale gelebileceği öngörülebilir. Gelecekte, hem kiĢisel hem de takım sporlarında, baĢarı ve performans yükseltmenin önemini koruyacağı ve spor psikolojisi uzmanlarına olan gereksinmenin giderek artacağı da söylenebilir. Gelecekte spor psikolojisinde geliĢme ile ilgili kısa ve uzun süreli eğitim-öğretim görme ve deneyim elde etme ölçütlerinin daha açık hale geleceği, uzmanlaĢılan alanların artacağı ve özellikle “Psikolojik Beceri Antrenmanlar” içinde özelleĢmelerin olacağı da öngörülebilir. Spor psikolojisi uzmanlık alanının boĢluğundan yararlanarak bu alanın içine sıçrayanların sayısının azalacağı, daha yetenekli ve spor psikolojisi alanında ciddi eğitim-öğretim almıĢ kiĢilerin sayısının artacağı da ileri sürülebilir. Spor psikolojisinin uzmanlık alanlarından yardım arayanlar, hangi özel uzmanlık alanlarına gereksinme duyduklarına iliĢkin daha da bilinçli tüketici haline gelecek ve bu durum spor psikolojisi ile ilgili Ģarlatanlıkları azaltacak ve zamanla ortadan kaldıracaktır (Konter 2006).

Türkiye‟de “Spor Psikolojisi”, spor psikolojisinde ileri giden ülkelerin oldukça gerisinde seyretmektedir. “Spor Psikolojisi” ve uzmanlık alanlarının, objektif ölçütleri, eğitim-öğretim programları, diplomaları, bilimsel dergi ve dernek örgütlenmeleri cılızdır veya yeterince geliĢim göstermemiĢtir. “Spor Psikolojisi” ve uzmanlık alanlarıyla ilgili objektif değerlendirmelerin veya diplomaların açık olmayıĢı, rol çatıĢmaları ve mesleki karĢılıkları artırmakla birlikte etik sorunları da ortaya çıkartmaktadır. Ülkemizde yaĢanan bu karıĢıklıklar “Spor Psikolojisi” uzmanlık alanına ilgisiz olanlardan sıçramalara ve istismarlara da olanak sağlamaktadır (Konter 2006).

(18)

14 Bu nedenle ülkemizde “Spor Psikolojisi” nin geleceği;

KiĢiler arası çatıĢma,

Spor psikolojisinin eğitim öğretim kurumlarına ve spor kulüplerine daha etkili bir Ģekilde girme,

Spor psikolojisi uzmanlık alanında çalıĢanların bir çatı ve birlik altında toplanması,

Spor psikolojisi uzmanlık alanında çalıĢanların dernekleĢmeĢi, Spor psikolojisi uzmanlık alanında çalıĢanların özel dergi çıkartması, Spor psikolojisinin mesleki bir alan olarak ortaya çıkması gibi süreçlere sahne olacaktır. Bu süreçlerin ise, oldukça tartıĢmalı ve çalkantılı geçeceği öngörülebilir (Konter 2006).

1.3. KiĢilik

1.3.1 KiĢilik Tanımı

KiĢilik sözcüğü günlük yaĢamda sık kullanılan, çok çeĢitli tanımları yapılmıĢ olan bir kavramdır. Genel olarak herkeste az çok benzer bir çağrıĢıma yol açar. ÇeĢitli tanımları olsa da, bunlar temelde birbirine karĢı, yada birbirinden çok farklı değildir. KiĢiliğin genel olarak neleri kapsadığı, hangi etkenlerle belirlendiği, nasıl geliĢtiği, nasıl sınıflandırılacağı, nasıl değerlendirileceği gibi konular çok ilgi çeken ve araĢtırılan konulardır. Bu konularda farklı yaklaĢımlar olmakla birlikte, bunlar genlikle birbirini tamamlayan niteliktedir. KiĢiliğin genel özelliklerinde bir görüĢ birliğine varıldığı söylenebilir (Doğan 2005).

KiĢilik, “bireyin içinde yaĢadığı ortamda insanlarla kurduğu iliĢkilerde gösterdiği tepkiler ve kendini ortaya koyma biçimi”dir. Bir baĢka deyiĢle, bireyin yaptığı her Ģey, kiĢiler arası iliĢkileri, duyguları, düĢünceleri, ilgileri, eğilimleri onun kiĢiliğini gösterir. Bunların uyumlu bir bütünlük oluĢturmasıyla kiĢilik ortaya çıkar (Doğan 2005).

(19)

15 Bir insana ait her nitelik, o insanı anlamada bize bir ipucu verir. KiĢilik kavramı ayrıca, bir insanı diğerlerinden ayıran ve o insana özgü olan davranıĢları da içerisinde barındırır ( Ġkizler ve Karagözoğlu 1997).

Genellikle bireyin, çevresiyle ve kendi iç tepkileriyle olan iliĢkisinde gösterdiği süreklilik ve bütünlük, kiĢilik olarak tanımlanır. KarĢılaĢılan olayların yorumu, tepkilerin niteliği ve yoğunluğu kiĢiliğe göre farklılıklar gösteriri (ġahin ve Kar 1997).

KiĢilik, bireyin (kiĢinin) özel ve ayırıcı davranıĢlarıdır. Bu davranıĢlar, o bireyde değiĢmez ve karalıdır. KiĢilik kavramı spor alanında da performans ve baĢarı yönünden çok önemlidir (Özerkan 2004).

KiĢilik kelimesi günlük hayatta sık sık kullandığımız terimlerden biridir. Psikolojide pek çok yönlerden tarif edilmiĢtir. ÇeĢitli tanımların göz önünde bulundurdukları nitelikler pek çok olmakla beraber hemen her tanım Ģu iki hususa ihtiva etektedir (Selçuk ve Aydos 1998).

Fertlerin birçok yönlerden farklı olduğu

Bu farklılıklar içinde ferdin davranıĢlarının bütünüdür.

