• Sonuç bulunamadı

Schengen'den Stockholm'e insan hakları bağlamında Avrupa Birliği göç politikaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Schengen'den Stockholm'e insan hakları bağlamında Avrupa Birliği göç politikaları"

Copied!
178
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI

SCHENGEN’DEN STOCKHOLM’E İNSAN

HAKLARI BAĞLAMINDA

AVRUPA BİRLİĞİ GÖÇ POLİTİKALARI

BERİL HAKVERİR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Doç. Dr. NEZİR AKYEŞİLMEN

(2)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI

SCHENGEN’DEN STOCKHOLM’E İNSAN

HAKLARI BAĞLAMINDA

AVRUPA BİRLİĞİ GÖÇ POLİTİKALARI

BERİL HAKVERİR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Doç. Dr. NEZİR AKYEŞİLMEN

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiği, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı (İmza)

(4)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

……….. tarafından hazırlanan ……… başlıklı bu çalışma …./…../… tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/çokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Unvanı, Adı Soyadı Başkan İmza

Unvanı, Adı Soyadı Üye İmza

(5)

ÖNSÖZ

Kişiliğim, karakterim, duruşum ve varlığımın mimarı, zamanı durduran adam, Babam R. Sami Hakverir’in anısına.

(6)

ÖZET

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Beril HAKVERİR Numarası 174229001010 Ana Bilim / Bilim

Dalı Uluslararası İlişkiler / Uluslararası İlişkiler Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Nezir AKYEŞİLMEN

Tezin Adı Schengen’den Stockholm’e İnsan Hakları Bağlamında Avrupa Birliği Göç Politikaları

Avrupa Birliği, kuruluşundan itibaren göç alan ve politikalarını insan hakları çerçevesinde düzenleyen bir ulusüstü örgüttür. Avrupa Birliği tarafından düzensiz göçün azami seviyede tutulması amaçlanmıştır. Bu sebeple de Birlik bütünlüğünü sağlamak amacıyla sözleşmeler ile belirlenen politikalar doğrultusunda iç ve dış göçü kontrol altına alacak bir takım düzenlemeler yapmıştır. Dolayısıyla bu çalışma; insanların dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer durumlar sebebiyle yer değiştirme hareketlerinin Avrupa Birliği politikalarını nasıl etkilediğiyle ilişkilidir. Çalışma kapsamında söz konusu bu politikalar incelenerek, bugüne kadar katedilen mesafe ifade edilmeye çalışılacaktır.

Çalışmada Avrupa Birliği göç politikaları; tarihsel verilere, yapılan antlaşmalara, kararlara ve uygulamalara göre değerlendirilerek; uluslararası hukuk, Avrupa Birliği komisyon kararları, Frontex verileri, Birleşmiş Milletler raporları, göç politikası çerçevesinde yapılan antlaşmalar, insan hakları tarihsel gelişimi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na ilişkin kararlar çerçevesinde ele alınacaktır.

(7)

Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; araştırmanın konusuna, amacına, önemine, çalışma ile hangi sorulara yanıt arandığına ve konuya ilişkin tanımlara yer verilecektir. İkinci bölümde; göç kavramı, göç türleri ve Avrupa Birliği’nde göç konusu ve göç politikalarının tarihsel gelişimi ele alınacaktır. Üçüncü bölümde; insan hakları açısından sığınma hakkı ve mültecilik, insan haklarının tarihsel gelişimi, sığınma hakkının ortaya çıkışı, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin kurulması, 1951 Cenevre Sözleşmesi ve mültecilerle ilgili diğer çalışmalar incelenecektir. Dördüncü bölümde ise göç politikaları, Avrupa Birliği öncesi Avrupa ülkelerinin göç politikaları, Avrupa Birliği’nin ortak göç politikaları, ortak sığınma politikası üretme çabaları kapsamında yapılan antlaşmalar ve Avrupa Birliği’nde göçmenlere ve sığınmacılara yönelik bazı kurumlar incelenecektir.

(8)

SUMMARY

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Beril HAKVERİR Numarası 174229001010 Ana Bilim / Bilim

Dalı Uluslararası İlişkiler / Uluslararası İlişkiler Programı Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Nezir AKYEŞİLMEN

Tezin İngilizce Adı From Schengen to Stockholm European Union Immigration Policies in the Light of Human Rights

The European Union is a supranational organization that has received immigrants since its establishment and regulates its policies within the framework of human rights. The European Union aims to keep irregular migration at the minimum level. For this reason, in order to ensure the integrity of the Union, it has made a number of arrangements to control the internal and external migration in accordance with the policies determined by the agreements. Therefore, this study is related to how the policies of the European Union is affected according to people's movements due to religion, economics, politics, social issues, and other situations. Within the scope of the study, these policies will be examined and the distance covered up to the present will be expressed.

In this study, European Union migration policies will be handled while being evaluated according to the historical data, the agreements, decisions, and practices; in the framework of international law, the European Union commission decisions, Frontex data, the United Nations reports, treaties on migration policy, historical development of human rights and decisions of the European Court of Human Rights and the European Commission of Human Rights.

(9)

The study consists of four parts. In the first chapter; the subject, the purpose, the importance of the study, which questions are aimed to be answered with this study, and the definitions about the subject will be included. In the second part; the concept of migration, the types of migration, and the historical development of the subject of migration and migration policies in the European Union will be discussed. In the third chapter; the right to asylum and migration in terms of human rights, the historical development of human rights, the emergence of the right to asylum, the establishment of the United Nations High Commissioner for Refugees, the 1951 Geneva Convention and more studies on refugees will be examined. In the fourth chapter, migration policies, migration policies of European countries before the European Union, common migration policies of the European Union, treaties made within the scope of efforts to produce common asylum policy, and some institutions about migrants and asylum seekers in the European Union will be examined.

(10)

KISALTMALAR AB ABD AET AKÇT AT BM BMMYK BPOL CEAS DM ESY EURATOM EURODAC EUROPOL FRONTEX IBM IDMC IDP ILO IOM Avrupa Birliği

Amerika Birleşik Devletleri Avrupa Ekonomik Topluluğu Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Avrupa Topluluğu

Birleşmiş Milletler

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Almanya Federal Polis Gücü Bundespolizei Avrupa Birliği Ortak Sığınma Sistemi Deutsche Mark

Entegre Sınır Yönetimi

Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu

Avrupa Otomatik Parmak İzi Tanıma Sistemi Avrupa Polis Teşkilatı

Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı Entegre Sınır Yönetimi

Internal Displacement Monitoring Centre Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler Uluslararası Çalışma Örgütü

(11)

İHEB M.Ö. MD MSS NELM SİS SSCB TDK UNDP UNHCR

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi Milattan Önce

Madde

Deniz Güvenliği Stratejisi

New Economics Of Labour Migration Schengen Information System

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Türk Dil Kurumu

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

(12)

ŞEKİLLER VE TABLOLAR Şekiller

Şekil 1: 1992-2017 Yılları Arasında Mülteci ve Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişi

Sayıları ... 18

Şekil 2: 2017 Yılında Dünyada Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler ... 20

Şekil 3: 1973’ten Bu Yana Küresel Göç Hareketleri ... 23

Şekil 4: 1815-1914 Yılları Arasında Küresel Gönüllü Göç ... 26

Şekil 5: Zorunlu Göç Modelleri ... 29

Şekil 6: 2017 Yılında Avrupa Birliği Sınırlarında Tespit Edilen Düzensiz Göçmen Sayısı ... 33

Şekil 7: 2017 Yılında Avrupa Birliği Sınırlarında Reddedilen Kişilerin Sınır Bölgelerine Göre Sayısı ... 34

Şekil 8: 1997-2016 Yılları Arasında, Mülteci/Sığınmacı, Ülke İçi Yerinden Edilmiş Kişiler (IDP's) ve Orantılı Yerinden Edilmiş Kişiler ... 44

Şekil 9: 2017 ve 2018 Yıllarında, En Çok Sığınmacı Başvurusu Alan Ülkeler ... 47

Şekil 10: 2017 ve 2018 Yıllarında Başvuru Yapan Sığınmacıların Geldiği Ülkeler . 47 Şekil 11: Schengen Bölgesi ... 91

Tablolar Tablo 1: Göç Sınıflandırmaları ... 14

Tablo 2: Göç Hareketlerinin Kategorileri ... 15

Tablo 3: Uluslararası Göçmenlerin Dünya Nüfusuna Oranı ... 24

Tablo 4: Yasa dışı / Düzensiz Göçmen ve Sığınmacı / Mülteci Arasındaki Farklar . 43 Tablo 5: Avrupa Ülkelerine Yapılan İltica Başvurusu Sayısı 1980-1989 ... 45

(13)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... İ YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... İİ ÖNSÖZ ... İİİ ÖZET ... İV SUMMARY ... Vİ KISALTMALAR ... Vİİİ ŞEKİLLER VE TABLOLAR ...X İÇİNDEKİLER ...Xİ BİRİNCİ BÖLÜM ... 1 GİRİŞ ... 1 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Tezin Amacı ... 6 1.2. Metodoloji ... 6 1.3. Tezin Soruları ... 7 1.4. Tanımlar ... 7 İKİNCİ BÖLÜM ... 9 GÖÇ KAVRAMI ... 9 2. GÖÇ KAVRAMI ... 9 2.1. Göç Türleri ... 13 2.1.1. İç Göç ... 15

2.1.1.1. Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler (Internally Displaced Person – IDP) ... 17

2.1.2. Uluslararası Göç (Dış Göç) ... 20

2.1.3. Gönüllü Göç ... 25

2.1.4. Zorunlu Göç ... 27

2.1.5. Düzenli Göç (Yasal Göç) ... 29

(14)

2.1.6.1. İnsan Ticareti ve Göçmen Kaçakçılığı ... 35 2.1.7. Transit Göç ... 37 2.1.8. Beyin Göçü... 37 2.1.9. İşçi Göçü ... 39 2.1.10. Mültecilik ... 41 2.1.11. Sığınmacılık ... 45 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 49

