• Sonuç bulunamadı

Farklı kuşaklardan kadınlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Farklı kuşaklardan kadınlar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

kuşaklardan

kadınlar

vardır. Kimileri o üzüntüyü fazla abartır, onu acı acı yaşar ve çok fazla önemser. Kimile­ ri hayat sürüyor, bu üzüntü de geçecek diye düşünmeyi becerir. Mutlu ya da mutsuz, geriye baktığımız zaman o kadar çok şey yaşamışız ki... Ama bugün onların hiçbiri yok. Ne mutsuzluklar için ağlıyoruz, ne mutluluklar için hoplayıp zıplıyoruz. Bu kitapta özellikle diyorum ki, bunlar geçici anlar. Zaten ha­ yat da anlardan ibaret. O za­ man mutlulukları abartalım, mutsuzlukları geçiştirelim. Çünkü hayat bitiveriyor.

SON KUŞAKTA ZORLANDIM

Üç kuşak kadının hayatını, duygularını yazdınız. En çok hangisinde zorlandınız?

Son kuşağı yazmak daha zor oldu. Çünkü o daha karma­ şık bir kuşak. İlk kuşak be­ nim annemin kuşağı. Onlar daha belirgin, daha şablon. Kendi kuşağım, kendi çev­ rem zaten kolay oldu. 68 ku­ şağının kentli kadınını yaz­ dım. Ama ondan sonraki ku­ şağı yazmak zor oldu, çünkü birbirine benzemeyen bir gençlik var. Kimi çok özgür, çok mutlu, kimi çok eğitimli, çok akıllı, kimi inanılmaz so­ rumsuz, bunalım içinde... O kadar farklılar ki birbirlerin­ den.

Bundan sonra kuşaklan tanım­ lamak daha mı zor olacak?

Evet, galiba. Sabah uykusuz gelen genç arkadaşlara soru­ yorum, birisi İnternet'in ba­ şında sabahlamış, diğeri Ke- mancı'da, bir diğerinin ailevi sorunlan var. O kadar farklı yaşıyorlar ki.

Kuşak kavramı belirsizleşirken kuşak çatışması tarihe mi kan-şıyor acaba?

Aile kurumu oldukça kuşak çatışması bitmez gibi geliyor bana. Çünkü en modem an­ ne babalar bile çocuklarıyla bir çatışma yaşıyorlar. Anne babaların çocuklarını mü­ kemmel görme arayışlan bit­ medikçe kuşak çatışması da bitmeyecek. Belki de bilgi-bil- gisizlik çatışması yaşanacak. Kazanan tarafın kim olacağı­ nı ise bilemiyorum.

Kitap otobiyografik özellikler taşıyor mu?

Hayır. Ama birinci kuşak an­ ne, yani Nilüfer'de annemin hayatından bölümler var.

Kitapta mekân ya da atmosfer tasvirleri değil de, insanların gi­ yim kuşamlarını, dış görünüş­ lerini anlatmışsınız uzun uzun. Dış görünüşe çok mu önem ve­ riyorsunuz?

İnsanın kişiliği ve nasıl biri olduğu hakkında çok önemli ipuçlan verir giyim bence. İn­ san psikolojisinde giyimin önemli yeri var. Bir de benim kitaplarımda hep kentli ka­ dın var. Giyim, güzel görün-' mek, estetik son derece önemli bu kadmlar için. Me­ kânlara çok yer vermememe gelince... Ben kitaba şehir ya da ülke de koymak istemiyo­ rum. Daha evrensel olsun is­ tiyorum.

'Kadının Adı Yok'tan bugüne 10 yıl geçti. Kadm hareketinde o günden bugüne neler değişti?