KiĢilik kavramını “ karakter” veya “mizaç” kavramıyla eĢanlamlı kabul eden ve onların yerine kullananlar da vardır. Halbuki kiĢilik, karakter ve mizaç terimleri ayrı ayrı kavramları ifade eder. KiĢilik ferdin kendine özgü (Charasteristic) ve ayırıcı davranıĢlarının bütünüdür. KiĢilik, insanın doğuĢtan getirdiği ve sonradan kazandığı bedeni, ruhi ve sosyal bütün özelliklerin birbirine etki ederek meydana getirdiği ahenkli bir bütündür. KiĢilik fiziksel, ruhsal aktiviteler ve tutumlar yönünden bir ferdin sürekli yenilenen ve alıĢılmıĢ davranıĢ örnekleridir. Ġnsanın kiĢiliğinin dıĢa yansıyan yanlarını tanıması, diğer insanlarla kurulan iliĢkilerin bilinçli olarak değerlendirilmesiyle olur (Selçuk ve Aydos 1998).

(20)

16 Ruh bilim açısından kiĢilik sorununa yaklaĢanlar, kullandıkları yöntemlere göre, değiĢik açıklamalar ve yorumlar yapmıĢlardır. Bunlar Ģu temel gruplar içinde toplanabilir (Selçuk ve Aydos 1998).

KiĢilik, bütün bedensel özelliklerin, içgüdülerin, dürtülerin, eğilimlerin, kazanılmıĢ deneyimlerin bütünüdür.

KiĢilik, bir insanın geliĢme evrelerinde gerçekleĢtirdiği bağlantıların bütünüdür. Bu bütünlük içinde tutum ve davranıĢa yansıyan özellikler yer alır.

KiĢilik, eğilim ve deneyimlerin belirli evreler içinde bütünleĢmesi sonucu oluĢan bir süreçtir.

KiĢilik, bir insanın çevresine uyum sağlamak amacıyla yaptığı davranıĢların bütünüdür.

KiĢilik, bireysel farklılığa dayanan duyguların, düĢüncelerin, becerilerin, yeteneklerin, alıĢkanlıkların oluĢturduğu iĢlevsel bir bütündür (Selçuk ve Aydos 1998).

1.3.2. KiĢilik Belirleyicileri

KiĢinin kendi özelliklerini tanıması kiĢilik geliĢiminde önemli bir husustur. Ergenin bu hali kendini ben anlayıĢını çevreye duyarlı hale getirmektir. KiĢiler kendi doğalarını, kusurlarını, yetersizliklerini utanmadan, suçluluk duymadan, değerlendirip kabul etmesi kiĢilik yapısını önemli bir kriteri olarak belirtmektedir. KiĢiliği meydana getiren temel nitelikler için psikologlar farklı listeler meydana getirmiĢlerdir. Burada, listelerden ziyada kiĢiliğin geliĢimini etkileyen ve herkesçe bilinen yaygın etmenlerden söz edilecektir. Buna göre kiĢiliğin geliĢmesinde etkili olan bir kısım etmenler Ģunlardır ( Kuru 2000 ).

Karakter: “ Moral değerlere bağlanma ve bu bağlanmada kararlılık ve ısrardır”. Bireyin, üzerine aldığı iĢin gerekliliklerini yerine getirmede sahip olduğu kararlılık, taĢıdığı sorumlulukların sonuçlarına katlanmada gösterdiği irade gücü, sözleri ve davranıĢları arasındaki uyum, toplumsal ve ahlaki kurallara uyumu onun karakterini gösterir.

(21)

17 Mizaç: Mizaç, kiĢinin birbirine zıt duygular arasındaki değiĢmede görülen düzendir. Bazı kiĢiler, zevkten eleme, üzüntüden sevince, sempatiden antipatiye yada ilgiden ilgisizliğe geçiĢte ani ve aĢırı değiĢiklikler göstermektedirler. Kan kimyası üzerinde yapılan araĢtırmalar hormonların kiĢinin mizacının belirlenmesinde büyük etkisinin olduğunu göstermiĢtir.

Fiziki Yapı: Bireyin sahip olduğu fiziksel özellikleri, kiĢiliğin belirlenmesinde büyük rol oynar. Güzellik-çirkinlik, sevimli yada sevimsiz olma, iri yarılık, ufak-tefeklik yada göze görünen bir beden eksikliğinin olması gibi özelliklerin yarattığı ruhsal durum ve karĢısındaki insana yaptığı etki, kiĢiliğin belirlenmesinde etkili olur. Yetenek ve Beceriler: Bireyin sahip olduğu yetenek ve beceriler onun

düĢünce ve davranıĢlarını etkiler. Çevresindeki insanlardan belli özellikleri ile farklılaĢan birey, onlarla olan iletiĢim ve etkileĢimlerinde bu farkların izlerini hisseder ve hissettirir.

KiĢinin Sahip Olduğu Toplumsal Değerler ve Toplumsal Ġlgiler: Bu da kiĢiliğin önemli kriterlerinden biridir. Toplum değerlerine bakıĢ açısı, sağcılık, solculuk gibi görüĢlere sahip olması, çeĢitli toplumsal olayları değerlendirme Ģekli, iliĢki içinde bulunduğu diğer insanların bu konudaki görüĢlerine bağlı olarak onun kiĢiliğinin belirlenmesinde rol oynar.

Anlatım ve DavranıĢ ġekli: DüĢüncelerini, duygularını kolaylıkla anlatabilmek, karĢısındaki kiĢilerle kolaylıkla rahat ve sıcak iliĢkilerde bulunabilmek kibarlık, kabalık gibi kriterlerde kiĢilik üzerinde etkilidir.

DavranıĢtaki AĢırılılıklar: KiĢiler toplum içindeki davranıĢlarındaki aĢırılıklar ile de ilgi çeker. Yüksek sesle konuĢmak, kahkahalar atmak olaylara aĢırı tepki göstermek gibi ( Kuru 2000 ).

(22)

18 Bütün bunların sporcu açısından incelenmesinin önemi, sporcu kiĢiliğinin belirlenmesi ve bu kiĢiliğin sportif performans üzerindeki etkilerinden ileri gelmektedir. Yukarıda verilenlere göre sporcu kiĢiliği Ģöyle tanımlanabilir: “ Sporcunun sportif performans ile ilgili olarak sahip olduğu kiĢilik özellikleri bütününün, spor dünyasında bıraktığı izlenimlerdir (BaĢer 1998).

