• Sonuç bulunamadı

Uluslararası göç, birey veya kitlelerin süreli veya süresiz, geçici veya kalıcı olarak yaşadıkları ülkenin sınırları dışına çıkarak gerçekleştirdikleri göç hareketidir. BM’ye göre bu göç hareketinin gerçek olarak nitelenebilmesi için azami bir yıl geçmesi gerekmektedir (Özyakışır, 2013: 8, Gençler, 2005: 174). Çoğu büyük ölçekli göçün nedeni ekonomik sebepler olup, genele bakıldığında uluslararası göçün nedenlerini, ülkeler arası demografik özellikler, kapitalizmin devresel krizleri,

bölgeler arası gelir farklılıkları ve küresel olarak yeniden yapılanmaya zorlanan ekonomiler olarak dört başlıkta incelenmek mümkündür (Castles ve Miller, 2008: 126, Tuna ve Özbek, 2014: 49). Büyük çaplı doğal afetler veya ekolojik bozulmalar, insanların diğer ülkelerde çözüm aramalarına neden olmuştur.

Uluslararası göç dünyada, ekonomide, endüstrileşmede, sömürgecilikte ve ulus devletlerin ortaya çıkışında rol oynamıştı. Bu açıdan uluslararası göç, dünyadaki gelişmelerin ayrılmaz bir parçasıdır (Castles ve Miller, 2008: 64, 405), siyasi, demografik, ekonomik ve toplumsal yapıyı değiştirir, kültürel farklılıklara sebep olur. Bu durumun istisnaları da vardır. Örneğin Avustralya’daki Britonlar, Almanya’daki Avusturyalılar gibi bazı göçmenler göç ettikleri toplumdan hemen hemen farksızdır ve nadiren entegrasyon sorunu yaşarlar (Akıncı vd., 2015: 61, Castles ve Miller, 2008: 21); fakat çoğu örnekte uluslararası göç, farklı kültürlere, farklı dillere sahip insanların bir arada yaşamaya başlamalarının sonucunda toplumsal farklılıkları artırmaktadır ve uluslararası göçün sonuçlarından biri olan etnik çeşitlilik birçok ülkeyi çok kültürlü toplumlara dönüştürmüştür (Tunç, 2015: 35, Tuna ve Özbek, 2014: 49).

Göç, bulunduğumuz yüzyılın sosyolojik karakterini en iyi ifade eden kavramlardan biridir. Soğuk Savaş sonrası dönemde Demir Perde ülkelerinde uygulanmakta olan seyahat kısıtlamalarının kaldırılması ile uluslararası göçün gözle görülür biçimde arttığı kaydedilmiştir. Bu artışın nedeni ekonomik, sosyal, çevresel, kültürel, demografik, siyasal faktörlerdeki hızlı değişimlerdir (Tuna ve Özbek, 2014: 39, Eker, 2008: 1, Castles ve Miller, 2008: 214).

Önceden devletler tarafından merkezi siyasal bir sorun olarak ele alınmayan uluslararası göç, 1980 sonlarına doğru daha fazla ilgi görmeye başlamıştır. Zamanla Uluslararası göç küresel değişimin en önemli faktörlerinden biri olarak kabul edilmiş ve böylece tüm dünyayı ilgilendiren bir problem hâline gelmiştir (Castles ve Miller, 2008: 7, 16-17, Özyakışır, 2013:10).

Uluslararası göç son yüzyılda küreselleşmiş, bu durum farklı fiziki ve kültürel ortamlardan gelen insanların kaynaşarak, birlikte yaşamalarıyla neticelenmiştir (Castles ve Miller, 2008: 405, 409). Uluslararası göçmenler hem küreselleşmeden etkilenmiş hem de küreselleşmeyi çok yakından etkilemiştir. Küreselleşme ile gelir dağılımındaki eşitsizliğin derinleşmesi ise uluslararası göçün en önemli nedenlerinden

biri olarak görülmektedir (Kaya, 2014: 17, Tuna ve Özbek, 2014: 49). Bununla birlikte, küreselleşmenin uluslararası göç üzerindeki etkilerinden biri de iletişim araçları ve ulaşımın kolaylaşması sayesinde göçmenlerin anavatanlarıyla yakın bağlar kurmasına yol açmasıdır. Bunun sonucunda, anavatanları ile bağlarını koparmayan göçmenlerin, geçmişin aksine, ülkelerine geri dönüşleri daha olası görülmektedir. Teknolojik gelişmeler göçmenlerin anavatanlarındaki akrabalarıyla daha kolay iletişim haline geçmelerini ve anavatanlarını sıklıkla ziyaret edebilmelerini sağlamıştır. Ayhan Kaya küreselleşmenin göçmenlerdeki bu etkileri üzerine göçmen- aşırı anlamına gelen “transmigrant” sözcüğünün literatürde kullanımını önermiştir

(Kaya, 2014: 32-33).4

Uluslararası göç ekonomik veya sosyal sebeplerle az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru gerçekleşmektedir (Tuna ve Özbek, 2014: 40). Bu durum göç kavramının dinamiklerini ortaya koymaktadır; fakat üretimin dünyada iş gücünün ucuz ve ham maddenin bol olduğu az gelişmiş ülkelere kayması bu ülkelere doğru göç dalgasını da ortaya çıkarmaktadır. Yapılan çalışmalar uluslararası göçün ülkelerarası ithalat ve ihracatta olumlu etki yarattığını ortaya koymuştur. Tercih ve ağ etkisi kanalıyla göçmenlerin, geldikleri ve bulundukları ülke arasındaki ticareti artırdığı gözlemlenmektedir. Doğru yönetildiği takdirde göç, göç veren ve göç alan ülkelere önemli kazançlar yaratmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler uluslararası göçü etkin yönetirlerse ekonomide fayda elde etmeleri beklenebilir (Özyakışır, 2013: 10, 27).

