• Sonuç bulunamadı

TEMEL SANAT EĞİTİMİNDE FOTOĞRAF İLİŞKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TEMEL SANAT EĞİTİMİNDE FOTOĞRAF İLİŞKİSİ"

Copied!
131
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR ANA BİLİM DALI

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

TEMEL SANAT EĞİTİMİNDE FOTOĞRAF İLİŞKİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Neslihan YILMAZ

Ankara Haziran, 2010

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÜZEL SANATLAR ANA BİLİM DALI RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

TEMEL SANAT EĞİTİMİNDE FOTOĞRAF İLİŞKİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Neslihan YILMAZ

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Nurettin ŞAHİN

Ankara Haziran, 2010

(3)

... ‘ın ... ... ... başlıklı tezi ... tarihinde, jürimiz tarafından ... ... Ana Bilim / Ana Sanat Dalında Yüksek Lisans / Doktora / Sanatta Yeterlik Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: ... ... Üye (Tez Danışmanı): ... ... Üye : ... ... Üye : ... ... Üye : ... ...

(4)

iii

Öğrencilerimize farklı metot bilincini kazandırmak, fotoğraf ve temel sanat eğitiminin birbirleriyle olan bağını kurup fotoğraf sanatına yönlendirmek, göz eğitiminin, kadrajın, kompozisyonun, tasarımın ilke ve hedeflerine ulaĢmada fotoğraf tekniğini de kullandırmaktayız. Bilgileri görsel sanatlarda uygulamak suretiyle temel sanat eğitimi prensiplerini resim ve fotoğraf tekniklerinin ilke ve yöntemlerinin birleĢtirilmesini ve bu birlikteliğin öneminin altını çizerek insanlara kavratabilmektir.

Bitirme tez danıĢmanlığını üstelenerek, gerek konu seçimi, gerekse çalıĢmaların yürütülmesi ve değerlendirilmesi sırasında ilgisini ve birebir yardımını esirgemeyen saygıdeğer hocam Yrd. Doç. Dr. Nurettin ġAHĠN’ e teĢekkür ederim. Ayrıca Nurettin ġAHĠN hocamın atölye öğrencilerine teĢekkür ederim.

Hayatım boyunca vermiĢ oldukları maddi ve manevi desteklerinden dolayı aileme, babam Suvat YILMAZ, annem Zeliha YILMAZ ve kardeĢim Yasin YILMAZ’a teĢekkür ederim.

Her türlü manevi desteğini benden esirgemeyen ablam Dursune YILMAZ, arkadaĢlarım Seval GÜREL DEVECĠ, Eren ÖZYURT ve sevgili hocam Prof. Dr.Kadir GÖKDEMĠR H.Erol ÖZKAN’a ayrıca Özel Eras Lisesi öğretmenlerine teĢekkür ederim.

(5)

iv

TEMEL SANAT EĞĠTĠMĠNDE FOTOĞRAF ĠLĠġKĠSĠ YILMAZ, Neslihan

Yüksek Lisans, Resim-ĠĢ Öğretmenliği Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Yrd. Doç. Dr. Nurettin ġAHĠN

Temmuz –2010, 116 sayfa

“Temel Sanat Eğitiminde Fotoğraf ĠliĢkisi” konulu tez çalıĢmamda amacımız Sanat Eğitiminde kullanılan temel sanat eğitiminin öğelerinin yalnızca resim sanatında değil diğer sanatlarda da kullanılmaktadır, bu sanat dallarımızdan bir tanesi fotoğrafçılıktır. Fotoğrafçılıkta kullanılan temel öğelerin temel sanat eğitiminde kullanılan temel öğelerle benzerlikler ve iliĢkiler bulunmaktadır. Bu benzerlikler ve iliĢkileri ortaya çıkarmayı amaçlanmıĢtır.

AraĢtırmanın yöntemi ise konuya iliĢkin yazılı kaynaklar genel tarama modeli ile (literatür taraması) elde edilip kavramsal çerçeve oluĢturulmuĢtur.

ÇalıĢmanın evrenini, temel sanat eğitiminin ve sanatın ilkelerini oluĢturan ilke ve elemanlarla, fotoğrafçılık sanatı oluĢturmaktadır.

AraĢtırmanın örneklemini ise sanat eğitiminde kullanılan temel sanat ilke ve elemanlarını içermektedir. Temel sanat eğitiminin ilke ve elemanlarını oluĢturan renk, çizgi, doku, biçim-form, mekan, denge gibi unsurlarını içermektedir.

AraĢtırmada veriler, literatür (kaynak) tarama yöntemi ile elde edilmiĢtir. Yazılı kaynakları toplama iĢlemi kütüphane araĢtırmaları ve internet yolu ile elde edilmiĢtir.

Verilerin analizi, betimsel analiz ve içerik analizi Ģeklinde yapılmıĢtır. AraĢtırma boyunca elde edilen veriler analiz edilip, benzerlikler ve farklılıklar arasındaki iliĢkilerin, araĢtırmayı sonuca ulaĢtıracak biçimde olup olmadıkları karĢılaĢtırmalarla sınanmıĢtır.

Sonuç olarak temel sanat eğitiminde yer alan öğelerin fotoğraf sanatında da yer aldıkları ve benzerlikler gösterdikleri sanat dallarının temelini oluĢturan öğelerin birbirleriyle benzerlik gösterdiklerini ve birbirleriyle iliĢki için oldukları görülmüĢtür. Her ne kadar bazı sanat dalarlının teknolojiyle çok yakın olmasına rağmen temel sanatın temelini oluĢturan öğelerin bütün sanat dalarlı ile iç içe olduğu karĢılaĢtırmalarla sınanmıĢtır.

Anahtar Kelimeler: Temel Sanat Eğitimi, Sanat Eğitimi, Fotoğraf Sanatı, Estetik, Temel Sanat Eğitiminin Nitelikleri ve Fotoğraf Sanatını OluĢturan Öğeler

(6)

v

THE RELATIONSHIP BETWEEN BASIC ART EDUCATON AND PHOTOGRAPHY YILMAZ, Neslihan

Post Graduate, Department of Painting Thesis Advisor: Assistant Prof. Dr. Nurettin ġAHĠN

July-2010, 116 page

This study aims to reveal that elements of basic art education are not only in relationship with art of painting, but they are also part of other arts. One of these fields is art of photography. There are relationships and similarities between the elements used in photography and the elemnts of basic art education. In this particular study, it is aimed to show all these similarities and the relationships.

The conceptual framework of the study has been formed by collecting relevant information by a general liteature review.

The study universe consists of photography end the elements and principles which make up basic art education and art.

The paradigm of the study consists of elements and the principles used in art education. It also includes such elements as colour, line, texture, form, place and balance, which, together, make up the principle and the elements of basic art education.

The written data was collected from libraries and from the internet.

The analysis was carried out by menas of descriptive analysis and content analysis. By analysing the data, the relationship between similarities and the distinctions have been examined by comparison in order to see whether they lead the research to a conclusion or not.

To sum up it has been found out that the elements of basic art education are parts of photography as well. The elements also bear resemblances and relations in both. Although some fields of art are in close relationship with technology, the elements which form the basis of basic art are found to be the ones within the other fileds of art.

(7)
(8)

vii ÖNSÖZ ... iii ÖZET ... iv ABSTRACT... vi İÇİNDEKİLER...viii FOTOĞRAF LİSTESİ ... xı ŞEKİLLERİN LİSTESİ………...xvı BÖLÜM I: GİRİŞ ... 1 1.1. Problem... 1 1.2. Amaç... 2 1.3. Önem... 2 1.4. Sınırlılıklar…... 3 1.5. Varsayımlar ... 3 BÖLÜM II: YÖNTEM... 4 2.1. AraĢtırmanın Modeli... 4 2.2. Evren ve Örneklem ... 4 2.3. Verileri Toplanması ……... 4 2.4. Verilerin Analizi ...4

(9)

viii

3.1. Sanatsal BakıĢ Açısı... 5

3.1.1. Estetik ...5

3.1.2. Sanat Nedir? ...7

3.1.3. Fotoğraf Sanatı ... 8

3.1.4. Fotoğrafın Bir Sanat Dalı Olarak GeliĢimi... 11

3.1.5. Sanat Eğitimi ... 13

3.2. Temel Sanat Eğitiminin Nitelikleri ve Fotoğraf Sanatını OluĢturan Öğeler... 16

3.2.1. Kompozisyon ... 16

3.2.1.1. Fotoğrafta Kompozisyon... 18

3.2.1.2. Açık ve Kapalı Kompozisyonlar... 20

3.2.1.3. Kompozisyonun Önemi ... 20

3.2.2. Nokta ………... 21

3.2.2.1. Fotoğraf Sanatında Nokta... 24

3.2.3. Çizgi ………... 24

3.2.3.1. Fotoğraf Sanatında Çizgi ... 32

3.2.4. Biçim-Form ………... 34

3.2.4.1. Fotoğrafta Biçim-Form ... 36

3.2.5. Renk ………... 40

3.2.5.1. Renk Çemberi ………...……… 42

(10)

ix

3.2.5.4. Fotoğrafta Renk ………...………. 47

3.2.6. Doku ………...………. 51

3.2.6.1. Dokunun Psikolojik Etkileri………...………55

3.2.6.2. Fotoğrafta Doku ………...…………. 57 3.2.7. Leke ………...……….. 58 3.2.7.1. Fotoğrafta Leke ………...…….. 60 3.2.8. Ritm ………... 62 3.2.8.1. Fotoğrafta Ritm ………...…65 3.2.9. IĢık-Gölge ………..….. 68 3.2.9.1. Fotoğrafta IĢık-Gölge………..……71 3.2.10. Denge ……….…….75 3.2.10.1. Fotoğrafta Denge ……..………..…….77 3.2.11. Bütünlük .………..………. 80 3.2.11.1. Fotoğrafta Bütünlük ……….………..….…….82 3.2.12. Ölçü-Oran …..……… 84 3.2.13. Uyum ( Armoni) ……….…...……… 89

3.2.13.1. Fotoğrafta Uyum (Armoni) ………..……...……… 91

3.2.14. Hareket ………..………... 93

3.2.14.1. Hız ve Hareket ………..……….. 94

(11)

x

BÖLÜM IV: BULGULAR VE YORUM………..…105

BÖLÜM V : SONUÇ VE ÖNERİLER... 111

(12)

xi Fotoğraf 1: Nokta………..…………... 25 Fotoğraf 2: Çizgi... 33 Fotoğraf 3: Biçim-Form... 37 Fotoğraf 4: Renk... 50 Fotoğraf 5: Doku ...59 Fotoğraf 6: Leke... 61 Fotoğraf 7: Ritm-Zıtlık... 67 Fotoğraf 8: IĢık-Gölge... 72 Fotoğraf 9: Denge... 77 Fotoğraf 10: Bütünlük ... 84 Fotoğraf 11: Ölçü-Oran... 87 Fotoğraf 12: Uyum(Armoni)... 92 Fotoğraf 13: Hareket... 95 Fotoğraf 14: Perspektif……….. 104