1.3.3. KiĢilik Özellikleri

KiĢilik çok boyutlu bir kavram olduğundan, kiĢilik özelliklerinin sayısı da çok fazladır. Bir kiĢinin kiĢilik özelliklerinden söz ederken, onun en belirgin yönlerini göstermek isteriz. KiĢilik özellikleri çeĢitli sıfatlarla anlatılır. Örneğin; iyi-kötü, giriĢken-çekingen, neĢeli-somurtkan, cesur-korkak gibi (Doğan 2005).

KiĢiliğin geliĢmesinde çok sayıda ve farklı nitelikte etkenin rolünün olduğu, her insanın bu etkenlerle etkileĢiminin farklı olduğu göz önüne alındığında, çok sayıda kiĢilik özelliğinin olması doğaldır. Bu durumu en geniĢ anlamda, dünyadaki insan sayısı kadar kiĢilik özelliğinin olduğu biçiminde geniĢletebiliriz. Ancak böyle bir anlatım pratik amaçlar açısından kullanıĢlı değildir. Ġnsanlardaki çeĢitli özellikler gözden geçirildiğinde, bunların birçok yönden birbirine benzediği görülür. Ancak insanların kiĢiliklerinin birbirine benzemeyen özellikleri de vardır. Özetle, her insanın kiĢilik özellikleri kendine özgürdür, fakat baĢka insanların kiĢilik özellikleriyle benzerlikler ve farklılıklar gösterir. KiĢilik özelliklerinin gruplandırılmasında ve kiĢilik yapılarının sınıflandırılmasında bu benzerlikler ve farklılıklar dikkate alınır (Doğan 1999).

KiĢiliğin en önemli özelliği tutarlılıktır. Buna göre bir kiĢinin kiĢilik özellikleri zaman içinde değiĢmez, süreklilik gösterir; belli bir uyarana karĢı gösterdiği tepki bir baĢka zamanda da benzerdir, fazla değiĢiklik göstermez. Tutarlılık özelliği kiĢilik özelliklerinin yerleĢmesinden sonra görülür. KiĢilik özellikleri insanları birbirinden ayırıcı bir nitelik taĢır. Onu oluĢturan özellikler birbirleriyle uyumlu bir bütünlük içinde olmak zorundadır. KiĢilik özellikleri kiĢiler arası iliĢki kurma biçimlerini etkiler, geliĢme dönmeleri sırasında kurulan kiĢiler arası iliĢkiler de kiĢilik özelliklerini etkiler (Doğan 2005).

(23)

19 1.3.4. KiĢilik Tipleri

KiĢilik tipleri kavramı bir anlamda kiĢilik özelliklerinin gruplandırılmasını gösterir. KiĢilik tipleri yada gruplandırma, bir insanı diğer insanlardan ayıran yada onlara benzer kılan en belirgin kiĢilik özelliklerine göre yapılır. Buradan da anlaĢılacağı gibi, bir insanın kiĢilik tipi onun kiĢilik özelliklerinin tümünü göstermez. Aynı kiĢilik tipinde olduğu söylenen kiĢiler arasında, aynı zamanda kiĢilik özellikleri yönünden farklılıklar da vardır. Daha önce gözden geçirilen kiĢilik özellikleri göz önüne alındığında, insanları belli kiĢilik tiplerinde toplamak kurumsal olarak olası değildir. Ġnsanlar bilimsel amaçlarla belirli kiĢilik tiplerinde gruplandırılır (Doğan 2005).

Ġnsanları belirli kiĢilik tiplerine göre ayırma çabaları çok eskilere dayanır. Kretschmer insanları beden yapılarına göre dört tipe ayırmıĢ ve bu kiĢilerin belirli kiĢilik özelliklerine sahip olduklarını (hatta bu özelliklere göre belirli hastalıklara yakalanacaklarını) öne sürmüĢtür: Astenik, piknik, atletik,displastik tip. Sheldon ise, beden yapılarına göre üç kiĢilik tipi öne sürmüĢtür: Endomorfik, mezomorfik, ektomorfik. S. Freud, kiĢilik tiplerini ruhsal-cinsel geliĢme dönemlerinden ilk üçündeki saplanmaya göre belirlemiĢtir. Buna göre kiĢilik tipleri Ģunladır: Oral kiĢilik, anal kiĢilik, fallik (genital) kiĢilik (Doğan 2005)

Carl Gustave Jung ise, iki temel kiĢilik tipi öne sürmüĢtür:

Ġçe dönük (introvert) kiĢilik: bu kiĢilik tipindeki insanlar çekingen, duygusal yönden soğuk ve uzak, duygusal geliĢimleri az olan, mantıksal davranmaktan çok iç uyaranlarına göre davranan, kiĢiler arası iliĢkileri az ve sınırlı kiĢilerdir.

DıĢa dönük (extrovert) kiĢilik: Bu kiĢilik tipindeki insanlar giriĢken, canlı,

KiĢiler arası iliĢkileri kolayca baĢlatan ve sürdüren, uygun duygusal tepkiler gösteren, dıĢ uyaranlara ve dıĢ koĢullara göre mantıklı davranan kiĢilerdir (Doğan 2005).

(24)

20 Bu ayrımların dıĢında günlük dilde ve psikiyatride sık kullanılan kiĢilik tipleri vardır. Örneğin; bağımlı, edilgen-saldırgan, antisosyal, obsesif, paranoid gibi. Bunlar genel olarak bir insanın kiĢilik özelliklerini göstermekle birlikte, daha çok patalojik kiĢilik özelliklerini gösterir. KiĢilik özelliklerinin on ekiz yaĢından sonra yerleĢtiği kabul edildiğinden, kiĢilik bozukluğu tanısı ancak on sekiz yaĢından büyüklere konabilir (Doğan 2005).

1.3.5. KiĢilik Teorileri

Teori: Birçok olguyu açıklayarak gelecek olayları ve deney sonuçlarını tahmin eden Ġlkerler dizisi biçiminde tanımlanmaktadır. Konuları itibariyle kiĢilik kavramıyla ilgilenen kimi bilim adamları, kiĢiliğin oluĢumu, geliĢmesi ve görünümü açısından bazı teoriler geliĢtirmiĢlerdir. Çok sayıda olan bu teorilerin her biri, kiĢiliğin nasıl oluĢtuğunu ve hangi değiĢkenlerden meydana geldiğini ele alırken, gerçekte kiĢiliğin belirli yönlerine ağırlık verme ve bütün görüĢ ve analizlerini bu yön üzerine dayandırma Ģeklinde bir özelliğe sahiptir. Bunların içerisinde önemli gördüğümüz bir kaçı üzerinde durmak yararlı olacaktır (Kuru 2000).

