• Sonuç bulunamadı

Doğumunun 83, ölümünün 20. yılında bir usta:Behçet Necatigil

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğumunun 83, ölümünün 20. yılında bir usta:Behçet Necatigil"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İçinde bulunduğumuz yıl,

Behçet Necatigıl’in

doğumunun 83., ölümünün

20. yılı. Ustamızm şiirine bir

kez daha bakalım istedik.

ARİFE KALENDER

“Ne biter

Ne kalır geçmiş kitaplarda Ölümden sonra da Söyleriz. ”

E

vet, öldükten sonra da söylemeye devam eden şairimizin ustalarından Behçet Necatigil’in dizeleri bunlar. Daha ilk dizelerinde kapak örgüsünün altında bir burukluğu, hüznü ve suskun­ luğunu duyumsatır. Şiirinin kurgusu ve iş­ lediği temalarla alacakarankğa benzetile­ bilir çok kez. Görsellik yer yer verilse de çok açık, çok net değildir. Sisli ve çağrışım­ lı söylemlerle sözcüğü, dizeyi böler, anla­ mı sözün kendisinden farldı uzamlara çe­ ker. Bununla da okuyucuyu şaşırtarak dü­ şünmeye zorlar.

Şiirinin genelinde mistisizmin önemk bir yer tuttuğu gözlenen şairin özgeçmişi­ ni incelediğimizde, onun yaşantısı ve kişi­ liğiyle yazdıklarının örtüşmesine tanık olu­ ruz. Eğitimciliği, öksüz ve yoksul büyü­ müş olması, geçim sıkıntısı, aile içi çekş- kiler, ülkenin sosyo ekonomik yapısı şairi- n, içe dönük, çok konuşmayan yapısıyla, bütünleşerek, onu şiirin farkk kanatların- dan tutmaya, tutunmaya götürmüş olabi­ lir.

“Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gekp geçenler Eğikp akyorum

Solgun bir gül oluyor dokununca” “Çoklarından düşen güTü akp, onun soluşuna hüzünlenen Necatigü’in -çoklar- ı kimlerdi? Yollarımızın, kenar mahallele­ rinin insanları, pazar yerlerini dolduran­ lar, genel taşıtlarda yolculuk edenler, da­ ha güzel bir yaşama özlem duyan memur­ lar, işçiler... Bunların içinde de en çok ya- şıilar, kadınlar ve çocuklar. Türkülerdeki gibi: “Bir yoksulluk, bir ayrılık, bir ölüm” şairin temalarını oluştururken, onu diren­ genlikten çok yılgınlığa, sıkmnya götürür.

Necati# şiirinde dil

Behçet Necatigil şiiri­ nin en çarpıcı özelkkle- rinden birisi Türkçeyi bilgece kullanması, di­ lin tüm olanakların­ dan çok fazla yarar­ lanmasıdır. Onun şiir­ lerine çoğu kez bir so­ ruyla başladığı, soruy­ la şiirini yürüttüğü ilk okunuşta dikkati çe­ ker.

“Hangisinden çıkınca, hangisine girin-

ce

Evlerin birinde, nerden gelindi Kimin aklı, kim haklı düğümler içinde Biri biri ne karışıyor.”

“M asa” adlı bu şiirde altı soru zamirini dört dize içinde kullanırken, “birine” söz­ cüğünü de “biri ne” olarak ayırarak anla­ mı farklılaştım.

Soru zamirlerinin yanı sıra belgisiz za­ mirler de hemen her şürinde belirgin ola­ rak kullandır. Bir birisi, birkaç, bir zaman, biraz, birinden...