İNSAN HAKLARI AÇISINDAN SIĞINMA HAKKI VE MÜLTECİLİK ... 49

3. İNSAN HAKLARI AÇISINDAN SIĞINMA HAKKI VE MÜLTECİLİK ... 49

3.1. İnsan Hakları ve Tarihsel Gelişimi ... 50

3.1.1. Klasik İnsan Hakları Sınıflandırması ... 53

3.1.2. Kuşak Sınıflandırması ... 54

3.1.3. Kolektif Haklar-Bireysel Haklar Sınıflandırması ... 55

3.1.4. Yasal Haklar ve Ahlaki Haklar ... 55

3.2. Sığınma Hakkının Ortaya Çıkışı ... 57

3.3. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Kurulması ve 1951 Cenevre Sözleşmesi ... 60

3.3.1. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ... 61

3.3.2. Cenevre Sözleşmesi ... 65

3.3.3. Cenevre Sözleşmesi Kapsamına Girmeyenler ... 69

3.4. Mültecilerle İlgili Diğer Çalışmalar ... 70

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 75

AVRUPA BİRLİĞİ VE SIĞINMA HAKKI ... 75

4. AVRUPA BİRLİĞİ VE SIĞINMA HAKKI ... 75

4.1. Göç Politikaları ... 75

4.1.1. Avrupa Birliği Öncesi Avrupa Ülkelerinin Göç Politikaları ... 76

4.1.1.1. Savaş Sonrası Dönem (Dekolonizasyon Dönemi) ... 78

4.1.1.2. İşgücü Göçü Dönemi ... 79

4.1.1.3. Sınırlandırılmış Göç Dönemi ... 79

4.1.1.4. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ... 80

4.1.2. Avrupa Birliği’nin Ortak Göç Politikaları ... 81

(15)

4.1.2.2. Avrupa Vatandaşlığı ... 84

4.1.2.3. Vize Politikası ... 86

4.1.2.4. Sınır Yönetimi ... 86

4.1.2.4.1. Entegre Sınır Yönetimi ... 87

4.2. Ortak Sığınma Politikası Üretme Çabaları ... 88

4.2.1. Schengen Anlaşması ... 90

4.2.2. Dublin Sözleşmesi ... 95

4.2.3. Maastricht Antlaşması ... 96

4.2.4. Amsterdam Antlaşması ... 98

4.2.5. Tampere Zirvesi ... 100

4.2.6. Geçici Korumaya İlişkin Konsey Yönergesi ... 102

4.2.7. Seville Zirvesi ... 104

4.2.8. Sığınmacıların Kabulü için Asgari Standartlar Yönergesi ... 105

4.2.9. Dublin II Tüzüğü ... 106

4.2.10. Vasıf Yönergesi ... 108

4.2.11. Lahey Programı ... 109

4.2.12. Avrupa Göç ve İltica Paktı ... 110

4.2.13. Lizbon Antlaşması ... 111

4.2.14. Stockholm Programı ... 113

4.3. Avrupa Birliği’nde Göçmenlere ve Sığınmacılara Yönelik Bazı Kurumlar ... 115

4.3.1. Schengen Bilgi Sistemi ... 115

4.3.2. EURODAC ... 117 4.3.3. FRONTEX ... 118 4.3.4. EUROSUR ... 120 4.3.5. Fon Kuruluşları ... 122 SONUÇ ... 124 KAYNAKÇA ... 132

(16)

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ

1. Giriş

Göç kavramı, bilinen en yaygın anlamıyla insan topluluklarının çeşitli sebeplerle bulundukları yerden ayrılarak başka bir yere veya ülkeye gitme şeklinde gerçekleştirdikleri eylemlerdir (TDK, 2019). Tarih boyunca göç, toplumlar arası etkileşimlerde belirleyici bir rol üstlenerek bulunduğu yerden ayrılan toplulukların yeni yerleşim yerlerine sahip oldukları maddi ve manevi ögelerin taşınmasını sağlamıştır. Terk edilen yer, göç edilen yer, göçün sebepleri, göçenler ve göçülen yerdeki toplumun farklılıkları her göç hareketini bir diğerinden farklı kılmaktadır. Fakat tarihin büyük göçleri olarak kabul edilen “Kavimler Göçü” ve Amerika’nın keşfinden sonra yaşanan “Yeni Dünya’ya Göç” nitelik, nicelik ve sonuç açısından farklı olsa da göç konusunda ikisi için de bazı genellemeler yapılabilmektedir (Gençler, 2005: 175).

Doğal, ekonomik, siyasi ve sosyal nedenlerle gerçekleşen göç olaylarına yönelik bilimsel çalışmalardan biri olan Göç Kanunları (The Laws of Migration) çerçevesinde Ernst Georg Ravenstein tarafından göç olgusuna farklı kuramsal yaklaşımlar geliştirilmiştir. Ravenstein tarafından göçe ilişkin farklı kuramsal yaklaşımların yer aldığı 1885 yılında yayımlanan çalışma, göç hakkında yapılan ilk çalışmadır (Çağlayan, 2006: 69).

Uluslararası göçler; ilkel/basit göç (primitive/simple migration), sürücü/cebri göç (impelled/forced migration), zorunlu göç (compulsory migration), grup/kitle göçü (group/mass migration), serbest göç (free migration), mülteci göçü (refugee migration), geçici göç (temporary migration), kalıcı göç (permanent migration), işçi göçü (labour migration), beyin göçü (brain drain) olmak üzere on tür altında incelenmektedir (Çavuşoğlu, 2006).

21.yy’daki göç hareketleri incelendiğinde, göçlerin artarak devam ettiği görülmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 18 Aralık 2017 tarihinde hazırlanan rapora göre 2000 yılı itibariyle uluslararası göçmenlerin sayısı %49 artarak

(17)

258 milyon kişiye ulaşmıştır (UN, 2017: 1). Söz konusu raporda bu göçmenlerin 49,8 milyonuna Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ‘nin ev sahipliği yaptığı belirtilmiştir. ABD’den sonra sırasıyla Suudi Arabistan, Almanya, Rusya ve İngiltere göçmen nüfusunun en yoğun bulunduğu ülkelerdir. Rapora göre Hindistan, sınırları dışında yaşayan en çok vatandaşa (17 milyon) sahip ülkedir. Bu ülkeyi, 13 milyon kişi ile Meksika izlemektedir. Ayrıca raporda her 10 uluslararası göçmenden 6’sının Avrupa veya Asya’da yaşadığı, yüksek gelirli ülkelerin uluslararası göçmenlerin %64’üne ev sahipliği yaptığı ve uluslararası göçmenlerin 26 milyonunun mülteci veya sığınmacı konumunda olduğu ifade edilmiştir (UN, 2017). Dünya Göç Raporu, göç akımlarının son 20 yılda gösterdiği artışın aynı şekilde devam etmesi halinde 2050 yılında dünyada 405 milyon göçmen nüfusun olacağını öngörmektedir (IOM, 2010).

Göç akımları, dünya ülkeleri için önemli kaygıları da beraberinde getirmektedir. Ülkelerin söz konusu kaygılara ilişkin çözüm arayışları ise birtakım politikaların hayata geçirilmesine neden olmaktadır. Bu göç politikaları ile göçmenlerin ülkeye girdikleri andan çıktıkları ana kadar yani ülkede kaldıkları sürecin tamamının yönetimini sağlayan düzenlemeler tanımlanmaktadır. Göç politikaları, oy hakkı olmayan bir kitleyi ilgilendirmesi sebebiyle siyaset kurumunun risk ve inisiyatif almakta tereddüt ettiği bir konu durumundadır. Dolayısıyla göç politikaları ülke dışında da birçok değişkeni mevcut bir alan olduğundan yalnızca ülke içini ilgilendiren analiz ve değerlendirmelerle politika geliştirilmesi ve uygulanması mümkün olmamaktadır. Ayrıca politikaların düzenleme ve uygulama süreçlerinde istatistiki verilerden yararlanılması kayıt dışı göçler sebebiyle zorlaşmaktadır. Aynı zamanda bu politikalar; eğitim, sağlık, istihdam, insan hakları, vatandaşlık, sosyal politikalar ve ekonomi ile doğrudan ilişkilidir (Kesgin ve Öztaş, 2015: 62).

Akademisyenlere göre; göç, demografik, siyasal ve ekonomik faktörlere göre şekil alması sebebiyle göç politikalarının göçler üzerinde çok büyük etkileri olmamaktadır (Kesgin ve Öztaş, 2015: 62-63). Dolayısıyla göç hareketlerini kontrol altına almak için türlü çalışmalar yapılsa da bu durum göçü daha da tetiklemektedir. Örneğin, işçi emeğine olan ihtiyacın azalması sebebiyle göç hareketlerine yapılan kısıtlamalar yasa dışı göç yollarına başvurulmasına neden olmuştur. Yasa dışı göç

(18)

hakkında kesin sayısal verilere ulaşılamasa da tahminler, yılda 30 milyon kişinin uluslararası sınırları yasa dışı yollarla geçerek göç ettiğini; bu kişilerinse yaklaşık 500 bininin Avrupa Birliği (AB) sınırlarına doğru göç akımlarını gerçekleştirdiğini göstermektedir (De Tapia, 2003: 29). Bu durumun nedeni olarak, AB ülkelerinin ekonomi, istihdam ve sosyal anlamda cazibe yaratması ve uluslararası göç hareketlerinde çekim merkezleri niteliğinde olmaları öne çıkmaktadır (Değirmenci, 2011: 104).