Tipoloji Teorisi

Bu teori, esas itibariyle bir insanı, dıĢ görünüĢü ile beden yapısının kendi kiĢiliğinin geliĢimini önemli ölçüde etkilediğini öne sürer, çok eski çağlardan beri mevcut olan bu iddia, ilim adamlarının yanında, halk tarafından yaygın olarak kabul görmüĢtür (Kuru 2000).

Hastaların beden yapılarıyla ruhsal bozuklukları arasındaki iliĢkiyi araĢtıran Psikiyatris Kretschmer‟in çalıĢmaları sayesinde bu teori iyice popüler hale gelmiĢtir. Kretschmer beden yapılarını asterik, piknik ve atletik diye üç tipe ayırmıĢtır.

a. Piknik Tipler: Orta boylu, kafatası sanki omuzlarına gömülmüĢ izlenimi veren, yağlanıp ĢiĢmanlamaya eğilimli yumuĢak kaslı, dıĢa dönük, neĢeli ve hareketli özellikte insanlardır.

(25)

21 b. Astenik Tipler: Ġnce ve uzun boylu, göğüs kapasiteleri dar, içe dönük, duygulu, sakin, daha çok soyut konulara yönelen, derin düĢünebilen, sebatlı, çekingen ve alıngan, yalnızlıktan hoĢlanan kimselerdir.

c. Atletik Tipler: Kalın kemikli, geniĢ omuzlu, iyi geliĢmiĢ ve güçlü kasları olan genellikle içe dönük ve utangaç özellik gösteririler. Bu tiplerin dıĢında her üç tipin de az çok özelliklerini taĢıyan insanları Kretschmer “displastik” tip içinde düĢünmektedir (Kuru 2000).

Sheldon Açısından Ġnsan Tipleri

Sheldon üç tür beden yapısından bahsetmiĢtir. Endomorf, mesomorf ve ektomorf. Her tipin kendine has birtakım kiĢilik ve davranıl özellikleri bulunmaktadır. Saf tiplere nadir olarak rastlandığına iĢaret eden Sheldon, her insanın kiĢiliğine bu üç tipte bulunan özelliklerin, değiĢik oranlarda birleĢtiğine iĢaret etmiĢtir (Kuru 2000).

a. Endomorf Tipteki Ġnsanlar: Karın bölgeleri geniĢ, yeme içmeden hoĢlanan, rahatlarına düĢkün, neĢeli, güler yüzlü, çabuk üzülen, duygularını gizlemeyen, iyi huylu, insancıl ve toleranslıdır.

b. Mesomorf Tipteki Ġnsanlar: GeniĢ omuzlu ve iyi geliĢmiĢ kasları olan, güçlü, pazılı ve atletik yapılı, enerjik, dayanıklı insanlardır. Maceradan, spordan hoĢlanırlar, lider olma eğilimleri güçlüdür. Pratik iĢlere yatkın bir zekâları vardır.

c. Ektomorf Tipteki Ġnsanlar: Omuzları düĢük, bir deri bir kemik izlenimi veren insanlardır. Sinir sistemleri geliĢmiĢ, kaygılı, duyarlı, içe dönük kiĢilerdir. Teorik ve soyut konularda baĢarılıdırlar. Ġnsanlarla iliĢki kurmada zorlanır ve duygularını dıĢarı vurmazlar. Bedensel yorgunluk doğuran iĢleri sevmezler, hoĢgörüsüzdürler. Bilim adamları genellikle bu tiplerden çıkmaktadırlar (Kuru 2000).

(26)

22 Psiko Analitik KiĢilik Teorisi

Psiko analiz (ruhi çözümleme) yönetimini esas alan “ derinlik psikologlarının” ileriye sürdüğü kiĢilik teorisidir. Derinlik psikolojisinin temellerini atan Freud, bir insanın kiĢiliğinin oluĢması sürecinde onun çocukluk çağında yaĢadıklarının çok büyük rolü olduğunu söylemiĢtir. Freud‟a göre kiĢilik, birbirleriyle sürekli olarak bir iletiĢim içinde bulunan üç bölümden meydana gelmektedir. Bunlar; Ġd, ego ve süper ego‟dur (Kuru 2000).

Ġçerisinde ilkel istek ve dürtülerle içgüdülerin yer aldığı id, ruhi enerjinin kaynağıdır. KiĢiliğin diğer iki katmanının çalıĢması için gerekli olan gücü de id sağlamaktadır. Burada has prensibi hâkimdir. Ġnsanın biyolojik ve psikolojik ihtiyaçları doyun peĢindedir. Bir doyumsuzluk veya bazı Ģeylerin eksikliği durumunda bir enerji birikmesi, yani “gerilim hali” ortaya çıkar. Meydana gelen gerilimi giderebilmek için id, birikmiĢ enerjiyi boĢaltmaya çalıĢır, fazla enerjinin boĢaltılması sonucu doyuma ulaĢana insan, bundan bir haz duyar ve hayatı boyunca bunu arar (Kuru 2000).

Ġd‟in yöneticisi ve denetleyicisi konumunda bulunan ego (ben), kendisinde hakim olan geçerlilik prensibine göre mantığa ve gerçeklere aykırı olan eylemleri bilinç altına iter. Ġd‟in dıĢ dünyayla çatıĢma halindeki istekleri ve süper ego arasında bir uzlaĢma sağlamaya çalıĢır ve böylece insanları, dıĢardan gelebilecek tehlikelere karĢı korur. KiĢinin üçüncü katmanı olan süper ego (üst ben) insanların, içerisinde yaĢadıkları çevrede hüküm süren değer yargılarına uymalarını sağlar. Vicdanın sesi olarak tanımlayabileceğimiz süper ego, zamanla geliĢir ve insanın davranıĢlarını kontrol etmeye baĢlar. Bunun çok güçlü olması halinde ego, süper egoyla id arasındaki bir uzlaĢma ortamı oluĢturamaz (Kuru 2000).