Nesneler, Behçet Necatigil şürinde çağ- nşım aracıdır. Tüten kömür sobası, ocak­ ta kaynayan çorba, öğrencinin taşıtta unuttuğu beslenme çantası, evin bir yanı­ na ustalıkla yığılmış odunlar, çürümeye bı­ rakılmış çamaşır ipi, kirlenmiş gözlük ca­ mı, kül tabağında yanan sigara, pencere­ deki ölü sinekler, kağşamış kapak, durma­ dan damlayan musluk vb... onun söyle­ mek istediklerine birer simgedirler. Bir memurun evinde ne varsa, yaşamında, yollarında hangi görüntü varsa bunu usta

D okum unun 83, ölüm ünün 20 yılında bir usta

Behcet rlecalEİ!alL

F

k

dil bilinciyle alıp düşe, düşünsele bağlaya­ rak gerçeğin soyutla bütünleşmesini sağ­ lar. Aynı şürlerde uzak-yakın, ileri -geri, geniş-dâr, aşağı-yukan gibi zıt anlamlı şi­ fadan da kullanarak şürin yatağım derin­ leştirip, boyunu uzatır.

...psinın ________________ o--dşte elleri Varsın kısa bir süre yürünüyor uzakken Her birinin yollan...”

“Gelseler, oturulsa” gibi kipleri kulla­ nışının yanı sıra günlük dilde söylene söy­ lene aşınmış sözcükler de, şiirde yadırga­ nan sözcüklerde dizelerde yer alır. “Yo- yo” sık kullandığımız “Yok yok” söylemin­ den başka bir şey değilken yan yana ve “k”sız yazılışı sözcüğü farklı kılar. Tekno­ lojiyle ilgili terimler, adlar genel olarak şi­ irlerimizde fazla kullanılmazken Necatigil: Buldozer, sentetik, plastik kordon, kez­ zap, deterjan, travmotoloji, far, sert fren, kamyon, özel sektör vb., sözcüklerini ire sokarken bir yandan da (yenmel , okunmalık, balbal, yitik, gelensiz, duyu- septil, tiryak, bisütun, fligran, eskilemek, siyasetgâh gibi) kendi türettiği ifadelerle de dizelerini renklendirir. “Nişadır” da:

“Her tepki bir direnme ve değişmez yo­ lunda

Kopar lehim, uçup gider nişadır.” derken “G iz” şiirinde: “Parlayarak göz­ leri yaklaşırlar/Geçse ellerine diderler tif­ tik” dizelerindeki gibi devrik cümlelerden de yararlanır.

Çinaslara, ses oyunlarına sıkça başvuran şair benzer sözcükleri, arada da aynı har- sık yineleyerek şürinin müziğini oluştu­ rur. “Yalnız ben neden böyle sonra gün­ lerce morfin/gibi uyuşuktur kim suçlu bir zaman/Sen ben biraz din biraz. “Siyah be­ yaz” şiirindeki bu dizeler söz dizimi bakı­ mından karmaşıklığına karşın bütünlük içinde yerini bulur.

Çevre daralmak uzak Lardan el çekmeli

1 Şi­

îlik,

Azaldıkça güzel birden Bire kesilmeli.” dizelerinde uzaklardan ve birdenbire sözcükleri dize sonlarında bölünüp bir sonraki dizede büyük harfle başlarken okuyucu­ yu şaşırtır. “Sekiz sakız biz yokuz sülük salak sinek­ ler” ve “kapkaçtı, kaç ka­ pı, tarla ekin / Bize göre biçilmiştir.” dizelerindeki tek sesin tekrarlanışı Necatigil şiirine hız kazandırır. “Kareler” kitabında dille fazla uğraşan şair halk deyişlerinden, dilimize vb...)

Behçet Necatigil şiirinde biçem

ikiliklerden beşliklere, kısa yazım biçimlerin­ den uzun anlatılara va­ rıncaya dek birçok bi­ çim deneyen şairin, genel tarzmda dizeyi yarım bırakıp (...) iki üç çizgi koyarak, boş­ luğu okuyucuya ta­ mamlatma istediği se­ zilir.

“Bir zaman belki güzel, değişen bir mo­ del..

Yeniler derken eski vitrinleri, çocuk­ luk...

N e kadar çevirseler yüzünü Geriler.”

dizelerinde ve “Neden/siz” şiirindeki: “Sargılarda tedirgin/Bir size seslenen ses neden/siz” söyleminde tamamlatılmak is­ tenen sözcük ya da ekler dize ortasında, sonunda ya da başında bulanibilirler. Di­ zeler arasındaki bağlantıyı ise; ya üstteki dizenin son sözcüğünü kesip, bölerek...

