• Sonuç bulunamadı

Avni Arbaş, Türkiye'deki ilk ürünlerini sergiliyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avni Arbaş, Türkiye'deki ilk ürünlerini sergiliyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

77SP-ÍQ9-S'

9 EKİM 1978

AVNi ARBAŞ, TÜRKİYE'DEKİ İLK

ÜRÜNLERİNİ SERGİLİYOR

Z E Y N E P O R A L

“ Bu atlar A v n i’ nin atlan K u vay-ı M illîye atları Kara yamçı altında ak sağrı dolgun

titrer burun kanatları bu atlar A v n i’ nin atla rı...”

A v n i A r baş* m çizdiği atlan ilk kez Paris’ de gördüğünde Nazım Hikmet1 in y a z d ığ ı dize­ ler bunlar... V e bugün A v n i Arbaş’ ın Bedri Rahmi Galeri­ si nde açtığı 9ergiy i izlerken bu

dizeleri anımsamamak olanak­ sız. Sergiyi geziyoruz... E vet A vn i’ nin atlan bunlar... Bunca ressam tarafından ele alınıp da bunca özgün kalabilen atlar: K^h burun kanatları titreyen, kah şaha kalkmış, yeleleri rüz­ gârda savrulmuş, ama her za­ man baş mı almış giden, gitm e­ ye, bir yerlere ulaşmaya çalışan atlar bunlar. Tualde görünen yalnız başlan bile olsa, bütün

bu düşünceleri yansıtan atlar. İşte “Benim A tım ” , işte “Şah­ lanan At?’ , "Doru A t ” ... İşte at başları... A v n i A rb aş’ a kulak verelim: “ A t bir sim ge benim için” diyor. ‘‘K avganın, özgür­ lüğün sim gesi...”

“ A v n i nin atlarını” bırakıp sergiyi gezm eye devam edelim: İşte A vn i'n in doğası: İşte Sarı­ yer, işte Boğaz, işte sular. Kâh.

Boğazın kâh Bodrum’ un, kâh

Kümbet?in suları... Sularda ge­ ce, sularda dalgalar, köpükler, balıklar, balıkçılar... D oğa ve insan içiçe A v n i A rb aş'd a... Her ikisi de sevgiyle aşkla y o ğ ­ rulmuş... Ü stelik bu kez, bu son sergide yer alan doğa re­ simleri bundan öncekilerden çok farklı. Çünkü bunlar Istan- buf da yapılm ış y a da Türkiye’ ­ nin başka bir yöresinde... “ îs- tanbuf da, Tü rkiye’ de resim y apmak, resim y apabilmek’ * çok önemli bir anlam taşıyor A v n i Arbaş için. Bundan iki y ıl ön cesin e dek ç a lış m a la rın ı Fransa’ da sürdüren v e Türki­ ye’ de sürdüremeyen sanatçı

için y u rd u n d a ç a lış a b ilm e k 9onsuz bir mutluluk. N itekim “ Bunlar T ü r k ç e ’ deki ilk ürtim­ lerim” diyor ve şöyle ekliyor: “ Burada çalışmak, çalışabil­ mek, mutluluğa bir adım daha yakın olmak gibi... Burada re­ sim yapmak, herhangi bir tanı­ dığın değil de, bir sevgilinin resmini yapm ak g ib i...” Yani A v n i A rb aş’ m sergideki eserle­ rinin duygusal ya n ı her zaman­ kinden daha bir yüklü. Resmi çizenle çizilen, b oyayı vuranla boyası vurulan arasında hiç mi hiç yabancılık yok...