AB, savaş koşullarının yıkıcı etkisi neticesinde Avrupa devletleri tarafından barışa yönelik olarak atılan adımların sonucudur. İkinci Dünya Savaşı sonunda kalıcı barışın tesisine yönelik çabaların sonucunda Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monnet’in tasarısının Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından 9 Mayıs 1950’de Avrupa Devletleri’ne sunulması ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kurulmuştur (Akdemir, 2012: 43). Bu durum aynı zamanda, ekonomik entegrasyon ve ortak pazarın ilk adımıdır. Hemen ardından kömür ve çeliğin yanı sıra mal ve iş gücünün serbest dolaşımına imkân sağlayan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kurulmuştur. Ayrıca Roma Antlaşması, güvenli ve barışçıl nükleer enerji kullanımını hedefleyerek Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM)’nun da kurulmasını sağlamıştır (Akdemir, 2012: 46).1965 yılında imzalanan Füzyon Antlaşması ile bu üç topluluk (AKÇT, AET, EURATOM) Avrupa Toplulukları adındaki tek bir çatı altında birleştirilmiştir. Bu süreçten sonra Topluluk, 1986 yılında gümrük birliği ve genişleme dalgaları ile 12 üyeye ulaşmıştır (Akdemir, 2012: 47). 1993 yılında Maastricht Antlaşması ile AB’nin üç sütunlu yapısı oluşturulmuştur. Bu üç sütun, Avrupa Toplulukları (AKÇT, AET, EURATOM), Ortak Dışişleri Güvenlik Politikası ve Adalet ve İçişleri’dir (Ermağan, 2012: 148).

Avrupa’ya göçler, II. Dünya Savaşı’ndan sonra iş gücüne yönelik ihtiyacın artmasıyla yoğunluk kazanmıştır. Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkeler Türkiye, Kuzey Afrika ve Güney Avrupa’dan işçi kabul etmiştir. AB göçü kontrol altına alırken birtakım ikilemlerle karşılaşmıştır. Bir tarafta insan hakları ve demokratik değerler diğer tarafta ise milli egemenlik, ekonomi ve güvenlik; birlik ülkelerini denge arayışına sokmuş ve göç kontrol mekanizmasını güçlendirirken mevcut göçmelerin

(19)

entegrasyonunu sağlamak için çalışılmasına yönelik ihtiyaca sebep olmuştur (Koçak ve Gündüz, 2016: 68). Dolayısıyla AB genişleme süreçlerine rağmen düzensiz göçün asgari seviyede tutulmasını amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda Birlik içinde entegrasyon serbest dolaşım ile sağlanırken, sınırları koruyup güçlendirerek düzensiz göç engellenmeye çalışılmıştır. Göçün kontrol altına alınabilmesi için yapılan ilk düzenleme 1972 yılında Fransa’da yürürlüğe girmiş, daha sonra İsveç, Hollanda ve İngiltere tarafından da çeşitli düzenlemeler hayata geçirilmiştir (Gençler, 2005: 175-177).

Kişi, mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımına ilişkin mevzuat doğrultusunda göç politikaları, 1997 Amsterdam Antlaşması ile ortak karar alma usulünün uygulandığı ilk sütuna aktarılmıştır (Caviedes, 2004: 293). Amsterdam Antlaşması’nın hemen ardından 15-16 Ekim 1999 tarihli Tampere Zirvesi yapılmıştır. Zirve sonucunda 1999–2005 Tampere Programına başlanmıştır (European Council, 1999). Program ile dış sınırların korunması, dışarıdan gelen kişilere tanınacak ortak asgari standartlar, ortak sığınma sistemi ve yasadışı girişlerin engellenmesi hedeflenmiştir. Tampere Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin 3. paragrafında düzensiz göç ve düzensiz göçe aracı olan illegal örgütler ile mücadele amacıyla Birlik dış sınırlarının kontrol edilmesine ilişkin ihtiyaç ve 25. paragrafında Birlik dış sınırlarına yönelik kontrollerin uzmanlar tarafından profesyonelce yapılmasına ilişkin gereklilik vurgulanmıştır (Köktaş ve Yılmaz, 2010: 13).

Tampere Programı’nın ardından 1999 yılında bu programın devamı niteliğinde olan Lahey Programı gerçekleştirilmiştir Program 2005-2010 yılları arasında özgürlük, güvenlik ve adalet alanlarına ilişkin hayata geçirilmesi planlanan hedefleri ortaya koymaktadır. Programın amacı; 1951 yılında imzalanan Mülteciler Hakkında Cenevre Sözleşmesi ve diğer uluslararası anlaşmalara uygun olarak, ihtiyaç halindeki kişilerin temel haklarını, asgari usul korumalarını ve adalete erişimlerini sağlamak, göç akışlarını düzenlemek ve Birliğin dış sınırlarını kontrol etmek, sınır aşan organize suçlarla mücadele etmek ve terörizm tehdidini bastırmak ve Avrupa Polis Teşkilatı EUROPOL ve EUROJUST’ın potansiyellerinin farkına varmaktır (Köktaş ve Yılmaz, 2010: 13-14). Ayrıca eş zamanlı olarak 2004 yılında Frontex (Avrupa Birliği Üye

(20)

Ülkelerinin Dış Sınırlarının Yönetimi İçin Operasyonel İşbirliği Ajansı) ‘in kurulması için bir yönetmelik oluşturulmuştur (Koca, 2014: 62). Frontex’in görevi Avrupa sınır yönetimini desteklemek, koordine etmek ve geliştirmektir.

Tampere ve Lahey’in devamı niteliğini taşıyan Stockholm Programı ise 2010-2014 yıllarına ilişkin hedefleri belirlemiştir. Bu program; “Vatandaşlarına Hizmet Eden ve Koruyan Daha Açık ve Güvenli Avrupa” adıyla Birliğin göç konuları kapsamındaki önceliklerini, ekonomi politikalarını, üye ülkelerin entegrasyonunu, yasa dışı göç konusunda alınacak önlemleri ve kimsesiz çocukları koruma önlemlerini belirlemektedir (Güleç, 2015: 88). Program, insan hakları örgütleri tarafından demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanacağı, sınırlardaki silahlanmanın Frontex ile sağlanacağı ve Birliğin denetimlerinin baskıcı yönde olacağı yönündeki düşünceler sebebiyle eleştirilmiştir (Özgöker ve Batı, 2016: 5). Bahsi geçen bu programlar ele alındığında AB’nin göç politikasına ilişkin hedeflerinin sürekli tekrar ettiği görülmektedir. Bu durum birliğin göç politikası hususundaki kararlılığını ortaya koymaktadır. Aynı zamanda Birliğin göç olgusuna güvenlik odaklı bakış açısı bu üç program ile temsil edilmektedir (Değirmenci, 2011: 32).

Bu bilgilerden hareketle AB’nin göç politikası; ihtiyaç duyulan göçmenlerin kabul edilmesi, diğerlerinin ise menşe veya transit ülkede tutulması ve eğer göçmenler Birlik sınırları içinde ise ilk girdiği AB ülkesine hemen ardından da menşe ülkeye iadesi sözleşmeler çerçevesinde belirtilmiştir. Dublin Sözleşmeleri ile belirlenen politikalar, Birlik sınırlarının çok sıkı denetlenmesi ile hayata geçirilmiştir. Bu durum “Avrupa Kalesi” eleştirilerine yol açmıştır. Mülteciler tarafından Birlik üye ülkelerine yapılan başvuruların kabul oranının %1 seviyesine düşmesi bu durumun sonucu olarak ifade edilmektedir (Çelebi vd., 2011: 17).

Yasa dışı göçlerin yoğunlaşması ve bu sorunların çözümünde yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulması sebebiyle 2000’li yıllarda Göçe Yönelik Global Yaklaşım politikası, ortaya çıkmıştır (Samur, 2008: 5). Bu politika, Rusya’dan Afrika’ya geniş bir coğrafyada yasal göçün avantajlarından yararlanıp yasadışı göçün dezavantajlarından kaçınmayı amaçlamaktadır (Samur, 2008: 10). Beş prensip altında şekillenen 2008 Avrupa Birliği İltica ve Göç Paktı ise yasal göç düzenlemeleri, yasa dışı göç

(21)

kontrolleri, sınır kontrolleri, sığınmacı ve mülteciler için tek prosedür ve statü, göç ve kalkınma işbirliklerinin desteklenmesi için menşe ve transit ülkeler ile ortaklıkları düzenlemektedir (Canpolat ve Arıner, 2012: 13).

1.1. Tezin Amacı

Bugün sayısı 28 ülkeye ulaşan AB’nin sınırları sürekli genişlemektedir. 22 AB ülkesi ve dört AB üyesi olmayan ülkeden oluşan, toplam 26 Schengen ülkesinin kişilerin serbest dolaşımı kapsamında iç sınırlarda kontrolleri kaldırılmıştır. Bu 26 Schengen ülkesinin vatandaşları, bir Schengen ülkesinden diğerine pasaport kontrolü olmaksızın serbest dolaşım hakkına sahiptir. AB ülkeleri, vatandaş ve turist güvenliğinin sağlanması amacıyla bir dizi bilgi paylaşım ağı oluşturarak sınır güvenliğini sağlamaktadır. Bu çerçevede de göç politikalarını yürütmekte ve geliştirmektedir.

Bu çalışma, insanların dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebepler dolayısıyla yer değiştirme hareketlerinin AB politikalarını nasıl etkilediğiyle ilişkilidir. Dolayısıyla çalışmanın amacı, AB göç politikalarına ilişkin tarihsel veriler, kuruluşundan bugüne kadar yapılan antlaşmalar, kararlar ve uygulamalar doğrultusunda söz konusu politikaların değerlendirmesini yapmaktır. Bu doğrultuda çalışmada; AB’de göç konusunun ve göç politikalarının tarihsel gelişimi, AB öncesi Avrupa ülkelerinin göç politikaları, AB’nin kurulma süreci ve ortak göç politikaları, vatandaşlık politikaları, kimlik ve Avrupa kimliği, Avrupa vatandaşlığı ve vatandaşlık modelleri, süregelen göç politikalarının bugüne etkisi, uygulama yöntemleri ve insan hakları açısından sığınma hakkı ve mültecilik, göç politikalarının etkileri, uluslararası hukukun politikalara etkisi incelenecektir.