(13)

xii

ġekil 2: Çizgi ÇalıĢması... 30-31

ġekil 3: Biçim ÇalıĢması...37

ġekil 4: Renk Çemberi... 43

ġekil 5: Renk ÇalıĢması ... 48

ġekil 6: Doku ÇalıĢması ... 56

ġekil 7: Sam Francis (Leke ÇalıĢması... 60

ġekil 8: Ritm ÇalıĢması... 64

ġekil 9: IĢık-Gölge ÇalıĢması... 72

ġekil 10: Denge ÇalıĢması... 77

ġekil 11: Bütünlük ÇalıĢması... 82

ġekil 12: Altın Oran’ın Elde Edilmesi... 88

ġekil 13: Altın Spiral... 88

ġekil 14: Altın Oran’ın Elde Edilmesi... 89

ġekil 15: Uyum( Armoni) ÇalıĢması……… 91

ġekil 16: Hareket ÇalıĢması ………94

ġekil 17: Perspektifte Temel Terimler ………96

ġekil 18: Ufuk Çizgisi ……….97

ġekil 19: KaçıĢ Noktası………98

ġekil 20: Tek Kaçma Noktalı Perspektif……….99

ġekil 21: Ġki Kaçma Noktalı Perspektif ………100

ġekil 22: Üç Kaçma Noktalı Perspektif……….101

ġekil 23: Daire Perspektif ……….101

ġekil 24: Balık Gözü Objektiften Perspektif ………102

ġekil 25: Normal Objektifte Perspektif ………103

(14)

BÖLÜM I GİRİŞ 1.1.Problem

21.yüzyıl toplumların bilinçlendiği, sanatın gerçeği yansıtmak değil aynı zamanda bireye bu gerçeğe yön vermek, sorunsallara çözüm ve önerilerde bulunmak görevini de yüklemiĢtir. YaĢantının hızla değiĢmesi, sosyal ve kültürel olarak sanatta da bir takım yenilik ve arayıĢları beraberinde getirmiĢtir. Teknolojinin getirdiği yeniliklerden biri olan fotoğraf makinesinin sanata girmesiyle değiĢik iliĢkiler ortaya çıkmaktadır

Fotoğraf giderek birçok alanda yoğun olarak kullanılmaktadır. Günümüzde sanat üretimi teknolojiye bağlı düĢünüldüğünde fotoğraftan yararlanan ya da fotoğraf çekerek ve onu kullanarak sanat üreten birçok sanatçıdan bahsedebiliriz. Bu bağlamda fotoğrafın sadece teknik olarak kullanıldığını söylemek yanlıĢ olacaktır. Bir tarz olarak fotoğrafın iĢlevselliği ve estetik tavrı disiplinler arası sanat üretiminde, resimde ve farklı sanat dallarında giderek artmaktadır.

Fotoğrafın yaygın kullanımı ve geliĢmekte olan her sanatsal düĢünce ve giriĢimde etkileyici olabilirliği, onun eğitimde de yer aldığını gösterir. Temel Sanat Eğitiminde yer alan kompozisyon, açık-koyu, ritm, espas, hareket, renk, doku, ıĢık-gölge gibi birçok kavramın fotoğraf çekimi için verilen bilgiyle örtüĢtüğü görülmektedir. Ayrıca fotoğraf tarihi açısından ya da fotoğraf ve resim sanatlarının birbirleriyle benzerlikleri gibi birbirlerini destekleyen geçmiĢleri resim-iĢ öğretmenliği programlarında alan bilgilerini kuramsal açıdan destekler niteliktedir.

Fotoğraf makinesinin buluĢuyla ortaya fotoğraf sanatı çıkmıĢ ve fotoğraf sanatının oluĢum temellerinde bulunan ilkelerin temel sanat eğitiminin ilkeleriyle iliĢkileri bulunmaktadır.

1.1.2. Alt Problemler

Temel sanat eğitiminde yer alan özelliklerinin fotoğraf sanatının ne kadar yer almaktadır?

(15)

Fotoğraf sanatında yer alan ilkelerle temel sanat eğitiminde yer alan ilkeler arasında nasıl bir iliĢki vardır?

Temel sanat eğitiminin fotoğraf sanatını katkısı nelerdir? 1.2. Amaç

Bu araĢtırmada amaç, sanat eğitiminde ve fotoğraf sanatında uygulamamız gereken bazı ilkeler vardır. Sanat eğitiminde ve fotoğraf sanatında kullanılan bu ilkelerin birbiriyle olan iliĢkilerini ortaya çıkarmak ve yeni yeni gündeme gelen fotoğraf sanatının da aslında diğer sanat dallarından bir farkı olmadığını temel sanat eğitiminde kullanılan ilkelerle fotoğraf sanatında kullanılan ilkelerin benzerlik içinde olduğunu göstermektir. Fotoğraf sanatı ne kadar diğer sanat dallarından farklı gibi görünse de aslında diğer sanat dallarıyla iç içedir. Fotoğraf ıĢıkla resim yapmaktır. Özellikle kompozisyon gibi birincil problemin o anda, yani deklanĢöre basma anında çözümlenebilmesi belli bir estetik yeterliği gerektirir. Zorluk buradadır. Estetik yeterlik, bilgi ve uygulamaya bağlı geliĢen edinimlerdir. Fotoğraf çeken kiĢi, çekilen alandaki görüntüler arasından istediğini belirleyip çıkarır. Olayı görür, yorumlar. Bu eğilim, fotoğraf eğitimi ile geliĢtirilecek olan ayırt etme, algıda seçicilik ve tekniğin kullanılması iĢlemleridir. Fotoğraf ve resim sanatlarının görsel dilleri birbirlerini ritm, ıĢık, gölge, perspektif, renk, kompozisyon gibi birçok temel sanat eğitiminde kullanılan ilkelerle destekler.

AraĢtırma fotoğraf sanatının temel sanat eğitimine getireceği katkıları ve dayanaklarını ele alarak, sanat eğitiminde daha yapıcı, ilerleyici ve özgür bir ortama geçiĢe iliĢkin yaklaĢım biçimlerini, bu anlayıĢ doğrultusunda açıklamayı amaçlamaktadır.

1.3. Önemi

Bu araĢtırma ile sanat eğitimi ve fotoğraf sanat eğitimi programlarının kültürel yaĢamdan ayrılmayan sanat olgusunun geliĢmesine etkileri ve temel sanat eğitimi ile fotoğraf sanatının arasındaki iliĢkilerin neler olduğu amaçlanmıĢtır.

Temel sanat eğitiminin bilinçli bir Ģekilde uygulanması sonucu sanat eğitimi kalitesinin arttığını gösterilir ve bu temel sanat eğitiminin sadece resim sanatında değil

(16)

diğer sanat dallarında ve fotoğraf sanatında da bağlantısı olduğu hakkında bilgi verir. Fotoğraf sanatı ile temel sanat eğitimi arasındaki iliĢki ve etkileĢim hakkında bilgi verir. Resim ve fotoğraf teknikleri birbirlerinden farklı olsalar da resim ve fotoğrafın görsel anlatım dilleri hemen hemen ortaktır. Fotoğraf eğitiminde bakıĢ açısı, kompozisyon gibi resimsel çözümlemelerin resimde de varolduğunu kanıtlamak ve ayrıca yeni teknolojilerle bağlantılı geliĢtirilen programlar yaratıcılık için fotoğraf bilgisine de ihtiyaç doğurmaktadır.

Fotoğraf Sanatına katkı sağlayacağı düĢünülen temel sanat eğitimi yapılanması yeni bir oluĢum olması bakımından kendi dilini kurup geliĢtirerek, kendi özgün kuramını ortaya atmaktadır.

Fotoğraf sanatında kullanılan yapısal öğelerini oluĢturan ilkeler sanat eğitimde kullanılan temel ilkelerle bağlar oluĢturmaktadır. Bu bağlardaki iliĢkiler ve benzerlikler ifade edilmiĢtir. Böylelikle fotoğraf sanat dalının da özünde temel sanat ilke ve elemanlarının bulunduğunu ve fotoğrafçılığında duygu ve düĢünce süzgecinden geçtikten sonra yaratıcılıkla bütünleĢerek oluĢan bir sanat dalı olduğu belirtilmiĢtir. Fotoğrafçılığın yaratıcılıktan yoksun olmadığı ifade edilmiĢtir.

1.4. Sınırlılıklar

AraĢtırma, temel sanat eğitiminin genelini oluĢturan tasarım ilke ve elemanlarının fotoğraf sanat dalının benzerlikleri ve iliĢkisiyle sınırlıdır.

AraĢtırma, temel sanat eğitimi ve fotoğraf sanatı ile ilgili yerli ve yabancı kitaplar, tezler, dergi, makale, sözlük, sanat tarihi kitapları ve internetten elde edilen bilgilerle sınırlandırılmıĢtır.

1.5. Varsayımlar

1. Temel sanat eğitimi ile fotoğraf sanatı birbirleriyle örtüĢmektedir.

(17)

BÖLÜM 2

YÖNTEM

2.1. Araştırma Modeli

Bu uygulamada, temel sanat eğitimi ile fotoğraf iliĢkisi araĢtırılacaktır. Konuya iliĢkin yazılı kaynaklar genel tarama modeli ile (literatür taraması) elde edilip kavramsal çerçeve oluĢturulmuĢtur.

AraĢtırma, nitel bir araĢtırma özelliği taĢıdığı için betimleme modelinden yararlanılacaktır. AraĢtırmada tarama modellerinden, kaynak ve alan araĢtırma modelleri tercih edilmiĢtir. Temel sanat eğitimi ve fotoğrafa ait kavramlar açıklanmaya çalıĢılmıĢ, araĢtırılan konu ve kütüphaneler, internet kaynakları ve arĢiv tarama ve incelemesi ile oluĢturulmuĢtur. Ayrıca yayın ve uygulama tarama teknikleri de kullanılmıĢtır.

2.2. Evren ve Örneklem

AraĢtırmanın evrenini ve örneklemini, temel sanat eğitiminin ve sanatın temelini oluĢturan sanatın ilke ve elemanları ve fotoğrafçılık sanatı oluĢturmaktadır.

2.3. Verilerin Toplanması

Bu araĢtırmada öncelikle konuyla ilgili Türkçe kaynaklar taranarak doküman incelemesi ve uygulamalara bakılmıĢtır. Yazılı kaynakların taranması ile oluĢturulan veritabanı yorumsal olarak değerlendirilmiĢtir.