Özellik Teorisi

Özellik teorileri, insanları ölçülmüĢ olan belli sayıdaki kiĢilik özelliklerine göre sınıflayan teorilerdir. KiĢiliğe ve davranıĢa bir bütünlük ve devamlılık kazandıran treytler hakkındaki ilk kapsamlı araĢtırmalardan birisini de Allport gerçekleĢtirmiĢtir. Ġnsanları karĢılaĢtırıp onlar arasındaki ortak ve genel nitelikleri

(27)

23 saptayarak araĢtırmalarına baĢlayan Allport, daha sonra her insanda varolup da diğer insanlarda bulunmayan yalnızca “kiĢiliğe özgü” olan treytleri saptamıĢtır. Allport, treytleri sınıflandırırken onları, merkezi ve ikincil treytler olarak ikiye ayırmıĢtır. Merkezi treytler; bir insanın bütün davranıĢlarını etkiler ve insanlar, bulundukları çevrede bu treytleriyle tanınırlar. Daha dar olan ikinci treytler belirgin davranıĢ ve uygun ortamlarda ortaya çıkarlar. Genelde insanlar, bir veya iki merkezi treyte ve birden çok ikincil treyte sahiptir (Kuru 2000).

Sporcuların kiĢilik özelliklerinin belirlenmesinde en çok “faktör analizi” yönteminden faydalanılmıĢtır. Faktör analizinde öncelikle, soru kağıtları kullanılarak yapılan kiĢilik testlerinin sonuçları istatistiksel yolsan analiz edilir. Daha sonra da bu Ģekilde belirlenen ve sporcunun bütün davranıĢlarına kaynak teĢkil eden çeĢitli davranıĢ değiĢkenleriyle ilgili veriler “kiĢilik boyutlarına (faktörlere)” indirgenerek bunlar arasındaki bağlar ve bağımlılıklar ölçülür. Tipoloji teorisiyle Allport‟un kiĢiliğe yaklaĢımından etkilenen Eysenck, faktör analiz yöntemini kullanarak normal ve nevrotik insanların davranıĢla ilgili çok sayıdaki soruya vermiĢ oldukları cevapları karĢılaĢtırmıĢ ve insanların üç kiĢilik boyutuna ayrıldığını gözlemiĢtir. Eysenck, bu üç boyuta sırasıyla içe-dıĢa dönüklük, nevrotizm ve psikotizm adlarını koyduktan sonra her bir kiĢinin diğer insanlarla karĢılaĢtırıldığında, bu boyutlarda nerede olduğunu belirtmiĢtir. Örneğin; daha çok içe dönük, daha nevrotik gibi (Kuru 2000).

Ġçe dönüklere oranla daha fazla sosyal ve atak olan dıĢa dönükler, tek düzeliğe dayanamazlar. Bunlar, sürekli olarak bir uyarılma ihtiyacı içerisinde bulunurlar ve acıya karĢı daha fazla bir dayanıklılık gösteririler. Heyecanlı durumlarla karĢılaĢma arzu ve eğilimi yüksek olan dıĢa dönükler, içe dönük kiĢilere oranla çok daha rahat riske girerler. Sporcuların kiĢiliği ile ilgili araĢtırmalar yapan ve Eysnck‟in yaklaĢımlarından etkilenen Bakker ve arkadaĢları, sporcuların spor yapmayanlara oranla daha fazla dıĢa dönük olduklarını ileri sürmüĢlerdir. Yine bunlara göre zirve sporcuları ise, spor yapıp da müsabaka sporuna iĢtirak etmeyenlere oranla daha yüksek dıĢa dönüklük değeri gösteririler. Bu iddia takım sporcularından çok ferdi olarak spor yapanlar için geçerlidir (Kuru 2000).

(28)

24 Somatik Kaynaklı Tipolojiler

Batıda bilinen ilk kiĢilik tipolojisini çağdaĢ tıbbın babası Hippocrates yapmıĢtır. Beden de yaĢamsallığı sağlayan dört ana sıvı ( humor ) bulunduğunu ileri süren Hippocrates, bunları insan ruhu ile iliĢkilendirmiĢtir. Buna göre, sarı safrası bol kiĢiler “kolerik (çabuk kızan)”,kara safrası bol kiĢiĢler “ melankolik”, “ iltihabı” sıvısı fazla kiĢiler “flegmatik (uyuĢuk)”, “sanguin (kanı çok)” kiĢiler ise Ģen ve etkin bir kiĢiliğe sahiptirler (Kuru 2000).

Hippocrates‟in çağdaĢ izleyicileri, karakter değiĢikliklerini “humar”lara değil, çeĢitli endokrin salgılarına (özellikler hormon dengelerine yada dengesizliklerine) dayandırarak açıklamayı sürdürmekte, ancak bunlardan genellemelere gitmeden de çoğunlukla sakınmaktadırlar. Bedenin salgıladığı sıvılar yerine fizyonomisine (görünümüne) bakarak tipler türetmek de sık sık kullanılmıĢ olan bir yöntemdir (Kuru 2000).

1.3.6. KiĢiliğin Ölçülmesi

Hangi kurama göre olursa olsun, kiĢiliği incelemek için kiĢilik değiĢkenlerini ölçme yöntemlerinin bulunması gerekir. Günlük hayatta sürekli kiĢilik değerlendirmeleri yaparız. ArkadaĢ seçerken, potansiyel iĢ arkadaĢlarını belirlerken, politik bir görev için adaylar seçerken yada evlilik için eĢ belirlerken, gelecek davranıĢlar hakkında dolaylı kestirimlerde bulunuruz. Bazen kestirimlerimiz yanlıĢ olur. Ġlk izlenimler çarpıtılmıĢ olabilir. Çünkü, özellikle hoĢlandığımız yada hoĢlanmadığımız belli bir özellik üzerinde durur ve bunun bireyin diğer yönlerini algılama Ģeklimizi yanlı hale getirmesine izin veririz. Tek bir özelliğe dayanarak yargının yanlı hale gelmesi eğilimine ayla etkisi denir. Bazen bir kiĢi hakkındaki ilk izlenimler o kiĢinin ait olduğu grup için tipik olduğuna inanılan özellikler hakkında bir kalıp yargıya dayanır ve belki de değerlendirilen kiĢi o anda normalde olduğundan çok daha iyi bir izlenim bırakacak Ģekilde davranmaktadır. Bu ve baĢka nedenlerden dolayı günlük değerlendirmeler hatalı olabilir (CoĢgun 1998).