“Silinmiş bir den/iz Eğilip bakmam sulara. Daha çok yüzüm olur.”

ya da “gitmiş kadar olmak insanın gide­ ceği/yerele gelişi biz gelelim içerler” dize­ lerindeki gibi uzun bir söylemi, anlam ola­ rak alt dizelerde devam ettirerek sağlar.

“Duraklar” adlı şiiri bir smav kâğıdının ¡örüntüsüyle başlayan hem bir test şiir lem de onun dünyasından alıntılardır.

“Bir kişiyi sevgilerde görmeye Kaç kapıdan gireceksin: 1) Kimlik kartı

2) Yanma katılanlar 3) Bırakın eşyanızı..

Son kapı açılınca karşınızda başkası” “Kareler-AÎdar” kitabı şairin hem ses-Son i

lerle uğraştığı hem de daha çok Batı şiirin de gördüğümüz yazım biçemini denediği çoğunluğu kısa şiirlerden oluşur.

“Ararken Aşk-ı Memnu Aşksız in ­ sanlar

Behçet Necatigil şiirinin en çarpıcı özelliklerinden birisi Türkçeyi bilgece kullanması, dilin tüm ola­ naklarından çok fazla yararlanmasıdır.

Av Avare Yıllar AyrıDünya 1+1 Bir Açıdan Bir Ölü Evi.” “Bir Sözlükte Kitap Adlan” adlı üç bö­ lümden oluşan bu şiirde ilk bölümde “A” sesi, ikinci bölümde “B ”, son bölümde ise “Y-K” sesleri sık tekrarlanmış olup; alt al­ ta, yan yana yazılışıyla da okuyucuyu fark­ lı pencerelerden baktırmayı amaçlar. 1972-1979 yıllan arasında yazılan şiirleri ha uzun yer yer öykümsü (içerde, Evlilik, H er Zaman Atatürk, Bir Genç Konuşu­ yor vb.) ve uzun dizelerden oluşur.

Şürlerinde halk edebiyaü söylemlerin­ den, divan edebiyaü yazım şeklinden de yararlanan Necatigil, klasik Türk şiirinin uyaklarından, rediflerinden, cinas ve me­ cazlarından da şiirine renkler alır, kaynak­ larım genişletir.

“Güçlü Artmalarda direkleri kırılmış Gemiler bize sığınır-bulduk sanırız.” “Liman”da beyideri denerken, “Dalar” da: “Her yol bir yerde biter/Herkes bir yol bir çarşı/Orda alışverişler/Ya bir boşluk, ya Tanrı/Gördüm evlere evlere.” halk söy­ lemi, “Dar çağlara karşı koymak Ata­ türk’le” bölümündeki şürlerinde de hece­ cilerin, meşalecilerin sesleri duyumsanır.

Behçet Necatigil'in ana temaları

Necatigil şürinde başta ölümün misti­ sizmle birlikte işlenişinin yanı sıra evler, yollar, okul, çocuk ve kadın temaları sık

Î

jörülür. Var oluşu, yokluğu sürekli sorgu- arken, uyku silonu kaçış istemleri, yaşlı­ lık, odalar, evlilik bezginlikleri, yurt ve Atatürk sevgisi, alkol, sigara, teknolojinin ve savaşların etküeri de onun temalarım oluşturur.

“Konumuza dönelim Yaşamak ilk bölüm O kolay anlaşıldı Ölüm son bölümdür”

“Garnitür” şürinde “Ölümler söyle- tir/Sağlık sığlık susanz/Gömülü gönlü- müzde/Ölümdür.” dizelerinde de ömrün son bölümüne gelininceye dek yaşam sı­ k la, sığ ve anlamsızdır. Bu boşlukta sürek- ü gömülü duran şey ölümün kendisidir. “Bir dağda bir tüneli geçe say” diyen şair darlıklardan, karanlık ve bunaltılarından kurtuluşu yok oluşunda, ölümde bulur.” Bazıları yakınları içinde ölür/Gelirler çağ- nya/sıkmtılı, gergin hava/Bir şey söyleye­ bilir. “içinde Ölü” adlı bu şiirinde de bir-unu göstermeye çakşırken, çok sık olarak kendisine yolculuklar yapar. Yaşaman çe- lişki ve çirkinliklerine, sıradanlığına katla- namadığı yerde arada intihan da düşün­ düğü görülür.