Sergiy i geziyoruz... A v n i A r ­ baş ve doğa... Bu iki sözcüğü y aryana düşünüp de Bedri Rahmi Eyüboğlu’ nun şu sözle­ rini nasıl anımsamaz insan:

“Arbaş* ın bu hengame içinde (P a r is ’ d e k i sa n a t y a ş a m ı kastediliyor) eriyip gitmemesi, aksine her geçen gün bir kabuk daha sararak gelişmesi, kendini

Sergideki kadın resimlerinin hepsi “ nu” . kabul ettirm esi ne bir rastlantı

ne de mucizedir. Onu dim dik a- y akta tutan m esleğine beslediği sonsuz sevgi ve doğa ile kur­ duğu dörtbaşı mamur dostluk o lm u ş tu r...” B ed ri R a h m i Galerisi” nde gidin de “ dörtbaşı mamur dostluğu” görün...

Sergiyi gezÇoruz: A v n i A r ­ baş’ m bir diğer konusu da ka­ dın lar v e ço cu k la r. Ç ocu k portreleri eski bir tutku, toru­ nuyla, torununun resimleriyle boşlayan bir tutku sanatçıda. Bu sergide de birkaç örnek var. Kadınlara gelince: Hepsi “nu.” Ancak çıplaklıklarına rağmen kimi giyinikliğin sağlayam aya­ cağı kadar kapalı örtülü, kimi en çıplaktan daha çıplak, daha açık, kimi de ne öyle ne böyle, sanki yüreklerinde v e tenlerin­ de bir giz taşırmış gibi, sanki bir perdenin, bir sis bulutunun gerisinde g ib i..

A v n i A rb aş’ ın 29 ekim e dek sürecek sergisini gezerken ki izlenimler, düşler, düşünceler

bunlar... Eserlerin değerlendi­ rilmesi resim eleştirmenlerine düşüyor. Ancak onlan bekler­ ken bir ustanın, bir “ hoca” nın Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun, ölümünden çok kısa bir süre önce A v n i Arbaş için yazdığı eleştirinin bir bölümüne yer vermek istivorum:

‘A v n i’ nin d o ğ a s ı p ir im iz Cezanne’ ın doğa anlayışıydı. Resim sanatı d oğaya paralel bir uyumdur, dÇ en deha Cezaime tren raylarındaki iki çizginin ö- mür billah birbirini çiğnemeye­ ceğini b ilird i D o ğa gib i d e ğ il doğa kadar güçlü, doğa kadar sade, d o ğ a k a d a r z e n g in A v n f nin özelliklerinden biri de,

konularını boya kutusunda d e ğ il yüreğinde v e kafasında her saniye beraberinde taşıma­ sıdır...”

Boya kutusundan değil, sa­ natçının yüreğinden, kafasın­ dan ve ellerinden çıkmış eserler ş im d i B e d ri R a h m i Galerisi* nde...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gök cisimlerinde çarpma nedeniyle olu- flan havza ya da çukurlar›n, cisimdeki kütlenin da¤›l›m›n› de¤ifltirdi¤i ve yeni- den kararl› hale gelebilmek için cismi

Geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Kronolojik Türk Sinema Tarihi (1914-1988) adlı önem­ li bir saptama uğraşından sonra bu yıl da Türkiye Si­

D’après l’ordre du sultan Moustafa, les pages de la Petite chambre durent se transporter dans l’ancien scraï, et alors cette chambre fi •'ul-ù-fail fermée ; plus

İşte Beyoğlu dramatik belgeseli yakın tarihimizi bile çözümleyemeyecek duruma geldiğimizin belgesi sayılabilir. Nostalji, bu­ günden düşmanca hesap sormaya

Basın gerçek değere gereken eleştiriyi getirdiği, boyalı basın yok denecek kadar az olduğu (bizde ise ciddi basın yok denecek kadar az) hükümet gerçek sanatçıları

A closer look into the tax competition policies during the financial crisis in EU shows that tax competition is beneficial for countries in the short term because it alleviates the

sından sonra padişahla beraber başta şeyhülislam ve sadrazam olmak üzere vezirler, âlimler, İstanbul’da bulunan diğer devlet adamları, sipahi ve yeniçeri

Bu yılki fuarın bir özelliği de De­ koratif Sanat Eserlerine yer ver­ mesi, antika eserlerin yanı sıra günümüzde yapılan çeşitli eşya­ ların da sergilenm