(29)

25 KiĢiliğin ölçülmesine iliĢkin olarak geliĢtirilen araç ve tekniklere çok çeĢitli isimler verilmektedir. Bu terimler arasında, “test”, “envanter”, “ölçek” ve “teknik” gibi terimler literatürde yaygın olarak kullanılmaktadır (CoĢgun 1998).

KiĢiliğin değerlendirilmesinde kullanılan çeĢitli araç ve gereçler bulunmaktadır. KiĢiliğin ölçülmesine iliĢkin psikolojik test ve envanterleri dört grupta toplamak mümkündür. Bunlar (Kepçeoğlu 1992):

a.Gözlemsel Teknikler (observational Techniques)

b.Kendini Anlatma (Self-Report) Teknikleri (YapılandırılmıĢ Test ve Envanterler)

c.Projektif Teknikler

d.Durumsal Testler (Stuational Tests) olarak belirtilebilir (Kepçeoğlu 1992).

Gözlemsel Teknikler

Gözlemsel teknikler bireylerin, kiĢi, eĢya ve olaylar hakkındaki gözlemlerini sayısal olarak saptamaya yarayan ölçme araçlarıdır (CoĢgun 1998).

Bir bireyin eğitilmiĢ bir gözlemci tarafından veya hakkında bilgi edinmek istenilen bireyi yakından gözleme olanağı bulmuĢ birisinden dolayı olarak bilgi toplanmaktadır. Doğal ortamda bir çocuğun okul arkadaĢlarıyla iliĢkisini seyretme, deneysel bir ortamda bir öğrencinin ayrılan zamanda maksatlı olarak bitirilemeyecek kadar zor hazırlanmıĢ bir testi tamamlamaya çalıĢırken gözlenmesi yada bir mülakat sırasında yapılabilir (Atkinson ve Hilgard 1995).

Gözlem, sosyometri, derecelendirme ölçekleri, vaka kaydı gibi birey hakkında bilgi toplama teknikleri bu gruba girmektedir. Toplanan bilgiler, bilgiyi veren kiĢinin bilgi toplanan kiĢi hakkındaki kiĢisel izlenimlerini, gözlemlerini, kiĢisel algılarını ifade etmektedir. Aynı Ģeyi gözleyenin algıları önemli düzeyde farklılıklar göstermektedir (Atkinson ve Hilgard 1995).

(30)

26 Kendini Anlatma (Self-Report) Teknikleri

Bireylerin duyguları, düĢünceleri, değer davranıĢları ile iliĢkili olarak kendilerini anlattıkları tekniklerdir. Bireylerin kendileri hakkında belirttikleri bilgiler, onların kendileri hakkındaki algılarını ifade eder. GörüĢme, envanterler, anketler, otobiyografi gibi teknikleri bu gruba girer.Burada konu gerçeği kiĢilik envanterlerine değinilmiĢtir (CoĢgun 1998).

KiĢilik Envanterleri

Bireyin kendini gözlemlemesi ilkesine dayanır. KiĢilik envanteri temelde kiĢinin belli durumlardaki tepkilerini ya da hislerini bildirdiği bir tekniktir.KiĢilik envanteri, tek bir kiĢilik boyutu (anksiyete düzeyi gibi) ölçmek için hazırlanabileceği gibi, birden çok kiĢilik boyutunu da aynı anda ölçebilir. Örneğin, Minnesota Çok Yönlü KiĢilik Envanteri kiĢinin değiĢik yönlerini ölçer (Atkinson ve Hilgard 1995).

KiĢilik envanterleri envanter maddesi olarak verilen yapıtlı durumlardan kendi özel durumunu anlatan ifadeyi seçme esasına dayanmaktadır. Bazı hallerde verilen seçeneklerden birini iĢaret etmek yerine envanter maddesi olarak verilen tek bir madde hakkındaki tercihini yada kiĢisel durumunu, cevaplama yöntemlerinden birini seçerek iĢaretlemektedir (CoĢgun 1998).

KiĢilik envanterlerinde yapıtlı olarak verilen cevaplama kategorileri envanteri alan kiĢiye birkaç Ģekilde sunulmaktadır (CoĢgun 1998):

a.Bazı envanterlerde cevap “Evet”, “fark etmez” ve “Hayır” Ģeklinde üç seçenekli

b.Bazı envanterlerde ise, “Evet” veya “Hayır” olarak iki seçenek verilmektedir. Buna zorunlu seçme (forced choice) yöntemi denir.

c.Bazı envanterlerde ise, cevaplandırma üçlü, beĢli olarak verilen derecelerden birisini iĢaretlemek suretiyle yapılmaktadır (CoĢgun 1998).

(31)

27 Envanterlerde kapsam olarak pek çok soru kısa sürede sorulup cevap alınabilmektedir. Envanterler ölçülen nitelikler bakımından daha kapsamlıdır. Tarafların enerji ve zamanlarında tasarruf sağlamaktadır. Ancak envanterlerin uygulanması kiĢinin okuma-yazma ve kavrayıĢ bakımından belirli bir düzeye ulaĢmıĢ olmasını gerektirmektedir (CoĢgun 1998).

Projektif Teknikler ( Projektif KiĢilik Testleri )

Projektif yaklaĢım her insanın kiĢiliğinin ona özgü yapısını ve bu yapının o kiĢiye özgü örüntüsünü inceler. KiĢiliğin, birbiriyle bağlantılı süreçlerin örüntüsü olduğunu ileri sürer. Psikodinamik anlayıĢtan kaynaklanır (Cansever 1982).

Projektif testler özel kiĢiliği incelemeye çalıĢır ve bireyin kendini cevaplara çok daha fazla vermesine olanak sağlar. Projektif test kiĢinin istediği gibi cevap verebileceği muğlak bir uyaran sunar. Uyaran belirsiz olduğundan ve belli bir cevabı gerektirmediğinden, birey kiĢiliğini uyarana yansıtır. Projektif testler bireyin imgelemini harekete geçirir, kiĢinin hayali ürünlerle kendi hakkında birĢeyler açığa çıkaracağı varsayılır (Atkinson ve Hilgard 1995).