“Çoktur bekleyenler Suçtur uzun yaşamak Ama eümizde mi Batı için geçerk intihar.”

Batı için geçerk dediği intiharın töre ve inanışlara uymadığını düşünen şair “inti­ har” başlıklı şürinde: “Çığlık dondu du- dakta/Karankkta bir nokta/Acıdan kıv- ranmakta/Et tırnaktan ayrıldı.” dizeleriy­ le de intiharın görüntüsünü sergüer. “Tem­ muz Tikleri”nde:

“Bıkkın kapandığın hücrede Gönlünce ölümleri düşle Bir uçurum, otobüs.. Yalnız sen kurtulmasan!”

Ölüm yalnız onun için gerekkdir, uçu­ ruma yuvarlanan otobüsteki diğer insan­ lara bir şey olmasın. Aym şürin son bölüm­ lerinde de serseri bir kurşunun bir bulvar­ da yalnızca kendisini bulmasını ister. İn­ mek, felçk yaşlıları mutsuz kadın ve çocuk­ ları kendisine konu seçen şairin bu da in­ sancıl bakışı, insan sevgisinin göstergesi­ dir.

“Beni bana çiziktir, bana ban/ divit divit, divit!” diyen şair sürekli kendisini kendi­ sine çiziktirirken “ölüm sen her şey bitme misin?” sorusu her zaman beynindedir. “Duyuru” şürinde:

“Ya gittiler uzaklara Ki bu kurtuluştur

(2)

Ya yalnızlık adına Bir savaşa girdiler Bundan korkulur.”

Uzak dediği yer bellidir Necatigil’in, bu kolaydır “kurtuluştur” ama zor olan yapa­ yalnız olduğunu bile bile yaşamaya devam etmektir. “ Yazmıştı birisi/Hangi kitap- taydı/Onun anlattığı oldum”. Ölüm, tan­ rı ve yalnızlık şiirlerini yazarken Necati- gil, bu temaları okuyucuya da sorgulatır onu bu örgünün içine çeker.

Birçok şiirinde şairlerin kendi araların­ daki çekişmeleri, şairin oturuşu, duruşu, kendi yazdıklarına ilişkin değerlendirme­ leri sunulur. “Yemek vakti”nde:

“Karanlıktan usulca bakarlar ne yapı­ yor

Ne yapsın masasında bir şeyler anyor O şeyler nerden mi geldi

Söylemiyor, yazıyor.”

dizeleriyle bir şairin çalışmasını görün­ tülerken, başlıksız şiirlerinin birinde: “Ben ne Batılı bir şair/Ne öyle düşün adam:/Su- lar akar düşünür/Nasıl onarsa damı” di­ yerek şiirinin ipuçlarını verir.” Ama bun­ ların topu/Şair mi, nâzım/Ben olsam on­ ların yerinae/yazmazdım.” ifadesiyle de “İplik” şiirinde divan şiirine ilişkin görüş­ lerini belirtir. “Orhan Kemal” başlıklı şi­ irde “keyif” diye yazdığı şiirden söz eder­ ken, “Bu Ozanlar” da “bu ozanlar birbiri­ ni çekemez” deyişiyle edebiyatçıların iç çekişmesini anlatır.

Necatigil şiiri büyük aşkların, ulaşılmaz sevdaların ya da düzene, kurallara baş kal­ dıran, bunun kavgasını veren yüksek söy­ lemli bir şiir değil, küçük durumların, kü­ çük duyarlıkların, özlemlerin, acıların kü­ çük insan dünyalarında nasıl başlayıp bit­ tiğini, söyleyen derinlemesine ve çok bo- yudu incelenmiş bir şiirdir.

Şürlerinde erotizmi, cinselliği fazla işle­ meyen şair kadınlarla ilgili şiirlerde kadı­ nın cinselliğinden, görüntüsünden çok onların çıkmazlarım, toplum baskılarını, suskunluklarım sunmaya çalışır.”