1.2. Metodoloji

Çalışma ortaya konulurken; kitaplar, akademik makaleler, internet ve basın kaynakları ile resmi raporlar detaylı bir taramaya tabi tutulmuş; elde edilen veri ve değerlendirmeler uygun bir şekilde çalışmanın bölümlerine dâhil edilmiştir. Çalışma; reel politik zemin üzerinde analitik yaklaşımla ele alınmıştır. Çalışmaya dâhil edilen

(22)

verilere ilişkin doğruluğun teyit edilmesi amacıyla aynı konuda birçok kaynak karşılaştırılmış ve en çok tutarlılık arz eden veriler kullanılmıştır.

1.3. Tezin Soruları

Çalışmanın ortaya konulduğu süreçte, verilerin elde edilmesi, organize edilmesi, çalışmaya dâhil edilmesi ve yorumlanması aşamalarında cevap aranan sorular şunlardır:

• Dünyada gerçekleşen önemli göç akımları ülke politikalarını nasıl etkilemiştir?

• Serbest dolaşım hakkının göç politikaları üzerindeki etkisi nasıl olmuştur?

• Sığınmacı ve mültecilerin insan hakları açısından kazanımları nelerdir? • Yasa dışı göçlerin Batı ülkeleri üzerindeki etkisi nasıl şekillenmiştir? • İkinci Dünya Savaşı sonrasında göç akımlarını kabul eden Avrupa, daha

sonra neden “Avrupa Kalesi” şeklinde adlandırılarak eleştirilere maruz bırakılmıştır?

• Avrupa Birliği’nin insan hakları ve demokrasi çerçevesinde yasa dışı göçmenlere yaptırımları nelerdir?

• Avrupa Birliği sınırları, yasa dışı göç ve insan hakları ihlâllerini içeren göçmen ticareti uygulamalarına karşı nasıl korunmaktadır?

• Sığınmacılara karşı “geri göndermeme ilkesi” nasıl uygulanmaktadır? Üçüncü güvenli ülke kavramı nedir?

1.4. Tanımlar

Antlaşma İki ya da daha çok devletin savaşta düşmana karşı iş birliği

yapmayı, aralarında barış, saldırmazlık gibi konularda kararlaştırdıkları ilkelere uygun davranmayı kabul etmeleri durumu ve bunu belirten, her devletin yetkili organlarınca onaylanmış belge.

(23)

Göç Kişilerin veya grupların çeşitli nedenlerle (genellikle siyasal, toplumsal veya ekonomik) bulunduğu yeri ülke içinde başka bir yere veya ülke dışına çıkarak terk etmesi.

Kimlik Bir kişinin kendisine özgü nitelik ve özellikler ile kim olduğu.

Mülteci Menşe ülkesinden başka bir ülkeye sığınma başvurusu yapan ve

bu başvurusu kabul edilen kişi.

Sığınmacı Ülkesinden başka bir ülkeye göç etmiş ve henüz gittiği ülke tarafından mülteci statüsü atanmamış, soruşturma aşamasındaki kişi.

Sınırlar Komşu devletlerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi.

Sözleşme Hukuksal bir sonuç doğurmak amacıyla iki ya da daha çok

kişinin ya da kuruluşun, karşılıklı ve birbirine uygun irade bildirişiyle gerçekleşen işlem.

Vatandaş Devletlerin anayasalarında vadettiği haklardan yararlanan,

politik katılım hakkı bulunan, ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olan kişi.

Vize Yabancı bir ülkeye girebilmek için o ülkenin gerekli

(24)

İKİNCİ BÖLÜM

GÖÇ KAVRAMI

2. Göç Kavramı

İnsanlık tarihi, birçok göç akımı ile şekillenmiştir. İnsanlar, ilk zamanlarından beri yer değiştirme hareketleri gerçekleştirmektedir. Buna göre, göç tarihinin neredeyse insanlık tarihiyle yaşıt olduğu söylenebilir. Dünya üzerindeki ulusların büyük çoğunluğu şu an bulundukları yerde tarih boyunca hep olduğunu iddia edememektedir (Heywood, 2013: 214). Göç hareketleri, ekonomik, siyasi, askeri ve coğrafi sebepler başta olmak üzere pek çok sebepten dolayı gerçekleşmektedir (Arslan ve Göksoy, 2017: 438). Göçler, gönüllü olduğu kadar zorunlu olarak da meydana gelebilmektedir. Tarihsel olarak incelendiğinde ise kitlesel göç hareketlerinin genellikle zorunlu olarak gerçekleştirildiği görülmektedir. İnsanların gönüllü veya zorunlu yer değiştirmeleri ile icatlar, hastalıklar, tedaviler geniş coğrafyalarda yayılmış, kültürel etkileşimler meydana gelmiştir (Çelebi ve Durmaz, 2012: 192, Yılmaz, 2014: 1685-1686). Tarihin büyük göçleri olarak kabul edilen “Kavimler Göçü” ve Amerika’nın keşfinden sonra yaşanan “Yeni Dünya’ya Göç”, tarih sahnesinde yeni gelişmelere neden olmuştur (Kınık, 2010: 37, Gençler, 2005: 175). Köle ticareti, sömürgecilik, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan göç akımları gibi birçok yer değiştirme hareketi tarihteki büyük göç hareketlerinden bazılarıdır. Göç hareketleri toplumları değiştirmiş, yapılandırmış, bazı durumlarda yeni toplumlar ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Çağırkan, 2016: 2613). Göç; sosyolojik, ekonomik, siyasi, psikolojik ve demografik etkiler yaratmıştır. Göç hareketlerinin toplumsal ve bireysel etkileri, bu konudaki çalışmalara yansımış olup literatürde göç eğilimlerini, göç hareketlerinin yönünü, ekonomik ve sosyal etkilerini inceleyen pek çok çalışma bulunmaktadır.

Göç eylemlerini tam olarak tanımlayabilmek için çeşitli faktörleri de ele almak gerekir. Göç hakkında yapılan tanımlar irdelendiğinde, göç hareketlerini etkileyen üç ana sebep görülmektedir. Bunlar zaman, yer ve amaçtır (Özyakışır, 2013: 7). Zaman,

(25)

yer ve amaç olguları göz önünde bulundurulduğunda, göç hakkında farklı tanımlar yapılmıştır.

Buna göre Türk Dil Kurumu (TDK) göç kavramını, “Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle kişilerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret (TDK, 2018)” olarak tanımlamıştır. Uluslararası Göç Örgütü (International Organization for Migration – IOM) Göç Terimleri Sözlüğü’nde göç kelimesini “Uluslararası bir sınırı geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmek. Süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleridir. Buna, mülteciler, yerinden edilmiş kişiler, yerinden çıkarılmış kişiler ve ekonomik göçmenler dâhildir (International Organization for Migration (IOM), 2009: 22).” olarak tanımlamıştır. Castles ve Miller çalışmalarında “Göç toplumsal varoluşun her boyutunu etkileyen ve kendi karmaşık dinamiklerini geliştiren bir süreçtir (Castles ve Miller, 2008: 30).” tanımını yapmıştır. David Bartram “Uluslararası göç geçici ya da kalıcı olarak insanların bir ülkeden başka bir ülkeye giderek yeniden yerleşmesidir; yaygın olarak ulusal kimlikler ve toplumsal üyeliği konu etmektedir (Bartram vd., 2017: 13).” tanımını yapmıştır. “Göç kavramı, insanların bireysel veya kitlesel olarak çeşitli nedenlerle bulundukları yerden başka bir yere yer değiştirme hareketleri olarak tanımlanmaktadır (Tunç, 2015: 30).”

Göç, dinamik bir kavramdır. Farklı bağlamlarda gelişir, koşullardan etkilenir ve dönüşümler geçirir. İnsanlık tarihi kadar eski olan göç hakkında yapılan bazı yorumlarda, göçün ebediyen süreceğini ileri sürenler vardır (Şirin Öner, 2016: 13, Yazan, 2016: 21). Bu bağlamda İlber Ortaylı “İnsanların toplum olarak başlıca eylemi göçtür. Ezelden beri göç ediliyor ve ebediyen göç edilecek. Bir yerde göç sona ermişse o toplum eriyor demektir. … Göçsüz bir coğrafya sayfasında, tarihin son sayfaları yazılıyor demektir (Ortaylı, 2006: 19).” tanımıyla göçün insanlık var oldukça var olacağını belirtmiştir. Bir diğer görüş ise göçün ebedi olmadığını, bir noktada göç ağlarının doyuma ulaşacağını, göç veren ülkenin iş gücü kıtlığı yaşayacağını ve bu durumun göç oranlarının düşüşe geçmesine sebep olacağını savunur (Hagen-Zanker, 2008: 18).

(26)

Her birinin niteliği, niceliği ve sonuçları farklı olsa da göç konusunda bazı genellemeler yapılabilmektedir. Göç, doğal, ekonomik, siyasi ve sosyal nedenlerle gerçekleşmektedir. Nüfus sorunları, gıda, tarım ve su sorunları, yoksulluk, kalkınma, bulaşıcı hastalıklar, çevre, iklim gibi sebepler de göç hareketlerine yol açmıştır (Ekici ve Tuncel, 2015: 10, Çakmak, 2010). Göç hareketleri bütün kıtaları etkisi altına alan, birçok insanın yaşantısını etkileyen bir süreç olup, insanlar bireysel olarak göç etmek yerine grup olarak göç etmeye eğilimlidir. Göç, sadece göçmenleri değil, göç alan ve veren toplumları etkilemektedir (Castles ve Miller, 2008: 9, Aydın, 2017: 538).

Sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi, hukuk, coğrafya, tarih gibi farklı disiplinler göç kavramını incelemekte ve literatürde bu konu hakkında çok sayıda çalışma

bulunmaktadır. 1 Farklı disiplinleri etkilemesi ve farklı disiplinler tarafından

incelenmesi göç kavramının çok boyutlu, dinamik ve karmaşık olduğunu göstermektedir (Yazan, 2016: 21).

Göç kavramını açıklamak için çeşitli teoriler geliştirilmiştir; fakat göçün sebeplerinin çeşitliliği nedeniyle genel kabul gören bir teoriden bahsetmek zordur. Göçün sosyal bilimler kapsamında farklı etkenlerle farklı değişiklikler gösteren bir olgu olması, göç hakkındaki teorilerin fen bilimleri teorileri gibi mutlak olmamasına yol açmaktadır (Develi, 2017: 1345, Gezgin, 1991: 32, Ela Özcan, 2016: 5).

Coğrafyacı ve harita uzmanı Ernst Georg Ravenstein’in (1834 – 1913), 1885 yılında Kraliyet İstatistik Topluluğu’na sunduğu göç yasaları hakkındaki çalışması, göç olgusunun kuramsal olarak ilk çalışması olarak kabul edilir. Bu çalışmasında, İngiliz nüfus sayımlarında kullanılan doğum yeri çizelge verilerini kullanan Ravenstein, göç hakkındaki ilk istatistiksel teoriyi ortaya koymuştur (Abandan-Unat, 2017: 52, Özyakışır, 2013: 45, Ela Özcan 2016: 6, Yazan, 2016: 28). Çalışmada, kısa mesafeli göçün sanayi ve ticaret merkezlerine yapıldığı vurgulanmıştır; fakat çalışma dönemin İngiltere’sine hitap ettiğinden dolayı genel geçer olarak nitelendirmek güçtür.

1 Bu çalışmalar, başlıca; Theory of Migration - Everett S.Lee , Laws of Migration – Ernst G.

Ravenstein, The Age of Migration - Mark J. Miller, Stephen Castles, A General Typology of Migration – William Petersen…

(27)

Ravenstein teorisini endüstri ve ekonomi çerçevesinde kurgulamıştır (Boyer ve Hatton, 1997: 702, Çağlayan, 2006: 68, Eker, 2008: 98). Bu durum günümüzdeki göç olgusunu tanımlamak için yeterli bulunmasa da Ravenstein’in çalışması, daha sonra yapılan pek çok çalışmayı etkilemiştir (Çağlayan, 2006: 72, Sever, 2015: 39).

Everett S. Lee (1916-…), 1966 yılında Ravenstein’ın çalışmasına atıfta bulunarak Bir Göç Teorisi (A Theory of Migration) başlıklı yayımladığı makalesinde, Ravenstein’ın çalışmasından sonra yapılan çoğu çalışmanın göçmenlerin demografik yapısına odaklandığını öne sürerek, göçmenden çok göçe odaklanmıştır (Çağlayan, 2006: 72). Lee makalesinde göçün sebeplerini açıklayan iki faktörden bahsetmektedir: itme (push) ve çekme (pull) (Eren ve Çakran, 2017: 9). Bu faktörler kaynak ve hedef ülkeleri kapsamaktadır. Bu ülkeler arasındaki itici ve çekici faktörler bireyin göç hareketini yönlendirmektedir. Lee, bu faktörlerin her bireyi farklı şekilde etkilediğini söylemektedir. Göçün gerçekleştiği iki ülke arasındaki aşamalar ise ara engeller olarak adlandırılır. Bu engeller göç yasaları, fiziksel koşullar, uzaklık gibi etkenlerdir (Bayraktar, 2013: 117, Yazan, 2016: 34,35). Lee, göç kavramının karmaşık bir olgu olduğunu, itme çekme faktörlerinin beraberinde göçü engelleyebilecek mikro ve makro etkenlerin de incelenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Günümüzde göç olgusuna bakıldığında bu faktörlerin hala geçerli olduğu görülmektedir; fakat günümüz değişkenleri küreselleşme ve diğer etkiler göz önünde bulundurulduğunda, itme ve çekme faktörlerinin hesaplanmasını çok daha karmaşık hale getirmiştir (Çağlayan, 2006: 75).

Göç hakkında Ravenstein ve Lee dışında birçok teori geliştirilmiştir. William Petersen (1912-1993) göç çeşitlerini beş gruba ayırarak göç sınıflandırmalarını yapmıştır (Sürmeli, 2017: 277). Petersen’e göre göç kategorileri; ilkel göç, zorlama ile yapılan göç, yönlendirilmiş göç, serbest göç ve kitlesel göçtür (Dönmez Kara, 2015: 29). Samuel A. Stouffer (1900-1960) kesişen fırsatlar (invertening opportunities) kuramını geliştirmiş ve göç edilen yerde çekme etmenlerinin önemini belirtmiş bu durumun öneminin mesafe temelli olduğunu söylemiştir (Çağlayan, 2006: 77). Immanuel Wallerstein (1931-…)’in “The Modern World System” eserine dayanan ve birçok düşünür tarafından geliştirilen merkez çevre kuramı, göç hareketlerinin göç

(28)

alan ülkede olumlu etkilerine karşın göç veren ülkedeki olumsuz etkilerini inceler (Aksoy, 2012: 295, Şahin, 2001: 60-61).

Bütün bunların yanı sıra göç sistemleri kuramı, ilişkiler ağı kuramı gibi göç hakkında pek çok çalışma yapılmıştır. Joaquín Arango Vila-Belda, göç teorilerine dair var olan göç kuramlarının deneysel araştırmalara yol gösterme ve gerçeklerle karşılaştırılabilecek test edilebilir hipotezler oluşturma işlevini sağlamak yerine olaylardan sonra açıklama getirebildiğini ifade ederek, buradaki hareket noktasının çoğunlukla sosyal bilimler alanından yerine göre alınmış uygun açıklamalarla birlikte resmi ve soyut sayılabilecek terimlerle süslenmiş deneysel gözlemler ve birkaç sağduyu örneği olduğunu belirtmiştir. Buna ilaveten kavramsal çerçeve teorilerinin deneysel gözlemlerin resmi statüsünü geliştirme işlevini üstlendiğini de vurgulamıştır (Aktaran: Bakewell, 2015: 195). Sonuç olarak yapılan çalışmalar ışığında göçün tek bir teoriyle açıklanmasının imkânsız olduğu ortadadır (Özyakışır, 2013: 44).

2.1. Göç Türleri

Göç hareketleri tarih, coğrafya, sosyoloji, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, psikoloji gibi birçok bilim dalının kapsamına girmesinden dolayı, her disiplin göçü farklı bir açıdan analiz etmektedir. Bu durum, sosyal bilimler literatüründe pek çok göç türünü ortaya çıkarmıştır (Gezgin, 1994: 14, Özyakışır, 2013: 7).

Göç türleri kategorize edilirken, çeşitli değişkenlerin etkisi altında farklı tanımlar yapıldığı görülmektedir. Göçler sınıflandırılırken, göç hareketinin gerçekleştiği mesafeye, yere ve göç hareketinin nedenlerine göre kategorize edilebilir (Öztaş ve Zengin, 2006: 66). Bir diğer göç sınıflandırması ise göç hareketinin nedenine, amacına ve yöntemine göre yapılır.

William Petersen, 1958 yılında yayımladığı “Genel Göç Tipolojisi (A General Typology of Migration) isimli makalesinde, göç hareketlerini sadece itme çekme faktörlerinin değil bireysel ve sosyal faktörlerin de etkilediğinden bahsetmiştir (Yazan, 2016: 53, Ela Özcan, 2017: 193). Petersen’in göç hareketlerini isteklilik derecesine göre zorunlu ve gönüllü göç olarak temellendirdiği söylenebilir (Yazan, 2016: 57). Çalışmasında bazı insanların var olan durumunu değiştirmek üzere coğrafi olarak yer değiştirmesini yenilikçi göç (innovating migration), bu göçü gerçekleştiren kişiye

(29)

yenilikçi (innovating), bazı insanların ise var olan durumundaki değişime karşı gelmek için coğrafi olarak yer değiştirmesini muhafazakâr göç (conservative migration), bu göçü gerçekleştiren kişiyi ise muhafazakâr (conservative) olarak adlandırır (Özyakışır, 2013: 49). Petersen, bireysel ve sınıfsal farklılıkları da dikkate alarak, göçün; ilkel, zoraki, yönlendirilen, serbest ve kitlesel olmak üzere beş çeşidi olduğunu söylemiştir (Sever, 2015: 43, Sürmeli, 2017: 177). Çeşitli faktörlerin göç analizinde kullanılması, yönlendirilen ve zoraki göç ayrımını gerçekleştirmesi, çalışmanın çıktılarının günümüzdeki göçleri çözümlemede kullanılmasını sağlamaktadır. Bu çalışma bireysel ve toplumsal motivasyonu ele aldığından dolayı göç sosyolojisi içinde önemli bir yere sahiptir (Çağlayan, 2006: 77).

Tablo 1: Göç Sınıflandırmaları

İlişki Göç kuvveti Sınıflandırması Göç

Göç Çeşitleri

Muhafazakâr Yenilikçi

Doğa ve insan Ekolojik itme İlkel Göçebe Bölgeden Kaçma

Değişken

Devlet (veya

benzeri) ve insan Göç politikası

Zorunlu

Yerinden etme

Köle ticareti

İtme İnsan ticareti

İnsan ve değerleri

Yüksek

beklentiler Serbest Grup Öncü

Toplu davranış Sosyal

momentum Kitle Yerleşme Kentleşme

Kaynak: Petersen, 1958: 266.