AraĢtırmada veriler, literatür (kaynak) tarama yöntemi ile elde edilmiĢtir. Yazılı kaynakları toplama iĢlemi kütüphane araĢtırmaları ve internet yolu ile elde edilmiĢtir.

2.4. Verilerin Analizi

Verilerin analizi, betimsel analiz ve içerik analizi Ģeklinde yapılmıĢtır. AraĢtırma boyunca elde edilen veriler analiz edilip, benzerlikler ve farklılıklar arasındaki iliĢkilerin, araĢtırmayı sonuca ulaĢtıracak biçimde olup olmadıkları karĢılaĢtırmalarla sınanmıĢtır.

(18)

BÖLÜM III

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.1.Sanatsal Bakış Açısı

3.1.1.Estetik

Estetik, sanat ile toplumsal gerçeklik arasındaki iliĢkilerin, sanatsal düĢünmeyle sanatsal yapıtların içerik ve biçiminin temel öz yanlarının; çeĢitli sanatlar ile bu sanatların karĢılıklı iliĢki ve özelliklerinin özü, yasaları, iĢlevleri ve tarihsel oluĢma ve geliĢme süreçlerinin bilimidir.

Estetiksel etkinlik ve estetiksel algıda özne ile nesne, maddi olan ile düĢünsel olan, toplumsal olan ile bireysel olan, genel insansal olan ile sınıfsal olan, akılsal olan ile coĢkusal olan arasındaki iliĢkiler; sanatsal ilerlemenin yasaları, gerçek ile değer arasındaki ilinti sanatsal yöntemi oluĢturur.

Felsefi sorunların çözümü; sanatsal yaratı, sanat yapıtı ve sanatın alımlanmasındaki bütün sanatlar için geçerli ortak noktaları araĢtırmaya çalıĢan estetik dallarının dünya görüĢsel ve yöntemsel temellerini oluĢturur. Sanat yapıtında estetiksel değerlendirmeyle gerçek, sanat yapıtının düĢünce kapsamını vareden diyalektik bir birlik oluĢturur.

Bir sanat yapıtında etkisi olan estetiksel içerik ve biçim öğelerinin birliği estetiksel kapsamı oluĢturur. Estetiksel kapsam yoluyla sanat yapıtında coĢkusal ve düĢünsel ilintilerini kurarlar; o yapıtta güzel, çirkin, trajik, komik olan ne varsa tümünü estetiksel kapsam yoluyla yaĢarlar. Bir sanat yapıtında estetiksel kapsamın ölçütü, sanatsal hakikat, derin insancılık ve sanatsal güzelliktir (ÇalıĢlar, 1983: 128).

Sanat eğitimi kuramı deyince, yaratıcı sanatsal eğitimin kuramsal ve yöntemsel temellerini araĢtırmakla gelmektedir. Sanat eğitimi kuramı sanat eğitim bilimi süreçlerinin yasaya benzer düzenliliklerini ortaya koyar, üzerinde çalıĢır, sanat pedagojisini, sanat, eğitim, kültür, siyaset, ekonomi ve ekonomi ideoloji ile olan etkileĢimi içindeki dinamiğini açığa kavuĢturur (San, a.g.e: 22).

Görme ve dokunma duyuları ile geliĢtirdiğimiz mekan anlayıĢı, söylemsel bir geometri bilgisiyle hiçbir zaman ayrıntılarla aynı kesinlikte geliĢtirilemez. Doğa bize en baĢta duyular

(19)

yoluyla ulaĢır. Ayırt ettiğimiz, anımsadığımız, tasarladığımız ve bildiğimiz biçimler ve nitelikler varlıkların simgeleridir. Bunun içinde özellikle bilimde ve sanatta olduğu gibi üst düzeyde kullanıldığında duyusal verilerin simgesel karakterlerini kabul eden düĢünürler, renklerin dili ya da müzikte tonların dili gibi duyuların dilinden söz ederler (Creighton, cilt: XXX).

Genel anlamda estetik; güzelin ne olduğunu, sanatın özünü ve kaynağını, değerini araĢtıran felsefe dalıdır Ģeklinde tanımlanır. Genellikle "sanat felsefesi" anlamına gelen estetik, kimi zaman bilim dalı olarak da tanıtılmıĢtır. Diğer bir anlamda estetik; sanatın doğasını, kökenini, güzellik değerlerinin tanımlanmasını, bu değerler karĢısında insanların tutum ve davranıĢlarının incelenmesini ve bu kurama iliĢkin (sanat ve sanat yapıtlarını) değerlendirmeleri amaç edinen düĢünce biçimi Ģeklinde de tanımlanabilir. Sanatçı eserini meydana getirirken, yaĢantısı yalnızca keder, sevinç gibi saf duyguları yaĢamak değildir. Bunun yanında yaratma sıkıntıları, zaman zaman yaptığını yetersiz bulma, ümitsizlik, bazen de teknik bir güçlüğü yenmenin verdiği keyif gibi, tüketicinin paylaĢamayacağı duyguları vardır. Demek ki, tüketici ayırdın da bile olmadığı bu duygular yönünden, hiçbir zaman "sanatçının yaĢantısını aynıyla duyamaz". Böylece anlatımcılara göre sanat, sanatçının kendi duygularını dile getirmesidir. Ġnsan yaĢantısı, dünyası sanatla zenginleĢir (San, 1985: 51).

Fotoğrafçı simgeleri belirli süreçlerde tabii tutar, üretir, depolar. Yazarlar, ressamlar, besteciler tüketim açısından farklı olan resimler, metinler, besteler gibi üzerlerinde konuĢulabilen, karara varılabilen, okunabilen, izlenebilen, çalınan veya dinlenen ürünler yaratırlar. Günümüzde bu süreç aygıtlar tarafından iĢlenmektedir.

Fotoğrafik görme; herkesin gördüğü ancak çok sıradan diye önemsemediği Ģeylerdeki güzelliği keĢfetme yeteneği anlamına gelmektedir. Fotoğrafı çok ilginç bir buluĢ haline getiren Ģey hammaddesinin ıĢık ve zaman oluĢudur. Geçirdiği evreler açısından matbaa makinesine de benzetilebilir (Flusser, a.g.e :89).

3.1.2. Sanat nedir?

Sanatın kesin bir tanımını yapmak mümkün değildir. İnsanoğlunun bilinen yazılı tarihinin başından beri önemli bir olgu olan sanatı, düşünürler ve sanatçılar farklı olarak algılamış ve ifade etmişlerdir. Eflatun (Platon) sanatı bir kopyayı tekrar kopya etmek, imgeyi tekrar imgelemek olarak tanımlamış ve sanatın bir yansıtma (mimesis) olduğunu söylemiştir (Read, 1981; 127). Ona göre sanat eserleri gerçekliği yansıtmaz, insanları gerçeğe doğru iletmez; tersine gerçekten uzaklaştırır. Sanatçı asıl gerçekliği değil, görünen, yüzeysel gerçekliği yansıtır, dolayısıyla gerçekten uzaklaşan kişidir. İnsanın

(20)

amacı “idealara” (imajlara, imgelere, biçimlere) yönelmek olmalıdır; oysa sanatçı insanları ters yola götürmektedir (Moran, 1983:14-16). Eflatun’un sanat kuramı, hatırlamaya ve bu hatırlamanın tutuşturduğu sönmez aşka dayanır. Ona göre “bozulmağa ve değişmeye eğilimli olan nesne, güzel olamaz” (Bigalı, 1984:10-12). Eflatun’ a göre doğada genel bir sanat kavramı yoktur, fakat bazı sanatlar vardır. Bu sanatlar, öznel deneylerin bir anlatım tarzı değil, aksine günlük etkinliklerin narin biçimleridir (Read, 1981:126)

Sanat kelimesi Arapça bir kelime olup, sana’a kökünden gelen "yapmak, üretmek" anlamında bir mastardır. Bu yapma ve üretme işi sıradan bir eylem değildir. Sanat bir insan işi, bir insan yaratması olarak, yine insanın kendini ifade etme yollarından biridir (Mülayim, 1994:17). Başka bir tarifle onu, "insanların gördükleri, işittikleri, his ve tasavvur ettikleri olayları ve güzellikleri, insanlarda estetik bir heyecan uyandıracak şekilde ifade etmesidir" şeklinde açıklayanlar vardır (Çam, 1994: 12). Bu tarife göre, bir yapıtın sanat eseri olabilmesi için, insan elinin emeği olması, güzel olması ve orijinal olması gibi şartlar aranmaktadır (Mülayim, 1994: 36). İnsan eliyle yapılmış olan fakat insanda hayranlık uyandırmayan basit işler sanat sayılmamaktadır (Bozkurt, 1995: 16). Sıradan herkesin yapabileceği bayağı işler sanat eseri sayılmayacağı gibi, bunları ortaya koyanların da sanatçı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan başka bir tarifte sanat:

" Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi amaçlayan faaliyettir" şeklinde yorumlanmıştır (Tolstoy, 1992: 59).

Sanat kelimesi, zengin fakat o ölçüde karmaşık çağrışımlar yapan bir kelimedir. Bu kelime herhangi bir şekilde kulağımıza çarptığında; güzel sanatlar, süslemecilik, resim, hattatlık, müzik, dans, mimarlık, heykelcilik, nakkaşlık, dekor, atölye, üslup, eser ve daha birçok kavram düşüncemizde canlanır (Mülayim, 1994:18).

Sanat, insanlığın tarihi kadar eski bir kavramdır. Tarihsel süreç içinde her toplumun kendine özgü sanatı olmuştur. Nerede insan topluluğu varsa, orada yaşamı gerekli kılan maddi hayatın yanı sıra sezginin, bilinçaltının, içgüdüselliğin bir etkisi olarak sanat etkinlik olarak kendini gösterir.

Dilin nasıl doğduğunu bilmediğimiz gibi, sanatın da nasıl doğduğunu bilmiyoruz. Eğer tapınak ve ev yapımı, resim ve heykel yapımı veya dokuma gibi

(21)

etkinlikleri sanat sayarsak, dünyada sanatçının bulunmadığı tek bir topluluk yoktur. Yok, sanat deyince, müze ve sergilerde tadılan veya seçkin salonların güzel süslemelerinde kullanılan, az rastlanır, nefis bir şey anlıyorsak; sözcüğün bu özel anlamının pek yakınlarda geliştiğini ve geçmişin en büyük yapıcılarının, ressam veya heykelcilerinin bu sözü akıllarından bile geçirmediklerini bilmek zorundayız. Mimariyi ele alırsak, bu ayrımı daha iyi anlarız. Bilindiği gibi çok güzel yapılar vardır ve bunlardan bazıları, gerçek anlamda birer sanat yapıtıdır. Ne var ki, dünyada, belirli amaçla dikilmemiş tek bir yapı gösteremezsiniz. Bu yapıları tapınma, vakit geçirme yeri veya konut olarak kullanan kimseler, onları özellikle işe yararlılık ölçülerine göre değerlendirirler (Gombrich, 1976:5).