Projektif testlerde bireyin tepkisini esas alacak uyarıcılar açık-seçik olarak değil, silik, ayrıntısız, kapalı ve belirsiz bir biçimde hazırlanmaktadır. Uyarıcı olarak tamamlanmamıĢ cümlelerden resimlerden, mürekkep lekelerinden yararlanılmaktadır. KiĢi belirli bir anlamı olmayan bu uyarıcılara anlam vermek, açıklamalarda bulunmak suretiyle aslında kendisini rahatsız eden düĢüncelerini, duygularını, kiĢiye özgü algılarını dıĢa yansıtmaktadır (CoĢgun 1998).

En yaygın olarak kullanılan projektif testler Beier ve Rotter Cümle Tamamlama Testi, Tematik Algı Testi (FAT) ve Rorschach Mürekkep Lekesi Testi‟dir (CoĢkun 1998).

(32)

28 Projektif Testlerin BaĢlıca Özellikleri;

a. Birey verdiği cevapların anlam ve önemini bilmez, dolaylı bir yöntemdir.

b. KiĢiye cevap özgürlüğü vermektedir. Envanterlerde olduğu gibi “Evet”, “Hayır” Ģeklinde bir yapıtlara ve sıralama bulunmamaktadır.

c. KiĢiliği bütün olarak değerlendirmeye yönelmiĢtir (CoĢgun 1998).

Projektif testler daha çok psikiyatri kliniklerinde kullanılır. Projektif test sonuçlarının yorumlanması, üst düzeyde yetiĢmiĢ olmayı ve pratik yapmayı gerektirir (CoĢgun 1998).

Projektif Testler:

-Çocuklar Ġçin Algı Testi (CAT) -Jackson Aile Tutumları Testi

-Kent-Rosanoff Kelimeye Reaksiyon Testi -Loiusa-Duss Psikanalitik Hikayeler Testi -Masal Değerlendirme Ölçeği

-Rorschach Testi

-Rotter Cümle Tamamlama Testi (Üniversite Formu) -Rosenzweig Testi

-Szondi Testi

-Tematik Algı Testi (TAT) (Öner 1997).

Durumsal Testler

Yapıtlı olarak düzenlenmiĢ bir test durumunda bireyin ne Ģekilde davrandığının gözlenmesi esasına dayanır. KullanılıĢı çok yaygın değildir. Örneğin öğrencileri sınavda maksatlı olarak denetimsiz bir test durumunda bırakmak ve öğrencilerin haberi olmadan bir yansıtıcı veya gösterici bir araç ile gözlemek, denetimsiz bir ortamda nasıl davranacağı hakkında bilgi toplamak (CoĢgun 1998).

(33)

29 Diğer kiĢiliklerle ilgili durumsal testlerle ilgili olarak, psikoloji laboratuarında düzenlenebilecek bir diğer örnek, bireyin bir engellenme durumunda ne tür davranıĢlara eğilimli olduğu gözlenebilir. Bunun için birey kendisi için önemli olan bir hedefe yöneltilir. Çaba göstermesi sağlanır. Fakat tam hedefe ulaĢma aĢamasına yakın bir zamanda, düzenlendiği Ģekilde bir engel çıkarılır. Engellenme bireyi kavgacı (agressive) hale getirir. KiĢinin bu durumda kavgacı duygularını ne Ģekilde gösterdiği gözlenir. Böylece kiĢinin sakin kalıp kalamadığı, hedefe ulaĢma davranıĢı, zorlama, çekilme, tehir etme, baĢka çözümler bulma vb. seçeneklerden hangisine yöneldiği, bir kiĢilik özelliği olarak gözlenebilir (CoĢgun 1998).

Durumsal testler bir çeĢit kiĢinin belirli bir durum içinde aktif olarak gözlenmesi esasına dayanmaktadır (CoĢgun 1998).

1.3.7. KiĢiliğin GeliĢmesi

KiĢilik geliĢmesi doğumla birlikte baĢlayıp süren bir süreçtir. Bu süreç çeĢitli etkenlerin etkisiyle geliĢme dönemlerinde ilerler. Toplumsal davranıĢlarla ve etkileĢimlerle, öğrenme süreciyle, toplumsallaĢma süreciyle, eğitim ve öğretimle gençlik döneminin sonunda belli kiĢilik kalıpları oluĢur. Bunlar eriĢkinlik döneminde süreklilik ve tutarlılık kazanır (Doğan 2005).

KiĢilik özelliklerinin geliĢmesi belli bir geliĢme dönemine özgü değildir. Buna her geliĢme döneminin az yada çok katkısı vardır. Ancak süreklilik ve tutarlılık özellikleri kazanıldıktan sonra kiĢilik özelliklerinde ya değiĢme olmaz yada çok az olur. KiĢilik öğelerinin geliĢmesini etkileyen etkenler aĢağıdaki gibi özetlenebilir (Doğan 2005).

Kalıtsal Etkenler

Ġnsanların görünüĢleri ve davranıĢları arasındaki farklılıklar gerçekte doğumdan baĢlayarak vardır. Yüzeysel bir bakıĢla, her bebek birbirine benzer, ancak dikkatli olarak gözlendiğinde aralarındaki farklar ayırt edilebilir. Bazılarının savunduğu kiĢilik özelliklerinin kalıtsa etkenlere bağlı olduğu görüĢü eleĢtirilmekte, kiĢilik özelliklerinin doğuĢtan var olmadığı ve doğumla birlikte geliĢmeye baĢladığı

(34)

30 kabul edilmektedir. Ġnsanlar yaĢamlarının birinci yılında bazı davranıĢları ve duygusal özellikleri daha belirgin olarak gösteririler. Bunlardan hangilerinin eriĢkin yaĢama dek süreceği ve kalıcı olacağı zaman içinde belirginleĢecektir. Genel olarak kalıtsal özelliklerinin kiĢilik özelliklerinin geliĢmesini açıklamakta yetersiz olduğu görüĢü kabul edilmektedir (Doğan 2005).