Kadm hareketinin başlangıç noktasıydı o yıllar. 90'lara ka­ dar tırmandı. Bir sürü der­ nek, kuruluş oluştu. Şimdi onlar bitti. Belki de yerine oturdu bazı şeyler. O bir geçiş noktasıydı. Mor iğne kam­ panyaları, barları basmalar... Belki onlar o dönem içinde yapılması gereken şeylerdi. Şimdi bence çok fazla gün­ demde olmasa bile insanlar daha bilinçli bu konuda. Kar­ şı çıkmayı, tepki göstermeyi öğrendiler. Basm kadm mese­ lesiyle ilgilenmeye başladı.

Kadm hareketinin geldiği nok­ tadan memnun musunuz?

Hayır lüç değilim. Çok fazla destek görmüyor. Bu sabah televizyonu açtım. Ayşe Öz- gün'iin programında Ajda Pekkan'ı dinledim. Kadm er­ kek ilişkilerinden söz eder­ ken, "asla feminist değilim, bu harekete yakınlık duymu­ yorum. Çünkü kadm kadın­ dır, erkek erkektir," dedi. Çok bilgisizce yapılmış bir konuşma oldu. Ayşe Özgün de ona haklısınız, haklısınız dedi. E, tabü ki kadm kadın­ dır, erkek erkektir. Tabii ki biz de bu farklılığı destekli­ yoruz. O yüzden aşklar

yaşa-T yaşa-T- ÇlÇlOf}'

21 Aralık 1997

nıyor, sevgililerimiz oluyor.

Peki nasıl oluyor da bu temel nokta bir türlü aşılamıyor? Fe­ minizmin tanımında bile anla­ şılamıyor?

Evet, bu temel nokta aşılamı­ yor. Ben burada basım kaba­ hatli görüyorum. Bizim er­ kek basınımız, hele bu üç dört büyük gazete dışındaki yan gazeteler, komiklik olsun diye ya da erkek müşterileri çekmek için o kadar çarpıttı­ lar ki feminizmi. Basının olumsuz tavrı, çirkin kadm­ lar feminist olur, bakımsız olur, erkekleri sevmez gibi yansıtmaları yerleşü.

Kadın hareketi tekrar yüksele­ cek mi sizce, 90'lann başındaki gibi?

O boyutta olacağım sanmıyo­ rum. O boyutta yükselmese bile daha ciddi bir boyutta çok uzun bir süre gündemde kalacak. Bir kere kadınların politikaya atılacağına çok inanıyorum. Orada erkekleri yeneceklerine inanıyorum. Kadmlar politikada çok iyi şeyler yapacaklar.

Kitapların isimleri, 'Kadının Adı Yok', 'Aslında Aşk da Yok', 'Değişen Bir Şey Yok', 'Aynada Aşk Vardı'... Kitap isimleri bir-biriyle çelişiyor. Aslmda haya­ tın da çelişkilerle dolu olduğu­ nu mu söylemek istiyorsunuz?

Çelişki ama çok gerçek bir çe­ lişki değil bu. Şöyle... Aşk var, ama aynada var. 'Kadi­ rim Adı Yok' zamanında da­ ha kah bakıyordum. Aşık ol­ duğumu sandığım bir adam­ dan şimdi nefret ediyorsam, demek ki diyorum aşk filan değilmiş o. Şimdi diyorum ki, ben bunları, bu acıyı, bu keyfi yaşadım. Bu güzelliği tadıyorum, böyle farklı bir şey var. O açıdan aşk var di­ yorum. Ama aşk bir ihtiyaç. Belki de kendi yarattığın bir şeye aşık oluyorsun. Belki de kendine aşık oluyorsun.

BENİ HERKES OKUYOR

Okur kitlenizi tanıyor musu­ nuz? Sizi kimler okuyor?

Evime temizliğe gelen kadm benden büyük bir arzuyla ki­ tabımı istedi. Profesör arka­ daşım da heyecanla aradı ve çok beğendiğini söyledi. Öy­ le bir şansım var benim. Belki 'Kadının Adı Yok' çıktığında o küçümsemelerinin nedeni de buydu. Herkesin okuyup beğendiği bir kitap iyi ola­ maz dediler. Çok geniş, tuhaf denecek kadar geniş bir okur kitlem var benim. Genç, yaş­ lı, erkek, kadm, eğitimli, eği­ timsiz... Üçüncü ay bitiyor, 20 bin kitap da bitmek üzere. Yine bir rekora gidiyor kitap.