Özsoy’a (2003:24) göre sanat, bir anlatımdır, bir şeyi özel kılmaktır, toplumsal bir eleştiridir, bir dünya kurmaktır. Sanat, her yeni kuşağı bir önceki kuşağa bağlayan, dolayısıyla insanlığın sürekliliğini sağlayan önemli alanlardan biridir. Bu işlevini, yeni kuşağı birçok açıdan bilgilendirerek, eğiterek, donatarak yapmaktadır.

3.1.3.Fotoğraf Sanatı

―19 Yüzyıl icatlar yüzyılı olarak bilinir. Çünkü birçok bilim adamı ve araĢtırmacı, yaptıklarıyla insanoğlunun yaĢamını derinden etkileyecek bir çok buluĢ gerçekleĢtirmiĢtir. (Lokomotif, buharlı gemi, silindirli baskı makinesi, bisiklet, demiryolu, elektrikli telgraf, odundan kağıt yapılması, lastik tekerleklerin bulunması...) BuluĢlar teknolojik geliĢme sonucu ortaya çıkarken toplumsal değiĢimlere ivme kazandırmıĢtır. 1800‘li yıllarda gerçekleĢen teknolojik geliĢmeler ile ekonomik ve toplumsal değiĢimler, bir yandan varolan sanat dallarının biçimlerinin değiĢmesine, yeni formlar kazanmasına, diğer yandan da yeni sanat dallarının ortaya çıkmasına yol açmıĢtır‖(Özdemir, 1996: 1).

―GeliĢmelerle birlikte sosyal yapıdaki değiĢiklik sadece zevk ve havayı değil sanatçıların tekniklerinin de değiĢmesine neden olmuĢtur. Örneğin 19. yüzyılın sosyal geliĢmeleri ve makineleĢme çağı portrelerdeki yüzleri, artistik ifadeyi ve tekniği değiĢtirdi. EndüstrileĢmenin getirdiği mekanizasyon her alana yansıdı. Çağın sanatları da değiĢen zevki ve artan isteği de karĢılayabilmek için sanatı mekanikleĢtirmek zorunda idiler ve fotoğrafı buldular‖. (Bayhan, 1996: 59).

(22)

Günümüzde estetiği olmayan bir sanat dalı olarak kabul edilen fotoğraf konusunda söylenip yazılanlar baĢlangıcından bugüne kadar geçen 164 yıl içinde çoğunlukla alanın teknik boyutlarıyla ilgilidir. Bunun nedeni de fotoğrafın hala o kimyasal niteliğinden kaynaklanan mistisizmini korumasıdır.

Fotoğrafın yaratıcılık yönünü vurgulayan ilk teorisyenlerden Moholy Nagy 1925‘te ‗fotoğraf çağdaĢ sanattır‘ diyordu ve Ģöyle ekliyordu. ―Fotoğrafçılar ile sanatçılar arasında fotoğraf sanat mıdır tartıĢması sorunun ortaya yanlıĢ konmasıdır. Resmi fotoğraf ile değiĢtirmek niyetinde değiliz ki... Teknolojik geliĢmenin getirdiği optik yaratmanın yeni formlarını yaratmak niye? EleĢtirmenler hep resmin değerlerinden yola çıkıyorlar, artık fotoğrafın kendi değeri dikkate alınmalıdır. Ancak bu Ģekilde yargılanabilir. Fotoğraf basit Ģekilde görünenin yansıması değildir‖ (Greenhill, 1992:16).

Sanat, ―Bir fikrin, bir duygunun, bir güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü ve yöntemler sonucunda ulaĢılan üstün yaratıcılık‖ tanımının özü ―anlatım‖dır. Bilginin, gözlemin, iç dünyanın ve yaratıcı gücün harmanını bir malzeme ve bir yöntemle anlatmaktır‖(Bayhan, 1996: 11).

Sanatı herhangi bir malzeme ile bir dıĢavurum olarak kabul edersek bu malzeme ses, söz, nota, yazı, boya, beden, kil, taĢ vb. olabildiği gibi fotoğraf da olabilir. ―Görsel dünyada‖ ―biçim‖ sadece bir araç, bizleri amaca ulaĢtıran bir Ģifreleme yüzeyidir. Sanatçının dünya görüĢünü ve sanat anlayıĢını açıklayan bir Ģifrelendirmedir bu. Biçim, sanatçının tarzını belirler. Görüntünün anahtarıdır. Ġçerik anlatılan konudur, hikayedir. fotoğrafın yapısına taĢınandır. Fotoğrafta ustalık, anlatılanın en ustaca biçimlenmesidir. Doğru yerden doğru zamanda bakmasını, bunu doğru teknikle becermesini ve her Ģeyin üstünde bir dünya görüĢü oluĢturmuĢ fotoğrafçılar ancak sanatçı olarak kabul edilebilir‖ (Çizgen, 1998: 15).

Çağın en büyük ressamlarından Picasso; ―Benim resmimi imzam için alıyorlar‖ demiĢtir. Yani aynı tual, aynı renkler, farklı ressamların ellerinde farklı harmanlanır. Çünkü sanatçı sadece gözün gördüğü ile yetinmez onu kendi yorumuyla yeniden düzenler, yaratır. Mehmet Bayhan; ―...yorumlamak, düĢlerimizi aktarmak peĢinde isek fotoğraf malzemesi de çekimde ve karanlık odada bizlere bir takım olanaklar sunar‖

(23)

(Bayhan, 1996: 90). diyor. Önemli olan bu malzemeleri kendine özgü yöntemlerle iyi kullanabilmek.

Fotoğraf sanatının anlatım alanına değindiğimizde olanakları geniĢtir; perspektifle ıĢıkla, kompozisyonla, objektifle, açılarla, fotoğrafçının vermek istediği anlamda bunlar baĢta ilke olarak karĢımıza çıkar. Aklın, gözün, yüreğin birleĢtiği andır fotoğraf. Ġletilen, oluĢturan ve verici olan fotoğrafçı ulaĢmak istediği kitleye bir araç olan fotoğrafla ulaĢır. Bu ulaĢımı bir anlam içerir. Anlam iletiĢimin anahtarı, iletiĢim sürecinin odak noktasıdır. ―Her iletinin ileten için bir anlamı vardır. Bir film, yönetmenin anlatmak istediklerini; bir resim, ressamın bakıĢ açısının; bir Ģiir, ozanın duygu ve düĢüncelerinin anlamını taĢır; bir fotoğraf da fotoğrafçının bakıĢ açısının ve düĢüncelerinin anlamını taĢır. YaĢamın anlamını kavramak, dünyayı anlamlı kılmak isteriz ―(Zıllıoğlu, 1996: 100).

Ġnsanlar bir fotoğrafın, önemli özelliklerinden birinin içerik olduğunu yavaĢ yavaĢ anlamaya baĢlamıĢlardır. Bazıları fotoğrafın anlamını çözmek için semiyoloji bilimi (simgeler bilimi)‘ne baĢvurmakta yarar görmüĢlerdir. Simgelerin anlamını (gösteren, gösterge) açıklayan bu yeni bilimin baĢ kuramcısı Barthes‘dir. Diğer sanatlarda olduğu gibi fotoğraf sanatında da ortak paydada birleĢen bir anlam olmalıdır. Fotoğrafın içeriği ortak bir anlam taĢımalıdır.

Fotoğraf Sanatı adlı kitabın önsözünde ―Boubat‘ın deyimiyle ‗Tekniğin batağına saplanmadan rastgele!…‘ ‖ diyor yazar... Fotoğraf, içerik ve biçim olarak değiĢik unsurlardan etkilenir. (IĢık, zaman, fotoğraf makinesi, filmler gibi) Boubat Fotoğraf Sanatı adlı kitabın önsözünde fotoğraftaki yaratıcı insan unsurunu Ģöyle anlatıyor; ―Bana sık sık sorulur; ‗Sizin bahçede, Sizin sokakta‘ eklenir: ‗Ġyi bir makineniz olmalı‘ ve çekinmeden itiraf ederim; ‗Sizinkinin aynı‘ Nasıl yaptığımı dile getirme güçsüzlüğümden dolayı ĢaĢırdım kaldım. Aslında düğmeye basmaktan öte yaptığım bir Ģey yok. Fotoğraf yalnızca budur, daha ne olsun? Fakat bu ‗daha ne olsun‘ unsurlarının kiĢilerin ve fotoğrafçının bir an buluĢmalarını gerektirir ve bu karĢılaĢma, kesiĢme, bir düğmeye basıĢla durdurulacaktır. Yaratıcısına bağlı olmayan iĢ yoktur; Her Ģeyi makine yapıyormuĢ gibi gelir, oysa aynı konu karĢısında, aynı makine fotoğrafa sayısızca değiĢik anlam verecektir (Boubat, 1984: 7-8).

(24)

Karikatürde görüldüğü gibi fotoğraf göz için gözlük gibi sadece bir araçtır. Önemli olan bu aracı kullanan birey, bireyin gördüğüdür. Çünkü tercih Ģansı bireye aittir. Henri Cartier-Bresson‘un dediği gibi: ―Fotoğraf çekmek birisinin beynini, yüreğini ve gözünü objektifin eksenine dizmesidir‖ (Bayhan, 1996: 14).

Fotoğrafta belirleyici olan, makinenin arkasında olan kiĢi onun dünya görüĢü, kullandığı dil ve üsluptur. Fotoğraf sanatı, 164 yılı aĢan kısa tarihi içerisinde dünyaya yetiĢtirdiği büyük ustalarıyla özgün bir dile kavuĢtu. Fotoğraf ―görüp- gösterme, gerçeği görünür kılma, gerçeği kavratma sanatıdır.

―Fotoğrafı resim gibi bir plastik sanat mı saymalı?‖ sorumuzdan yola çıkılırsa elle yoğrulabilen her madde plastiktir. HeykeltraĢlık, resim gibi Ģekil verilebilen, istenilen biçimi alan bu sanatlar yüzde yüz plastik sanatıdır. Ancak fotoğraf bu tanıma ne kadar uygundur? Mehmet Bayhan ―Artık plastik sanatlar yerine görsel sanatlar denmelidir. Yönetmelikler yeniden düzenlenmeli ve fotoğrafçılıkta bu kurallar içinde yerini almalı‖ diyor (Bayhan, 1996: 12).