Bireylerin kendi iradeleri doğrultusunda incelenen göçler gönüllü ve zorunlu göçlerdir. Sosyo-ekonomik açıdan ise temel kategoriler iç ve dış göç başlıkları altında incelenir. Ayrıca göçler, göç eden kitlelerin nüfusuna göre bireysel veya kitlesel olarak

(30)

da ayrılabilir (Öztaş ve Zengin, 2006: 66, Töre, 2016: 48). Sürelerine göre geçici göç ve sürekli göç, hukuk bağlamında düzenli (yasal) göç, düzensiz (yasadışı) göç, göçün niteliklerine göre işçi göçü ve beyin göçü, farklı etmenler temelinde değerlendirilen, literatürdeki diğer göç türleridir. Göç kategorileri birbirleriyle bağlantılıdır, mülteci hareketleri kalıcı göçü başlatabilir veya yasal işçi alımının durdurulması yasadışı göçe sebep olabilir (Canbay ve Gülden, 2016: 95, Toksöz, 2006: 110, Castles ve Miller, 2008: 215).

Tablo 2: Göç Hareketlerinin Kategorileri

Sayıya Göre Nedenlerine Göre Zamana Göre Mekâna Göre Hukuksal Durumuna Göre

Bireysel Gönüllü Kesin İç Göç Yasal

Toplu Zorunlu Geçici Uluslararası

Göç Yasadışı

Kaynak: Yazan, 2016: 57. 2.1.1. İç Göç

Ülke sınırları içinde gerçekleşen yer değiştirme hareketleri iç göç olarak tanımlanır. Bir başka tanıma göre iç göçün asgari bir yıl süreliğine gerçekleşmesi gerekmektedir. Genellikle bu göç hareketinin az gelişmiş bölgeden görece daha gelişmiş bölgelere doğru olduğu gözlemlenir (Aksoy, 2012: 294, Öztaş ve Zengin, 2006: 67, Özyakışır, 2013: 8). İç göç kırsal kesimden kırsal kesime, kırsal kesimden kentlere, kentlerden kırsal kesimlere veya kentlerden kentlere yönünde gerçekleşebilmektedir. En yaygın iç göç yönelimi ise kırsal kesimden şehirlere doğrudur (Sarı, 2008: 3, Akıncı vd., 2015: 62). Farklı zaman dilimlerinde, farklı ülkelerin ve kıtaların şehirleşme oranları incelendiğinde; 1821’de İngiltere nüfusunun yüzde 21’i ve İskoçya nüfusunun yüzde 17’si şehirlerde yaşarken, 1891 yılında İngiltere nüfusunun yüzde 62’si ve İskoçya nüfusunun yüzde 50’sinin şehirlerde yaşadığı görülmektedir (Ortaylı, 2006: 19). Türkiye’de ise 1950 yılında kent nüfusu toplam nüfusun yüzde 25’i iken, 2000 yılında bu oran yüzde 65’e yükselmiştir. Avrupa’da 1950’de yüzde 50 olan şehirleşme oranı 2014’te yüzde 73’e yükselmiştir

(31)

(Gözlügöl, 2006: 91, World Urbanization Prospects, 2014: 8).2 İç göç hareketleri ülkenin nüfusunu etkilemez; fakat bölgelerin nüfus yoğunluğunda değişimler yaşanır. Bu göç hareketi kendi içinde mevsimlik, sürekli, zorunlu-gönüllü ve emek göçleri olarak gruplandırılmaktadır (Özyakışır, 2013: 8, Sayın vd., 2016: 2, Erol ve Ersever, 2014: 50).

İç göç hareketleri hakkındaki teoriler uluslararası ekonominin mukayeseli üstünlük teorilerinden yola çıkılarak geliştirilmiştir. Hans Singer (1910-2006) ve Raul Prebisch (1901-1986)’in çalışması olan Singer-Prebisch Tezi teorisi bir bölgenin istihdam olanakları veya işçi ücretleri diğerlerinden daha iyi olursa bu bölgenin göç alacağını söyler. W. Arthur Lewis (1915-1991)’in Dual Ekonomi teorisi ekonomiyi kırsal tarım ve kentsel sanayi olarak iki sektöre ayırarak bu sektörler arasındaki istihdam ve gelir farkının göç akımının geleneksel olandan modern olana yönlendirdiğini ortaya koymuştur). Bir diğer teori olan Gunnar Myrdal (1898-1987)’ın Kutuplaşma Teorisi, emek ve sermayenin az gelişmiş bölgeden daha gelişmiş bölgelere kaymasının zengin bölgeleri daha zengin, fakir bölgeleri ise daha fakir

yapacağını söyler (Sayın vd., 2016: 2, Çelik, 2007: 92-93).

İç göç hareketleri itme çekme modeli çerçevesinde incelenmektedir. İç göçün nedenleri itici faktörler bağlamında ziraattaki toprak yetersizliği, düşük maddi kazanç ve işsizlik ile geçici olaylar adı altında üç başlıkta incelenmektedir. Çekici faktörler ise; yüksek maddi kazanç ve istihdam fırsatı, ekonomik durum, şehirlerdeki kamu hizmetleri ve sosyal ilişkiler (ailevi ve sosyal bağlar) başlıkları altında toplanmıştır (Gürbüz, 2006: 211, Çelik, 2006: 151-155). Kırsal alandan kente göç beraberinde bazı sorunlar getirir. İç göçün sonucu olarak göç alan yerler açısından kentleşme ve çevre sorunları yaşanabilmektedir. Bununla birlikte göçmenler ise kentlileşme, sosyal yapı değişmeleri, konut sorunu ve istihdam sorunu ile karşılaşabilmektedir. Ülkeler

2 Kıtaların şehir-kırsal nüfus oranları için:

http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php?title=File:Share_of_urban_and_rural_populations,_1950%E2%80%932050_( %C2%B9)_(%25_of_total_population)_Cities16.png (Erişim Tarihi: 04.04.2018). Ülkelerin şehir-kırsal nüfus oranları için: https://esa.un.org/unpd/wup/Country-Profiles/ (Erişim Tarihi: 06.04.2018).

(32)

maalesef iç göçün yol açtığı sorunlara karşı ön tedbirler alamamış ve bu problemleri yaşamıştır (Başel, 2006: 289-305, Gözlügöl, 2006: 91).

İç göç küresel anlamda bakıldığında karşımıza çıkan sayılar bağlamında uluslararası göçten daha önemlidir (Bartram vd., 2017: 191). Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 2009 yılında yayınladığı raporda dünyada 740 milyon iç göçmenin olduğunu tahmin etmektedir (United Nations Development Programme, 2009: 1). 2010 yılı IOM raporunda dünyada uluslararası göçmenlerin 222 milyon olduğu görülmektedir (International Organization for Migration (IOM), 2018: 16). İç göç hareketindeki göçmen miktarının daha fazla olmasına rağmen iç göçün önemi görmezden gelinmiş, siyaset, halk ve akademik çalışmalar daha çok uluslararası göç konusuna odaklanmıştır. İç göçler ülke sınırlarını geçmeyi gerektirmediği için göçmenler yasal engellerle karşılaşmamış ve vatandaşlık haklarını korumuşlardır. Aynı zamanda bu göçmenler kültür ve dil etkenleri göz önünde bulundurulduğunda ülke dışına göç edenlere nazaran daha az sorun yaşamışlardır (Bartram vd., 2017: 192). 2.1.1.1. Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler (Internally Displaced Person – IDP)

IOM ülke içinde yerinden edilmiş kişileri (IDP) “Özellikle silahlı çatışma, genel şiddet durumları, insan hakları ihlalleri veya doğal veya insan eliyle yaratılmış felaketlerin etkilerinden kurtulmak için mutad olarak ikamet ettikleri yerlerden kaçmaya zorlanmış veya kaçmak zorunda kalmış olan ve devletin uluslararası olarak tanınan sınırlarını aşmamış olan kişi veya gruplar (IOM, 2009: 60)” şeklinde tanımlamıştır.

BM ve resmi veya gayri resmî uluslararası organizasyonlar tarafından tanınmış olmalarına rağmen, IDP’nin uluslararası bir statüsü bulunmamaktadır. Ayrıca resmi olarak mülteci kabul edilmediklerinden dolayı mültecilere tanınan uluslararası haklardan yararlanamazlar (Bartram vd., 2017: 119, A. Akgün, 2016: 56).

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1972 yılında aldığı karar ile yerinden edilmiş kişilere ülke içi veya dışı olarak ayrım yapılmamış, bu sayede BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği – UNHCR The United Nations Refugee Agency) IDP’ye yardımda bulunmuştur. Ülke içinde yerinden edilmiş kişiler

(33)

hakkındaki en kapsamlı çalışma ise 1998’de Birleşmiş Milletler Güney Sudan Temsilcisi Francis Deng tarafından hazırlanarak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’na sunulan “Ülke İçi Yerinden Edilmiş Kişilere İlişkin Yol Gösterici İlkeler (The Guiding Principles on Internal Displacement” raporu olmuştur (Taneri:

2012: 42, Hazan, 2016: 193).3

Dünyada IDP sayısı mültecilerden fazla olmakla beraber, 1990 – 2016 yılları arasında incelendiğinde, genel olarak artış eğilimindedir.

Internal Displacement Monitoring Centre (IDMC) raporu incelendiğinde, 1992 yılında BM tarafından ilk temsilcinin görevlendirilmesiyle başlayan süreç, 1997 yılında BM sisteminde IDP Acil Durum Koordinatörü’nün atanmasıyla devam etmiştir. Bu çalışmalar sonucunda Şekil-1’de de belirtildiği üzere 1992 yılında 25 milyon civarında olan IDP sayısı, 1998 sonunda 19,3 milyona gerilemiştir.

Şekil 1: 1992-2017 Yılları Arasında Mülteci ve Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişi Sayıları

Kaynak: IDMC, 2018: 58-59.