Kolay mı yazıyorsunuz?

Çok kolay yazıyorum. Hiç öyle filmlerdeki gibi buruştu­ rup atmıyorum. Yalnız çok okuyorum yazdıklarımı, üs­ tünden düzeltiyorum.

Yazdıklarınızı okurken gülüp ağladığınız oluyor mu?

Vallahi oluyor inanır mısınız. Gülmekten çok, bazı sahnele­ ri okuduğumda şöyle bir hü­ zün kaplıyor içimi. Yazarken bir şey hissetmiyorum, okur­ ken etkileniyorum.

Kitabın çok okunması, çok sat­ ması önemli mi sizin için? Hâlâ o heyecanı taşıyor musunuz?

Taşımam gerektiği kadar ta­ şıdığımı sanmıyorum. Ama benim çok soğukkanlı bir ta­ rafım var. Başarısızlıklar beni çok fazla etkilemiyor. Kitap 3 bin satıp dursaydı da hiç üzülmezdim. Çok okunup çok sattığı zaman mutluluk duyuyorum, ama hayatımın en önemli parçası değil.

Hayatınızın en önemli parçası ne?

En önemli parçası, aşk, iş, ai­ le, sağlık... Hepsmin aynı an­ da düzgün gitmesi benim için çok önemli. Sevgilimle kavgalı geçirdiğim bir gece dünyarun sonu gibidir ya da başınım ağrıdığı bir gün yine dünyanın sonudur. Ama ki­ tabımın satmaması dünyanın sonu değildir. İş galiba dün­ yanın sonu değil artık, ama eskiden iş birinci plandaydı.

Kendi bedeninizden hem sağ­ lık hem de estetik açıdan mem­ nun olma ihtiyacı son zaman­ larda oluşan bir şey mi?

Sağlığı katmıyorum, sağlık zaten her şeyin başı olan bir şey. Güzellik, estetik, o da mutluluk kaynağı. Bedenimiz çok önemli mutluluk için.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çok uluslu şirketlerin dümen suyunda giden ve küresel ısınmayla mücadeleyi köstekleyen Bush yönetimi, ABD'nin kuzeybat ı ucundaki dünyanın bâkir kalabilmiş nadir

“Güneş benzeri yıldızların %30’unun çevresinde yörüngesi yıldıza yakın, süper Dünyalar ya da Neptün benzeri gezegenler olduğu görüşü çok dikkate değer. Bu çok

Yine yasaklar başlığıyla düzenlenen maddenin c bendine göre, “biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynakların korunması amac ı için belirlenmiş genetik çeşitlilik

Teck Cominco firmasının Kazdağları’nda başlattığı sondaj çalışmalarını yargıya taşıyacaklarını belirten Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü ve Ziraat

Derelerin Kardeşliği Platformu olarak ülkemizin her bir köşesinde mücadele eden yerel direniş örgütleriyle birlikte, sermaye sahiplerine karşı doğayı ve ya şamı

Bu sınır ve eksiklerin herbiri sonuç olarak bu tür emek süreçlerinin potansiyel dönü ştürücü güçlerinin abartılmasına ve bu süreçlerin daimi olarak diğer üretken olmayan

Suyun bütün insanların ortak kamusal mülkiyeti olduğunun vurgulandığı açıklamada, “Tüm ekosistemlerin vazgeçilmez kaynağı ve temel ihtiyacı olan suyu kimse özel

Jeologlar için mineral; doğal oluşan, katı olan, jeolojik süreçler ile oluşan, kristal yapıya sahip olan, tanımlanabilir kimyasal bileşime sahip olan ve organik