Yapısal Etkenler

Çok eski yılardan beri beden yapısıyla kiĢilik özellikleri arasında bir iliĢki olduğu öne sürülmüĢ, böyle bir iliĢkinin varlığı ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır. Yapısal etkenler görüĢü bir kuram olarak ortaya konmamıĢ, salt gözlemlere dayandırılmıĢtır. Bu alanda en çok sözü edilen iki görüĢ Kretschmer ve Sheldon‟ a aittir. Kretschmer insanları beden yapılarına göre dört tipe ayırmıĢ ve bu kiĢilerin belirli kiĢilik özelliklerine sahip olduklarını öne sürmüĢtür. Shedon ise; beden yapılarına göre üç kiĢilik tipi öne sürmüĢtür (Doğan 2005).

Ruhsal Etkenler

S. Freud kiĢilik özelliklerinin geliĢmesinde ve belirlenmesinde ruhsal aygıtın üç yapısı arasındaki iliĢkilere, çatıĢmalara, kullanılan savunma düzeneklerine, stresle baĢ etme yollarına ağırlık vermiĢtir. Burada çıkıĢ noktası, ruhsal-cinsel geliĢme dönemleri özellikleridir (Doğan 2005).

Çevresel Etkenler

Ġnsan döllenmeden baĢlayarak çevresindeki etkenler, fiziksel çevresi ve diğer insanlarla etkileĢimleri kiĢilik özelliklerini etkiler. Ġnsanın yaĢamının ilk yıllarındaki yaĢantıları gelecek yıllardaki davranıĢlarını az çok etkiler. Ġnsan bu etkilerden ve etkileĢimlerden kendini soyutlayamaz. Annenin hamileliği sırasındaki stresleri, beslenme yetersizliği, ilaç, alkol, sigara, radyasyon gibi etkenler fetüsü etkiler (Doğan 2005).

(35)

31 Kültürel Etkenler

Ġnsan toplumsal bir varlıktır. Ġçinde yaĢadığı toplumsal çevreyle iliĢki kurmak ve etkileĢimde bulunmak zorundadır. Bu etkileĢimler çocuğa o toplumun değer yargılarını, yaĢam biçimini, davranıĢ biçimini, geleneklerini, üyelerinden beklentilerini öğretir. Bu kısaca, kültürün çocuğa aktarılmasıdır (Doğan 2005).

1.4. KiĢilik ve Spor

Spor psikolojisindeki geliĢmelere koĢut olarak son yıllarda en çok çalıĢılan konulardan biri, spor ve kiĢilik konusu olmuĢtur. Bu konuda sporcu kiĢiliği, sporun kiĢilik üzerine etkileri, kiĢilik ve performans arasındaki iliĢki, elit sporcuların kiĢilik özellikleri önemli çalıĢma alanlarını oluĢturmuĢtur. BaĢarılı (Ģampiyon) sporcuların diğer sporculardan farklı kiĢilik özelliklerine sahip olduğu ortaya konabilirse, yada sporun ve egzersizin kiĢilik özellikleri üzerinde olumlu etkilerinin olduğu belirlenebilirse, antrenörlerin ve spor sektörünün iĢi çok kolaylaĢacaktır. Çünkü bu sonuçlar sporcu ya da spor dalı seçimini kolaylaĢtıracak, yeni Ģampiyonlar çıkarabilecek, daha iyi derecelere ulaĢılabilecektir (Doğan 2005).

Bu alandaki çalıĢmaların yanıtını aradığı sorular Ģunlardır:

1. Spor yapanlarla yapmayanlar arasında kiĢilik özellikleri yönünden fark var mıdır?

2. Elit sporcular diğer sporculardan farklı kiĢilik özelliklerine sahip midirler?

3. Herhangi bir spor dalına özgü kiĢilik özellikleri var mıdır?

4. Spor ve egzersiz kiĢilik özelliklerinde değiĢikliklere neden olur mu? 5. Takım sporu yapanlarla bireysel spor yapanların kiĢilik özellikleri

arasında fark var mıdır?

Bu soruların yanıtlarını bulmak için çok sayıda araĢtırma yapılmıĢ olmakla birlikte, birbiriyle çeliĢen sonuçlar bulunmuĢtur. Fakat tüm araĢtırmacıların “sporla kiĢilik arasında bir etkileĢim olduğu” ve “sporun olumlu etkiler yarattığı” biçiminde bir ön kabulü vardır (Doğan 2005).

Şekil

ġekil 1.2. Saldırgan davranıĢın saldırganlık eğilimi üzerine etkisi (Cox 1985).
ġekil 1.3. Engellenme-saldırganlık kuramının yeniden ele alınıĢı(Berkowitz1993)
ġekil 1.4. Sporda Saldırganlığın Yönü ve ÇeĢitleri (Özerkan 2004).
ġekil 1.5. DüĢmanlık içeren saldırganlık, araçsal saldırganlık ve atılganlık davranıĢı  arasında ayırım yapmada güçlükler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

KUZU GÜR Zeynep Gülberk, Çalışan Evli Kadınların Evlilik Uyum Düzeyleri İle Depresyon Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

For instance, immunodiagnostic assays, lateral flow assays, micro- scopic imaging, flow cytometry, colorimetric detection, photonic crystal and surface plasmon resonance (SPR)

Bir sayı cisminin diskriminantı tek bir asal çarpan içeriyorsa, sınıf sayısı tektir ([4]).. Bu kısımda sürekli kesir denilince sadece pozitif, sonlu ve basit olanlar

Aydınlatma insanlar için geçmişten bugüne önemli ihtiyaçlarından biri olmuştur. Ateşin kontrol altına alınmasıyla birlikte bu ısı ve ışık kaynağının

Aralık-%frekans dağılımının, veri sayısının artırılması ile olası değişimi, RQD - Süreksizlik aralığı arasındaki ilişkiler ve kaya kütlesi içinde görünmeyen

Bu araştırma ilköğretim 8.sınıf öğrencilerinin; saldırganlık düzeyleri ile algılanan sosyal destek düzeyleri (genel, ailelerinden, arkadaşlarından ve

Giddens, bu durumda kaçınılmaz olarak değerlendirdiği küreselleşme süreci içerisinde yeni dönüşümler bağlamında yeni bir politik yorum olan “üçüncü yol”

Saldırganlık davranışı Birçok erkek balık tarafından gösterilen saldırganlık davranışı, yüzgeçlerin yükseltilmesi ve solungaç kapaklarının kabartılması,