1998 yılında ülke içi yer değiştirmeler konusunda rehber ilkeler kabul edilmiş ve böylece 1999 yılında IDP veri tabanı oluşturulmuştur. 2000 yılında milenyum

(34)

gelişim hedefleri belirlenmiş, 2003 yılında şiddet ve anlaşmazlıklar sonucu ülke içinde yer değiştirme hareketleri sayısı 5 milyona yaklaşmıştır. 2004 yılında IDP İnsan Hakları Temsilcisi, IDP politikaları paketini kabul etmiştir. Bir yıl sonra BM Küme Yaklaşımı başlamıştır. Böylece 2007 yılında yedi ülkede ülke içi yer değiştirme yasası, 10 ülkede ise iç yer değiştirme politikaları yürürlüğe girmiştir. 2008 yılı sonunda ise dünya genelinde ülkeleri içinde yerlerinden edilmiş kişilerin sayısı 26 milyona ulaşmıştır.

Afrika'nın Büyük Göller bölgesinde Güvenlik, Sürdürülebilirlik ve Kalkınma Paktının (Büyük Göller Paktı) Haziran 2008'de yürürlüğe girmesinin ardından, Norveç Mülteci Konseyi Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi (IDMC) ve Uluslararası Mülteci Hakları Girişimi (IRRI) Büyük Göller Paktı ve Yerinden Edilmiş İnsan Hakları: Sivil Toplum Rehberi adında bir bildiri yayımladılar. Bu bildiri sivil toplum kuruluşlarına ve organizasyonlara Büyük Göller Paktı'nın mültecilerin ve yerinden edilmiş kimselerin haklarını korumak için nasıl kullanılacağını açıklamayı hedeflemektedir (IDMC: 2008).

2009 yılında Afrika’da imzalanan Kampala Sözleşmesi ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin hukuki bir statüye sahip olmalarını amaçlayan yegâne uluslararası belgedir. Afrika’da Ülke İçerisinde Yer Değiştirmiş Kişilerin Korunmasına İlişkin Afrika Birliği Örgütü Sözleşmesi olan Kampala, 2012’de yürürlüğe girmiştir (Ergüven ve Özturanlı, 2013: 1022).

Bu konuda Latin Amerika ülkeleri de adım atmış ve 2014 yılında Brezilya Deklarasyonu ve Eylem Planı’nda IDP’lerin korunması için çağrı yapılmıştır. 2015 yılında Sendai’de bölgesel afet riskinin azaltılması için yapılanmaya gidilerek olası göçleri engellemiş, sürdürülebilir kalkınma hedefleri gerçekleşmiştir.

2017 yılında 15 ülkede yasa, 17 ülkede önlem politikası olarak iç yer değiştirmeler gündeme gelmiştir. 2017 yılı sonunda dünyada ülkeleri içinde yerlerinden edilmiş kişilerin sayısı 40 milyondur.

(35)

Şekil 2: 2017 Yılında Dünyada Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler

Kaynak: IDMC, 2018: 49.

2016 yılında dünyada 40,3 milyon kişi ülke içinde yerinden edilmiş durumdadır. 2017 yılında yalnız Suriye’de ve Kolombiya’da 6 milyon, dünyada 40 milyon insan yerinden edilmiştir. Bu sayı Yemen ve Sudan’da ise 2 milyondur (IDMC, 2016: 25, IDMC, 2018).

Ayrıca günümüzde işgale uğramış topraklarında, vatanı içinde sürgüne uğramış Filistinlilerin yüzde 80’i IDP durumundadır (Kınık, 2010: 37).

2.1.2. Uluslararası Göç (Dış Göç)

Uluslararası göç, birey veya kitlelerin süreli veya süresiz, geçici veya kalıcı olarak yaşadıkları ülkenin sınırları dışına çıkarak gerçekleştirdikleri göç hareketidir. BM’ye göre bu göç hareketinin gerçek olarak nitelenebilmesi için azami bir yıl geçmesi gerekmektedir (Özyakışır, 2013: 8, Gençler, 2005: 174). Çoğu büyük ölçekli göçün nedeni ekonomik sebepler olup, genele bakıldığında uluslararası göçün nedenlerini, ülkeler arası demografik özellikler, kapitalizmin devresel krizleri,

(36)

bölgeler arası gelir farklılıkları ve küresel olarak yeniden yapılanmaya zorlanan ekonomiler olarak dört başlıkta incelenmek mümkündür (Castles ve Miller, 2008: 126, Tuna ve Özbek, 2014: 49). Büyük çaplı doğal afetler veya ekolojik bozulmalar, insanların diğer ülkelerde çözüm aramalarına neden olmuştur.

Uluslararası göç dünyada, ekonomide, endüstrileşmede, sömürgecilikte ve ulus devletlerin ortaya çıkışında rol oynamıştı. Bu açıdan uluslararası göç, dünyadaki gelişmelerin ayrılmaz bir parçasıdır (Castles ve Miller, 2008: 64, 405), siyasi, demografik, ekonomik ve toplumsal yapıyı değiştirir, kültürel farklılıklara sebep olur. Bu durumun istisnaları da vardır. Örneğin Avustralya’daki Britonlar, Almanya’daki Avusturyalılar gibi bazı göçmenler göç ettikleri toplumdan hemen hemen farksızdır ve nadiren entegrasyon sorunu yaşarlar (Akıncı vd., 2015: 61, Castles ve Miller, 2008: 21); fakat çoğu örnekte uluslararası göç, farklı kültürlere, farklı dillere sahip insanların bir arada yaşamaya başlamalarının sonucunda toplumsal farklılıkları artırmaktadır ve uluslararası göçün sonuçlarından biri olan etnik çeşitlilik birçok ülkeyi çok kültürlü toplumlara dönüştürmüştür (Tunç, 2015: 35, Tuna ve Özbek, 2014: 49).

Göç, bulunduğumuz yüzyılın sosyolojik karakterini en iyi ifade eden kavramlardan biridir. Soğuk Savaş sonrası dönemde Demir Perde ülkelerinde uygulanmakta olan seyahat kısıtlamalarının kaldırılması ile uluslararası göçün gözle görülür biçimde arttığı kaydedilmiştir. Bu artışın nedeni ekonomik, sosyal, çevresel, kültürel, demografik, siyasal faktörlerdeki hızlı değişimlerdir (Tuna ve Özbek, 2014: 39, Eker, 2008: 1, Castles ve Miller, 2008: 214).

Önceden devletler tarafından merkezi siyasal bir sorun olarak ele alınmayan uluslararası göç, 1980 sonlarına doğru daha fazla ilgi görmeye başlamıştır. Zamanla Uluslararası göç küresel değişimin en önemli faktörlerinden biri olarak kabul edilmiş ve böylece tüm dünyayı ilgilendiren bir problem hâline gelmiştir (Castles ve Miller, 2008: 7, 16-17, Özyakışır, 2013:10).

Uluslararası göç son yüzyılda küreselleşmiş, bu durum farklı fiziki ve kültürel ortamlardan gelen insanların kaynaşarak, birlikte yaşamalarıyla neticelenmiştir (Castles ve Miller, 2008: 405, 409). Uluslararası göçmenler hem küreselleşmeden etkilenmiş hem de küreselleşmeyi çok yakından etkilemiştir. Küreselleşme ile gelir dağılımındaki eşitsizliğin derinleşmesi ise uluslararası göçün en önemli nedenlerinden

(37)

biri olarak görülmektedir (Kaya, 2014: 17, Tuna ve Özbek, 2014: 49). Bununla birlikte, küreselleşmenin uluslararası göç üzerindeki etkilerinden biri de iletişim araçları ve ulaşımın kolaylaşması sayesinde göçmenlerin anavatanlarıyla yakın bağlar kurmasına yol açmasıdır. Bunun sonucunda, anavatanları ile bağlarını koparmayan göçmenlerin, geçmişin aksine, ülkelerine geri dönüşleri daha olası görülmektedir. Teknolojik gelişmeler göçmenlerin anavatanlarındaki akrabalarıyla daha kolay iletişim haline geçmelerini ve anavatanlarını sıklıkla ziyaret edebilmelerini sağlamıştır. Ayhan Kaya küreselleşmenin göçmenlerdeki bu etkileri üzerine göçmen-aşırı anlamına gelen “transmigrant” sözcüğünün literatürde kullanımını önermiştir

(Kaya, 2014: 32-33).4

Uluslararası göç ekonomik veya sosyal sebeplerle az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru gerçekleşmektedir (Tuna ve Özbek, 2014: 40). Bu durum göç kavramının dinamiklerini ortaya koymaktadır; fakat üretimin dünyada iş gücünün ucuz ve ham maddenin bol olduğu az gelişmiş ülkelere kayması bu ülkelere doğru göç dalgasını da ortaya çıkarmaktadır. Yapılan çalışmalar uluslararası göçün ülkelerarası ithalat ve ihracatta olumlu etki yarattığını ortaya koymuştur. Tercih ve ağ etkisi kanalıyla göçmenlerin, geldikleri ve bulundukları ülke arasındaki ticareti artırdığı gözlemlenmektedir. Doğru yönetildiği takdirde göç, göç veren ve göç alan ülkelere önemli kazançlar yaratmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler uluslararası göçü etkin yönetirlerse ekonomide fayda elde etmeleri beklenebilir (Özyakışır, 2013: 10, 27).

Uluslararası göç, etnik ve dini nedenler, sınırların değişmesi, politik sorunlar ve mübadele, az gelişmiş ülkedeki yönetim veya kamu hizmetlerinin yetersizliği, demografik etkenler, ekonomik nedenler, doğal afetler, işsizlik, uluslararası ağlar, çatışma, savaş gibi sebeplerle gerçekleşir. Geçmişte yaşanan pek çok göç dalgasından söz edilebilir. 15. yüzyıldan başlayarak hemen hemen 300 yıl süren Avrupa sömürgeciliği çerçevesinde gerçekleşen köle ticareti önemli bir göç dalgasıdır (Töre, 2016: 52, Demirhan ve Aslan, 2015: 28, Canpolat ve Arıner, 2012: 8). Daha sonraları,

4 Bir diğer transmigrant kavramı çalışması için bkz.: Schiller, N. G., Basch, L., Blanc, C. S. (1995),

“From İmmigrant to Transmigrant: Theorizing Transnational Migration”, Anthropological Quarterly, 68:1, s.60.