3.1.4. Fotoğrafın Bir Sanat Dalı Olarak Gelişimi

Fotoğrafçılık bir sanat dalı olarak dünyanın çeĢitli yerlerinde geliĢimini farklı yollardan gerçekleĢtirdi. Ġngiltere‘ de 19.yy.‘ın iki akımı romantizm ve natüralizm 20.yy.‘da da devam etti. 1930‘larda yeni bir tür belgesel ve konulu fotoğrafçılık ―Picture Post‖ gibi haber dergilerinde boy göstermeye baĢladı. Almanya‘da fotoğrafçılık ve fotomontaj politik ve sosyal propaganda için kullanıldı. Bauhaus‘daki sanatçıların ve dekoratörlerin çoğu fotoğrafı ya bir öz açıklama aracı olarak kullanmıĢlar ya da desenlerin içine yerleĢtirmiĢlerdir. Avrupa‘da Dada ve Sürrealist akımlar birçok fotoğraf görüntüsü yaratmıĢlardır. 1918 devriminden sonra Rus aydınları fotoğrafçılığı önemli ve güçlü bir halk sanatı, bir eğitim ve propaganda aracı olarak görmüĢlerdir.

Yüzyılın değiĢimi ABD‘de Amerikan resimselliğinin doğuĢunu görmüĢtür. Eduard Steichen gibi fotoğrafçılar, doğanın güzelliğine eğilmiĢler ve fotoğrafsal biçimler resimdeki geleneklerden son derece etkilenmiĢtir. ― Steichen, 1928‘de Greta Garbo, Dorothe Lange‘ın fotoğraflarını çeker ve bize Auguste Sander‘ın Alman toplumunu veriĢi gibi, 30‘ların Amerikan toplumunu yansıtır‖ (Boubat, 1984: 80).

(25)

Fotoğraf ancak endüstrileĢmeden sonra bir sanat olarak layık olduğu yere oturdu. EndüstrileĢme fotoğrafçının çalıĢmalarına toplumsal kullanımlar sağladıkça, bu çalıĢmalara karĢı olan tepkide sanat olarak fotoğrafın kendine olan güvensizliğini pekiĢtirdi. Her kitle sanatı gibi fotoğrafında birçok kiĢi tarafından bir sanat olarak icra edilmediğini gösteren örneklerde vardır.

―1980 1985 yılları arasında fotoğraf, birçok bilim adamı ve fotoğraf eleĢtirmeninin inceleme konusu olduğunda karĢımıza bu incelemeye konu olabilecek en az üç tür iliĢki ortaya çıkmaktadır.

1- Fotoğrafik görüntü ile ona konu olan nesne arasındaki iliĢki

2- Fotoğrafik görüntü ile bu görüntünün oluĢmasında devreye giren bireysel müdahale olgusu arasındaki iliĢki.

3- Fotoğrafik görüntü ile onu izleyenlerin beklentileri arasındaki iliĢki

Ġnsan + Makine sanat olabilir mi? sorusu aklımıza geliyor‖ (Derman, 1991: 14). Fotoğraf bilim ile olan bağlarından dolayı uzunca bir süre sanat dalı olarak kabul edilmemiĢtir. Baudlaire fotoğrafı sanat kabul etmediği gibi anti-sanat olarak değerlendirmiĢtir. Romantikler fotoğrafın mekanik süreci içinde bilincin yer almadığı sanısına dayanarak, söz konusu ortamı ruhsuz ve kiĢiliksiz yani sanatçı egosundan yoksun olarak değerlendiriyordu.

―Yeni bir buluĢ olarak önceleri salt teknik ve araçsal iĢlevi olan bir etkinlik olarak düĢünülmüĢ olan fotoğraf zamanla araçsal iĢlevinin yanı sıra toplumu değiĢtirme, biçimlendirme, yönlendirme özelliği ve estetik iliĢkisi fark edilerek 20 yy. baĢlarında da bir sanat dalı olarak kendini göstermeye baĢlamıĢtır. Fotoğrafın teknik bir sanat olmaktan çıkıp sanatsal bir ifadeye özgün bir dil yetisine kavuĢması fotoğraf mucitlerinin daha ilk yıllarda gösterdikleri üstün çabalarla mümkün olmuĢtur. Teknik olanakların geliĢmesi ve fotoğrafın çoğaltılabilirlik özelliği (reprodüksiyon) kitle iletiĢimin oluĢmasını sağlamıĢtır. 19.yy ait bilime inanma bilime dayanma aydınlanma felsefesinin toplumları etkilemesinin sonuçları pozitivist düĢüncenin geliĢimi, aynı zamanda fotoğrafın bilimsel olarak ele alınıp değerlendirilmesini de gündeme getirmiĢtir‖ (Derman, 1991: 13).

(26)

3.1.5.Sanat Eğitimi

Sanat Eğitimi ülkemizde ve dünya üzerinde hala tartışılan bir kavramdır. Genel anlamda güzel sanatların tüm alanlarını eğitim kurumlarında ve kurum dışı yaratıcı sanat eğitimini (resim,heykel, mimari, görsel iletişim, fotoğraf, sinema, müzik, dans, tiyatro, edebiyat, çevre sorunları, tasarım vd.) içerir. Daha dar anlamda ise okullarda verilen alana ilişkin dersleri (resim, üç boyutlu çalışmalar, grafik,tasarım) kapsar (San, 1983:19).

Ġnsan bilgisinin kaynağı duyulardır. Ancak duyularla elde edilen her bilgi doğru değildir. Ġnsan doğanın, uzayın varolan nitel-nicel özelliklerini, yapısını, düzenini, Ģekillerini keĢfeder, kanunlarını bulur. Ġnsan, evrenin varolan nitel-nicel doğrularını, sadece insan beyninin ürünü olan, soyutlama ile üretilen kavramlarla ifadelendirdiği bir bilgiye dönüĢtürür. Bilimsel bilgiye karĢılık, her insanda oluĢan duygusal bilgi, daha hissi, daha bireyseldir. Ġnsanın, insan tininin duyusal birikiminin estetik değer ve öğelerle yeni iĢlev değerlerinin anlatım yolu olarak biçimlendirilmesi somut görünür kılınması sanattır (Atalayer, 1994: 32).

Sanat eğitimi görsel sanatların tümünü kapsamakta ve dahası sanat kültürü ve toplum bilinci bağlamında birleştirici bir rol oynamaktadır. Böylelikle "sanat eğitimi" başlığı altına birçok dal girmekte ve toplumu bu bağlamda eğitme amacı gütmektedir (Kırışoğlu, 2002 :1).

Ġlkel insanın mağara duvarlarına yaptığı resimler binlerce yıl sonra sanata dönüĢmüĢtür. Nitekim büyü ve din gibi kendisi dıĢındaki bir baĢka amacın hizmetine girdiği sürece daima zanaatın gölgesinde kalıp horlanmıĢtır sanat. Bugün sanat bağlamında irdelediğimiz herhangi bir Ģeyin geçmiĢteki varlık gerekçesi, yalnızca yaĢanılır olmasına bağımlıydı. Tapınak ve kilisenin dinsel bir tören için tasarlanmıĢ mekan olmanın ötesine geçtiği tarih ise ĢaĢırtıcı ölçüde yenidir. Platon, yüzlerce yıl sonra Mısır sanatındaki biçimlerin güzelliğine hayran olduğunda, geometrik yasaların, arı bir biçimde dile getirilmiĢ olmasıyla açıklamıĢtı bunu. Oysa eldeki belgeler, Mısırlılar için sanat ile estetik kavrayıĢ arasında herhangi bir bağıntı olmadığını ortaya koymaktadır. Platon‘un hayran olduğu bu geometrik yasalar, daha o dönemde simgesel içeriğiyle birlikte yaĢanılır olma niteliğini yitirmiĢti artık. Platon bu biçimler ile kendi

(27)

arasında bir mesafe koyabiliyordu, ama günümüzdeki kavramsal içeriğiyle o dönemde de herkesin yabancı olduğu bir konuydu sanat (Ergüven, 1992:25).

Sanat sözcüğü genellikle plastik veya görsel dediğimiz sanatlar için kullanılır. Aslında edebiyat ve müzik sanatlarını da kapsar. Bütün bu sanatların kullandıkları malzemeler farklı olmasına rağmen, ortak özellikleri vardır (Ersoy, 1995:5).

Simgeler aracılığıyla değerler, fikirler ve duygular anlatılır. Sanat evrensel bir dildir, insanların iletiĢim kurmasını, duymasını-hissetmesini, görmesini sağlar. Ġnsana ait tüm duygular söz, ses, renk, devinim ve biçimlerle somutlaĢtırılır. Sanat, seçmek, üretmek, yaratıcılık, paylaĢmak eğitimi, sentez yapmak, çözümlemektir (Çellek, http:www.tulaycellek.com).

Söylemez‘in yorumuna göre sanat, insan doğasının bir gereği, toplumsal yasamın en önemli boyut ve unsurlarından biridir. Ġnsan olmanın gereği, varlığının bir ifadesidir (Söylemez, 2004:393).

1960‘lı yıllardan baĢlayarak sanat eğitimi kurumsal boyutlarda kendi amaçlarını gerçekleĢtirmek, programlarda hak ettiği yeri almak yolunda bir değiĢim süreci içine girmiĢtir.

Bu değiĢimin ilkeleri:

1- Sanat eğitimi temeli sanat olan bir disiplin alanıdır. Resim-is dersinin de temel alanı görsel sanatlardır.

2- Okullarda öğretim alanlarını biliĢsel- duyuĢsal olarak ayırmak ve sanatı salt duyuĢsal olarak sınırlamak dar görüĢlülüktür. Sanat değerlerle düĢünen ve üreten bir zekanın ürünüdür.

3- Sanat, içinde yaĢanılan kültüre ve topluma yönelik değerleri, iĢlevleri yerine getirmek üzere okullarda hak ettiği yeri almalıdır.

4- Sanat öteki disiplin alanlar gibi iyi hazırlanmıĢ müfredat programları, sürekliliği ve ardıllığı olan bir öğretim süreci, etkili öğreticilik ve yeterli güdüleme ortamı ile her öğrenciye öğretilir.

Güzel sanatlar eğitimi bölümlerinde sanat öğretiminin uygulama ile tanımlanan sürecinde kurumsal disiplinlere dayandırılması gerekmektedir. Beklenecek olan; sanatın

(28)

kavram, ilke ve elemanlarını bilerek özgün ifade dilinde senteze ulaĢabilmektir (Halıçınarlı, 1999:86).

DeğiĢim geniĢ kapsamlı, çok amaçlı sanat eğitimi görüsünden, amaçları sanatla sınırlı, temeli sanat olan bir düĢünceye doğru olmaktadır. Bu değiĢim kesinlikle bir yöntem değiĢikliği değildir. Ancak, sanatın köktenci bir yaklaĢımla kendi iĢlevlerine sahip çıkmasıdır (KırıĢoğlu,1991:1).