“Gözleri yaktığımız ölügözü ışıkta Her an kapısı açık ve geçeriz önünden İzler kısık bakışları bezgin adımlarımı­ zı

Bir şey yapamıyorsak belki de bu yüz­ den.”

“Bağ” adlı bu şiirde kadının ezilmişliği­ ni sezdirirken, “Kadınlar, da “İtilmiş gün- düzlerde/Çoğu ancak gecelerde vardı- lar/Çağnldıkça geçici/fısıltılara kandılar” dizelerinde gündüzlerde ekonomik

öz-S

gürlüğünü kazanamamış, birey olma hak- anm Dilmeyen, kullanamayan itilip, hor­ lanan kadının mutlu olma hevesiyle kü­ çücük fısıltılara kamşlan, aldanışları anla­ tılır.

“Neden önce boğulmuşlar bu kadar uzaklarda/ Bir daha boğulurlar” derken de bu boğulmuşluğun daha da süreceği­ ni söyler. Komşu kadınların ev içi çıkmaz­ ları, felçli yaşlı kadınlar ve birçok şiirinde de evindeki; kaçmak kurtulmak istediği kendi karısı ve çocukları dizelerinde yer alır..

“Hep kendi çıkarında Kaçardın, kaç Bu çocuklar bu kadın O sabahlar bu gece İşte gene karşımda Nefret ya da acıma Şimdi ne yapacaksın?”

“Sinanpaşa” adlı bu uzun, yer yer ko­ nuşma dili, tasvir ve anlatıyla süren şiirde hem kendi özeleştirisini yapar, hem de so­ rumluluk duygusuyla birlikte toplumun bireyler üzerindeki baskısını sezinletir. Ev­ lilik kurumunun insanları tüketişi, birini birine yedirişi birçok şiirde karşımıza çı­ karken “Evler” temasının sık işlenişinde de bu kurumun yıpratışlarının büyük et­ kisi olduğu düşünüleb »ilir. “Çatı’ ua: “Bı­ kılır, tükendi/ Hep aynı/ Biçimsiz boşluk­ lar/ Dolu sandıklarınızda. ” Şair kendi ya­ şamını anlatırken yığınlarca insanın da ta­ zeliğini, rengini, kokusunu yitirmiş, bıkı­ lan tükenmiş sevmelerden; zorunlu bir­ likteliklerden söz eder.

Necatigil’in kendi çocukluğunu gördü­ ğü ,aradığı çocuklar aa neşeli cıvıl cıvıl, ye­ rinde duramayan türden değildir. Verile­ ni alan, sorulanı yanıtlayan, otur deyince oturan suskun çocuklardır. “Kısık” şiiri hem özgeçmişi hem de çocukluğunun res­ midir.

“Hem ben ne yazdımsa ağırlığı altında Ezildim de yazdım

Kimse diyemez ki özenmiş yazıyor Doğdum dünya harbi, birinci dünya harbi

Çocukluğum veremli inek sütleri Boynumda kollarımda oyuk lenfa bez­ leri

Hastane koridoru, beklemek, küvet, irin

Acısını ancak bir ben bilirim.

Derin izleri derimde utanacak değilim. ” Birçok şiirinde okullardan, okulların ço­ cuklarından sözeden Necatigil bunları an­ latırken, smava, sınıf geçmeye ilişkin du­ rumlardan ve eğitimde kullanılan nesne­ lerden (Kâğıt, çanta, kalem vb.) de yarar­ lanır.

“Yol çantası”nda: Hazırlık sınıfına gi­ den bir çocuğun dalgalara dalarak çanta­ sını taşıtta unutuşu, “Dersiniz vardı/ Gel­ miştim, yalandım” dizelerindeki dersi hep birer verilerdir. “Bir bir daha Bir daha”da: Tanrı imtihan eder/ Tekrar imtihan eder/ Kul hazır ümitler/ Kendi öyle zanneder” söyleminde de yine mistisizme başvurur. “Bunlar da ellerim yazgı çizgi”, “Okun­ muş toprak/ Çocukluğumun resmi” di­ yen şair kaderciliğini, inançlarını gösterir.