(38)

17. yüzyılda Avrupa devletlerinin emperyalist güç olmalarından Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde gerçekleşen göçler, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin nüfus artışlarının neticesinde deniz aşırı koloniler kurmalarına sebep olmuştur. Bu göçler Kuzey Amerika, Güney Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya’da kurulacak devletlerin temelini oluşturmuştur. Bunun dışında, 19. ve 20. yüzyıl’da Avrupa’dan Amerika’ya yaşanan göç hareketleri, Birinci Dünya Savaşı sonunda devletlerin dağılmasıyla yaşanan göçler ve sömürgelerin bağımsızlığını ilanıyla gerçekleşen kitlesel göçler de yakın tarihteki önemli göç hareketleri olarak söylenebilir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise Asya ve Latin Amerika’dan ABD’ye yoğun bir göç yaşanmıştır. Bir diğer büyük göç dalgası da ABD, Avrupa ve bazı Ortadoğu ülkelerinin gelişmemiş ülkelerden iş gücü ithal etmesiyle yaşanmıştır (Kaya, 2014: 17, Töre,

2016: 57-58).

1973 yılına gelindiğinde ise dünya ekonomik krizi sonrasında Avrupalı ülkeler işgücü göçünü kısıtlamaya ve geri dönüşü teşvik eden yasalar çıkarmaya başlamışlardır. Politikaların uygulanmaya başlandığı ilk iki yılda BM raporlarına göre göçmenlerin yüzde 10’u anavatanlarına dönüş yapmıştır; fakat bu durum süreklilik göstermemiş, Almanya’da 1973’te 4 milyon göçmen varken bu sayı 1980’de 4,5 milyona ulaşmıştır. Yasal ve yasa dışı göçü kontrol etmek amaçlı ilk düzenlemeyi Fransa, 1972 yılında yapmıştır. Aynı yıl İsveç göç izinlerini kısıtlamaya gitmiş, İngiltere; Commonwealth (İngiliz Uluslar Topluluğu) ülkelerinden gelen göç akımlarını 1962 yılından itibaren azaltmaya başlamış, 1971 de ise sınırlamaya geçmiştir (Gençler, 2005: 175-177).

(39)

Kaynak: Castles ve Miller, 2008:10.

Literatürde ve devlet kaynaklarında göç hakkında önemli istatistiki veriler bulunmaktadır. Uluslararası göçmen sayısı 1965 yılında 75 milyon, dünya nüfusu ise 3,4 milyar (Gençler, 2005: 174) iken, 1985 yılında 4,8 milyar olan dünya nüfusunda 113 milyon göçmen vardır. 1990 yılında dünya nüfusu 5,3 milyar, göçmen sayısı 152 milyon, 2010 yılında 222 milyon, 2015 yılında ise 243 milyon olarak uluslararası göçmen sayısı sürekli bir artış göstermiştir (IOM, 2018: 16). 1995 ve 2000 yılları arasında göçmen sayısı devamlı artış göstermesine rağmen toplam dünya nüfusuna oranı gerilemiş, sonraki yıllarda ise bu oran 3.3’e kadar yükselmiştir. Göçmen sayısındaki bu hızlı artışın sebebi küreselleşme ile bağdaştırılmaktadır (Boz, 2016: 148).

Tablo 3: Uluslararası Göçmenlerin Dünya Nüfusuna Oranı

Yıl Göçmen Sayısı Göçmenlerin Dünya Nüfusuna Oranı

1970 84,460,125 %2,3

1975 90,368,010 %2,2

1980 101,983,149 %2,3

(40)

1990 152,563,212 %2,9 1995 160,801,752 %2,8 2000 172,703,309 %2,8 2005 191,269,100 %2,9 2010 221,714,243 %3,2 2015 243,700,236 %3,3 Kaynak: Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2018: 15.

2.1.3. Gönüllü Göç

Gönüllü göç (voluntary migration), bireylerin hür iradeleriyle yaşam standartlarını yükseltmek amacıyla serbest olarak gerçekleştirdikleri göç hareketidir; fakat genellikle bu isteğin temelinde yer alan sebep terk edilen yerdeki ekonomik ve sosyal şartların itmesidir (Öztaş ve Zengin, 2006: 66, Erkan ve Erdoğdu, 2006: 82). Buna göre, itme çekme teorilerinin bireylerin gönüllü göçüne odaklandığı söylenebilir. Bir başka görüşe göre gönüllü göçler genellikle aile fertlerinden birinin yaşanılan yerden farklı bir yerde iş bulması ve bunun sonucu olarak diğer aile bireylerinin söz konusu yere yerleşmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Genellikle göç hareketini gerçekleştiren bireylerin göç ettikleri yerde daha önceden tanıdıkları kişilerin ve akrabalarının yaşadığı görülmüştür (Castles ve Miller, 2008: 35, Erder, 1998: 25-26, Fichter, 2001: 155). Gönüllü göç, iç göç veya dış göç olarak gerçekleştirilebilmekle beraber, bu göç hareketi tercih esaslı tek yönlü bir hareket olarak nitelendirilir. Ticaret amaçlı, istihdam amaçlı, sistemli kolonizasyon veya göç rekabeti sonucunda gönüllü göç hareketleri ortaya çıkmaktadır. Avrupa ülkelerinin İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra iş gücü ihtiyacını karşılamak için göçmenleri kabul etmeye başlamasıyla yaşanan iş gücü hareketi gönüllü göçe örnek teşkil etmektedir. İnsanların emekli olduktan sonra hayatlarının geri kalanını başka bir yerde geçirmek için gerçekleştirdikleri göç hareketleri de gönüllü göç olarak kabul edilmektedir. (A. Akgün, 2016: 8, Genç ve Kara, 2016: 32, Oran, 2009: 70-72, Özyakışır, 2013: 14).

(41)

Tarihsel sürece bakıldığı zaman görülmektedir ki, gönüllü göçlerin en yoğun olduğu dönem 1815-1914 yılları arasındadır. Bu zaman diliminde 60 milyon kişinin Avrupa’yı, 10 milyon kişinin Rusya’yı, 1 milyon kişinin Doğu Avrupa’yı gönüllü olarak terk ettiği, 12 milyon Çinli ve 6 milyon Japon’un Doğu Asya’ya göçtüğü, 1,5 milyon kişinin de kendi istekleriyle Hindistan’dan ayrıldığı tahmin edilmektedir (Aktaran: Eker, 2008: 44).

Şekil 4: 1815-1914 Yılları Arasında Küresel Gönüllü Göç

Kaynak: Aktaran: Eker, 2008:44.

Gönüllü göç, göç literatüründe gönülsüz göçten daha çok tartışılmaktadır. Hemen hemen tüm teorilerde 'gönüllü' göç olgusuna değinilmektedir. Çoğu zaman yazarlar açıkça mültecilerle veya siyasi olarak motive olmuş göçmenlerle

ilgilenmediklerini belirtmektedirler. Ekonomik göçmenlerin akışında bazı

düzenliliklerin tespit edilebileceği kabul edilmekle birlikte, genel olarak mülteci hareketlerinin kendiliğinden ve tahmin edilemez olduğu varsayılmaktadır; ancak bunun böyle olmadığı konusunda artan kanıtlar vardır. Mültecilerin göç ettikleri topluma entegresine bakıldığında ise mültecilerin yaşadıkları deneyimlerin ekonomik sebeple göçen kimselerin deneyimlerinden kısmen farklı olduğu görülmektedir ( Richmond, 1988). Betts’e göre uluslararası yasal ve normatif çerçevenin iki kavram arasında net bir ayrım yapmasına rağmen küreselleşme bu iki göç türü arasındaki sınırların kesin olmamasına neden olmuştur (Betts, 2017: 237).

Şekil

Tablo 2: Göç Hareketlerinin Kategorileri
Şekil  1:  1992-2017  Yılları  Arasında  Mülteci  ve  Ülke  İçinde  Yerinden  Edilmiş  Kişi  Sayıları
Şekil 2: 2017 Yılında Dünyada Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler
Tablo 3: Uluslararası Göçmenlerin Dünya Nüfusuna Oranı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

acı\ kuvved FALSE TRUE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE TRUE FALSE TRUE FALSE FALSE kuvvet-> kuvved açacağ FALSE TRUE FALSE FALSE FALSE FALSE

Avrupa Birliği, Sağlık Çalışanları ve Türkiye: Serbest. Dolaşım ve Potansiyel

 Örneğin genel vergilerden finanse edilen İngiltere sağlık sisteminde aile hekimlerine kişi başı ve kalite ilişkili ödemeler yapılmaktadır.  Almanya’da hizmet

• Güvenceli esnekliğin aktörleri: Güvenceli esneklik kavramını işgücü piyasasına aktaracak olan aktörler devlet, yerel veya bölgesel hükümet temsilcileri, firma ve

In our case, the delay of the surgery caused an aggressive increase of the tumor size and tumor progression in patient with Stage 4 to Stage 2 after the diagnosis

AB’nin Kafkasya’ya yönelik izlediği politika ve hedefler; Bağımsız Devletler Topluluğu’na Teknik Yardım (TACIS), Avrupa’ya Devletlerarası Petrol ve Gaz

Ob bjje ec cttiiv ve e:: In this study, we investigated the effect of osteoporosis on pulmonary function and respiratory muscle strength in patients with male osteoporosis with

Ayrıca psikolojik sermaye alt boyutlarından “Güven (GU)” ile, duygusal emek alt boyutlarından “Yüzeysel Rol Yapma(YR)” arasında p <0.05 anlamlılık