Ġçerik bakımından sanat yapıtı toplumsal yapı ve iliĢkilerle sıkı bir bağ içindedir. Biçimsel bakımdan da sanat yapıtı tasarım eleman ve ilkelerine aynı Ģekilde bağlıdır. Bu eleman ve ilkeler belirli anlatım biçimlerinde önem sıralarında ciddi değiĢikliklere uğrarlar, bu nedenle günümüz koĢullarında sistematiğini tekrar tekrar oluĢturmak gerekir.

20. yüzyılın baĢından bu yana sanat eğitimi kavramı, kaplamsal ve genel anlamda, sanatların tüm alanlarını ve biçimlerini içine alan, okul içi ve okul dıĢı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır. Dar anlamında ise okullarda sınıflardaki ve ilgili bölümlerdeki bu alana iliĢkin olarak verilen dersleri tanımlar. Sanat eğitimi yetiĢkin eğitiminden çok, yetiĢmekte olanların genel eğitim süreci içinde ele alınmaktadır. Ancak sanat eğitimi kavramı sorunsalı sık sık tartıĢılmıĢ, sanat eğitiminin yalnızca görsel-yoğrumsal alanı mı içereceği ya da tüm sanat sallarını mı kapsayacağı konusunda değiĢik görüĢler savunulagelmiĢtir. KuĢkusuz bu tartıĢmalarda, sanat eğitiminin nasıl anlaĢılacağının, amaç ve görevlerinin neler olacağının belirlenmesi ya da daha doğru bir deyiĢle belirlenememesi rol oynamıĢtır. Zaman zaman müzik ve edebiyat gibi sanat türlerinin dıĢarıda bırakılarak, ―plastik sanat eğitimi‖ ya da ― görsel sanatlar eğitimi‖ gibi kavramlara gidilmiĢtir. Zaman zaman da müzik, yazın, drama türleri gibi sanat dallarının da sanat eğitimi kapsamı içinde düĢünülüp, bu geniĢ içeriğin tam hakkını verebilmek için ―estetik eğitim‖ kavramları önerilmiĢtir.(San, 2003:17)

(29)

Temel Tasarım Eleman ve İlkeleri ELEMANLAR İLKELER Nokta Ölçü-Oran Çizgi Denge Biçim-Form Hareket Renk Ritim-Zıtlık Doku IĢık-Gölge Leke Bütünlük Uyum (Armoni) Perspektif

3.2.Temel Sanat Eğitiminin Nitelikleri ve Fotoğraf Sanatını Oluşturan Öğeler

3.2.1.Kompozisyon

Plâstik sanatların bütün dalları için genel anlamıyla kompozisyon, parçaların bir düzen içinde bir araya getirilmesiyle oluĢan anlamlı bütündür (Balcı ve diğer 2005:33)

Kavramsal (nokta, çizgi, düzlem, hacim) ve görsel öğelerin (nokta, çizgi, renk, doku, boyut, biçim, yüzey) belirli, bir düzen içinde bir araya gelmeleri kompozisyonu oluĢturur. Kompozisyonda en önemli ilke, her Ģeyin bütüne ait ve uygun olması, hiç bir öğenin birbirine yabancı ve uyumsuz olmamasıdır. Yani bütünlüktür, bütünlük içinde çeĢitliliktir (Çellek, http:www.tulaycellek.com).

Kompozisyon bütün plâstik sanat dallarında en önemli öğelerden biridir. Göz, ister resim, ister heykel, ister bir mimari yapı olsun bir sanat eserini algılarken anlamlı bir bütünü kavrar ki, ancak o zaman biz o sanat eserinden haz alırız. Bütünü meydana getiren parçaların düzenlenmesinde ahenk (uyum) ve denge yoksa o bütünü kavramada zorluk çekeriz. Sözgelimi resimde, renklerin, açık-koyu değerlerin ve çizgilerle yüzeylerin dengeli ve uyumlu olarak bir araya getirilmesiyle anlamlı bütüne ulaĢılır. (Balcı-Say, 2005:33)

Temel sanat eğitiminde, öğrencinin görsel ve duygusal geliĢmesini hızlandırmaya katkıda bulunan görsel eğitim yaĢam boyu devam edecek bir sürecin baĢlangıcıdır. Görsel ağırlıklı analiz çalıĢmaları ile görmesini, algılayabilmesini öğrenen

(30)

bir öğrenci yeterli düzeyde görsel bilgi birikimini yani görsel bilincini geliĢtirmiĢ olacaktır. Böylece öğrenci çevresini daha duyarlı bir biçimde gözlemleme, ona karĢı tepki gösterme, yorumlama ve yargılama alıĢkanlığını kazanacaktır. Bu tür bir duyarlığa sahip olunduğunda, çevresine ve olaylara bakmasını bilen, baktığını gören, gördüğünü değerlendirebilen ve bunlardan en doğru sonuçlara, yargılara, çözümlere ulaĢabilen yaratıcı bir insan olabilmek söz konusudur (Çellek, http:www.tulaycellek.com).

Çellek ‗ e (2006), göre görsel eğitim iki tür beceriyi gerektirmektedir.

 Görsel eksinlik

 Görsel ifade

Görsel keskinlik; bireyin çevresindeki çok yönlü mesajları ve bilgiyi hızla ve açık bir Ģekilde görebilme yeteneğidir. Görsel keskinlik, ilgi alanlarına göre ağırlık kazanmaktadır. Bu nedenle görsel eğitim, ilgi alanlarının da geniĢlemesine katkıda bulunmaktadır.

Görsel ifade; görsel mesajları göstermek yeteneğidir. Görsel keskinlik aldığımız mesajlarla ilgilenirken, görsel ifade, yolladığımız mesajlarla ilgilidir. Görsel eğitimi baĢarmak için her ikisi de bilinçli olarak geliĢtirilmelidir. Bir sanat eserinin algılanmasında, eseri meydana getiren formlar çizgi, renk, leke, açık-koyu değerleri gibi öğelerin her biri ayrı ayrı algılanmaz. Bir bütün olarak algılanır. Bu algılanmanın sağlanması için tüm öğelerinin arasında "Birlik" kurulmuĢ olması gereklidir. Birlik olması için de öğeler arasında uyumlu ve ahenkli iĢbirliği, her bir öğenin yüklendiği görevi görmesi gereklidir.

Görsel eğitim sonucu geliĢen birey çalıĢmalarını iyi bir kompozisyonla ifadelendirir.

Kompozisyon, öğelerin bir sistem içinde, ilkeler bağlamında bir araya getirilmesidir; ancak bir üslubun karakterini de yansıtır bir bütündür. Üslubun karakteristiği bir dil ile yansıtılabilmektedir. Böyle bir dilin sözcüklerini doluluk-boĢluk, görsel ritm, görsel denge, çizgi, doku, biçim vs. oluĢturur.

3.2.1.1.Fotoğrafta Kompozisyon

Fotoğrafçının fotoğraf karesi içinde konuyu belli bir ıĢıkta, belli bir görsel denge içinde ve Fotoğrafın uygun bakıĢ noktası, konuya olan mesafesi, yataydaki yeri, bakıĢ

(31)

yüksekliği ile üçlü koordinata bağlı tek bir noktadır. Uygun leke dağılımı ancak buna göre sağlanabilir (Kalfagil, 2007;13).

Kompozisyon, bir sanat yapıtını oluĢturan öğelerin belirli bir düzen içinde bir araya getirilmesidir. Batı sanatında kompozisyon yüzyıllardır resimde, heykelde, mimarlıkta yapı yüzeylerinde ya da çevre tasarımında derinlik, hareket, kütle algısını ya da yanılmasını sağlamak üzere çizgi biçim, renk, ton iliĢkilerini kurarak geliĢmiĢtir. Bu iliĢkiler belirli etmenlere göre biçimlenir. Çerçeveleme, denge, ritim, uyum, karĢıtlık, derinlik, perspektif, zamanlama gibi unsurlar kompozisyonu oluĢturur (AkbaĢ, 2007;30)

Fotoğraf kompozisyonu sonsuz yorumlara açık olmasına karĢın bazı genel yaklaĢımlar vardır. Bu yaklaĢımlar, fotoğrafçının anlatmaya çalıĢtığı düĢünceyi güçlendirdiği sürece iĢe yarar. Eğer kurala bağlanmak amaçlanan içeriği gölgeliyorsa, bu durumda kurala uyulmamalıdır. Kompozisyonun kurarları gerçek kural değil yön gösterici rehberlerdir. Dolayısıyla bu kuralları tanımak kompozisyonu anlama sürecinin bir bölümüdür ve ―karĢı konulamaz― olarak kabul edilmedikleri sürece kullanılmaları görsel etkiyi artıracaktır. Her fotoğraf, çerçevesi içindeki görsel öğelerden oluĢur. Bu öğeler bildik, tanımlanabilir nesneler olabilir ya da ilginç bir öyküyü dile getirerek duygulara ve bilince seslenebilir. Ancak bunlar yanlıĢ ya da özensiz bir kompozisyonla ―sıradanlık― ya da ―düzensizlik―ten öteye geçemeyecektir. Etkin olarak kullanıldığında biçim yalnızca nesneyi öne çıkarmayı desteklemekle kalmaz, ayrıca bağımsız olarak fotoğrafın anlamına da katkıda bulunabilir (AkbaĢ, 2007;31).

Ana konuya verilen önem, arka plan ve çerçeve kenarlarında kalan öğeler için de verilmeli. Unutmayın kimi zaman fotoğrafın zenginliğini oluĢturan, ana konunun keskinliği kadar arka plandaki netsizliğin yoğunluğudur.

 Cisimlerin fotoğrafçıya yakın ya da uzak olanlarının leke büyüklüklerinin oranı, fotoğrafçının konudan genel uzaklığına bağlıdır. Belli uzaklıkta bu oran uygun ise bu, konunun uygun perspektifini vermektedir. Belli bakıĢ mesafesine göre konu/çerçeve oranı, seçilecek uygun objektifin

kullanılmasına bağlıdır.

 Konu-boĢluk iliĢkileri, uygun objektifin seçilmesinden sonra çerçevelemeye karar vermekle kesinleĢir. Konunun ne tarafından, ne oranda boĢluk bırakılacağına karar verilir.

(32)

 Bu aĢamada çerçevenin yatay mı düĢey mi olacağına da karar verilecektir. Normal olarak fotoğrafçının konusundan aldığı ilk izlenim, çerçevenin doğrultusunu belirler ve objektif seçimi buna paralel yürür.

 Çekim anı, fotoğrafın dördüncü boyuttaki yerini belirler. BaĢlıca iki açıdan ele alınması uygun olur.

a)Uygun ıĢık beklenmesi.

b)Kritik çekim anının kestirilmesi.