“Ağzında sigara Bir yanar bir söner”

dudaklarından sigarasını eksik etmeyen Necatigil zaman zaman sigaradan, alkol­ den de söz eder. “Geldik atmaya bir yü­ kü/ Karşımız yanımız— sırtlanırız/ sus­ mak, içki, gürültü/ Birinden biri.” Arada kalabalıklarda sıkıntısını unutmaya çalış­ sa da gürültü ve gereksiz konuşmalardan rahatsızlığını dizelerine yansıtır.

“Bir iki şey almaya girdiğimiz dükkân­ lar

- Daha? Başka?

Söylerdim, tezgâhtar, yorulma Olsa.”

Bazen sezinleterek, bazen açıkça ironi­ yi de kullanan şair gereksiz görgü kuralla­ rı, gizil insan bencilliklerini, özlemleri gü­ lümseterek sunar. “Geçmiş olsun, neden oldu/ Biraz içten, biraz sinsi/ Olur ya iler­ de/ Çok hafif bizdeki” dizelerde; başka­ larının başma gelen kötü olaylar kendi ba­ sma gelmediği için gizlice sevinen, içten­ likten ırak insan egosunun eleştirisi yapı­ lır.

“Gerekliydi uzaklarda bunalınca İkinci ev!”

Evler şairi en fazla yoran, en çok ince­ lediği, sürekli anlattığı bir konudur. Ahşa­ bı, köşkü, betonu, apartman veya site gö­ rüntüleriyle evler. Bunaldığı, sıkıldığı, yaz­ dığı, yediği ve hep ölümü düşündüğü bu duvarların içi... Bu duvarların arasındaki tüm nesneler görüntü ve adlanyla şiirlerin­ de yansırken, aile içi kavgalar, çekişmeler, geçim darlığı, dargınlık, dağınıklık da ay­ rıntılarıyla gösterilir. “E rte o e : “Evler de­ diniz, evlerdeydiniz/ Anlatın evleri/ An­ lattı, yetmedi/ Artık güz dönemi. ” dizele­ riyle evleri bilinçli olarak seçtiğini, incele­ diğini anlatır. “Eşya gücü” kırılan eşyanın yerine yenisini koyamayan dar gelirli insa­ nı gösterirken, “Sıcak Mutfak”ta. “Kan, ter, yağ-/ Birkaç çeşit:/ Fırın, kuyu, kızart­ m a/ Buğu, bastı, kapama/ Çengel, kâğıt, kiremit.” dizeleriyle nesneleri simgeleşti­ rerek iç dünyasını duyumsatır.

“Bizi bekleyen evlere Gitmeyiz, gidemeyiz de Sürüklendiklerimiz Dönüşleri pişmanlık.”

Kendisini bekleyen, gitmek zorunda kaldığı evlere isteksiz, bezgince girer. “İkinci E v” de olsa kendinden kaçışı bi­ tecek midir? İkinci ev neyin istemini sim­ geler? Aşka, umuda, sorumsuzluğa varış mı?.. “Evde Zaman AşımT’ında

kullandı-Behçet Necatigil, Adalet Cimcoz ve Sait Faik'le birlikte. (Maya Sanat Galerisi, 5 Mayıs 1952)

ğı sözcükler (konserve, cips, mısır gevre­ ği, pirinç, torbalarda bulgur, acımış yağ, böceklenmiş yiyecek) sıkıntısının göster­ geleridir bir bakıma.

Yollar, evler kentin genel görüntüsü de­ ğiştikçe, gökdelenler -siteler hızla çoğal­ dıkça şair hem yeni evlere özlem duyar hem de:

“Adım nereye verilir Evlere-ilerde Kalmaz böyle evler”

dediği evlerde hep aynı kiri soluyan, gökdelenlerin yanında ufacık kalmış “Ba­ tıkta evlerin”, kendi evinin yok olacağını düşünür.

Eve gelen konuktan, ocakta kaynayan yemeğin tuzuna, pencere kıyısında ölmüş sineğe, balkon görüntüsüne, yanmayan bacaya, bacağı kırık iskemleye, toz bezi, deterjana kadar evleri, eviçi konuşma ve nesneleri anlatan Behçet Necatigil’in öz­ gün sesi, özgün şiirleri de yine bu evlerde yazılmıştır.