Uluslararası göç, etnik ve dini nedenler, sınırların değişmesi, politik sorunlar ve mübadele, az gelişmiş ülkedeki yönetim veya kamu hizmetlerinin yetersizliği, demografik etkenler, ekonomik nedenler, doğal afetler, işsizlik, uluslararası ağlar, çatışma, savaş gibi sebeplerle gerçekleşir. Geçmişte yaşanan pek çok göç dalgasından söz edilebilir. 15. yüzyıldan başlayarak hemen hemen 300 yıl süren Avrupa sömürgeciliği çerçevesinde gerçekleşen köle ticareti önemli bir göç dalgasıdır (Töre, 2016: 52, Demirhan ve Aslan, 2015: 28, Canpolat ve Arıner, 2012: 8). Daha sonraları,

4 Bir diğer transmigrant kavramı çalışması için bkz.: Schiller, N. G., Basch, L., Blanc, C. S. (1995),

“From İmmigrant to Transmigrant: Theorizing Transnational Migration”, Anthropological Quarterly, 68:1, s.60.

17. yüzyılda Avrupa devletlerinin emperyalist güç olmalarından Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde gerçekleşen göçler, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin nüfus artışlarının neticesinde deniz aşırı koloniler kurmalarına sebep olmuştur. Bu göçler Kuzey Amerika, Güney Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya’da kurulacak devletlerin temelini oluşturmuştur. Bunun dışında, 19. ve 20. yüzyıl’da Avrupa’dan Amerika’ya yaşanan göç hareketleri, Birinci Dünya Savaşı sonunda devletlerin dağılmasıyla yaşanan göçler ve sömürgelerin bağımsızlığını ilanıyla gerçekleşen kitlesel göçler de yakın tarihteki önemli göç hareketleri olarak söylenebilir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise Asya ve Latin Amerika’dan ABD’ye yoğun bir göç yaşanmıştır. Bir diğer büyük göç dalgası da ABD, Avrupa ve bazı Ortadoğu ülkelerinin gelişmemiş ülkelerden iş gücü ithal etmesiyle yaşanmıştır (Kaya, 2014: 17, Töre,

2016: 57-58).

1973 yılına gelindiğinde ise dünya ekonomik krizi sonrasında Avrupalı ülkeler işgücü göçünü kısıtlamaya ve geri dönüşü teşvik eden yasalar çıkarmaya başlamışlardır. Politikaların uygulanmaya başlandığı ilk iki yılda BM raporlarına göre göçmenlerin yüzde 10’u anavatanlarına dönüş yapmıştır; fakat bu durum süreklilik göstermemiş, Almanya’da 1973’te 4 milyon göçmen varken bu sayı 1980’de 4,5 milyona ulaşmıştır. Yasal ve yasa dışı göçü kontrol etmek amaçlı ilk düzenlemeyi Fransa, 1972 yılında yapmıştır. Aynı yıl İsveç göç izinlerini kısıtlamaya gitmiş, İngiltere; Commonwealth (İngiliz Uluslar Topluluğu) ülkelerinden gelen göç akımlarını 1962 yılından itibaren azaltmaya başlamış, 1971 de ise sınırlamaya geçmiştir (Gençler, 2005: 175-177).

Kaynak: Castles ve Miller, 2008:10.

Literatürde ve devlet kaynaklarında göç hakkında önemli istatistiki veriler bulunmaktadır. Uluslararası göçmen sayısı 1965 yılında 75 milyon, dünya nüfusu ise 3,4 milyar (Gençler, 2005: 174) iken, 1985 yılında 4,8 milyar olan dünya nüfusunda 113 milyon göçmen vardır. 1990 yılında dünya nüfusu 5,3 milyar, göçmen sayısı 152 milyon, 2010 yılında 222 milyon, 2015 yılında ise 243 milyon olarak uluslararası göçmen sayısı sürekli bir artış göstermiştir (IOM, 2018: 16). 1995 ve 2000 yılları arasında göçmen sayısı devamlı artış göstermesine rağmen toplam dünya nüfusuna oranı gerilemiş, sonraki yıllarda ise bu oran 3.3’e kadar yükselmiştir. Göçmen sayısındaki bu hızlı artışın sebebi küreselleşme ile bağdaştırılmaktadır (Boz, 2016: 148).

Tablo 3: Uluslararası Göçmenlerin Dünya Nüfusuna Oranı

Yıl Göçmen Sayısı Göçmenlerin Dünya Nüfusuna Oranı

1970 84,460,125 %2,3

1975 90,368,010 %2,2

1980 101,983,149 %2,3

1990 152,563,212 %2,9 1995 160,801,752 %2,8 2000 172,703,309 %2,8 2005 191,269,100 %2,9 2010 221,714,243 %3,2 2015 243,700,236 %3,3 Kaynak: Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2018: 15.

Benzer Belgeler