Bir ressam, bir natürmort için kullanacağı malzemeyi önce içinden geldiği gibi bir düzene koyar. Sanatçı ile konusu arasında kurulmakta olan iletiĢimin oluĢturduğu bir uyuma göre demiĢ oluyoruz. Bu uyum, sanatçının o ana kadar kazandığı görsel beğeninin gizli kurallarına göre oluĢur. Sanatçı konusuna bakarken, yapıtının bitmiĢine ait imge kafasında hazırdır. ÇalıĢırken modele sürekli bakması bu imgeyi resim olarak berraklaĢtırabilmek içindir. Bu yüzden modelin konum değiĢtirmesi ya da natürmorttaki limonla elmanın yerini değiĢtirmemiz onu sinirlendirir. Çünkü o, karĢısındaki modeli değil, kafasındaki imgeyi çizmektedir. Bu amaçla da modeli biçimlendirmiĢtir. Yani önce imge vardır, model bu imgeye göre yerleĢtirilmektedir. Bu imgeyi biçimlendiren, bilinç düzeyinden çok, sezgi düzeyinde kazanılmıĢ eski bilgiler, görsel beğeni ve bunları yoğurmada kendini gösteren beceri, yani yetenektir (Kalfagil, 2007;13)

Fotoğrafın diğer sanat sallarından, örneğin resim ve grafikle yakındır. Ancak bu sanat dallarından her biri kendi tekniklerine bağlı olarak bağımsız dillerini oluĢturmuĢtur. Bir resimden, bir afiĢten, bir fotoğraftan alınan tadların değiĢik olması, onların özgün dillerine, yani yapılarına bağlıdır.

Diğer yüzey sanatlarına göre kompozisyon boĢ bir kağıt veya tuvalle, yani çevresel belli bir yüzeyle baĢlanır. Sanatçı tasarladığı görüntüyü bunun üzerine ekleme yoluyla iĢler, yani sadece gerekenleri koyar. Bu iĢi çizerek, boyayarak veya hazır parçaları yapıĢtırarak yapar. Bu eylem toplayıcı bir süreçtir.

Fotoğrafçı böyle çalıĢmaz. Etrafında her yönde sürekliliği olan bir mekan vardır. Bu mekanla ilgili tasarısını veya düĢünü o mekanda uygun bir bölümü keserek gerçekleĢtirir. Fotoğrafta kompozisyondan değil, belki de sadece kadrajdan söz edilmelidir. Durağan bir konunun bile etrafında dönüp farklı yönlerden bakınca, farklı bakıĢ açılarıyla değiĢik görünümler verir.

(33)

Görüntü düzenlemeleri dediğimiz kompozisyon, bir anlamda izleyici üzerinde etkileyici görüntü oluĢturma iĢidir bu oluĢum sürecinde kompozisyona neyin eklenip neyin çıkarılacağı ve geriye kalan unsurların amaca uygun olarak nasıl tasarlanacağı saptanır. Grafik sanatlarda her Ģey boĢ bir yüzey üzerinde biriktirerek oluĢturulur. Fotoğrafta ise durum tam tersidir. Dolu olan yüzey, belli bir oranlama, ayıklama ve düzenleme gerektirir (AkbaĢ, 2007;30).

3.2.1.2. Açık ve Kapalı Kompozisyonlar

Konunun yardımcı öğeleri ile birlikte, gereksiz ayrıntılardan ayıklanmıĢ ve bütünleĢmiĢ olarak çerçeve kenarlarından uygun boĢluk payları ile ayrılarak bitirildiği düzenlemelere kapalı kompozisyon denir. Böyle örneklerde hiçbir hareket çerçeve dıĢında devam etmez, çerçeve tarafından kesilmez, sadece fonu oluĢturan çevre bir devamlılık gösterebilir. Bunun tersine, konunun en önemli bölümünü ve hareketlerin can alıcı noktasını yeterli büyüklükte çerçeve içine yerleĢtiren, çerçeve tarafından kesilen, devamını izleyicinin düĢ gücüne bırakan düzenlemeler açık kompozisyonlardır (Kalfagil, 2007;24)

3.2.1.3.Kompozisyonun Önemi

Durağan konularda Ģemanın oluĢması seçilen bakıĢ noktasına, hareketli konularda ise hem bakıĢ noktasına hem de objelerin yer değiĢtirmesine bağlıdır. IĢık koĢullarının değiĢimine göre leke dağılımı da değiĢeceğinden, bakıĢ uzaklığının yeniden seçimi gerekebilir. Konuyu hangi perspektiften görmek istediğimize bağlı olarak objektif seçimi önem kazanır.

Kompozisyonda diğer önemli bir konu ise ilgi merkezidir. Seçilen çerçevenin içinde ilk kez dikkati çeken noktadır. Bu da mesaj vermek istediğimiz konunun, fotoğrafın en can alıcı bölüme yerleĢtirilmesi demektir. Etkili bir görüntü elde edebilmek için kritik an bakıĢ yönü, bakıĢ yüksekliği, bakıĢ uzaklığı belirginlik öğesi ve zamanlama önemlidir (Megep).

3.2.2. Nokta

Tasarım elemanlarından biri olan "Nokta"nın tanımı "Ġki doğrunun kesiĢtiği yerdir." Bu tanımlamada nokta görsel bir değer taĢımaz. Boyutsuz elemandır; büyüklüğü

(34)

küçüklüğü ve rengi de yoktur. Bilimsel ve yaygın anlamıyla nokta yer belirleyen bir iĢarettir; hiçbir yöne sapma göstermez. Bu anlamıyla fizik, kimya, matematik gibi birçok bilim dallarında kullanılır. Örneğin, "suyun kaynama noktası 100°C dir" demekle, değiĢmeyen sabit bir değer ifade edilir.(Balcı-Say, 2005:9)

GörünüĢü yaratmada kullanılan temel öğelerinden biri olan "nokta" tamamen algıya bağlı, teknik bir kavramlaĢmadır. Ġnsanın görmesi sınırlıdır. Görebildiğimiz en küçükte "boyutsuzluk" noktadır. (Atalayer, 1994: 144)

Noktaya anlam ya da noktalama yüklemek sanatçının yaratma becerisine bağlıdır. Nokta küçük olarak bir elemanken; büyük gibi düĢünülerek bazen bir düğme, bir yıldız, bir oval olarak düĢünerek uygulayabiliriz. Örneğin; ceket tasarımında bir bronĢ ya da bir düğmenin yerini belirleyebiliriz. (Deliduman-Orhon, 2006:15)

Serbest uygulanmıĢ noktalar bir grup veya bir yayılma içerisinde bulundukları zaman, yüzey üzerinde bir gerilim ve görsel enerji değiĢikliği yaratır (Güler 1990: 24).

Sık-seyrek noktalar, izleyicide imgesel çağnĢımlara bağlı çeĢitli biçim-hareket, derinlik, ıĢık-gölge algıları oluĢturur. Nokta; bulunduğu yüzeyde sürekli titreĢip, mesaj yayan, plastik değerli anlatım tekniği öğesidir. Görsel anlatımda nokta, Çellek (2006) tarafından Ģu Ģekilde maddelenmiĢtir:

• Farklı büyüklükte noktalar, • Es büyüklükte tek düze,

• Farklı ıĢık değerlerinde noktalar, • Es ıĢık değerinde noktalar, • Farklı renklerde olan noktalar, • Aynı renkte olan noktalar,

• Es aralıklı, es büyüklükte noktasal düzenleme,

• Giderek sıklaĢan-seyrekleĢen es büyüklükte noktaların oluĢturduğu düzen, •Es büyüklükte noktaların toplanıp dağılarak ( sıklaĢan-seyrekleĢen) oluĢturduğu serbest düzen,

• Es büyüklükte, ıĢık değerleri belli aralıklarla değiĢen sistemli noktasal düzen, • Büyüyen, küçülen noktaların oluĢturduğu sistemli düzen,

• Büyük-küçük noktaların oluĢturduğu serbest düzen,

•Büyüyen küçülen noktaların, sıklaĢması, seyrekleĢmesi ile oluĢan serbest ve ritimsel düzen,

(35)

•Es büyüklükte noktalarla farklı renkler kullanılarak oluĢturulan serbest ve ritmik düzen,

• DeğiĢik renklerde ve büyüklüklerde noktaların oluĢturduğu ritmik ve serbest noktaların oluĢturduğu düzen,

• Farklı büyüklükte sıklaĢan – seyrekleĢen, • Belli bir sistemle büyüyen – küçülen, • Serbest bir düzen içinde toplanan – dağılan,

• DeğiĢik büyüklüklerde ve değerlerdeki noktaların oluĢturdukları serbest ya da geometrik düzen,

(36)
(37)

3.2.2.1.Fotoğraf Sanatında Nokta

Fotoğraf sanatında nokta ise bir cismin görüntüde büyük ya da küçük gösterilmesi fotoğrafı çeken kiĢinin ne söylemek istediği konusunda izleyicinin algılamasını etkiler. Fotoğrafı çeken kiĢi fotoğrafçının ortaya koyduğu iĢaretlere bakar. Bu iĢaretler fotoğrafın içindeki unsurların birbirlerine göre ve kiĢiye göre değiĢen boyutlarından ve bir unsurun, çerçevenin tüm boyutu ile olan iliĢkisinden ortaya çıkar.

Fotoğrafta noktalama etkisi, doku öğesi ile kendini gösterir. Düz parlak yüzeylerin yanında dokulu yüzeylerin kullanımı, tıpkı grafikteki noktalı yüzeylerle düz yüzeylerin kontrastı gibi bir etki yapar. Dokunun inceliği ve kabalığına bağlı olarak hafif veya güçlü bir kontrasttan söz edilebilir. (Kalfagil, 2007: 122)

3.2.3. Çizgi

Geometride "noktaların bir veya değiĢik yönlerde, sınırlı veya sınırsız olarak artarda dizilmesinde elde edilen Ģekildir" diye tanımlanır. (Atalayer, 1994: 147)

Tasarım elemanı olarak çizgi, tek baĢına yüzey ve hacim etkisi göstermeyen, bulunduğu yere göre ince, uzun ve belli yolları izleyen görsel değerlerdir. Çizginin çizildiği malzemeye göre eni ve boyu vardır. Ancak en ve boy'un arasındaki farkın çok büyük olmasından dolayı çizgiyi yalnız boy (uzunluk) boyutuyla tek boyutlu eleman olarak algılarız. Kaleminizle kâğıt üzerine dik olarak bastırdığınızda elde edilen iz noktadır, kalemi herhangi bir yöne doğru hareket ettirdiğiniz zaman ortaya çıkan iz çizgidir. Çizgi bir görme yanılgısıdır. Sözgelimi, çok uzaktan cephe elemanlarını çizgi olarak gördüğümüz bir binaya yaklaĢtığınızda çizgi etkisi kalmaz. Kâğıt üzerinde kalemle çizilmiĢ bir çizgiye büyüteçle baktığınızda çizgi algısı kaybolur.(Balcı-Say, 2005: 11)

(38)
(39)

Farklı biçim ve yön durumu gösteren veya farklı ölçü ve aralıktaki çizgiler farklı etki oluĢtururlar ve tasarlamada çizginin bu özelliğinden yararlanılır. Kalınlığı aynı yöne doğru gittikçe azalan veya artan çizgiler derinlik etkisi uyandırırlar.