Behçet Necatigl'mşiri

ı l n n n ı ı l n m m ı ı î

oegerıendrtşt

Evler - “Benim şiirleri­

me vuran ışık tanıdı­ ğım, yaşadığım evler­ den gelir. “Ç e v re d e ­ ki “Evler” şiirini en iyi şiirlerimden biri saya­ rım. “Evler” kitabın­ da ise, istediği kadar sokağa açılsın, sonun­ da gene evde, kendi evinde yaşamak zorundaki insanın, yeri­ ne göre bunalan, yerine göre ümitlerle, küçük, küçüklüğü ölçüsünde büyük se­ vinçlerle ferahlayan, kendi dünyasını ken­ di yaratacak olan insanın çeşitli halleri ay­ rıntılı olarak anlatıldı.”

Şiirin Anlamı - “Kapanık, örtülü, me­

cazlar altında saldı bile olsa, gene de bel­ li, hiç değilse sezilebilir bir amam, bir ya­ zılış sebebi görülmeli şiirde.”

Şiirde Bütünlük - “Birçok şiirler; yer yer

güzel de üstelik; biçim, düzen, istif yoksu­ lu oldukları için unutulup gitmişlerdir. Bu seziş, bir buluş, bir tema ne kadar yeni ve güçlü olursa olsun, sağlam bir deyişe eri­ şemedi mi ömürsüzdür. Genç yaşlarda

he-E

ecan sonsuz, ilham boldur; ama çokluk, ir şey eksik olur: Mısralarda en azından güzellik. Şiirdeki bütün güzelliği, parça güzelliklerinin kesiksiz sürüp gidebilme­ sinden doğar. Arada, bir mısraın bile ak­ samaması; şiirde verilmek istenen bir ha­ va, yaratılmak istenen bir iklim sahiden varsa onu bozar, zedeler....”

Şiir ve Sözcükler: “ Şiire her zaman sözc­

ükle gidildi. Rasgele bir duygu veya dü­ şüncenin anlatımında bile yerini yadırga­ yan bir sözcüğü karanlık, belirsiz diye çi­ zer, daha uygun düşenini ararız. Bu böy­ le olunca yazının en yüce doruğu olan şi­ irde sözcüğün özellikle (...) Kralçiçeği ol­ ması gerekir. Şu da var ki bir başına söz­ cük, yani yeter sayıda destekten, yardım­ cı öğelerden yoksun bir sözcük bir ıssız ada mahkûmudur.” ...“Evet, şiir gelir gider, ama bu geliş gidiş, bu dönüp dolaşma bir sözcük dolayında sanılsa bi­ le, belli veya gizli atkılarla birbirlerine bağ­

lanması gereken sözcükler arasındadır, ya­ ni cümlede, Şiirin gelip sözcüğe dayan­ ması sözünden bunu anlıyorum.”

Şiirle Savaş - “Şiir, bilgi mi? Kuramsal

bilgilerle mi yazdır? Yoo, hayır, küçültür şiiri bu! Bilgiyi, bildiriyi öne alarak, stan­ dart maddelerle şiir yazanlar da olur. Ama şiir bir yaşantıdır; bize el koymuş, içimize taş gibi oturmuş olayları, olgulan biçim­ lere, kalıplara dökme işidir.”...”

Entelektüel şüri mi savunuyorum? Öy­ leye benziyor. “Y azD önem indeki(1963) şiirlerimden başlayarak uzun bir süre, bu önerilerimi kendim uygulamaya çalıştım. 1970-1972 arasında “Kareler” başlıklı 30- 35 şiirde bu işi daha da ileri götürdüm: Sözcüklerin aralarım açtım, sözcüklerden değişik kombinezonlarda başka başka an­ lam dizileri çıkarmayı denedim."...’’ama­ cım okuyucunun rasgele bir şiirde, alışıl- mış yazışın içinde de böyle şeyler arama­ sına dikkati çekme isteğiydi. Bütün öğele­ ri, öznesi, yüklemi, tümleçleri yerli yerin­ de, kurallı ya da devrik cümlelerle şiir yaz­ manın, ne diyeyim, öyle pek zor bir şey ol­ madığım göstermek isteğiydi. Şiirin bazı boşluldarı, kopuklukları, eksiklikleri olur­ sa, daha çok şeyleri aym anda anlatabile­ ceği inancıydı.