Yatay düz bir çizgi; kuvvet, sakinlik ve düzlük, düĢey çizgiler; kesinlik, koyu ve kalın düz çizgiler; dikkat çekicilik, zikzak çizgiler; bir seri hareket ve heyecan hissini ifade eder. Diyagonaller, yön-sel itme güçlerinin, yatay ve düĢeylere doğru kararsızlığın bir hareketi olarak nitelendirilebilir. Bütün bu hareketler gözü oyalar, bu gidiĢ ritmik bir karakter aldığında çoğu kez göze hoĢ gelen bir uyum elde edilir.

Çellek (2006), çizgisel anlatımda çıkıĢ getirebilecek bazı prensipleri söyle sıralamaktadır:

1- Çizgi öncesi: Bir sis perdesi arkasındaki ıĢığın belirsiz görünümü,

2- Çizgisel aralıktan sızan ıĢığın belirgin bir doğrular demeti halinde yayılması, 3 - IĢık demeti: Bir kaynaktan çıkan güneĢ ıĢınlarının belirsiz yayılıĢı,

4- BaĢlama ve bitim noktaları belli doğrular, ( doğru parçaları ) 5- ÇıkıĢ noktasında kesinlik taĢıyan ıĢınların karanlıkta uzaklaĢtıkça belirsizleĢmesi ve yayılması,

6- Ġki ya da daha çok bağımsız çizgilerin kesiĢmeleri, 7- En az bir noktaya bağımlı çizgi,

8- Bağımlı çizgiler ( formları kuĢatan çizgiler ),

9- Bağımlı çizgiler ( formların içyapılarını belirleyen çizgiler ), 10- Dolaylı çizgiler,

11- Bir doğrunun taĢıdığı sapmalarla sağlanan yön tesirleriyle kesiĢme, değme, kopma noktaları ile oluĢan çizgisel yapı,

12- Çizgisel uzunluk değerleri; eĢit aralıklı farklı paralel çizgilerin oluĢturduğu yapı,

13- Çizgisel uzunluk çeĢitlemeleri: Bir ana doğru üzerinde farklı boylu eĢit aralıklı paralel çizgilerin oluĢturduğu yapı,

14- Eğri yönlü paralel doğrular üzerindeki serbest uzunluk çeĢitlemeleri ( aralıklar farklı )

15- Paralel çizgilerin büyüyen aralıklarla oluĢturdukları düzen,

16- Formun yapısını izleyen belirleyici kısa çizgi parçalarının oluĢturduğu düzen 17- Kısa, düz ve eĢ değerdeki çizgilerin serbest yönle oluĢturdukları düzen, 18- Bir objenin yüzeysel görünümünü ifadelendiren küçük çizgiler,

(40)

19- Çizgisel kalınlık dizileri,

20- ÇeĢitli uzunluk, kalınlık ve aralıklı çizgi çeĢitlemeleri,

21-Bir yönlü çizginin diğer yönlü çizgi ile kesilerek durdurulması,

22- Çizgisel form: Eğriler, yaylar, kırılmalar ve bunların oluĢturduğu gerilim, 23- Dikey ve yatay çizgiler, spiral çizgiler vs.

24- Serbest,

25- Belli bir çizgiyle doldurma ve tarama, 26- Çizgiyle boĢluk ve derinlik,

27- Çizgi - doku, 28- Çizgiyle ton,

29- DeğiĢik nitelikteki çizgilerle aynı fon üzerinde serbest çalıĢma, 30- EĢ aralıklı, aynı kalınlıkta paralel çizgiler,

31- DeğiĢik aralıklı ve farklı kalınlıkta düz çizgiler, 32- Yuvarlak çizgiler,

33- KesiĢen çizgiler, ( doğru, eğri ) 34- KesiĢen dairesel çizgiler,

35- Birbirini kesen kalın-ince, sık-seyrek çizgiler, 36- Birbirini kesen kısa çizgi demetleri,

37- Formları kuĢatan çizgiler

38- Formların iç yapılarını belirleyen çizgiler

39- Farklı boy ve kalınlıktaki çizgilerin oluĢturduğu düzen, 40- ÇeĢitli uzunluk, kalınlık ve aralıkta çizgi çeĢitlemeleri

41- Çizgisel form; eğriler, yaylar, kırılmalar ve bunların oluĢturduğu düzen, 42- Devamlı bir çizgi üzerinde doğru, eğri zıtlıkları ile oluĢan düzen, 43- Paralel ve düz çizgilerin kırılarak yön değiĢtirmesi ile oluĢan düzen, 44- Merkezkaç ve merkezcil çizgiler,

45- Bir ana çizgiyi destekleyen çizgiler, 46- Spiral çizgiler.

IĢıngör‘e (1986:12) göre, sanat dilinde çizgi, bir basitleĢtirme, yerine göre, sadeleĢtirme veya bir soyutlaĢtırma sonucudur. Doğada, ancak biçimlere, yüzeylere rastlarız. Yüzeylerin bittiği yerler veya yüzeylerin birbirleriyle iliĢkili olduğu kenarlar çizgi etkisi yaparlar. Biçimlerin kenar çizgileri (konturları) gerçekte yoktur, ne var ki

(41)

görülürler yani algılanırlar. Oldukları varsayılan bu çizgiler, renklerin zıtlığından, yüzey ve sekil arasındaki açık koyu farkından, bir de çizgi çizerken algılanır (Südor, 2000:31).

Bundan yola çıkarak denebilir ki, doğada tam anlamıyla çizgi yoktur. Oysaki sanatta çizgi elemanını çok çeĢitli yerlerde görmek olasıdır. Örneğin; Çizgi tekstür çalıĢmalarında yüzeyi yaratabilir, renk alanlarını sınırlar, kendi basına plan etkisi yapar, perspektif oluĢturur veya formlarda dıĢ kenar unsuru olarak kullanılır. Örneğin: Düz çizgi bir biteviyelik duygusu verir. Bu etki ölçü ile de ilgilidir. Eğri bir çizgi, bir kemer veya elips bir gidiĢ de gösterebilir. Hatta hacim çağrıĢımı da yapabilir. Ayrıca çizgi kendi etrafında bükülerek bir takım dalgalı yüzeyler yaratabilir. Bütün bu hareketler gözü oyalar. Bu gidiĢ ritmik bir karakter aldığında çoğu kez göze hoĢ gelen bir uyuĢum elde edilir. Eğri karakterli bir çizginin kendine özgü bir akıcılığı vardır. Buna karsın çizginin ani yön değiĢtirmeleri heyecan, hayret ve tereddüt uyandırır, kararsızlık yaratır. Fakat, beklenmedik değiĢimlere uymakta, insan yapısı görü yoluyla da olsa, daima güçlük çeker (IĢıngör ve diğer., 1986).

Çizgi, tasarımda birlik getirmeye, onu zedelemeye, düzenlemeye ya da var olan dengeyi bozmaya yarayabilir. Bir kompozisyonda, birlik veya beraberlik yönünden bakılınca çizginin birinci planda rolü olduğu ortaya çıkar (Eti, 1986: 10).

Bigalı (1976), çizginin görünüĢ özelliklerini Ģu Ģekilde sıralamaktadır: Çizginin, fiziksel yapısından doğan beĢ çeĢit özelliği vardır:

1- Ölçü özelliği: Çizgi için ölçüde amaç; geniĢlik, darlık, uzunluk, kısalık etkilerini yansıtmasıdır. Çizginin bu çeĢitlenmeleri, yüzeyde tertip, uygunluk oluĢturur.

2- Tip özelliği: Her çizgi, özel bir tiptir. Bu sonucu ve çeĢitlenmeleri; malzeme, araç ve gereçler çoğaltır. Çizginin yönü, çizginin karakterini belirtir. Bir yönde ilerleyen çizgi, düz çizgidir. Her an yön değiĢtiren çizgi; ondüle çizgiyi, sertlik ve köse yapan çizgiler; kırık çizgiyi oluĢturur. Eğri çizgiler, çemberin bir parçası olup kavisli bir özellik gösterir. Bir yön takip eden çizgi; ya geometrinin sertliğinde, ya da görünüĢün doğal yumuĢaklığında karakterize edilir. Kavislerin tekrarından, dalgalı çizgi oluĢur. Kavisli çizgilerin kendi içinde dönerek tekrarından, spiral yaylar oluĢur. Bu spiral ve kavisler plastik sanatlarda, gözle görülen çok zevkli ritmik hareketler ve tekrarlar oluĢtururlar. Bir kompozisyon bu tür ritimlerle oluĢturulursa; ritmik kompozisyon düzenini yansıtır. Bu düzen gereğiyle, spiral ve kavislerin farklı ölçülerle tekrarı, sonsuz

Şekil

Şekil 1: Nokta Öğrenci Çalışmalar
Şekil 2 : Çizgi Öğrenci çalışmaları
Şekil 3 : Biçim-Form Öğrenci Çalışması
Şekil 5: Renk Çalışması
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Altın oran gibi daha çok resim, fotoğraf ve tasarımda kullanılan bir kompozisyon kuralıdır.. Bu kurala göre çerçeve 2 yatay ve 2 dikey çizgi ile 9 eşit

National Geographic Dergisi 1982 yılında yatay fotoğraf kapağa tam oturmadığı için fotoğrafı dikey hale getiriyor ve iki.. piramidi birbirine

• Resimsel fotoğraf akımının temsilcileri çekim ve baskı sırasında müdahalelerle resimsel etki oluşturulmaya çalışmışlardır.. Çekim sırasında müdahale  Yumuşak

• Fütürizm akımı içinde Anton Giulio Bragaglia tarafından kullanılan bir yöntemdir.. Anton

Almanya’da 1890’dan beri çıkmakta olan haftalık dergi BIZ (Berliner Illustrirte Zeitung), Fransa’da 1928’de çıkmaya başlayan VU dergisi ve daha sonra 1936

–Belgesel fotoğraf yaklaşımının temel amacı toplumsal olaylara tanıklık etmektir / Toplumsal belgesel fotoğraflar salt tanıklık etmekle kalmaz, toplumsal değişmeyi

Fotoğraf çektirmek hala pahalı Hayattayken çekilmiş fotoğrafı olmayanların anı olarak saklamak için fotoğraflanması.. yy ilk yarısında, Almanya’nın çaşitli

MOMA Fotoğraf birimi başkanı John Szarkowski: “Geçtiğimiz on yıllık süreçte bu yeni nesil fotoğrafçılar, belgesel fotoğrafçılık tekniğini ve estetiğini daha