« »

l^atigfl

toplu bakış

“Şiirime beni ben eden eşyalardan, ev­ lerden, insanlardan silinmez gölgeler düş­ sün; ortak yaşamlardan yerlibir hava gir­ sin isterdim. Yazdıklarım kendi büyük de­ ğerlerimizden, yüzyıllardan bu yana sü­ rüp gelen diri sözcüklerden, deyimlerden, söz ve edebiyat sanatından beslensin ister­ dim. ” diyen şair yazılarının birinde “Çok­ gen” şiirden yana olduğunu belirtir.

Gerçekten de söylemi, kurgusu, dili kul­ lanışı, bir anlamdan binlerce anlam çıka­ rışı, şiir biçemleriyle “Çokgen, açılımı ge­ niş, özgün şiirlerdir Necatigil şiirleri. Türk şiiri içinde aykın ve ayrıksı durak farklı bir ses, farklı bir renk...

“Ne yazlar, ne yazılar Kıştır kalan

Taşlara gideriz

Yaşamın sonu taşlara gitmek olsa da, “Negördükse iyi kötü/Ömür biter biz hâ­ lâ/ Söyleriz” 1979 yılında yitirdiğimiz bü­ yük usta Behçet Necatigil söylemeye de­ vam ediyor halâ...

“Bir yere bir şeyler koymuştuk Gözler, sözler arasında bir yere Belki işlerine yarar biz yokken Dilerim görmüş almış olsunlar!” “Ölüm/kapanmasıdır bir evin” diyen şairin, tüm evlerine girerek, sözler-gözler araşma koyduğu şeyleri dileğine uyarak arayıp bulduk. Belki değil, kesinlikle işi­ mize yaradığından daha da çok yarayaca­ ğından kuşkum yok. Bulduklarımıza en iç­ ten saygıyla...

Kaynaklar:

1 - Behçet Necatigil - Bütün Eserleri - Şi­ irler 1948-1972 Yapı Kredi Yay. 2. Bas.

2- Behçet Necatigil - Bütün Eserleri - Şi­ irler 1972-1979 Y.K. Yay. 1. Bas. 1996

3. Behçet Necatigil - Bütün Eserleri - Bi- le/Yazdı Y.Kredi Yay. 1. Bas. 1997

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama dolarlı, mark- lı turistler dünyayı dolaşıp ge­ zecekler.. Frank yerinde otur­ mak için Fransız yerinden kı

Bu konuda, bir süre önce Tür­ kiye'ye gelen Nancy Festivalinin temsilcisi, tanınmış tiyatro ada­ mı Henri Baradier, «Sersem Kocanın Kurnaz Karısı» adlı

Yüreğindeki sanatçı heyecanını, sanatçı tutku­ sunu, Yaşar Kem al kadar dört bir yanma saçan bir sanatçı daha görmedim, di­ yebilirim.. Bu heyecanı ade­

Günübirlik ziyaretçiler, ço­ cukları için Eyüp oyuncakçılarından boyalı kayıklar, beşikler, fırıldak, tahta kılıç, kamış tüfek, tef, dü­ dük,

Dışişlerinden aldığı bursla Madrid Güzel Sanatlar Akademisinde baskı, gravür kıs­ mını bitirdi.. Kendi dalında araştırmalar

Ahiren Leipzig Konservatuvarında tahsillerini bitirdikten sonra Almanya’da bir çok konserler veren, İstanbulda da ilk ciddî konserlerini dinle­ ten ve şimdi

Türk balesine eği­ timci olarak da katkıları bulunan Akın, “Kuğu Gö­ lü”, “Uyuyan Güzel”, “Romeo ve Jüliet”, “Ham­ let”, “Cindirella” gibi

Kulağım onda, gözlerim tekerlekli sandalyenin tekerleklerinde dinli­ yorum: “Daha iyi, daha güzel daha insanca, yani insanın insanlığım bütün boyutlarıyla